23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
27 ŞUBAT 2014 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA kultur@cumhuriyet.com.tr KÜLTÜR 17 ‘Meleklere gitar çalmayı öğretecek’ Kültür Servisi Flamenko gitarın büyük ustası ve besteci Paco de Lucia, dün Meksika’nın sayfiye kenti Cancun’da, çocuklarıyla plajda oynarken geçirdiği bir kalp krizi sonucunda yaşamını yitirdi. Türkiye’de de konserler veren ve festivallere katılan, 2004’teki 11. Uluslararası İstanbul Caz Festivali’nde çalan De Lucia 66 yaşındaydı. 1970’lerde çıkardığı flamenko albümleriyle ünlenen Paco de Lucia için, İspanya’da doğduğu kent Algeciras’ta iki gün yas ilan edildiği öğrenildi. Sanatçının ölümünün ardından, binlerce hayranı Twitter üzerinden üzüntülerini ve saygılarını sundu. Bir hayranı, “Huzur içinde yat. Meleklere gitar çalmayı öğreteceksin!” derken; bir başka hayranı da, “Bugün kahramanlarımdan biri öldü. Gelmiş geçmiş en iyi müzisyenlerden biriydi” dedi. Paco de Lucia, Yeni Flamenko akımının öncülüğünü yapmış, klasik ve caz gibi daha farklı müziklerde çok başarılı çalışmalar yapmıştı. 1970’lerden başlayarak geleneksel flamenkonun gelişiminde olduğu kadar, Yeni Flamenko ile Latin cazının kaynaştırılmasında da büyük rol oynayan De Lucia, flamenko şarkıcısı Camaron de la Isla ile 10 albüm doldurmuş; John Flamenko müziğinde devrim yapan Paco de Lucia, 66 yaşında yaşamını yitirdi Türkiye’de konserler vermiş olan De Lucia için, bir hayranı, tweetter üzerinden ‘Meleklere gitar çalmayı öğreteceksin!’ diye yazdı. Yeni Flamenko akımına öncülük eden De Lucia, flamenkonun caz müziğiyle harmanlanmasında büyük rol oynamış, McLaughlin, Di Meola ve Coryell gibi ünlü gitarcılarla çalmıştı. McLaughlin, Al Di Meola ve Larry Coryell gibi ünlü gitarcılarla birliktelikleri ününü İspanya sınırlarının ötesine taşımıştı. 1983’te Carlos Saura’nın efsane filmi “Carmen”in müziğini yapan ve filmde oynayan De Lucia, 2004’te İspanya’nın en büyük sanat ödülü Asturias Prensi Ödülü’ne değer görülmüş, 2010’da da Boston’daki Berklee Müzik Koleji tarafından fahri doktora unvanıyla onurlandırılmıştı. Caz müziğini Endülüs müziğiyle harmanlayan ilk İspanyol besteci olan De Lucia, Eric Clapton tarafından “Flamenko müzik dünyasının devi” olarak nitelenmiş; pek çokları, flamenko müziğin “Paco’dan önce ve Paco’dan sonra” diye ikiye ayrıldığını ileri sürmüştü. Birçok müzik yazarı da, De Lucia’nın flamenko gitar üzerindeki etkisini, Andres Segovia’nın klasik gitar üzerindeki etkisiyle kıyaslamıştı. Dikkat Hırsız Var! Sevgili okurlar, geçen pazar, bu köşede Rio de Janeiro’dan esintiler okudunuz. Sau Pauloİstanbul arası 13 saat sürecek uçuşa yetişmek üzereyken yazmıştım... Uçakta (THY) Türkiye gazetelerini hayret bu kez Cumhuriyet de vardı içlerinde kucağıma aldım... Ve... Ve her sözcükte, her satırda, her sayfada: Başıma bir balyoz! Yüreğime bir bıçak! Karnıma bir kramp! Yasaklar birbirini izliyordu. Yalanlar birbirini izliyordu. Talanlar, soygunlar, rezillikler, pislikler birbirini izliyordu. Şiddet, öfke, baskı ve tehdit birbirini izliyordu. Bunca pislik, bunca çürümüşlük arasında boğulmadan nasıl yaşanırdı ki? İstanbul’daki ilk günümde bu soruya yanıt ararken... O günün akşamı Başbakan’la oğlunun telefon konuşmaları düştü internete... İstedikleri kadar yasaklamaya çalışsınlar! Yasaklayamazlar! Daha o gece yüz binler dinliyordu o kayıtları... Montaj ya da dublaj; gerçek ya da sahte, en vahimi Başbakan’ın ortaya çıkıp “Böyle bir şey olmadı! Ben o sabah Bilal’e telefon etmedim! Bu ses benim sesim değildir!” diye kükrememesidir. Hayır, artık kükreyemiyor! Kükreyemediği için de tıpkı ses bandındaki gibi ha bire şeyin şeyi diyor... Sıfırlamak zor iştir. Milyon dolarları, Avroları, milyar liraları sıfırlamayı bir yana bırakın... Yalanı sıfırlamak, talanı sıfırlamak zordur. Bugüne dek vicdanı sıfırladılar. İnsan onurunu sıfırladılar. Dini, imanı, inancı sıfırladılar... Gerçekleri, çağdaş, evrensel değerleri sıfırlamaya çalıştılar... Milyarları sıfırlamayı ancak birbirlerine düştüklerinde akıl ettiler. Burada olmadığım süreçteki gazeteleri incelediğimde bence en çarpıcı olay şuydu: Üniversiteli ve Türkiye Gençlik Birliği üyesi Hüseyin Tavas (21) hakkında, Manisa Cumhuriyet Savcısı Ali Tuğrul Çetinkaya, 2 yıl hapis istemiyle dava açtı. Yargılama 10 Nisan’da başlıyor. Gerekçe Başbakan’ın Manisa mitingi öncesinde polis bir sürü genci “önlem” olarak gözaltına almıştı. Tavas’ın kapalı çantasında bulunan, açılmamış bir afişte “Manisa’da hırsız var” yazıyordu... Savcı bey derhal bu “hırsız” sözcüğünü Başbakan’la ilişkilendirdi. Ve davayı açtı. Dava açılmamış olsa hiçbirimizin bu olaydan haberi olmayacaktı. Şimdi bütün Türkiye savcının “hırsız” sözünü Başbakan’a yakıştırdığını biliyor! Manisa Milletvekili Sakine Öz, dayanamayıp sormakta haklı: “Bu cümlenin muhatabının Başbakan olduğunu savcı bey nereden anladı? Asıl bu yakıştırmayı yaptığı için savcıya dava açılması gerekmez mi?” Ve Başbakan’a: “Hangi faaliyetlerde bulundunuz ki hırsızlık suçu üzerinize yıkıldı?” Siz Ümit Yaşar Oğuzcan’ı tanıdınız mı? Ben tanıdım. Yıllar önce yazmıştı şu şiiri: “Sen bana paralel/ Ben sana paralel/ Paralel paralel/ Paralelli/ Taralel taralel / Taralelli.” Bırakın birbirlerini yesinler. Sonra nasılsa barışırlar. Paraleller arasında karanlıkta boğulmamak için sanattan yararlanın. Bu akşam mucize bir konser var Notre Damme de Sion’da. “Barış İçin Müzik...” Saat 19.30’da. Biletler 25 TL. Barış İçin Müzik Vakfı’nın amacı mümkün olduğu kadar çok çocuğa ücretsiz müzik eğitimi olanağı sağlamak ve barışın sesini müzikle duyurmak. Edirnekapı’da, olanağı sınırlı binlerce çocuğa, ortak sosyal ve kültürel yaşam alanları oluşturarak sanata katılmalarını sağladılar. (Teşekkürler Selim ve Yeliz Baki). Konseri kaçırmayın. Ne mucizeler yaratıldığını ve bu ülkenin sadece hırsızlardan oluşmadığını görün! Sıfırlamak zor SOYUT DIŞAVURUMCU YAPITLARI MÜZELER VE ÖZEL KOLEKSİYONLARDAYDI Kültür Servisi Türkiye çağdaş sanatının öncü imzalarından Mehmet Gün, (Almanya’da daha çok Dennis Gün adıyla biliniyor) yaşadığı Almanya’da hayatını kaybetti. 1956 yılında İstanbul’da dünyaya gelen sanatçının dün sabah erken saatlerde Berlin’de tedavi gördüğü hastanede öldüğü bildirildi. 197783 yılları arasında Avusturya’nın başkenti Viyana’da eğitim gördüğü güzel sanatlar akademisinden mezun olan sanatçı, 1978’de aynı akademinin “Gold Füger” ödülüne değer görülmüştü. 2. Uluslararası İstanbul Bienali, 1. Uluslararası AsyaAvrupa Bienali ve Habitat 2 gibi önemli etkinliklerde yapıtları sergilenen Gün, son olarak 8 Kasım10 Aralık 2013 tarihleri arasında, temsil edildiği Berlin galerisi Galerie Seitz&Partner’da “Did We Met Before?” başlığı altında yeni tuvalleri ve kâğıt üzerine çalışmalarını sanatseverlere sunmuştu. Kariyeri boyunca 30’un üzerinde karma sergiye katılan Gün, 1998’de de İstanbul’da “Şeytanın Son Günahı” başlıklı kişisel bir sergi açmıştı. 1990’larda geniş ölçekli soyut dışavurumcu tuvaller ortaya koyan sanatçının yapıtları, birçok müze ve özel koleksiyonda yer alıyor. Kariyerinin son 10 yıllık dönemine disiplinlerarası bir tavırla yön veren, fotoğrafa da eğilen Mehmet Gün, daha sonra Bahar’da Mehmet Gün’ü yitirdik ‘Exercise’ sergisi BORUSAN CONTEMPORARY yeniden tuvale yönelmişti. El yapımı kâğıtlar ve bronz malzeme kullanımıyla üretiminde yeni bir aşamayı deneyen Gün bunun yanı sıra eserlerinde yoğun bir deneysellik, çağdaş müzik algısı, felsefe ve kişisel kozmoloji bilgisiyle izleyicisine ulaşıyordu. Elgiz Koleksiyonu’na ilk katılan sanatçılardan biri olan 2011’de “sahnelenmiş” fotoğrafları ile Elgiz Müzesi’nin 10. Yıl “Ustalar” sergi dizisinde yer alan Gün’ün yapıtları aralarında New York Solomon Guggenheim Müzesi Koleksiyonu da olmak üzere birçok müze ve özel koleksiyonda, Viyana’daki Birleşmiş Milletler Binası’nda bulunuyor. İKSV’nin kurucularından ve İstanbul Festivali’nin yöneticilerinden Aydın Gün ile ünlü soprano Azra Gün’ün oğlu olan Mehmet Gün, kendini ulusal değerlerin ötesine taşıyarak geçmişten bugüne, içinde bu süreci barındıran bir coğrafyanın kendisi için her zaman daha önemli olduğunu söylemişti: “Anadilimin antik çağlarda oluştuğuna inanan bir düşünceyi bugüne taşıyorum. Kromozomlarımdaki acımasız bir şiddeti koruyorum ve onu bir çeşit besliyorum. Bu, yaratabilmem için gerekli olan en önemli durumdur.” Kültür Servisi Borusan Contemporary bahara yeni sergilerle giriyor. İrlandalı sanatçı John Gerrard’ın “Exercise”, Nazlı Gürlek’in küratörlüğünü üstlendiği “Ortak Zemin: Toprak” ve Marco Brambilla’nın “Megaplex Üçlemesi” sergileri 1 Mart Cumartesi gününden itibaren Perili Köşk’te sanatseverlerle buluşacak. “Exercise” sergisi Perili Köşk 2. kat galeri alanında, “Ortak Zemin: Toprak” ofis alanlarında, “Megaplex Üçlemesi” sergisi ise 4. kat galeri alanında 1 Haziran’a dek görülebilecek. Exercise adlı sergide yer alan bütün eserlerde görüntüye üç boyutlu bir biçim olarak yaklaşılıyor ve eserlerin temelinde simülasyon ve oyun motorları kullanılıyor. Exercise sergisinde Gerrard, insan bedenini merkez alarak fiziksel mekânların gerçek zamanlı portrelerini sunuyor. “Ortak Zemin: Toprak” sergide, aralarında Sarkis, Ayşe Erkmen, Markus Linnenbrink, Liam Gillick, Ola Kolehmainen, Jim Dine, François Morellet ve Jim Campbell’in de bulunduğu sanatçılara ait eserler, izleyiciyi, Borusan Contemporary mekânlarında toprak üzerinde ekolojik, spiritüel ve sembolik bir yolculuğa davet ediyor “Megaplex Üçlemesi” sergisindeki eserler 3 boyutlu video kolajlarından oluşuyor. Marco Brambilla’nın üç boyutlu film kolajlarından oluşan ve sinema tarihinden 400’den fazla filmi bir araya getiren, akışkan ve hareketli tablolardan oluşan sergi 3 boyutlu gözlüklerle izlenebilecek. Öte yandan, Borusan Çağdaş Sanat Koleksiyonu’nun ikinci cildi “Borusan Contemporary Art Collection Volume 2”, Ertuğ & Kocabıyık Yayınları’ndan çıktı. Koleksiyonun ikinci cildi olan bu kitap da video, hareketli görüntülerden oluşan yerleştirmeler, fotoğraf, ışık, kinetik nesneler ve yazılım tabanlı işlerin öne çıktığı yapıtlara odaklanıyor. Çok ayıp yakıştırma(!) Taralelli olmamak için Jim Dine
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear