23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 30 ARALIK 2014 SALI 14 TCK 271: ‘Suç Uydurma Suçu’ Türk Ceza Kanunu “Suç Uydurma Suçu”nu da düzenliyor. Bu suçu akla getiren Bülent Arınç’ın “üzülerek itiraf ettiği”, “Kozmik Oda’ya girmek için acaba kullanıldım mı” sözleri. Arınç sahiden üzgün: “Suikast yalanı ile üzerinden yapılan operasyona kadar bugüne dek hâlâ dava açılmamış olmasına” da üzülüyor. Kozmik bir hızla, ‘Kozmik Oda’ya girildi. Ama nedense, suikast kâğıdını çiğnemeden yutanlar için hâlâ dava açılmadı. Md. 271, “suç uydurma suçunu” çok güzel tanımlamış: “İşlenmediğini bildiği bir suçu, yetkili makamlara işlenmiş gibi ihbar eden ya da işlenmeyen bir suçun delil veya emarelerini soruşturma yapılmasını sağlayacak biçimde uyduran kimse üç yıla kadar hapisle cezalandırılır.” Suç ortada, yasa ortada, ‘Oda’ya girenler ortada... Ama dava, hâlâ yok. Arınç bir ara Adalet Bakanı’na sorsa da “üzüntüsünü” yeni yıla taşımasa! Felsefe illa kitabi laf etmek veya kavram üretmek türetmek değildir. Zamanı ve mekânı yorumlamak, akıp giden zamanın ötesine geçmektir. Gideni selamlamak, gelen yılı kucaklamaktır. Hayatı çoğu kez şairler felsefecilere göre daha damardan, daha candan yorumlarlar. Can Yücel gibilerin “Tam Zamanında Yaşamak” ta dediği gibi örneğin: “Yemek de boş içmek de, hatta yeri gelmeden sevişmek de. Tam zamanında öpmelisin mesela güzel gözlünü, Tam zamanında söylemelisin sevdiğini gözlerinin içine baka baka. Bisikletinin gidonunu Tam zamanında çevirmelisin düşmemek için. Tam zamanında frene basmalı, Tam zamanında yola koyulmalısın. Tam zamanında okşamalısın başını o üzüm gözlü çocuğun, Hıçkırıklar tam dizilmişken boğazına, tam ağlamak üzereyken. Tam zamanında koymalısın elini omzuna, en sevdiğin acıyınca bir yerin. Tam zamanında gülmelisin Kemal Sunal küfür edince filmin bir yerinde. Tam zamanında yatmalısın yola çıkacaksan ertesi gün Ve arabayı kullanan sensen sana emanetse çoluk çocuk  Ve kendin. Tam zamanında bırakmalısın içmeyi son kadeh bozacaksa seni, Ve üzeceksen birilerini, ertesi gün hatırlamayacaksan. Tam zamanında ayrılmalısın misafirliklerden. Tam zamanında konuşmalı Tam zamanında şarkı söylemeli Tam zamanında susmalısın. Tam zamanında terk etmelisin gerekiyorsa annenin babanın evini, Tam zamanında başka bir şehre gidip ayaklarının üzerinde durmaya çalışmalısın. Tam zamanında dönmelisin memleketine. Tam zamanında için titremeli, tam zamanında âşık olmalı Deli gibi sevmelisin güzel gözlünü. Tam zamanında toplamalısın oltanı belki de seni şampiyon yapacak En büyük balığı kaçırmadan. Tam zamanında yaşlandığını hissetmeli Tam zamanında ölmelisin. Iskalamak istemiyorsan hayatı. Haydi şimdi kalk bakalım. Silkin şöyle bir, At üzerinden hayatın yorgunluğunu, Vakit zannettiğinden daha az Haydi kalk bakalım, Şimdi YAŞAMAK ZAMANI!” Tam Zamanında Yaşamak dostunun babası öldüğünde. Tam zamanında tutmalısın düşerken üç yaşındaki sehpaya tutunan çocuğu. Tam zamanında acımalı yüreğin Afyon’da Hasan Ağabey’in evi yıkılınca başına, Evsiz kalınca çoluk çocuk ki uzatasın elini bir parça. Tam zamanında açmalısın kapını, hayatına girmek isteyenlere. Tam zamanında çıkarmalısın sevginden şımarmaya başlayanları. Tam zamanında affetmelisin kardeşini biliyorsan yüreğinde kötülük olmadığını. Seni gecenin üçünde arayıp da kafasının iyi olduğunu söylediğinde. Tam zamanında öğretmelisin oğluna gerekiyorsa yumruk Mavi Olsun Umudumuz!.. İnsana ve doğaya yönelik şiddetin tırmandığı yıl oldu 2014. Zaten ülke, AKP iktidarıyla birlikte daha önce umulmayan sorunları yaşadı. Beklenmedik gelişmelerle yüzleşti. Cinayet, katliam, yağma, talan, yolsuzluk, soygun, haksızlık ve hukuksuzlukla geçen 12 yıllık fatura, çok ağır. Sömürü düzeninde, iktidarın sorumluluğunda, Soma’da, Ermenek’te kömür karası karanlık kuyularda ölüp gidenler... Gözü yaşlı insanlar. Çarşı gibi, açılan saçma sapan davalar... Akıl almaz yasalar. Doğaya, çevreye vahşi saldırılar. Çözüm sürecinde, kimselerin bilmediği çözülmeler. Başka ülkede olsa yerin yerinden oynayacağı gelişmeler. Saysan bitmez, sıralasan sığmaz. 25 bin intihar, beş çiftten biri boşanmış, dört kişiden biri depresyonda, kadına şiddet yüzde 1400 artmış mesela. Ve İleri Türkiye hâlâ! HHH Adım adım tırmandılar. Kararlı ve planlı. Demokrasi kırıntılarıyla idare eden, sultanlığa ilerleyen, siyasal İslamın güdümünde, özgürlüklerin budandığı memleketiz. Hırsızlığın, yağmanın, adaletsizliğin, kin ve öfkenin, baskının, zulmün, şiddetin yükseldiği, kumpasların sürdüğü karamsar bir düzen. İçeride sorun üreten, dışarda itibarsız, hükümsüz bir yönetim. Neler yazdığıma baktım 2014’te. Ağır eleştiri, tepki, isyan dolu satırlar. Oysa güzellikleri anlatıp paylaşmak isterdim. Buna hakkımız var. Ülkemizde, dünyamızda doğal ve temiz bir çevrede, iyilik ve sevginin, barış ve dostluğun, erdemin, onurlu yaşamın ötesinde başka bir beklentimiz yok. Mutlu olmak istiyoruz, insanca, doğaca yaşamak. Güzelliğin peşindeyiz... Yaşadığımız gerçeklik çok yakıcı ama. HHH Ya 2015? Yaşadıklarımıza bakılırsa karanlık bulutlar. Ama küçük de olsa gökyüzünde mavi bir derinlik var. Oradan bir rüzgârla karanlığı dağıtabiliriz. İyimserliğe yönelmek için çabalamak gerekiyor, mücadele etmek. İnsan olmanın gereği, yılmamak. Korkmamak, teslim olmamak... Umutsuz yaşanmıyor çünkü. Yaşamı sevmeli, hayata tutunmalı, kendini korumalı. Düşleri bırakmamalı. Keşfetmeli, yola çıkmalı. Biraz farklılık, arayış ve heyecan. Hayatın düne kadar bakmadığımız nice pencereleri var, Ne dersiniz; şimdi gökyüzünün ve denizin sesini biraz daha açsak. Mavi olsun umudumuz. Hep birlikte koşalım. Yeryüzü, aşkın yüzü olsun diye... Yeni yılda özgürlük için, sevgi, dostluk, barış için... Aşk için mücadeleye devam... atmayı tam burnunun üstüne tiksinmeden pisliğinden, yukarı mahallenin sümüklü bebesi misketlerini zorla almaya çalışırsa. Tam zamanında bağırmalısın TCK, “Millete ve Devlete Paralel, tanımı gereği koşutluk, Heyecan birliktelik gerektiriyor. Karşı İşlenen Suçlar”ı düzenliyor. Bu suç türlerinden söz edince Bu sağlanmadan paralel olunmuyor. iktidarın aklına anında “Paralel Yapı” Paraleli sağlayan... geliyor. Belli ki daha uzun süre paralel ile yatıp Oysa “Millete ve devlete karşı işlenen suçlar” kalkacağız. yardım ve yataklık olmadan işlenemiyor. Sırada “Gülen için Kırmızı Bülten” macerası “Paralel”e, her istediğini veren ve bunu da var. itiraf eden, sonunda “paralel”i “paralı el” haline Ve onun sonunda da ABD’nin RTE’ye getiren ve sonra da kıskanıp bu suç ortaklığını gösterebileceği “Kırmızı Kart”! bozan Erdoğan! Yeni yıla heyecanla giriyoruz. Paralel İki sanık hakkındaki kırmızı bülten için zamanaşımı 2023’te dolacak Madımak’ta ‘tarihi’ karar Grotesk Absürd Bulvar Tiyatrosu! Değerli Genel Yayın Yönetmenim Utku Çakırözer’i uyarıyorum. Geçen cumartesi, Cumhuriyet’in Ethem Sarısülük’ ü öldüren polis hakkındaki manşeti, ağabeyinin sözlerinden yola çıkarak “Madalya da taksaydınız” şeklindeydi. Aman dikkat!! Belki hatırlarsınız, bu yıl 28 Ekim tarihli yazımın başlığı, “Bence paraları faiziyle geri ödemeliler” idi. Bakın ne yazmışım: “Mesela neden 10 ay boyunca ‘merkez ticari misafir’ ve diğer ‘mağdurlar’ın ‘boş’ yere el konulan(!) paraları için faiz işletilmesin ki? ... böylece çeşitli bakan mahdumları ve misafirleri, bu işten sıyrık almadan çıktıklarını görerek rahatlamalılar, var mı itirazı olan?” Demek itirazı olan yokmuş! Aradan iki ay bile geçmedi ki, adamlar kalkıp geçen hafta 1725 Aralık paralarını beni ciddiye alıp gerçekten faizleriyle ödediler! Şimdi de bu yeni manşetten yola çıkarak kalkıp Sarısülük’ü öldüren polise “Devlet nişanı” takarlarsa artık şaşırmam, suçu kendimizde ararım, adamlara meğer biz yol gösteriyormuşuz diye! Hani “bari Bilal başbakan olsun ” diyenler vardı ya... Hatta harika bir karikatürde, Bilal babasına “Babacım, o gazetecilere neden kızdın ki, benim başbakanlığımı önermişler!” şeklinde tatlı bir serzenişte bulunuyordu! Siz oturup kalkıp dua edin ki o hicvi ciddiye alma yoluna gitmediler, biz Davutoğlu ile yetinmek durumunda kaldık! Durumun özeti: Biz artık hukuk ve siyaset filan konuşmuyoruz. Biz grotesk bir bulvar tiyatrosu yaşıyoruz. George Grosz veya Botero resimlerinde figürün uğradığı biçim bozma, bizim mahkum edildiğimiz ortamdan çok daha normale yakın kalıyor. Bakın daha düne kadar Cumhurbaşkanımız, yani eski Başbakanımız, “Ergenekon’un savcısıyım” diyordu, bugün tüm o mahkeme ve dosyaları yürüten savcı ve hâkimleri “paralel yapının hâkimi” olarak teşhis ediyor ve ellerinin yakalarından düşmeyeceğini belirtiyor! Aynı Ergenekon’un başka birçok savcısı daha vardı: 2. Cumhuriyetçiler, “yetmez ama evetçiler”, tüm AKP, yandaş ve cemaat medya kadroları! Şimdi öküz öldü, ortaklık bozuldu, bütün bu büyük dayanışmanın kadroları çatırdadı ve birbirine girdiler. Artık şu andan itibaren her iki eski ortağın birbirinin gözünü deşmeye kalkışırken sarf ettikleri sözler ciddiye alınabilir mi? Daha 15 ay öncesine kadar bu hükümetin bakanları “F” tipinin devlet içinde çete kurduğu suçlamalarına “gülünesi iddialar” demiyorlar mıydı? Bugün o eski demeçlerini arşivlerden silebilmek için Silikon Vadisi’nden yeni teknoloji arayışlarına girdiler. Grotesk yetmez, absürd, bulvar ve trajikomediyi de kucaklayan, evlere şenlik bir yeni dünya tiyatrosu bu! Şimdi hükümetin zirveye yakın gizli sözcüsü Mehmet Metiner, “İş dünyasına da operasyon yapılacak” diyerek, yargı ve yürütmenin artık birbirleriyle tartışılmaz şekilde iç içe, kucak kucağa geçtiğini kanıtlıyor, hem de hiçbir çekince duymadan! “Tarafsız” Cumhurbaşkanımız ise tutuklanan gazeteciler konusunda verilen ilanlara kızmış! “Soruyorum, gazeteciler suç işleyemez mi sanki?” diye tepkisini ortaya koyuyor. Mantık özünde doğru belki; gazeteciler cinayet de işleyebilir, banka da soyabilir, tecavüz de edebilir, yani insan olarak her suçu işleyebilirler. Ama burada onlara atfedilen “suçlar” bambaşka. Biz de bu mantıktan yola çıkarak Sn. Cumhurbaşkanı’na şu soruyu yöneltebiliriz: “Başbakanlar, Cumhurbaşkanları suç işlemezler mi? Dünya tarihi, ağır suçlar işledikleri kanıtlanmış liderlerin, beş kıtaya yayılmış tarihi değilse nedir? O zaman bu hukuk arayışına hükümet tarafından duyulan tepki neden?” Burada hukuk ve demokrasi ilişkisinin temel alfabesi sorgulanmalı. Bağımsız ve gerçek bir yargıya rücu etmeden, halkın veya uluslararası kamuoyunun önünde kimse aklanamaz, kimse mahkum da edilemez. Olsa olsa yargıdan kaçanlar ve kaçırılanlar, polis devletinin copunu kullanarak kendilerini suçlayanları dövdürüp hapse atıp suç birikimlerini artırmaya devam ederler. 2015’te mesela, bizi Ermeni iddiaları bekliyor. Türkiye’yi yargılamadan mahkum etmeye meraklı, antidemokratik ve faşist bir mantığın saldırıları ile uğraşacağız. Herkesin hukuk önünde eşit şartlarla kendini savunma hakkını hatırlatacağız. Sonuçta siyasi tarafgirlik peşinde, insan haklarına saygısızca yapılan her saldırıya, yurtiçinde de, yurtdışında da karşı çıkacağız. Kimse siyasi baskıyla ne aklanabilir, ne mahkum edilebilir! Ah sevgili okurlarım! Ben ki size daha neşeli bir yıl sonu yazısı planlayarak yola çıkmıştım, yine Türkiye’nin artık hem içimizi deşen, hem de dünya tarihine arka sayfalarından giriş yapmış çetrefilli tıkanıklıklarına girip kaldık! Yine de hepinize yeni yılda kucak dolusu mutluluklar ve sevgiler! Aydınlığın yüzünün güldüğü yıl olsun 2015! ALİCAN ULUDAĞ ANKARA İçişleri ve Adalet Bakanlığı’nın Sivas katliamı davasında yargılanan son üç firari sanık hakkında çıkarılan kırmızı bülteni kaldırma girişimi, mahkemeden döndü. Davaya bakan Ankara 1. Ağır Ceza Mahkemesi, bakanlıkların firari sanıklarla ilgili ceza zamanaşımının 26 Aralık 2014’te dolacağı yazısı üzerine yeni bir karar aldı. Mahkeme, anayasal düzeni değiştirmekle suçlanan sanıklarla ilgili ceza zamanaşımının 2 Temmuz 2023’te dolacağını bildirdi ve kırmızı bültenle aramaya devam edilmesini istedi. Adalet Bakanlığı, Suudi Arabistan’da olduğu bildirilen sanıklardan Murat Karataş’ın ifadesinin SEGBİS sistemiyle alınması için ellerinde adres olmadığı için topu Emniyet’e atı. 2 Temmuz 1993 günü Madımak Oteli’nin yakılarak 35 kişinin katledilmesi olayına ilişkin görülen son davada yargılanan üç firari sanığın hukuki durumuyla ilgili yeni bir gelişme yaşandı. Adalet Bakanlığı, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na 15 Ağustos 2014’te bir yazı gönderdi. Uluslararası Hukuk ve Dış İlişkiler Genel Müdürlüğü’nün yazısında, İçişleri Bakanlığı’nın “terör örgütü kurmak veya yönetmek, anayasal düzeni zorla değiştirmeye çalışmak” suçlarından kırmızı bülten ile uluslararası seviyede aranan sanık Murat Karataş’la ilgili şu talepte bulunduğunu bildirdi: “İçişleri Bakanlığı’nın bahse geçen yazısında, Interpol Genel Sekreterliği’nden alınan bir yazıya atfen, anılan kırmızı bültene konu olan suçun ceza zamanaşımı süresinin, 26 Aralık 2014 tarihinde dolacağı, yeni zamanaşımı tarihi olup olmadığı hususunun 6 ay içerisinde iletilmemesi halinde söz konusu kırmızı bültenin Interpol veritabanından silineceğinin bildirildiği belirtilerek, zamanaşımı tarihinde bir değişiklik olup olmadığı ile, olması halinde yeni zamanaşımı tarihinin 22 Aralık 2014 tarihine kadar bildirilmesi talep edilmiştir.” Roboski için AYM hâlâ sessiz Özgürlükçü Hukukçular Derneği üyesi avukatlar, 34 kişinin öldürüldüğü Roboski katliamının 3. yıldönümünde katliama ilişkin Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) bireysel başvuruya 6 aydır yanıt vermemesine tepki gösterdi. Avukatlar, AYM’ye protesto için faks çekeceklerini söylediler. Çağlayan’daki İstanbul Adliyesi önünde bir araya gelen Özgürlükçü Hukukçular Derneği üyesi avukatlar “Roboski’ye adalet. Katiller yargılansın” pankartı açtı. Özgürlükçü Hukukçular Derneği İstanbul Şubesi Başkanı avukat Banu Güveren tarafından yapılan açıklamada, soruşturma hakkında takipsizlik verilmesinin ardından AYM’ye bireysel başvuruda bulunduklarını anımsatarak “6 aydır Roboski katliamı soruşturmasında yaptığımız bireysel başvuruya hâlâ cevap verilmemiştir. Askeri sorumlular cezalandırılana kadar katliama ilişkin hakikat arayışımız son bulmayacak. Her yerde ve her koşulda meşru ve hukuksal mücadelemiz devam edecektir” diye konuştu. BULMACA SOLDAN SAĞA: SEDAT YAŞAYAN ‘Erdoğan’a tepki pankartına ‘TCK 301 davası’ açıldı ANTAKYA (Cumhuriyet) Soma’da, 301 işçinin can verdiği maden faciası sonrası Antakya’daki bir köprüye “Lazkiye’de Alevilerin, Rojava’da Kürtlerin, Soma’da işçilerin katilisin Tayyip” yazılı pankart asan, Sosyalist Yeniden Kuruluş Partisi (SYKP) üyesi Serkan Yıldırım, Sevgi Kurtdere ve Mahir Gülbul gözaltına alındı. Radikal gazetesinin haberine göre, 3 genç ifadelerinde, “Soma faciasını protesto ettiklerini ve hakaret etmediklerini” söyledi. 3 gence önce, Kabahatler Kanunu kapsamında 1500’er TL para cezası kesildi. SYKP İl Başkanı Belgin Ayrancı Kartal’a da, eyleme katılmadığı halde aynı ceza veril Mahkeme son noktayı koydu Davayı özel yetkili mahkemeden devralan Ankara 1. Ağır Ceza Mahkemesi, başsavcılık aracılığıyla Adalet Bakanlığı’na 9 Eylül 2014 tarihli bir yanıt gönderdi. di. İtiraz üzerine bu ceza 1 TL’ye indirildi. Daha sonra da üç partiliye, Türk Ceza Kanunu’nun 301. maddesi gereğince “Türkiye Cumhuriyeti hükümetini, yargı organlarını, askeri ve emniyet teşkilatını aşağılamak” ve “2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’na muhalefet” iddiasıyla dava açıldı. Dava 13 Ocak 2015’te Hatay Asliye Ceza Mahkemesi’nde görülecek. Suikast sonucu öldürülen gazeteci Hrant Dink ve Nobel ödüllü yazar Orhan Pamuk’un da 301’den yargılanmasının ardından kamuoyunda oluşan tepkiler nedeniyle, 301. maddeden dava açılması Adalet Bakanlığı’nın iznine bağlanmıştı. ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci@gmail.com 1/ Korsika 1 Adası’na öz2 gü kan davasına verilen 3 ad. 2/ Bitki 4 lerden elde 5 edilen ilaç... Antalya’nın 6 bir ilçesi. 3/ 7 Çelimsiz ve 8 biçimsiz kimse. 4/ İlaç... 9 Satrançta bir 1 2 3 4 5 6 7 8 9 taş... Metal sapla1 ma. 5/ Kızartılmak K E R K E N E Z amacıyla hazırlan 2 E F E Ş E T İ M mış ya da kızartıl 3 V İ T R İ F İ Y E mış sığır eti parça 4 D R A T E A L sı... Adın durum ek 5 E B O Ş R İ N A lerinden biri. 6/ İs6 R A E D İ M S panyolların sevinç E Y E R ünlemi... Bir ince 7 E D A leme sonucunu içe 8 A L AME C E K ren yazı. 7/ Tırnak 9 A S İ D E E T A boyası... Bir nota. 8/ İnsan soyunun genetik yardımıyla geliştirilmesini amaçlayan bilim dalı... Rey. 9/ Afrika’da bir ırmak... Deve, fil gibi hayvanların sırtına konulan ve üzerine oturmaya yarayan sepet. YUKARIDAN AŞAĞIYA 1/ Korsika’da söylenen doğaçlama yas türküsü... Bir şeyin esas tutulan yüzü. 2/ Sözcüklerin hem biçimsel hem anlamsal tarihini ele alan dilbilim dalı. 3/ Şöhret... İspanyol edebiyatına özgü bir şiir türü. 4/ Eski dilde kapı... Hayvanlara vurulan damga. 5/ Mitoloji... Anlamlı iz. 6/ “Ölümdür yaşanan başına / Aşk iki kişiliktir” (Ataol Behramoğlu)... Bebeklerin zıbınları üzerine sarılan geniş sargı. 7/ Aynı tiyatroda çalışan oyuncular topluluğu... Çemberin çevresinin çapına oranını gösteren sayı. 8/ Japon kökenli bir dövüş sporu... Trabzon’un bir ilçesi. 9/ Bahçelerde yazın oturulmak için yapılan, kafes biçiminde çardak. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 C M Y B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear