29 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
3 ARALIK 2014 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA HABERLER AİHM, elektrik faturalarının Diyanet tarafından ödenmemesini ‘ayrımcılık’ olarak nitelendirdi 7 ‘Cemevi ibadethanedir’ u AİHM, İstanbul’da bir cemevinin elektrik faturalarını devletin ödememesi üzerine açılan davada, Türkiye’nin ayrımcılık yaptığına hükmetti. Kararla AİHM, cemevlerinin Alevilerin ibadet yeri olduğunu belirterek devletin yükümlülüklerini yerine getirmesini istedi. ALİCAN ULUDAĞ 30 kişi katıldı Davutoğlu, dün akşam Gazi Cemevi Vakfı Başkanı Veli Gürsoy, Alevi Bektaşi Eğitim ve Kültür Vakfı Karaağaç Dergâhı Başkanı Hüsniye Takmaz, eski milletvekilleri Ali Rıza Gülçiçek ve Mustafa Timisi’nin de aralarında bulunduğu 30 kadar Alevi temsilciyle yemekte bir araya geldi. Yemek Davutoğlu’nun Başbakanlık Konutu’nda Aleviler için düzenlediği ilk istişare toplantısı oldu. Girişte katılımcı listesi kontrol edildi. (Fotoğraf: AA) Prişibeyev’i Bilir misiniz? “En yetkili makam” tarafından görevlendirilmiş “esnaf” meselesinin gerçek esnafları etkilemeyeceğini savunuyorum hâlâ. Küçük dükkân sahiplerinin, “küçük burjuva” tabir edilen kesimden kişilerin nesnel durumlarıyla uyuşmayan ideolojik yanılsama nedeniyle yanlış saflara yönelebileceklerini, her zaman en büyük tanığım Marx’a dayanarak anlatmaya çalışmıştım. Sınıf mücadelesinin yavaş yavaş tırmandığı, en çok da zirveye çıktığı durumlarda olabiliyor bu türden yanılsamalar. HHH Ama sonuçta saflarını yanlış seçenlerin dükkânlarına döndüklerinde onları bekleyeni de çok net bir şekilde anlatır benim tanığım. Aktarmıştım ama yinelemekte sakınca yok: “Barikatlar devrilip işçiler ezilince, mağaza koruyucuları zafer sarhoşluğu içinde dükkânlarına doğru yeniden kendilerini attıkları zaman, dükkânlarının önünün, bir mülkiyet kurtarıcısı ve göz korkutucu mektupları kendilerine uzatan resmi kredi memuru tarafından kesildiğini gördüler: Vadesi gelmiş poliçe, vadesi gelmiş borç, vadesi gelmiş bono! Ve bunların altında ezilen dükkân ve dükkâncı.” HHH Evet böyle olur; Fransa’da 1848 isyanında böyle olmuştu, yine olur. Egemenlerin kendilerini ve karışık işlerini tehlikede, tehdit altında hissettiklerinde “alt sınıflardan” uygun gördüklerine “halkı terbiye etme görevi” vermeleri sık sık başvurdukları yöntemlerdendir. Kimi ülkelerde açıkça milis kuvveti kurmaya, onları halkı sindirmek için sert bir şekilde kullanmaya yeltenenler, gerçekten de vahşi yöntemlerle can yakanlar, can alanlar oldu. Gerçi sonunda kendi canları da fena halde yandı; tuhaf “ideallerine” ulaşmayı başaramadılar. Ama yine de bu yöntemler tarih kadar eskidir ve edebiyat dünyasında da trajik ya da komik hikâyelerle yerlerini almışlardır. Tarihte “durumdan vazife çıkaranlar” epeyce yer tutar; sıkışık zamanlarda gönüllüsü bol olur bu işlerin. HHH Bilmem Anton Çehov’un “Prişibeyev Çavuş” hikâyesini bilir misiniz? Can Yayınları’ndan çıkan “Sayfiyede” adlı hikâyeler derlemesinin içindedir. Hadi çevirmenini de kaydedelim burada. Eski TKP’nin ünlü Genel Sekreteri Zeki Baştımar’ın Rusça aslından yaptığı çeviridir. Prişebeyev Orhan Kemal’imizin “Bekçi Murtaza”sına çok benziyor. Sokakta toplanan halkı “asayiş” merakıyla dağıtmaya girişen, köylülere hakaretler savuran, onları dövmeye yeltenen emekli Prişibeyev çavuş, yargı önüne çıkarıldığında da “vazifesini” canla başla savunur. Yargıcın “halkı dağıtmak senin görevin mi” sorusuna pek güzel yanıtlar verir. HHH İşte onun savunmasından bir bölüm: “Beyefendi hazretleri, halkı kovalamak benim vazifem değil buyurdunuz... Pekâlâ... Fakat eğer asayiş bozulursa? Halkın terbiyesizlik etmesine nasıl müsaade edilir? Halkı başıboş bırakmak kanunun neresinde yazar?” Prişibeyev çavuş vazife alanını oldukça geniş tutmaktadır ki, ders almakta yarar vardır. Hani lazım olur diye. “Acayip şey... Herifler azıttılar, yok benim vazifem değilmiş. (...) Bak şarkı söylemekten onları men ettiğim için size şikâyette bulunuyorlar... Evet, şarkı da nedir ki, bir işle uğraşacak yerde şarkı... Bir de geceleri ışık yakma modası çıkardılar. Yatıp uyumak lazım.” HHH Prişibeyevler her zaman çıkabilir ve her zaman bu kadar eğlenceli de olmayabilirler. Esnaf konusunda içim rahat; onlar nesnel olarak az sermaye yoğun emekle çalışıyorlar ve iyi anlatılırsa 1848 esnafının ya da daha sonrakilerin hatalarını tekrarlamayacaklardır. Ama Çehov’un Prişibeyev’i ya da bizim Bekçi Murtaza gibi eğlenceli olmayanlar, “palalılar”, “madem cumhurun başı bunları darbeci ilan etti, benim de darbeciyi vurmak hakkımdır, hukukumdur” diyenler çıkabilir. “Durumdan vazife çıkaranlara” karşı uyanık olmak ve vazife verene de daha çok dikkat etmek gerekecektir. ANKARA Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), cemevlerinin elektrik faturalarının Diyanet İşleri Başkanlığı’nın bütçesinden karşılanması talebinin reddedilmesinin “ayrımcılık” olduğuna hükmetti. Böylece AİHM, cami gibi cemevlerinin de elektriksu paralarından “muaf” tutulmasının yolunu açtı. Eski AİHM yargıcı Rıza Türmen, bu kararın bağlayıcı olduğunu ve hükümetin takdir hakkı olmadığını belirterek “AİHM ilk defa cemevini Alevilerin dini inançlarını yerine getirdiği yer olarak kabul etti” dedi. Cem Vakfı, kendi bünyesinde Alevi yurttaşlar için Yeni Bosna Kültür Merkezi adıyla faaliyet gösteren cemevinin, Türkiye’de diğer dini ibadet yerlerine tanınan elektrik faturası ödeme muafiyetinden faydalanamamasını gerekçe göstererek AİHM’ye şikâyet başvurusunda bulunmuştu. Başvuruda, Türkiye’de mahkemeye yapılan başvuru sonucunda cemevinin dini ibadet yeri olarak görülmemesi gerekçe gösterilerek taleplerinin reddedildiği bildirilmişti. Başvuruyu dün görüşen AİHM ise AİHS’nin “Düşünce, vicdan ve din özgürlüğü” başlıklı 9. maddesiyle bağlantılı olarak Türkiye’nin AİHS’nin ayrımcılık yasağını düzenleyen 14. maddesinin ihlal ettiğine karar verdi. Söz konusu maddede, “Bu sözleşmede tanınan hak ve özgürlüklerden yararlanma, cinsiyet, ırk, renk, dil, din, siyasal veya diğer kanaatler, ulusal veya sosyal köken, ulusal bir azınlığa mensupluk, serbest, doğum veya herhangi başka bir durum bakımından hiçbir ayrımcılık yapmadan sağlanır” deniliyor. Cem Vakfı Yönetim Kurulu ve Hukuk Komisyonu üyesi avukat Namık Sofuoğlu, karara ilişkin yaptığı değerlendirmede, “Karar net olarak şunu söylüyor: Cemevi bir ibadethanedir ve sizler (devlet) cemevini bir ibadethane olarak tanımamak suretiyle AİHS’nin 9. maddesi üzerinden bunu yerine getirmeyerek sözleşmenin 14. maddesindeki ayrımcılık yasağı ilkesini ihlal ediyorsunuz” dedi. Eski AİHM yargıcı olan CHP İzmir Milletvekili Rıza Türmen de, AİHM’nin ilk defa “cemevinin dini inançların yerine getirildiği yer” olduğunu söylediğini kaydederek, “Bu kararda, cemevleri Alevi inancının yerine getirildiği bir yerdir. Bu karar kesinleşirse Diyanet İşleri görüşüne dayanarak cemevi ibadethane midir diye bundan sonra karar verilemez” ifadesini kullandı. Davutoğlu: AİHM kararı bizi etkilemez ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) AİHM’nin cemevlerine yönelik “ayrımcılık” kararı vermesine Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun ilk yorumu, “Çalışmalarımızı etkileyecek bir durum değil. Biz kendi yolumuza devam edeceğiz” oldu. Davutoğlu, Alevi temsilcileriyle gündem dışı gerçekleşen yemeğe ilişkin olarak da “Görüşmenin AİHM’le ilgilisi yok. Tamamen yerli bir süreç” yorumunu yaptı. muhatapla çözülemez’ Gümüş: Sorun sahte Yemekte bulunmayan Alevi federasyonları ise görüşme, sırasında ortak bir açıklama yaparak, “Sorunun muhatabıyız, Başbakanımız Ahmet Davutoğlu, hangi Alevi temsilcileri ile görüşüldüğünü biz de merak ediyoruz” ifadelerini kullanırken, Başbakanlık kaynakları, toplantının önceden kararlaştırıldığını, herkesin dinlenebilmesi için katılımın kısıtlı olduğunu kaydetti. Alevi Bektaşi Federasyonu Genel Başkanı Fevzi Gümüş “Sorun sahte muhatapla çözülemez” dedi. Başbakan Davutoğlu, dün akşam saatlerinde Gazi Cemevi Vakfı Başkanı Veli Gürsoy, Alevi Bektaşi Eğitim ve Kültür Vakfı Karaağaç Dergâhı Başkanı Hüsniye Takmaz, eski milletvekilleri Ali Rıza Gülçiçek ve Mustafa Timisi’nin de aralarında bulunduğu 30 kadar Alevi temsilciyle akşam yemeğinde bir araya geldi. Bu yemek, Davutoğlu’nun Başbakanlık Konutu’nda Aleviler için düzenlediği ilk istişare toplantısı oldu. Görüşme, resmi programda yer almaması ve AİHM’in cemevlerine ilişkin “ayrımcılık” kararı vermesinin hemen ardından gerçekleşmesi nedeniyle dikkat çekerken Başbakanlık kaynakları, herkesin dinlenebilmesi için katılımın kısıtlı tutulduğunu belirtti. Grup toplantısının ardından gazetecilerin sorularını yanıtlayan Davutoğlu’nun AİHM kararına yanıtı, “Çalışmalarımızı etkileyecek bir durum değil. Biz kendi yolumuza devam edeceğiz” oldu. Davutoğlu Alevi temsilcileriyle bir araya gelmesine ilişkin olarak da “Bu daha ilk aşama... Daha başka Alevi kanaat önderleriyle de bir araya geleceğiz, çalışmalarımız devam edecektir. Bu görüşmenin AİHM kararıyla bir ilgisi yok. Tamamen yerli süreçtir. Böyle devam edecektir” dedi. Konutta yemek sürerken AleviBektaşi Federasyonu, Alevi Dernekleri Federasyonu ve Alevi Vakıflar Federasyonu, AİHM’in cemevleriyle ilgili kararına ilişkin ortak bir açıklama yaptı. Aleviliğin inkâr edildiğinin belirtildiği açıklamada, “AKP iktidarı, Alevi inancımızı kendilerine göre dizayn etmeye çabalıyor. Sorunun çözümü için Alevi toplumu ve temsil kurumları ile müzakere yapılmıyor. AİHM’nin verdiği kararlar uygulanmaya konulmuyor. AKP iktidarında gerçekleştirilen 7 Alevi çalıştayı sonucunda, Alevi sorununu çözmek için hiçbir çözüm üretilemedi. Sorunlar müzakereler ve sorunun muhatapları ile çözülür. Hükümet bunun tersini yapıyor. Alevi toplumunu ve temsili kurumlarını muhatap almıyor. Aleviler olmadan Alevilik sorunları çözülemez” dendi. ‘Çalıştay var, çözüm yok’ Ortak açıklamayı yapan federasyonların Alevi sorunları için muhatap alınması gereğinin belirtildiği açıklamada, Davutoğlu’nun görüşmesinden yeni haberdar olunduğu belirtilerek, “Biz Alevi Temsilcileri olan 3 federasyonun bu konuda bir haberi yoktur. Hangi Alevi temsilcileri ile görüşüldüğünü biz de merak ediyoruz” dendi. Alevi Bektaşi Federasyonu Genel Başkanı Fevzi Gümüş de AİHM kararlarının uygulanmasını gerektiğini dile getirerek, “zorunlu din dersleri uygulamasına son verilmesini, Alevi köylerine maddi manevi cebirle cami yapılması uygulamasının durdurulmasını ve imamların geri çekilmesini, devletçe el konulmuş bulunan Alevi/Bektaşi dergâhlarının Alevi toplumuna devredilmesini, Madımak Oteli’nin ‘utanç müzesi’ olmasını, kamuda işe alımlarda ve görevde yükselmede ayrımcılığa son verilmesini” istedi. Gümüş, sorunun çözümünün sahte muhataplarla mümkün olmadığını kaydetti. ‘Kararlar uygulansın’ AYM’nin seçim barajına ilişkin gündemi, HDP’nin seçime nasıl gireceği tartışması ile örtüştü Artık ‘baraj’ da masada ERDEM GÜL ANKARA Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) vereceği kararın merakla beklendiği yüzde 10 seçim barajı konusu, İmralı görüşmeleriyle yürütülen çözüm sürecinin de en kritik gündem maddesi konumunu kazandı. Bir süredir seçime parti kimliğiyle girip girmemeyi tartışan HDP, bu konudaki kararını Abdullah Öcalan’ın ortaya koyacağı görüş doğrultusunda verecek. Siyasetin en sıcak konusu olan yüzde 10 seçim barajı, AYM’den çıkacak olası bir karara göre çıkaracakları milletvekili sayısı açısından doğrudan HDP ve AKP açısından tartışılıyor. Bu nedenle yüzde 10 baraj konusu AYM ile çözüm süreci görüşmelerinin gündemine aynı anda girdi. Hatta AYM’nin barajı gündemine aldığı bilgisinin ortaya çıkmasından bir gün önce gerçekleşen HDP’lilerin İmralı ziyaretinde konu ilk kez ele alındı ve Öcalan, seçime parti kimliğiyle de girilebileceğinin mesajını verdi. Siyasi kulislerde yüzde 10 barajı ve bununla bağlantılı HDP’nin seçimlere nasıl gireceği konusunun çözüm süreciyle ilgisine ilişkin yapılan değerlendirmeler şöyle: Baraj masada: HDP, Kobani eylemleri nedeniyle yaşanan tıkanıklık sürecinde kendi içinde bu konuyu tartışmaya başlamıştı. Yüzde 10 barajına karşın Selahattin Demirtaş’ın cumhurbaşkanı seçimlerinde aldığı u Anayasa Mahkemesi’nin yüzde 10 seçim barajıyla ilgili vereceği kararla eşzamanlı olarak HDP’nin seçime parti olarak girip girmemesi İmralı’daki görüşmeler çerçevesinde sürecin bir başlığı haline geldi. HDP heyetinin son İmralı görüşmesinde de konu ele alındı. HDP, bir süredir seçime nasıl katılınacağına ilişkin kararı kendi içinde tartışıyor. HDP’de seçime parti olarak katılma görüşü ağır basıyor. göre Öcalan’ın istediği ‘yasal güvence’ koşulunun sağlanmasıyla bir müzakere masası oluşması halinde baraj konusu da ele alınacak. Eşzamanlı olarak AYM’nin baraj konusunda vereceği karar süreci ve sonuçları izlenecek. Ortaya çıkacak siyasal tabloya göre Öcalan’ın devletle de bu konuyu ele alması bekleniyor. Tüm bu süreçlerin sonucunda Öcalan’ın görüşü, HDP’nin kararında etkili olacak. HDP sıcak: HDP’de seçime parti kimliğiyle katılma yönündeki görüş ağır basıyor. Ancak konu AYM’nin gündemine gir yüzde 9.8 oy oranından hareketle seçime ‘parti olarak mı’ yoksa ‘bağımsız adaylarla mı’ katılınması konusu tartışılıyordu. Bu tartışma HDP ziyaretiyle İmralı’ya da taşındı. Öcalan, prensip olarak parti kimliğiyle seçime katılınması mesajını verdi. Bu görüşmeyle baraj konusu çözüm sürecinin önemli bir başlığı haline geldi. Müzakereye dahil: AYM’nin de gündemine girmesiyle artık konu İmralı’da başlaması planlanan müzakere maddelerinden biri haline dönüştü. Buna diği için acele edilmeyip karara göre ortaya çıkacak siyasal gelişmelere göre hareket edilmesi benimsenmiş durumda. Meclis dışı kalma riski: AYM’nin barajı kaldırmaması ya da bireysel hak ihlali sayıp hükümete süre vererek 2015 seçimlerinde yine yüzde 10 baraj uygulanması halinde HDP yine de seçime parti kimliğiyle girebilir. Öcalan’ın ‘yasal güvence’ koşulunun yerine gelmesi durumunda HDP, yüzde 10 barajı devam etse bile seçime parti olarak girme kararı alabilir. Bu noktada HDP’nin yüzde 10 barajına takılarak Meclis dışı kalma riski dile getiriliyor. Ancak partide, böylesi koşullarda ‘yüzde 10’u aşamayarak parlamento dışı kalma riskinin göze alınabileceği’ görüşü de dile getiriliyor. “Önemli olan Meclis değil çözüm” bakış açısı öne çıkarılıyor. Bu görüşe dayanak olarak da “Yasal güvence alındığı takdirde çözüm süreci sonuca doğru gidecek demektir. Parti kimliğiyle seçimlerde halkımızın karşısına çıkıp bunun için oy istemeliyiz. Üstelik artık AYM gündemiyle ilgili son tartışmalardan sonra barajı kaldırmasalar da biz baraja takılsak da bu seçimin meşruiyeti sorgulanacaktır” ifadeleri seslendiriliyor. SEÇİM BARAJINA İLİŞKİN TARTIŞMADA HAŞİM KILIÇ’A ‘DARBECİ’ BENZETMESİ YAPTI Erdoğan’a göre AYM Meclis’e tehdit SİNAN TARTANOĞLU ANTALYA Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, katıldığı Milli Eğitim Şurası’nın açılış konuşmasında yüzde 10 seçim barajının düşürülmesi için yapılan hak ihlali başvurularının değerlendirileceği açıklaması ile siyasetin gündemini değiştiren Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç’a “Darbe ürünü kurumlar, siyasete hiza vermeye yeltenemez” sözleriyle tepki gösterdi. Erdoğan, “Milli irade seçim sandığında belirlenir. TBMM’de de tecelli eder. 2014 yılındayız, 21. yüzyıldayız ama ne acıdır ki ben şu kuralı tekrar tekrar hatırlatmak zorunda kalıyorum: ‘Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir’ ” dedi. Egemenliğin milletin olduğunu söyleyen Erdoğan, “Hiç kimse, hiçbir kurum, kendisini, milletin üzerinde, milletin meclisinin üzerinde, özellikle de siyaset kurumunun üzerinde görmemelidir. Hiç kimse şahsi hırslarına yenik düşerek, kendi şahsi istikbal ve ikbal gayesinin peşine düşerek, millete, Millet Meclisi’ne ve siyasete istikamet çizemez. 1960 Türkiyesi’nde değiliz. Darbe ortamında hiç değiliz. Darbe ürünü kurumlar, çıkıp da siyasete hiza vermeye yeltenemez” diye konuştu. Erdoğan, Haşim Kılıç’ı “Üniversiteyi bitirdiği halde kendisini 2014 yılında değil de 27 Mayıs 1960 tarihinde gibi görenler varsa oradaki eğitimde ciddi sorun vardır” sözleri ile hedef aldı. Peyami Safa’nın “Bizim kitap yüklü merkeplere değil, kitabın içindekini sindiren insanlara ihtiyacımız var” sözünü anımsatan Erdoğan, “Bilgisi olan değil, bilgiyle birlikte hikmeti de olan idarecilere Türkiye’nin daha fazla sayıda ihtiyacı var. Âlim olabilirsin, ama arif olamazsın” dedi. İstanbul Haber Servisi Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün de hocası olan ve tedavi gördüğü hastanede yaşamını yitiren Prof. Dr. Osman Öztürk (72), Fatih Camisi’nde kılınan cenaze namazının ardından Karacaahmet Mezarlığı’nda toprağa verildi. Törene Erdoğan ile çok sayıda milletvekili, siyasetçi ve Öztürk’ün öğrencisi katıldı. Erdoğan ve Sağlık Bakanı Müezzinoğlu da tabuta omuz vererek cenazeyi araca kadar taşıdı. Erdoğan, hocasını uğurladı Bayrak indirene 26 yıl istemi DİYARBAKIR (DHA) Diyarbakır’ın Lice İlçesi’nde 8 Haziran iki kişinin cenaze töreninin ardından 2. Hava Kuvveti Komutanlığı’ndaki Türk bayrağının indirilmesiyle ilgili 26 yaşındaki Ömer Mutlu, Lice İlçesinde geçen Ağustos ayında yakalandı. Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı, tutuklu sanık Ömer Mutlu hakkında Diyarbakır 5. Ağır Ceza Mahkemesi’nde dava açtı. İddianamede, sanık Mutlu için “2911 sayılı Toplantı ve Yürüyüşleri Kanunu’na muhalefet, askeri yasak bölgelere girme, devletin egemenlik ve alametlerini alenen aşağılama ve silahlı terör örgütüne üye olma” suçlarından 26 yıla kadar hapis cezası istendi.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear