Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
26 ARALIK 2014 CUMA CUMHURİYET SAYFA HABERLER Dövülerek öldürülen Ali İsmail Kormaz davasının bugünkü karar duruşması öncesi sanık polis ameliyata gönderilmiş 7 Son dakika hamlesi AKIN BODUR ANTAKYA Gezi Direnişi sırasında Eskişehir’de polislerin de aralarında bulunduğu eli sopalı grup tarafından dövüldükten sonra beyin kanaması geçiren ve 38 günlük yaşam savaşının ardından 10 Temmuz 2013’te hayatını kaybeden Ali İsmail Korkmaz’ın (19) ölümüyle ilgili Kayseri 3. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davasında bugün yapılacak karar duruşması öncesi Ali İsmail’e son tekmeyi atan ve müebbet hapis istemiyle yargılanan, polis memuru Mevlüt Saldoğan’ın cezaevinden böbrek taşı rahatsızlığı nedeniyle Ankara’da ameliyata alındığı ortaya çıktı. Saldoğan’ın avukatı Mutlu Karayılan ise duruşma yoğunluğu ve Saldoğan’ın ameliyatını gerekçe göstererek, duruşmanın ertelenmesini talep etti. Korkmaz ailesi karar duruşması öncesi Ali İsmail için kurdukları vakıfta gazetemize konuştu. Anne Emel Korkmaz, “Hak ettikleri bir ceza yı bulmalarını istiyoruz. Başka canların yanmaması için caydırıcı bir ceza olması gerekir” dedi. Ali İsmail’e son tekmeyi atan polis memuru Mevlüt Saldoğan için “kasten adam öldürme” suçlamasıyla müebbet hapis cezası istenirken sanık Yalçın Akbulut hakkında ise “kasten yaralama suretiyle ölüme sebebiyet vermek” suçlamasıyla 16 yıla kadar hapis, fırın çalışanları İsmail Koyuncu, Ramazan Koyuncu ile Ali İsmail’e vuran Muhammet Vatansever ve Ebubekir Harlar hakkında ise 12 yıla kadar hapis cezası istendi. Sanık polisler Şaban Gökpınar ve Hüseyin Engin’in ise “delil yetersizliği” nedeniyle beraatı istendi. er duruşmada Ali’yi bir kez daha kaybediyorum’ Karar duruşması öncesi Korkmaz ailesi ise “adalet” bekliyor. “O mahkeme salonuna her gittiğimde bir kez daha Ali’yi kaybediyorum. Acı her zaman var ama ‘H orada çok daha fazla acıyı hissediyorum. Katillerle yan yanasınız, onlara bakıyorum nasıl kıyabildiler anlayamıyorum. Her şeyi tekrar tekrar yaşıyorum” diyen acılı anne Emel Korkmaz, verilecek cezanın diğer davalar için de emsal teşkil etmesini istiyor. Anne Korkmaz, “Ceza ne olursa olsun, müebbete de çarptırılsalar, idam da edilseler Alişim geri gelmeyecek. Ama en azından caydırıcı bir ceza olması gerekir. Başka canların yanmaması, başka anaların ağlamaması için adil bir karar versinler. Hak ettikleri cezayı bulmalarını istiyorum. Bu bizim, Ali İsmail’in değil, ülkenin davası. Onun için herkesi yanımıza bekliyoruz” diyor. Ali İsmail’in babası Şahap Korkmaz da “İnşallah basit bir cezayla geçiştirilmez ve hak ettikleri cezayı alırlar. Ve bir nebze de olsa, diğer davalara da örnek olur, oralardan da güzel bir sonuç çıkmasına katkı sağlar diye umut ediyoruz” ifadelerini kullandı. Karar duruşması öncesi müebbet ha pis istemiyle yargılanan, polis memuru Saldoğan’ın tutuklu bulunduğu Yozgat E tipi Kapalı Cezaevi’nden böbrek taşı rahatsızlığı nedeniyle Ankara’la gönderildiği ve ameliyata alındığı ortaya çıktı. Yeni Aktörler Yeni Durumlar Öyle anlaşılıyor ki, Türkiye’de siyasetin geleceği üzerine fikir yürütmekten vazgeçemeyen liberaller, yeni aktörlerin ortaya çıkmasından hoşnut değiller. Tedirginler. Tedirginliklerinin başlıca nedeni her daim sözü dinlenen “kanaat önderleri” olma ayrıcalıklarının sona erme olasılığıdır belki. Her koşulda ayakta kalabilme becerisine sahip “hacıyatmaz” karakterler olarak Gezi’den de huzursuzluk duymuşlardı: Türkiye’nin bir ili hariç tüm illerinde, pek çok kasabasında insanların talepleri bakımından “kendiliğinden” olmayan ama örgütlenme açısından “kendiliğinden” yığınsal çıkışları hesaplarını bozdu. Anlaşılabilir bir şeydir; hem demokrat görünmek, hem de AKP’ye destek olmak olanaksızlaştı çünkü. HHH Gezi hareketi, askeri vesayet sona erdiği için askerlerin hareketliliği ile zorlama bir bağ kurulan yığınsal Cumhuriyet mitingleri gibi karalanamadı. AKP, Gezi’yi bir darbe girişimine benzetmeye yeltense de bu iddia taraftar bulamadı. Açılan soruşturmaların, davaların ciddiye alınmadığı ortada. “Çarşı davası”na bakmak yetiyor bunun için. Bu nedenle de AKP’nin iddialarının tutması ihtimali şimdilik yok. Bu tezler, ancak bir baskı rejiminin tümüyle egemen olması koşullarında iddia olmaktan çıkabilir, “budur, böyledir, tersini söylemek suçtur” söyleminin “kuvveden fiile” geçmesiyle diktanın diktesine dönüşebilir. HHH Gezi’yi bu kez her iki anlamda da “kendiliğinden” olmaktan çıkartmayı amaçlayan Birleşik Haziran Hareketi bu nedenle çok yönlü bir saldırı altındadır. Bu saldırının eski solculardan, AKP’yi destekleme ayıbının hesabını vermeden yeniden ayağa kalkmaya çabalayan liberallerden gelmesi de şaşırtıcı değil. Eleştirileri sinsicedir. Akılları sıra sessizlikle boğmaya, yapamazlarsa küçümsemeye, hareketin amacını çarpıtmaya, siyasi parti olmayı salık vererek yeni parçalanmaların kaynağına dönüştürmeye çalışıyorlar. Neyse ki, Hazirancılar bu ayak oyunlarına gelmeyecek kadar olgundurlar. Hareketin solun birliğinden daha geniş kapsamlı olmasının, çok renkliliğinin, bir dikta rejimine karşı halk hareketi olma amacının kızgınlıklarının temel nedeni olduğunu cümle âlem biliyor. HHH Yandaş medyanın Haziran Hareketi’ne nasıl baktığını söylemeye gerek yok. Gezi’ye nasıl bakıyorlarsa öyle bakıyorlar. Adına merkez medya denilen gazete ve TV kanalları da ya suskunluk içindedirler ya da mümkünse magazinleştirme çabasındalar. Bir iki gazete Haziran Hareketi’nin eylemlerine sınırlı yer veriyor. Oralarda da “dur bakalım ne olacak” eğilimi etkilidir. Haklıdırlar! Gazeteler ancak “haber değeri” olana sayfalarında yer verirler ve BHH’de haber değeri bulamadılar şimdiye kadar. Üstelik haber değeri kriterini de otosansür, sansür, gazete yönetimlerinin ya da habercilerin siyasi eğilimleri ister istemez etkiliyor. Öyleyse iş Hazirancıların üzerine kalıyor. Çaresi yığınsallaşmak, çok renkliliği, tek hedefliliği yitirmemek ve durmamaktır. HHH Yer daraldı ve ben liberallerin yeni ataklarına değinmedim daha. Bugünlerde moda, “medyayı özeleştiriye çağırma” modasıdır. Çok hak veriyorum; adeta etkisinden kendimi kurtaramıyorum! Yandaş medyadan böyle bir beklenti olamayacağına göre, merkez medya, iki üç sol gazete, bir de Cemaat medyası herhalde çağrının muhatabı. Ama sapla saman birbirine karışır korkusu içindeyim. Karışmasın diye, geçmişte merkez, Cemaat ve hükümet medyası üzerindeki hâkimiyetleri tartışmasız olan liberaller öncülük yapsalar, siyasi hayat üzerinde büyük ve yıkıcı etkileri olandan, kendilerinden başlasalar diyorum. “AKP’yi desteklemekle hata yaptık” başlığı altında girişseler bu işe. “Kurunun yanında yaş da yanar dedik, pişmanız” deseler mesela; “hâlâ bir şeyler dürtüyor, tutun bizi” deme yürekliliğini gösterseler ve en önemlisi devam etmeseler kaldıkları yerden... Elimizden geleni yapardık inanın! HHH Tamam yine de yaparız; ama insaf edin, gerçeklerle bu kadar oynamanın da bir sınırı olmalı. İktidarla kavgası sert, ama ideolojisi farksız Cemaat gazetesi “Zaman” üzerinden “özeleştiri”, tetikçi “Akit” üzerinden “ahlak dersi” olur mu? Duruşmanın ertelenmesini isteyen avukat, Karayılan’ın Kayseri 3. Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderdiği dilekçede “Saldoğan’ın böbrek rahatsızlığı geçirmiş olması nedeniyle Ankara’ya ameliyat edilmesi istemiyle gönderilmesinden dolayı müvekkilim duruşmada hazır edilemeyecektir. Aynı zamanda Kayseri 2. Ağır Ceza Mahkemesi 2014/392 esas sayılı dosyamın duruşmasına girmek zorunda olmam, yine aynı gün öğleden sonra Nevşehir Ağır Ceza Mahkemesi 2014/50 esas sayılı dosyamın duruşmasına katılmak zorunda olmam nedeniyle sayın mahkemenin duruşmasına katılamayacağım” dedi. Erteleme istediler Dargeçit’te 1995’te üçü çocuk birisi asker sekiz kişinin öldürülmesiyle ilgili 19 yıl sonra dava açıldı JİTEM askerini de infaz etmiş AHMET ŞIK Mardin’in Dargeçit ilçesinde, 1995 yılında üçü çocuk birisi asker sekiz kişinin öldürülmesiyle ilgili olarak 19 yıl sonrabeş askeri sorumlu tutan dava açıldı. Midyat Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edilen iddianamede dönemin Mardin Jandarma Komando Tabur Komutanı Hurşit İmren, Dargeçit İlçe Jandarma Komutanı Mehmet Tire, Dargeçit Merkez Jandarma Karakol Komutanı Mahmut Yılmaz, Karakol Komutan Yardımcısı Haydar Topçam ve Uzman Çavuş Kerim Şahin sanık olarak yer aldı. İddianamede çocuklar da dahil olmak üzere köylülerin gözaltına alınıp işkence edilip öldürüldükten sonra cesetlerinin kuyulara atıldığı öne sürülerek sanık beş asker hakkında taammüden öldürme suçundan müebbet hapis cezası istendi. İddianamede, yapılanlara karşı çıkan ülkücü görüşteki Uzman Çavuş Bilal Batırır’ın da, suçu ihbar etmesinden korkulduğu için komutanları Hurşit İmren ve Mehmet Tire tarafından kalorifer kazanında yakılarak öldürüldüğü öne sürüldü. İddianameye göre Dargeçit’te iki öğretmenin PKK tarafından kaçırılarak öldürülmesinden sonra 30 Ekim 1995’te yapılan operasyonlarda üçü çocuk, yedi kişi PKK’ye yardımyataklık ettikleri iddiasıyla gözaltına alındı. Köylüler Süleyman Seyhan (57), Abdurrahman Olcay (20), Mehmet Emin Aslan (19), Abdurrahman Coşkun (21), Davut Altınkaynak (13), Nedim Akyön (16), Seyhan Doğan (14) Dargeçit İlçe Jandarma Karakolu’na götürüldükten sonra bir daha kendilerinden haber alınamadı. Dosya kayıp yedi kişinin PKK’ye katıldığı iddiasıyla kapatıldı. Ancak Süleyman Seyhan’ın cesedi, kimliği belirsiz bir kişinin ailesine telefonla haber vermesi üzerine 6 Mart 1996’da bir kuyuda bulundu. Kayıp diğer kişilerin öldürüldüğü düşünülse de cesetleri bulunamadı. Aileler 2009’da yeniden suç duyurusunda bulununca savcı Şükrü Arslan tarafından dosya tozlu raflardan indirildi. Soruşturmada mağdur yakınlarının, askerlerin yanı sıra aralarında korucu ve öğretmenlerin de gizli tanık olarak alınan ifadeleri sonunda yedi köylünün işkencede öldürüldüğü belirlendi. Yapılan kazılarda ise dört kişinin cesedi daha bulundu. Soruşturma sırasında Süleyman Seyhan’ın cesedinin bulunmasından iki gün sonra 8 Mart 1996’da Dargeçit’te görevli Uzman Çavuş Bilal Batırır’ın da ortadan kaybolduğu tespit edilmişti. dan önce kendisine, “İki öğretmenin kaçırılmasına karıştıkları iddiasıyla bir grup Tire’nin emriyle alındı, öldürülüp boş kuyulara atıldı” dediğini de iddia ediyordu. Hatice Batırır’a telefon açan ve kendisinin de asker olduğunu belirten biri, eşinin komutanları İmren ve Tire tarafından işkence edildikten sonra bölükteki kalorifer kazanında yakılarak öldürüldüğünü söylemişti. Hatice Batırır başvurduğu bölük komutanı Mehmet Tire’nin kocasının silah ve teçhizatlarını bırakıp PKK’ye katıldığını iddia ederek “Bir uzman çavuş kayboldu diye bütün bölüğü seferber edecek halim yok. Şüphelendigimiz yerlere baktık. İşimiz gücümüz var, bizi fazla meşgul etme. Sen çocuklarını al, babanın evine dön” dediğini ileri sürüyordu. Hatice Batırır, aynı yerde görevli teyzesinin oğlu Uzman Çavuş Ali Arısoy’un “Bilal’i sağ bekleyerek ümitlenmeyin” dediğini belirterek “Eşimin akıbetini araştıran Hasan Astsubay, kayınpederim Hüseyin Batırır ve eşimin amcası Mehmet Batırır ve yardım etmeye çalışan dönemin Dargeçit Belediye Başkanı Mehmet Tevfik Vural da ‘Sizi de kaybederiz’ diye tehdit edildi” iddialarında bulundu. 170 öğrenciye gözaltı Haber Merkezi Adana Çukurova Üniversitesi’nde (ÇÜ) R1 dersliğinin önünde toplanan yaklaşık 400 kişilik grup, 34 kişinin öldüğü Roboski katliamının yıldönümü nedeniyle yürüyüş yapmak istedi. Yemekhaneye kadar yürüyen öğrenciler burada basın açıklaması yaptı, bu sırada bazı binalardan sağ görüşlü öğrenciler tarafından solcu öğrencilere taş atıldı. Polis, ÇÜ Kütüphanesi ile R1 dersliğine giren yaklaşık 100 öğrenciyi gözaltına aldı. Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi’nde İktisadi İdari Bilimler Fakültesi öğrencisi Yüksel Tekin’in ülkücü bir grubun saldırısı sonucu bıçakla ağır yaralanmasının ardından önceki gün basın açıklaması yapmak isteyen Kürt öğrencilere karşıt görüşlü öğrencilerin saldırmasıyla başlayan gerginlik sürüyor. Ülkücü ve Kürt öğrenciler arasındaki gerginliğin dün İktisadi İdari Bilimler Fakültesi’nde yeniden kavgaya dönüşmesi üzerine, fakülteyi basan polis solcu ve Kürt öğrencilerden 67 öğrenciyi gözaltına aldı. Öteyandan Bingöl Üniversitesi’nde yaklaşık 1 hafta önce iki grup arasında yaşanan olaylarla ilgili HDP üyelerinin de bulunduğu çok sayıda kişi gözaltına alındı. HDP İl Başkanlığı, gözaltıları protesto etmek amacıyla BÜ önünde basın açıklaması yapmak istedi. Basın açıklamasının ardından yürüyüş yapmak isteyen gruba polis izin vermedi. Olayda 3 öğrenci yaralanırken, 3 öğrenci de gözaltına alındı. Kadın öğrencilerden ülkücülere biber gazı Ankara’da ise geçen hafta saldırıya uğrayan bir kadın öğrenciye destek olmak ve saldırıyı protesto etmek için Gazi Üniversitesi İletişim Fakültesi’nde basın açıklaması yapmak isteyen Öğrenci Kolektifleri üyesi kadın üniversitelilere ülkücü öğrenciler müdahale etti. Ülkücü öğrenciler, bazın açıklaması sırasında kadın öğrencilerin üzerine yürüdü cep telefonlarına ve fotoğraf makinelerine el koymak istedi. Bunun üzerine kadınlar, ülkücülerin yüzüne yanlarında getirdikleri biber gazını sıktı. Biber gazı ile dağılan ülkücü öğrenciler tekrar toplandıklarında iki grup arasındaki gerginlik çevik kuvvet tarafından engellendi. Bu arada kadın öğrencilerle polis arasında gerginlik yaşandı. Suçlanan isimlerden Mehmet Tire Demokrat Parti’den Bodrum Gümüşlük belediye başkanlığı yaparken 30 Mart 2014 seçimlerinden önce AKP’ye geçmişti. Tire, savunmalarında söz konusu tarihlerde Dargeçit’te olmadığını öne sürse de tanık ifadelerinden doğru söylemediği tespit edildi. Bir önceki dönemde, CHP’den Sivas Çepni beldesinin belediye başkanı olan Hurşit İmren de konunu ortaya çıkmasından sonra tekrar aday gösterilmemişti. İddiaları reddeden İmren, kaybolduktan sonra cesetleri bulunan köylülerin de PKK’ye katıldığını iddia etti. Tire suçlanıyor eröristten daha teröristler Hatice Batırır, Türkiye’de adalet olmadığı için yapılacak yargılamadan bir sonuç alınamayacağını bu yüzden de kocasının katillerini Allah’a havale ettiğini söyledi. On altı yıl süren bir hukuk mücadelesi sonunda eşinin vazife malulü sayılarak kendilerine maaş bağlandığını kaydeden Batırır, kocasının örgüte katıldığı iddialarının yalan olduğunu söyledi. “Askeriniz kaybolunca ‘örgüte katıldı’ diyerek kapatamazsınız” diyen Batırır, “16 yaşındaki çocuğu işkencede öldürüp kuyuya atanlar, benim kocama da her şeyi yapabilir. Eğer ki kendileri suçlu olmasalardı yeri göğü inletmeleri gerekirdi. O zamanlar panik halindelerdi. Konu ortaya çıkacak diye korkuyorlarlardı. Herkesi tehdit edip susturdular. Zaten herkes o komutanlardan korkardı. Teyzemin oğlu bile aynı yerde görevli olmasına rağmen konuşamadı. Sustu” diye konuştu. T Noter Büyükkılıç’a İstanbul Üniversitesi’nde 6 yıl hapis istemi polis tacizi iddiası daha CANAN COŞKUN Almanya’daki Deniz Feneri davasında ceza alan Mehmet Gürhan’ın yurtdışında tutuklu bulunduğu dönemde, Kanal 7 Yönetim Kurulu Başkanı Zekeriya Karaman’a usulsüz şekilde genel vekâletname verdiği iddiasıyla yargılanıp beraat eden İstanbul 10. Noteri İsmet Büyükkılıç’ın, Yargıtay’ın bozma kararının ardından yeniden görülen davada, 6 yıla kadar hapisle cezalandırılması istendi. Savcı, Büyükkılıç’ın Gürhan’ın işlerinin yoğunluğuna dair soyut beyanına dayanarak noterlik dairesinin dışına çıkmak suretiyle sahte olduğu anlaşılan vekâletnameyi tasdik ettiğini iddia etti. İstanbul 6. Ağır Ceza Mahkemesi’nde dün görülen duruşmada savcı, sanık Büyükkılıç’ın Yargıtay’ın bozma ilamında belirtildiği şekilde eyleme uyan Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) 204. maddesinde düzenlenen “resmi belgede sahtecilik” gerekçesiyle önce 4.5 yıldan 12 yıla kadar hapsini istedi. Daha sonra da TCK’nin 211. maddede yer alan hüküm gereğince 6 yıla kadar hapsini istedi. Sanık avukatı aynı zamanda sanık Büyükkılıç’ın olğu Cüneyt Büyükkılıç da, savcının esas hakkındaki görüşünün üzerine süre istedi. Duruşma 29 Aralık’a ertelendi. İstanbul Haber Servisi İstanbul Üniversitesi’nde bir kadın personel, bir sivil polis tarafından “Zavallı seni. Personel olsan ne olur, polisin yürüdüğü yoldan yürüyemezsin” diyerek taciz edildi. Bu iddiayla ilgili rektörlüğe dilekçe veren Eğitim Sen İstanbul 6 No’lu Üniversiteler Şubesi üyeleri, “Üniversitedeki polis tacizi sistematik bir hal aldı” diyor. Sendikadan yapılan açıklamaya göre, kampüs içinde bir binadan diğerine yürüdüğü sırada sivil polis tarafından fotoğrafı çekilen D.A., üniversite çalışanı olduğunu söyleyerek, bu duruma tepki gösterdi. Polis ise “Zavallı seni. Personel olsan ne olur, polisin yürüdüğü yoldan yürüyemezsin!”, “Seninle aynı havayı soluyorum ne kötü!” diye karşılık verdi. Eğitim Sen üyesi D.A., yaşadığı tacizle ilgili İÜ Rektörü Prof. Dr. Yunus Söylet’e şikayet dilekçesi sundu. Eğitim Sen İstanbul 6 No’lu Üniversiteler Şubesi Kadın Meclisi’nden yapılan açıklamada, D.A.’nın hakaret ve tehdit içeren ifadeler nedeniyle kişisel güvenliğinden endişe duyduğu ifade edildi. Üniversitede polis baskısının sıradanlaştığı belirtilerek, “Öğrenciler ve üniversite personeli, güvenliklerinden endişe eder hale geldiler” denildi. Sendikanın kadın sekreterlerinden Gültan Ergün ise bu olayla ilgili şikayetin üzerinden 3 hafta geçmesine karşın rektörlükten herhangi bir yanıt alamadıklarını belirterek “Tartışma yaşadığımız polis ‘ben devletim, istediğimi yaparım’ diyor” dedi. Fotoğraflar: AA ‘Er Utku Kalı günah keçisi yapılmak isteniyor’ MEHMET MENEKŞE AMASYA Hatay’ın Reyhanlı ilçesinde 11 Mayıs tarihinde düzenlenen, 53 kişinin yaşamını yitirdiği bombalı saldırıyla ilgili istihbaratın önceden alındığına ilişkin jandarma belgelerini RedHack’e sızdırdığı iddiasıyla 25 yıl hapis istemiyle hakkında dava açılan er Utku Kalı’nın yargılanmasına devam edildi. Kısa süren duruşma ertelenirken, Kalı’nın avukatları “Utku Kalı, günah keçisi yapılmak isteniyor. Dava dosyası şehir şehir gezdiriliyor. Yargılama sürecinin kendisi de bir eziyete dönüştürüldü” dedi. Amasya Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki duruşmaya Utku Kalı’nın Avukatı Özgür Urfa, ablası ve Avukatı Ceren Kalı ile babası Mahmut Kalı katıldı. Avukat Özgür Urfa, “Hukuka aykırı olarak elde edilen belgeler delil niteliğini kaybetmiştir. Delil niteliğini kaybeden belge ve bulguların dosyadan çıkarılmasını talep ediyorum” dedi. Duruşma12 Mart’ta yapılmasına karar verdi. Uzman çavuş yakıldı iddiası Bu konuyu da araştıran savcı Arslan, çavuşun eşi Hatice Batırır’ın 21 Mayıs 1996’da Adana Feke Savcılığı’na suç duyurusunda bulunduğunu tespit etti. Hatice Batırır, eşinin 8 Mart 1996’da evden çıkıp karakola gittikten sonra bir daha dönmediğini, kaybolma C M Y B