29 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 14 EKİM 2014 SALI 6 HABERLER Bakanlar Kurulu’ndan toplumsal eylemlere karşı kapsamlı ‘güvenlik reformu’ kararı çıktı Polise Alman modeli ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç, Kobani eylemlerinin ardından gündeme getirilen toplumsal olaylarda polisin yetkisini artıracak düzenleme konusunda, yasalarda yapılacak dar kapsamlı değişiklikler yerine Almanya örneğini esas alacak kapsamlı bir reform çalışması yapılacağını söyledi. Almanya’da polisin gözaltına alma ve gözaltındakileri korunaklı bir yere götürme konusunda geniş yetkileri olduğunu anımsatan Arınç, “Biz mademki AB müktesebatına uyum kapsamında pek çok yasal düzenlemeyi yaptık, niçin kolluk kuvvetlerimizin daha güçlü olması bakımından yeni bir iç güvenlik reformu çıkarmış olmayalım?” dedi. Bakanlar Kurulu, Başbakan Ahmet Davutoğlu başkanlığında Başbakanlık Merkez Bina’da toplandı. Toplantının sonlarına doğru MGK Genel Sekreteri Seyfullah Hacımüftüoğlu da Başbakanlık’a geldi. Hacımüftüoğlu, kurul toplantısının ardından Davutoğlu ile görüştü. Görüşmenin, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın ay sonunda yapılacak MGK toplantısından cemaate yönelik yeni adımların atılacağını açıklamasından sonra yapılması dikkat çekti. Toplantının bitimine dakikalar kala kameraların karşısına geçen Arınç, toplantının en önemli gündem maddelerinden birinin, Kobani eylemleri olduğuna işaret ederken İçişleri Bakanı Efkan Ala ile Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’ın hem yaşanan olaylar hem de güvenlik güçlerinin karşılaştığı sorunlar hakkında bir sunum yaptıklarını söyledi. Eylemlere ilişkin Emniyet’in hazırladığı rapordan rakamlar aktaran Arınç, bu çerçevede 38 ilde toplam 1419 olayın TELEFON DİNLEME, BİLGİSAYARA ERİŞME, EV GÖZETLEME VE ARAMA PKK, En Büyük Kürt Devleti’ni Kurabilir mi? Durumu anlamak için çözüm Sürecine Kürt ve RTE tarafından bakışları anımsayalım: İmralı ziyaretinden sonra kardeş Mehmet Öcalan, ağabeyinden aktarıyor: 6 Ekim: “Devletin kendi çıkarttığı yasaların gereğini yapması gerekir. Çözüm süreci deniliyor. Avukatlar, kaç seneden beri yanımıza gönderilmiyor. Hem hukuksal hem uluslararası mahkemelerde AİHM’de davalarımız vardır. Bunun için neden avukatlar gelemiyor. Böyle bir çözüm yürüyebilir mi yani? Çözüm diye de bir şey yoktur. ‘Müzakere’ diyorlar, müzakere diye de bir şey yoktur. Yapay bir yapıdır, artık buna dayanamıyoruz. Çözüm için 15 Ekim’e kadar bekleyeceğiz..” Bu sırada Kobani konusu tüm canlılığını sürdürüyor, hatta RTE, Kobani düştü düşecek, IŞİD ile PKK aynı terör örgütü, yok birbirlerinden farkları diyerek büyük tepki topluyor. 789 Ekim, Cumhurbaşkanlığı seçimine katılan Selahattin Demirtaş’ın sokağa çıkın çağrısı üzerine, Türkiye üç gün yakılıp yıkıldı, 40’a yakın ölü. 11 Ekim KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanı Cemil Bayık, Alman ARD Televizyonu’na: Silahlı güçlerimizi Türkiye’ye yeniden geri gönderdik... Cumhuriyet’e açıklama yapan Ankara’dan yetkililer: Zaten hiçbir zaman geri çekmemişlerdi ki... Bayık, 5 Eylül 2013’te de çözüm süreci tıkanmıştır, çatışma başlarsa gerillayı geri göndeririz, demişti. 11 Ekim Avusturya Die Presse’ye, Cemil Bayık’ın demeci: “Artık barış süreci yok. Erdoğan, barış sürecini seçimleri kazanmak için kullandı… Meclis’ten çıkan tezkere ile PKK hedefleniyor. Tezkere ile barış süreci Ankara tarafından sonlandırılmış oldu.” 12 Ekim 2014, New York Times: Cemil Bayık “Türkiye’nin bu tutumu barış sürecini sona erdirecek ve Kürtler gerilla savaşına tekrar devam edecek... Türkiye, IŞİD’i kendi çıkarları doğrultusunda Kürt hareketini bitirebilmek ve Suriye Kürdistan Devleti’ni engellemek için kullanıyor.” Kürt Silahlı ve Siyasi Hareketi açısından çözüm süreci durum böyle gözüküyor. Tabii ayaklanmanın sona erdirilmesi için hükümet Öcalan’ı devreye sokup Demirtaş’a diyalogdan kopmayalım dedirtiyor. Ortalık sakinleşmiş gibi... Fakat Cumhurbaşkanı ve fiili Başbakan (Başkan RTE), 12 ve 13 Ekim’de, Demirtaş, HDP ve PKK’yi topa tutmayı sürdürüyor. Bu arada çözüm süreci için hükümet içinde yeni bir örgütlenme yapıldığı açıklanalı 1 ayı geçtiğini de anımsayalım... 1) Anlaşılan Ankara, Öcalan’ı bir sıkıp bir gevşetiyor. Bir mengene devrede gibi. Öcalan sıkıldıkça çözüm mözüm yok diyor. Ama gerçekten de çözüm nerede? Sanırım MİT görevlileri ile Öcalan arasında müthiş fikir alışverişi, felsefi kavgalar, Ortadoğu ile ilgili TürkKürt federatif yapısı, Barzani’yi de kafa kola alma tartışmaları, bir TürkKürt federasyonu kurulursa Ortadoğu’yu kapsayan, Türkiye’nin hangi petrol kaynaklarını denetleyeceği, bu federasyonun başka hangi ülkeleri yutabileceği üzerine de think tank çalışmaları yapılıyor olabilir. O zaman, diyelim ki RTE bu tarafın, Öcalan da o tarafın “eşbaşkanları” mı olur? Fantezinin sonu yok. Ama Öcalan’ın derdi öncelikle Türkiye’deki Kürtler için nasıl bir çözüm olacağında... Hükümet Türkiye’ye söylemediğini Öcalan’a söylemiş olabilir mi, sanmıyorum. 2) Ankara, sınırında IŞİD’i mi komşu istiyor yoksa Suriye Kürt Özerk yönetimini ve ilerinin olası PKK devletini mi? Eğer IŞİD, Kürt bölgesinde kontrolü tamamen ele geçirirse İslam Devleti ile komşuluk yapacağız (tabii bölgede Kürtlerle IŞİD arasında savaş da eksik olmaz, bence IŞİD orada yaşayamaz)... 3) Suriye’de PKKPYD özerk yönetimi ve ilerisinin devleti konusuna uzun vadeli bir bakışa ne dersiniz? Mesela 10 yıl sonra, PKK Türkiye’deki hedeflerine ulaşır, Suriye’deki kardeşiyle de birleşir ve TürkiyeSuriye Özerk Yönetimi kurabilir mi? Sonra da devleti... Bu zor bir soru ve durum... Çünkü… 4) PKKHDP gerçekten Türkiye’deki Kürtlerin ülke çapında dağınıklığını görüyor ve “özerk Kürt bölgesi” kurulmasının zorluğunu gerçekten ve gönülden söylüyorlarsa… O zaman çözümün silahların gölgesinde sürmesi neden? Bütün diğer konularda anlaşılabilir. Kürt silahlı ve siyasi hareketinin (KSveSH) uzun vadede TürkiyeSuriye bölgesini kapsayan bir PKK Cumhuriyeti kurma düşleri olabilir mi? 5) Türkiye’yi zor günler bekliyor. AKP 2015 Haziran seçimlerine giderken ya şapkasından tavşan çıkartacak ya da torbasındaki çözüm turpunu... CHP hükümetin çözüm sürecine yatmış durumda. Gerçi kendi Kürt politikaları var, birleştiriciyiz, mesele Meclis’te çözülmeli diyorlar. Ama bence CHP yönetimi, AKPPKK arasında çözüm sürecinin yastığına yatıp ninnilerini dinliyor... 5 bin 500 kişilik Alman Federal Polis Teşkilatı’na (BKA) geniş yetkiler tanıyan yasa tasarısı 2008’de gündeme gelmesinin ardından yaklaşık 2 yıl süren sert tartışmalar sonucu Federal Meclis tarafından onaylanarak 2010’da yürürlüğe girdi. Yasa ile daha önce sınırlı kovuşturma yetkilerine sahip olan ve eyalet polis birimleriyle işbirliği yapmak zorunda kalan BKA yeni yetkilerle donatıldı. BKA, uluslararası radikal dinci gruplarla mücadele kapsamında “önleyici” soruşturmalar yapabiliyor, önlemler alabiliyor. Ağır suçlar söz konusu olduğunda ve soruşturma sırasında somut bir tehlike sezilmesi halinde emniyet teşkilatı görevlileri, hâkimin izni alınmak koşuluyla kişisel bilgisayarlara giriş yapabiliyor. Acil durumlarda, BKA Başkanı hâkimin izni olmaksızın müdahale etme yetkisine de sahip oluyor. Devletin birliği ve güvenliğinin tehlikeye düştüğü durumlarda, BKA, terör zanlılarını gizli olarak dinleme faaliyetleri sürdürebiliyor, evleri gözetleyebiliyor. Bilgisayar sahiplerinin bilgisi olmadan sisteme girip verilere el koyabiliyor. Ayrıca kimi durumlarda şüpheli görülen evlerde ev sahibinin izni alınmadan arama yapabiliyor, telefon ve cep telefonlarını dinleyebiliyor, önleyici gözaltı yapabiliyor. Hatta şüphelinin birinci ve ikinci derece yakınlarının evi bile gözetlenebiliyor. Böylece denetim görevi gören Federal Savcılık’ın ötesine geçen yetkilerle donatıldılar. İnsan hakları örgütleri, yasayı, özel hayatın mahremiyeti de dahil bireysel özgürlükleri zedeleyeceği gerekçesiyle sert bir dille eleştirirken, muhalefet de Almanya’nın FBI’sının yaratıldığı eleştirilerini getirdi. Hukuk devleti ilkesinin çiğnendiği vurgulandı. meydana geldiğini, olaylarda 308 polisin yanı sıra 415 yurttaşın yaralandığını belirtti. Arınç, toplam 1954 kişinin gözaltına alındığını, bunlardan 275’inin ise tutuklandığı bilgisini verdi. BD’de hapşırsanız kafanıza sıkarlar’ Başta polis olmak üzere tüm güvenlik güçlerinin toplumsal olaylarda elinin güçlendirilmesine yönelik çalışmanın geçmişten bu yana sürdüğünü ifade eden Arınç, çalışmanın bir süre daha devam edeceğini aktardı. Güvenlik güçlerinin yetkilerinin başta TCY olmak üzere çeşitli yasalarla düzenlendiğini anımsatan Arınç, “Bunların birbirleriyle koordinasyonu ve kullanımı sırasında çıkan engeller ele alındı, sonunda sadece bu kanunlarda değişikliğin yeterli olmayacağı, kapsamlı bir iç güvenlik reformunun hazırlanması ihtiyacı ortaya çıktı” dedi. Arınç bu çerçevede, AB ülkelerindeki, özellikle de Almanya’daki uygulamaların inceleneceğini ifade etti. Arınç, yapılacak yasal düzenlemenin ayrıntılarına ilişkin bir ‘A 1954 gözaltı, 275 tutuklama soru üzerine, şöyle konuştu: “Kanunlarla ilgili çalışmalar yapılıyor ama, bunu sadece kanunlarla ilgili veya kanunlardaki bazı ibarelerin değiştirilmesi olarak değil, altını çizerek söylüyorum; iç güvenlik kapsamında yeni bir reform düşünüyoruz. Yani öyle bir organizasyon olmalı ki, bu tür olaylar anında bastırılabilmeli. Teknik olarak ve istihbarat açısından hiçbir eksiğimiz kalmamalı ve aralarındaki uyumu sağlayacak yeni bir mekanizmayı gündeme getirebilmeliyiz. (...) Bugün polisin kullandığı yetkilerin bir kısmı AB üyesi ülkelerin hiçbirinde, olumsuz anlamda söylüyorum mevcut değil. ABD’yi örnek verelim; ABD’de polis her şeydir. Araba kullanırken arabanızı durdururlarsa, elinizi direksiyondan ayırmamanız size ikaz edilir. Hapşırmak istediniz, cebinizden bir şey almak istediniz... Kafanıza kurşunu yersiniz. Polisin bu kadar yetkisi vardır. Biz AB üyesi ülke lerin mevzuatlarına baktığımız zaman; mesela Almanya örneğinde, polisin gözaltına alma hakkı var, korunaklı bir yere götürme hakkı var vesaire. Biz mademki AB müktesebatına uyum kapsamında pek çok yasal düzenlemeyi yaptık, niçin kolluk kuvvetlerimizin daha güçlü olması bakımından yeni bir iç güvenlik reformu çıkarmış olmayalım? Bunların hepsini dikkate alıyoruz ama bu çalışmada şüphesiz özgürlükler, demokrasi ve hukuk esas olacaktır.” Cemaate Lawrence çıkışı DAVUTOĞLU İLLÜZOYUN Davutoğlu’nun konuştuğu salon dolmayınca, salonun dolu görünmesi için boş koltuklar yerden otomatik olarak çıkan platformlar ile kapatıldı. CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN ÖĞRENCİLERİN ALINMADIĞI MARMARA ÜNİVERSİTESİ’NİN AKADEMİK YILI AÇILIŞINDA KONUŞTU Ne anlayalım bütün bunlardan? l Davutoğlu: Bir daha bu vandalizme cesaret edemeyecekler Başbakan’dan açık tehdit ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Başbakan Ahmet Davutoğlu, toplumsal eylemlerde polisin yetkilerini artıracak yeni yasal düzenlemelerle ilgili olarak “Bir daha kimse böyle bir vandalizme cesaret edemeyecek şekilde kamu düzeni ihdas edilecek” dedi. Davutoğlu TOBB İstişare Kurul Toplantısında 81 ilden gelen üyelere seslendi. Konuşmasında Kobani eylemlerine değinen Davutoğlu, yaşanan olayların bir konjonktür içerisinde geliştiğini ifade ederken önce Gezi eylemleri, ardından da 1725 Aralık yolsuzluk soruşturmalarının Türkiye’nin istikrarını hedef aldığını savundu. Davutoğlu, şöyle devam etti: “Çözüm süreciyle ilgili ciddi ivme kazanmıştık, mekanizmasını Bakanlar Kurulu’yla esasa bağlamıştık, çok ciddi bir momentum oluşmuştu. Suriye’deki bütün dostlarımıza, akrabalarımıza yardım edebilmek kastıyla tezkere çıkardık. Toplumda iyimser bir beklenti içindeyken maalesef yaşanan olaylarla gerçek anlamda toplumsal kargaşa ortamı yaratılmaya çalışıldı. Kobani bahane edilerek yapılan bu vandalizmde, bu terör faaliyetlerinde 33 vatandaşımız hayatını kaybetti, 2 polisimiz şehit oldu. Suriye’deki olayları bahane ederek kargaşa çıkartmak isteyenlere söylemek istiyorum ki, Kobani’den gelen 200 bin kardeşimize kucak açan biziz. Kobani’den gelen kardeşlerimiz, Türkiye’de bu vandalizmi yapan bu terör mensuplarına sığınmak için gelmediler.” Eylemlerde zarar gören esnafın işyerlerinin kısa sürede onarılacağını belirten Davutoğlu, “Kobani’den bahsederken, onları bahane ederken kendi şehirlerini yıkanlardan bu ülkeye hayır gelir mi? Bunlar yaşanırken bunlara uyarıda bulunmak yerine, kendi ülkesi için IŞİD’le işbirliği yapıyor diyen bir ana muhalefet partisinden fayda gelir mi?” dedi. Davutoğlu, iktidar destekli adayların kazandığı HSYK seçimleriyle ilgili olarak da “Türkiye’de yargının bağımsızlığı ve herhangi bir grubun ipoteği altına girmemesi, ekonomik kalkınma ve demokratikleşmenin en önemli adımlarından biridir. Yargı mensuplarımız kullandıkları hür iradeleriyle aslında bu konudaki en güzel mesajı bütün toplumumuza vermişlerdir. Kendilerine gerçekleştirdikleri demokratik seçim ve yargının önümüzdeki dönemde adaleti tesis etme konusundaki kararlılığını teyit etmiş olmaları dolayısıyla bir kez daha teşekkür ediyorum” diyerek memnuniyeti dile getirdi. İstanbul Haber Servisi Marmara Üniversitesi’nin açılışında konuşan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, üstü kapalı olarak Gülen cemaatine “Arabistanlı Lawrence” yakıştırması yaparak “100 yıl önce Arap çöllerinde Osmanlı’yı yıkmak için ajanlar vardı, bunlar bugün de var. Şu anda ise artık ajanlar birer hain olarak kendi halkları içinden çıkabiliyor. Bakıyorsunuz ki din adamı görünümünde, hizmet eri görünümünde, gazeteci, yazar görünümünde hatta ve hatta terörist görünümünde yeni Lawrence’ların bölgeyi ateşe atmak için çabaladığını görüyorsunuz. Şu anda bile gerek Türkiye’de gerek yakın coğrafyamızda hizmet diyerek, düşünce ve basın özgürlüğü diyerek, kimi zaman da bağımsızlık savaşı ya da cihat diyerek Sykes Picot gizli anlaşmasının gereğini yapanlar gönüllü Lawrence’lık yapanlar maalesef var” diye konuştu. ‘KIRMIZI KİTAP GÖZDEN GEÇİRİLECEK’ Erdoğan bu ayki MGK’nin gündemi ile ilgili açıklama yaparak “Milli Güvenlik Kurulu toplantısında benim de önemli bir gündemim; o da bunların yanında ülkemizi tehdit eden hangi unsurlar varsa, bunlara yönelik Milli Güvenlik Siyaset Belgesi’nin gözden geçirilmesidir” dedi. Milli Güvenlik Siyaset Belgesi, MGK tarafından hazırlanıyor ve devletin “gizli anayasası” olarak biliniyor. Belgenin içeriği gelişen olaylar ve tehditlere göre, Milli Güvenlik Kurulu tarafından güncelleniyor. Bu belgedeki tehditler arasında yer alan irtica 2010 yılında çıkarılmıştı. ‘Yargıdan güzel mesaj’ Marmara Üniversitesi’nin 20142015 akademik yılı açılışı dün üniversitenin Haydarpaşa Yerleşkesi’ndeki binasında düzenlenen törenle gerçekleştirildi. Erdoğan, Haydarpaşa Kampusu’na geldiğinde dersler iptal edildi, öğrenciler okula alınmadı. “Olağanüstü” yasaklar nedeniyle Öğrenci Kulüpleri bir açıklama yayınlayarak “Üniversitemize hoş gelmedin Tayyip!” dedi. Sadece haber ajanslarının alındığı açılış törenine öğrenciler de kabul edilmedi. Açılış konuşmasında Erdoğan, uçuşa yasak bölge ve güvenli bölge ile ilgili taleplerini yineledi. Erdoğan, Suriye’deki rejimin hedef alınması gerektiğini belirterek “Sadece Ayn El Arap ile yani Kobani ile bu işi çözemezsiniz. Diğer tarafları nereye koyacaksın?” ifadesini kullandı. Öğrenciden korktular Rektör Prof. Dr. M. Emin Arat, Marmara Üniversitesi mezunlarından olan Cumhurbaşkanı Erdoğan’a hatıra plaketi verdi. (Fotoğraf: AA) CHP, Çözüm Süreci ve Ninni: bir derdimiz yok. Ancak burada coğrafi sınırların değil, zihinlerdeki sınırların, gönüllerdeki sınırların mutlaka ve mutlaka tartışmaya açılması taraftarı olduğumu özellikle belirtmek isterim. Bu bizim için önemli” dedi. Başta Irak olmak üzere Şii mezhebi ile Sünni mezhebinin mensuplarının neden çok kanlı bir çatışma içerisinde olduğu sorusunu soran Erdoğan, şöyle devam etti: “Araplar, Kürtler, Türkmenler aynı inancın, aynı değerlerin, aynı kültürün mensupları oldukları halde neden sürekli gerilim halindeler? Bu haritayı çizenler böyle olmasını istediler de ondan, başka bir şey aramaya gerek yok. İşte zihinlerdeki ve gönüllerdeki sınırları kaldırmaktan kastettiğim benim budur. Bölgenin asli unsur ŞiiSünni çatışması ‘Zihinlerdeki sınırlar tartışmaya açılmalı’ Suriye, Irak, Lübnan, Ürdün gibi ülke isimlerinin 1. Dünya Savaşı’ndan sonra konulduğunu ve o güne kadar da belki hiç duyulmamış isimler olduğunu anlatan Erdoğan, “1. Dünya Savaşı’nın 100. yıldönümünde sınırları tartışmaya açacak değilim. Böyle ları 100 yıl önce onları çatıştırmak için kurulmuş bir oyunun bugün hâlâ edilgen aktörleri olmaya devam edecekler mi? Şiilerle Sünniler insanlık dışı yöntemlerle birbirlerini katlederken buna bütün Müslümanlar üzülüyor. Ama bu çatışmayı kurgulayanlar 100 yıldır seviniyor.” Irak ve Suriye’de birbirlerinin ibadethanelerine saldıran Şii ve Sünni gruplara seslenen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Kimi sevindiriyorsun? Ey IŞİD, ey PKK yaptığınız katliamlarla kimlerin değirmenlerine su taşıdığınızı hiç düşündünüz mü?” diye sordu. Erdoğan, törenden sonra, Beylerbeyi Sarayı’na geçti. Saat 17.00’de, MİT Müsteşarı Hakan Fidan da Beylerbeyi Sarayı’na gelerek Erdoğan ile görüştü. 1,5 saat süren görüşme Saat 18.30’da sona erdi. AKP çözüm sürecinde tek başınalığın sonuna geliyor gibi CHP kendi çözüm politikalarını ve isteklerini yol yordamını bütün millete anlatmayarak... meydanlardan kahvelere kadar... bütün CHP örgütü olarak, yıllarca, bıkmadan usanmadan büyük hata yapıyor... Türkiye konusunda önemli, cesur ve büyük politikaları olmayan partilerin bir gelecek kurma şansları da olamaz… Ancak, iktidarın politikalarının veya başarısızlıklarının pususuna yatarlar. Kendi politikanızı kendiniz yaratacaksınız, Kürt meselesi gibi hayati bir konuda programınızı milletin başına durmadan kakarak tekrarlayacaksınız, bütün bir parti olarak, tepeden demeç olarak değil... O örgüt neden var? Milletle temel konularda yıllarca süren bir diyaloğu nasıl kuracaksınız?! Fidan’la 1.5 saat görüştü Şırnak Valisi’nden ilginç ifadeler ŞIRNAK (DHA) Şırnak Valisi Hasan İpek, Kobani’ye destek amacıyla düzenlenen protestoları ilginç ifadelerle eleştirerek isim vermeden Gülen Cemaati’ne yönelik sert ifadeler kullandı. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sözlerine atıfta bulunarak, “Lawrence’in çocukları ile Osmanlı’nın torunları arasındaki çekişmedir. Lawrence’in çocukları ellerinden gelen her şey yaptılar ama Osmanlıların torunları Şırnak’ta galip çıktı” dedi.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear