25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
30 OCAK 2014 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA kultur@cumhuriyet.com.tr KÜLTÜR Pete Seeger, Yeni Dünya folk takımının solaçığıydı 15 Bir Amerikan Abdal’ı MURAT BEŞER Costa Kitap Ödülü Nathan Filler’ın Kültür Servisi Yalnızca İngiltere ve İrlanda’da yaşayan yazarların katılabildiği Costa Kitap Ödülleri’nde, bu yıl, yılın kitabı ödülü, Nathan Filler’ın “The Shock of the Fall” adlı romanına verildi. Kitapta, bir gencin, ağabeyinin ölümü sonrasında şizofreniye varan çöküşü anlatılıyor. 5 dalda verilen ödüllerin kazananları arasından seçilen kitaba verilen ödül, Filler’a 30 bin sterlinlik bir para ödülü de kazandırdı. Jüri başkanı romancı Rose Tremain, Filler’ın kitabının, bir ilk roman için şaşırtıcı derecede sağlam bir yapıt olduğunu belirtti. Ocak ayının verilmiş olan ödüllerde, roman dalında Kate Atkinson’ın “Life After Life”, şiirde Michael Symmons Roberts’ın “Drysalter”, biyografide Lucy HughesHallett’ın “The Pike”, çocuk kitabı dalında Chris Riddell’ın “Goth Girl And The Ghost Of A Mouse” adlı yapıtları seçilirken, Filler da en iyi ilk roman ödülünü almıştı. Bir Amerikan Abdal’ı… Yeni dünya folk takımının solaçığı… Yaşamını komünist bir müzisyen olarak mücadeleye adamış; sanatını sivil halk hareketleri, savaş karşıtı eylemler, antinükleer kampanyalar arasında icra etmiş bir aktivist… Pete Seeger, 94 yaşında yaşama veda etti. Akranları olan Leadbelly ve Woody Guthrie’nin aksine, işçi sınıfından gelmiyordu Seeger. Harvard’ı arka kapısından bitirmiş bir kolej çocuğuydu. Etkisinde kaldığı kişi, (Amerika’nın gerçek sahibi olan Yerliler’i özlü sözlerinden dolayı birer komünist olarak kabul ettiği için Komünist Parti üyesi olmuş) entelektüel babasıydı. McCarty döneminde antikomünist cadı avı sürerken halka açık yerlerde şarkı söylemesi yasaklandı, umursamadı. İkinci Dünya Savaşı sonrasında, Soğuk Savaş paranoyasının sert yaşandığı günlerde, Ku Klux Klan üyeleri tarafından domates ve yumurta yağmuruna tutuldu, korkBUGÜN OKULDA NE ÖĞRENDİN? Bugün okulda ne öğrendin Benim güzel yavrucuğum? Bugün okulda ne öğrendin, Benim güzel yavrucuğum? Washington’ın hiç ölmediğini öğrendim. Askerlerin pek ender öldüğünü öğrendim. Herkesin özgür olduğunu öğrendim, Öyle dedi bana öğretmenim. (Koro) İşe bunu öğrendim okulda bugün, İşte bunu öğrendim okulda. Bugün okulda ne öğrendin, Benim güzel yavrucuğum? Bugün okulda ne öğrendin, Benim güzel yavrucuğum? Polislerin arkadaşım olduğunu öğrendim. Adaletin sonsuz olduğunu öğrendim. Katillerin darağacını boyladığını öğrendim Yanılgıya düşsek de kimileyin. (Koro) Bugün okulda ne öğrendin, Benim güzel yavrucuğum? Bugün okulda ne öğrendin, Benim güzel yavrucuğum? Öğrendim ki hükümetimiz güçlü olmalıymış; Hep haklıymış, hiç yanılmazmış; Üstün insanlarmış liderlerimiz, Onları seçip durmakmış bizim işimiz. (Koro) Bugün okulda ne öğrendin, Benim güzel yavrucuğum? Bugün okulda ne öğrendin, Benim güzel yavrucuğum? Öğrendim ki savaş o kadar kötü değilmiş; Ne devlet büyüklerimiz gelmiş geçmiş; Ne savaşlar vermişiz Almanya’da, Fransa’da, Belki bir gün nasip olurmuş bana da. (Koro) PETE SEEGER u Nâzım Hikmet’in ‘Kız Çocuğu’ şiirini de bestelemiş olan Seeger, ırkçılığa karşı durmanın bedelini tüm cesaretiyle göğüsledi. Yaşamının güvence altında olmadığı koşullarda konserlerini sürdürdü. Linç risklerine karşın şarkılarını yarıda bırakmadı. Ölümle burun buruna geldi; çaldı, söyledi, boyun eğmedi. Hırsızın Babası Kimmiş? Genç kız telaşlı avaz avaz haykırır: Alo 155 polis! Evet... İmdat! Evimde hırsız var! Hırsızın babası kimmiş? Ya ne alakası var şimdi... .................................... İnternette dolaşan bu en popüler fıkranın son satırını yazmadım. Çünkü son satırın sayısız çeşitlemesi var. Hangisini seçeceğimi bilemedim. Polis babayı bilmezse ne yapacağını nasıl bilsin ki? Herkesin bilgisi dahilinde korkunç bir oyun oynanıyor. Seçimlere dek herkesin sürdüreceği, herkesin kilitlendiği, gerilimin giderek arttığı bir oyun... Ama oyunun dişlileri arasında insan yaşamı yok oluyor. HHH Ülkem soyuluyor, sömürülüyor, parsel parsel satılıyor, diyorum. Olabilir diyorlar, ama bunlar iş yapıyor diyorlar, o rezil beton yığınlarını, TOKİ ormanlarını gösteriyorlar... Ahlaksızlık tavan yapmış, hırsızlık, rüşvet de öyle... Yalanlar arasında boğuluyoruz diyorum... Hangisi çalmadı ki, hangisi yalan söylemedi ki diyorlar... Yıllardır Atatürk’le ve Cumhuriyet ilkeleriyle hesaplaşıyorlar... Eğitimden yargıya, sanayiden imara her alanda karşı devrim uygulanıyor, diyorum... Yok yaa, bu millet Ata’sına laf ettirtmez; Kurtuluş Savaşını, laikliği özümsemiştir, bir şeycik olmaz diyorlar... Adam hedefinin “dindar ve kindar bir nesil” yetiştirmek olduğunu hiç gizlemedi. Bu hedefe ulaşmak için bir gecede 4+4+4 denilen eğitimde garabet sistemini devreye sokuverdiler, diyorum... Yeni değil, 12 Eylül’den beri adım adım dindar nesle yöneldik diyorlar. O zaman susuyorlar Adalet çoktan iflas etti. Masumiyet karinesini şimdi hatırladılar diyorum. Yargı hiçbir zaman tam bağımsız değildi ama yine de diyorlar... Yine de dedikten sonra susuyorlar... Vicdan diyorum... O zaman kesin susuyorlar... Dayanağı olmayan suçlamalarla, sahte belgelerle, kimliği belirsiz şikâyetle, imzasız ihbar mektuplarıyla, gizli tanık ifadeleriyle, sahte dijital belgelerle insanlar hapse tıkıldı, diyorum... Kendileri de söylüyorlar: “Orduya kumpas kuruldu” diye hatırlatıyorum... O zaman da susuyorlar. Kimileri utanıp yere bakıyor, kimi bir an önce sözü değiştirmeye çalışıyor... Sevgili okurlar, bu yukarıdakiler, AKP’ye bir zamanlar gönül vermiş “sokaktaki adam”lardan derlediklerim... Hırsızlığa, rüşvete, yalana, talana razı ama vicdan dendi mi orada duruyor... Bütün bu gürültü patırtıda, toz duman içinde, bunca nutuk ve kavga arasında, bunca gerilimli seçim yarışında, millet hapiste yatanlara yapılan zulmün farkında... Yani içimde hâlâ bir umut vicdansızlığa bu millet geçit vermez diye... Önemli olan şarkıcı değil, şarkı Folk dünyasının eşsiz bestecisi Pete Seeger, yaşamı boyunca “müzik yararlı olmalı” ilkesini savunanlardandı. (Dün Kültür servisimiz çok iyi toparlamıştı tüm yaşamını, tekrarlamayacağım.) Bestelediği halk şarkılarını, toplumsal bilincin, sol düşüncenin, savaş karşıtlığının, ırkçılığa direnişin, insan haklarının, sendikal hakların, grev hakkının, emek savunmasının, doğa tahribatını önlemenin hizmetine verdi. “Önemli olan şarkıcı değil, şarkıdır” diyordu. Açtığı yoldan niceleri geçti. Arkadaşım Joan Baez ve tüm 68 kuşağı biraz daha öksüz kaldık. “Çiçekler nereye gitti?” diye sorduğunda aslında ne zaman akıllanacağız diye soruyordu: Çiçekleri genç kızlar kopardı. Genç kızlar delikanlılara kaçtı. Delikanlılar askere gitti. Askerler savaşta ölüp mezara girdi. Mezarlarında çiçekler açtı... Ne zaman öğreneceğiz savaşa karşı durmayı. Ne zaman akıllanacağız! “Eğer elimde bir çekicim olsaydı... Gece gündüz vururdum, tehlikeyi ve tehditleri yok etmek, aşkı yüceltmek için... Eğer elimde bir çan olsaydı, gece gündüz çalardım tehlikeyi ve tehditleri yok etmek, aşkı yüceltmek için... Eğer dilimde bir şarkım olsaydı, gece gündüz söylerdim tehlikeyi ve tehditleri yok etmek, aşkı yüceltmek için...” diyordu. Elinde çekici vardı: Adalet çekici... Çaldığı çan, özgürlük çanıydı... Söylediği şarkı da aşkın ve direnişin şarkısıydı... Bütün topraklarda... Cadı avı sürerken madı. Irkçılığa karşı durmanın bedelini tüm cesaretiyle göğüsledi; yaşamının güvence altında olmadığı şartlarda konserlerini sürdürdü, linç risklerine rağmen şarkılarını yarıda bırakmadı. Ölümle burun buruna geldi; çaldı, söyledi, boyun eğmedi. İşçi sendikaları tarafından organize edilen gösterilerin bir numaralı müzisyeni olmasıyla tüm dikkatleri üzerine çekti ve ulusal komite tarafından komünizm propagandası yaptığı gerekçesiyle mahkemeye verildi, takmadı. Yedi yıl mücadele ederek aklandı. Her zaman çok güçlüydü; bir tek, Bob Dylan “Maggie’s Farm” adlı parçada ilk kez elektrik gitar kullandığı zaman üzüntüsünden ağladı. Seeger şarkıları dinleyerek büyüyen kuşak, onun acılarıyla biriktirdiği mirası devralarak ünlenmişti. Kendinden bir sonrakiler tarafından en çok yorumlanan protest folkçuydu. Doğal mirasçıları arasında her ne kadar dev isimler bulunsa da aralarında dünya malına tenezzül etmeme konusunda ciddi farklar bulunuyordu. The Almanac Singers ve The Weavers yılları dahil, 60 yıl boyunca sahnede kalmayı becermişti. Yaşlılık hak getire; tiridinin çıkmasını umursamadan 2011 yılındaki Wall Street işgal eylemlerine bile destek vermişti. Çevreci hassasiyetleri de gelişmiş bulunan yurtsever Seeger, yetmişli yıllarda Hudson Irmağı’nın temizlenmesinde başrol oynamış; Nâzım Hikmet’in “Kız Çocuğu” şiirini bestelemesiyle adeta hümanist yanını tescillemişti. Boynuna astığı bançonun üzerinde Guthrie’nin gitarındaki “Bu makine faşistleri öldürür” yazısını andırırcasına “Bu makine nefreti kuşatır ve teslim olmaya zorlar” yazmasına bakmayın; politik köşelerine rağmen şarkılarında çoğunlukla büyük bir nezaket ve kadifemsi bir yumuşaklık vardı. (muratbeser@muratbeser.com) MEHMET ÇAĞLARER’İN ‘SOKAĞIN GÜZELLERİ’ SERGİSİ Çevreci ve yurtsever İşçi gösterileri Kedilerin hayatı... Kültür Servisi “Sizden Önce Bisten Sonra”, “Son On Dakika”, “Başka Dünyanın İnsanları” gibi sergileriyle tanınan Mehmet Çağlarer, bu kez de kedilerin fotoğraflarını “Sokağın Güzelleri” adıyla sergiliyor. 110 Şubat tarihleri arasında Caddebostan Kültür Merkezi’nde açık kalacak sergide 71 fotoğraf yer alıyor. Başta, sosyal medyada paylaşılan bu fotoğraflar, gördüğü ilgi nedeniyle sergiye dönüştürüldü. CRAZY HORSE TOPLULUĞUYLA KÜÇÜKÇİFTLİK PARK’TA KONSER VERECEK Neil Young İstanbul’a geliyor Kültür Servisi Rock müziğin büyük ismi Kanadalı müzisyen Neil Young 15 Temmuz’da İstanbul’a geliyor. İstanbul Kültür Sanat Vakfı organizasyonuyla gerçekleşecek konserin biletleri 1 Şubat Cumartesi günü satışa çıkıyor. Neil Young, İstanbul’daki ilk konserini Crazy Horse topluluğuyla KüçükÇiftlik Park’ta verecek. İlk solo albümünü yayımladığı 1968’den bu yana birçok müzisyenin ilham kaynağı olan Neil Young, elektrogitardaki kendine özgü stili, harmonika, piyano gibi çeşitli enstrümanlardaki başarısıyla güncel müzik tarihinin en büyük isimlerinden biri oldu. 1970’lerden günümüze toplam 50 albüm yayımlayan Neil Young, aktivistlerin marşı haline gelen “Rockin’ In The Free World” ve “Living With War” şarkılarının da sahibi. n Kültür Servisi Gazeteci yazar Tolga Akyıldız’ın; gerçek aşkın peşinde olan bir adamın, kadınlar, ilişkiler, ayrılık, gitmek, kalmak ve ölüm üzerine öykülerini aktardığı “Özür Dilerim Çok Sevdim” isimli kitabı Esen Kitap etiketiyle çıktı. Müzik yazıları dışında popüler kadın dergilerinde aşk ve ilişkiler üzerine yazılar yazan Akyıldız’ın bu ilk kitabına genç kuşağın başarılı ressamlarından Elif Karadayı’nın çizimleri eşlik ediyor. Tolga Akyıldız’dan ilk kitap
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear