25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
26 OCAK 2014 PAZAR CUMHURİYET SAYFA 13 1957 yılı, Ankara. Bahçelievler Deneme Lisesi’nin açıldığı gündü. Birinci sınıf öğrencileri arasında Sivas’tan gelen bir delikanlı, “büyük şehir”e alışkın diğerlerinin arasında biraz kaybolmuş, biraz çekingen duruyordu. Bıçkın olduğu besbelli bir sınıf arkadaşı yanına geldi. “Senin adın ne?” “Uğur.” “Benim adım da Uğur. Sen benim yanımdan ayrılma!” Ankara bıçkını Uğur Mumcu, Sivaslı Uğur Yurdakul’u o günden öteye kanatları altına aldı. Zaten ikisi de Bahçelievler’de oturuyor, okul dışında da pek ayrılmıyorlardı. Deneme Lisesi’nde ikinci sınıfı okudukları yıl, bir gün Uğur Mumcu, adaşına “Gel benimle” dedi. “Ama nereye, diye sorma!” Yüzünde muzip bir ışıltı vardı. Uğur Yurdakul, kankasına “Nereye?” diye sormadı. Meraklı bir heyecanla, takıldı peşine. HHH On altı yaşındaydılar. İsrail Evleri diye anılan mahalleye gittiler. Bir apartmanın ikinci katına çıktılar. Uğur Mumcu zili çaldı. Uğur Yurdakul, arkadaşını tam bir güven, ama bir o kadar şaşkınlıkla “acaba ne yapacak” merakıyla izliyordu. Kapıyı orta yaşlı bir adam açtı. Kendisinden yaşça çok genç iki Uğur’u, “Hoş geldiniz, hoş geldiniz!” diye karşılarken, gerçekten sevindiği belliydi. İçeri girdiklerinde, Uğur Yurdakul’un şaşkınlığı tavan yaptı. Evin salonu, her yaştan erkekle doluydu. Kimi otuz, kimi altmış yaşında, ama hepsinin on altı yaşın çok üstünde olduğu erkekler. Uğur Yurdakul, artık küçük dilini yutmak üzereydi. Oysa Uğur Mumcu bir neşeli, bir neşeli... sonra, sımsıcak bir sohbet başladı, her yaştan Uğur arasında. Uğur Yurdakul, gözlerinde özlem ışıkları, “İşte böyle biriydi, Uğur...” diyor. “Her yerde, her ortamda rahat eden ve ettiren, insanları dostluk çerçevesinde birleştiren, buluşturan bir insan.” Ahbap çavuş Uğur’ların okul yolları, et ve tırnak gibi yaşadıkları lise bitiminde ayrıldı. Uğur Mumcu, AÜ Hukuk Fakültesi’ne yazıldı. Uğur Yurdakul, ODTÜ Makina Mühendisliği’ne. Uğur Mumcu, dünya çapında gazeteci, basında ahlak ve başarının simgesi oldu. Uğur Yurdakul, dünya çapında devasa inşaatlar yapan, sektörün ahlak ve başarı simgesi GAMA’nın ortağı oldu. Dostlukları sürdü. Aynı aydınlığa inandılar, aynı ışığı, demokrasiyi, uygarlığı, insanlığı savundular. HHH Uğur Mumcu’ya doğruları başarıyla savunmasının ve ününün bedeli, hayatıyla ödetildi. Kankası Uğur Mumcu’yu yitiren Uğur Yurdakul da ağır bedeller ödedi. En son, 22 Şubat 2012 akşamı, yağmur altında, kardeşi gazeteci yazar Doğan Yurdakul’un tahliyesini bekliyordu. Türkiye böyle bir yer. Uğursuzların ödüllendirilip, Uğur’ların cezalandırıldığı bir cinnet vatan. Ben de çok özlüyorum, ağabeyim ve ustam Uğur Mumcu’yu. Tıfıl bir gazeteciyken, köşe yazılarında, “Bilbao muhabirimiz Mine Saulnier’nin bildirdiğine göre...” diye Cumhuriyet’e geçtiğim haberlere değer ve destek veren, her görüştüğümüzde yüreklendiren, yol gösteren dostumu özlüyorum. Artık Uğur’lar olsun, Uğur’lar yensin uğursuzları. Bitsin bu uğursuzluk. Uğurlu olsun yarınlar, artık. “İktidar yolsuzlaştırır . Mutlak iktidar mutlaka yolsuzlaştırır !” EMERICH ACTON GÖRÜŞ ERCAN YEŞİLYURT Uğur’lar Olsun... Yargıç ve Zaman Geçen zamanların suçu yok hükmünü başka yerlerde ara bu şehir kaç kere geçti elinden kaçmaların göçmelerin bitti Paris köprülerinde de Ankara sokaklarında da fark etmez sabah her yerde sabah işte kalkıyor herkes pencerendeki yağmur acılarını boşver sil sil bitmez arala perdelerini gözlerin sokağın başında kalsın gene birazdan yalnızlığını da bozar gürültülü sesler hele bir ayağını at kapıdan sevinirsin belki kalabalıklarla gün bazen hayatlardan da uzun sürer ellerini düşünme kimseleri olmadı ki zaten anılarına dikkat et kaybolmasınlar akşam olurken güvercinlerle eve dönüşte senden önce girer paslı bıçaklarla uykusuz geceler vurur gözlerine infazcı çaresiz bir yargıç gibi geçersin defterinin başına kararını yazmaya başlarsın geçen zamanların suçu yok hükmünü başka yerlerde ara A.Kadri Ergin Hukuk Devleti Hukuk, canlı organizma gibidir, sürekli gelişir değişir. Her sistem, her ideolojisi kendi hukukunu yaratır. Genel anlamıyla herkesin hukuku kendine denebilir. Ancak insanlık, daha yaşanılabilir bir dünya yaratma çabası sonucu insan haklarını siyasal iktidara karşı koruyup güvence altına alan hukuk metinlerini, yani hukuk devletini yarattı. Devlet, toplumsal üretimin başladığı, üretim araçları sahipliğinin belirginleştiği, böylece çıkar ilişkilerinin, uzlaşmazlıkların başladığı zamanda doğmuştur. Artık toplumdaki uzlaşmazlıkları çözen, mevcut düzenin sürmesini sağlayan mekanizma adına devlet denen bir otorite zorunlu olarak ortaya çıkmıştır. Hukuk da insanlığın esas olarak üretim güçlerinin gelişimine göre şekillenmiş ve bugünkü evrensel düzeye gelmiştir. Batı’da ortaçağda uygulanan hukukla bugünkü insan haklarına dayanan hukuk tam bir akkara farkı gibidir. Ortaçağda kilisenin hayatın her alanına hâkim olması, dinler hukukunun devlet gücünü örgütlemesini getirmiştir. Dinler siyasetin en örgütlü kurumu olarak güçler birliğini elinde tutup kutsamıştır. Devletin yaptığı her şey Tanrı adına yapılmaktadır. Kapitalizmin gelişmesi ve kilisenin iktidarının yıkılması yeni üretim güçlerinin ortaya çıkması ile sağlanmıştır. Böylece devletteki güçler ayrılığı Tanrı katından yere indirilmiştir. Yasama, yürütme, yargı kurumlaşmıştır. Artık gelişen insanlık her şeyin sorgulanmasını, haksızlıkların yargı yoluyla çözülmesini ve Tanrı yerine halkın temsilcileri aracılığıyla kendisini yönetmesi hedefi uzun yıllar yapılan mücadele sonucunda gerçekleştirmiştir. Hukuk devleti, yönetilenlere hukuk güvencesi sağlayan devlet düzeni demektir. Evrensel hukuktaki karşılığı budur. Bunu sağlamak devlet içindeki yasama ve yürütme güçlerini bazı sınırlamalar ve kayıtlamalar içine almak demektir. İktidarın yetkilerinin hukuk yoluyla sınırlandırılması ve bunun anayasayla kayıt altına alınması demokrasinin göstergesidir. Siyasi iktidarın görevinin sınırlandırılması her türlü eylem ve işlemin hukuki denetime tabi olmasını getirir. Hukuk devletinin gerçek anlamıyla yerleşebilmesi, çok üstün nitelikte bir yargıç topluluğunun yetişmesine bağlıdır. Farkındaysanız her sistem ve devlet yapısı insan malzemesinin niteliği üzerinden tarif edilebiliyor. Mimarın, mühendisin, doktorun siyasi duruşu hiçbir toplumda sorgulanmaz, tartışılmaz. Sadece yargıçların siyasi duruşu, inancı tartışılıyor. Çünkü mimari projede, diniman, siyasi duruş görünmüyor, mühendis statik hesabını yaparken “Allah’ın izniyle sağlam olacak” demiyor, malzemenin hesabını projeye uygun yapıyor. Sadece hukuk devleti, insanları her türlü yaptırımda eşitliyor. Doğanın, doğumda ve ölümde herkesi eşitlediği gibi. Tanışma turları ve eller uzanmaya başladı: “Ben Uğur, ben de Uğur, ben Uğur, ben de Uğur, ben Uğur, ben de Uğur...” On altı yaşında bile zekâsı mizahıyla yarışan, fırlamanın önde geleni Uğur Mumcu, kaç gün, kaç hafta harcamıştı, hatta nasıl, hangi yöntemle aramıştı bilinmez; ama Uğur adını taşıyan Ankaralılara ulaşmayı ve otuz kadar Uğur’u işte o gün, o evde buluşturmayı başarmıştı! HHH Düşünün ki o yıllarda bırakın interneti, cep telefonunu; ev telefonları bile parmakla gösterilecek kadar azdı. Telefon rehberi vardı belki, ama rehber de soyadlarına göre sıralı, dolayısıyla kolay değildi Uğur adını taşıyan Ankaralıları toparlamak. Muhteşem tanışma töreninden GÖRÜŞ HİKMET ALTıNKAYNAK KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK G NOKTASI behicak@yahoo.com.tr Gölge Geçer, ışık Kalır! Latince bir söz var: “Transit umbra, lux permanet!” Türkçesi: “Gölge geçer, ışık kalır!” Bugünler için söylenmiş gibi. İyi ki basın var. Okuyoruz: Yolsuzluğa, hukuksuzluğa, rüşvete her gün bir yenisi ekleniyor. Bunlar yok edilmek, engellenmek, her şeyin saydam bir biçimde görünmesi istenmiyor ki; mahkemelere gizlilik kararı aldırılıyor, savcılar soruşturuluyor, sürülüyor. HSYK hükümete bağlanmak, internet karartılmak isteniyor. Tüm dünya bunları izliyor… İnternet cephesinden olan bitene de bir bakalım. Yürürlükteki 5651 sayılı internet yasası Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin ifade özgürlüğünü düzenleyen 10. maddesini açıkça ihlal ettiği gerekçesiyle Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından 18.12.2012 tarihinde mahkum ediliyor! Böyle bir durumda hükümete düşen daha özgürlükçü bir yasa yapmak değil midir? Ama öyle olmuyor. Hükümet bir torba yasayla 5651 sayılı bu yasayı değiştireyim derken daha da ağır hale getirmek istiyor. Buna da özel “hayatı koruma” diyor! Aslında Gezi olaylarından beri iktidar “hiçbir şeyden çekmedi” internetten çektiği kadar! Ondan kurtuluş reçetesi olarak interneti Ulaştırma Bakanlığı’na bağlamakla işin içinden çıkmak istiyor. İstiyor ama internet kullanıcıları ayakta. Sansüre geçit yok diyorlar. Bunların sayısının 34 milyon olduğu söyleniyor. Bu olağanüstü gücün demokratik olmayan kurallar karşısında sessiz kalmayacağı çok açık. Protestolara neden olan bazı maddelerine bakalım. 5651 sayılı yasa bu öngörülen değişikliklerle çıkarsa; internet üzerinden yaptığınız yazışmaları 2 yıl saklayacaksınız. Yani “eposta yazışmalarınızı, chat’lerinizi devlet isterse, vereceksiniz.” Sizin hangi siteleri gezdiğinizi, neleri aradığınızı, hangi sosyal ağlarda neler yaptığınızı saptayacaklar. Sakıncalı içerikli siteler Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı (TİB) Ulaştırma Bakanlığı kararıyla 4 saat içinde, mahkeme kararıyla 24 saat içinde kaldırılacak. Şu anda internet yer sağlayıcıları isterlerse, TİB’den faaliyet belgesi alıyorlar. Ama tasarı yasalaşırsa, bu zorunlu olacak ve bir anlamda internet sağlayıcı olmak izne bağlanacak. İnternet erişimi sağlayıcılar hükümet güdümünde bir birlik oluşturacaklar. Daha birçok değişiklik… Bilgi çağında yaşıyoruz. Dünya küreselleşmeyle küçülüyor. İnternetle her gerçek ışık hızıyla yayılıyor. Bu ışığı gölgelemek için iktidar, yeni yasaklar getiriyor. Ve interneti karartmak istiyor. Niçin yapıyor bunu, “özel hayatı korumak” için mi, yoksa düşünceye, düşünceyi açıklama özgürlüğüne getirilen yasak ve sansür için mi? AB’ye girmek için halkta oy alıp işine gelen yasaları çıkarıp gelmeyenleri saklamak, unutturmak için mi? İnternet dernekleri “Bu yasaklar Rusya, Çin ve Ortadoğu ülkelerinde bile yok” diyor. Bu arada hükümetin internet üzerinden yapılan imza kampanyalarını engellemeyi düşünüyor olabileceğini de akla getiriyor. Özellikle çevre, sağlık, eğitim konularında çok büyük yankı uyandıran ulusal/ uluslararası kampanyalarla doğru, halktan yana kararların alınması sağlandı. Bu kararlar ki, Avrupa Parlamentosu Yerel Yönetimler Şartı’nda benimsenen uyulması gereken karar niteliği taşıyor. Yani yerel yönetimlerin büyük kitleleri ilgilendiren konularda aldığı/alacağı kararları orada yaşayanlara sorarak karar vermesini zorunlu sayıyor. Bu işler internet üzerinden çok hızlı ve kolay biçimde gerçekleştiriliyor ve işe hile karıştırmadan hemen sonuçlandırılabiliyor. Getirilen, düşünülen yasaklar içinde bu da olabilir mi? Özetle internete de bir gölge düşüyor ki, bilgi çağını yaşıyoruz derken kapkara bir internetle karşı karşıya kalabiliriz. Ne var ki ne yapılırsa yapılsın, Latince o sözde olduğu gibi “gölge geçecek, ışık kalacaktır!” ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci@gmail.com BULMACA SEDAT YAŞAYAN HARBİ SEMİH POROY UYDUDAN NAKLEN HAKAN ÇELİK fhakancelik@mynet.com SOLDAN SAĞA: 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Bir cins 1 yabanörde 2 ği. 2/ Eskiden uzay 3 boşluğunu 4 doldurdu 5 ğu varsayı6 lan esnek 7 madde... Pakistan’ın 8 resmi di9 li. 3/ Parlak kırmı1 2 3 4 5 6 7 8 9 zı renkte bir 1 Ş İ R A Z E A Y süs taşı... İs2 İ H AM T U B A lamda, hiçbir 3 Ç A L kuşku duyma 4 R A H A T A M A Z O N R A dan inanılmaT O P A L A K sı gereken te 5 Z 6 E T N A R A A mel inançlar. 7 U Ç L A L E 4/ İlaç... Üze8 A B A R A E F E ri kırmızı parafinle kapla 9 Y A L A K A E R nan bir cins peynir. 5/ Ayırıcı özellik... Kızılımsı kahverengi. 6/ İcar... İki tarla arasındaki sınır. 7/ Barındırma... İngiltere’de çok sevilen bir cins bira. 8/ Osmanlı Devleti’nin 17181730 yılları arasındaki dönemine adını vermiş olan çiçek... Ad. 9/ Az sayıda çalgı için ve özel toplantılarda çalınmak amacıyla bestelenmiş müzik yapıtı. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ İki kuzulu koyun... Uluslararası Çalışma Örgütü’nün simgesi. 2/ “İsimler” anlamında eski sözcük... “Esme ey esme cânan uykuda” (F. N. Çamlıbel). 3/ Argoda karnı aç ya da parasız kimseye verilen ad... Bir pamuk cinsi. 4/ Yunanistan’ın plaka imi... Tıp dilinde derinin kanlanmasına verilen ad. 5/ Peygamberleri Hud’u dinlemedikleri için Tanrı tarafından yok edilen kavim... Bir nota. 6/ Sokakta bulunan ve sahibi bilinmeyen eşya... Belirti, nişan. 7/ Tiyatro edebiyatı... Hatay ilinde bir ırmak. 8/ İcraat... Döl verme çağına ermiş olan. 9/ Uğur, talih... Kansızlık.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear