23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
9 MAYIS 2013 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA 15 ergiyle uğraşanlar bilirler... Vadeli çekler V için dönem sonunda ki mükellefler yıllardır vadeli çeklerini reeskonta tabi tutuyorlar. Vergi reeskont işlemi yapılıp idaresi yeni bir sirküler yapılamayacağı yıllardır yayımlıyor ve “vadeli tartışılırdı. çekler reeskonta tabi Reeskont, tahsil tutulamaz…” diyor. edilemeyen alacağın Bu durumda emin olun enflasyon nedeniyle geçmiş yılların hepsi aşınan kısmının vergi incelemeye alınarak matrahından indirilmesi reeskont uygulayan demek ve işletmeler mükelleflerin hepsinden açısından oldukça vergiler ve cezalar tahsil önemli. edilirdi. Bunun örneklerini Ticari hayatın işleyişi yaşadık. 113 numaralı Vergi idaresi ise çeklere yayımladığımız “Çekte ise çekleri senetlerden KDV tebliği ile daha vade yazılamayacağını, Yeniden Değerleme farksız hale getirmişti. önce aksi yönde verilmiş yazılsa bile bunun bir Ticaretin Ruhuna Uygun” Yani, uygulamada çeklerin anlamı olmayacağını yüzlerce özelge olmasına başlıklı yazımız ile 41 üzerine yazılan tarih, rağmen, imha edilen ve çekler için reeskont numaralı Vergi Usul onun düzenlenme tarihini ayrılamayacağını iddia Kanunu Sirküleri’nin hatalı malların KDV’leri indirim değil de vade tarihini konusu yapılamaz denildi, ediyordu. Kanuni olduğunu ifade etmiştik. ifade ediyordu. Hiç kimse düzenlemeler sonrası geçmiş yılların hepsi Aradan geçen dört yılın üzerinde yazılı tarihten incelemeye alındı ve cezalı bile vergi idaresi, çek ardından vergi idaresi önce çeki tahsil etme tarhiyatlar yapıldı. reeskontunu yasaklamıştı. de doğru yolu buldu. yoluna gitmiyordu. O zaman şimdi de Nitekim, 12 Mayıs 2009 30 Nisan 2013 tarihinde Çeklerin aslında senet mükelleflere bizce vergi tarihli ve 41 numaralı Vergi 64 numaralı Vergi Usul gibi olduğunu daha sonra Usul Kanunu Sirküleri Kanunu Sirküleri ile çekler iadesi yapılması gerekiyor. kanun koyucu da kabul 2009, 2010, 2011 ve 2012 ile yapılan tüm yasal için reeskont mümkün etmişti. 2009 yılından yıllarında vadeli çekleri düzenlemelere rağmen hale geldi. itibaren yapılan kanuni olmasına rağmen, bu çeklerin reeskonta Peki, geçmiş yıllar için düzenlemelerle çeklerin çeklerini vergi idaresinin tabi tutulamayacağını bir bardak soğuk su mu üzerinde yazılı tarihten yanlış görüşü nedeniyle belirtmişti. içilecek? önce ödenmesi amacıyla reeskonta tabi tutamayan, Anımsanırsa, 12 Ocak Şimdi senaryoyu muhatap bankaya ibraz dolayısıyla fazla vergi 2011 tarihinde bu köşede değiştirelim. Varsayalım ödeyen edilemeyeceği mükelleflere açıklığa bu kavuşturulmuştu. DUL MAAŞI VE YETİM AYLIĞI HAKKI fazlalıklar, Yani çekler faizi ile resmen vadeli Vefat eden emekli memurun, emekli birlikte senetti... memur eşine dul maaşı ve SGK bağı SORU CEVAP ödenmeli. İşte bu olmayan evli kızına yetim aylığı bağlanır Doğrusu nedenle, alacak Sorularınız için malimı? Erdem Atalay cozum6ismmmo.org. budur. Ama senetleri için tr adresine mail ataşunu da öngörülmüş Memurun ölümü halinde, emekli olsa bilirsiniz. Tüm sorular biliyoruz ki, olan reeskont bile dul eşine aylık bağlanır. Ancak evli kız eposta ile tek tek devlete vergi ayırma işleminin cevaplanacaktır. çocuğuna yetim aylığı bağlanmaz. ödemek çekler için kolay ama de yapılması vergi iadesi gerektiği almak haklı olarak zordur! savunuluyordu. ‘Vadeli Çek’te Mutlu Son... Soruna ‘kelime’ler yetersiz! örüyoruz ki hem kamuda G hem de toplumda engellilerin sağlık ve sosyal güvenlikle diğer yurttaşlık haklarını kullanabilmeleri konusunda yeterince duyarlı değiliz. Engellilerle ilgili onlarca yasa hükmü olmasına rağmen çoğu kâğıt üzerinde kalıyor, yasa maddelerinden bazılarında onur kırıcı bir şekilde “sakat”, “özürlü”, “çürük” ifadelerinin kullanılması duyarlı birçok kişiyi rahatsız ediyordu. İşte, 3 Mayıs 2013 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan 6462 sayılı kanunla önemli bir düzeltme yapıldı. 96 değişik kanunda yer alan, “sakat” ve “özürlü” kelimeleri “engelli” olarak, “çürük” kelimesi ise “askerliğe elverişli olmayan” şeklinde değiştirildi. Aynı şekilde, artık sakatlık vergi indirimi yerine “engellilik vergi indirimi”, özürlü çalıştırma yükümlülüğü yerine de “engelli çalıştırma yükümlülüğü” denilecek. Bu yerinde düzenlemeler sonrası, engelli yurttaşların sosyal güvenlik ve vergi indirim haklarında yaşadığı sorunlara çözüm getirmekse bizce daha önemli. Örneğin, bir engelli yurttaş sağlık kurulu raporu aldığında engellilik oranı SGK ve Maliye Bakanlığı tarafından tanınmıyor. Bu rapor Türkiye İş Kurumu’nda engelli kontenjanından istihdam olanağı sağlarken emeklilik ve vergi indiriminde ise dikkate alınmıyor ve yeniden değerlendiriliyor. Engellilik oranı bazen yarı yarıya azaltılarak engelliler ciddi şekilde mağdur ediliyor. Özetle; bir rapor alındığında tüm kurumlarda aynı engelli oranı kullanılabilmeli. Vallahi Pes!.. Pazartesi günü, İzmir’de “Fuhuş ve Askeri Casusluk” davasının duruşması vardı... Aslında “İzmir’deki Balyoz davası” demek daha yerinde!.. 49’u muvazzaf asker toplam 357 sanıklı davanın önceki günkü duruşmasını izleyen CHP milletvekilleri, izlenimlerini “kara komedi” şeklinde aktardılar!.. Orada değildim ama duruşmayı izledim hissine kapıldım; çünkü anlatılanların ne Ergenekon’dan, ne Balyoz’dan, ne de Odatv davasından farkı vardı!.. İddianame, suçlamalar, suçlamalardaki tutarsızlıklar, delillerdeki “hatalar”, delil bulma yöntemlerindeki “sehven” yanlışlıklar(!), sanıkların arasındaki bağlantısızlıklar öylesine birbirine benziyor ki, “bi dakka ya, ben şimdi hangi davadayım, hangi mekândayım, bunlar hangi sanıklar...” bile diyebilirsiniz!.. Öylesine ciddi bi durum yani... HHH Duruşmada yaşananları CHP milletvekili Nurettin Demir, Milliyet’te Melih Aşık’a bakın nasıl anlattı: “Müebbet hapis istemiyle yargılanan Albay Coşkun Başbuğ, savcıların iddianamesine göre örgütün 2 numaralı adamı, koordinatörü, eylemlerin planlayıcısı... Bütün bu eylemlerin çoğunu da büyük ölçüde bilgisayarı ile yapmış. Ancak duruşmada Albay Başbuğ’un bilgisayarı olmadığı ortaya çıktı!.. Albay Başbuğ, birlikte yargılandığı 357 kişiden biri hariç hiç kimseyi tanımadığını, bir araya gelmediğini, aralarında telefon, mail vs. hiçbir iletişim olmadığını söyledi. Savcılar iddianamedeki iddialarının aksine bir kanıt ortaya koyamadılar. İddianamede sanıklardan birinin, örgütsel faaliyet çerçevesinde bir bayanla bir kafede buluştuğu iddia ediliyordu. Sanık, buluştuğu kişinin eşi olduğunu söyleyip bunu ispat edince savcıların yüzünü görmeliydiniz!.. Evinde sözümona örgütsel CD bulunan kız, savcı kararı olmadan yapılan aramada sadece mutfağa girildiğini, siyah poşet içinde CD bulunduktan sonra polislerin başka hiçbir odada arama yapmayıp çekip gittiğini anlattı.” Nasıl buldunuz? Valla ben “deja vu” yaşıyormuşum gibi hissettim!.. Gözümün önünde, Gölcük’te çuvallar içinde “Balyoz” CD’lerini elleriyle koymuş gibi bulan polisler, buzdolabının motoruna saklanmış, yanmadan, erimeden kalabilmiş ve de şıp diye enselenmiş DVD’ler, Teğmen Mehmet Ali Çelebi’nin yediemindeki telefonuna “sehven” yüklenen yüz küsur telefon numarası, Balyoz davasındaki bin altı yüz (rakamla 1600) küsur “hata!”, sevgili Balbay’ın yeniden düzenlenen günlükleri bir bir resmi geçit yaptı valla!.. Yani, benzerliğin böylesine pes!.. “Ekmeğin bir Arap atının yelesine gizlendiği Urfa’da; babalarımız ‘kaçakçı pazarı’nda aş uğruna koştururken yorgun gelirlerdi, o iki göz, betonarme gecekondulara… Yaşam, Urfa’nın Kötüler Mahallesi’nde yoksullukla umudun yarattığı çelişki içinde amansız bir kısırdöngüye dönüşür ve biz o mahallenin garip çocukları, terk edilmiş dünyamızda debelenip dururduk!.. Babalarımız pek harçlık veremezdi bizlere… Ekmeğini Suriye sınırındaki mayınlı arazilerden çıkaran insanların cebinde para olmazdı ki!.. Ekmek bir jandarma tüfeğinin namlusuna hapsedilmişti ve bizler akşam eve dönecek mi diye düşünürdük cepleri delik babalarımızı!..” Bu satırlar, sevgili kardeşim Mehmet Faraç’ın, Urfa’nın terk edilmiş “Kötüler Mahallesi”ndeki yoksul ama soylu çocukluk anılarını anlattığı “Ölü Akrepler Zamanı” kitabından ufak bir alıntı. Faraç’ın öylesine sihirli bir kalemi var ki, okurken adeta orada, o yoksulluğu birlikte yaşıyormuş, jandarmadan birlikte kaçıyormuş duygusuna kapılıyorsunuz ister istemez.. Faraç, “Ölü Akrepler Zamanı” ile birlikte, “kefensiz mezarlara mahkum” Doğu kadınının, töre karşısındaki çaresizliğini, ezilmişliğini ve kaybedişini anlatan kadın hikâyelerinden oluşan “Yağmur Bekleyen Kadınlar” kitabını aynı zamanda çıkardı. Okurken, o hikâyelerdeki ezilen, öldürülen kadınların yanında olamadığım, onları koruyamadığım için öfkelendim, hüzünlendim, kendimi biçare hissettim… “Ölü Akrepler Zamanı” ile “Yağmur Bekleyen Kadınlar”ı birlikte okuyun, aynı coğrafyada, şans ve şanssızlığın, ölüm ile yaşamın nasıl da iç içe geçmiş olduğunu göreceksiniz… (Kaynak Yayınları) Devletin 1 Mayıs Karşıtlığı Perihan ERGUN KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak@yahoo.com.tr Ölü Akrepler Zamanı “İşçinin, Emekçinin Bayramı” olarak tanımlanmış olan 1 Mayıs toplumsal konulara yöneldiğim günlerden beri, duygu ve düşüncelerimde genişçe yer almıştır. Bu nedenle emekçilerin kutsalı olan günün Taksim’deki anma şenliklerine heyecanla katılmışımdır. 1977’ye değin sevinç ve coşkuyla süregelen bu anmalar nedense o yılın bayram gününde bir tedirginliği yansıtır gibiydi. Meydanı gene kurumlar, dernekler ve sade vatandaşlar hınca hınç doldurmuştu. Biz ancak Kazancı Yokuşu’nun sağ köşesinde Marmara Oteli’nin karşısında yer bulabilmiştik. Tören başlamıştı. Konuşmacıların sonunda yer alan DİSK Genel Başkanı Kemal Türkler halka hitabını öne almıştı. Bizim önümüzdeki oldukça kalabalık topluluk Ankara’nın matbaa işçileriydi. Çok keyifliydiler, genel başkanları için mutluluk sloganları atarlarken bizlerle de dostça sohbet ediyorlardı. Bu güzel görüntü içinde dikkat çeken beyaz renkli özel bir araba aralıksız meydanı ve etrafını kontrol edercesine dolaşıyordu. Bu görüntüler süregelirken yanımda olan büyük oğlum, bulunduğumuz yerin arkasındaki binanın orta katından sarışın bir kadının aralıksız birilerine, önümüzdeki işçileri işaret ettiğini, bana da gösterdi. Evhamlanmıştı, eve dönülmesini istiyordu. Kalabalığı yararak zorla Tarlabaşı Caddesi’ne ulaştığımızda hâlâ ellerinde bayraklarla meydana akan kuruluşlar vardı. Bunların bir ucu da evimizden göründüğünce Saraçhane surlarının arasından Unkapanı Köprüsü’ne akıyordu. HHH İşte tam bu sırada patlama sesleri işitildi. Pera Palas Oteli’nin arkasında Tevfik Sağlam Caddesi’ne bir bölümünün ulaştığı halk akışında panikle dağılma görüldü. Gene o anda lisedeki sınıf arkadaşlarıyla meydanda törene katılmış olan küçük oğlum kan ter içinde afetten kaçarcasına eve geldi. Heyecanla Marmara Oteli’nin üst katlarından, su bendinin setinden, Talimhane yönünden kalabalığa kurşunlar yağdırıldığını, meydandakilere basınçlı su sıkıldığını, canını ancak meydandaki Taksim tramvay durağının üstüne tırmanarak kurtarabildiğini anlattı. Daha sonra yakın bir ahbabım da bu olayları Marmara’nın ikinci katından izlerken, halkı dağıtmak için dolaşan panzerin bir kadını acımasızca altına aldığını söylediğinde, bu emek ve halk düşmanlığının sonu ne zaman gelecek diye haykırmaktan kendimi alamamıştım. HHH İşte bu 1977 kanlı 1 Mayıs’ındaki kurşunlardan kurtulmak amacıyla panikleyerek Kazancı Yokuşu’ndan koşarak kaçmak isterken yaşamlarını yitirenlerin çoğu, o yukarıda değindiğim Ankaralı matbaa işçileriydi. HHH Aynı faşistçe karşıtlığı bu yıl da yaşadık. Önce Sayın Başbakan sonra da İstanbul Valisi Taksim’deki yayalaştırma çalışmaları ve orada açılmış olan çukur nedeniyle kutlamaların yasaklandığını söylediler. Sayın Başbakan tepkilere karşı “Daha sonra da yasaklanabilir, buna da uyulmalıdır” beyanında bulundular(!). Yasağı uygulamak için de halka, emekçiye yapmadıkları kalmadı. Bir yakınım DİSK binasının arkasında üzerine sıkılan gazdan baygınlık geçiren bir kıza yardım etmeye çalıştığı sırada polisin fırlattığı gaz bombasıyla karnından yara aldı. Bilindiği gibi daha birçok kişi yaralanarak hastanelere düştü, gazdan zehirlenenler oldu. Doğrusu devlet görevlisi polislerin bu denli orantısız güçle halkına düşmanlık edebileceğini içime sindiremiyorum(!). HHH 19 Mayıs’ı da içine alan, çocukluğumda Hıdrellez şenlikleriyle sevinçli olduğum mayıs aylarında artık o mutlulukları yaşayamıyorum. Nasıl mutlanayım ki... 41 yıl önce “3 Fidanımız”, Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan, Yusuf Aslan, 6 Mayıs’ta gün ağarırken idam edilmediler mi? Oysa; 68 Kuşağı’nın o yiğitlerinin vatanını, milletini canlarını verecek kadar sevmelerinden başka günahları yoktu. Bu nedenle bağımsızlığımızı yok etmeyi ilke edinen emperyalist ABD’nin 6. Filosu’nun Yankilerinin Dolmabahçe’den kıyıya çıkmalarına izin vermemiş, onları Boğaz’ın sularına atmışlardı. Ben “3 Fidanımızın”, bağımsızlık şehidi olduklarına ve kabirde de onların yanında olmayı isteyen savunmanları Sayın Halit Çelenk’le birlikte çiçekler içinde yattıklarına inanıyorum. ÇİZGİLİK KAMİL MASARACI kamilmasaracı@gmail.com BULMACA SEDAT YAŞAYAN HARBİ SEMİH POROY T.C. MERSİN 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ İLAN Sayı: 2012/37 Esas Davacı,Cevdet Kurt vekili tarafından davalılar Taliye Güder, Hasan Aydın Kamuk v.s aleyhine mahkememizde görülmekte olan Tapu İptali Ve Tescil davasımda davalılardan Mustafa Kamuk ve Emine Kamuk’un adresİerine çıkartılan tebligatın yapılamadığı, davalıların yeni adresinin de tespit edilemediği bildirildiğinden davalılara dava dilekçesi ile duruşma günün ilanen tebliğine karar verilmiş olup karar gereğince; Davacı vekili dava dilekçesinde ve duruşmalarda davalıların murisi Bedia Kamuk ile davalılardan Mustafa Kamuk ile Emine Kamuk’un hissesine düşen taşınmazların davalılara intikal ettiğini, Mersin Menteş köyü Eşekören mevkiinde bulunan 5 pafta, 296, 297,298 parseller,4 pafta 290, 291,289,292,299 parseller ve 15 pafta 300 parsel sayılı hisselerin davalılardan Hasan Aydın Kamuk’un Mersin 5. Noterliğinin 8 Nisan 1989 tarih 19103 sayılı Türkan Uysal’ın aynı noterlikte tanzim olunan 31 Nisan 1987 tarih 21464 sayılı Süleyman Kamuk’un aynı noterliğin 15 Nisan 1987 tarih 2038 sayılı, Gönül Yılmaz’ın aynı noterliğin 31 Nisan 1987 tarih ve 21463 sayılı, Ümit Göçmen’in aynı noterliğin 15 Nisan 1987 tarih ve 20439 sayılı Emine Kamuk’un aynı noterliğin 13 Nisan 1987 tarih ve 19925 sayılı, Mehmet Kamut’un aynı noterliğin 15 Nisan 1987 tarih 20441 sayılı satış vaadi sözleşmeleri ile satıp bedellerini peşin olarak aldıklarını ve taşınmazların fiilen müvekkiline teslim ettiklerini o tarihten beri müvekkilinin belirtilen taşınmazlara zilyed bulunduğunu, davalıların taşınmazların tapu kayıtlarının devri için müvekkilinin talebine olumlu cevap vermediklerini bu güne kadar seslerini çıkartmadıklarını ileri sürerek yukarıda parsel ve pafta numarası yazılı taşınmazların tapu kayıtlarının iptali ile müvekkili adına tesciline karar verilmesini istemiş bulunduğundan davalılar Mustafa Kamuk ve Emine Kamuk’un bu dava ile ilgili ibraz etmek istediği belgeleri var ise duruşma günü olan 11/07/2013 gününe kadar duruşmaya getirmeleri veya.göndermeleri duruşmaya gelmedikleri yada kendilerini bir vekille temsil ettirmedikleri takdirde davaya yokluğunda bakılacağı ve karar verileceği hususu HKM’nun 147/2. maddesi gereğince dava dilekçesi ye duruşma gününün tebliği yerine kaim olmak üzere ilanen tebliğ olunur. “Resmi ilanlar: www.ilan.gov.tr’de” (Basın:27680) SOLDAN SAĞA: 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Bir şeyi, 1 yüksek 2 ten baka 3 rak görme. 2/ Sevilen 4 birinin ölü 5 münden du 6 yulan üzün 7 tüyü anla 8 tan lirik şiir 9 türü... Bir 1 2 3 4 5 6 7 8 9 oyun ya da filmde aniden 1 B E L M U Ş K A yaratılan komik 2 A K A L A GÜ N durumlar. 3/ Bö 3 T Ü M A Ş N O ğürtlene verilen 4 I R A K L OD A bir başka ad. 4/ 5 R İ D A N İ Y E Orhan Hançerli 6 I I Ş I K K İ oğlu’nun bir ro 7 K O M S Ş A T manı... Bir etkin 8 Y A N I K A R A liğin geçici ola 9 K A K O F O N İ K rak durdurulduğu süre. 5/ Eski Mısır’da güneş tanrısı... Hazır, mevcut. 6/ Bir cetvel türü... Artvin ilinde, “ulusal park” kapsamına alınmış bir yayla. 7/ Çeşitli yükleri yukarı çekmek için halattan yapılmış sapan... Bir renk. 8/ Tere bitkisine verilen bir başka ad. 9/ Mitoloji. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Bilgisini başkalarını sıkacak biçimde gösterişle sunan kişiler için kullanılan sözcük. 2/ Hastalıklı, sakat... Başlangıcı belli olmayan zaman. 3/ İslam inancına göre ölüleri mezarında sorguya çekecek olan iki melekten biri... Brezilya’nın plaka imi. 4/ Tırnak boyası... Un, et ve bamya ile yapılan bir yemek. 5/ Denizlerde yaşayan iki çenetli ve iri bedenli yumuşakça... Yunan mitolojisinde savaş tanrısı. 6/ Hıristiyan ve Musevilerde gelinin güveye verdiği para ya da mal. 7/ Amerika’nın tropikal bölgelerinde yaşayan büyük bir sürüngen... Bir gıda maddesi. 8/ Apartman dairesi... Karakter. 9/ İngiliz ordusunun seçme birliklerini oluşturan Nepal halkı.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear