22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
29 MAYIS 2013 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA HABERLER Bursa’da ‘Ampul Tayyip’ sloganı atan liselilere soruşturma açıldı, polis öğrencilere sordu: 7 ‘Başbakan’ı sevmiyor musunuz?’ FIRAT KOZOK ANKARA Bursa’da Liseli Genç Umut adlı grup üyesi liselilerin mart ayında yaptıkları bir eylemde attıkları “Ampul Tayyip” sloganının ardından 14’ü liseli 16 kişiye soruşturma açıldı. Gençlerden 14’ü hakkında “Kamu görevlisine hakaretten” dava açıldı. Eylemin ardından bazı öğrencilerin evine kadar giden polis, “Başbakanımızı sevmiyor musun?”, “Sizi bir araya getiren kimdi?”, “Slogan attıranı tanıyor musun?” sorularını yöneltti. Bursa’da 25 Mart’ta düzenlenen “Parasız eğitim, sınavsız üniversite” eyleminde bir grup liseli öğrenci AKP İl Başkanlığı’na yürüdü. Yürüyüş sırasında öğrenciler “Ampul Tayyip” sloganı atınca polis harekete geçti. 14’ü Liseli Genç Umut üyesi, 16 kişi hakkında soruşturma açıldı. Gruptaki bazı öğrencilerin evine kadar giden polis, bir öğrenciyi “Yaptığınız büyük bir suç. Başınıza kötü şeyler gelecek” diye tehdit ederken, aileler tek tek ziyaret edilerek uyarıldı. Bir başka öğrenci de okuluna gelen polisler tarafından gözaltına alındı. Olayın ardından ifade veren liselilere “Başbakanımızı sevmiyor musun da bu sloganı atıyorsun?”, “Sizi orada bir araya getiren kimdi?”, “Nasıl bir araya geldiniz?”, “Megafon ile slogan attıranı tanıyor musun” soruları yöneltildi. Soruşturma ile ilgili ifadelerin alınmasının ardından Bursa Cumhuriyet Çocuk Savcılığı tarafından 14 Liseli Genç Umut üyesi liseliye “Kamu görevlisine görevinden dolayı hakaret” suçlamasıyla dava açıldı. Davanın ilk duruşması 27 Haziran Perşembe günü Bursa 1. Çocuk Mahkemesi’nde görülecek. Grup üyeleri hakkında 2009’da da yine aynı slogan nedeniyle dava açılmıştı. 7 kişi hakkında açılan dava sonucunda 2 kişi beraat etmiş, 4 kişi 11’er ay 20’şer gün hapis cezasına çarptırılmış ve daha sonra cezalar ertelenmişti. Ayrıca davası çocuk mahkemesinde görülen bir grup üyesi liseli ise başta 7 ay 23 gün hapis cezasına çarptırılmış daha sonrasında cezası 3 ay 26 gün kamu cezasına dönüştürülmüştü. Ardından 2011 yılında Giresun’da 9 kişilik grup hakkında dava açılmıştı. Rotasından Sapmış Darbe 27 Mayıs 1960 askeri darbesinden söz edeceğim. Son söyleyeceğimi baştan söyleyeyim de kimse bana darbe savunucusu demesin. 27 Mayıs darbesinin amacı Menderes Bayar yönetiminin her geçen gün biraz daha ağırlaşan diktasına karşı askerin diktasını kurmaktı. Sonra onu rotasından saptırdılar. O sabahı hatırlıyorum ben. Babam bir İsmet Paşacı olarak sevinsin mi üzülsün mü bilememişti. Uşak’tan Nazilli’ye sürgün edilmiş bir memur olarak seviniyor, DP’lilerle CHP’liler arasında bir kardeş kavgasının çıkmasından da kaygı duyuyordu. “Kalk, ihtilal oldu” dedi bana. Daha 11 yaşındayım, ihtilal ne bilmiyorum ki ben. Bildiğim babama gizlice ulaştırılmış “İnönü’ye Atılan Taş” başlıklı broşürü tanıdıklara, eşe dosta götürmek. Darbenin ne anlama geldiğini sonra öğrendim. HHH O sabah kalın bir sesle “güvendiğimiz silahlı kuvvetlerin idareye el koyduğunu”, yine ne olduğunu bilmediğim “NATO’ya, CENTO’ya bağlı olduklarını” söyleyen Alparslan Türkeş’in, genç bir subayken ırkçılık suçlamasıyla hapis yattığını da sonradan öğrenecektim. NATO’yu, CENTO’yu sonra bir iyice öğrendim ve başım çok derde girdi bu yüzden. Şimdiki gençler NATO’yu bilirler de CENTO’yu bilmezler, kısaca şimdinin BOP’u diyeyim de anlaşılsın. 27 Mayıs darbesi öncesi olayları biliyordum tabii. Gençler gösteriler yapmışlardı. Rektör Sıddık Sami Onar’ı polisler yerlerde sürüklemişlerdi, Turan Emeksiz öldürülmüş, pek çok genç yaralanmış, Mülkiye kurşunlanmıştı. Okuduğumuz, arada bir beyaz sütunlarla çıkan Demokrat İzmir gazetesi yerle bir edilmiş, gazetecilerin sık sık girip çıktığı hapishaneye “Ankara Hilton” adı takılmış, İnönü Kayseri’ye sokulmamış, Topkapı’da olaylar çıkmış, Meclis’te mahkeme gibi çalışacak Tahkikat Encümeni kurulmuş, her gece radyodan okunan DP’nin kurduğu Vatan Cephesi’ne katılanlar listesi Türkiye nüfusunu geçmiş, biliyordum bunları. Ama yine de darbe darbedir. Sokağa çıkmak yasaktı ve çocuklar sokağa çıkmanın yasaklanmasını anlayamazlar. HHH Daha sonra öğrendiğim şeyler de var. Askerler gelmişlerdi ve gitmek istemiyorlardı. Kendilerini garantiye aldıktan sonra gitmek isteyenlerle, gitmek istemeyenlerin kavgasını da artık biliyorduk. Sonunda “kalalım” diyen 14 subayı yurtdışına sürgün ettiler. Türkeş’e de Hindistan’da ataşelik düştü. Sonra geri geldi bilirsiniz ve yaptıkları hepimizin malumudur. Ama bu arada da iyi bir şey oldu, darbe rotasından saptı. Gitmek istemeyenler yenildi. Kalemiye ile Seyfiye arasındaki tartışmalı ilişkilerde Kalemiye, yani üniversite ağır bastı. Kurucu Meclis, pek öyle kolay olmadı ya, anayasa tarihimizin en demokratik anayasasını hazırladı. Anayasaları birbiriyle kıyaslamak, yapıldıkları zamanların ekonomik, sosyal, ve en önemlisi siyasal koşulları tartışma dışı bırakılarak yapılıyorsa pek anlamlı değildir. Yine de 61 Anayasası en azından geleceğin kapılarını açıyordu: Türkiye’de sosyalizm konuşulmaya başlandı. Eli yüzü düzgün sendikalar kurulabildi, grev hakkı gündeme geldi. Peki askerler pek mi memnun kaldılar bu anayasadan? Hayır, ilk fırsatta, yani 1971’de “bu anayasa bize bol” dediler ve ilk operasyonu yaptılar. 1980’de ise toptan kaldırıverdi askerler 1961 Anayasası’nı. Şimdi değiştirilmeye çalışıldığı söylenen anayasa, 1980 faşizminin anayasasıdır. Yerine konacak anayasanın nasıl bir anayasa olacağını henüz bilemiyoruz. Alametler başkanlık sistemine doğru gittiğimizi gösteriyor. Ve daha yaşadığımız “Başbakanlık sisteminin” pek bir âlâ olduğunu sokakta biber gazıyla öğrenmekteyken, “Başkanlık sisteminin” gazın dozunu artırmasından korkuyoruz aslında. Toplumsal muhalefet yükselir de, bu başkanlık hevesi rotasından sapar, demokrasiye doğru kıvrılır mı bilmem. Bilmem, ama isterim doğrusu... İlk dava değil Duruşma 27 Haziran’da Cumhuriyet’in duyurduğu TSK Personel Yasa Taslağı tatil öncesi TBMM’ye gelecek TSK’den geri adım yok erGeNeKON’da sON savUNmalar BARKIN ŞIK ANKARA Genelkurmay Başkanlığı’nın hazırladığı TSK Personel Yasa Taslağı’nda, ordudan atma işlemi için “irticai faaliyetlerde bulunma” kriteri korundu. Düzenlemeyle, Genelkurmay Başkanı’na tanınan 10 sivil danışman kadrosu daha da genişletildi. Taslakta, “Genelkurmay Başkanı’na danışmanlık yapmak üzere, 10 kişiye kadar Genelkurmay Başkanı danışmanı ile karargâh ve eğitim hizmetlerinin etkili ve verimli şekilde yürütülmesini temin etmek üzere 50 kişiye kadar alan uzmanı çalıştı Çubuklu: Adli amir Genelkurmay başkanlarıdır HATİCE TUNCER rılabilir” denildi. Danışmanları ve alan uzmanlarını teşvik etmek için de ikramiye uygulaması getirildi. Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz Cumhuriyet’in duyurduğu TSK Personel Kanun Taslağı’nın Meclis tatile girmeden yasalaşacağını umduğunu bildirdi. Genelkurmay tarafından hazırlanan personel yasa taslağında, personelin ordudan uzaklaştırılması ile ilgili hüküm kaleme alınırken “irticai faaliyetler” ifadesi korundu. Ayırma işlemi ile ilgili olarak düzenlemeye şu ifadeler konuldu: TSK’ye alınmazlar Eski Genelkurmay Adli Müşaviri Tümgeneral Hıfzı Çubuklu Ergenekon davasında son savunmasını yaptı. Çubuklu “Andıç, emir komuta zinciri içinde düzenlenmiş, karargâh çalışması sonucu ortaya çıkmış resmi ve yasal bir belgedir” diye konuştu. TSK’de adli yetkinin genelkurmay başkanlarında olduğunu ifade eden Çubuklu, andıç konusunda emekli Orgeneral İlker Başbuğ’un soruşturma emri vermediğini söyledi. Çubuklu, eski Deniz Kuvvetleri Komutanı emekli Oramiral Özden Örnek’e ait olduğu iddia edilen günlüklerdeki darbe iddialarına ilişkin soruşturma açılmasını istediğini, ancak yetkinin Genelkurmay başkanlarında olduğunun altını çizdi. Çubuklu, cebir ve şiddet yöntemleri ile hükümeti ortadan kaldırmaya teşebbüs etmekle suçlandığını belirterek “Yıllarını ülkesinin ve Türk Silahlı Kuvvetleri’nin hizmetine adamış bir asker ve bir hukukçu olarak iddia makamında oturan meslektaşlarımın somut hiçbir delille desteklenmeyen, hukuka, hakka, adalete ve vicdana sığmayan bu iddialarına maruz kalmayı içime sindiremiyorum” diye konuştu. de de benim bulunmadığımı belirtmiştir” dedi. Çubuklu, 6 Kasım 2009 tarihindeki basın toplantısındaki açıklamayı, Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ’un onayıyla yaptığını belirtti. Çubuklu “Adli müşavirin soruşturma açılmasını engellediği” iddialarını çeşitli örneklerle reddetti. Çubuklu, halen Yargıtay aşamasında olan Balyoz davasından 20 yıl hapis cezasına çarptırılan eski Deniz Kuvvetleri Komutanı emekli Oramiral Özden Örnek’e ait olduğu iddia edilen günlüklerin ve Sarıkız, Ayışığı, Yakamoz gibi darbe planı iddialarının ortaya atıldığı dönemde Adli Müşavir olmadığının altını çizdi. “Her ne sebeple olursa olsun TSK’den çıkarma cezası verilen subay, astsubay, uzman erbaş ve sözleşmeli erbaş ve erler yeniden TSK’ye alınmazlar. Muvazzaf ve sözleşmeli subay, astsubaylar, uzman erbaş ile sözleşmeli erbaş ve erlerden; gerekli nitelik ve şartlardan herhangi birini taşımadığı sonradan anlaşılanlar ile görev süresi içinde bu niteliklerden herhangi birini kaybedenler ile, yasadışı; siyasi, yıkıcı ve bölücü, irticai faaliyetlerde bulunmak, tutum ve davranışlarıyla bu görüşleri benimsediği tespit edilenlerin, TSK ile ilişikleri kesilir.” DHKPC OPERASYONU Avukata dava polise takipsizlik HİLAL KÖSE DHKPC operayonu kapsamında tutuklanan avukatların serbest bırakılması istemiyle Çağlayan’daki adliyede oturma eylemi yaptıktan sonra, nöbetçi hâkimliğe tahliye dilekçesi vermek isterken çevik kuvvetin müdahalesiyle karşılaşan avukatların şikâyeti takipsizlikle sonuçlandı. İzinsiz gösteri yaptıkları öne sürülen avukatlar ise “memura direnme”, “mala zarar verme”, “kamu görevlisine hakaret” suçlarından 3.5 yıl ile 14 yıla kadar hapis cezası istemiyle yargılanıyor. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, Çağdaş Hukukçular Derneği üyesi avukatların şikâyeti üzerine başlatılan soruşturmada yeterli delilin bulunmadığını ve suç unsurlarının oluşmadığını belirtti. Takipsizlik kararında darp olayının olduğu iddia edilen koridorlardaki güvenlik kameralarının incelendiği ancak herhangi bir şiddet olayının görülmediği kaydedildi. Söz konusu avukatlardan 5’i hakkında açılan dava ise dün başladı. Dava, tanıkların ve tutanakta imzası olan polislerin dinlenmesi için ertelendi. Gizli belGe ele Geçirme davası sıl bana kara propaganda yapıldı’ Öğleden sonraki oturumda, Yargıtay aşamasındaki Balyoz davasında 18 yıl hapse çarptırılan eski Kuzey Deniz Saha Komutanı ve Genelkurmay Muhabere Elektronik ve Bilgi Sistemleri Başkanı emekli Koramiral Mehmet Otuzbiroğlu son savunmasını yaptı. Otuzbiroğlu “Genelkurmay Karargâhı’nda işletilen internet sitelerinde kara propaganda faaliyetlerini organize etmekle” suçlandığını belirterek “Asıl bana kara propaganda yapıldı” dedi. Otuzbiroğlu, mahkemede en son 28 Mayıs 2012’de söz almasının üzerinden bir yıl geçtiğini aktardı. Mahkeme heyeti, Ankara GATA’da tedavi altında bulunan YAŞ üyesi Orgeneral Nusret Taşdeler’in son savunmasının hastaneden video konferans yöntemiyle 3 Haziran 2013 günü alınmasını kararlaştırdı. ‘A Duruşma salonunda ve kapıda bekleyen çok sayıda kişi jandarmanın sıktığı biber gazı nedeniyle baygınlık geçirdi. (Fotoğraflar: CANAN COŞKUN) Sanık yakınlarına biber gazı İstanbul Haber Servisi “Hayata Dönüş” operasyonu davasının görüldüğü Kartal’daki Anadolu 5. Ağır Ceza Mahkemesi’nde duruşmayı izlemek isteyen ancak salona alınmayan sanık yakınlarına göz yaşartıcı gazla müdahale edildi. Duruşma salonunda ve kapıda bekleyen çok sayıda kişi baygınlık geçirdi. Ümraniye Kapalı Cezaevi’ndeki ölüm orucu eylemlerine son vermek amacıyla, 19 Aralık 2000’de başlatılan ve 1’i asker 8 kişinin öldüğü, operasyona ilişkin, o dönem Ümraniye Cezaevi’nde kalan 399 mahkumun, “isyan, patlayıcı madde bulundurma ve öldürme” gibi iddialarla sanık olarak yargılandığı davanın dünkü oturumu başlamadan ertelendi. ‘Kimseden bilgi belge almadık’ OZAN YAYMAN ‘Hayata Dönüş Operasyonu’ davası başlamadan ertelendi Başbuğ’a brifing Çubuklu, emekli Korgeneral Mehmet Eröz’ün 8 Ekim 2012 tarihli dilekçesinden alıntı yaparak “İnternet andıcı hazırlık toplantılarına katılanlar arasında benim olmadığımı, yine internet andıcı ile ilgili olarak Genelkurmay Başkanı’na verilen brifing Davayı izlemek için gelen ve salona alınmayan sanık yakınları, kapıda “Anaların öfkesi katilleri boğacak”, “İnsanlık onuru işkenceyi yenecek” ve “Devrimci tutsaklar onurumuzdur” sloganları atarak uygulamayı protesto etti. Daha sonra, salonun kapıları açıldı. Ancak, güvenlik görevlileri, salonun küçük olması gerekçesiyle bazı sanık yakınlarını dışarıya çıkarmak istedi. İtişmelerin yaşandığı sırada, sanıklar da yakınlarına kötü davranıldığı gerekçesiyle güvenlik görevlilerine müdahalede bulunmak istedi. Jandarma görevlileri de sanıklara ve sanık yakınların göz yaşartıcı gazla müdahalede bulundu. Mahkeme heyeti ise yargılama yapılmadan, davayı 30 Ekim’e erteledi. İZMİR “Suç işlemek amacıyla kurulmuş örgüte üye olmak”, “Kişisel verilerin kaydedilmesi” ve “Devletin güvenliğine ilişkin bilgileri temin etme” iddiasıyla 2.59 yıl arasında hapis istenen Cansel Atik, hayatını kazanmak için eskortluk yaptığını, ancak kimseden bilgi ve belge almadığını söyledi. Aynı suçlamalardan 2.59 yıl arasında hapis cezası istenen Ferda Berge de Bir arkadaşının tavsiyesiyle eskort sitelerine ilan verdiğini belirterek “Bilgisayarım yoktu ve kullanmayı bilmiyordum. İlanlarım yayınlanınca birçok kişi beni aradı. Bilgisayar satın aldım, 2 ay sonra kullanmayı öğrenemeden tutuklandım. Burada benim anlamadığım şeyler konuşuluyor. Birçok terimle bu davayla tanıştım” diye konuştu. 1.56 yıl arasında hapsi istenen Döndü Yalçın, hiçbir bürokratla birlikte olmadığını, beraber yargılandığı sanıkların hiçbirini tanımadığını söyledi.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear