23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 9 NİSAN 2013 SALI 10 GÜNCEL n Baştarafı 1. Sayfada HABERLER CÜNEYT ARCAYÜREK Başbakan şimdi de çevreci oldu Çevre katliamlarına bakmadan doğa konusunda nasihat etti İstanbul Haber Servisi Birleşmiş Milletler (BM) Ormancılık Forumu’nun 10. toplantısı İstanbul’da başladı. Forumun açılışında konuşan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, bir Kızılderili atasözü olan “Bütün ağaçlar kesildiğinde, bütün hayvanlar avlandığında, bütün sular kirlendiğinde, hava solunamaz hale geldiğinde, işte o zaman paranın yenilebilir bir şey olmadığını anlayacaksınız” ifadesini anımsatarak özellikle gelişmiş ülkelerin artık tükettiği ürünlerin kaynağını sorgulamaları gerektiğini belirtti. Erdoğan, “Bir parça elmasın, bir gram altının, bir litre petrolün, bir metreküp doğalgazın, bir torba kömürün nerelerden geçip geldiğine, ne tür trajedilere şahit olarak evlerimize ulaştığına artık kafa yormamız gerekiyor” dedi. Oysa malın sahibi Amerika Birleşik Devletleri! ABD’de başkanlar, yönetimler gelip geçer, ama ulusal yararları gereği saptadığı orta, uzun vadeli programlar değişmez. Bu gerçeği görebilmek ve kanıt aramak için devlet arşivlerini karıştırmaya gerek yok. Şayet çözüm sürecine Türkiye’yi kimin ne zaman zorlamaya başladığını görmek isteyenler varsa, bir zahmet yakın geçmişin gazete koleksiyonlarındaki ABD’nin neler önerdiğini içeren demeç ve haberlere bakıversinler ve sakın şaşırmasınlar: ABD’nin, sorunun ancak PKK ile görüşmelerle ve elbette pazarlığa başlanmasıyla çözümlenebileceğini önerdiğini ve Türkiye’yi bu planın yaşama geçebilmesini sağlamak için zorlamak amacıyla K. Irak’ı Türk askerine kapattığını... ...terör örgütü ile Kandil’de CIA ajanları aracılığıyla ilişki kurduğunu... bugün sıkı dostluk, işbirliği, hatta politika koşutluğu sergilediğimiz Barzani’yi de bu planın bir parçası durumuna getirdiğini görecekler. Türkiye’ye bir ay içinde ikinci kez gelen ABD Dışişleri Bakanı Kerry’nin çözüm sürecini değerlendirirken “hükümetin barış süreci çalışmalarını ‘hayranlıkla’ izlediğini ve alkışladığını” içeren demecine hayret etmek ya da ABD’nin, RTE’ye ve başlattığı çözüm sürecine hayranlık ifade eden değerlendirmelere kapılmak ancak budalalara, yalakalara, yandaşlara özgü bir davranıştır. HHH Dışişleri Bakanı Kerry, bir ay içinde ikinci kez neden geldi Türkiye’ye? Başkan Obama’nın, Türkiye’nin gazını almak için İsrail’e özür diletmeyi sağlattıktan sonra dışişleri bakanını alelacele göndermesindeki asıl amaç nedir acaba? Beyaz Saray’da kurgulanan ABD’nin Ortadoğu politikaları gereği önce İsrail’le Türkiye arasındaki buzları eritti. Başkan Obama, Başbakan RTE ile mayıs ayında Beyaz Saray’da yapacağı görüşmeden önce, Ortadoğu politikalarının yeni yönünü ve işleyişinde Türkiye’nin olası rolünü Ankara’ya iletmek ve Türkiye’nin tepki ve görüşlerini önceden öğrenebilmek için dışişleri bakanını gönderdi. RTE’nin ABD’nin yeni Ortadoğu politikalarına ne ölçüde katkı sağlamayı vaat ettiğini, mayıs ayında Beyaz Saray’da Başkan Obama ile yapacağı görüşmeden sonra öğreneceğiz. Tabii ABD medyasında daha önce RTE’nin, yeni Ortadoğu politikasında Kerry aracılığıyla Obama’ya gönderdiği görüşleri ve bu görüşlerin ışığında öne sürdüğü örneğin Filistin ile ilgili koşullar açıklanmazsa... HHH ABD’nin çözüm sürecine olası katkısı ne olacak veya olabilir mi? Bu sorunun yanıtını önümüzdeki günlerde göreceğiz. Bu, şimdilik bir yana, şu sıralar çözüm sürecinin ana damarını teşkil eden teröristlerin Türkiye’yi terk etmeleri sorununun o kadar kolay çözümlenemeyeceğine işaret eden bilgilere geliyor. İmralı’daki, çekilme koşullarını Kandil’e bildirmiş ama... Kandil adına konuşan Murat Karayılan’ın ağzı pek öyle değil. İmralı’nın mektubunu Kandil’e götüren ve Karayılan’la bir gün boyunca konuyu görüştüklerini söyleyen BDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş da işin pek kolay olmayacağını söylüyor Karayılan da “çekilme konusunda örgütü ikna edebilmekte çok zorlandıklarını, hatta teröristlerin bu konuda ‘önderin’ gönderdiği sesli mesaja bile soğuk baktığını, ‘silahsız çekilmeye kadroları ikna etmenin çok daha zor’ olduğunu” içeren demeçler veriyor. Örgütün silahsız çekilmeyi asla kabul etmeyeceği kesinlik kazanırsa ne olacak? Meclis’te komisyon kurulması dayatmasına önce PKK’yi meşrulaştırmak istediklerini söyleyerek karşı çıkan RTE, ne yaptı ise yine onu yapacak! Şayet bir başka çözüm yolu bulunmazsa... ...komisyona hayır dedikten sonra kurulmasını Meclis’e önerdiği gibi, teröristlerin silahlarıyla güvenlik güçlerinin önünden geçerek Türkiye’yi terk etmelerine evet diyecek! Olmaz olmaz demeyin... Neden olmasın? RTE ile BDP’nin yazgılarının kesişeceği, çok konuda aynı içerikte görüş bildirecekleri, Öcalan’la devletin aynı kulvara düşeceği, hatta devletin örgütün değişmez şefine postacılık yapacağı hiç aklınıza gelir miydi? HHH RTE’nin yumuşak karnını keşfettiler. Kimi isteklerini dayatmalarla, tehditle devlete kabul ettiriyorlar... BDP milletvekilleri şayet yeni anayasada Türk milleti ifadesi yer alırsa, “eskiye” yani silahlı çatışma dönemine dönüleceğini söylüyor. Bu da akla gelmeyecek ama RTE varken başımıza gelmesi olası bir terör dayatması! Süreç, Kamuoyu ve Okurlar… Paylaşmak istediğim çok sayıda okur mektubu var… “Türkiye’de kamuoyu yok!” eleştirisi yapan bir AB yetkilisinin değerlendirmesinden hareketle yazdığım son yazıda; “TC adının bile değiştirilmesi gündeme gelirken kamuoyundan kayda değer hiçbir tepki yükselmiyor. En canalıcı konularda dahi böyle sessiz kalınırsa, ‘kamuoyu’ başka ne zaman kendini gösterir? Demek ki AB’li uzmanın saptaması doğru: Türkiye’de gerçekten kamuoyu yok, olan da tepeden yönlendiriliyor!” demiştim... “Görüşlerinize katılıyorum” diyen Çetin Yitmener; “Bir toplum kitap okumuyorsa, gazete okumuyorsa, haberleri ve tartışmaları izlemiyorsa, boş zamanlarını dizilerle ve cep telefonlarında haberleşmelerle geçiriyorsa, o toplumda gerçek ve etkin bir kamuoyu nasıl vücut bulabilir” diye soruyor, ardından devam ediyor: “Üniversite öğrencilerinde bile üzüntü vericidir ki (günceli izleyenler) %10’u aşmıyor. Sorunun temelinde bu yatıyor. Gerisinde de eğitim... Öyle olduğu içindir ki, birilerinin düğmeye basmasıyla (kamuoyunda) hareket sağlanıyor veya hareket sonlandırılıyor…” Esat Yavuztürk okurumun değerlendirmesi aynı yönde; “Tespitleriniz güzel ama, gazete okumayan toplumumuzda siz ve diğer yazarlarımızı da belirli bir azınlık okuyor. Sivil toplum örgütlerinde bile üyelerimize çağrıda bulunduğumuzda çoğu çağrıya katılmıyorlar bile. Bize karşı olanlardan ne bekliyoruz? Toplumun yapısına baktığımızda çoğunluğun inanç şartlanması ile beyinleri kilitlenmiş… Onların şartlanmış inançlarına karşı olanlar da kötü insanlar olarak kabul ediliyor. Dinlemeyi bırakın, düşman gözüyle de bakılıyor. Yani dostu, düşmanı tanımıyorlar. Çare... Güçlü muhalefetin kilitli kapılarını açarak (ve) tüm solu birleştirerek iktidara sahip (olmaktır). Aksi halde havanda su döveriz. Yanılıyor muyum?” “Türkiye’de ‘kamuoyu’ yok değil aslında, var. TV serileri için var, futbol maçları için var, magazin basınında anlatılanlar için, dedikodu, kim nasıl yakalandı, vs. için var” diyen Reşit Resuloğlu; “Bu millet, marifeti topa iyi vurmak olan bir Brezilyalıyı karşılamak için akın akın havaalanına gider de geleceğini ilgilendiren, çocuklarının geleceğini ilgilendiren konularda kılını kıpırdatmaz” diyerek ekliyor: “600 yıl, hünkârının dediklerini kanun bilmek zorunda kalmış bir halkın torunları başka bir davranış biçimi gösteremez. Bir de iyice korkutursanız ne yapsın garibim? Gak diyene cop, guk diyene biber gazı. Zaten ‘oryantal kurnazlık, yalakalık, çıkarcılık’ kanlarında var. Gerisi vur patlasın, çal oynasın. Bakalım nereye kadar?” Asiye Hanım sorumluluğu kestirmeden Avrupa’ya yıkıyor: “Bu yetkilinin Avrupası değil mi Türk hükümetlerinin eline balyozu verip te ‘kamuoyu’nun kafasına indirten?” diyor bu okurumuz: “ABD de ondan aşağı değil tabii…. Avrupa bizde kamuoyu olmasını ister mi? Olmasından ödü kopuyor zaten.” Sevgili Bozkurt Güvenç çok düşündürücü bir mektup yazmış. Hocam Güvenç sadece Türkiye’de değil; kamuoyunun her yerde şartlanarak yönlendirildiğini, kamuoyunun zaten “sanal” olduğunu söylüyor. “Kamuoyu söyleminin efkârı umumiye (genel fikirler) olarak bilindiği çağlardan kalma bir dinazordan, Merhaba” diyor değerli hocam; “Türkiye’de kamuoyu yok gözlemini yapan yabancı haklı. Belki var, yönlendiriliyor, dışardan ve içerden bazı güçlülerce yönlendiriliyor, hatta sanırım yönetiliyordu. Dün akşam NTV’de Amerika’nın Gizli Tarihi’nin savaş sonrası 195060 yıllarını izledim. Hayretler ve şaşkınlıklar içinde… Adı geçen aktörlerden büyük bir çoğunluğunun adlarını, görevlerini demeçlerini, toplumsal imajlarını gayet iyi hatırlıyorum da, anlatılan olay ve yorumlar tümüyle yabancı; sanki dünya gezegeninde değil de Merih’te geçiyor olup bitenler. ‘Gizli Tarih’ deniyor ama bu kadar gizli tutulduğunu hiç bilmiyordum. Yalnız Türkiye’de değil tüm dünyada. Meğer izlediğimiz dünya gerçek değilmiş, ABD ve Batılı yandaşlarının dünya kamuoyuna vermek istedikleri mesajmış, bildiklerimiz, yazıp söylediklerimiz. Bugün farklı durumda değiliz, ABD’nin dünya politikasını izliyoruz VE ONUN DOĞRU VE BARIŞ İÇİN GEREKLİ VE ŞART OLDUĞUNU DÜŞÜNÜYORUZ. Aksini düşünüp söylesek de kamuoyu yaratamıyoruz. Adaletin gücü değil, güçlünün adaleti böyle. Medya kamuoyunu yaratıyor mu aldatıyor mu? Böyle bir ortamda demokrasinin erdemi, inancı geçerli mi?.. Kamuoyu sanal bir kavram, onu manipüle edenler de böyle biliyor ve söylüyor. O gün olmayanın bugün yaratılması olası mı? Yoksa biz safdiller, Don Kişot’un değirmenlere saldıran silahşörlerini mi oynuyoruz? Ne dersin, Nilgün?” Söylenecek çok şey var haliyle. Hocam haklı. En son Irak savaşında dev bir “sanal kamuoyu” operasyonuna birlikte tanık olmadık mı? Ancak bu da son kertede bir derece meselesi. Burada biz sanki her gün bir “Irak savaşı” yaşıyoruz. “Sanal kamuoyu” operasyonları ve “tepkisizlik” skalasında Türkiye sistemli biçimde rekor kırar. İnsanı çileden çıkaran da bu. TBMM’de dikkat çeken uygulamalara bir yenisi eklendi Balbay tişörtü yasak İslami çağrı serbest MAHMUT LICALI ‘Sorun, okumayan toplum!’ Noyan Özkan uğurlandı İZMİR (Cumhuriyet Ege Bürosu) Geçirdiği kalp krizi sonucu yaşamını yitiren eski İzmir Barosu Başkanı, çevre ve insan hakları savunucu avukat Noyan Özkan, dün son yolculuğuna uğurlandı. Özkan için ilk tören, 20002002 yılları arasında başkanlığını yaptığı İzmir Barosu önünde gerçekleştirildi. Ailesinin ve çok sayıda meslektaşının yer aldığı törende duygu dolu anlar yaşandı. İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu ve Bornova Belediye Başkanı Kamil Okyay Sındır da buradaki törende yer aldı. Türkiye Barolar Birliği Başkanı Vedat Ahsen Çoşar ve İzmir Barosu Başkanı Sema Pekdaş yaptıkları konuşmalarda, Özkan’ın Türkiye için örnek bir hukukçu olduğunu vurguladı. Diyanet’ten kutlu doğum için 81 ilde kutlama 17 bin etkinlik FIRAT KOZOK ANKARA Diyanet İşleri Başkanlığı’nın bu yıl “Hazreti Peygamber ve İnsan Onuru” temasıyla gerçekleştireceği kutlu doğum haftası etkinlikleri hafta sonu Ankara Arena’da düzenlenecek törenle başlayacak. Hafta boyunca stadyumlarda “Kuran ziyafeti”nden oyuncak dağıtmaya; cezaevi ziyaretinden kermese kadar ülke çapında 17 bin farklı etkinlik düzenlenecek. Peygamberin insanın onuruna ve haysiyetine verdiği değerin topluma yeniden anlatılması amacıyla belirlenen tema kapsamında, 81 ilde birbirinden farklı programlar düzenlenecek. Hafta boyunca yapılacak etkinliklerden bazıları şunlar: “Yerel medya aracılığıyla kutlu doğum faaliyetlerinin tanıtımı, resmi kurum ziyaretleri, hutbe okunması, kermes, tiyatro ve piyes gösterileri, Kuran ziyafeti, kompozisyon ve şiir yarışmaları, yardım organizasyonları, geziler, esnaf ziyaretleri, kan bağışı kampanyaları, kutlu doğum aşı dağıtımı, hastane ve cezaevi ziyaretleri, fidan dikim kampanyası, şehit ailelerini ziyaret, tasavvuf müziği konseri, çocuklara oyuncak dağıtımı.” Etkinlikler arasında yer alan “Kuran ziyafeti”, Diyarbakır ve Batman’da kent stadyumlarında gerçekleştirilecek. İl ve ilçe müftülükleri de hafta boyunca vaaz ve irşat, konferans, kan bağışı kampanyası, okullar arası bilgi yarışmaları ve huzurevi ziyaretlerinin de içinde yer aldığı çeşitli etkinlikler yapacak. İstanbul’da toplam 835 program gerçekleştirilecek. İstanbul’u 513 programla Konya, 454 programla İzmir ve 450 etkinlikle Antalya izleyecek. Batman 57, Yalova 61, Kilis ise 63 etkinlikle en az program yapan iller olacak. ANKARA Gazetemiz yazarı ve CHP İzmir Milletvekili Mustafa Balbay’la ilgili tişört taşıdığı gerekçesiyle vatandaşların alınmadığı TBMM’de, tüm milletvekillerine İslam Birliği Genel Kongresi’nin 1934 yılında aldığı kararın uygulanmasına yönelik çağrı davetiyesi dağıtıldı. TBMM Güvenlik Yönetmeliği gerekçesiyle çantasında Ergenekon davası kapsamında tutuklu bulunan gazetemiz yazarı ve CHP İzmir Milletvekili Mustafa Balbay’la ilgili “Milli irade tutuklu” yazan ve Balbay’ın fotoğrafının bulunduğu tişörtü taşıyan bir vatandaş Meclis yerleşkesi içine alınmazken, vatandaşın yanında getirdiği bu giysiye de el konulmuştu. Bir gazetecinin de Emeğin Partisi logolu bir kitapla TBMM’ye girmesine izin verilmemişti. Buna karşın TBMM’de 15 farklı derneğin bir araya gelerek oluşturduğu Ankara Sosyal Gelişim Derneği’ne ait İslami birlik çağrısı yaptığı davetiye ise bütün milletvekillerine dağıtıldı. “Sağduyulu ittifak çağrısı” başlığı taşıyan davetiyede, “Körüklenmekte olan mezhep gerginliğini engellemenin yollarından biri de İslam Birliği Genel Kongresi’nde alınan kararların günümüze uyarlanmasından geçmektedir” ifadeleri yer aldı. Davetiyede hicri takvime göre kongrenin yapıldığı tarih ve kongreden bir fotoğraf da yer aldı. TBMM’de tüm milletvekillerine dağıtılan davetiyede, şunlar belirtildi: “Haksız işgallerle Ortadoğu’da başlayan iç karışıklıklar, Kuzey Afrika ülkelerinde yaşanan devrimler, son olarak Suriye, Yemen ve Bahreyn üzerinden körüklenen mezhep ayrımcılığı zemini, Müslümanların uyanık olmasını gerektiriyor.” Davetiyede 1931’de gerçekleştirilen İslam Birliği Genel Kongresi’nde alınan kararlar ve hedefler arasında şunlar sıralandı: l Müslümanlar arasındaki işbirliğini ve genel İslam kardeşliğini geliştirmek. l Müslümanların menfaatlerini savunmak. l Müslümanlar arasındaki Hıristiyan misyonerlerin çabalarına ve kampanyalarına karşı savaşmak. ‘Çare solu birleştirmek’ Fotoğraf: OZAN YAYMAN ‘Hünkârın sözü kanun’ ‘Avrupa ister mi?’ ‘Kamuoyu sanal kavram’ Bilgisayarla çok zaman geçiren çocuklar adlarını bile düzgün yazamıyor Eğitim tabletsiz olmalı FİGEN ATALAY 7 asker şehit ama zarar 8 bin liraymış ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Hakkâri’nin Çukurca kırsalında operasyona giden birliğin geçişi sırasında el yapımı patlayıcının infilak etmesi sonucu 7 askerin şehit olmasına ilişkin Genelkurmay Askeri Mahkemesi’nde görülen davada sona yaklaşıldı. Son savunmasını yapan Tuğgeneral Zeki Es, patlayan mayının terör örgütüne ait olduğu konusunda ısrar etti. Davaya ilişkin karar 19 Nisan’da açıklanacak. Mahkeme Başkanı Hâkim Albay Mehmet Yüzbaşıoğlu, bilirkişi raporuna göre Mayıs 2009’da yaşanan patlamada Hazine zararının 8 bin 613 TL olduğunu bildirdi. Şehit erlerden Deniz Demirci’nin annesi Raziye Demirci ise sanıkların cezalandırılmasını isterken “Yüreğim paramparça. Onları urganda görmek istiyorum” dedi. Davaya ilişkin karar 19 Nisan’da açıklanacak. Milli Eğitim Bakanlığı, FATİH projesi kapsamında 5. sınıf öğrencilerine tablet dağıtımından vazgeçti ama eğitimciler, tabletin 9. sınıf öğrencileri için uygun olmadığını söylüyor. Evde yoğun biçimde bilgisayar kullanan çocuklar, kalemle adlarını bile yazmakta güçlük çekiyor. Eğitim Sen Genel Basın Yayın Sekreteri Tuğrul Culfa, Milli Eğitim Bakanlığı’nın, eğitimin sorunlarını tamamen teknolojiye indirgediğine dikkat çekerek, “Çocukların sadece teknolojik araçları kullanıyor olması eğitimin sorunlarını çözmüyor. Bakanlık, buna uygun programlar hazırlamadan sadece şov yaptı, Fatih projesi başlı başına AKP’nin şov aracıydı ve bunun altında kaldı” dedi. Anne Çocuk Eğitim Vakfı (AÇEV) uzmanları, annebabaların sınır ve kural koyması gerektiğini anımsatarak şunları öneriyor: l Bu cihazın “sizin” olduğuna dair kesin ve kararlı olun. l Oyunların, çocuğunuzun yaşına ve gelişimine uygun olduğundan emin olun. Cihazlarınızda KURAL KOYUN yaş sınırlaması varsa, aktif hale getirebilirsiniz. l Seçilen oyunların şiddet öğeleri içermemesine dikkat edin. l Okul öncesi dönem çocukları için dijital cihazların karşısında geçirilecek süre en fazla 30 dakikadır, çocuklara bu konuda sınır koymanız önemlidir. Yazmak sanattır Bilgisayar kullanımının çocukları, okumayazmadan uzaklaştırdığını, akıl ve zekâ kullanımını körelttiğini belirten Culfa, şöyle devam etti: “9. sınıfta da tablet kullanılmaması gerekir. Bilgisayar, dersleri daha kalıcı hale getirmek, pekiştirmek için kullanılmalı. Bilgisayar ana eksen haline gelirse, çocuk eğitimden uzaklaşır. Edebiyat dersinde, kompozisyon çalışmasını bilgisayarda yapmak doğru değil. Yaz mak zaten ayrı bir sanat. Ders kitapları kalkacak, hepsi e. kitap olacak deniliyor, böyle olursa çocuklar okumadan uzaklaşır.” Okullarda bilgisayar kullanımının yarar ve zararları tartışılırken, çocuklar zaten neredeyse bebeklikten itibaren bilgisayarlarla haşır neşir yaşıyor. Çok küçük yaşlardaki çocukları bile bilgisayar başından kaldırmak mümkün olamıyor.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear