14 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
5 NİSAN 2013 CUMA CUMHURİYET SAYFA KÜLTÜR LONDRA İZLENİMLERİ (1) KANSU ŞİİR ÖDÜLÜ DÜZENLENEN TÖRENLE YAZICI’YA VERİLDİ 17 ‘Kansu’nun şiiri halkın ta kendisi’ H Yangın kontrol tuşuna bastım ve şimdi roketler alevlenerek bana doğru geliyor. Lichtenstein’la savaş ve aşk Türkiye odaklı kitap fuarına hazırlanan Londra’ya, milli etkinliklerden önce geldim. Londra’da hava buz. Soluğunuz ha dondu ha donacak. Türkiye’nin sıcak gündemiyle tam bir çelişki içinde… Müzeler cankurtaran… British Museum’da Pompei ve Herculaneum antik kentlerinden buluntular; Royal Academy of Arts’ta gelmiş geçmiş belki de en büyük retrospektif Manet sergisi, önünde kuyruklar uzayan mekânlar… Ama kentteki en “popüler” sergi hiç kuşkusuz Tate Modern’deki Lichtenstein sergisi… ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Bu yılki Ceyhun Atuf Kansu Şiir Ödülü’ne “Avluda Kuş Sesleri” adlı yapıtıyla değer görülen Halim Yazıcı, ödülünü düzenlenen törenle aldı. Yazıcı’nın ödülünü Kansu’nun kızı Prof. Dr. Bahar Gökler verdi. Çankaya Belediyesi Çağdaş Sanatlar Merkezi’nde düzenlenen ödül törenine TBMM Başkanvekili Güldal Mumcu, CHP Genel Başkan Yardımcısı Perihan Sarı ve milletvekilleri Osman Korutürk ve Levent Gök ile birlikte eski Ankara Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Cemal Taluğ, Cumhuriyet Kadınları Derneği Genel Başkanı Avukat Şenal Sarıhan da katıldı. Zeynep Kırdı’nın sunduğu törende, yazar Emin Özdemir’in Ceyhun Atuf Kansu’ya yazdığı mektubu tiyatro sanatçısı Tuncer Yığcı okudu. Şair Yazıcı, ödülünü Kansu’nun kızı Prof. Dr. Gökler’den aldıktan sonra yap Fotoğraf: Necati Şavaş Kansu’nun kızı Bahar Gökler ve Halim Yazıcı. Sırılsıklam Tiyatro… Erdem Şenocak sırılsıklam tiyatro yapıyor. Seyyar Sahne’de. Değerli yönetmeni Celal Mordeniz ile birlikte. Ama sahnede tek başına. Sahneye çıktığı andan başlayarak yaptığı, sanki yalnızca bir oyun sergilemek değil, fakat seyirciye, “Tiyatro işte budur!” diye başlayan bir söylev vermek. Sessiz, ders verir gibi olmaktan çok uzak ama tiyatro özüyle dolu bir söylev. Oynadığı oyunun adı ne olursa olsun. Karşımızda önce tiyatro var. Bir de Erdem Şenocak adında, tiyatronun ne olduğunu anlatan gerçek bir “tiyatro insanı”. Böyle bir edime yalnızca “oynamak” demek, çok yetersiz. Erdem Şenocak, içinde inşa etmiş olduğu, ancak katıksız tiyatro insanlarının inşa edebilecekleri türden bir “tiyatro dünyası”ndan yola çıkarak sahnede dünyalar yaratıyor. Her gün yaşadığımızdan farklı ama ona sıkı sıkıya kenetlenmiş dünyalar. Cumhuriyet’in Pazar ekinde, Esra Açıkgöz’ün söyleşisi ile Oğuz Atay’ın “Tehlikeli Oyunlar”ını seyrettiğim geceye dönüyorum. “Şimdi size bir tiyatro anlatacağım…” diye başlamış Esra Açıkgöz söyleşisine ve sonra devamını şöyle getirmiş: “…dekorun ve müziğin, hatta neredeyse ışığın bile olmadığı sahnede koca bir dünya yaratılan bir oyun bu. Mimarları Seyyar Sahne’nin oyuncusu Erdem Şenocak ve yönetmeni Celal Mordeniz. Şenocak, bir köşede sessizce oturmuş. Herkes oturup da sahneye yöneldiğinde başka bir insan çıkıyor içinden, artık her kimse hayat verdiği. Mesela şimdi, Oğuz Atay’ın Tehlikeli Oyunlar’ındaki ‘Hikmet Benol’ o. Sadece iki salıncakla koca bir dünya kuruyor bize, elleri, ayakları, hatta her parmağı bir karakter…” 2011 Ekim’inde, TvNet’teki söyleşisinin bir yerinde Erdem Şenocak, “Bizim derdimiz herhalde öncelikle kendimizle…” demiş ve şunları da eklemiş: “Hani, derdimiz işte Türk toplumunu aydınlatmak, karanlık köşeleri aydınlığa taşımak falan gibi şeyler söylemek belki fiyakalı olabilirdi ama bizim özelde en önemli derdimiz kendimizle, sürekli olarak kendi sınırlarımızı bilmek hem de o sınırları aşmak…” Bu noktada, Sokrates’in o ünlü “Kendini bil!” çağrısına yapılan atıf hemen somutlaşıyor. Zaten Seyyar Sahne, çalışmaları bağlamında felsefeye sıkça atıfta bulunan bir topluluk. Gerek tek kişilik oyunlarında gerekse toplu gösterilerinde ve kişilik çözümlemeleri düzleminde kendini hemen belli eden derinlik de felsefe ile bu yakınlıktan kaynaklanıyor. Açıkgöz’ün söyleşisinde Şenocak, 2006 yılında girdikleri ustalaşma döneminde yaptıklarını şöyle anlatıyor: “Oyuncu tekniği üzerinde yoğunlaştık. Oyun çıkarmasak da bir, iki sene, dört beş saat düzenli prova yaptık. Ustalaşmaya yönelik bir iki adım atabilmek bizi daha fazla araştırmaya sevk etti.” Bu satırları okuyunca, bir zamanlar Sevgili Beklan Algan’ın ünlü Barba Tiyatrosu’nun beş yıl yalnızca kendi aralarında çalışma ile geçen kuruluş dönemlerini anlatışındaki heyecanını hatırladım. Ve gerçek bir “edebiyat okuru”nun her zaman hedef aramaksızın okuyuşu ile, Seyyar Sahne’nin gerçek “tiyatro insanları”nın “oyun çıkarmasalar da” sürekli çalışmaları arasında benzerlik kurdum. Başka türlü “sırılsıklam tiyatro” yapabilirler miydi? tığı konuşmada “Güzel yurduma, onun halkına, insan sevgisine onların aşklarına ve şiirlerine ihanet edenleri hiç sevmedim, sevemedim. Sizleri ve ülkemin bağımsızlığını sevgilim gibi sevdim. Kansu’nun şiiri halkın ve hayatın ta kendisidir” dedi. Törende yazarımız Işık Kansu, tiyatro sanatçıları Gaye Alacacı ve Tuncer Yığcı tarafından okunan Ceyhun Atuf Kansu şiirleri eşliğinde “Baba Özlemi” adlı sunuşunu yaptı. ‘Sanat hakkında sanat’ Pop art sanatının baş “oyuncularından” olan Roy Lichtenstein (19231997) için, ölümünden sonra ilk kez düzenlenen çok geniş kapsamlı retrospektif sergi, sanatçının tüm evrelerini, öfkesini, isyanını, araştırmalarını, eleştirisini, öteki ressamlara bakışını ve ölümüne dek geçirdiği tüm evreleri kapsıyor. Serginin düzenlenişi, netliği, açıklığı, yalınlığı ve sanatçıyı bütüncül olarak ele alışı mükemmel! Andy Warhol, Claes Oldenburg gibi Amerikan pop sanatçılarının arasında Lichtenstein’ın yeri ayrı. Onun ayrıcalığı “yüksek sanatı, sanki ucuz sanatmış gibi yeniden sunması!” Beni en heyecanlandıran bölüm “Sanat hakkında sanat” bölümü oldu. Burada sanatçının Picasso, Matisse, Mondrian gibi sanatçılarla ama aynı zamanda geçmişle de sanat tarihiyle de bir diyaloğa giriyor. Hayran olduğu ressamların eserleri üzerine parodiler üretiyor. İSTANBUL FİLM FESTİVALİ’NDE BUGÜN Şirin Pancaroğlu’yla dünyalar arasında Önceki akşam Londra’nın gözde Kültür Merkezi Kings Place’de konser salonundaydım. Salon ağzına dek dolu. Koca sahnede Şirin Pancaroğlu ve harp. Resital. Onun deyişiyle “uçuk” benim deyişimle “çılgın” bir program… Adı üzerinde “dünyalar arasında” İspanyol besteci Mudarra (16. yüzyıl) ile Mevlevi Mistik Derviş Mustafa’ya (17. yüzyıl)… Çağdaş İngiliz besteci Benjamin Britten’den gepegenç Türk besteci Barış Perker’e (d.1980) ve hocası Hasan Uçarsu’ya (1965)… Albeniz’den Piazola’ya… Birbirinden onca farklı dünyalarda, her birinde sanki kendi yuvasındaymış gibi var olabilen Şirin Pancaroğlu… Ancak en bilge, en duyarlı, en sahici sanatçıların sağlayabileceği bir içtenlik, bir ustalık, bir özgünlük… Bunlara bir de araştırmacı, denemeci, risk almaya korkmayan özelliklerini eklemesi… Konser salonundaki ahşap kaplamadan yola çıkarak “Meşe Ağacı” adlı doğaçlama eseri… Bütün bunlar Londralılara eşsiz bir konser ziyafeti yaşattı. Aynalar, gölgeler Lichtenstein, daha 60’larda soyut dışavurumcu akımdan uzaklaşıp kendi biçemini yaratıyor. Amerikan pop kültürünün imgelerini tuvale taşıyor. Çizgi romanlar, fotoromanlar, Miki Fare… Telefondan ev aletlerine, endüstri tasarımları, ilanların, reklamların dili… Güncel nesneler, satış katalogları… Bunları resimlerine katarak amansız bir eleştiri getiriyor. Tüketim yarışına başkaldırıyor… Kadına ve erkeğe yüklenen rolleri sorguluyor. Konuşma balonları içine yerleştirdiği sözcüklerle klişelere meydan okuyor. “İdeal kadın”, “ideal erkek” yetmezmiş 32. İstanbul Film Festivali’nde bugün, Victor Hugo’nun aynı adlı romanından beyazperdeye uyarlanan ve ilk gösterimi Venedik Film Festivali’nde yapılan “Gülen Adam”, yönetmen JeanPierre Ameris’in katılımıyla Atlas Sineması’nda saat 16.00’da gösterilecek. Yönetmen Pip Chodorov ile yazar ve sinemacı HeinzPeter Schwerfel ise Akbank Sanat’ta saat 16.00’daki söyleşide deneysel sinema üzerine konuşacaklar. Belgesel kuşağında, faşist İtalya dönemini anlatan “Liderin Gülüşü” filmi, Beyoğlu Sineması’nda saat 21.30’da izleyiciyle buluşacak, gösterimin ardından yönetmen Marco Becchis sinemaseverlerin sorularını yanıtlayacak. ‘Gülen Adam’ Atlas Sineması’nda n Kültür Servisi Çağdaş figüratif resmin usta ismi Neş’e Erdok, otuzuncu kişisel sergisi ile Evin Sanat Galerisi’nde izlenime açıldı. Otoportrelerinin yanı sıra insan figürünün de ön planda tutulduğu, ustaca kurgulanmış kompozisyonların ağırlıkta olduğu sergi, 4 Mayıs’a kadar görülebilir. Neş’e Erdok’un 30. kişisel sergisi n Kültür Servisi Borusan İstanbul Filarmoni Orkestrası, 11 Nisan’da piyanist Tzimon Barto’yu ağırlıyor. “Çaykovski’den Piyanoya Armağan” adlı konserde Barto, Sascha Goetzel yönetimindeki BİFO eşliğinde Çaykovski’nin “1. Piyano Konçertosu”nu seslendirecek. Konser, Haliç Kongre Merkezi Sadabad Salonu’nda saat 20.00’de başlayacak. Piyanist Tzimon Barto Borusan’da n Kültür Servisi İstanbul Devlet Opera ve Balesi (İDOB), Kadıköy Belediyesi Süreyya Opera Sahnesi’nde geçen sezon sahnelenen “Kötülüğün Döngüsü” adlı modern operayı, bu sezon da izleyiciyle buluşturacak. İlk kez 1954 yılında Venedik’te sahnelenen ve çocuklara yönelik şiddet ve taciz konularını işleyen eser, yarın saat 16.00’da Süreyya Opera Sahnesi’nde olacak. ‘Kötülüğün Döngüsü’ yeniden Kadıköy’de ‘Gülen Adam’ gibi savaşı da idealize eden anlayışa karşı çıkıyor. Birini vuran jetlerde ateşi, bombaları, canlı renkler dışında dev sözcüklerle donatıp suratımıza atıyor… Bütün bunlardan sonra, benekler, çizgilerden sonra aynalarda kendisine bakıyor. Kendisine tuttuğu aynada, bizler de kendimizi görüyoruz. Aynalarla gölgeler, çizgilerle benekler, renklerle siyahbeyazlar arasında gidip gelirken, onca bildik, onca tanıdık, onca aşina olduğumuz imgeleri, bu arada aşk ve savaş imgelerini de sorgularken buluyoruz kendimizi! Oscar ödüllü yazar öldü Kültür Servisi Oscar ödüllü senaryo ve roman yazarı Ruth Prawer Jhabvala, 85 yaşında hayata veda etti. 40 yılda 22 filmin senaryosunu yazan Jhabvala, E.M. Forster’ın romanından uyarlayarak yazdığı “Howards End” ve “A Room With a View” filmleriyle iki Oscar ödülü kazandı. “Günden Kalanlar” filmiyle 1993’te Oscar’a senaryo yazarlığı dalında aday gösterilen Jhabvala, “Heat and Dust” romanıyla 1975’te İngiltere’de ödül aldı.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear