17 Haziran 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 17 NİSAN 2013 ÇARŞAMBA 8 GÜNCEL ? Baştarafı 1. Sayfada gelenlerin sonuncusu... Yaşamı boyunca bir kez olsun klasik Batı musikisi konserine gitmemiş.. gözünü kulağını üç telli sazla açmış... …tek bir gün opera, bale izlememiş bir insanın yönettiği ülkenin yargısı da elbette ifade ve inanç özgürlüğünü 10 ay hapisle cezalandıracak. Bu karara şaşırmak neden?.. ??? Musiki dedin mi Türk musikisini Araplaştıran Orhan Gencebay’ı; “batsın bu dünyaaa!” dediği, şarkı mı, türkü mü ya da inleyen insan sesi mi, her neyse bunu örnek gösteren… …tek bir gün Nâzım Hikmet’ten, şiirlerinden söz etmeyen… Şiir dedin mi Mehmet Akif’i, kumarhaneden İslamcıl yazılar döktüren Necip Fazıl Kısakürek’i dilinden düşürmeyen… ...dinci, gerici konuşmalarını güçlendirmek için hem Mehmet Akif’i hem de Kısakürek’i ve benzerlerinin adını, şiirlerini malzeme yapan bir adamın yönetimindeki ülkenin yargısından ne bekliyordunuz? Dünya görüşünü gönül ve akıl genişliğiyle yorumlayan bir söylemine Ömer Hayyam’dan örnek alan Fazıl Say’ı beraat ettireceğini mi sanıyordunuz? ??? Yoksa, yoksa? Bir memleket düşünün; ulusdevlet yerine dindevlet getirmeyi düşleyen, her fırsatta Batı’ya değil, Doğu’ya bakan ve aklı fikri Mekke’yle tekkeyle kucaklaşmak olan bir adam ve emrindeki kadronun yönetimindeki bu ülkede yargının… …Fazıl Say gibi, Avrupa, Amerika gibi diyarlarda besteleri, piyano virtüözlüğüyle kitleleri hayran bırakan, ayakta alkışlanan bir Türk’ün söylemlerini daha geniş yüreklilik ve anlayışla karşılayacağını mı düşünüyorsunuz?.. Kuzum nerede yaşıyorsunuz? ??? Der Spiegel’e, Financial Times’a, New York Times’a ve Reuter ve AFP gibi uluslararası bir haber ajansına kadar Batı medyasında yer alan, Fazıl Say’a reva görülen 10 yıl hapis cezasıyla ilgili yorumları, haberleri... …bir yerinizi yırtsanız Edirne’den ancak turistik gezi için Batı’ya çıkan Orhan Gencebay için yazdırabilir misiniz? Batı medyası, uzun zamandır Avrupa Birliği’ne üye olmaya çabalayan Türkiye’de Fazıl Say’a reva görülen hapis cezasını, “Ülkede ifade özgürlüğüne yönelik kaygı ve korkuları ateşledi” diye yorumluyor. RTE ikide bir ortaya çıkıyor, AB’nin Türkiye’yi üye yapmaktan kaçındığını söylüyor ve bir de tehdit savuruyor: Ya alın ya almayacağınızı ilan edin! Yahu senin yönetimindeki ifade dahil bilumum özgürlüklerin kısıtlandığı bir ülkeyi neden alsınlar Avrupa Birliği’ne? Kararı kaygıyla karşıladığını açıklayan AB Komisyonu değerlendirmesinde; Türkiye’nin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları doğrultusunda ifade özgürlüğüne tam saygı göstermesinin altını acaba neden çiziyor? Çünkü AB, uzun zamandır Fazıl Say’ın ceza aldığı Türk Ceza Yasası’nın 216. maddesinin değiştirilmesini istiyor Türkiye’den! Fazıl Say olayı sözde ifade özgürlüğüne büyük önem veren hükümeti derhal harekete geçireceğine, Kültür Bakanı Ömer Çelik dışında başta Adalet Bakanı Sadullah Ergin.. sus pus! Kültür Bakanı da doğrudan Fazıl Say çapında bir sanatçının böyle bir cezaya çarptırılmaması gerektiğinin altını çizemiyor... Kerhen, “Ben kuşkusuz hiç kimsenin bir sözden dolayı yargıyla muhatap olmasını istemem” diyebiliyor. Ne ki bir kültür bakanına yaraşır bir davranışla, ifade özgürlüğünün önündeki yasal engellerin kaldırılması için hükümet nezdinde derhal harekete geçeceğini söyleyemiyor... ??? “…Milletler şahlanmış aya gidiyor / Çamurda bozkırda tozlu yollarda / Bizim Memiş (ler) hâlâ yaya gidiyor” (Âşık Daîmî’den). HABERLER CÜNEYT ARCAYÜREK Türkiye ile İsrail arasında arabuluculuk yaparak üç yıl süren Mavi Marmara krizinin sona erdirilmesini sağlayan ABD yönetimi, Ankara ile Bağdat arasındaki buzların eritilmesi için de devreye girdi. ABD Dışişleri Bakanı John Kerry’nin önce Ankara sonra da Bağdat’a ziyaretlerinde yaptığı telkinler sonuç vedi ve Türk ve Irak üst düzey yetkilileri uzun bir aradan sonra ilk kez Londra’da buluştu. Dün CNNTürk’ün duyurduğu bu gizli görüşmeye Türk tarafından Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Feridun Sinirlioğlu, Irak tarafından ise Ulusal Güvenlik Danışmanı Falih Feyyad katıldı. Görüşme yaklaşık bir buçuk yıldır Ankara ile Bağdat arasında kurulan en üst düzey diyalog özelliği taşıyor. enerji alanında Irak’ın sadece kuzeyi ile değil tüm bölgeleri ile işbirliği yapmanın iki ülkenin ortak çıkarına olduğunu ifade etmiş. Türk enerji firmalarının Kuzey Irak’taki artan faaliyetlerinin de diğer 50 yabancı şirket gibi ‘ticari’ nitelik taşıdığının altı çizilmiş. Microsoft’tan Balyoz yanıtı: ‘Calibri’ fontu 2007 AnkaraBağdat hattına da ABD destekli normalleşme: yılında üretildi ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Ankara’da görülen bir davada, Yargıtay aşamasındaki Balyoz davasını etkileyebilecek bir gelişme yaşandı. Microsoft, 2003’te hazırlandığı belirtilen Balyoz darbe planı metninde kullanılan “Calibri” fontunun 2007 yılında üretildiğini mahkemeye bildirdi. Balyoz davası sanıklarının talebiyle daha önce hazırlanan bilirkişi raporlarında, darbe planı olarak nitelenen metinde kullanılan calibri fonun Microsoft tarafından 2007 yılında üretildiği, oysa darbe metninin 2003’te oluşturulduğu kaydedilmişti. Bu iddialar resmi olarak mahkeme tarafından hiçbir zaman kabul edilmediği gibi raporlar resmi delil stasüsü kazanmadı. Bunun üzerine, davanın sanıklarından Beyazıt Karataş, Adalet Bakanlığı’na, bu uygulamalar yüzünde tazminat davası açtı. Karataş, adil yargılanma hakkının engelendiğini iddia ederek mahkemeye başvurdu. Dava ise 16. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde 200/376 Esas numarası ile görülmeye başladı. Karataş’ın avukatı Haluk Pekşen bundan sonraki gelişmeyi “Darbe planının metni olduğu söylenen belgenin yazıcı çıktıları Microsoft firmasına yollandı. Burada kullanılan yazı karakteri soruldu. Microsoft tarafından bunun Calibri fontu olduğu belirtildi. Ayrıca bu fontun 2007’de piyasaya sürüldüğü ifadesi de yer aldı. Böylece bu belge ‘resmi delil’ statüsü kazandı” sözleriyle değerlendirdi. Avukat Pekşen “TÜBİTAK raporuna göre CD’ler 2003 yılında kapandı. Öyleyse bu fontun işi ne? Yargıtay 9. Ceza’ya müvekkilimin bırakılması için itirazda bulunacağım” dedi. Maliki’ye Londra Mesajları kırılma da Suriye konusunda yaşandı. Erdoğan tüm gücünü Esad rejiminin gitmesine harcarken Maliki, İran ile birlikte Şam rejiminin yanında yer aldı. Londra buluşması izledi. Maliki de sözlerini tutsun Görüşmede Ankara’nın kaygı ve beklentilerini de dile getiren Türk heyeti, Maliki yönetiminin başta Sünni Araplar ve Kürtler olmak üzere diğer etnik ve mezhepsel gruplara taahhütlerine uymamasının bölgeyi istikrarsızlaştıran bir unsur olduğunu kayda geçirmiş. Türk heyeti ilişkilerin seyrinde, Irak hükümetinin ülke içindeki gruplara yönelik somut yaklaşımlarının belirleyici olacağını da önemle vurgulamış. Irak anayasasına uyarız Kulislerden edindiğimiz bilgilere göre, görüşmede iki taraf da ilişkileri iyileştirme niyetini ifade ederken bunun için karşılıklı ‘güven’ ortamına ihtiyaç olduğu tespitinde birleşmişler. Irak heyeti, Türkiye’nin ‘mezhepçi’ politikaları ve Irak bölgesel Kürt yönetimiyle enerji anlaşması imzalama yönündeki hazırlıklarından rahatsızlığını dile getirmiş. Türk heyeti bu kaygıyı, bölgesel Kürt yönetimiyle ilişkilerde Irak anayasasına ve toprak bütünlüğü ilkesine saygılı olduklarını teyit ederek gidermiş. tırmandı Suriye nedeniyle Kerry’nin baskısı etkiledi Krize başta karışmayan ABD yönetimi, Türkiye’nin Kuzey Irak bölgesel Kürt yönetimiyle işbirliği içinde, Maliki hükümetini dışlayan stratejik bir enerji anlaşması imzalama noktasına geldiğini görünce devreye girme ihtiyacı hissetti. ABD’nin yeni Dışişleri Bakanı Kerry, önce Ankara ardından Bağdat’ta taraflara diyalog kurmaları teşvikinde bulundu. Washington’ın ağırlığını koymasıyla, bugüne kadar Türkiye’yi ağır biçimde suçlayan Maliki’den “Türkiye ve tüm komşular ile iyi ilişkiler kurmak istiyoruz” şeklinde sürpriz bir açıklama geldi. Bunu da iki başbakanın güvendikleri isimler Sinirlioğlu ve Feyyad’ın Irak Başbakanı Nuri el Maliki ülkesindeki ABD işgali sona erdiğinden bu yana Şiilerin yönetimde etkinliğini artıran, İran yanlısı ve Ankara karşıtı politikalar benimsedi. Öte yandan Ankara’daki Erdoğan hükümetinin ‘mezhepçi’ algı yaratan bölge politikaları da krizi derinleştirdi. Irak’ta yargılanarak idam cezasına çarptırılan Sünni siyasetçi eski Irak Cumhurbaşkanı Yardımcısı Tarık Haşimi’ye önce oturma izni verilmesi ardından AKP kongresine onur konuğu olarak çağrılması bu yöndeki en belirgin adımdı. İki ülke arasında bir başka Obama ile pürüz kalmadı Londra buluşmasıyla ortaya çıkan gerçek ise şu: İsrail ile Mavi Marmara krizini bitiren özür konusunda olduğu gibi, Türkiye’nin sorun yaşadığı ikinci ülke olan Irak’la ilişkisi de ‘Washington etkisi’ ile düzeliyor. Beyaz Saray’da 16 Mayıs’ta yapılacak ObamaErdoğan görüşmesinin önündeki iki ana pürüz de artık ortadan kalkmış durumda. ‘Resmi delil’ statüsü kazandı Kuzey Irak sadece ticari Kuzey Irak ile yürütülen ilişkilerin, Türkiye’nin Irak merkezi hükümetiyle ilişkilerine hiçbir şekilde alternatif oluşturamayacağı güvencesi veren Türk heyeti, Sanık avukatları, duruşma salonuna girişte polisler tarafından darp edildiklerini söyledi Dava gergin başladı OZAN YAYMAN Savcılıktan Gök açıklaması ? SAMSUN (Cumhuriyet) Samsun’da lojmanında ölü bulunan Cumhuriyet Savcısı Murat Gök ile ilgili soruşturma sürüyor. Savcı Gök’ün odasında 6 adet boş kolonya şişesi bulunduğu, intihar etmiş olabileceğine dair çıkan haberler üzerine açıklama yapan Samsun Cumhuriyet Başsavcısı Ali Yeldan, “Murat Gök’ün kesin ölüm sebebi belli değildir. Trabzon Adli Tıp Kurumu’ndan ölümüyle ilgili gelecek olan raporu kamuoyu ile paylaşacağız. Gazetelerde çıkan, ‘odasında 6 adet boş kolonya şişesi bulunduğuna’ dair ve intihar şüphesiyle ilgili haberler gerçekdışıdır. Savcı Murat Gök, uzun süredir karaciğer yetmezliği ile ilgili tedavi görüyordu. Organ nakli sırasına dahil edilebilmesiyle ilgili işlemler yapılıyordu. Kendisi yatağında, üzerinde yorgan örtülü yatar halde ölü olarak bulundu. Bu tür iddiaların ortaya atılması üzüntü vermiştir” dedi. İZMİR Devlete ait gizli belgeleri ele geçirme savıyla açılan ve kamuoyuna “askeri casusluk” olarak yansıtılan davanın ilk duruşması gergin başladı. Sanık avukatları, girişte darp edildiklerini, kendilerine biber gazı sıkıldığını bildirdi. İzmir Barosu Başkanı Sema Pekdaş da, “Bu kadar bol sanıklı dava açılıyorsa, altyapısı da yapılmalıdır. Bu, adil bir yargılama değildir” dedi. İzmir Adliyesi Konferans Salonu’nun duruşma salonuna dönüştürülmesiyle başlayan yargılamada, 49’u muvazzaf subay olmak üzere, 79’u tutuklu toplam 357 sanık suçlanıyor. Dün başlayan duruşmada 1500 polis görev aldı. Adliye çevresine araç park ettirilmezken, bölge demir bariyerlerle çevrildi. Davayı protesto eden yaklaşık 2 bin kişilik grup, adliye çevresine yaklaştırılmadı. Duruşmanın tutuklu sanıkları, adliyenin otoparkında oluşturulan nezarethanede tutuldular ve buradan duruşma salonuna getirildiler. Türkiye AİHM’de mahkum oldu Yaşam hakkı Fotoğraf: HİCRAN ÖZDAMAR ihlal edildi Haber Merkezi Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), 12 korucunun gözaltında kaybedilmesi ile iki köylünün öldürülmesine ilişkin dün verdiği kararla, Türkiye’yi “işkence yasağını, yaşam hakkını, özgürlük ve güvenlik hakkını ihlalden” mahkum etti. AİHM, Hakkâri’nin Şemdinli ilçesindeki Ortaklar köyünün Ormancık mezrasında 24 Temmuz 1994’te yapılan askeri operasyona ilişkin iddialara yönelik kararını verdi. İddialara göre, mezraya gelen askerler, çoğu köy korucusu olan erkekleri meydanda topladı ve çırılçıplak soyarak dövdü. Meydana gelmeyi reddeden Kerem İnan’ın herkesin gözü önünde öldürüldüğü, jandarmanın mezradaki evleri yaktığı, köylüler Cemal Sevli, Reşit Sevli, Aşur Seçkin, Salih Şengül, Yusuf Çelik, Naci Şengül ve Kemal İzci’nin Derecik askeri üssüne götürüldüğü öne sürüldü. O sırada mezraya gelmekte olan iki otomobilde bulunan Hayrullah Öztürk, Abdullah İnan, Mirhaç Çelik, Seddik Şengül, Casım Çelik ve Hurşit Taşkın’ı da gözaltına alan jandarmanın araçları da yaktığı iddia edildi. Gözaltına alınan köylülerden bir daha haber alınamadı. Yaşanan olayların ardından korucu ve köylülerin yakınları suç duyurusunda bulunurken 10 Eylül 2002’de de AİHM’ye başvuru yapmıştı. Başvuruyu inceleyen AİHM dün Türkiye’yi, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) “işkence yasağını, yaşam hakkını, özgürlük ve güvenlik hakkını” düzenleyen maddelerini ihlalden suçlu buldu. Türkiye başvuruculara toplam 800 bin Avro manevi tazminat, masraflar için de 5 bin 200 Avro ödeyecek. Avukatlar ile jandarma arasında gerginlik Saat 09.00’da başlaması gereken duruşma, avukatların duruşma salonuna girişte yaşadıkları olay nedeniyle saat 10.30’da başladı. Avukatlar, Mahkeme Başkanı Atilla Rahman’a, karşılaştıkları darp olayını aktardılar. Rahman ise, suç duyurusunda bulunulabileceğini söyledi. Adliye dışında toplananların gerçekleştirdiği protesto eylemlerinden yükselen seslerin ulaştığı duruşma salonunda sıkı önlemler alındı. Çevik kuvvet timinin kapısında beklediği duruşma salonuna girişte, avukatlar ve basın mensupları XRay cihazlarından geçirildi, tek tek kimlik tespitleri yapıldı. Duruşma başlamadan önce avukatların müvekkilleriyle konuşmaları jandarma tarafından engellendi. Bu konuda avukatlarla jandarmalar arasında gerginlik yaşandı. Sanıklar, bu gelişme üzerine avukatlara alkışlı destekte bulundu. Duruşma salonuna alınacak avukatlar listesinde olmayanlar, zaman zaman polisle tartıştı. İzmir Barosu Başkanı Sema Pekdaş ve yönetim kurulu üyeleri de gerginliği önlemeye çalıştı. Pekdaş, “Bu kadar bol sanıklı dava açılıyorsa, altyapısı da yapılmalıdır” diyerek şu görüşlere yer verdi: “Avukatlara tebligat çıkarılıp duruşman var diye çağırıyorsun. Ama buraya gelince de listede adın yok diye içeri almıyorsun. Talimatla ifadesi alınan sanıkların duruşmaya gelmemesi gibi bir lüksü olmaz. Talimatla ifadesi alınırken ‘Mahkemede de ifade vermek istiyorum’ dediyse, burada da dinlenmek zorunda. Tutuklu sanıkların ne dediklerini, duruşmaya gelip dinlemek zorundadır. Bu yargılama adil bir yargılama değildir. Ceza mahkemesindeki yargılamalar alenidir. Kimsenin hakkı kısıtlanamaz. Duruşma bütünlüğünün ihlal edilmesi söz konusudur. Bu kabul edilebilir bir durum değildir.” Duruşmayı, CHP İzmir milletvekilleri Mustafa Moroğlu, Erdal Aksünger, Musa Çam, Alaattin Yüksel, Hülya Güven, Muğla milletvekili Nurettin Demir, Çorum milletvekili Tufan Köse, Manisa milletvekili Özgür Özel de izledi. Özel, girişte yaptığı açıklamada, “Biz CHP milletvekilleri olarak bu davayı izlemeye geldik. İlk günden itibaren du davayı takip ediyoruz. Bu davanın Balyoz, Ergenekon, 28 Şubat gibi di ğer siyasi davalardan farklı olarak bir son hesaplaşma, kapanış davası olarak görüldüğünü düşünüyoruz” dedi. Davayı protesto eden ve tutuklu sanıklar için özgürlük isteyen İşçi Partisi, Atatürkçü Düşünce Derneği şubeleri, Türkiye Gençlik Birliği ve Mustafa Balbay’a Özgürlük Girişimi’nin üyeleri de duruşma nedeniyle trafiğe kapatılan yolun karşısındaki noktada toplandı. Öte yandan Türkiye Gazeteciler Federasyonu Genel Başkanı Atilla Sertel, salon darlığı gerekçe gösterilerek sadece 10 gazetecinin davayı izleyebilmesinin, basın özgürlüğüne aykırı olduğunu vurguladı. Milli Savunma Bakanlığı ödeyecek Askerde intihara tazminat kararı Haber Merkezi Askeri Yüksek İdare Mahkemesi, 2009 yılında askerlik görevini yaparken intihar sonucu öldüğü öne sürülen er Murat Oktay Can davasında kusurlu bulduğu Milli Savunma Bakanlığı’nı (MSB) tazminata mahkum etti. Baba Oktay Can’ın suç duyurusuyla incelenen davada, er Murat Oktay Can’ın üstlerinin ve dolayısıyla MSB’nin kısmen kusurlu olduğuna kanaat getiren mahkeme, yasal faizi de ayrıca hesaplanmak kaydıyla MSB’nin aileye 6 bin 500 lira maddi ve manevi tazminat ödemesine karar verdi. Baba Oktay Can, “Yüksek mahkeme oğlumun şehitliğini vermezse konuyu hem Anayasa Mahkemesi’ne, hem de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne taşıyacağım” dedi. Oktay Can, “oğlunun intihar etmediği, cinayete kurban gittiği” yönündeki iddiasını sürdürdü. Zamanaşımı durdu ? ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) 8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın ölümünün üzerinden tam 20 yıl geçti. 17 Nisan 1993’te hayatını kaybeden Özal’ın ölümü şüpheli bulunurken, buna ilişkin soruşturma 20 yıllık zamanaşımı tehlikesine girmişti. Fakat Ankara Başsavcılığı’nın hazırladığı iddianame, “zamanaşımı” endişesini ortadan kaldırdı. Ankara 13. Ağır Ceza Mahkemesi, Cumhuriyet Savcısı Kemal Çetin’in gönderdiği iddianameyi kabul etti. İddianamede, TCY’nin, “cumhurbaşkanına suikast”a ilişkin 156. maddesi kapsamında suçlanan emekli Tuğgeneral Levent Ersöz hakkında ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası isteniyor. İHD’den asker intiharlarına tepki İstanbul Haber Servisi İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi kışlada yaşanan asker ölümlerini protesto etti. Üsküdar’daki Selimiye Kışlası önünde toplanan İHD üyeleri, AKP iktidarı süresince 965 askerin intihar ettiğini belirterek “Yaşanan ölümlerden birinci derecede sorumlu olan askeri ve sivil yetkililer sorumsuz ve ciddiyetsiz davranmakta, akıl almaz açıklamalarla halkı oyalayıp olayların üstünü örtmeye çalışmaktadırlar” dedi. İHD üyeleri dün Selimiye Kışlası önünde bir araya gelerek “şüpheli asker ölümlerine” tepki gösterdi. “Kışlalarda şüpheli asker ölümleri son bulsun” pankartı açan grup burada bir basın açıklaması yaptı. İHD İstanbul Şube Başkanı Ümit Efe, ölenlerin büyük bir çoğunluğunun Alevi ve Kürt kökenli yurttaşlar olduğunu öne sürdü. Fotoğraf: CANAN COŞKUN
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear