17 Haziran 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA Savcıdan skandal hata Savcılık, Aygün ailesinin 1 Eylül’de Emniyet’e gözaltında olduğunu iddia ettiği şüpheli polisi öldürmeye gittiğini savundu. Ancak Emniyet, polislerin 31 Ağustos’ta serbest bırakıldığını bildirdi CHP’DEN BALYOZ TUTUKLULARI RAPORU ALİCAN ULUDAĞ 6 HABERLER CUMHURİYET 7 ŞUBAT 2013 PERŞEMBE Ricciardone’nin ‘Şifreleri’ ABD Büyükelçisi Ricciardone damardan Silivri yargılamaları konusuna girdi. Bugüne kadar, gazetecilerin üzerindeki baskıya ve basın özgürlüğünün önemine değinmekle yetiniyordu. Askerler için “onlara ülkeyi koruma görevi verilmiş, hapse kondular” dedi. Milletvekilleri için “suçları belli değil”, eski YÖK Başkanı Kemal Gürüz ve rektörler için “tam anlaşılmayan suçları için çok uzun süredir demir parlaklıklar ardında”, öğrenciler için “şiddet içermeyen gösterileri için içerideler”, “ABD ve Avrupa mahkemelerinin bunu anlaması zor olacak” ifadelerini kullandı... Büyükelçinin bu açıklamaları yoruma muhtaç. Çünkü “bizim bu işlerde parmağımız yok, biz adalet, hukuk ve demokrasiden yanayız” profili çiziyor... Şimdi didikleyelim durumu. ??? 1) Büyükelçi, Erdoğan’ın Silivri’deki yargılamalar üzerine yaptığı açıklamaların ardından konuştu. Başbakan, milletvekilleri de tutuksuz yargılanabilirler, demişti... Erdoğan bu konudaki konuşmasıyla Ricciardone’a adeta yol açtı denebilir. 2) Erdoğan, Silivri yargılamalarının başsavcısıydı. CHP’yi, onları milletvekili adayı göstermekle eleştirmiş ve serbest bırakılması önerilerine karşı Nuh demiş peygamber dememişti... 3) Silivri’deki vahşi arena sahnesi, iktidar ortaklarınca (RTE ve cemaat) ve arkalarında ABD desteği ile kurulmuştu. Amaç, Ordu’yu, muhalefetin öncü kesimlerini şüphesiz ki dağıtmak, teslim almak ve iktidarın önünde, özellikle devlete bağlı başka hiçbir güç odağı barındırmamaktı. RTE bunu bütün toplumsal güç odaklarını temizlemek ve her şeyi kendine bağlamak biçiminde ileri düzeye yükselterek uyguladı. 4) Gelinen noktada RTE amacına ulaşmıştır. Hatta istenenin de ötesine geçilmiş ve ordu bu kez dağılmaya yüz tutmuştur. 110 pilotun ve subayların hızla yayılan istifaları, deniz kuvvetlerine atanacak amiralın bulunamaması... Subaylarda yurt sevgisi ve askerlik motivasyonunun dibe vurması... Bunun da ötesinde, cemaatin ordu içinde ciddi örgütlenmesi ve buradan da RTE’ye karşı bir kuşatma havasının doğması... RTE için, bu siyasi davaları artık bir şekilde sonlandırma zamanının geldiği düşüncesini doğurmuşa benzer. 5) Başsavcı, yargıya başsavcılıktan çekildiği ve cüppesini çıkardığı mesajını vermektedir! Şimdi devlet içinde buna uygun düzenlemelerin yapılacağı sürece giriyoruz gibi. 6) Artık önünde ulaşması gereken çok önemli başka hedefler var: İlki, artık neredeyse tamamı açıklanmış olan başkanlık anayasasını Meclis’e sunmak ve 330 oyu almak. Arkasından, sonbaharda anayasa referandumu gündeme gelecek... 2014 Mart ayında yerel seçimler, ağustosta da artık Cumhurbaşkanlığı mı olur başkanlık mı olur, seçimi. 7) Bu programla, amaca ulaşmış bir Silivri artık beraber yürümez. Meclis’te Kürtlerle (APO ile) oluşturulacak yeni anayasa ittifakı gündeme geleceği için de yürümez. 8) Ayrıca “Türkiye’nin en iyi ihraç malı ordusudur” (Soros) efsanesi de yeniden ayağa kaldırılmalı. RTE’ye ordu gerekli, artık arındırıldığına göre, ABD’ye de hinihacette kullanmak üzere gereklidir. 9) Ricciardone de RTE ile aynı fikirdedir. Silivri yargılamaları amaca ulaştığına göre artık hukukmukuk seslerini çıkarmanın zamanıdır. Hukukun, yargının, yasaların paramparça edildiği Silivri arenasının arkasındaki en önemli iki güç geriye doğru adım atıyor. Eşzamanlı olarak! Silivri ile baş başa kalan ise bu ortamı koklayamayan cemaattir. O kadar söyledik kendilerine! Cemaatin bu tutumu, sırtında yumurta küfesi taşımamasından kaynaklanıyor. Onlar sadece mümkün olduğu kadar çok tepe örgütlenmeleriyle meşgul. Ama, RTE’nin yeni anayasa önerisindeki temyiz mahkemeleri, onların yüksek yargı / mahkemedeki örgütlenmelerini de dağıtacak niteliktedir. Bütün yüksek mahkemeler Tayyip Erdoğan’a!! Slogan budur. Parantez içi belirtelim ki, RTE her şeyin şekli olarak var olduğu ama bu şekli yapının bütünüyle kendisine bağlı olduğu bir devlet ve toplum düzeni projesini hayal ediyor! 10) Ricciardone, RTE ile hemfikir mi? Bence hayır. Bu ayrı bir yazı konusu. Mesela RTE’nin Irak’ı parçalama girişimiyle ve Suriye politikası ile hemfikir değil. ABD’nin gönlünde, daha uysal ve daha işbirliğine yatkın bir lider yatıyor (kim acaba?!). Büyükelçinin sözlerini, biraz RTE’ye karşı da yorumlarsanız yanlış olmaz. ??? Özet: İki üç gündür yazdığım gibi, RTE yeni duruma / sürece girdi. Üç yazı önceki Şiddetli Bir 2013 yazıma yeniden bakıverin... 60 saniye savunma 18 yıl ceza ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Silivri Cezaevi’nde bulunan Balyoz davası hükümözlü tutukluları, kendilerini ziyaret eden CHP milletvekillerine başbakanın tutuklu generallerle ilgili sözleriyle ilgili olarak “Samimiyse gerekçeli karar denetlensin. HSYK görevini yapsın” dediler. Tutuklu askerler, Donanma Komutanı Nusret Güner’in istifasını ise “onurlu bir davranış olarak gördüklerini” söyledi. CHP milletvekilleri Veli Ağbaba, Özgür Özel, Nurettin Demir ve Melda Onur’dan oluşan Cezaevleri İnceleme ve İzleme Komisyonu üyeleri 4 Şubat günü Balyoz hükümözlü tutukluları ile görüştü. Görüşmeyle ilgili hazırlanan raporda şu değerlendirmelere yer verildi: Balyoz tutukluları, tutuklama sürelerinin uzunluğunun ötesinde temel sebebin yargılanma sürecindeki hukuksuzluk ve haksızlıklar olduğunu vurguluyorlar. Buradaki hukuksuzluğun diğer büyük davalarda da geçerli olduğunu söylüyorlar ve şöyle diyorlar: “Cumhurbaşkanı, Meclis Başkanı, TBMM, özellikle basın bu süreçten sorumludur demektedir. Muhsin Yazıcıoğlu ve Turgut Özal’ın ölümlerinde kuşkuları ortadan kaldırmak için hassasiyet gösteren Cumhurbaşkanı bu konuda da hassasiyetini göstermelidir.” Görüşülen askerlerden Yurdaer Olcan, “Seminere katılmayan ve yargılanan subayların bile seminerde suç var mı diye şüphesi vardı. Dinleyince onlar da bu tezgâhın içinin boş olduğunu ve bunun TSK’yi yok etmenin bir aşaması olduğunu anladılar” diyor. Olcan, Başbakan’ın sözleriyle ilgili olarak “Gerekçeli karardaki rezaleti, hukuk faciasını görünce böyle konuştu” görüşünü dile getiriyor. Emekli Tuğgeneral Mustafa Korkut Özaslan “60 sn. savunma yaptım, 18 yıl ceza aldım, Terörle mücadele ederken terörist olduk. Devletin mayın tarlasına girdim, sağ kurtuldum. Bu yalan tarlasından sağ çıkamadım” diyor. Emekli General Kadir Sağdıç, “Gerekçeli karar bir rezalet belgesidir. Başbakan samimi ise bunu denetlesin. Burada yaşanan haksızlıklar ne Kafka’nın romanına sığar ne de başka bir şeye” diyor. Koramiral Mehmet Otuzbiroğlu, “Ben bunu bir süreç (dış kaynaklı planlanan) olarak değerlendiriyorum. TSK bu sürecin hedefi oldu. Bu noktada PKK için uygulanmak istenen bir af ile dışarı bırakılmamız bizim için zuldür ve kabul edilemez. Bu süreçte asıl hedeflere varmanın altyapısı oluşturulmaktır. Bu hedefler; 1 Yeni anayasanın şekillendirilmesi, 2 Ortadoğu’nun yeniden yapılandırılması ve 3 Başkanlık sistemine geçiştir” diyor. Tümamiral Mehmet Fatih Ilgar “Deniz Kuvvetleri’nin 10 yılını tasfiye ettiler. Tüm davalarda hukuksuzluk var. KCK’liler de boşa yatıyor” diyor. ANKARA Keçiören’de polis kurşunuyla ölen Cem Aygün’ün kardeşleri hakkında Emniyet önünde yaptıkları protesto nedeniyle açılan “adam öldürmeye teşebbüs” davasında skandal bir “hata” ortaya çıktı. Davayı açan savcılık, iddianamede Aygün’ün ailesinin 1 Eylül günü Ankara Emniyeti’ne geldiği ve amaçlarının da o gün gözaltında bulunan şüpheli polisi öldermek olduğunu savundu. Ancak Ankara Emniyetinden mahkemeye gönderdiği yanıtta şüpheli polisin bir gün öncesinden serbest bırakıldığını kaydetti. Savcının bu hatası yüzenden Aygün ailesi fazladan 20 yıl hapis cezasıyla yargılanıyor. Cem Aygün adlı genç, 30 Ağustos günü dur ihtarına uymadığı gerekçesiyle polisin açtığı ateş sonucu hayatını kaybetti. Skandallar zinciriyle başla yan soruşturmada şüpheli iki polisin gözaltına alınmadan önce hazırladığı “olay tutanağı”nın saati 12.00 olarak kayıtlara geçti. Oysa, bu cinayet nedeniyle sorgulanan polisin ifadesi 12.15’te sona erdi. Şüpheli polisler için gözaltı kararı ise olaydan 5 saat sonra verildi. Polisler, savcı tarafından serbest bırakıldı. Bunun üzerine Aygün’ün 7 kız kardeşi, 1 Eylül’de bilgi almak ve olayı protesto etmek için Ankara Emniyet Müdürlüğü’nün önüne gitti. Kapıdaki nöbetçi polislerin izin vermemesi üzerine arbede yaşandı. Emniyet’in şikâyeti üzerine Ankara Savcısı Hatice Çetin, Cem’in 6 kız kardeşi, eniştesi ve yeğeni hakkında “basit yaralama, görevi yaptırmamak için direnme” gibi suçların yanında bir de “adam öldürmeye teşebbüs” iddiasından dava açtı. Ailenin Emniyet’in önüne gitmesini adeta bir örgüt faaliyetiymiş gibi anlatan savcı Çetin, iddianamesinde cezası 20 yıl hapis olan adam öldürmeye teşebbüs suçun dayanağını ise iki polisin 1 Eylül günü gözaltında bulunmalarını gösterdi. İddianamede, “Şüphelilerin kardeşlerinin ölümüne neden olmak ve olay tarihinde Emniyet müdürlüğünde nezaret aldında tutulan şüpheli polis memurunu, yaptığı bu olay nedeniyle onu öldürmek için Keçiören ilçesinde buluştukları” ifade edildi. Ankara Emniyet Müdürlüğü’nden davanın görüldüğü Ankara 8. Ağır Ceza Mahkemesi’ne dün gelen yanıtta şüpheli polislerin 1 Eylül günü Emniyet’te gözaltında olmadıklarını, 31 Ağustos günü serbest bırakıldıklarını ifade etti. Yine Keçiören Emniyet Müdürlüğü de aynı yanıtı mahkemeye gönderdi. Ailenin avukatlarından Murat Yılmaz, savcı Hatice Çetin hakkında HSYK’ye suç duyurusunda bulunacak. CEZA ERTELENDİ İşkenceci polislere takdir indirimi! Eski komutanlar cenazede buluştu “Ergenekon” davasının tutuklu sanıklarından emekli Orgeneral Hurşit Tolon, kayınvalidesi Selime Nihal Otmar’ın (94) cenaze törenine katıldı. Kadıköy’de Şifa Camisi’ndeki cenaze törenine, emekli Orgeneral Hurşit Tolon, eşi Ayla Tolon, oğlu Tolga Tolon, kardeşi Bülent Tolon, eski Genelkurmay başkanları Yaşar Büyükanıt ve Hüseyin Kıvrıkoğlu ile emekli orgeneraller İsmail Koçman, Tuncer Kılınç ve diğer yakınları katıldı. Camiye cezaevi aracıyla getirilen Tolon, burada taziyeleri kabul etti. Tolon gazetecilere yaptığı açıklamada, “Bulunduğumuz şartlar sebebiyle parçalanmış aile düzeni içerisinde son görevimizi yerine getirdik” Bu arada cenaze törenine, “Ergenekon” davasının tutuklu sanıklarından eski Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral İlker Başbuğ da çelenk gönderdi. Cenaze namazı öncesinde Tolon, Büyükanıt ve Kıvrıkoğlu bir süre sohbet etti. (Fotoğraf: SERKAN YILDIZ) ANKARA (AA) Atılım gazetesi muhabiri Şenol Gürkan’a, gözaltına alındığı 2001’de işkence yaptığı ileri sürülen Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü’nde (TEM) görevli 4 polis memuru 10’ar ay hapse çarptırıldı. Yargıtay’ın haklarındaki mahkumiyet hükmünü usul yönünden bozmasının ardından Ankara 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde tekrar görülmeye başlanan davada mahkeme heyeti kararını açıkladı. Sanıklar, suç tarihinde yürürlükte bulunan ve lehlerine olan 765 sayılı TCK’nin “Hükümet memurları tarafından efrada karşı yapılacak suimuameleler” başlıklı 243/1. maddesi uyarınca 1’er yıl hapis cezasına çarptırdı. Sanıklar hakkında takdiri indirim uygulayan mahkeme, bu cezayı 10’ar ay hapse çevirdi, sanıklara verilen hükmün açıklanmasını da geri bıraktı. Kalp kapakçığı enfeksiyon kapan Ergin Saygun bugün ameliyat olabilir ‘KCK’liler de boşa yatıyor’ Saygun yoğun bakımda ANKARA / İSTANBUL (Cumhuriyet) Balyoz davası kapsamında tutuklu bulunan yaklaşık 150 asker, dosyanın temyiz edildiği Yargıtay’a başvurarak tahliye talebinde bulundu. Davadan 18 yıl hapis cezasına çarptırılan emekli Orgeneral Ergin Saygun’un sağlık durumu da kötüye gitiyor. Saygun’ın kızı Ece Saygun, “Hastane ‘tahliye etmeniz lazım virüs kapabilir’ demişti. Tahliye edilmedi. Virüs kaptı ve kalbine yerleşti” dedi. Vardiya Bizde Platformu üyeleri ile tutuklu askerlerin avukatları, dün tahliye başvurusunda bulunmak amacıyla Yargıtay Başsavcılığı önünde buluştu. Yargıtay önünde çevik kuvvetin gelmesine şaşıran aileler “Bu kadar hazırlık bizim için mi? Bu kadar mı tehlikeliyiz?” diye tepki gösterdi. Avukatlar, yaklaşık 150 tutuklu için tahliye dilekçesi verdi. Yargıtay önünde açıklama yapan avukat Ali Fahir Kayacan, mahkemenin; cezanın miktarı dikkate alındığında adli kontrol hükümlerinin yetersiz kalacağı gerekçesiyle tutukluluğun devamına karar verdiğini belirterek “Mahkeme, Meclis iradesini yok saymıştır” dedi. Saygun’un sağlık durumu da gittikçe kötüleşiyor. Saygun’un kızı Ece Saygun, Twitter’da şunları yazdı: “Babamdan haberler kötü. Aldığı enfeksiyon kalbine yerleşmiş. Bir an önce ameliyat lazım, yoksa bu sefer de böbrek yetmezliğine girer diyorlar ama ameliyatı da kaldırır mı meçhul. Hastane ‘tahliye etmeniz lazım virus kapabilir’ demişti. Mahkeme tahliye etmedi. Virüs kaptı ve kalbine yerleşti. Demek cinnet böyle bir şey. İstanbul’a dönüyorum. Sinirden mi, endişeden mi bilmem, ellerim titriyor! Yarın (bugün) hastanede konsey toplanıp ne yapılacağına karar verecekmiş. Bütün bunlar olurken babamın en büyük derdi ‘annene sevgililer günü hediyesi aldın mı’(?)” Saygun’un avukatı Sedat Küçükyılmaz, Saygun’un yoğun bakıma alındığını açıkladı. Küçükyılmaz “Saygun iki kere kalp kapakçığı ameliyatı olmuştu. Durumu riskliydi. Enfeksiyon kapınca da kalp kapakçığının üzerinde bir virüs oluştu. Virüs nedeniyle kapakçığın kopma tehlikesi var. Bu durumda tehlike oluşturuyor. Ölüme götürebilir” dedi. Küçükyılmaz, Saygun’un bugün ameliyat edilebileceğini söyledi. İstanbul Barosu, açılan davanın siyasi olduğunu belirtti ‘Sıra avukatlara geldi’ İstanbul Haber Servisi İstanbul Barosu Başkanlığı, baro yöneticilerine yönelik “yargı görevini etkilemeye teşebbüs” davasının siyasi bir dava olduğunu belirterek “Bu yargılamanın bir hukuk direnişi olacağı ve bu şekilde tarihe geçeceği, saf hukuk ile ‘Silivri hukuku’ arasındaki mücadeleye sahne olacağı kuşkusuzdur” dedi. Baronun internet sitesinde yer alan açıklamada, “Söz konusu dava, Balyoz davasının 6 Nisan 2012 tarihli celsesinde, mahkemeden, adil bir yargılama yapılmasını, usul kurallarına uyulmasını ve avukata hakkı olan saygının gösterilmesi talebinde bulunmamız sonucunda açılmıştır” denildi. İddianamede Konya Barosu’nun “ihbar edenler” arasında yer aldığına dikkat çekilerek “Anılan dava, hukuki olmaktan uzak, tamamen gözdağı, sindirme ve yıldırmaya yönelik, maksatlı ve konjonktürel bir davadır. Adalet Bakanlığı’ndan izin dahi alınmamıştır” ifadelerine yer verildi. Baronun, İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi’nden, Balyoz davasının esasına yönelik hiçbir ifade ve talebinin olmadığı vurgulanarak “Bizim, yargıya ‘gerekeni söyleme’ gibi bir konum ve nüfuz gücü, altlıküstlük ilişkimiz yok. Durum bu kadar açıkken anılan davanın hukuki olduğunu söyleyebilmek mümkün değildir. Bu dava tamamen siyasi bir davadır” denildi. Yargının dizayn edilmesinden sonra sıranın avukatlara ve barolara geldiği vurgulanarak şu tespit yapıldı: “Avukatların soyut iddia ve isnatlarla hukuka aykırı olarak aranmaları, tutuklanmaları gibi, bu dava da aynı sürecin bir parçasıdır. Aslında yargılanacak olan avukatlık mesleği ve savunmadır. Esasen yargı kendisini yargılayacaktır. 12 Eylül darbesinden sonra askeri dikta rejiminin yargıladığı İstanbul Barosu’nun o dönemki başkanı Orhan Adli Apaydın’dan sonra ilk kez ‘ileri demokrasi’ de bir baro başkanı ve yöneticileri yargılanacaktır.” Günay: Sultanahmet’e bile AVM yaparlar ‘Yargı kendini yargılayacak’ Irmak cezaevine annesi hastaneye MARDİN (Cumhuriyet) KCK ana davasından tutuklu bulunan Şırnak Milletvekili Selma Irmak, babası Yusuf Irmak’ın cenazesine katılmak için 2 gün izinli çıktığı cezaevine dün sabah döndü. Kızıltepe’de taziyeleri kabul eden Irmak, önceki gün de Derik ilçesinin Direkli Köyü’nde babasının mezarını ziyaret etti. Irmak, izin süresinin dolması üzerine dün sabah Diyarbakır E Tipi Cezaevi’ne döndü. Irmak’ı evinin önünde toplanan yakınları uğurlarken duygulu anlar yaşandı. Irmak’ın sarıldığı annesi Emine Irmak, kızı cezaevi aracına binerken “Yavrum, ceylanım gitme, beni yalnız bırakma” diye gözyaşları döktü. Anne Irmak, cezaevi aracının ayrılması sırasında da baygınlık geçirince yakınları tarafından hastaneye götürüldü. (Fotoğraf: BURAK AKBULUT/AA) Haber Merkezi Eski Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, “İstanbul’da değil Taksim Meydanı’na, Sultanahmet Meydanı’na AVM yapacak bir yaklaşım var. İnşaat faaliyeti çok hızlı gidiyor. Tarihi dokuyu koruma konusunda biraz geriden gidiyoruz. Bunu kendimi de katarak söylüyorum” dedi. Katıldığı televizyon programında gündeme ilişkin açıklamalarda bulunan Günay, ABD’li Sarai Sierra’nın öldürülmesi ile gündeme gelen İstanbul surlarının korunmasına ilişkin olarak İstanbul Büyükşehir Belediyesi ile ortak çalışmalar yapıldığını ancak sonuç alamadıklarını söyledi. Günay, İstanbul’daki surların ve tarihi yapıların “insanlığın emaneti” olduğunu belirterek “İstanbul’da inşaat hamlesi, imar ve ihya hamlesinin biraz önünden gidiyor” dedi.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear