17 Haziran 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
7 ŞUBAT 2013 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA Temel vergi bilgisidir. VerBeş yıllık vergilendirgilendirme süreci vergiyi dome zamanaşımının son ğuran olayla başlar ve dört gününde, hatta o güönemli aşamayı içerir. Buna nün akşamında, işyerinda “4 T” kuralı denilir. Tarh, de veya ikametgâh adretebliğ, tahakkuk ve tahsil... sinde bulunamayan müBu aşamalar usule uygun kelleflerin kapısına bigerçekleşmezse vergilendirle, vergilendirmeyle ilgili me süreci de tamamlanmakâğıtların bırakıldığı, anmış olur. Yani devlet verginin cak bu kâğıtların dayaalacaklısı, dolayısıyla mükelnağı olan belgelere teblef de verginin borçlusu olaligat işleminde yer verilmaz. mediği oluyor. Yargı orVergilendirme süreci özetganları da 7201 sayılı le bize şunu söyler: HesaplaTebligat Kanunu hükümgünlerinde vergi veya cezayı, zamanan vergi veya ceza usulüne lerine aykırılık nedeniyle uygun mükellefe bildirilmezse, o vernaşımına uğratmamak için VUK dükararı bozuyor. gi tahakkuk etmez, yani kesinleşemez zenlemeleri göz önünde bulundurulYargı bu durumun, anayasanın 36. ve tahsil edilebilecek aşamaya gelme madan vergi ve ceza ihbarnamelerinin maddesiyle güvence altına alınan hak miş olur. hatalı tebliğ edilmesiyle karşılaşıyoruz. arama özgürlüğüyle bağdaşmadığı Bu nedenle sürecin en önemli aşaTeselli olarak vergi idaresinin uyma görüşünde. Özellikle vergi ve ceza ihması “tebliğ”, yani mükellefe bildirim dığı bu düzenlemelere yargı organları barnamelerinin tebliğinde ilgili dayadir. Nitekim, Vergi Usul Kanunu (VUK) nın uyduğunu ve kararlarını bu doğrul nak olan vergi inceleme raporlarının tuda verdiğini de vurgulayalım. Tebtebliği, “vergilendirmeyi ilgilendiren mükellefe tebliğ edilmemesi, hak arave hüküm ifade eden hususların yetki liğin hatalı olması, yargı organları tama özgürlüğünü kısıtlayıcı bir uygulali makamlar tarafından mükellefe veya rafından usul yönünden bozma nede ma olarak değerlendiriliyor. ceza sorumlusuna yazıyla bildirilmesi” ni kabul ediliyor. Olayın ayrıntısı, yaAnlaşılıyor ki hatalı tebliğler aslınşeklinde tanımlamış ve tam 17 madni esası hiç tartışılmadan usule uygun da zamanaşımı baskısından kaynakdesini bu konuyu ayrıntılı bir şekilde olmayan tebliğe dayanan tarhiyat işlanıyor ve vergi idaresi de bunun farlemleri ortadan kaldırılıyor. düzenlemek için ayırmış. Tebliğ işlekında. Bu nedenle elektronik tebliğin minin kimlere yayasal altyapısıpılabileceği, tebliğ nın oluşumu da yöntemleri, adresdevrede. Malilerinde bulunmaye Bakanlığı, şu yanlara ne şekilde anda elektroişlem yapılacağı ve nik tebliğ yapVefat eden SSK’li kocasından benzeri birçok komak için geredul aylığı alan eş, Emekli Sandığı nu ayrıntılı ifade ken yetkiSORU CEVAP emeklisiyken ölen babasından yetim edilmiş. ye sahip. Sorularınız için malicozuaylığı alabilir mi? Ali Gümüşay m6ismmmo.org.tr adresine Ancak, vergi O zaman, Memur yetim kızları evlenmediği mail atabilirsiniz. Tüm sorular idaresinin bu aybir an önce ve memuriyet yapmadığı sürece eposta ile tek tek rıntılara bakmaelektronik tebaylık alır. cevaplanacaktır. dan tebliğ işlemleliğe başlanmalı ri yaptığına üzüleve hatalı tebliğrek şahit oluyoruz. lerden mükellefÖzellikle yılın son ler kurtarılmalı. 13 Kimler iş güvenliği uzmanı olabilecek? İş sağlığı ve güvenliğinde 2013 yılı düzenlemeleri, gözleri bu yeni alana çevirdi. Kimler iş güvenliği uzmanı olabilecek, hangi meslek grupları avantajlı iyi analiz etmek gerekiyor. İşverence görevlendirilecek iş güvenliği uzmanlarının görev yapacakları işyerlerine göre; bütün tehlike sınıflarını kapsama alan (A), az tehlikeli ve tehlikeli nitelikteki (B) ve az tehlikeli nitelikteki (C) tipi uzmanlık belgesine sahip olması gerekiyor. Üç yıllık mesleki tecrübeyle (B) veya (C) sınıfı iş güvenliği belgesine sahip işgüvenliği uzmanları kendi meslek dallarına uygun işlerin yapıldığı işyeriyle sınırlı ve 31 Mart 2013 tarihinden itibaren 7 yıl süreyle geçerli olacak şekilde (A) sınıfı işyerlerinde de görevlendirilebilecek. Bunların haricindeki hukuk, siyasal bilgiler, İİBF, iktisat ya da işletme fakültesi gibi sosyal bölümlerden mezun olanlar iş güvenliği uzmanı olamıyor. Mühendisler, mimarlar, teknik elemanlar sınavda başarılı olmaları ve stajlarını tamamlamaları halinde (C) sınıfı iş güvenliği uzman olabiliyor. Yine, iş sağlığı ve güvenliği veya iş güvenliği alanında yüksek lisans yapmış olan mühendis, mimar veya teknik elemanlar (C) sınıfı belgesiyle en az üç yıl fiilen görev yaparak ve (B) sınıfı eğitimine katılarak sınavda başarılı olanlar (B) sınıf belgesi alabiliyor. Benzer geçiş (A) sınıfında da mevcut. (B) sınıfı belgesiyle en az dört yıl fiilen görev yapan (A) sınıfı iş güvenliği uzmanlığı eğitimi alan ve sınavda başarılı olan mühendis, mimar veya teknik elemanlar bu belgeye sahip olabiliyor. Yine sisteme göre, genel müdürlük ve bağlı birimlerinde mühendis, mimar veya teknik eleman olarak en az on yıl görev yapanlar sınavda başarılı olurlarsa (A) sınıfı belgeye sahip olabiliyor. Bu sınıfta başka hak sahibi olma yöntemlerinin de bulunduğunu anımsatarak belgenin İş Sağlığı ve Güvenliği Genel Müdürlüğü’nce verildiğini de vurgulayalım. ‘4 T’ Kuralı ve ‘Unutulan’ Tebliğ! Utanç... Önce gazeteciler tutuklandı... Yüzü aşkın, dünyada birinciyiz... Sonra öğrenciler tıkıldı içeri, düzinelerle... Yüzlercesi... Bu kadar öğrenciye öğretmen gerekiyordu tabii, profesörleri aldılar... Baktılar, üniversite kıvamına geliyor, dekanları, rektörleri de aldılar... Zaten resmi evrakta “Silivri Kampusu” diye geçiyor!.. Sonra subaylar, generaller, Genelkurmay başkanları zincirlendi Silivri’ye, Hasdal’a, Maltepe’ye... Ne Deniz Kuvvetleri kaldı, ne Hava Kuvvetleri ve ne de muharip subay... Yetmedi, belediye başkanlarını soktular içeri, tabii ki muhalif olanlarını... Polisleri, emniyet müdürlerini, bir zamanlar “bi güzel sorguladıkları” solcularla aynı suçtan atıverdiler hücrelere... “Bir dakika, bu hukuksuzluktur, ne yapıyorsunuz” diyen avukatları da derdest ettiler... Az geldi, müzik gruplarını bir baskınla sabahın köründe tıkıverdiler içeri... Müzisyenler serbest kalınca, sanatçı kotası eksildi tabii, bu kez tiyatrocuları buyur ettiler parmaklıklar arkasına... Avrupa’nın en büyük adalet sarayı hizmete açılmıştı... Ancak henüz en büyük, en görkemli hapishane inşa edilemediğinden, ağzına kadar dolmuş, taşmış hapishanelerden 15 bin hükümlüyü bir “şipşak yasa” ile bir gecede salıverdiler... En çok da karısını doğrayan, boğan, bıçakla delik deşik eden yurttaşları!.. E, zaten içeri tıkılmayan memurlar sürgünlerden sürgün beğeniyordu... İşçiler deseniz, bırakın protestoyu, ağzını açmaya kalksa artık standart biber gazı mı, yeni ithal edilen cop mu, tazyikli su mu, Allah ne verdiyse bölük bölük sıradan geçiriliyordu... Öğretmenler KPSS kapılarında sürünmekten mecalsizdi... Emeklilerse “ölümü göster, sıtmaya razı et” oyununa mahkum edilmişti... Fileciler, kömürcüler ve de meşrebine göre siftinen rantçılarsa bulundukları gezegenden gıkları çıkmadan izliyorlardı bu “Sefiller” tiyatrosunu... Sorsanız, pek de mutlu olduklarını söyleyeceklerdi, sözcüğün anlamını bile bilmeden... Geriye ne kaldı?.. HHH Şimdi, gel de papaz Martin Niomüller’i anımsama... Cumhuriyet okurları hemen anımsayacaktır; bu ünlü papazın ta 1930’larda söylediği ölümsüz sözleri, ruhu şad olsun sevgili kardeşim, ağabeyim Deniz Som’un “Vaziyet” köşesinde ölümüne dek siyah çerçeve içinde her gün yer almıştı... Papaz Niomüller, Hitler iktidara geldiğinde coşkuyla desteklemişti Nazileri... Ama yapılan vahşeti ve yapılmak istenen barbarlığı gördükçe uzaklaştı iktidardan... Önce korktu, sindi... Sonra konuşmaya başladı... Bir kez tutuklanıp, bırakıldı... İkincisinde kendini toplama kampında buldu... Tarihe kazınan şu sözler ona ait: Önce komünistleri götürdüler, komünist değildim, sustum... Sonra Yahudileri aldılar, ben Yahudi değilim dedim, sustum... Ardından sosyalistleri tutukladılar, ben sosyalist değilim dedim, sustum... Sonra Katolikleri hedef aldılar, ben Katolik değilim dedim, sustum... Bir gün beni almaya geldiler; yardım istemek için arkamı döndüm, ama beni savunacak kimse kalmamıştı... İşte bu utanç, Alman halkının yakasını hiç bırakmadı... Tarih babanın kara kaplı defterine yazılan bu utançtan kurtulamadılar.. Aradan 80 yıl geçtikten sonra, aynı karabasan kader midir?.. MEMUR KIZLARI YETİM AYLIĞI ALABİLİR Mİ? PERİHAN ERGUN Millet Milliyet ekonomimizi ve daha birçok unsuru içeren ulusalcılığı, değişik kökenli halkımızı dışlamadan anlatma gereğini duymuş. Bu konuda kendisine neyi kastettiği sorulunca da “Anayasadan Türk sözünü kaldıracağız diyorlar.Türk ulusunun siyasi birliğine açıktan saldırı var. Sinsi operasyonu halkıma duyurdum” diyerek söyleminin arkasında duruyor. Böylece S. Sakık gibi düşünenleri cevaplarken de Türkiye Cumhuriyeti’nin “Tek ülke, tek millet, tek devlet” ilkesini hatırlatmış oluyor. HHH Şimdi belki bu satırları okuyanların arasında beni de aşırı ulusalcılıkla suçlayanlar olacaktır. Bu nedenle Batı’nın tüm demokratik ülkelerinde, ABD’deki amiyane deyimle 72.5 değişik yöre insanının yaşadığı ülkedir. Amerikan milleti, Fransız milleti, İngiliz milleti, Alman milleti yine çok değişik etnik kökenli halkın yerleşkesi olan Rusya halkı gibi tanımlarla devletler adlandırılmıştır. HHH Geçen günlerde Sayın Başbakan’ın Ergenekon yargıçlarınca değerli hizmetler veren ve terörle savaşımda kendilerine gereksinim duyulan komutanların, haklarında hüküm verilmeden uzun süredir tutuklu kalmalarını yansıtmış ve bir umut ışığı yakmıştı. Bu hafta başında da TBMM Başkanı Cemil Çiçek, uzun tutukluluğu yadsırken yasadan çok yasanın ağır işleyişine değinirken “Seçilen kişiler, seçilme sürecinin yarısını doldurdu, halen davalar bitmedi” derken Prof. Dr. M. Haberal’ın ağır hasta oluşuyla hâlâ gereken tedavisinin yapılamadan zindanda tutulmasının insan haklarıyla adalete ters düştüğüne de değinebilseydi kendisini alkışlayabilirdim. Toplumda ters tepkiye neden olan bu hüküm yemişçesine uzun tutukluluğa sıradan bir vatandaş olarak haddim olmadan değinmiştim. Benimki duygusal ve vicdaniydi. 4 Şubat Salı günü, Cumhuriyet gazetesinin 2. sayfasında Sayın Prof. Dr. Köksal Bayraktar’ın geniş makalesinde; “Haksız Tutuklamalara Karşı” gerekenlere değindiğini görürlerse belki önerilerini değerlendirirler diye umutlandım. KİMKİME BEHİÇ AK [email protected] Son günlerde Millet Meclisi’nde konu edilen, taraflı tarafsız medyanın da öncelikli malzemesi haline gelen ‘millet’ ve ‘milliyet’ kavramları halkta tedirginlikle merak yarattı. Meclis’teki siyasi parti temsilcilerinin, gereksiz sözcüklerle karşılıklı atışmalarına, hatta etnik anlamda ırkçılık yapıldığı suçlamalarına bile neden oldu. Sözlük anlamında “millet=ulus, milliyet=ulusal” kavramlarının adıdır. Ulusal sözcüğü geniş anlamıyla bir toplumun kültürel, siyasal, ekonomik ve daha birçok unsuru içerir... M. K. Atatürk, “10. Yıl Nutku”nda “Az zamanda çok ve büyük işler yaptık. Bu işlerin en büyüğü, temeli Türk kahramanlığı ve yüksek Türk kültürü olan Türkiye Cumhuriyeti’dir” dedikten sonra “Ne mutlu Türküm diyene” diyerek bir ırkı değil, tüm Anadolu ve Trakya halklarını kapsayan, hiçbir ayrımcılık gözetmeyen fikirlerini ortaya koyduktan sonra bunu, daha geniş anlamda bir başka demecinde; Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran halka “Türk halkı denir” diyerek özetlemiştir. Açıkça görüldüğü ve anlaşılması gerektiği gibi Osmanlı’nın yanlış siyasetiyle I. Cihan Savaşı’nda mağlup edilen ortaklarımızın yenilgisi sonucunda Sevr anlaşmasıyla vatan toprakları müttefiklerce parçalanıp paylaşılmıştı. Başkomutan M. Kemal’le arkadaşlarının yönetimindeki Kurtuluş Savaşı sonundaki muzafferiyette TSK’yle birlikte çeşitli soy ve ırktan gelen kadınlı erkekli vatan evlatlarının destansı kahramanlıkları da söz konusudur. Buna karşın BDP Muş Milletvekili Sırrı Sakık, “Sonradan bu ülkeyi kendisine vatan edenler, Kafkaslar’dan, Boşnaklardan (Balkan ülkesinin Bosna Hersek halkını kastediyor) gelenler, siz bu ülkenin sahipleri değilsiniz, kendinizi bileceksiniz” sözleriyle açıkça ırkçılık yapmış. Zaten kendisi de daha sonra sosyal paylaşım sitesinde incinenlerden özür diledi. İşte CHP İzmir Milletvekili Birgül Ayman Güler de Atatürk’ün ilke ve devrimlerine ters düşenlere cevap niyetiyle içinde toprağımızı, kültürümüzü, sanatımızı, ÇİZGİLİK KAMİL MASARACI kamilmasaracı@gmail.com HARBİ SEMİH POROY BULMACA SOLDAN SAĞA: SEDAT YAŞAYAN T. C. SİNCAN 2. SULH HUKUK MAHKEMESİ’NDEN ESAS NO: 2011/866 Esas KARAR NO: 2012/1479 Davacı Hamdi Düzenli tarafından davalı Abdurrahman Türkan aleyhine açılan davanın yapılan yargılaması sonunda 11.12.2012 tarihinde; 1 Davanın KABULÜYLE, ortaklığın satış suretiyle giderilmesine, 2 Ankara ili, Etimesgut ilçesi, 30 Ağustos Mahallesi, 45601 ada 6 parsel sayılı taşınmazın takyidatları ile birlikte İİK. hükümleri gereğince AÇIK ARTIRMA YOLU İLE SATIŞI SURETİ ile ORTAKLIĞIN GİDERİLMESİNE ve satış bedelinin dosyada mevcut tapu kaydmdaki paylar ve veraset belgesine göre paydaşlara payları oranında ödenmesine, 3 Satış memuru olarak mahkememiz yazı işleri müdürünün tayini ile kararın kesinleşmesine müteakip talep halinde satış işlemlerinin yapılabilmesi için dosyanın Satış Memurluğuna tevdiine, 4 Satış bedeli üzerinden hesaplanacak %0.9,9 oranında karar ve ilam harcının paydaşlardan payları oranında tahsiline ve hazineye gelir yazılmasına, 5 Davacı lehine, Av. Asgari Ücret Tarifesi gereğince takdir edilip hesaplanan 900,00 TL maktu vekalet ücretinin paydaşlardan payları oranında tahsiline ve davacıya ödenmesine, 7 Davacı tarafından yatırılan tebligat, müzekkere, bilirkişi ücreti, ilan masrafı, keşif harcı ve keşif yol masrafları toplamı 1.322,93 TL yargılama giderinin paydaşlardan payları oranında tahsiline ve davacıya ödenmesine, 8 Yatırılan gider avansından kalan miktarı olduğu takdirde HMK 333 madde gereğince karar kesinleştiğinde davacıya iadesine, Karar verilmiş davalı Abdurrahman Türkan’ın adreslerine gönderilen tebligatların tebliğ edilememesi ve zabıta araştırmasının da sonuçsuz kalması nedeniyle işbu kararın yayımı tarihinden itibaren 15 gün sonra tebliğ edilmiş sayılacağı ve bu tarihten itibaren 8 gün içerisinde temyiz kanun yoluna başvurusu yapma hakkı olduğuga dair karar ilanen tebliğ olunur. 21/01/2013 “Resmi ilanlar: www.ilan.gov.tr’de” (Basın: 6680) 1/ Kimi av hay 1 vanlarını çek 2 mek için kullanılan çığırt 3 kan kuş... Yu 4 nan mitolojisin 5 de tutku tanrı 6 çası. 2/ Tarımda 7 kullanılan azotlu gübre... Şiir 8 de bir uyaktan 9 sonra yinele 1 2 3 4 5 6 7 8 9 nen aynı anlamdaki 1 G I NC I R A K sözcük ve eklere verilen ad. 3/ Yabani at 2 Ö R Ü S A T İ R P I N A R A ya da eşek sürüsü. 4/ 3 L A Yelkenli gemilerde 4 E K S E R B İ A R A B A Ş I kıç direkte eğik du 5 V S ran bayrak sereni... 6 E N E N İ R Mendelevyum ele 7 Z A İ M Z I R K İ ME R A U A mentinin simgesi. 5/ 8 T “Delice” de denilen, 9 A L A Ç O R A taneleri zehirli olan ve ekin tarlalarını saran bir ot... Asık suratlı, somurtkan kimse. 6/ Yabancı... Kızıldeniz’in kuzeyinde bir körfez. 7/ Hapishanede geçimini haraççıların hizmetini görerek sağlayan mahkum. 8/ Boru sesi... Tavlada her iki zarın ikili gelmesi. 9/ Kabadayı... Selenyum elementinin simgesi... Şebeke. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Cam boncuk... Tanrıtanımaz. 2/ Sakarya iline özgü bir tür tatlı... Osmanlı ordusunda, askerlik görevini bitirdikten sonra yedeğe ayrılan er. 3/ Terbiyesiz, görgüsüz kimse. 4/ Sır... Moldova’nın plaka imi. 5/ Acı badem ağacı... Olumsuz, hoşa gitmeyen kötü şey. 6/ Bir organımız.. Sarp geçit. 7/ Giyimi ve görünüşüyle yoksul, pis olduğu izlenimi veren turist. 8/ Titan elementinin simgesi... “Oyun, düzen” anlamında argo sözcük. 9/ Zeybek... Tavlada “üç” sayısı... Pantolonun apış arasına gelen yeri. 1 2 3 4 5 6 7 8 9
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear