02 Haziran 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 15 ŞUBAT 2013 CUMA 6 HABERLER Ankara ve İzmir’de düzenlenen 9. dalgada gözaltına alınan 8 emekli askerden 4’ü tutuklandı 28 Şubat dalga dalga ALİCAN ULUDAĞ MERT KOCA Antalya L Tipi Hapishanesi B5 Koğuşu ANKARA Genelkurmay Başkanlığı’nın BÇG toplantı tutanaklarını savcılığa göndermesiyle yeni “şüphelilerin” ortaya çıkması, 28 Şubat soruşturmasının uzamasına neden oldu. 4 emekli generalin tutuklanmasının ardından savcı Mustafa Bilgili’nin talimatı üzerine dün de 8 emekli asker gözaltına alındı. 9. dalgadaki bu gözaltılarla birlikte şüpheli sayısı 103’e çıktı. Önceki gün 4 emekli generali tutuklayan TMK yargıcı, bunun gerekçesini ise “Kuvvetli suç şüphesi, kaçma ve delillerin karartılması tehlikesinin” yanı sıra “aydınlatılması gereken eylemlerin fazlalığı” olarak açıkladı. Çevik Bir başkanlığında yapılan toplantıya yaklaşık 30 generalle amiralin katıldığı ve bunların isim listesinin savcıda olduğu öğrenildi. 28 Şubat soruşturması kapsamındaki gözaltı dalgası dün de sürdü. Ankara’da emekli Tümgeneral Fuat Büyükcivelek, emekli Tuğgeneral Metin Yaşar Yükselen, emekli albaylar Cengiz Koşal, Ziya Öztoprak; İzmir’de ise emekli Korgeneral Abdullah Cahit Sarsılmaz, emekli Tümgeneral Ayhan Cansevgisi, emekli Korgeneral Temel Batmaz Dandin, emekli Tuğgeneral Refik Zeytinci gözaltına alındı. BÇG toplantısına katıldıkları belirtilen 8 emekli asker, savcı Mustafa Bilgili ve Kemal Çetin tarafından sorgulandı. Sarsılmaz, serbest bırakılırken tutuklama istemiyle mahkemeye sevkedilen Ayhan Cansevgisi, Metin Yaşar Yükselen, Refik Zeytinci ve Cengiz Koşal tutuklandı. Temel Batmaz Dandin, Fuat Büyükcivelek ve Ahmet Ziya Öztoprak ise adli kontrol şartıyla serbest kaldı. Soruşturmada önceki gün 4 emekli as ‘TOPLANTIYI HATIRLAMIYORUM’ Tutuklanan 4 asker, hâkimlik sorgusunda kendilerini özetle şöyle savundu: Emekli Korgeneral Köksal Karabay: Suçlamayı kesinlikle kabul etmiyorum. Genelkurmay Başkanlığı’ndan gönderilen 7 Nisan 1997 tarihli toplantıyı hatırlamıyorum. Ben o tarihte Genelkurmay Plan Harekât Daire Başkanı olarak görev yapıyordum. Eğer bu toplantıya katılmış isem sadece bölücü, yıkıcı terör ile ilgili olarak katılmışımdır. O zamanlar BÇG’yi tamamiyle yıkıcı bölücü terörle mücadele amacıyla kurulmuş bir birim olarak biliyordum. Bildiğim kadarıyla BÇG sürekli aynı şahıslar ile toplanan bir çalışma grubu değildi. Zamanla farklı farklı temsilciler toplantılara katılıyordu. Emekli Orgeneral Orhan Yöney: 7 Nisan 1997 tarihli toplantıyı hatırlamıyorum. Üzerinden 16 yıl geçmiştir. Ancak incelendiğinde söylediğim iddia edilen sözleri amirlerimin yanında söylemem mümkün değildir. Emekli Oramiral Hayri Bülent Alpkaya: Toplantıyı hatırlamıyorum. O tarihte Genelkurmay Muharebe Elektronik ve Bilgi Sistemleri Başkanlığı görevini yapıyordum. Bunun askeri literatürdeki karşılığı “J6”dır. Benim böyle bir toplantıya katılma ihtimalim hiç yoktur. Zira görevim kesinlikle elektronik ve bilgi sistemleri ile alakalıdır. İrtica ile konunun hiçbir alakası yoktur. Diğer taraftan böyle bir tutanak tutuldu ise bu tutanağın mutlaka konuşmacılar tarafından imzalanması gerekirdi. BÇG çalışmalarına kesinlikle katılmadım. Emekli Koramiral Altaç Atılan: 7 Nisan tarihli toplantıya katıldığımı hatırlamıyorum. O tarihlerde Deniz Kuvvetleri Komutanlığı harekât başkanı olarak görev yapıyordum. Bizim çalışmalarımızda konu gereği irtica ile ilgili herhangi bir husus yoktur. Adaletsizlik son bulsun Öncelikle sizlere sevgi ve selamlarımı iletiyorum. Antalya L Tipi Hapishanesi’nden yazıyorum. Adım Mert. 21 yaşındayım. Antalya Merkez’de yaşıyordum. Burdur Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi Arkeoloji Bölümü 1. sınıf öğrencisiyim. Şu anda DHKPC’ye üye olmak gerekçesiyle gözaltına alındım ve akabinde tutuklandım. Katıldığım bazı demokratik eylemlerden dolayı 20 Kasım 2012’de Burdur Kredi Yurtlar Kurumu’nda kalırken gözaltına alındım. 24 Kasım 2012’de ise tutuklandım. Tutsaklığımızın 3. ayındayız. Tutuklanma sebeplerimiz ise 2012 1 Mayısı’nda yasal olan, bütün dünyada kutlanabilen ve meşruluğu herkes tarafından bilinen bir günde Taksim’de bulunmak, Grup Yorum konserine katılmak ve parasız eğitim istemek... Güneş daha doğmadan sabah saat 04.00 civarında, vize haftamda bir suçluymuşum gibi odam basıldı ve bu vesileyle yurttaki arkadaşlarımın gözü önünde bir kaçak ve suçlu muamelesi yapıldı. Karga tulumba Antalya’ya getirildim. Gözaltı sürecinden sonra da tutuklandım. Yukarıda bahsettiğim bu suçlamalardan yargılanma hazırlığındayken kamuoyunda medya aracılığıyla hiç alakamız olmamasına rağmen suikast yapma hazırlığındaymışız gibi gösterildi. Bunun böyle gösterilmesinin sebebi de tutuklanma sürecini hızlandırmaktı. Medyadan takip ettiğimiz ve şu anda yaşadığımız bu baskı ve tutuklamalar her geçen gün artmaktadır. Gazetecisinden öğrencisine, akademisyeninden doktoruna, işçilere ve en sonunda da avukatlara kadar uzanmıştır. Yani toplumun her kesimini tehdit etmiştir. Bu benzer üyelik iddiaları ve komplolar sonucu tutuklanan öğrencilerin sayısı 700’ü aşmıştır. Ben de bu 700’ü aşkın öğrenciden biriyim. Tutuklandıktan sonra bütün yaşamım adeta ortadan ikiye bölündü. Çünkü devamsızlıktan dolayı sınıfta kalacağım, sınavlarıma giremeyeceğim. Bir yıl daha aynı sınıfı tekrar etmiş olacağım. Böylece sınavı kazanmadan önceki emeğim, verdiğimiz paralar, kayıt döneminde çektiğimiz zorluklar ve edindiğim arkadaş çevresi dağıldı. Üniversite nezdinde de zanlı pozisyonuna düşürüldüm. Bu durum da yaşamımı zorlaştırdı. Bize yani öğrencilere ve toplumdaki hak arayan diğer kesimlere yapılan bu adaletsizliklerin son bulmasını istiyorum. Çünkü bu adaletsizlik insanın en temel hakkı olan yaşam hakkını ve özgürlüğünü elinden alıyor. Buradan da bir kez daha sesimizi duyurmak istiyoruz. Okuyan herkesin duyarlılık göstereceği inancındayız. Hoşça kalın... 29.01.2013 kerin tutuklanma gerekçesi netleşti. TMK Yargıcı Halil İbrahim Kütük, 4 askeri tutuklarken şu gerekçeyi öne sürdü: “Şüphelilerin atılı suçu işlediğine ilişkin kuvvetli suç şüphesinin yoğunluk derecesinin fazlalığı, atılı suça öngörülen cezanın miktarı (ağırlaştırılmış müebbet) göz önüne alındığında kaçma tehlikesinin bulunması ve delillerin karartılma tehlikesi nedeniyle adli kontrol hükümlerinin uygulanmasının yetersiz kalacağı, soruşturmanın çok sayıda şüpheli hakkında yürütülüyor olması, aydınlatılması gereken eylemlerin fazlalığı göz önüne alındığında somut olayda tutuklama tedbirinin ölçülü olduğu anlaşılmıştır.” Soruşturmada ilk kez bir tutuklamada ayrıntılı gerekçe ile verildi. Genelkurmay Başkanlığı’nın gönderdiği belgelerin ayrıntılarına yer veren yargıç Kütük, Genelkurmay Başkanlığı tarafından gönderilen 7 Nisan 1997 tarihli “İrtica Konusunda Alınacak Tedbirler Konulu Toplantı” tutanağında bu toplantıya tutuklanması istenen şüphelilerin de katıldığının yazılı olduğunu ifade etti. Kütük, bu tutanakta “10 emekli general bir araya gelse, muhtıra verseler; 28 Şubat kararlarının uygulanması için muhtarı verelim; hükümetin istifası öncelikle şarttır; gelecek hükümette bize müzakir bakanlar olmalıdır” ifadelerinin olduğunu bildirdi. Cumhuriyet’in aldığı bilgiye göre, Ge nelkurmay’ın açıklamasının aksine karargâhta yapılan BÇG toplantısının 6 sayfalık tutanağı savcılığa yaklaşık bir ay önce gönderildi. Bununla birlikte Genelkurmay; genel sekreterliğin 1997 yılı tarihçesinin 7 Nisan 1997 Pazartesi gününe ait 2 sayfasını gönderdi ve bu tarihte Bir’in general/amiral toplantısına katıldığını doğruladı. Yine Genelkurmay’ın açıklamasına karşın, son tutuklamalar TSK’nin gönderdiği belgeler gerekçe gösterilerek yapıldı. Yargıç Kütük, tutuklamaların gerekçesinde 7 Nisan ve 10 Nisan 1997 tarihli belgeleri de kullandı. 7 Nisan 1997’deki BÇG toplantısının 28 Şubat iddianamesinin ana eksenini oluşturacağı öğrenildi. Savcılık kaynakları, bu zirveyi “darbe toplantısı” olarak yorumladı. GENELKURMAY’DAN YALANLAMA Balbay’a Özgürlük önlüğü Meclis’e sokulmadı, ‘delil’ olarak el konuldu Yeni belge göndermedik ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Genelkurmay Başkanlığı Ankara Cumhuriyet Savcılığı’na 28 Şubat ile ilgili son tutuklamalara esas oluşturacak yeni bir belge gönderdirildiği yönündeki iddiaları yalanladı. Genelkurmay Başkanlığı’nın internet sitesinde yer alan açıklamada, “Bazı basın yayın organlarında, devam eden 28 Şubat soruşturması kapsamında yapılan tutuklamaların Genelkurmay Başkanlığı’ndan Ankara Cumhuriyet Savcılığı’na gönderilen yeni bir belge üzerine yapıldığına dair iddialar yer almıştır. Genelkurmay Başkanlığı’nca, bahse konu soruşturma kapsamında, Ankara Cumhuriyet Savcılığı’na yeni bir belge gönderilmemiştir. Söz konusu iddialar asılsızdır” denildi. Önlüğü de giremedi EMRE DÖKER İZMİR CHP İzmir Milletvekili ve gazetemiz yazarı Mustafa Balbay’ın fotoğrafının yer aldığı önlüğün TBMM’ye sokulmadığı öne sürüldü. Edinilen bilgiye göre, “Balbay’a Özgürlük Platformu” üyeleri TBMM’ye gelerek CHP’nin salı günkü grup toplantısını izlemek istedi. Platformun üyesi Şermin Küçük Bulut, çantasında Balbay’ın fotoğrafının olduğu önlük bulunduğu gerekçesiyle, polis tarafından Meclis dışına çıkarıldığını söyledi. Bulut, önlüğe de “delil” denilerek el konulduğunu savlayarak “Polisler bana, Meclis’te eylem yapacağım gerekçesiyle izin verilmediğini söylendi” dedi. Bulut, “Meclis’te yapılan bu engellemeyi İzmir Milletvekili Mustafa Balbay’a haksızlık ve terbiyesizlik olarak görüyorum. Orada rahatsızlık yaratan Balbay’ın adının geçmesi. Seçmen Gülşah Balbay’dan 14 Şubat mesajı: Hayallerim tutuklu Haber Merkezi Tutuklu CHP Milletvekili ve gazetemiz yazarı Mustafa Balbay’ın eşi Gülşah Balbay, kişisel Facebook sayfasında “14 Şubat Sevgililer Günü” için yazdı. “AŞK...” başlığıyla yazdığı yazısında Gülşah Balbay şu ifadeleri kulandı: “Benim sevdiğim Silivri’de. Sekiz metrekare bir hücrede hukuk, demokrasi ve yaşam mücadelesi veriyor. Bense hasretle... Doyasıya yaşayamadığım 4 yılım, özlemim, hayallerim Silivri’de tutuklu... Hasret bedenimi sarmış kanser. Baş edebilmek için O’nu görmek lazım. Her kapalı görüş bir kemoterapi. İyileşeyim derken daha çok bitkin düşüyorsun. ‘O çıkacak’, ‘O kurtulacak’ diye saydıkların, cezaevinden ayrılırken hayata dönebilmeni sağlayan tek amentün. Bir kurşun ağırlığıyla ruhuma çöken zulüm, bilmiyor ki beni bu yolda mücadele etmek için kamçılıyor. 14 Şubat 2013... Ben bugün de Mustafa’ylayım... Hasreti, acıyı, şarap eyledik bugün ikimiz. Evet. O ve ben beraberiz. Kadehlerdeki lal artık yanaklarımızda... Ergenekon, özel yetkili mahkemeler, soruşturmalar... falan filan... Hepsi şimdi çoook uzaklarda. Kendimizi kemikleşmiş kavramlar dünyasından kopardık. Şimdi çok daha yalın, gerçek ve dayanılır hayat. Dalida’nın L’histoire d’un amour’unu dinliyoruz. Ne güzel melodi, ne güzel sözler... Aşk tutkuyla tango yapıyor... Hiişşşt sarsmayın beni. Şu an yaşadığımı hissediyorum...” AİHM TÜRKİYE’Yİ MAHKÛM ETTİ AFYON ŞEHİTLERİNİN HAKLARI Bakan Yılmaz yokuşa sürüyor MAHMUT LICALI leri olarak Balbay’ın her zaman arkasındayız. Bize terörist muamelesi yapılmasını içime sindiremiyorum. TBMM artık AKP’nin yasalarının geçerli olduğu, AKP’nin meclisi haline gelmiş. Bunun arkasını bırakmayacağım” diye konuştu. ‘Makul süre şartını ihlal etti’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), uzun süren yargılamalar nedeniyle Türkiye’yi yine birden fazla davada tazminat ödemeye mahkum etti. Kastamonu’da eşini trafik kazasında kaybeden Nezaket Demiroğlu, 7 Haziran 2000’de dava açtı. Yargılama süreci, Yargıtay kararıyla 13 Ekim 2008 tarihinde sona erdi. Demiroğlu’nun yargılama konusunda “makul süre” şartının ihlali nedeniyle yaptığı başvuruyu inceleyen AİHM, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6.1 maddesindeki “Herkes davasının, medeni hak ve yükümlülükleriyle ilgili konusunda karar verecek bir mahkeme tarafından makul bir süre içinde görülmesini isteme hakkında sahiptir” hükmünün ihlal edildiğine karar verdi. Mahkeme Türkiye’yi 4 bin 200 Avro tazminata mahkum etti. İzmir’de yaşayan Hatice Güzeler, Birol Güzeler, Kâmil Güzeler ve Oya Güzeler’in arazi mülkiyeti iddiasıyla 21 Eylül 1989’da Seferihisar Kadastro Mahkemesi’nde açtığı dava 9 yıl ve 4 ay sürdü. AİHM, bu dava da “makul süre”nin ihlal edildiğine karar vererek başvuranlara manevi tazminat için müştereken 14 bin 400 Avro ödenmesine hükmetti. İzmir’de gemi kazasında 2 Mayıs 1994’te hayatını kaybeden Ahmet Celil Erkızan’ın eş ve 2 çocuğunun,1995’te açtıkları maddi ve manevi tazminat davası Yargıtay’da kesinleşti. Aile 13 yıl 8 ay süren dava sonrası AİHM’ye başvurdu. Mahkeme şikâyetçilere, manevi tazminat olarak 9 bin 600 Avro ve masraf ve gider olarak 2 bin 500 Avro ödenmesine hükmetti. ANKARA AKP hükümeti, Afyonkarahisar’daki mühimmat deposunda meydana gelen patlamada şehit olan 25 askerin yakınlarına verilecek özlük haklarını yokuşa sürüyor. Şehit Uzman Çavuş Mete Saraç Kışlası’nda 5 Eylül 2012’de mühimmat deposunda meydana gelen patlamada şehit olan 25 askerin yakınlarına verilecek özlük hakları konusunda Başbakan Tayyip Erdoğan’ın talimat vermesine karşın Savunma Bakanı İsmet Yılmaz’dan farklı bir açıklama geldi. Konu hakkında bir soru önergesi veren MHP’li Ahmet Kenan Tanrıkulu, şehit olan 25 askerin “doğal afet şehidi” olarak tanımlandığını ve tazminat ödemelerinin bu kapsamda yapıldığını belirtti. Tanrıkulu, patlama ya da kaza sonucu şehit olan askerlerin doğal afet şehidi sayılmaması için bir çalışma yapılıp yapılmadığını sordu. Soru önergesine yanıt veren Yılmaz soruşturmanın devam ettiğini ifade etti. Yılmaz, “şehit” kavramının onursal bir değerlendirme olduğunu, özlük haklarına etkisinin olmadığını savundu. Hava’da şantaj iddiası ? CHP’li Kart, Hava Kuvvetleri Komutanlığı bünyesinde subayların özel hayatlarına müdahale içeren bir soruşturma yürütüldüğü ve 80’i Konya Hava Üssü’nden olmak üzere 200 personelin emeklilik ya da istifasının istendiği iddialarını Meclis gündemine taşıdı. MEHMET MENEKŞE AMASYA CHP Konya Milletvekili Atilla Kart,, Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz’ın yanıtlaması istemiyle TBMM’ye verdiği soru önergesinde, Konya’da görevli 80 kişi, diğer hava üslerinde ise 200 kişinin 34 saat ile 9 saat arasında sorgulamaya tabi tutulduğunu, mesai saatleri dışındaki sosyal hayatlarına ilişkin görüntülerin kendilerine gösterildiğini, sorgulanan 280 kişiye 28 Şubat 2013’e kadar emekli olmaları, aksi halde ilişkilerinin kesileceğinin söylendiğini belirtti. Kart, bu kişilerin tedirgin ve endişe içinde olduğunu be lirterek “Devlet içinde görevli bazı odaklar, devlet nüfuzunu kötüye kullanmak suretiyle, kamu görevlilerinin bir bölümüne yönelik olarak özel hayatları üzerinden, tehdit, şantaj, karalama yöntemleriyle ayrımcılık yapmakta ve yılgınlık yaratmaktadır” ifadesini kullandı. Kart, “Bugüne kadar herhangi bir inceleme ya da soruşturma yaptırdınız mı? Bu tür uygulamalar sonucunda, son 6 ayda emeklilik ve istifa dilekçelerini veren subay, astsubay sayısı nedir? Bu kişiler hakkında son 2 yıl içinde herhangi bir disiplin soruşturması yapılmış mıdır?” sorularına yanıt istedi. İmzalar Ankara yolcusu Ağır hastalığına karşın yıllardır Silivri Cezaevi’nde tutulan Prof. Dr. Fatih Hilmioğlu’nun tahliye edilmesi istemiyle İzmir’de toplanan imzalar Ankara’da ilgililere gönderilecek. ADD İzmir Şubesi öncülüğünde Konak Meydanı’nda bir araya gelen kitle, Prof. Dr. Hilmioğlu’nun, göz göre göre ölüme terk edildiğine dikkat çekerek vicdanı olanları bu duruma karşı çıkmaya çağırdı. Yapılan açıklamada, “Fatih Hilmioğlu’nun ölüme terk edilmesi devlet adabına, insan haklarına ve vicdanına aykırıdır” denildi. (Fotoğraf: OZAN YAYMAN)
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear