02 Haziran 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
15 ŞUBAT 2013 CUMA CUMHURİYET SAYFA 13 Siyasetimiz ne yazık ki, “ileri demokrasi”den çok, “geri mizah” mağduru. Mizah ise Başbakan’a veya onun nutuk yazarlarına bırakılmayacak ciddi bir iş. İdris Naim Şahin Bey gibi bu mağduriyeti arada bir fark edenler gidermeye çıkıyor. Ama onların da ömrü uzun olmuyor. Yine de onlar sayesinde kamuda İdris Naim Bey mukallitleri uç veriyor. BDDK’nin yenice başkanı Mukim Öztekin de bunlardan biri… Nerede mukim tam bilmiyoruz. Bodrum’dan örnek veriyor. Sayın Öztekin belli ki, mizahtan yana tekin birisi değil... “Kredi kartı aidatlarını” savunurken şöyle demiş: “2 liraya lahmacun var ama Bodrum’da 50 liraya satılan da!..” Lahmacun Adaleti, Kariyeri CUMOK, Soru, Öneri... Adi suçları cezalandırmama kültürü hızla yayılıyor. Cinayet, soygun, saldırı, taciz haberleri beşinci plana itildi. Varsa yoksa örgüt! Bireysel suçlar olağan sayılıyor. Kadınlara yönelen şiddet ve vahşetin arkasında bu hastalıklı anlayışın kurumsallaşması yatıyor. Bir CUMOK soruyor: On yılda öldürülen Başbakan’ın, Ekim 2011’deki Güney Afrika gezisi iktidar cemaat “rekabeti ve garabeti”ni görünür hale getirdi. Ama Türkiye’den pek fark edilemedi. Adı sadece “Ali Bey” diye bilinen çok zengin, çok güçlü bir cemaat ehlinin büyük katkılarıyla Afrika kıtasının Selimiye Camii benzeri en görkemli camisinin (Nizamiye Camii) açılışı yapılacaktı. Ama Erdoğan, cemaate tatsız bir sürpriz yaptı. Açılışa gitmeyerek cemaati büyük bir düş kırıklığına uğrattı. Bir başka hayal kırıklığını da kadınlar liginde dünyada kaçıncı sıraya yükseldik? Bir de önerisi var: Hastalıklı hale gelen kadınerkek ilişkileri için, Aile Bakanımız Fatma Şahin kapsamlı bir araştırma yaptırsa ve akademik bir unvan elde etse... Ve hiç değilse her gün yenisi işlenen kadın cinayetleri de bir işe yarasa. (KadıköyA.Esra Aydınöz) Falda 40 Katır 40 Satır Var daha önce cemaat Erdoğan’a yaşatmıştı: Zaman yazarı Ali Bulaç’ın, Anayasa Mahkemesi’nin, AKP’yi kapatma kararını açıklayacağı sırada yazdığı bir yazıyla! “AK Parti’nin kapatılması, Türkiye’nin dengelerini pek fazla değiştirmeyecektir!” anlamındaki bu yazı ki “F.Gülen Resmi Sitesi”nde hâlâ duruyor. Cemaatin şirket ve okul düzeyinde hizmet verdiği Afrika ülkelerine hükümetin büyükelçilikler ile THY’nin Başbakan’ın açmadığı o camiiJohannesburg yeni uçuş hatları açması aslında “Cemaatin paralel yapılanması”nı denetlemek içindi. Ama bu durum tam tersi sonuç veriyor: Cemaat daha güçleniyor.. “Erdoğan’sız AKP’nin akıbeti” gibi, “Gülensiz cemaatin geleceği” de BDDK Başkanı belli ki ne yediğini mizah. de ne dediğini pek bilmiyor… Bankaların çıkarlarını Kart aidat lahmacun savunmak Bankalar Birliği’nin Bodrum!.. görevi. Kendimden söz etmek gibi Öztekin Bey, belli ki ilerisi için olmasın, bendeniz, 40 yıldır kendisine kariyer planı yapıyor… Bodrum’a giderim ve lahmacun Haşa, büyük bir bankanın yerim, 50 TL’ye hiç yemedim… CEO’luğu falan değil elbette. Yiyeni de, yenen yeri de Bodrum’da Dom Perignon’la görmedim!..” birlikte lahmacun da servis edilen Sayın Öztekin lahmacunun lüks bir lahmacun mağazası! yanında bir kadeh de Kredi kartına 12 taksitle! şampanyadan falan söz ediyor! Kredi kartı aidatının haksız ve hukuksuz kesildiği yargı kararıyla sabit. Hürriyet’in Ertuğrul Özkök’ü dün, “İmralı Kendisi bu kararın sürecine katkı olacaksa ben Türklükte n istifa tüm kart sahipleri için ediyorum” dedi. geçerli hale getirilmesini Ve ekledi: savunmak yerine, kart “İnşallah tanınmış bir Kürt de Kürtlükte n vazgeçer!” sahiplerine lahmacuncu Amacı açık: “Türk’süz, Kürt’süz bir Cumhuriyet kenarda köşede tartışılabiliyor. oluşturmak!” İki tarafın da tek amacı var: Öneri şahane! Daha fazla mevzi kazanmak Ama Ertuğrul’a denk gelecek bir Kürt ’ü ve güçlenmek! bulmak kolay mı? Gülen’in önü, arkası çok Daha doğrusu biri var. Ama o da içer ide... sağlam! Hem o Kürtlükten vazgeçtiği anda... Erdoğan’ın Çankaya’ya Kürt sorunu denilen şey de çöküp gidecek... “Mutlak Tek Adam” olarak Yani Ertuğrul istifa ettiğiyle kalıyor! çıkma sevdasının tek nedeni “Kimliksiz” yazarlık ise etsiz tas keb var: İktidarına cemaati ortak abı yapmaktan daha zor... etmemek! Şimdilik onun için tek çıkar yol kalıy Acaba Türkiye için hangisi or: Yazdığı gazetenin sloganına sarılmak hayırlı? : “Türkiye Türklerindir!” Muhteşem Sultan Tayyip Ama yakın tarihimizin en ünlü “eski genel mi? Erdoğan – cemaat yayın müdürü” uzlaşmaya hep açık koalisyonu mu? tır. Bu slogana bile ek yapmaya hazırdır: Elbette bir de “bonus soru” “Türkiye hem Türklerindir, hem Kürt var: lerindir, hem Lazların, hem Boşnakların.” “AKP BDP ittifakının Yeter ki barış ve uzlaşı olsun! TC’ye maliyeti?” çırağı muamelesi yapması da bir tür postmodern GÖRÜŞ ERCAN YEŞİLYURT İdeoloji Sorunu Ülkemizdeki siyasi dünyanın en temel sorunu ideolojisizlikleridir. Hiçbirinin bilinen, anlaşılabilir bir dünya görüşü yoktur. Partilerin ekonomik görüş olarak farkları nedir, kendileri de başkaları da bilmiyor. Hangisi sağcı, hangisi solcu dünya görüşüne sahip, bilen yoktur. Fiilen bu ekonomik, sosyal ve siyasi yapıda aralarındaki farkı bilmek de mümkün değil. Ağırlıklı olarak ekonomide üretimin olmadığı, dolayısıyla sömürünün, sınıfsal bilincin oluşmadığı toplumsal yapıda ideoloji olamaz. Arap ülkelerinde neden bugüne kadar sınıfsal ayrımcılık ve çatışma, giderek demokrasi talebi hiç olmamış? İçlerinde çok zenginleşmiş ülkeler var ama bu zenginleşme üretime, emeğe, sömürüye dayanmadığı için hiçbir şekilde demokrasi ya da hak talebi olmamış. Demokrasi, sınıfsal ayrışmanın ve örgütlenmenin, örgütlü mücadelenin sonunda kazanılmıştır. Üretim zorunlu olarak sömürüyü, sömürü sınıfsal mücadeleyi, dayanışmayı, toplumsallaşmayı ve örgütlenmeyi yaratır. Türkiye’de 1961 Anayasası’nın getirdiği özgürlük ortamında, planlamanın yönlendirmesiyle başlayan sanayileşme ve şehirleşme sonucunda demokrasi talebi yükselmiştir. Bu yapının sonucu sömürü, siyasi bilince çıkmış ve örgütlenme başlamıştır. Bu ekonomik, sosyal ve siyasi gelişme de 1971’e kadar ülkemizde ilk defa bir demokrasi yaşatmıştır. Sürekli atıptutanlar da bizim sağcılarımız, bugüne kadar doğası gereği hiç demokrasiyi savunmamış ve istememişlerdir. Demokrasi diye bir tek kadınların kapanması için “türbana özgürlük” demişlerdir. Kadın erkek ayrımcılığına dayanan ve kadını aşağılayan bu talebe utanmadan demokrasi demişlerdir. Onlara göre kadınlar korunması gereken varlıklardır, onlar örtünerek namuslarını, yani erkeklerin namuslarını koruyacaklarını savunmuşlardır. Kadınlar erkeklere aittir, dolayısıyla erkeklerin namusuna zarar verebilirler. Bunlar türban mücadelesini, demokratik hak talebi diye üniversiteli kızlara yaptırmışlardır. Toplumumuzda az da olsa zenginleşme olmuştur, zenginler türemiştir ama burjuvalaşamamışlardır. Burjuvalaşamayan zenginler “burjuva devrimini” yapamamıştır. Devrimini yapamayan sınıf görgüsüzdür. Bu görgüsüz hâkim sınıfların yarattığı devlet de demokratik olamaz, devletin tarifi gereği. Demokrasinin temeli, hak talebi için örgütlenmedir ama bunun zemini oluşamıyor. Siyaset işte bu toplumsal yapı üzerine oturmaktadır. Bu yapıdan, toplumusistemi değiştirmek için bir ideoloji çıkarmak, tekeden süt çıkarmaya benzer. Buna rağmen bu ülkenin devrimcileri, bunu denemekten canları pahasına çekinmediler. Mevcut parlamentoda dört tane parti var; bunlara birer numara verip adları gizlense ülkenin sorunları hakkında çözümleri sorulsa, hangi görüşün hangi partinin olduğunu anlama imkânı olamaz. Bunların kamera görünce atıp tuttuklarına bakmayın siz; hukuk, ekonomi, eğitim, sağlık, güvenlik gibi temel konularda birbirlerinden farkları yoktur. Yani ideolojik bir ayrılıkları bulunmamaktadır. Bu durum bugün hepsinin nanik yaptığı 12 Eylül rejiminin başarısıdır. Kürt sorunu çözülürse MHP ve BDP diye partiler olamayacaktır. Milli gelir kişi başına 30 bin dolara çıksın, AKP de bugünkü yapısıyla CHP de olmayacaktır. Siyasi yapı, zenginleşmenin verdiği sosyal ve kültürel gelişmeyle yeniden şekillenecek, kimin sağ kimin sol olduğu belli olacaktır. Siyasilerin kalitesi yükselecek, ülke geleceği için sosyal, siyasi, ekonomik projeleri tartışanlar Meclis’te olacaktır. Her şey hayalle başlar, devrim bile. Barış/Uzlaşı İstifası... ‘Takîye’nin Böylesi MERİÇ VELİDEDEOĞLU KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK [email protected] Uzun süredir gündemde kalan “E. Saygun Paşa Olayı” ile birlikte “takîye”de inanılmaz bir tırmanışla, gündemdeki on yıllık yerini korudu. Dinsel tarihte “takîye” örneklerine, öykülerine bol bol rastlanır; bunlardan birine daha önce de değinmiştim; ilk, özgün “takîye”lerden biridir bu. Halife 1. Mansur, Harran’dan (Urfa) geçerken, burada yaşayan “pagan”lara (çoktanrıcılar) kitap dinlerinden birine geçmelerini bildirir; paganlar ne yapacaklarını bilemezler; sonunda Müslüman bir din adamına başvururlar; o da sorunlarına bir “ücret” karşılığında çözüm bulur; onlara“Sabiî” olduklarını söylemelerini, çünkü bunların ne oldukları bilinmese de Kuran’da inançlılar arasında sayıldığını, Halife Bağdat’a döner dönmez, yine eski inançlarına kavuşabileceklerini söyler; paganlar da öyle yaparlar.(1) Bu örnek, “din”de “zor karşısında inancı yadsıma” (Nahl suresi106) olarak kabul edilen “takîye”nin nasıl kullanılmaya başlandığını gösterir. Bugün de kimi “şeriat” devletlerinin yer yer “takîye”ye başvurduklarını görüyoruz. Bilmem anımsanır mı, üç yıl önce Suudi Arabistan’da başkent “Cidde” dolaylarında, çevresiyle tüm ilişkisi kesilen “36 km2”lik alana kurulan, dev bir üniversite “yerleşke”sinde (kampüs) şimdi öğrencilerle birlikte “yirmi bin” kişi yaşıyor. Bu yerleşkenin özelliği; kadın görevliler de, kız öğrenciler de “tesettür”lü değiller; dahası dersliklerde kızerkek öğrenciler birlikteler, laboratuvarlarda birlikte çalışıyorlar; kafelerde yan yana karşı karşıya oturuyorlar; kuşkusuz Suudi kızerkek öğrenciler için de geçerli. Bütün bunlar yerleşkeden dışarıya bir adım atıldığında kesinkes “yasak”, bir dakika önce “mübah” olan bir dakika sonra “günah”... Demek ki, “Suudi Takîyesi” de böyle. “Şeriat”ı kenarından köşesinden delmiş kimi “İslam” ülkelerinde benzer “takîye”ler görülse de, genelde bunlar “kurumsal”dır; yönetim başındaki bir “kişi”nin “ülke”yle, “yönetim”le ilgili “yaşamsal” boyutta olan “takîye”lerine; hele birinden ötekisine zıplamalarına; bunları bıyık altı bir gülümsemeyleTV’lerde döktürmesine pek rastlanmaz sanırım. Konunun uzmanları bu “tür” takîyelerin ancak anayasasında “laik” olduğu yazılı bir ülkenin, “Ilımlı İslam Devleti”ne dönüştürülme sürecinde bu denli yoğunlukta görüleceğini ileri sürüyorlar. Ayrıca “takîye”nin artık açıkça “yalandolan” anlamına geldiğini; bugün söylenenin ertesi gün terk edildiğini, yalanlanıp “inkâr” edildiğini; yeni “söylem”in de en kısa bir süre sonra aynı biçimde sonlanacağını dahası “takîye”yi “yapan”ı yöneticiyi “boğduğuna ağlayan cellat”a dönüştürdüğünü de dile getiriyorlar... Hiç kuşkusuz; ülkeyi yöneten bir “başkan”ın, bir “başbakan”ın da bu “tür” söylemleri “hiç çekinmeden” ortaya koyabilecek bir “yapı”ya bir “kişilik”e, rahatlıkla “cellat”lığa dönüşebilecek bir “karakter”e sahip olması gerektiğinin de altı kalınca çizilmelidir. Yine de; açıkça “şeriat”çı ve “referans”ının “din” olduğunu söyleyenin; “laik” düzeni değiştireceklerini haykıranın; bir süre sonra halkın karşısına geçip; “laik” Cumhuriyet’e “bağlı” kalacağına, “namus” ve “şeref”i üzerine yüzleri hiç kızarmadan “and” içmeleri, “yemin” etmeleri karşısında insan sarsılıyor; “Bu nasıl oluyor?” diye sormadan duramıyor. Dahası kimi uzmanlar, bizi büsbütün şaşırtıp; “bu tutum”u sergileyen kimi yöneticinin, ya da başbakan olacak bir adayın, insan “onur”u konusuyla pek bir ilgisinin olamayacağını da düşünüyorlar; böyle bir adayın destek için yabancı bir ülke, sözgelimi “ABD Başkanı”na, kendisini “tepe tepe kullanabileceği”ni bildirmesini de “örnek” olarak gösteriyorlar... İnsanın içinden yine “daha neler” demek geliyor; ama bizim için bir utanç belgesi olan “Zapsu Olayı” var son on yıllık geçmişimizde; hiç unutmayalım... Bu “yalandolan”ın sürmesi, “iktidar”da kalması için gereken son bir “koşul”dan, “toplum”un, “halk”ın “tutumu”ndan da söz edilir; bunu Ergenekon’dan tutuklu eski Yrb. Mustafa Dönmez’in iftirayla, yalanla düzenlenmiş “delil”lerin “yargı” tarafından kabul edilmesinin ne anlama geldiğini anlattığı savunmasından alıntılayayım: “Bir yolcu iki büyük bavuluyla gümrükten geçerken, bavullarda ne olduğunu soran görevliye: ‘Kuş yemi’ der; görevli de bavulları açtırır, tıka basa kaçak kol saatlarıyla dolu olduğunu görünce: ‘Bunlar mı kuş yemi?’ diye sorar, yolcu da: ‘Ben önlerine koyuyorum, yerlerse’...” diye yanıtlar... Bilmem ki “yorum”a gerek var mı? “18 Şubat”ta “Silivri”de buluşalım; bu “destek”de “saatları kuş yemi olarak” “yemiyenler”den olmanın bir göstergesidir... ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI [email protected] BULMACA UYDUDAN NAKLEN HAKAN ÇELİK [email protected] SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Bir ülke 1 nin iskele 2 ya da limanları arasında 3 gemi işletme 4 işi. 2/ Çift 5 lik uşağı... 6 G ü n e y Amerika’da 7 yaşayan bir 8 yük hayva 9 nı. 3/ Sayıları göster 1 2 3 4 5 6 7 8 9 mek için kul 1 M A L A Y A N İ lanılan işaretler 2 U V A L A A L İ den her biri... Yaz 3 G İ Z P O M A T yağmuru. 4/ Avşa 4 A Y T A T A M İ Adası’nda yetişen 5 L E V Ü L O Z D ve şarap yapımınT A da kullanılan bir 6 A T A M A N D E K O V İ L üzüm cinsi. 5/ Saçı 7 T dökülmüş olan 8 A C U N M A L kimse... “Özbek 9 A Z Ç İ N T E güreşi” de denilen ve judo ile güreşin karışımı olan spor dalı. 6/ İki anlamı olan bir sözcüğün, akla en az gelen anlamının amaçlanarak kullanılması sanatı... İlkel benlik. 7/ Tören ve alaylarda padişahın ya da vezirin yanında yürüyen görevliler... Yüce, yüksek. 8/ Duman lekesi... Ortaçağ Fransız şiirinde sabit biçimli lirik tür. 9/ Bir ilimiz... Endonezya’nın plaka imi. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Yasa, kural, mantık ölçülerine dayanmayan. 2/ “Çocuk gönlüm kaygılardan ” (Orhan Veli)... Yürürken dayanmak için kullanılan kalın değnek. 3/ Yapay reçine. 4/ Donuk renkli otomobil boyaları için kullanılan sözcük... Zayıf, cılız. 5/ Fransa’ya özgü bir tür badem kurabiyesi. 6/ Bir renk... Müslüman ülkelerde oturan Yunan asıllı kimse... Sodyum elementinin simgesi. 7/ Aynı adlı tezgâhta dokunan karmaşık desenli bir dokuma... Şöhret. 8/ Doğu Afrika’da yaşayan göçebe bir halk. 9/ Kaba ve sövgülü konuşma.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear