25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
14 ŞUBAT 2013 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA Başlığı okuyanlar eminim para olarak tanımlanmış. “kâğıt imzalamanın vergisi Bu hüküm aslında, düzenlenen mi olur” diyecek. Evet. kâğıt, yani sözleşmeyle hüküm altına Ülkemizde böyle bir vergi alınan veya garantiye bağlanan para uygulanır. Adı da “damga miktarı üzerinden damga vergisi vergisi”. alınmasını öngörmekte. Ancak, Damga Vergisi Kanunu vergi idaresi, bu hükmü göz önüne uyarınca, kanuna ekli almaksızın, kâğıtta, diğer ifadeyle tabloda belirtilen kâğıtlar sözleşmede yazılı en yüksek para damga vergisine tabidir. miktarı üzerinden damga vergisi Bu verginin mükellefiyse hesaplamakta. kâğıtları imza edenler. Yani Oysaki çok basit bir örnekle, vergi Damga Vergisi Kanunu’na idaresinin bu uygulamasının yanlış ekli tabloda yer alan olduğu ortaya konulabilir. Örneğin, kâğıtları imza edenler bu “500 bin lira değerindeki mülkümü edemiyoruz. vergiyi ödemek zorunda. yıllık 36 bin liradan kiraya veriyorum” Avrupa Birliği uygulamasında damga Gerçekten de bu vergi yanlış şeklinde düzenlenen bir kâğıdın damga vergisi son derecede sınırlı sahada; uygulanıyor. Kâğıtta yazılı en yüksek vergisi hesabında dikkate alınması para miktarı üzerinden damga vergisi hisse senedi ve tahvil ihraçlarında, gereken para miktarı 36 bin liradır. menkul ve gayrimenkul devirlerinde, adi alınmak isteniyor. Oysa bu verginin ruhu Oysaki, vergi idaresi bu örnekte belirtilen kiralamalarda, bazı sigorta işlemlerinde ve mantığı buna aykırı. Bu konu üzerinde kâğıdın damga vergisini 500 bin lira kısaca duralım. uygulanmakta. üzerinden hesaplamak niyetinde. Kâğıt imzalanması sonucunda Damga Vergisi Kanunu’nun 10. Yani vergi idaresi son derece kolaycı maddesinde, nispi yani oransal vergide, mükellefler genellikle somut bir menfaat bir yöntem seçerek ve kâğıtta yazılı en elde edemezler. İşte bu nedenle kâğıtların nevi ve mahiyetlerine göre, yüksek para miktarı üzerinden vergi damga vergisine karşı büyük bir direnç bu kâğıtlarda yazılı belli paranın esas hesaplama yoluna gitmekte. Bunu oluşmakta. alınacağı belirtilmiş. Aynı maddede, belli kabul etmek mümkün değil. Damga 2002 yılından beri iktidarda olan siyasi para terimi, kâğıtların ihtiva ettiği veya vergisine tabi tutulacak belli para iradenin, hükümet programlarında, bunlarda yazılı rakamların hasıl edeceği miktarı, düzenlenen kâğıtla hüküm ve damga vergisinin garanti altına alınan kaldırılacağı hep para miktarıdır. Direnç belirtildi. Ancak, göstermeye son derece bırakın kaldırmayı müsait bir yapıya sahip her yıl oranlar olan damga vergisinin yükseltilerek yüksek para miktarı İki kız kardeşimden biri, Emekli uygulama devam üzerinden istenmesi Sandığı emeklisi vefat eden eşinden etti. bu direnci daha da maaş alıyor. Diğeri evlenmemiş SORU CEVAP Yapacak bir artırmakta. bekâr ve Emekli Sandığı çalışanı. Sorularınız için malicozuşey yok; bu vergi Damga vergisi Kardeşlerimin babamızdan yetim aylığı m6ismmmo.org.tr adresine kaldırılmadı, bir gerçek olarak alma hakkı var mı? Yakup Tan mail atabilirsiniz. Tüm sorular eposta ile tek tek uygulayalım karşımızda duruyor. Emekli Sandığı’na bağlı çalışan veya cevaplanacaktır. diyoruz. Ancak, Pek çok defa söz emekli memur olanlar yetim aylığı bir de bu verilmesine karşın alamaz. verginin yanlış kaldırılmadı. Diyoruz ki; uygulanmasına en azından lütfen doğru tahammül uygulayın! 15 O cezanın kendisi riskli! İş sağlığı ve güvenliğiyle getirilen yükümlülüklerin en önemlilerinden birisi “risk değerlendirmesi yapmak veya yaptırmak”. Yapmayan işverenlere 3 bin 234 lira para cezası uygulanacak. Ayrıca aykırılığın devamı halinde 2013 Ocak ayından itibaren her ay 4 bin 851 lira para cezası uygulanacağı yönünde düşünceler var. Ancak bizce bu son derece yanlıştır. Amaç ceza yazmak değil, işyerlerini yasal formatlara uygun hale getirme yönünde rehberlik ve yol gösterici olmaktır. Özellikle 50 işçinin altındaki işyerlerinde risk değerlendirmesinin yapılmamasından dolayı yüksek miktarlarda idari para cezalarının uygulanacak olması birçok işyerini kapanma noktasına getirir. Burada amaç eksikliğin tamamlanması olmalıdır. Eksiklik tamamlatılırken de önce uyarılmalı ve eksiklik tamamlanmadığı takdirde idari para cezası uygulanması yoluna gidilmelidir. İşletmelerin büyük bir bölümü günü zor kurtarıp yasal yükümlülükler altında ezilirken bu kadar yüksek idari para cezası işletmeleri köşeye sıkıştırır. ‘Kâğıt İmzalama’ Vergisi Rezillikler Komedyası!.. Nasıl fotoğraftı ama... Tayyip Bey, yoğun bakım odasında, Balyoz davasından 18 yıl hüküm giymiş, açık kalp ameliyatı olduğu sırada mahkeme tarafından tahliye edilen Ergin Saygun’un elini iki elinin arasına almış, muhabbetle tutuyordu... Saygun’un oğlunun anlatımına göre şunları söylüyordu Başbakan: Geçmiş olsun paşam; inşallah her şey daha iyi olacak!.. Sonra da ameliyatı yapan doktora dönüp gözleri dolarak, “Sağ olun hocam” diyordu... Valla, Vatan gazetesi aynen böyle yazıyor, ben onun yalancısıyım... Şu sevgiye, şu nezakete bakın, etkilenmemek elde değil... Değil de kafam fena halde karıştı doğal olarak; fotoğraftaki Başbakan’ın ta kendisi değil miydi “Ergenekon’un savcısıyım” diye meydan okuyan, “Ergenekon’da yargıyla yürütme olarak beraber çalışıyoruz” diyen. Mahkemelerdeki akıl almaz yanlışları, Balyoz’daki 1600 küsur hatayı, hapishanelerdeki facia şartları yazan yurtsever kalemleri, avukatları, İstanbul, Ankara, İzmir barolarını, bilim adamlarını, siyasetçileri karalara boyayan, topunu Ergenekoncu ilan eden Patagonya Başbakanı mıydı Allah aşkına?.. Ne değişti?.. HHH Hesap değişti, hesap!.. Yeni kampanyanın işaret fişeklerini televizyon programlarında, yandaş gazetelerin “kan içici” köşelerinde izliyordum zaten bir süredir!.. Ta Ergenekon sürecinin başından bu yana en ahlaksız yazıları çiziktiren, en vahşi senaryoları çarşaf çarşaf manşetlere ve televizyon ekranlarına taşıyan karanlık ruhlu yanaşmalar, bir süredir “aziz” kesilivermişlerdi adeta... Neler yazmıyorlar, neler söylemiyorlardı ki: “Bu nasıl gaddarca tutukluluk süreleriydi”, “O subaylara, generallere yazık değil miydi?!.”, “Hasta insanlar derhal, diğerleri en kısa zamanda tutuksuz yargılanmak üzere salıverilmeliydi” falan!... Milliyet gazetesinde Aslı Aydıntaşbaş ise bu kampanyanın zirvesine “tüy diken” ilk kişi olmaya şu yazısıyla hak kazandı: Halen Silivri’de yatan üst düzey bir komutanın avukatı bana, ‘biliyor musunuz Aslı Hanım, şu anda Hasdal’da yatan bazı subaylar Erdoğan’ın sağlığına dua ediyorlar’ demişti. Bunu duyduğumda donup kalmıştım. Ama şimdi anlıyorum; Erdoğan son çıkışlarıyla, bu davalarda adalet arayanlar için yeni bir umut haline geldi... Yazıyı okuduğumda, “yahu” dedim kendi kendime, “ben yıllardır Ergenekon, Balyoz davalarına gidiyorum zannedip hayal mi görüyordum?!.” Daha birkaç gün önce Balyoz davası hükümlüleri için iki bin kişi Beşiktaş’ta “adaletin ruhuna Fatiha okuyup” lokma dağıtmamışlar mıydı?.. Yoksa iktidarı, Başbakan’ı alkışlayıp “Türkiye sizinle gurur duyuyor” demek için mi toplaşmışlardı?.. Ya da biz bu denli “saf ve temiz” miyiz?!.. HHH İkinci ve en büyük tüyse Kanada cenahından dikildi!.. Ergenekon davasının başlamasında en büyük paya sahip olan Tuncay Güney, bir televizyonun canlı yayınına katıldı ve “rezillikler komedyası”nın sonuna yakışır açıklamasını yapıştırıverdi: Ergenekon davası bir projeydi, bitti artık!.. Ya, işte böyle, haham kardeş gayet soğukkanlı biçimde noktayı koyuverdi... Bitmedi, içerdekilerin çıkması gerektiğini, işkenceyle alınan ifadesinin geçersiz olduğunu, devlet tarafından kullanıldığını da söyledi... Şu cümle de ona ait: Türkiye’de adalet aramak genelevde bakire aramaktan farksızdır!.. Böylece 2007’den beri devam eden “tasfiye projesi” bu sözlerle tamamına erdi!.. İstedikleri kadar sürdürsünler, dava kapanmıştır!.. Tayyip Bey’in 180 derece yön değiştirmesine gelince, bir taşla çok kuş meselesi; yıllarca kader birliği ettiği “Okyanus ötesindeki zat” ve cemaatini silkeleyip atmak... Başkanlık ve anayasa konusunda BDP ve Öcalan’la yaptığı işbirliğini örtmek ve referandumdan başarıyla çıkmak... Balık hafızalı kitleleri “iyi ve merhametli başkan” imajına alıştırmak... Kısacası eski defterleri kapatıyor, yeni ve çooook iddialı yeni bir defter açıyor: Yerseniz!.. NOT: 18 Şubat’ta Silivri’de bekliyorum, kucaklaşmak üzere... YETİM AYLIĞI ALMA HAKKI Türk Milleti Tanımı Yadsınamaz PERİHAN ERGUN KİMKİME BEHİÇ AK behicak@yahoo.com.tr Başlıktaki tümcenin içeriği yürürlükteki anayasamızın değişmez ilk dört maddesi kapsamında yer aldığı halde üniter devlet sistemini değiştirmeyi amaçlayanlarca ilk koşul olarak “Vatandaşlık tanımı kesinlikle yanlıştır. Etnik kimlik üzerine kuruludur” diyenlere tepkiyle hep ifade edegelmişimdir. Çünkü Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Ulu Önderimiz M. K. Atatürk “Bu topraklarda Türkiye Cumhuriyeti’ni kurmak için savaş verenlerin hepsi Türk’tür” derken ülkede etnik kimlikleri farklı olanların tümünü de aynı içerikte görmüştür. Cumhuriyetin 10’uncu Yıl Nutku’nun sonunda, “Ne mutlu Türküm diyene” özdeyişiyle de bunu amaçlamıştır. 1789 Fransız devriminden sonra Avrupa’daki devletler içlerinde birçok değişik soydan gelenleri de barındırdıkları halde devletlerini asli halkın adıyla isimlendirmişlerdir. Geçen hafta sonunda Büyükçekmece’de Milli Merkez Anayasa Forumu’nun 121. toplantısının sonunda, “Anayasadan Türk milleti tanımı çıkarılamaz. Milletsiz bir devlet olamaz. Millet etnik bir tanım değildir. Yurttaki tüm vatandaşları kapsar” hükmü oybirliğıyle kabul edilmiştir. Bu konuya defalarca girmek zorunda bırakılmama üzülmekle birlikte Atatürk devrim ve ilkeleriyle yetişmiş bir kuşağın yurttaşı olarak bu görevden vazgeçemiyorum. HHH Hafta başında beklenmeyen ve düşündüren bir olaya da tanık olduk. Şöyle ki; Balyoz davasından 18 yıla mahkum edilen E. Org. Ergin Saygun’un, ölümün kenarından döndüren zorunlu 3. kalp ameliyatı nedeniyle hastanedeyken sabaha karşı alelacele tahliyesine karar verildi. Yoğun bakımdan çıktığında Sayın Başbakan’ın Saygun’a geçmiş olsun ziyaretine gidişi, toplumda şaşkınlıkla karşılanırken düşündürücü de oldu. Daha önce Silivri özel mahkemesine tepki gösteren tutuklu yakınlarıyla yurttaşlara, “Ben bu davaların savcısıyım” diyerek dayanaksız tutuklamaları savunurken şimdi ne oldu da onlara iyi niyet gösterisine soyundu sorularını da beraberinde getirdi. Nedensiz tutuklu Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ’u da keşke ziyaretle teselli edebilseydi! O zindanlarda ağır hasta olduğu halde tutukluluğu sürdürülen eski rektör Fatih Hilmioğlu’yla gene rahatsızlığı devam eden ve memlekete, üniversiteyle hastane de armağan eden değerli öğretim üyesi Prof. Dr. Mehmet Haberal ile birçoğu da anımsanarak yasadışılık taşıyan tutukluluk hallerinden kurtarılsalar ya!.. Bu davaların savcısı olduğunu söyleyen Sayın Başbakan birçok konuda olduğu gibi bunda da yetkisini kullansa sevaba girer. Öyle ki; 12 yıl önce İstanbul Emniyeti’nde işkence altında sorgulandığını iddia eden ve halen Kanada’da haham kisvesiyle yaşamını sürdüren ünlü ajan Tuncay Güney bile SkyTurk TV’de telefonla katıldığı “Şimdi Söz Sende” programında “Ergenekon davası bir projeydi bitti. Artık benim yüzümden cezaevine girenler bırakılmalıdırlar” diyor. Bu ifade ve görüntüler, akla ziyan hukuksuzlukların açık bir kanıtı olmuyor mu? HHH ABD’nin istemi doğrultusunda yapıldığı düşünülen bu düzmece davaları onların Ankara’daki elçisi başta olmak üzere demokrasiyle yönetilen dış ülkelerin kınaması durumuna düşürülmemiz de çok onur kırıcı olmuyor mu? AKP’nin sözcüsü Bülent Arınç ısrarla mahkemenin davaları hızlandırmayışından yakınıp duruyor. Bir de o suçlarını bilmeden 4 yılı aşkın süredir zindanlarda tutulanların yakınlarının ve halkın tepkisi var!.. 9 Şubat günü İstanbulBeşiktaş’ta, aynı saatte de Ankara ve İzmir’de “Vardiya Bizde” öncülüğünde binlerce yurttaşın sloganları ve pankartlarıyla gösterdikleri tepkiyi duyup göreseler ya! Belki o zaman iktidarlarını halk yararına da kullandıklarını kanıtlayabilir ve inandırıcı olabilirler... HHH 18 Şubat Pazartesi günü Silivri zindanının duvarlarına dayanmak üzere tüm yurtseverler gene tepkilerimizle el ele kol kola dayanışmayla sesimizi duyurmak amacıyla oradayız. ÇİZGİLİK KAMİL MASARACI kamilmasaracı@gmail.com HARBİ SEMİH POROY BULMACA SOLDAN SAĞA: SEDAT YAŞAYAN 1/ Anlamsız, 1 saçma. 2/ Düden2 den daha geniş olan çukurluk 3 lara verilen ad... 4 Orhan Hançer5 lioğlu’nun bir romanı. 3/ Sır... Ge 6 nellikle saça sü 7 rülen yağlı ve ko8 kulu merhem. 4/ Dünyamızın uy 9 dusu... Judo, ka 1 2 3 4 5 6 7 8 9 rate gibi dövüş sporlarında yer minderi 1 İ Ç T İ H A T H olarak kullanılan, pi 2 S E Ş A L O P A rinç saplarından örül 3 T R E V İ P İ N müş halı. 5/ Meyve şe 4 İ Ç M E L E R T keri. 6/ Kazak başkan 5 H İ S E M A R E larına verilen ad... TanA S A K O R tal elementinin simge 6 K İ si. 7/ Dar ve taşınabilir 7 A B L A T Y A demiryolu. 8/ Dünya... 8 M E R A N A Ş Büyükbaş hayvanla 9 K R İ S T A L ra verilen ortak ad. 9/ Azerbaycan’ın plaka imi... “Kirazkuşu” da denilen ötücü bir kuş. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Yanıltacak biçimde söz söyleme. 2/ Herhangi bir nedenle armağan kabul edenin, vermek zorunda olduğu karşılık... Kalsiyum elementinin simgesi. 3/ Karadeniz’in doğusunda oturan bir halk... Bir Avrupa ülkesinin başkenti. 4/ Bir renk... Tugayla kolordu arasında yer alan askeri birlik. 5/ Bir cins baykuş. 6/ Özerklik. 7/ “Bir kez gönül yıktın ise / Bu kıldığın değil” (Yunus Emre)... Bir ilimiz. 8/ Mahkeme sonucunu gösteren resmi belge... Metal bilyelerin fırlatılması ilkesine dayalı elektrikli bir oyun makinesi. 9/ Aşırı olmama durumu. 1 2 3 4 5 6 7 8 9
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear