02 Haziran 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
8 ARALIK 2013 PAZAR CUMHURİYET SAYFA HABERLER THY, çArşı’nın köy okulları için yollayacağı yardım kolilerini taşımak istemedi 7 Destek değil köstek oldular ERK ACARER çArşı’nın yaklaşık iki aydır sürdürdüğü “Köy okullarına destek kampanyası”nın sonuna gelindi. Organizasyon sadece Türkiye’de değil, yurtdışında da yoğun ilgi gördü. Ancak kampanyanın Almanya ayağını yürütenler büyük bir sorunla karşılaştı. Hannover’den toplanan yardım malzemelerinin konulduğu koliler ortada kaldı. Yardım projesini yürütenler, uzun bir süre Türk Hava Yolları’ndan (THY) bir muhatap bulamadılar. THY’nin ilgisizliği nedeniyle 20 koli bir türlü Türkiye’ye yollanamadı. Yetkililer, projeyi yürütenleri, önce “THY yardım için toplanan kolileri almıyor” diye geri çevirdi. Yoğun uğraşlar sonunda muhatap bulunabildi. Ancak bu kez de “yardım için” taşınması istenen kolilerden yüksek bir bedel istendi. Oysa çArşı, köy okullarına destek projesini başından beri Kızılay’la birlikte yürütüyordu. Kızılay’ın araya girmesi de sorunun çüzülmesine yetmedi. Fakat kampanyayı yürütenler vazgeçmediler ve Hannover Başkonsolosu Mehmet Günay’ın kapısını çaldılar. Günay, THY ile yoğun telefon görüşmeleri ile sorunu kısmen çözdü. THY indirimli olarak kolileri taşımayı kabul etti. Almanya’da yaşayan ve kampanyayı yürüten çArşı sözcüleri ise, olaya büyük tepki göstererek gelişmeleri özetledi: Yardım paralarıyla aldığımız malzemeleri (66 mont, 67 çift bot çok sayıdan kışlık giysi ve kırtasiye malzemesi) yollama konusunda ciddi sıkıntılarla karşılaştık. THY’nin büyük ilgisizliğinden dolayı hazırlanan 20 koliyi bir türlü yollayamadık. Kızılay ile ortaklaşa düzenlenen bu kampanyada, Kızılay Beşiktaş Şube Müdürü’nün devreye girmesi bile sonuç getirmedi. THY Hannover sorumlusu bize, “Bilet parası 220 Avro, bilet alın 30 kilo yük hakkınız var, 20 kiloyu da ben idare ederim, geri kalan yüke para ödersiniz” diyerek gülünç, amaca uygun olmayan ve kanunsuz bir teklifte bulundu. Bu noktada, Hannover Başkonsolosu Mehmet Günay’ı makamında ziyaret ettik. Yardımlarını bizden esirgemedi. Onun sayesinde, THY, 220 Avro olan bilet parasını almak kaydıyla kolileri ücretsiz taşımayı kabul etti. Fakat son anda THY bize bir çelme daha takarak bilet parasını 320 Avro’ya çıkardı. THY, Genel Müdürü Temel Kotil, yeni hedefimiz “Gezegenler arası yolculuk yapmak” diye açıklama yaptı. Ama daha bizim 20 koliyi ihtiyacı olanlara taşıyamadılar. Açıkçası, hem iktidarda, hem de onun arka bahçesine çevirdiği kurumlarda çArşı alerjisi sürüyor. Sonuç olarak kolilerimizi gönderiyoruz. Ancak bize destek olmak yerine köstek olanları da kınıyoruz! Kolilerimizi gönderirken Hannover Langenhagen Havaalanı’nda Beşiktaş formalarımızla THY’yi protesto edeceğiz. Zulüm Karanlığa Dahildir Anayasa Mahkemesi’nin kararını mahkemeler görmezden gelebilir mi? Gelebilirmiş, Bekir Bozdağ öyle söylüyor. Başbakan Yardımcısıdır, demek ki, Başbakan konuşuyor varsayabiliriz. Bülent Arınç da Başbakan Yardımcısı ve hatta Hükümet Sözcüsü ama artık onun söylediklerini ancak ertesi gün Başbakan tersini söylemezse “tamam Başbakan da böyle söylüyor” diye yorumlayabiliyoruz. Bekir Bozdağ kimsenin bu mahkemeye, “Şöyle yap böyle yap diyemeyeceğini” söylüyor. Peki, gerçekten öyle midir bir bakalım. HHH Anayasa Mahkemesi bir temyiz makamı değil, bunu biliyoruz. Yani mahkemelere şu cezayı çok verdin biraz azalt diyemez. Ama 12 Eylül dayatma referandumunda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne başvuruların önünü kesmek, böylece giderek bir çığa dönüşen tazminat cezalarından “devlet bütçesini korumak” için icat edilen AYM’ye bireysel başvuru hakkı başvuranlara belirli haklar sağlıyor. Güncel olayımızda AYM, Mustafa Balbay’ın başvurusunu görüşüyor ve “uzun tutukluluk süresi ve seçilmiş milletvekilinin görevini yapmasının engellenmesi” açılarından başvuruyu haklı buluyor. Hem tazminata hükmediyor hem de bu haksızlığın giderilmesini istiyor. Tazminat hukuksuzluğun tescilidir. Haksızlığın giderilmesi kararı ise açıkça, net bir şekilde mahkemeye “artık bu hukuksuzlukta ısrar etmemesi gerektiğini” söylüyor. Peki, mahkeme “hayır ben tutuklulukta ısrarlıyım” diyebilir mi? Bekir Bozdağ’a sorarsanız, diyebilirmiş. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e, Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’a, AYM Başkanı Haşim Kılıç’a, karar verecek hâkimlerin üst kurulu HSYK’nin Başkanı İbrahim Okur’a sormayacaksınız, Bozdağ’a soracaksınız. Diyelim ki Cumhurbaşkanı, Gül ve Arınç yürütme erkinin parçalarıdır, mahkemelere karışamaz, “şöyle yap böyle yap” diyemezler, peki yargının unsurları olan AYM Başkanı, daha önemlisi HSYK Başkanı da mı bir şey diyemez. HHH Türkiye’de biliyoruz ki hukuk artık ölümcül hastadır. Siyasetin isteklerine göre biçimlenmektedir. Hâkimler ve savcılar “zamanın ruhunun esiri olmaya” zorlanıyorlar. Mehmet Baransu olayına bakın yine aynı çifte standardı göreceksiniz. Geçmişte Baransu’nun yayımladığı “belgeler”le ilgili hiçbir kuşku belirtmeyen, onları çürüten yüzlerce kanıta rağmen gerçek kabul edenler, bugün aynı Baransu’yu gerçekliği kuşku götürmez ve gerçek olmadığı hiç kimse tarafından iddia edilemeyen bir belgeyi yayımladığı için cezalandırmaya çalışıyorlar. Şaka gibi diyeceksiniz. Değildir. Türkiye’nin, hukukun, siyasetin “hâli pür melâli”dir. Ama aynı zamanda zorba yönetimlerin yöntemlerinin hiç değişmediğini gösteren tarihsel bilgidir. HHH Zulmü sürdürmekte kararlı olanlar, “Balbay’ı tutabildiğimiz kadar içerde tutalım” diyenler var. Tutun, tutun ki zulmünüz artsın. Zulmün kökeni Arapçada “zlm”dir; zulm diyelim, eziyetle akrabadır ama zulmetle, karanlıkla da ilişkisi derindir. Aydınlıkta yaşayamayandır. Adaleti, hukuku zulme karşı tarif ederiz. Bugüne kadar yaptığınız hukuksuzluktu, bundan sonrası hukuksuzluk ötesidir. Ama bilesiniz, “hafızaı beşer nisyan ile malul” deseler de arşiv hiçbir zaman unutmuyor. Yarın o arşivin kahredici sayfaları önünüze konduğunda “iyi Müslümanlar” olmak iddiasındaki sizler, “biz ne yapmışız, boyumuzca günaha batmışız” dersiniz. Ya da belki şimdi MGK belgesi önünüze konduğunda söylediğiniz gibi “O zaman öyle gerekiyordu” dersiniz. Eziyeti uzattıkça uzatıyorsunuz, peki, zulmün gölgesinin kısa olduğunu da bilir misiniz? AKP’nin Meclis’e sevk ettiği paketin ‘AİHM’ kararlarına aykırı olduğu vurgulandı: Özgürlükler daralıyor İşkence meşru gösteriliyor İstanbul Haber Servisi İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi ve Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) İstanbul Temsilciliği, işkencenin etkin soruşturulması ve belgelenmesinde “İstanbul Protokolü”nün rolünün ele alındığı bir sempozyum düzenledi. TİHV üyesi ve adli tıp uzmanı Ümit Ünüvar, İstanbul Protokolü’nün nasıl hazırlandığı, içeriği ve işkencenin önlenmesindeki rolü hakkında bilgi vererek “Bütün devletler kendi yaptığı işkenceyi meşru göstermek istiyor” dedi. Ünüvar, İstanbul Protokolü’nün Birleşmiş Milletler’in onayladığı, 75 hekim, psikolog, hukukçu ve insan hakları çalışanları, 40 kurum ve örgüt ile 15 ülkenin görev aldığı bir protokol olduğunu söyledi. Gezi Parkı sürecinde TİHV’ye gelen başvurularla ilgili bilgiler de veren Ünüvar, “31 Mayıs30 Ağustos arasında 297 kişi travmatik sonuçla insan hakları derneklerine başvuru yaptı. 269 kişi göz yaşartıcı kimyasal ajanlara maruz kaldığını bildirmiştir. 127 gaz fişeği çarpması, 31 plastik mermi çarpması, 59 kaba dayak, 7 göz kaybı ve 30 basınçlı su ile meydana gelen yaralanma vakası tespit edildi. Ruhsal değerlendirme bu konuda önemli. 117 kişiye ruhsal değerlendirme yapabildik.” u Pakette, Gezi, ODTÜ, HES eylemcilerine “hapis cezası” yolunu açan düzenlemelere CHP’den tepki geldi. Hamzaçebi, Cumhuriyet’e yaptığı değerlendirmede, hükümetin paketinde “cebir ve tehdit kullanarak ya da hukuka aykırı bir başka davranışla” bir kamu faaliyetinin yürütülmesine engel olanlara 2 yıldan 5 yıla kadar hapis cezası öngörüldüğüne dikkat çekti. AYŞE SAYIN Hâlâ neden tutuklular? İstanbul Haber Servisi Gezi Tutukluları Aileleri Platformu, oturma eylemlerinin 23. haftasında da tutuklu direnişçiler için “adalet ve özgürlük” istedi. Galatasaray Meydanı’nda dün akşam bir araya gelen aileler, “Gezi tutsaklarına özgürlük”, “Gezi şehitleri, gazileri, tutsakları onurumuzdur” pankartı açıp “Direnmek suçsa bizi de alın”, “Berkin Elvan yalnız değildir” sloganları attı. Tutuklu Hasan Tunç’un babası Haydar Tunç “Çocuklarımız da, biz de hâlâ neden tutuklu olduklarını bilmiyoruz. Çocuklarımız eli kanlı katiller değil. Çocuklarımızdan elinizi çekin. El Nusra’ya, El Kaide’ye bakın” dedi. Tunç’un annesi Leyla Tunç da,“ Bizim çocuklarımız işçilerin, kadınların, öğrencilerin, Alevilerin ve tüm ezilenlerin yanında oldukları için tutuklandı. 6 aydır tutuklular, hâlâ iddianameleri dahi hazırlanmadı. Daha ne kadar tutuklu kalacaklarını bilmiyoruz. Bir an önce çocuklarımızın serbest bırakılmasını istiyoruz” diye konuştu. Eylemde Hasan Tunç’un Tekirdağ 1 No’lu F Tipi Hapishanesi’nde gönderdiği mektup da okundu. Aileler pazartesi günü Ankara’da parti temsilcileri ve Adalet Bakanı ile görüşüp çocuklarının serbest bırakılmasını isteyeceklerini belirtti. (Fotoğraf:KAYHAN AYHAN) ANKARA CHP Grup Başkanvekili Akif Hamzaçebi, hükümetin TBMM’ye sevk ettiği “demokratikleşme paketi”nde, toplantı ve gösteri yürüyüşleri ile ilgili düzenlemelerin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarına aykırılık oluşturduğunu söyledi. Hükümetin Meclis’e sevk ettiği pakette, Gezi, ODTÜ, HES eylemcilerine “hapis cezası” yolunu açan düzenlemelere CHP’den tepki geldi. Hamzaçebi, Cumhuriyet’e yaptığı değerlendirmede, hükümetin paketinde “cebir ve tehdit kullanarak ya da hukuka aykırı bir başka davranışla” bir kamu faaliyetinin yürütülmesine engel olanlara 2 yıldan 5 yıla kadar hapis cezası öngörüldüğüne dikkat çekti. “Hukuka aykırı bir başka davranış” ifadesinin son derece belirsiz ve yoruma açık olduğuna işaret eden Hamzaçebi, bu ifadenin “barışçıl” çevre protestosunda bulunan insanlara da cezaevi yolunu açtığına işaret etti. Tasarıyla il ve ilçelerde toplantı ve gösteri yürüyüşü yer ve güzergâhının “genel asayişi bozmayacak” ve yurttaşların “günlük yaşamını zorlaştırmayacak” şekilde, siyasi parti temsilcilerinin de görüşü alınarak en büyük mülki idare amiri tarafından belirlenmesinin öngörüldüğüne işaret eden Hamzaçebi, burada da son noktada söz sahibinin mülki idare amiri olduğunu ifade etti. ‘Umudumuzu çalamazsınız’ İstanbul Haber Servisi Cumartesi Anneleri, Galatasaray Meydanı’nda 454. kez kayıp yakınlarının akıbetlerini sorarken çocuklarını kaybedenlerin yargılanmasını istedi. Cumartesi Anneleri oturma eyleminde, 20 yıl önce Urfa’da Hüseyin Taşkaya’nın kaybedilmesi olayına dikkat çekti. Babası kaybedildiğinde 7 yaşında olduğunu anlatarak “Babam beni tanıyamaz diye büyüdüğüm için hep kendime kızdım” diyen Serpil Taşkaya, devlet yetkililerine “Umudumuzu çalamazsın. Kayıplarımızı bulana kadar mücadele edeceğiz” diye seslendi. Cumartesi Anneleri adına yapılan açıklamada, Hüseyin Taşkaya’nın 12 Eylül döneminde 5 yıl cezaevinde kaldığı ve Siverek’te varlıklı bir müteahhit olduğu anlatıldı. Taşkaya’nın Kürtlerin haklarının kabul edilmesini savunduğu için devlet ve Bucak aşiretinin hedefi olduğu iddia edilen açıklamada, “Hüseyin Taşkaya nerede” diye soruldu. Cumartesi Anneleri’nin açıklamasında, Başbakan Erdoğan’ın da failleri cezasız bıraktığı savunularak “Faillerden hesap sorulmadan bu topraklarda herkesin kişi güvenliği ve yaşam hakkı tehdit altındadır” denildi. üzenlemeler kısıtlayıcı’ Bu düzenlemelerin AİHM’nin 2008 yılında Taksim’deki 1 Mayıs gösterileriyle ilgili 27 Kasım 2012 tarihli kararına aykırı olduğuna dikkat çeken Hamzaçebi, AİHM’nin toplantı ve gösteri yürüyüşlerinde yurttaşların “bellek hakkı” bulunduğuna hükmettiğini anımsattı. Hamzaçebi, hükümetin sevk ettiği pakette “kamu görevini engelleme, günlük yaşamı aksatma” gerekçesiyle sınırlama getirilmesinin doğru bir tavır olmadığını ifade etti. AKP’nin paketinin “demokratikleşme, özgürlük getirmediğini” belirten Hamzaçebi, “Tam tersine daha da kısıtlayıcı, daraltıcı düzenlemeler getiriyor. Gezi, ODTÜ yol eylemi gibi eylemlere katılanlara daha da ağırlaştırılmış cezalar getiriliyor ki, bu kabul edilemez” diye konuştu. ‘D ‘Hapishaneler hastalık üretiyor’ bul Şube Başİstanbul Hau Galatasaray’da her hafta yapılan oturma kanı Ümit Efe, ber Servisi eylemine katılan sanatçı Nur Sürer, Zavar’ın hasta tutuklulara İHD İstanbul karşı psikolojik Şubesi Cezae 2004’ten bu yana mesane kanseri nedeniyle işkence uygulanvi Komisyonu, 28 kez ameliyat olduğunu belirtti. dığını ifade etti. Efe, 13 yıldır cezaevininsan hakları savunucusu de bulunan kanser hasavukat Gülizar Tuncer’e tası Erol Zavar’ın serbest bırakılmasını istedi. ti. İHD’nin cezaevlerin yapılan saldırıyı da kınadı. Sanatçı Nur Sürer de Galatasaray’da her hafta deki hasta tutuklu ve hüyapılan oturma eylemine kümlülerin durumuna dik açıklamasında, tecrit kokatılan sanatçı Nur Sürer, kat çekmek için her haf şulları, yetersiz beslenme, Erol Zavar’ın 2004’ten bu ta Galatasaray’da yaptı hava ve güneş azlığı, aşırı yana mesane kanseri nede ğı “F Oturması” eylemi doluluk, temizlik malzemeniyle 28 kez ameliyat ol nin 90’ıncısında Sincan 1 lerinin kısıtlılığı nedeniyduğunu ve 50’den fazla No’lu F Tipi Cezaevi’nde le “hapishanelerin hastatümörle birlikte safra ke yatan Erol Zavar’ın duru lık üreten mekânlar” olsesinin alındığını belirt mu anlatıldı. İHD İstan duğunu söyledi. Tütengil’in katledilişinin 34. yılı İstanbul Haber Servisi Eski başyazarımız Nadir Nadi’nin uzun süre danışmanlığını da yapan Prof. Dr. Cavit Orhan Tütengil, katledilişinin 34. yılında Zincirlikuyu’daki mezarı başında anıldı. İstanbul Üniversitesi (İÜ) İktisat Fakültesi Mezunları Cemiyeti Başkanı Vahap Adıyaman, “Ne kadar sustururlarsa sustursunlar onların bize bıraktığı miras meyvesini veriyor. Gezi Parkı eylemleri buna örnektir” dedi. Adıyaman, Tütengil’in faillerinin bulunmasını beklemekten vazgeçtiklerini söyledi. 7 Aralık 1979’da evinden çıktığı sırada hain kurşunlara hedef olan Tütengil’i anmak için düzenlenen törene, ailesi, öğrencileri ve İÜ İktisat Fakültesi Mezunları Cemiyeti üyeleri katıldı. (Fotoğraf: SERKAN YILDIZ)
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear