23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
15 ARALIK 2013 PAZAR CUMHURİYET SAYFA HABERLER Suriye duvarını açlık grevi ile protesto eden Gökkan, kamp içi ve dışındaki yaşamı anlattı 7 ‘Sınırda fuhuş batağı’ İKLİM ÖNGEL ANKARA Mardin’de Suriye sınırına örülmesi planlanan güvenlik duvarı çalışmalarına karşı geçen ay açlık grevi eylemi yapan Nusaybin Belediye Başkanı Ayşe Gökkan, Türkiye’deki mülteci kamplarına kayıt yaptıranlarının yarısının yaşam koşulları nedeniyle kampları terk ettiğini kaydetti. Bu rakamın yüzde 80’inin kadın ve çocuklardan oluştuğunu söyleyen Gökkan, kadınların fuhuş çetelerinin eline geçme tehlikesine dikkat çekti. Gökkan, “Kamptan ayrılan kadınlar ucuz işgücüne dönüşmüş durumda. Suriye’deki durum artık patlama noktasında. 6 bin Suriyeli kadı u Suriye sınırına örülmesi planlanan güvnelik duvarına karşı çıkıp açlık grevi eylemi yapan Gökkan, “Kamptan ayrılan kadınlar ucuz işgücüne dönüşmüş durumda. 6 bin Suriyeli kadının pazarlandığı söyleniyor. Şu an dünyanın en büyük kölelik düzeni ve utancı yaşanıyor” ifadelerini kullandı. yıt yaptıranların bir süre kaldıktan sonra kampları terk ettiklerini kaydetti. Gökkan, “Kamplarda 200 bin kişi kayıtlı görünüyorsa, bu rakamın 100 bini kamptan ayrılmış durumda. Bunun yüzde 80’i ise kadın ve çocuklardan oluşuyor” diye konuştu. Mülteci kamplarının bulunduğu illerin ucuz işgücünün en çok yaşandığı yerler olduğuna dikkat çeken Gökkan, kamptan ayrılan kadınların tekstil, tarım ve ev işlerinde karın tokluğuna çalıştığını kaydetti. Gökkan, “Şu an dün ‘Zahid Bizi Tan Eyleme’ Bütün kabahati halkta, bir türlü kendindelikten kurtulamayan kendisi için olamayan sınıflarda bulan analizleri, değinmeleri okuduğumda dilime hep Kul Hasan Dede’nin “halkı tan eylemek nemiz” ya da Ruhi Su’dan hep dinlediğimiz Muhyi’nin “Zahid bizi tan eyleme” dizeleri gelir takılır. Her şey kendiliğinden olabilirmiş, insanlar, halk sınıfları, işçiler bir sabah kalkıp “hey dur bakalım, ne oluyor yahu, geri bas” diyeceklermiş gibi düşünüyor halkı tan eyleyenler. Aslı astarı yoktur. HHH Hiç kuşku yok tarihte böyle bir sabah uyanıp da ortaya çıkan hareketler vardır. Ayağa kalkmak gerektiğini bir şekilde hissederek ortaya çıkan hareketlerdir bunlar. Onlara da bir şeyler yön vermiştir, bıçak kemiğe dayanmıştır, haksızlık diz boyunu aşmıştır, ama bir neden, bir vesile kendini göstermiş, dayatmış, öfke harekete dönüşmüştür. Ama o orada kalır. Ne istiyorsun sorusuna yanıt gelmez o hareketten. Çünkü ne istediğini tam olarak bilemez, istediğine nasıl ulaşacağını anlatamaz o kitle. O nedenle onun sendikaya, partiye, siyasete gereksinimi vardır. O nedenle “şu kışla yapılmasın, şu ağaçlar kesilmesin” diye ortaya çıkan büyük “Haziran hareketi” gibi hareketler de zamanın öğütücü dişlileri arasına girer. Peki ne olacak? Yaşadığımız ülkede, coğrafyada, dünyada haksızlığı bin kez kanıtlanmış, her bunalımda yükü halk sınıflarına yüklemeyi başaran piyasa düzenine kapitalizme itiraz etmeyi ne zaman öğreneceğiz? Bunun bir yolu yöntemi yok mu? Karşılaştığımız haksızlık, hukuksuzluk zirveye çıktığında, fabrikada, işyerinde, büroda sattığımız emeğin karşılığını alamadığımızda bunu yanı başımızdakine anlattığımız zaman öğrenmeye başlamış olabilir miyiz yolu yöntemi. Sendikacıya, “Kardeş sen ne yapıyorsun, neden şu yolunu kesen yasaya, düzene karşı isyanlarda değilsin, neden ‘ne yapalım zaman böyle, elimiz kolumuz bağlı’da takılıp kaldın sen” diye sorduğumuzda... Yola yönteme giriş yapmış olabilir miyiz? HHH Nâzım’ın sevmediğim şiiri yok. İkisine “şerhim” var yalnızca. Birisi, zamanının büyük atılımını anlatmak için yazdığı ve o zamanların haleti ruhiyesini resmeden, o zamanların devrim yapmış kitlelerini, insanlarını yüreklendirmeye adanmış, ama sonuçta onları insanın kölesi olan makine olmaya özendiren “Makinalaşmak” şiiri, diğeri insanı köleliğe boyun eğmekle suçlayan “Akrep gibisin kardeşim” şiiridir. “Akrep gibisin...” de “kabahat senin demeye de dilim varmıyor ama...” dizesiyle, hüznünü ve umudunu içselleştirir ama insanın çelişkisini anlatmayı yine de unutmaz büyük ozan. Şerhim o büyük sınıfın bireyini anlatırken insanın karmaşık iç dünyasını büyük ustalıkla anlatmasına değil; yanlış okunmaya çok uygun olmasına. Yoksa Nâzım’ın şiirinde “halkı tan eylemek” hiç ama hiç yer bulamamıştır kendine. İşte, “yaşadığımız günlerin saptırılmış gündemlerine bir dur diyelim, halkı tan eylemek yerine işimize gücümüze bakalım, şu gidişe bir yön verelim, kısası asıl meseleye gelelim” demeye çalışırken, bir önceki yazımda Shakespeare’e, onun Atinalı Timon’una başvurdumsa bundandır; “bir uçtan bir uca savrulan Timon gibi olmayalım” demek istemiştim. Aslında Muhyi’nin dediği gibiyizdir: “Sayılmayız parmağ ile / Tükenmeyiz kırmağ ile / Taşramızdan sormağ ile / Kimse bilmez ahvalimiz” nın pazarlandığı söyleniyor” diye konuştu. Nusaybin Belediye Başkanı Gökkan, Suriyeli mültecilerin yaşadıkları sorunlarını Cumhuriyet’e anlattı. Mülteci haklarıyla ilgili uluslararası sözleşmelere uyulmadığına dikkat çeken Gökkan, özellikle kadın ve çocuklar için koşulların çok daha zor olduğunu vurguladı. n çok kadınlar ve çocuklar... “Kamplardaki koşullar insani değil” diyen Gökkan, kampa ka E yanın en büyük kölelik düzeni ve utancı yaşanıyor” dedi. Dünyada 2 milyon kadının sınır ötesi pazarlandığını söyleyen Gökkan, “Bu kadınlar arasında ülkeleri savaşta olmayanlar da var. Sınırlarının ötesinde kadınların hiçbir güvencede olmadığı açıktır. Suriye’deki durum artık patlama noktasında” uyarısında bulundu. bin Suriyeli kadın batakta... Kamptan ayrılan kadınların fu 6 huş çetelerinin eline geçme tehlikesinden de söz eden Gökkan, “6 bin Suriyeli kadının pazarlandığı söyleniyor. Sınırlar ayrıca, kadınların pazarlanmasını sosyal güvence altına aldı, kadınları paramparça etti. 21. yüzyılda en büyük facia kadın üzerinden yaşanıyor” dedi. Suriyeli kadınların ucuz işgücünün yanı sıra “ucuz evlilik” olarak da görüldüğünü söyleyen söyleyen Gökkan, sınır illerinde yaşanan “kuma krizine” ilişkin “Kadını kadınla vuruyorlar. Bu, egemenlerin savaş durumunda izlediği bir politikadır. Kadınların pazarlanmaması için dünya bir an önce önlem almalıdır” diye konuştu. KTÜ’DE ‘PES’ DEDİRTEN OLAY KADINLAR TABUTUNU TAŞIYIP EN ÖNDE SAF TUTTU Muhalif öğrenciye ‘afişli’ baskı HAZAL OCAK Karadeniz Teknik Üniversitesi’nde (KTÜ) Öğrenci Kolektifleri üyesi Fidel Çakmak’ı hedef gösteren Trabzon Ülkü Ocakları ve Akçaabat Ülkü Ocakları üyeleri, “Üniversitelerde terörist istemiyoruz” yazılı bir afiş hazırladı. Afiş sosyal medyada kullanılırken, üniversitenin çeşitli bölgelerine ve çevredeki mahallelere asıldı. Çakmak ise, rektörle görüşmek istediğini fakat rektörün kendisiyle görüşmek istemediğini kaydetti. Trabzon’daki Konaklar ve Kalkınma mahallelerine de asılan afişlere tepki gösteren öğrenciler, afişleri hazırlayan kişilerin bir an önce bulunması gerektiğini belirtti. Önce Sosyal Medya’da Bayrak Haber’in Facebook sayfasında “Bu teröristin hâlâ KTÜ’de ne işi var” başlığıyla paylaşılan afişte Çakmak’ın fotoğrafı konularak “Hakkında devlete karşı işlenmiş 50’nin üzerinde suç dosyası bulunan Fidel Çakmak neden hâlâ KTÜ öğrencisi? Üniversitelerde terörist istemiyoruz” yazıldı. 1 Mayıs’ta stant açtığı gerekçesiyle soruşturma açıldığını belirten Çakmak, “Yalandan böyle bir afiş hazırlamışlar. Üstelik beni saat 17’den sonra okula gelmemem için tehdit ettiler. Bu oyunlara gelmeyeceğim. Sessiz kalmayacağım” diye konuştu. Rektör Süleyman Baykal ile görüşmek için girişimde bulunduğunu belirten Çakmak, Afişler kentin çeşitli rektörün kendisine mahallelerine asıldı. “Şu an konuşacak bir şey yok, her şey inceleniyor” dediğini aktardı. Çakmak savcılığa suç duyurusunda bulunacağını kaydetti. ÖZLEM GÜVEMLİ HASTA MAHKÛMLAR öLÜYOR Gezi Direnişi’nin ilk kaybı Mehmet Ayvalıtaş’ın annesi Fadime Ayvalıtaş dün “Anaların öfkesi katilleri boğacak” sloganları ile son yolculuğuna uğurlandı. Kadınların en önde saf tuttuğu cenaze töreninde Gezi olaylarında öldürülen Ali İsmail Korkmaz’ın babası Şahap Korkmaz, Ethem Sarısülük’ün annesi Sayfı Sarısülük, polis tarafından kafasından gaz kapsülü ile vurulan Berkin E’nin annesi Gülsüm Elvan da katıldı. Cenaze törenine CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ise çelenk gönderdi. Ataşehir’deki Mustafa Kemal Mahallesi Pir Sultan Abdal Cemevi’nde düzenlenen cenaze töreninde Fadime Ayvalıtaş’ın eşi Ali Ayvalıtaş, oğlu Muharrem Ayvalıtaş, Ali İsmail Korkmaz’ın babası Şahap Korkmaz ve Ethem Sarısülük’ün ağabeyi Mustafa Sarısülük birlikte taziyeleri kabul etti. Ali Ayvalıtaş “Allah hiç kimseye evlat acısı yaşatmasın. Oğlumdan sonra ailemi de kaybettim. Canımız gitti. Sebebi de hâkimlerdir. Onları önce Allah’a sonra halka şikâyet ediyorum” diye konuştu. Cemevinde kılınan cenaze namazında en önde kadınlar saf tuttu. Alana alkışlarla getirilen tabutun üzeri karanfillerle süslendi. Fa Ali Ayvalıtaş, hem oğlunu hem eşini kaybetti. dime Ayvalıtaş’ın annesi Neslihan Karagöz, tabutun başında ağıtlar yaktı. Cenaze namazının ardından, Ayvalıtaş’ın tabutu kadınlar tarafından omuzlanarak cenaze aracına taşındı. Cenazeye katılan yüzlerce kişi Mehmet Ayvalıtaş’ın öldüğü yere “Fadime ana ölümsüzdür”, “Katil devlet hesap verecek”, “Anaların öfkesi katilleri boğacak” sloganlarıyla yürüyerek burada 1 dakikalık saygı duruşunda bulundu. Daha sonra grup, cenaze aracı ile birlikte Ayvalıtaş ailesinin evine yürüdü. Cenaze aracı evinin önüne geldiği sırada eşi ve çocukları tabuta sarılarak ağladı. Fadime Ayvalıtaş acısına dayanamadığı küçük oğlu Mehmet Ayvalıtaş’ın yanına Çekmeköy Mezarlığı’nda toprağa verildi. Cenaze törenine CHP milletvekilleri Sabahat Akkiraz, Mahmut Tanal, Kadir Gökmen Öğüt, CHP Kadın Kolları Başkanı Hilal Dokuzcan, CHP Parti Meclisi üyesi İnci Beşpınar, Ataşehir Belediye Başkanı Battal İlgezdi, Nurettin Sözen, Ethem Sarısülük’ün kardeşleri Mustafa, Cem, İkrar Sarısülük, Medeni Yıldırım’ın ağabeyi Mehmet Yıldırım, Sivas katliamında yitirdiğimiz Metin Altıok’un kızı Zeynep Altıok Akatlı’nın da aralarında bulunduğu çok sayıda kişi katıldı. ‘Bu çığlığı artık duyun!’ İstanbul Haber Servisi İnsan Hakları Derneği İstanbul Şubesi Cezaevleri Komisyonu tarafından F Oturması eyleminde, yüzlerce hastanın pervasızca ölüme sürüklendiğine dikkat çekildi. Eylemde hasta tutuklu Kemal Gömi’nin cezaevinde olduğunun farkında bile olmadığı anlatılarak serbest bırakılması istendi. Galatasaray’da 91. kez toplanan insan hakları savunucuları, 163 ağır hasta tutuklunun durumuna dikkat çekmek için bugün saat 15.30’da 163 dakikalık oturma eylemi yapacaklarını duyurdu. Eylemde Kandıra F Tipi Cezaevi’nde tutuklu bulunan Kemal Gömi’nin sağlık durumu anlatıldı. 1993’ten beri tutuklu olan Gömi’ye şizofreni teşhisi konulduğu belirtilerek “Cezaevinde olduğunun bile farkında olmayan Gömi için başvurular reddedildi” denildi. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün de tahliye talebini reddettiği belirtilen açıklamada ağır hastalıkları olan tutukluların tahliye edilmeleri istendi. ‘Kavgamızda yaşıyor’ İstanbul Haber Servisi Gezi Tutukluları Aileleri Platformu üyeleri oturma eylemlerinin 24. haftasında da tutuklu yakınları için “adalet ve özgürlük” istedi. Galatasaray Meydanı’nda akşam saatlerinde bir araya gelen aileler, “Gezi tutsaklarına özgürlük”, “Gezi şehitleri, gazileri, tutsakları onurumuzdur” pankartı açıp, “Direnmek suçsa bizi de alın” ve “Fadime Ana kavgamızda yaşıyor” sloganları attı. Gezi Parkı eylemleri sırasında tutuklanan Hasan Tunç’un annesi Leyla Tunç, Fadime Ayvalıtaş’la uzun süre aynı mahallede komşuluk yaptıklarını belirterek “Onu ölüme gönderenler, sokakta, mahkemelerde adaleti sağlamayanlardır. Sen rahat uyu Fadime Ana, Mehmet’in davasını biz takip edeceğiz” dedi. İzmir’de Gezi Parkı eylemleri sırasında tutuklanan Özgür Gelecek muhabiri İzzet Uysal da “Bizi güçlü kılan, dışarıdaki ailelerimizin verdiği mücadele oldu. Son tutsak arkadaşımız kalana kadar mücadelemiz sürecek” diye konuştu. Grup adına basın açıklamasını okuyan Çağrı Aydoğan’ın kardeşi Cihan Aydoğan ise “Adalet tiyatro salonlarına çevrildi. Mehmet’in annesinin gözünün içine baka baka adaleti o tiyatro salonuna gömdüler” dedi. Fotoğraflar: VEDAT ARIK Fadime anayı uğurladılar Hep 17 yaşındayız Erdal Eren henüz 17 yaşındayken 12 Eylül askeri rejimi tarafından yaşı büyütülerek idam edilmesinin 33. yılında İstanbul’da Beşiktaş ve Bakırköy’de yapılan yürüyüşlerle anıldı. Beşiktaş’ta “Biz hep 17 yaşındayız, Erdal Eren ölümsüzdür” pankartı açan LiseDer’li gençler, Beşiktaş Çarşı’daki kartal heykeline doğru “Hepimiz Erdal Ereniz, öldürmekle bitmeyiz”, “Katil devlet hesap verecek” ve “Faşizme karşı omuz omuza” sloganları atarak yürüdü. LiseDer’liler adına yapılan açıklamada “Erdal Eren’in mücadelesi şimdi bizimle sürüyor. Onun ülkesi için verdiği mücadele bizlerin yoluna ışık tutuyor. Erdal Eren’i idam eden zihniyete sesleniyoruz. Biz hep 17 yaşındayız, Erdal Eren ölümsüzdür” denildi. Açıklamanın ardından liseli gençler kartal heykeline Eren’in fotoğrafını ve karanfiller bıraktı. (HAZAL OCAK) Cumartesi Anneleri, 455. kez Galatasaray Meydanı’nda oturma eylemi yaparak 22 yıl önce gözaltında kaybedilen İbrahim Demir ve Agit Akipa’nın faillerinin bulunup yargılanmalarını istedi. Gözaltında kayıplardan Murat Yıldız’ın annesi Hanife Yıldız ise Gezi Direnişi sırasında öldürülen Mehmet Ayvalıtaş’ın annesinin de yaşamını yitirmesinden duyduğu üzüntüyü “Hep bizden insanlar ölüyor ama ne bir özür ne de adalet var” diye aktardı. (SERKAN YILDIZ) Katilleri yargılayın
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear