02 Haziran 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
13 ARALIK 2013 CUMA CUMHURİYET SAYFA 17 Uğur Mumcu küfürlü oturumları “Söz Meclisten İçeri” adlı kitabında toplamıştı. Ne o kitapta ne de sonraki yılların hiçbir tutanağında Burak’ın “ahlaksız ve rezil” deyimine uygun bir “SinKaf”lı oturuma rastlamak mümkün değil. Muharrem İnce’nin ağzından çıkan “Sin” ve “Rı”lı sözcüğe gelince... O bir küfürden çok, “def ol” anlamında bir tür reflekstir. Ki gündelik hayatta halkımız, ters giden her şey için, kendi kendisine bile söyler durur. Söylenmese elbette daha iyi olurdu. Ama Sayın İnce de belli ki, ısrarlar üzerine kendisini inceden inceden Ankara Belediye Başkanı Melih Gökçek’e muhatap kılacak kondisyona hazırlıyor! Neticei kelam ve Mustafa Balbay’a naçiz bir uyarı. Bir baba olarak dikkatli olsun... Mesela Başbakan’ı örnek alsın. Reşit olduğu halde, yine de danışman kızını Meclis’e yaklaştırmayan Tayyip Bey gibi o da Yağmur ve Deniz’i Meclis’ten uzak tutsun. Adap ve edebe uygun bir iktidar gelinceye kadar... 1 Soru, 1 Yanıt Neden ülkemizde hesap sorulamıyor? Hesap sorma makamları, hesap vermesi gerekenlerin işgaline uğradı da ondan! GÖRÜŞ YÜKSEL PAZARKAYA Başbakan’ın Belaya Bulaştırdığı 3.787.987 Kişi Tayyip Bey ne demişti? “Twitter diye bir bela var, yalanın daniskası burada. Sosyal medya toplumların baş belasıdır!” (2 Haziran 2013) Lafı kendisinin de bizzat 3.787.987 takipçiyle bu belaya püskül olduğuna bağlamaya... Ya da oğlu Burak ve kızı Sümeyye ile birlikte bu beladan ailece yararlandığına bağlamaya gerek yok. Her şeye rağmen kızlar her zamanki gibi ölçülü ve terbiyeli. Muhterem eşi Emine Hanımefendi ise bela uyarısına uyuyor ve tweet’ten uzak duruyor! Ama oğul Burak, babası Meclis’te konuşurken attığı tweet’lerle sanal âlemin belalısı oluyor. “Meclis serserilik yeri değildir!” “Ahlaksız, rezil tavırların amacı nedir?” Diye, öfkeyle sorup duruyor! “Ahlaksız rezil” dediği şey, babasına, konuşurken laf atılması... Ki tarihteki tutanaklar tanıktır. Mustafa Kemal’e ve İsmet İnönü’ye bile konuşurken adap edep dairesinde laf atılmış... Bu bir tür Meclis geleneği... Bu gelenek başka ülkelerin parlamentolarında da adap ve edep dairesinde soru ve ince eleştiri biçiminde sürüp gidiyor... Burak, “ahlaksız ve rezil” diyor. Allah söyletiyor. Baba konuştuktan sonra o tanıma uygun biçim ve yoğunluktaki bir “sinkaf” kepazeliği patlak veriyor. Sin Kaf mı Kaf Sin mi? “Sin ve Kaf” bir tür edepli sansür formülü. Osmanlı mahkemelerinden devralınan bir deyim. Cennet ülkemizde erkeklerin ağzından pek düşmeyen malum sözcük. “Çözüm Süreci Aşkına” alfabemize yeni sözcükler eklendi. Keşke tarihimize sahip çıkmak adına eski alfabedeki bazı harfleri de yasaya dahil etseydik. Ve “S” harfi demek olan “Sin” (Allah’ın işine bakın ki İngilizce de günah anlamına geliyor) ve “K” demek olan “Kaf” harfleri yasal bir zemine oturmuş olurdu. Eski alfabe ile kısaltma yapmak bir tür adapedep formülü. Ama aynı formülü “Meşruiyet” için de kullanmamız gerekecek. TBMM’de “S.K” demek, yani “SinKaf” etmek ayıp... “Kürdistan” demek de kavgaya neden oluyor. Çünkü, (şimdilik!) gayrimeşru sayılıyor: Başbakan’ın malum lafını, BDP’liler komisyonda “muhalefet şerhi yazar” gibi yaparak gole çevirmek istediler. Kaleyi bekleyen TBMM Başkanlığı’nın uyuması sonucu da ilkyarıda başarılı oldular. Oysa bu sözcüğün de sansürlenip tıpkı, “SinKaf” gibi “Kaf Nun” olarak ilk ve son harfi ile tutanaklara geçirilmesi gerekiyordu. Ama bu tercih edilmedi. KafNun’suz “Korsan Baskı” formülü kullanıldı. Ve “Kürdistan”lı muhalefet şerhi sayfaları buharlaştırıldı. Sonuç mu? 2014 Bütçesi, Başbakan ve bazı AKP milletvekilleri sayesinde “SinKaf” ve “KafNun” harflerinin en bol kullanıldığı bir bütçe olacak. Temennimiz... Halkın bütçesinde yaratacağı olumsuz etkiler nedeniyle... AMK gazetesinin arka sayfasına manşet olmasın. Dershane ve PISA Dershane kavgasına tutuşan taraflardan hiçbiri son PISA sonuçlarına değinmedi. Sanki böyle bir şey yokmuş gibi yine susarak geçiştirdiler. Ekonomik Gelişme ve İşbirliği Teşkilatı (EGİT ya da OECD), birkaç yılda bir, üye ülkeler arasında okul eğitiminin niteliğini ve düzeyini ölçen testler yapıyor. Üçüncü defa yapılan denetimin sonuçları bu yakında açıklandı. Türkiye yine Avrupa’da sonuncu, ama Avrupa dışı üye ülkeler arasında da en sonlarda. İlköğretimin son sınıfında (8/9) öğrencilerin okuma anlama ve matematik yeterliliği ölçülüyor. Eğitimden baş sorumlu devlet, dolayısıyla hükümet kanadından bu sorumluluğa uygun bir ses yok. Ola ki onlar, “Biz sorumluluğu çoktan dershanelere bıraktık” diye düşünmüş olsunlar. O kesimden de çıt yok. Okul eğitimi diplerde. Sözde okula destek olacak dershanelerin işlevi de bu sonuçla sıfırlanmış oluyor. Oysa, bu sınavdan her defasında ilk sıralarda çıkan İskandinav ülkelerinde dershane diye bir olgu yok. Devlet okulu bu ülkelerde işlevini yapıyor, eğitim görevini yerine getiriyor. İlk iki testte ortalamanın biraz altında kalan Almanya, bu sonuçtan sonra gerekli adımları atarak, bu kez ortalamanın üstüne çıktı. Almanya’da da dershane yok. Bizim kuşakla önceki Cumhuriyet kuşağı ve sonraki bazı kuşaklar dershane nedir bilmez. İzmir Namık Kemal Lisesi’ni bitirip İstanbul Teknik Üniversitesi sınavlarına kendimiz de hazırlanabilirdik. Ama sınavdan önce İTÜ adaylara bir hazırlık kursu koymuştu. İsteyen ücretsiz bu birkaç haftalık kursa katılabilirdi. Bir asistan veriyordu kursu. Ben katıldım. Okul bilgimi tazeledim. Fena da olmadı. Giriş sınavını rahat yaptık. O yıllar Almanya’ya eğitime gidenler hemen üniversiteye kayıt yaptırabiliyorlardı. Dershane kuşaklarının lise ve üniversite diplomaları eşit kabul edilmiyor yıllardan beri. Madem birkaç kuşaktır dershaneler var ve madem şimdi onların bir işlevi olmadığı düşünülüyor, o zaman bunun çaresi yasaklamak olamaz. Doğal yoldan dershanelerden kurtulmanın yolu, devlet okullarının, Cumhuriyetin ilk onyıllarında olduğu gibi işlevini yapıp, eğitim görevini hakkıyla yerine getirmesidir. İyi yetişmiş ve toplumda saygın öğretmenler elinde, çağdaş bilimsel dallarda, çağdaş yöntemlerle eğitilecek öğrencilerin dershane gereksinimi de biter. Öğrencisiz ve işsiz kalan dershaneler, özel sermaye şirketleri olarak kendileri birer birer kapılarına kilit vururlar. Çağdaş ve demokratik yol budur. Çağdaş ve demokratik deyince, laikliğe ayrıca vurgu gerekmez. Meslek okullarının daha çağdaş düzeye getirilmesi ve yaygınlaştırılması, imam hatiplerin de adlarına uygun meslek okulu niteliğine sokulması önemli adımlardır. Altmış yıldır ödünlerle ve çağdışı uygulamalarla yok edilen eğitim ve öğrenim birliğinin sağlam bilimsel temeller üzerinde yeniden kurulması, toplumumuz için yaşamsaldır. Üniversiteye girişlerin de insanca olması, üniversitelerin, bireyin ve toplumun gereksinimlerini karşılayan ve dengeleyen, düşünmeye ve araştırmaya yönelik, insanı olgunlaştıran kurumlar olması, gelecek kuşakların uluslararası toplum içersinde saygın bir yer edinmelerinin olmazsa olmazıdır. PISA karşılaştırmasında aldığımız sonuç, okul sistemimiz için yüz kızartıcıdır. Eğitim görevini yerine getirmeyen devlet, kendi kendini fuzuli kılmıyor mu? ‘Bela’ Rekabeti!.. Sevdasından vazgeçtiğine dair bir ipucu yok. “Durmak yok. Yola devam!” aslında özel amentüsü. Yolun sonu Çankaya. Zaman daraldıkça daha da gerilmesi köpürmesi bundan. Gizli rekabet her alanda. 6 ay önce “bela” ilan ettiği “tweet”e daha çok sarılıyor. Parti (yoksa devlet mi) kesesinden sanal âleme saldığı binlerce “dijital pehlivana” rağmen... Selefi ve muhtemelen halefi (veya kaçınılmaz rakibi) Cumhurbaşkanı Gül’ün (4 milyonluk) takipçi sayısına ulaşamıyor. Kaldır Gitsin Yazar Emine Çaykara soruyor: Yerel seçim alelacele kaldırım mı demek? Yanıt mı? Kaldırım ne yazık ki talihsiz bir sözcük. Eee?.. Kaldırmaktan geliyor. Yanii? Eşeğin aklına karpuz kabuğu getiriyor. Kaldırı kaldırı veriyorlar. KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK [email protected] ‘Vardiya’ Vapuru! Her cumartesi günü “Kadıköy”ün eski ama safir bir yüzük taşı görünümündekiiskelesinden “12.15”te kalkıp “Beşiktaş”a giden yolcu vapurunun adıdır bu. “Vapur”a bu “ad”, “Vardiya Bizde” üyelerinin başını çektiği “Sessiz Çığlık” eylemine katılanlarca kondu; çünkü yolcularının bir bölümünü bu direnişe katılmaya gidenler oluşturuyor. Girişte sağdaki büyük salonda toplanırız; biz hanımlar pek gönüllü olmasak da beyler, “simge”miz olan “sarı” renkli ince atkıyı takıyorlar. “Vapur” kalkar kalkmaz da aramızda söyleşi başlar; “konu” çoğunlukla “Başbakan Erdoğan”ın söyledikleridir; kimi zaman konuşmalar gazete kesiklerinden oluşan belgelerle de desteklenir; çünkü bilindiği gibi “Erdoğan”ın “üç” gün önce “kapkara” dediğine “üç” gün sonra “bembeyaz” demesinin inanılmazlığını insan ancak böyle kırabiliyor; “yalandolan” öyle bir boyuttaki... Tartışmayı vapur “Beşiktaş” iskelesine yanaşınca kesiyoruz. İnsan iskeleye adımını atar atmaz, “Bu iskele halkındır, Shangiri La Bosphorus oteline satılamaz” diye haykırmak istiyor... Başbakan’ın “çalışma ofisi”nin karşısına yapılan görkemli “Shangiri La”nın önünden geçip giderken “de”, vapurdan çıkan gençlere bu otelin adının anlamını sormak istiyor. Ardından da “Shangiri La”nın; “1966”da İstanbul’a gelen ve “ABD”nin ünlü “6. Filo”suna ait “Koç Gemisi”nin “adı” olduğunu; sizin gibi gençlerin bunu protesto ettiklerini, halkla birlikte “filo”nun türlü rezaletler çıkaran askerlerini “tam buradan” denize döktüklerini; kısa süre sonra bu gençlerin bir bir yakalanıp “işkence” gördüklerini; “Shangiri La”nın, “47” yıl sonra “intikam”ını denizcilerinin denize döküldüğü bu yerde “adını yaşatarak” aldığını anımsatmak istiyor... “Eylem”in yapıldığı alana gitmek için yürümeyi sürdürüp caddeye çıktığımızda, “Shangiri La” arkamızda kalır; alana varıp artık iyice bütünleştiğimiz dostlarla birlikte olunca da “direniş” saati başlar. Geçen cumartesi günü “63.” eylemde de aynen böyle oldu; yalnız, “Balyoz” tutuklusu “Tümamiral Dr. Deniz Kutluk”tan bir mektup vardı, benim adımaydı, ama içeriği tüm “Sessiz Çığlık” eylemcilerine, daha doğrusu “toplum”a bir seslenişti, her ne denli kendisi “dertleşmek” olarak değerlendirmiş olsa da. “Dr. Deniz Kutluk”; çoğunlukla kabul edildiği gibi, “Yerel seçim sonuçları AKP iktidarı için belirleyici olacaktır” diyor dolaysiyle de kimi önerilerde bulunuyor, “Güç Birliği” gibi. Özellikle de “fazla işlenmemiş bakış açıları” ortaya konarak “iktidara yapılan eleştirilerin yönlendirilmesi”ne değindikten sonra, buların neler olabileceğini “örnekler”le ortaya koyuyor. Bunların içinde yer alan “yeni anayasa yapımı” konusunda da hukukçuların, siyasetçilerin ileri sürdükleri gibi “Dr. D. Kutluk” da: “Mevcut bu hükümetle ‘anayasa’ yenilenmesi yapılamayacağı”nın altını çiziyor. Bu satırları okurken bir buçuk yıl önceki (1.6.2012) bir yazımı anımsadım; yazının başlığı içeriğini de belirtiyor: “Çürüyen Bir İktidar”... Yazı: “Çürüme; kuşkusuz toplumsal olayar için ‘de’ geçerli olan bir ‘doğa yasası’ diye giriş yapıp şöyle de sürüyor: Doğada ‘çürüme’nin başladığı, çıkan ‘pis koku’lardan, toplumda da örneğin ‘iktidar’ı ele alırsak, bu kurumda ‘çürüme’nin başladığı da yöneticilerin, yetkililerin ‘söz’lerinden, ‘söylem’lerinden yayılan aynı nitelikteki ‘koku’lardan anlaşılacağı söylenebilir; çünkü biz bu örneği bu boyutlarıyla yaşıyoruz...” Ardından da dikkat çekici şu bölüm geliyor: “İktidar’daki AKP’nin genel başkanı ve TC Devleti’nin Başbakanı; bir gazeteci, bir ‘insan’ için, ‘Kaleminden pislik akıyor!’, G. Bşk. Yardımcısı Ankara Milletvekili ‘S. Kapusuz’ da, ‘Ağzından lağım akıyor!” diyerek birlikte gümbür gümbür haykırmışlardı. Ve yazı şöyle sürüyor: “AKP iktidarı ve Başbakan için ‘İNSAN’ın bu denli mi değeri yok da özür dilerim lağım, ‘İNSAN’ın ağzından akıttırılıyor? ‘İNSAN’, pislik (dışkı) ile haşır heşir ediliyor... Bu kanıda olan ve (insan’ı bu denli aşağılamaya uygun bulan R.T. Erdoğan’ın ve iktidarının yapacağı ‘Anayasa’ nasıl bir ‘İNSAN’ için olacaktır ki?..” Yer yer bu tür sorularla süren yazı, sonunda yine temel soruyu yineler: “İnsan’ı, insan olarak, insan gibi algılayamayan R.T. Erdoğan’ın üstelik bir de intikam ve kin karanlığına dalarak yapacağı, yaptıracağı ‘Anayasa’ hangi insan için hazırlanacaktır?..” Böyle bir “algı”yla yoğrulmuş bir “Başbakan ve İktidarı”nın, “hukuksal” bakımdan “önce” bu “yapı”ları dolaysiyle, bir ülkenin “yaşam düzeni”nin temel direği olan “Anayasa”yı yapamayacakları görüşünü bir türlü bırakamıyorum... Mektubuyla ülkemizin bu yaşamsal konusuna değinme fırsatı verdiği için “Tümamiral Dr. Deniz Kutluk”a teşekkür ederim. ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI [email protected] BULMACA SEDAT YAŞAYAN UYDUDAN NAKLEN HAKAN ÇELİK [email protected] 1 2 3 4 5 6 7 8 9 SOLDAN SAĞA: 1/ Doğan kuşu 1 nun iri bir tü 2 rü... Eylemleri olumsuz yap 3 makta kullanı 4 lan ek. 2/ İsma 5 iliye tarikatının 6 önderlerine verilen ad... Eski 7 den İslam dev 8 letlerinde sınır 9 boylarına kurulan küçük kale. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 3/ Dervişlerin giydi 1 Ş İ V E N Ü M A ği kolsuz, kısa ve aba 2 E S A M E E K O hırka. 4/ 19. yüzyılda 3 H A M İ D A B A D Fransa’da ortaya çı 4 N P R İ MA T kan sembolizm akıAM İ N B mının öncüleri olan 5 A D 6 Z A İ L L İ V A sanatçılara verilen K L İ MA O R ad. 5/ İri taneli be 7 E Z İ N E zelye... İngiltere’de 8 L İ G çok sevilen bir cins 9 A K A İ T Ç A T bira. 6/ Yaklaşık 7590 cm’lik eski bir uzunluk ölçüsü... Yunan abecesinde bir harf. 7/ İslam dininde Hz. Muhammed zamanından sonra ortaya çıkan değişik yargı ve ilkeler... Seryum elementinin simgesi. 8/ Eski dilde su... Çalı çırpıdan yapılmış kulübe. 9/ Meyve yaprak üzerinde yumurtacıkların bitiştiği kısım... Baş çoban. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Becerikli, çevik... Kuzu sesi. 2/ Kırsal kesimde büyük toprakları olan varlıklı ve güçlü kimse... Divan edebiyatında âşığı sevgiliye bağlayan duygu. 3/ Sarımsaklı yoğurt, nane, dereotu, maydanoz karıştırılarak yapılan meze. 4/ Gerileyiş, çöküş içinde olan. 5/ Kesilmiş ekşi sütten yapılan bir tür rakı... Ağaçlıklı yol. 6/ “Çünkü” anlamında kullanılan bir bağlaç... Derebeylik Japonyası’nda en aşağı sınıfı oluşturan halk. 7/ Hisse, pay... AB ülkelerinde ve Türkiye’de bir ürünün güvenli olduğunu belirtmek için konulan simge. 8/ Fas’ın plaka imi... Muğla ilinde bir baraj. 9/ Memelilerde ana ile dölüt arasında kan alıp verme işini sağlayan organ... Kurnaz, açıkgöz.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear