22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
11 ARALIK 2013 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA kultur@cumhuriyet.com.tr KÜLTÜR ANTİK AŞ MÜZAYEDESİ 15 ARALIK’TA 15 BatıDoğu Barok tınıları Değerli aydınımız Mustafa Balbay’ın özgürlüğe kavuşmasını kutlayarak başlamak istiyorum yazıma. Türk müzik arşivinde barok dönemi içeren kayıtlar yok denecek kadar azdır. İzmir’de kurulan İzmir Barok Topluluğu 16. yüzyıldan 18. yüzyılın ilk yarısına dek uzanan zaman dilimi içinde Avrupa ve Osmanlı saray müziklerini kayda almış. Lilamüzik etiketiyle piyasaya çıkan CD’de Aydın Büke’nin bu döneme ait Avrupa saraylarında müzik üstüne; Şehvar Beşiroğlu ve Sinem Özdemir’in aynı dönemde Osmanlı sarayındaki müzik üstüne yazıları yer alıyor. Bülent Oral’ın öncülüğünde, özel olarak barok müzik çalmak üzere bir araya gelen İzmir Barok Topluluğu’nu kuruluşundan beri izliyorum ve bu çalışmaları için kutluyorum. Aslında kontrbasçı olan Bülent Oral bu çalışmada viyola da gamba çalıyor. London Barok grubunun kurucusu Charles Medlam da kendilerine mentor olmuş. Dolayısıyla bir uzmanın gözünden iki toplumun dönemsel müziği karşılaştırılmış. Soprano Linet Şaul’un güzel sesi ve usta şancılığı bu kayıtlara çok yakışmış. Sinem Özdemir’in İzmir Barok CD’sinde Avrupa ve Osmanlı saray müzikleri yer alıyor farklı müzik kültürünü sergileyen bir seçki olmuş. En büyük benzerlik çalgılardaki benzer tınılar. Bugüne dek yapılmış karşılaştırmalı çalışmaların en kapsamlısı olarak hem geniş kitlenin hem müzikolojik çalışmaların ilgisini derleyecek. u Türk müzik arşivinde barok dönemi içeren kayıtlar yok denecek kadar azdır. İzmir’de kurulan İzmir Barok Topluluğu 16. yüzyıldan 18. yüzyılın ilk yarısına dek uzanan zaman dilimi içinde Avrupa ve Osmanlı saray müziklerini kayda almış. ‘Genel Ahlak’ mı Dediniz? Antalya’daki bir alışveriş merkezinin dış duvarlarındaki ışıklandırma, vatandaşlar tarafından penise benzediği iddiasıyla şikâyet edilmiş. Şikâyet valiliğe kadar ulaşmış ve gereği yerine getirilmiş, ışıklandırma değiştirilmiş. Durumu bölge esnafı “Bazı arkadaşlarımızın hayal gücü fazla çalışıyor sanırım” diye yorumlamış (Radikal, 07.12.13). Geçen haftanın en önemli tartışma konularından biri “genel ahlak”ın tanımının ne olduğuydu. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın yardım yaptığı özel tiyatrolara “genel ahlak kurallarına uygun” oyun sahnelemeleri için protokol imzalama zorunluluğu getirmesi üzerine çıkmıştı tartışma. “Genel ahlak” hak ve özgürlükleri keyfi biçimde sınırlayabilmek için bulunmuş bir kavram. Özel hayata, konut dokunulmazlığına, haberleşme hürriyetine, basın özgürlüğüne, haberleşme hakkına, dernek kurma hakkına, toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkına, duruşmaları izleyebilme hakkına müdahale edebilmek için akla “genel ahlak” geliyor. Anayasanın 20, 21, 22, 28, 31, 33, 34, 141. maddesinde sınırlayıcı hüküm olarak var. “Genel ahlak nedir?” dediğinizde tanım yapılamıyor ama Antalya’daki aşırı duyarlı vatandaşlar örnek verilebiliyor. Sesini yüksek çıkarabilen, oraya buraya şikâyet edebilen birisi iseniz “genel ahlak” sizden sorulabilir. Bir anlamda “mahalle baskısı”nın hukuki olarak ifade edilmesi. Oysa Anayasa Mahkemesi genel ahlakı 1964’te verdiği bir kararda “belli bir zamanda, belli bir toplumun büyük çoğunluğunca benimsenmiş bulunan ve kolayca anlaşılan ahlak kuralları” olarak tanımlamış (bkz. Nihat Bulut, Hak ve Özgürlüklerin Sınırlandırılma Nedeni Olarak Genel Ahlak, 2000). “Kolayca anlaşılmak” herhalde üzerinde tartışılmayacak bir biçimde açık ve net olması demek. Peki, herkesin üzerinde anlaşabileceği, tüm Türkiye’de geçerli ahlak kurallarını anlatan bir metin var mı? Hayır, “genel ahlak” dediniz mi akla gelen kim yönetimde ise onun ahlaki değerleri. Toplumun değil yönetenlerin ahlakı yani. Bir yasa ya da yönetmelik var mı? Var. Türk Ceza Yasası’nda “Genel ahlak”a özel bir bölüm ayrılmış; 225 – 229. maddeler. Hayâsızca hareketler, müstehcenlik, fuhuş, kumar oynanması için yer ve imkân sağlama, dilencilik genel ahlaka aykırı bulunarak cezalandırılması öngörülen eylemler. Ahlaka müdahale edilmesi demokrasi ve insan haklarıyla bağdaşmasa da bu maddelere dayanarak doğalmış gibi benimsetiliyor. Ahlaka uygunluk aramakta daha da önemlisi belli bir ahlaki anlayışa uymaya zorlamakta “genel ahlak” kadar belirsiz tanımı olan “müstehcenlik”e başvuruluyor. Müstehcenlik kişiye göre değişen bir şey. AVM duvarındaki ışık oyunu da, televizyondaki sunucunun dekoltesi de, üniversite bahçesindeki yüz yıllık heykel de, dünya kültür mirası kabul edilmiş kitap da, bir tiyatro oyunu da müstehcen sayılabiliyor. Oysa bilim ve sanata sokaktaki adamın ya da bürokratın cinsel arzu ve tahrik olma durumuna göre müstehcen denemeyeceği biliniyor. O nedenle TCK’nin müstehcenlikle ilgili 226. maddesinin 7. fıkrası “Bu madde hükümleri, bilimsel eserlerle; üçüncü fıkra hariç olmak ve çocuklara ulaşması engellenmek koşuluyla, sanatsal ve edebi değeri olan eserler hakkında uygulanmaz” diyor. Sanat eserlerini “genel ahlak” gerekçesiyle yasaklamak isteyenlere ve yardım vermeyerek engellemek isteyen Kültür ve Turizm Bakanlığı yetkililerine hatırlatırım. Nazmi Ziya’nın ‘evi’ satılıyor Nazmi Ziya’nın “kendi evini” konu alan eseri ilk kez satışa sunulacak. Kültür Servisi Antik AŞ Müzayede Evi klasik Türk resminin usta isimlerinin de yer aldığı “Değerli Tablolar ve Osmanlı Eserleri” müzayedesini 15 Aralık Pazar günü ShangriLa Bosphorus’ta gerçekleştirecek. Müzayedenin öne çıkan eserleri arasında Nazmi Ziya, İbrahim Çallı, Halil Paşa, Sami Yetik, Şevket Dağ ve Hikmet Onat’a ait tablolar ile hat sanatı ve tuğralı gümüş koleksiyonu dikkat çekiyor. Nazmi Ziya’nın “kendi evini” konu alan eseri ilk kez satışa sunulacak. Sanatçının yaşadığı evi ışık huzmeleri içinde betimlediği tuval üzerine yağlıboya tabu Müzayedede, lo, klasik Türk resim sanatının Nazmi Ziya’nın en önemli çalışmalarından biri kendi evini konu olarak gösteriliyor. Kitaplara konu olmuş, Türk empresyoalan tablosu 500 nist sanatında çok önemli yeri bin TL’den satışa olan tablo 500 bin TL açılış fiyatı ile müzayedeye çıkacak. sunuluyor. Müzayedede ayrıca Türk resim sanatının usta isimlerinden İbrahim Çallı’nın bugüne kadar görülmemiş 4 tablosu yer alıyor. Sami Yetik’in peyzaj konulu çalışmaları, Feyhaman Duran, Hikmet Onat ve Şevket Dağ imzalı İstanbul peyzajları ile Naci Kalmukoğlu, Mehmet Ali Laga, Şefik Bursalı, Şeref Akdik, Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun farklı dönemlerinden önemli çalışmaları da müzayedede satışa sunulacak eserler arasında. Turgay Artam’ın yöneteceği müzayedede hat sanatı eserlerine özel bir bölüm ayrıldı. Türk hat sanatına yön vermiş Mehmet Aziz Rufai, Yedikuleli Seyyid Abdullah, Mehmed Şevki, Kazasker Mustafa İzzet gibi değerli hattatların Hilyei Şerife, Kuranıkerim ve hat levhalarından oluşan özel koleksiyon 15 Aralık Pazar günü gerçekleşecek müzayedede satışa sunulacak. seslendirdiği Türk saray müziği şarkıları da aslına bağlı, bilge yorumlar. Ben CD’de sıralandığı şekliyle değil de, barok bestecileri kendi aralarında, Osmanlıları da kendi içlerinde dinlemeyi yeğ tutardım. Monteverdi’nin ardından Alif Ufki Bey; Purcell’in ardından Itri, Handel’in ardından Hafız Post, Lully’nin ardından Tanburi Mustafa Çavuş sıralanmış. Uzak coğrafyaların aynı yıllardaki Üçüncü kuşak Cumhuriyet bestecilerimizden Çetin Işıközlü kendi biçemini şöyle anlatır: “Yapıtlarında Türk müziğinin makamlarından ve ritmik sisteminden esinlenmiş, amodal ve atonal teknikleri uygulayarak kendine özgü duygu ve izlenimlerini armonik dissonanslarla ortaya çıkarmıştır.” Operalar, bale yapıtları, senfonik kantatlar, konçertolar ve senfoniler üretmiş, çalışkan bir bestecimizdir. Ancak bestelerini disonans ve atonal deyişlerle bezediğinden yapıtları genel dinleyici için pek kolay algılanmaz. Bu kez onun piyano için bestelediği Yukarı Fırat Ezgileri’ni dinlerken müzik diline inanamadım: Yumuşacık, akıp giden türkülere teslim olmuş, çok iyi tanıdığı piyanonun renklerinde Fırat Nehri’ni coşturup aktırmış. Piyanist Hande Dalkılıç’ın zengin ve derin yorumunda bir meditasyona dalıyorsunuz. Her bir türküde bir yanda acı, bir yanda Fırat akıp gidiyor. CD, Kalan Müzik’ten piyasaya çıkmış. Bir süre önce aynı yörenin seslerini dile getiren Komitas’ın kayıtlarını dinlediğimde de böylesine etkilenmiştim. Yukarı Fırat türküleri ‘Ada’ İstanbul’da LEFKOŞA BELEDİYE TİYATROSU Kültür Servisi İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları (İBBŞT), Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Lefkoşa Belediye Tiyatrosu’nun “Ada” adlı oyununu seyirciyle buluşturuyor. Athol Fugard’ın yazdığı Yaşar Ersoy’un uyarlayıp yönettiği oyun bugün Kadıköy Haldun Taner Sahnesi’nde sahnelenecek. Özgür Oktay ve Döndü Özata’nın rol aldığı oyun; 15 Aralık’ta da Kadıköy Haldun Taner Sahnesi’nde izlenebilecek. “Ada” adlı oyunda, iki siyasi mahkumun cezaevinde yapılacak bir etkinlik için Sophokles’in yazdığı “Antigone” oyununu çalışmasını anlatıyor. Yazarlar ‘Big Brother’a karşı 562 yazar, BM’yi ‘Uluslararası Dijital Haklar Beyannamesi’ hazırlamaya çağırdı Kültür Servisi Bir grup yazarın Change.org isimli internet sitesinde “kişisel dijital verilerin güvenliği”yle ilgili başlattığı kampanya, 80 ülkeden, 5’i Nobel ödüllü, 562 yazarın katıldığı bir manifestoya dönüştü. “Dijital çağda demokrasiyi savunuyorum” başlığını taşıyan kampanyaya, aralarında, Türkiye’den Yaşar Kemal, Orhan Pamuk, Murathan Mungan ve Buket Uzuner’in yanı sıra, Umberto Eco, Günter Grass, Margaret Atwood, Don DeLillo, Daniel Kehlmann, Nawal el Saadawi, Arundhati Roy, Henning Mankell ile Richard Ford’un da olduğu yazarlar katıldı. Yazarlar, Birleşmiş Milletler’i (BM) de “Uluslararası Dijital Haklar Beyannamesi” hazırlamaya çağırdı. “Devletin, birkaç tık ile cep telefonuna, emaillere, sosyal ağlara ve internette yapılan aramalara ulaşabiliyor” olmasının eleştirildiği bildiride, “Bireyin dokunulmaz bütünlüğü demokrasinin temel taşıdır. Bütün insanların düşüncelerinde, kişisel çevrelerinde ve iletişimlerinde gözetlenmeme ve rahat bırakılma hakkı vardır” denildi. 10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü’nde kamuoyuyla paylaşılan bildiri şöyle devam etti: “Herkesin, demokratik vatandaşlar olarak kişisel verilerinin yasal yollardan hangi ölçüde ve kimler tarafından toplanabileceğine, saklanabileceğine, işlenebileceğine karar verme; bu verilerin nerede saklandığı ve nasıl kullanılacağı hakkında bilgi sahibi olma; verilerin yasal olmayan biçimlerde toplanması durumunda silinmesini sağlama hakkına sahip olmasını talep ediyoruz. Tüm devletleri ve şirketleri bu haklara saygılı olmaya davet ediyoruz.” Yazarlar dışında, dünyadan herkesin www. change.org/gozetleniyoruz adresinden destek verebildiği kampanyada 15 bine yakın imza toplandı. Kartpostallarla Osmanlı Kültür Servisi Seyhun Binzet Koleksiyonu’ndan “Kartpostallarla Osmanlı’dan İnsan Manzaraları” sergisi, 12 Aralık Perşembe günü Karaköy’deki Schneidertempel Sanat Merkezi’nde açılıyor. Küratörlüğünü Tan Oral’ın yaptığı sergide, Seyhun Binzet’in zengin koleksiyonundan seçilmiş, Osmanlı’nın son dönemine ait, Osmanlı toplumunun renkli ve çok uluslu yaşamını sergileyen 100’den fazla kartpostal yer alıyor. “Osmanlı’dan İnsan Manzaraları” sergisi 19 Ocak 2014’e kadar açık kalacak. (Felek Sokak No:1 Karaköy.) Eleanor Parker yaşamını yitirdi n Kültür Servisi Hollywood’un ünlü yıldızlarından Eleanor Parker, 91 yaşında hayatını kaybetti. Uzun süredir zatürree tedavisi gördüğü belirtilen Parker’ın Palm Spring yakınlarındaki bir hastanede yaşamını yitirdiğini açıklandı. Oyunculuk kariyerine 1960’larda başlayan Parker, 1965 yılında entrikacı bir baronesi canlandırdığı “The Sound of Music” filmi ile dünya çapında üne kavuşmuştu. Parker, 1950, 1951 ve 1955 yıllarında üç kez Oscar ödülüne aday gösterilmişti. ‘Ötekilere Yazmak’ Sevim Burak ölümünün 30. yılında sempozyumla anılacak Kültür Servisi Türk edebiyatının özgün isimlerinden yazar Sevim Burak (19311983), ölümünün 30. yılında, 23 Aralık’ta düzenlenecek “Ötekilere Yazmak” isimli sempozyumla anılacak. Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’ndeki sempozyumu, üniversitenin Türk dili ve edebiyatı adına Arş. Gör. Özge Şahin Uğurel düzenliyor. Beş oturumda gerçekleşecek sempozyumda, Sevim Burak üzerine araştırmalar yapan akademisyenler, yazara ve edebiyatına ilişkin sunumlar yapacak. Ayrıca, Cevat Çapan, Doğan Hızlan ve Selim İleri “Tanıdığımız Sevim Burak” başlığıyla, Burak’a ilişkin anılarını aktaracak. Burak’ın çocukları A. Karaca Borar ve Elfe Uluç’un da konuşmacı olarak katılacağı sempozyumun kapanış konuşmasını ise “Sevim Burak’ın Çengelliiğneleri” başlığıyla Murathan Muhgan yapacak. Sempozyomun programı için: http:// www.sevimburak.com/ sempozyum/
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear