02 Haziran 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 1 ARALIK 2013 PAZAR 12 EKONOMİ [email protected] Milli gelirden aldığı pay on yılda yüzde 18’lük düşüş gösteren çalışanın reel ücreti her yıl geriliyor Ücret mum gibi eridi KESK ve DİSK’in hazırladığı raporlara göre ortalama bir ücret alan emekçi son on yılda net gelirinde yüzde 30’luk bir erimeye maruz kaldı. OECD ülkeleri arasında en uzun çalışma saatlerine sahip emekçi, dört kişilik ailesini ancak 1600 lira borçlanarak geçindirebiliyor. OLCAY BÜYÜKTAŞ AKÇA İzlenimler Açık söyleyeyim beni bir TC vatandaşı olarak Gülen Cemaati ile AKP veya Sayın Başbakan arasındaki görüş ayrılığı veya çekişme; dershanelerin kapatılması, Sayın Gül, Sayın RTE arasında Cumhurbaşkanlığı konusunda örtülü yarışma, Sayın Bülent Arınç’ın demeçleri, AKP’de çatlak beklentisi ilgilendirmiyor. Bu tür olayları da Türkiye açısından önemsemiyorum. Beni, Türkiye’nin geleceği açısından halkımızın değer yargıları, davranış biçimi, beklentileri ilgilendiriyor. Yönetenlerle yöneticiler arasında karşılıklı etkileşim vardır. En azından belli süre sonunda doku uyuşumunun oluşması gerekir. Kökeni üç bin yıl öncesine Çinli düşünür Konfüçyüs’e, belki daha da eskiye uzanan geçerli bir görüş var. “Yönetilenler düzgünse yöneticiler de düzgün olmak gereğini duyarlar.” Montesquieu’nun “Bir toplum layık olduğu hükümetle yönetilir” yargısı, gözlemi de toplumsal bir gerçeği yansıtır. Büyük düşünürlerden de esinlenerek şöyle bir sonuca varabiliriz: “Türkiye atılım yapacaksa, kalkınacaksa, çağdaş bir düzeye ve düzene ulaşacaksa, bu ancak halkımızın çabası, bazı nitelikler, erdem ve ortamlar edinmesiyle mümkün olabilecektir.” Halkımız duyarsızlığını, adamsendeciliğini, ürkekliğini, sağlıklı olmayan değer yargılarını, davranışlarını sürdürdüğü sürece içine girdiğimiz çöküş sürecinin daha da hızlanmasından kaygılanırım. Gözlem yapmaya, halkın düşüncelerini, görüşlerini öğrenmeye çalışırım. Devri ileri demokraside getirilen kısıtlamalardan ben de kendi payıma düşeni aldığımdan, geçmiş yıllar kadar yaygın olmamakla beraber yine de izlenim edinmeye çalışıyorum. Ancak bu izlenimler, sınırlı ölçüde kalmaktadır. Bu izlenimlerden bazılarını aktarayım. l Yönetimde, yaşananlarda halkın sorumluluğu vardır. Genelde konuşmalarda halkın sorumluluğunu ben vurgulamaya çalışır, tepkileri beklerim. Bu bağlamda yaşadığım benzer olay ve duyduğum sözleri aktarayım: “Yanlış anlama, ben Tayyipçi değilim, kabahat onu destekleyen halkta.” Bu tür yargıları duyduğumda benim yanıtım “Tamamen aynı görüşteyim, düşüncene katılıyorum” şeklinde oluyor. l AKP’nin oy oranı düşüyor, ancak ne oranda oy oranı yitirmesi olur, bu düşüş geniş bir çevrede Sayın RTE gidici izlenimini uyandırır mı? Kesin bir kanaatim yok. Yalnız seçim yaklaştıkça yapılacak anketlerde AKP’nin oy oranı yükseliyor şeklinde çıkacak sonuçların maliyetinin kabaracağı söylenebilir. l CHP’nin göstereceği herhangi başka bir adaya karşı, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı için Mustafa Sarıgül’ün alabileceği oy oranı açık ara yüksek. Mustafa Sarıgül’ün oy oranı yüksek olmakla beraber, yine de Mustafa Sarıgül belediye başkanlığı seçimini kazanamayabilir. Benim ve çevremin bu bağlamda belli bir tercihi yok. Biz, CHP kimi aday gösterirse ona oy veririz. l Halkın Cumhurbaşkanı seçmesi halinde yandaş gürültüsüne kapılmayın. Sayın RTE’nin Cumhurbaşkanı olma olasılığı çok çok zayıf, hatta yok gibi. l Türkiye’nin ülkede hukukun üstünlüğünü yaşama geçirecek hukukçu bir Cumhurbaşkanı’na ihtiyacı var. Bu bağlamda isimlerin ortaya atılmasının destek bulma açısından yararlı olacağını düşünüyorum. l Muhalefet etkisiz. Yazılı medyada, yazarlar arasında konuşmalarda, hatta halkta muhalefetin etkisizliği, yetersizliği bir yakınma konusu. Muhalefet etkisiz, yetersiz diye yakınmanın da bir yararı yok. Böyle düşünülüyorsa yazarak, konuşarak, iletişim kurarak bu yönetime karşı her vatandaş, bu eksikliği gidermeye katkıda bulunabilir. Partiler işlevsizse, vatandaşlar, sosyal medya bu işlevi büyük ölçüde yerine getirebilir. Özetlemeye çalıştığım, nihayet sınırlı gözlemlerden, konuşmalardan, tepkilerden çıkardığım sonuçlardır. Bu izlenimler kesinlikle gerçekleşir diye bir iddiam da yok. Ama bu izlenimleri güçlendirmeye çalışmanın da bir vatandaşlık sorumluluğu olduğunu düşünüyorum. ‘Ne iş olsa yaparım’ Ülkede ücretlerin ciddi baskı altında olduğunun altını çizen DİSKAR Müdürü Dr. F. Serkan Öngel, çalışma koşullarının hızla bozulmaya başlaması, esnek, güvencesiz, kuralsız çalışma biçimlerinin yaygınlaşması, sendikasızlaştırma, işin sürekliliğinin ve sabit gelir güvencesinin ortadan kalkmaya başlamasını ücretleri baskılayan temel unsurlar olarak sıralıyor. “Ucuz istihdam ekseninde geliştirilen istihdam stratejileriyle ve Türkiye’nin küreselleşmeye eklemlenme süreci ile emeğin milli gelirden aldığı pay hızla gerilemiş durumdadır” diyen Öngel, kıdem tazminatını ortadan kaldırmayı, taşeronlaşmayı ve esnek çalışmayı yaygınlaştırmayı, özel istihdam bürolarını özel kölelik bürolarına dönüştürmeyi amaçlayan düzenlemelerle hükümetin işgücü piyasalarında “ne iş olsa yaparım” şeklinde bir istihdam biçimini egemen hale getirmek istediğini belirtti. Üretimin sürekli arttığı ancak istihdamın neredeyse yerinde saydığı ülkede, emekçi her geçen yıl daha uzun çalışıyor, daha çok üretiyor ancak daha az kazanıyor. OECD ülkeleri arasında milli gelirden aldığı pay on yılda yüzde 18’lik düşüş gösteren emekçi, 1999 yılında dört birim üretimle ücret elde ederken 2012 yılında aynı ücreti elde etmek için altı birim üretim yapması gerekiyor. Bir kamu emekçisi ailesini geçindirmek için en az 1500 lira borçlanıyor. Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu Araştırma Birimi DİSKAR ile Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu Araştırma Birimi KESKAR tarafından hazırlanan raporlar, emekçi ücretlerinin 1999 yılından itibaren mum gibi eridiğini çarpıcı bir biçimde ortaya koyuyor. Çalışma saatleri emek sömürüsünün yoğun bir şekilde yaşandığını açık bir şekilde ortaya koyuyor. Haftalık çalışma saatleri 37.2 ile 48.6 arasında değişen OECD ülkeleri arasında Türkiye haftalık 52.1 saatlik çalışmayla lider durumda. Ancak bu kadar çalışmaya karşın emekçinin milli gelirden aldığı pay 1999’da yüzde 52 iken 2012 yılında yüzde 30’a geriliyor. Net gelir kaybı yüzde 30 Kamu emekçilerinin gerileyen yaşam standartlarını sayısal istatistiklerle açıklayan Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu Araştırma Birimi KESKAR tarafından bu kapsamda yapılan, “Kamu Emekçileri Geçim Raporu”nda yer alan verilere göre; * Açlık sınırı 1183, yoksulluk sınırı 3741 lira. 2013 OcakEkim döneminde, açlık ve yoksulluk sınırı yüzde 7 yükseldi. Açlık ve yoksulluk sınırının altında yaşayan nüfus da arttı. * AKP’nin iktidarda olduğu dönemde yüzde 46 civarı büyüyen ekonominin yarattığı enflasyon, üzerine vergi artışları ve paralı hale gelen kamu hizmetlerindeki artışlar da eklendiğinde, kamu emekçilerinin reel ücretlerinde yüzde 22’lik net bir kayıp yaşandı. * 10 yılda kamuda çalışan işçilerin net gelirleri yüzde 30 eridi. * TÜİK verilerinden derlenen araştırmaya göre 4 kişilik bir aileye sahip, ortalama ücretli bir kamu emekçisinin, asgari bir yaşamı ve temel tüketim kalemlerindeki harcamaları karşılayabilmesi için yaklaşık 1620 lira borçlanması gerekiyor. * AKPMemurSen mutabakatında 2014 yılı için kamu emekçilerinin maaşlarında öngörülen net 123 TL’lik artış çoktan eridi. * Kamu emekçisinin “insanca yaşam” talebinin yerine gelmesi için en düşük maaşını yoksulluk seviyesi 3741 TL’ye çekmeli. hükümet sözleşme dedi MUSTAFA ÇAKIR 4C’li kadro ANKARA Bugüne kadar memur konfederasyonlarının Kamu Personeli Danışma Kurulu (KPDK) toplantılarında dile getirdikleri taleplerin hiçbirisini uygulamayan hükümet, bir kez daha istekleri sonucu belirsiz “teknik heyet” toplantılarına bıraktı. AKP, kadro isteyen 4C’lilere de, yeni sözleşme önerisinde bulundu. Geçen yıl gerçekleştirilen KPDK toplantısında üzerinde uzlaşmaya varılan 161 konudan hiçbirisini yaşama geçirmeyen AKP, geçen hafta yapılan son toplantıda aynı talepleri bir kez daha dinledi. Memur konfederasyonları 4C’lilere kadro talebini dile getirirken hükümet tersi adım atıyor. Yeni özelleştirilecek kurumlardan gelecekler nedeniyle 4C’den vazgeçmeyen AKP, 4C’lilerin sözleşmesinin yıllık değil de dönemlik yapılması ya da 4C statüsünün bir skala içerisinde düzenlenmesi gibi önerileri tartışıyor. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, bankaların tekliflerinin istenilen düzeyde olmadığını belirterek, “Bir banka ‘bana verdiğiniz maaşın getirisi azami 60 lira’ diyor. Bu bir maaş promosyon verilecek gibi rakamlar nereden çıkıyor bilemiyorum. Olmayan bir kârı bankaların dağıtması diye bir şey olamaz” dedi. 3 mağaza birden açtı Türkiye’nin önemli erkek hazır giyim markalarından biri olan Süvari Giyim, Romanya’nın başkenti Bükreş’te 3 mağaza birden açtı. Süvari Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Coşkun, markanın hedefini, “Türkiye Cumhuriyeti’nin 100. kuruluş yıldönümü olan 2023’te yurtdışında 650, toplamda 1000 mağazaya ulaşmak” olarak açıkladı. Şirketin Türkiye dahil 9 ülkede toplam 130 mağazası bulunuyor. Süvari Giyim’in Bükreş’teki mağaza açılışına şirketin üst düzey yönetici kadrosu, Türkiye’den kabalalık bir basın grubu ve çok sayıda davetli katıldı. Mağazaların açılışında konuşan Süvari Genel Müdürü Fatih Coşkun, “Buradayız çünkü yakın bir ülkeden geliyoruz. Yalnızca mesafe olarak değil, kültürel olarak, giyim anlayışı olarak ve alışveriş alışkanlıkları olarak da kendimizi Romanyalılara çok yakın hissediyoruz” dedi. Süvari Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Coşkun da Süvari Giyim’in 10 yıllık büyüme planının hazır olduğunu söyledi. Coşkun, “2017 yılında dünya çapında toplam 300, 2023 yılında yine dünya çapında toplam bin mağazaya ulaşmayı hedefliyoruz. 10 yıl içerisinde sadece yurtdışında 650 mağazaya ulaşmak, Türkiye’nin 10 global markası arasına girmek istiyoruz” diye konuştu. Süvari Bükreş’te Süvari Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Coşkun Süvari Genel Müdürü Fatih Coşkun 2014’teki hed 2014’teki hedef ülkeler Promosyon da yok! Süvari Giyim gelecek yıl Rusya’da 4, Kazakistan’da 4, Azerbaycan’da 2, Uk ra yn a’d a 2, Irak’ta 2, Fas’ta 3 mağaza açmayı planlıyor. Şirket Romanya’daki 3 olan mağaza sayısını da gelecek yıl için 5’e çıkarmayı düşünüyor. 2013’ü 150 milyon TL ciroyla kapatması beklenen şirket, 2014 yıl sonu ciro hedefini de “asgari 200 milyon TL” olarak belirledi. Arçelik’e ‘İnovasyon Liderliği’ Ödülü Ekonomi Servisi Türkiye İhra catçılar Meclisi tarafından, bu sene ikincisi düzenlenen “Türkiye İnovas yon Haftası”nda, “İnovasyon Liderliği” ödülüne Ar çelik layık görüldü. Koç Holding Yönetim Kurulu Üyesi Ali Koç, ödülü Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın elinden aldı. Ali Koç, Türkiye’nin pa tent şampiyonu Arçelik’in sadece ürünlerle sınırlandırmadığını, tüm süreçlerde inovatif yaklaşımları haya ‘Türkiye Aralık 2014’te G 20 dönem başkanı’ Ekonomi Servisi Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, Türkiye’nin yarından itibaren 3 yıllık süre için, G 20’nin temel yönlendirme mekanizması olan üçlü yapı (Troyka) içerisinde yer alacağını açıkladı. Babacan, yaptığı yazılı açıklamada, Troyka’nın bir önceki, mevcut ve bir sonraki dönem başkanların dan oluştuğunu ve G 20’nin gündeminin oluşturulması ve G 20 bünyesinde devamlılığın sağlanmasında önemli rol oynadığını belirtti. Türkiye’nin 1 Aralık 2014’ten itibaren G 20 Dönem Başkanlığı’nı üstleneceğini belirten Babacan, 2015 liderler zirvesine de Türkiye’nin ev sahipliği yapacağını ifade etti. Toksöz Grup, Zumos Palma’yı satın aldı ta geçirdiğini belirterek “Bu değerli ödül, Türkiye’nin en çok ArGe harcaması yapan Topluluğumuz ve Arçelik şirketimizin hayata geçirdiği başarılı inovasyon çalışmalarının gördüğü takdirin somut bir göstergesidir” dedi. Türkiye’de inovasyon bilincinin yaygınlaşmasının gerektiğine dikkat çeken Koç “Güçlü bir Türkiye ve güçlü bir ekonomi için inovasyonun önemini, ekonominin tüm aktörlerinin kavraması çok önemli” diye konuştu. Ekonomi Servisi Gıda, ilaç ve enerji alanında faaliyet gösteren Toksöz Grup; geçtiğimiz aylarda İtalyan çikolata markası Pernigotti’yi satın almasının ardından, şimdi de İspanya’nın yüzde yüz doğal meyve suyu üretimi yapan Zumos Palma’yı bünyesine kattı. Sanset Gıda ile Tadelle, Sarelle, Sagra, Gol, L’era Fresca markalarıyla gıda sektöründe; Sanovel İlaç ile ilaç sektöründe başarıyla faaliyet gösteren Toksöz Grup Yönetim Kurulu Üyesi Ahmet Toksöz “Bu satın alma, grubumuzun Avrupa başta olmak üzere, dünyada yeni pazarlarda var olma hedefindeki kararlılığının önemli bir göstergesidir. Zumosol markası ile yüzde yüz doğal ürünlerle faaliyet gösterdiğimiz sektörleri çeşitlendirmek, yurtdışı ağımızı ise daha da güçlendirmek istiyoruz” dedi. Avrupa’da üçüncü sırada bulunan ve meyve suyu pazarının liderleri arasında yer alan Zumos Palma, yılda 200 milyon litre üretim kapasitesine sahiptir. Yörsan, Dubaili Abraaj’a satılıyor Ekonomi Servisi Türkiye’de süt ürünleri pazarında 49 yıldır faaliyet gösteren Yörsan, Dubai merkezli girişim sermayesi Abraaj Capital’e satılıyor. Türkiye’de adını 2008 yılında Acıbadem Hastaneleri’ne yaptığı yatırımla duyuran şirket daha sonra payını satarak ayrılmıştı. Rekabet Kurulu’na yapılan başvuruya göre, Yörsan’ın yüzde 80 hissesi, 7.5 milyar dolarlık portföyü ile dünyanın en büyük 50 fonu arasında bulun Abraaj Gurubu’nun, kontrolü altına geçecek. Dubai’li şirket, Yörsan’daki hisselerini İstanbul’da kurduğu Dairy Fresh Süt Ürünleri ve Gıda Yatırımları şirketi aracılığıyla kontrol edecek ve gereken onayların ardından Yörsan Gıda Mamulleri, Yörükler Dış Ticaret, Yörükler Gıda Mamulleri, Yörsan Gıda ve Süt Ürünleri’ni kapsayan grubun ana hissedar olacak.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear