25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CUMHURİYET 30 KASIM 2013 CUMARTESİ kultur@cumhuriyet.com.tr 16 Alisa Weilerstein İstanbul’da KÜLTÜR n Kültür Servisi Dünyanın en ünlü şefleri ile konserler veren, Leonard Bernstein Ödüllü Alisa Weilerstein İstanbul’a geliyor. 2010 yılın da dünyanın en ün lü şeflerinden Daniel Barenboim’in yönettiği konserde Berlin Filarmoni Orkestrası’nın solisti olan Amerikalı viyolonselci, 2 Aralık Pazartesi akşamı Cemal Reşit Rey Konser Salonu’nda kuşağının önde gelen piyanistlerinden Inon Barnatan ile viyolonsel repertuvarının çok sevilen yapıtlarını seslendirecek. İktidarda sanat korkusu u Sivil tiyatro örgütleri, kendilerini tatmin etmekten vazgeçip ne zaman gerçek anlamda ‘Hayır’ diyecektir? Ne zaman tüm sanat dalları, aslında sanatın tehdit altında olduğunu algılayıp hep birlikte seslerini yükseltecektir? ESEN ÇAMURDAN Deli Dumrul yasalarına karşı çıkmanın zamanı gelmedi mi hâlâ bu ülkede Tiyatrolara ‘vergi şoku’ Milletvekili Akif Hamzaçebi, ‘Eğer bakanlık yardıma haciz koyarsa özel tiyatroların faaliyetlerini aksatmış sayılır. Bu da yasaya aykırıdır’ dedi. SELDA GÜNEYSU u CHP Grup Başkanvekili ve İstanbul Gezici Festival yollarda n Kültür Servisi Ankara Sinema Derneği tarafından düzenlenen Gezici Festival, 19. yolculuğuna Edremit Belediyesi’nin desteğiyle 27 Kasım’da Tuncel Kurtiz’in memleketi Edremit’te başladı. Gezici Festival, 29 Kasım5 Aralık Ankara gösterimlerinin ardından, 69 Aralık tarihleri arasında son iki yıl festivale ev sahipliği yapan Sinop Valiliği, Sinop Belediyesi ve Sinop Kültür ve Turizm Derneği’nin katkılarıyla Sinop’a konuk olacak. ‘Eyvah! Boşandım Özgürüm’ n Kültür Servisi Ayşegül Kuşçu’nun ilk romanı “Eyvah! Boşandım Özgürüm” AZ Kitapları etiketiyle raflarda. Kuşçu “Eyvah! Boşandım Özgürüm”de boşanmanın tüm olumlu ve olumsuz yönlerini irdeliyor. Romanın ana kahramanı Işık’ın gözü ile kendi olmaya çalışan, birey olarak var olmak isteyen tüm kadınların mücadelesini keyifli bir dille anlatmaya çalışıyor. Aslında son günlerde izlenen Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın girişimlerine bir bütünün parçaları olarak bakmakta yarar var. Aralık ayında Meclis’e getirileceği söylenen “Türkiye Sanat Kurumu”nun kuruluşuna ilişkin yasada, ödenekli sanat kurumlarının kapatılarak il kültür müdürlüklerine bağlanacaklarını öğrendik. Buna göre bir şey yapmak isteyen sanatçı bireysel olarak, o da başarabilirse, tasarısını hazırlayıp ekonomik destek için Sanat Kurumu’na başvuracak ve Başbakan’ın “uygun gördüğü” işler onaylanacaktır. Tiyatroların devletten “karşılıksız” destek görmeyeceğini böylece açıkladıktan sonra Bakan Ömer Çelik, günümüzde siyasi iktidarın kültürsanat alanına müdahale ettiğini ve çoğulculuktan yana olduklarını söyleyenlerin devletin şemsiyesi altındaki kültür sanat ilişkisinin sürmesinden yana olduklarını belirtti. Bir çelişki söz konusuydu ona göre. Bu kişiler hem sanatçının özgür, muhalif olmasının kaçınılmazlığını dile getiriyorlar, hem de “bu karakterin memur kavramı içinde kalmasından yana” tavır alıyorlardı. Ve şöyle bağlıyordu sözlerini: “Bu çelişkiden Türkiye için anlamlı bir kültür ve sanat ortamı çıkmaz.” Ne ki asıl çelişki içinde olan bakanın kendisiydi. Bilindiği gibi, hepimizin ödediği vergilerle “karşılıksız olarak” verilmesi gereken desteğin amacı, tiyatro topluluklarının yaşadıkları ekonomik sıkıntıları az da olsa hafifleterek bağımsız ve özerk kalmalarını sağlamak ve daha güzel, daha sağlıklı oyunlar seyredebilmemizi olası kılmaktır. Oysa hükümet koşula bağlar yar dımı, hem de kazanç peşinde koşan küçük esnaf mantığıyla, “ben sana parayı veririm ama işime gelirse...” kafası. Oysa tam da bu tutum sanatçıyı edilgen memur düzeyine indirger. Bundan da çıksa çıksa değil çoğulculuk, iktidarın sesini yansıtan çirkin bir tekilcilik çıkar. Geçen günlerde özel tiyatrolara verilen devlet desteğiyle ilgili yapılan açıklamalar, ileride yapılmak istenenin küçük bir uygulaması niteliğindeydi: Bakanlık, Gezi eylemlerini destekleyen tiyatrolara destek vermedi. Yani iktidar, kendisine direneni, destekleyeni cezalandırdı. Öte yandan, Devlet Desteği Kurulu’nda yer alanların duruşu da içler acısı durumumuzun bir başka yanını gösterdi: 7 kişiden 4’ü (İşi “tesettürlü oyuncu olabilir”e dek vardıran DT Genel Müdürü Mustafa Kurt da içlerinde olmak üzere) atanmış üyelerdi. Geriye kalan ve tarihe geçecek bu utanç belgesi karşısında derhal kurulu terk etmeleri gereken üç sivilden biri olan yazar Refik Erduran “şerh” koyduğunu bildirirken kendini akladığını sandı; Prof. Dr. Semih Çelenk absürd, üstelik yanlış bir açıklamayla daha da güç duruma düşürdü kendini; yazar Turgay Nar’a gelince, ondan zaten bir tepki beklenemezdi... Meğerse Gezi eylemlerini destekleme gerekçesi yalnızca bir bahane, daha doğrusu, bir taşla iki kuş vurma girişimiymiş. Devletten destek alan özel tiyatroların açıklanmasının hemen ardından, asıl hedefi gösteren yeni bir ölçüt daha duyuruldu: “Genel ahlak kurallarına uygunluk.” Bu da yetmedi; tiyatroları daha sıkı denetleyebilmek, güdümleyebilmek için, imzalanması gereken bir protokol/anlaşma çıkardılar ortaya: Çalışmaları “Genel ahlak kurallarına” (hangi ahlak?) uymayanlar aldıkları desteği geri vermek zorunda kalacak, hem de 15 gün içinde! Yetmiyor, bir de sahnelenecek oyunun metni isteniyor!.. Kısacası, iktidar partisi tehditle, sansürle tiyatroyu, giderek sanatı egemenliği altına almak istemekte. Yaptığı, örgütlü zorbalıktan başka bir şey değil. Zorbalık, korkunun göstergesidir. AKP iktidarı sanattan korkmaktadır. Sanatın eylemci, dönüştürücü yanından korkmaktadır. Yapmak istediği; kendinin beceremediği çünkü algılayamadığı, dünya görüşüne sığmayanı bastırmaya çalışmaktan başka bir şey değildir. AKP iktidarı sanatın büyük bedenine kendi daracık, çarpık giysisini geçirme çabası içindedir ancak bunu yaparken kendi dikişleri de atmakta. Türkiye’de hangi tiyatro topluluğu bu ensiz, çapsız kılıfı geçirmek ister üstüne? Bağımsızlığına, özgürlüğüne düşkün hangi topluluk boyun eğecektir?.. Sivil tiyatro örgütleri, kendilerini tatmin etmekten vazgeçip ne zaman gerçek anlamda “Hayır” diyecektir? Ne zaman tüm sanat dalları, aslında sanatın tehdit altında olduğunu algılayıp hep birlikte seslerini yükseltecektir? Deli Dumrul yasalarına kararlılıkla karşı gelmenin zamanı gelmedi mi hâlâ bu ülkede?.. ANKARA Özel tiyatrolara yaptığı yardımlara “ahlak” kriteri getiren Kültür ve Turizm Bakanlığı’ndan tiyatrolara bu kez de “vergi şoku” geldi. Bakanlık, yardımda bulunduğu tiyatrolardan bu kez de “vergi borçlarının durumunu içeren” belge istedi. Söz konusu belgeye göre eğer bir tiyatronun vergi borcu varsa ve bu tiyatro vergi borcunda bugüne değin herhangi bir yapılandırmaya gitmemiş ya da gidememişse, o tiyatronun borcu bakanlığın verdiği yardım ödeneğinden kesilecek. Kültür ve Turizm Bakanlığı, “Gezi eylemlerine destek veren ve katılan” özel tiyatrolara yardımını kesmesinin ardından ikinci bir skandala daha imza atmış ve yardım yaptığı özel tiyatrolardan da “ahlaklı oyunlar sahnelemelerini” istemişti. Bakanlıktan yardımda bulunduğu özel tiyatrolara bir şok daha geldi. Bakanlık, tiyatrolara hem Kültür ve Turizm Bakanlığı hem de Maliye Bakanlığı imzalı gönderdiği yazıda, özel tiyatrolardan “vergi borçla rının durumunu içeren” belge talep etti. Söz konusu belgeyle bakanlık özel tiyatrolardan vergi borçları dökümünü talep ederken bu döküme göre eğer bir tiyatronun vergi borcu varsa ve bu tiyatro vergi borcunda bugüne değin herhangi bir yapılandırmaya gitmemiş ya da gidememişse, o tiyatronun borcu verilen yardım ödeneğinden tahsil edilecek. estek ne kadarsa o kadar kesilir’ Konuya ilişkin “Eğer bir tiyatronun vergi borcu 100 bin TL’leri buluyorsa ve bu tiyatro, bu yıl bakanlıktan 25 bin TL civarında bir yardım aldıysa, aldığı yardım da vergi borcunun tümünü karşılamıyorsa yine de kesilecek mi” şeklindeki sorumuza, Kültür ve Turizm Bakanlığı Güzel Sanatlar Genel Müdürlüğü yetkililerinden, “Bu durum salt Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın yetkisinde değil, Maliye Bakanlığı’nın da yetkisinde. Dolayısıyla eğer bir tiyatronun aldığı yardım, vergi borcunun tamamını karşılamıyorsa, aldığı yardım miktarı kadar borç tahsil edilir. Bu durumda tiyatro verilen destekten borçları nedeniyle yararlanamaz” yanıtı geldi. ‘D Ghetto’da son akşam n Kültür Servisi Ghetto kapılarını bu akşam gerçekleşecek Fatima Spar ve Freedom Fries konseri ile kapatıyor. Trompet, saksofon, saz, akordeon gibi enstrümanlarla zenginleşen ve 1930’lu yılların swing ritimlerinden Balkan tınılarına süzülen müzikleriyle Fatima Spar ve Freedom Fries saat 22.30’da sahnede olacak. İBBŞT’nin ‘Para’ oyunundan u Gürmen, “Devlet Tiyatrosu’nun yorumu ile ilgili hiçbir bilgim yoktur” demesine karşın, 5. perdenin DT’deki oyunda da çıkarılmış olması dikkati çekti. ir eliyle verdiğini, diğer eliyle alıyor’ CHP Grup Başkanvekili ve İstanbul Milletvekili Akif Hamzaçebi, bakanlıktan özel tiyatrolara yapılan yardımın “devlet yardımı” olduğu ve “ticari nitelik taşımadığı”nı belirterek “Gelir İdaresi Başkanlığı’nın ilgili yasalarına göre vergi borçlusunun herhangi bir yerde bir alacağı tespit edilirse, onun üzerine haciz koyup alacağını tahsil edebilir. Ancak ‘Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkındaki Yasa’ya göre de vergi borçlusundan bir tahsilat yapılırken o borçlunun faaliyetlerinin de aksatılmaması esastır. Eğer bakanlık yardıma haciz koyarsa, özel tiyatroların faaliyetlerini aksatmış sayılır. Bu da yasaya aykırıdır” dedi. Hamzaçebi, şunları söyledi: “Esas eleştirilmesi gereken Gelir İdaresi Başkanlığı değil, Kültür ve Turizm Bakanlığı’dır çünkü Kültür Bakanlığı’nın, Gelir İdaresi Başkanlığı ile Maliye Bakanlığı ile ‘Bu tiyatronun borcu var ise benim yapacağım ödemeden siz bu borcu kesin’ şeklindeki bir anlayışla onlara yol göstermesi, son derece yanlıştır. Özel tiyatrolar devlet desteğine ihtiyaç duyan tiyatrolardır. Devlet desteğine ihtiyaç duyan bir tiyatronun vergi borcunun olması da gayet doğaldır. Bir tiyatronun vergi borcunun olması, Kültür Bakanlığı’nın yaptığı yardımın vergi borcu için tahsil edilmesini asla gerektirmez, son derece yanlış.” ‘B Perşembe konuşmaları n Kültür Servisi Tarih Vakfı Perşembe Konuşmaları’nın 12 Aralık’taki konuğu İstanbul Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi öğretim üyesi Yıldız Salman. Salman, “Tarımsal Peyzaj, Kent Belleği, Koruma ve Sivil Toplum: İstanbul Yedikule Bostanları ve Diyarbakır Hevsel Bahçeleri” başlıklı konuşmasında, İstanbul Yedikule Bostanları’nı dönüştürme projesinden hareketle tarımsal peyzaj, kent belleği ve sivil toplum ilişkisini ele alacak. Saat 18.30’da başlayacak etkinlik, Aynalı Geçit, Meşrutiyet Caddesi, Avrupa Pasajı, No: 8, Kat: 2, Galatasaray’da. ‘Para’nın yönetmeni Engin Gürmen 5. perdenin kaldırılmasının kendi tasarrufu olduğu açıkladı ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Tiyatro yönetmeni Engin Gürmen, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları’nca (İBBŞT) bu yıl sahneye taşınan Necip Fazıl Kısakürek’in “Para” adlı oyununun 5. perdesinin oyundan kaldırılmasına ilişkin yaptığı açıklamada “sansürü” savundu. Gürmen, “5. perdenin kaldırılması yönetmen olarak tamamen benim tasarrufumdur” dedi. Gürmen, “Devlet Tiyatrosu’nun yorumu ile ilgili hiçbir bilgim yoktur” demesine karşın, ne rastlantıdır ki DT’deki oyunda da 5. perde çıkarılmış bulunuyor. Yönetmen Engin Gürmen, gazetemizde yer alan “Üstat’larına bile sansür” haberine ilişkin yaptığı yazılı açıklamada, İBBŞT tarafından sahnelenen ve CHP Eskişehir Milletvekili Süheyl Batum’un TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda, Kültür ve Turizm Ba Kendi oyununa sansürü savundu kanı Ömer Çelik’e yazılı olarak sorduğu, “Para” adlı oyununu 5. perdesinin oyundan kaldırılmasının “kendi tasarrufunda olduğunu” belirtti. Gürmen, açıklamasında şu ifadelere yer verdi: “İBBŞT’de ‘Para’ oyunumuzun ilk temsili 25 Mayıs 2013 tarihinde yapıldı. Oyunun yönetmeni olarak, bu oyunla ilgili ne belediye yetkililerinden ne de İBBŞT yöneticilerinden 5. perdenin kaldırılması ile ilgili herhangi bir sansür baskısı duymadım. Bu bana iftiradır. 5. perdenin kaldırılması, yönetmen olarak tamamen benim tasarrufumdur. Çünkü bu perde, günümüz koşullarında teknik olarak oyunu uzatmaktadır. Kaldı ki ‘esrar’ konusu oyun boyunca söz konusu edilmektedir. (Oyundaki karakterlerden O’nun benzeri bir esrarkeştir.) Ayrıca bu gibi dramaturji tasarrufları gerektiği zaman yerli, yabancı, çoğunlukla klasik oyunlarda da yapılmaktadır. Ünlü Alman yazarı G. Hauptman’ın ‘Güneş Batarken’ adlı oyununun kahramanı da 5. perdenin sonunda zehirlenerek ölür. Günümüz yorumlarında 5. perde atılıp, oyunun kahramanının 4. perdenin sonunda kalp krizinden öldüğünü görürüz. Yine modern yorumlarda Shakespeare’in oyunlarında kişiler azaltılmakta, tiratlar yer değiştirmekte veya kısaltılmaktadır. Bu gibi örnekleri çoğaltabiliriz. Bunların sansürle ne ilgisi var? Ayrıca ‘Para’yı çalışırken oyun ve Necip Fazıl ile ilgili birçok araştırma yaptım. Bu oyunun Necip Fazıl’ın kendi yaşamı ile ilgili olduğuna dair hiçbir bilgiye rastlamadım. Devlet Tiyatrosu’nun yorumu ile ilgili hiçbir bilgim yoktur.”
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear