02 Haziran 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
30 KASIM 2013 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA 15 İktidar Kavgası Bir Daha Asla... İmam hatip mezunu Milli Eğitim Bakanlığı Müsteşarı Yusuf Tekin, 1930’lu yılları “Türkiye coğrafyasının bir daha asla yaşamasını istemediği dönem” olarak tanımladı. Neler olmuş o yıllarda, bir bakalım: “1930: Atatürk, Cumhuriyetin temelinin laik dünya görüşüne dayandığını söylemiş. 1931: Menemen’deki gerici ayaklanmada Kubilay’ın başını kesenler idamla cezalandırılmış. 1932: İlk Türkçe Kuran Yerebatan Camisi’nde, ilk Türkçe ezan Fatih Camisi’nden okunmuş. 1934: Bugün de anayasa koruması altında bulunan efendi, bey, paşa gibi lakap ve unvanların kaldırılmasına ilişkin yasa ile mabet ve ayinler dışında dini kıyafet giyilemeyeceğine ilişkin yasa yürürlüğe girmiş. Kadınlara seçme ve seçilme hakkı tanınmış. 1935: Köy Enstitülerinin ilk adımı olan köy eğitmenleri uygulamasına başlanmış. 1937: Anayasaya laikliğin de olduğu 6 ok ilkesi girmiş.” Bir daha asla yaşanılmamasından ne kastedildiği çok belli: Laiklik... Cemaatusta Teyyüp kavgasını dershane ile sınırlamak doğru olmaz: Geçmişte Milli Görüşçülerle Nurcular arasındaki soğukluğu bilenler; ayrışmayı bir “nüfuzgüççıkariktidar” çatışmasına bağlıyorlar. Ve bu çatışma, yalnızca Türkiye değil, tüm Müslüman nüfusun yaşadığı bölgeleri kapsıyor. Çünkü... AKP iktidar olduktan sonra usta Teyyüp’ün oluşturduğu çekim halkası içinde yer alan tarikatlar, çeşitli ülkelerde okullar açarak oralarda nüfuz alanları oluşturan ABD’ye sığınmış emekli vaizin cemaatine rakip oldular. Onlar da Orta Asya’dan Kuzey Afrika’ya değin bir tür misyonerlik görevi üstlendiler. Cemaatin bu alandaki üstünlüğü azaldı. Geçmişte ancak kendi yağı içinde kavrulan birçok küçük dinsel örgüt ve tarikat, AKP iktidarında büyük ekonomik ve moral destek aldı. Bu durum, cemaatin Türkiye’deki çekim alanını da daralttı. Güneydoğu’da Saidi Nursi’nin de Kürt kökenli olması nedeniyle üstünlük sağlayan cemaatin çalışmalarından PKK’nin rahatsız olduğu, hatta cemaate yakın üç cami imamının bu yüzden öldürüldüğü biliniyordu. AKP’nin Kürt açılımı sürecinde PKK ile yapılan pazarlıklara, cemaatin etkinliğinin kırılmasının da eklendiğinden söz ediliyor. Cemaatin, bölgede en önemli örgütlenme ve taraftar toplama aracı olan dershane CHP, Recep Tayyip Erdoğan’ın gardının düştüğü kanısında. Sermaye çevreleri ve dış egemenlerin tutumunun değiştiğine inanıyorlar. Yerel seçimlerde, Ankara, hele de İstanbul alınırsa, ülkede bir rahatlama sağlanabileceğini düşünüyorlar. Adayların; CHP tabanını küstürmeyen, ama sağ seçmene de seslenebilen, güven verici niteliklere sahip olmasına özen gösterme stratejisi izlemekten yanalar. Bu çerçevede, cemaatusta Teyyüp kavgası CHP’ye önümüzdeki yerel seçimlerde bir yarar sağlar mı? Kökeni ve örgütlenme amacı açısından Atatürk ve Cumhuriyet karşıtlığına dayanan bir hareketin doğrudan CHP’yi desteklemesi olanaksız. Ancak, cemaatin kimi yörelerde yandaşlarına “CHP’yi değil, kişi olarak şu belediye başkanını destekliyoruz” demesi olası. CHP’ye heyet üzerine heyet gönderen, “Siz bizi destekleyin, biz de sizi” yönünde mesaj veren cemaate güvenip işbirliği yapmaya gelince. Safdillik olur... CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, bugün ilk kez ABD ziyaretine çıkıyor. ABD’nin Recep Tayyip Erdoğan’dan soğuduğu kanısında olan CHP’liler, ziyareti bir tür “iktidar öncesi” kendini takdim olarak algılıyorlar. CHP Genel Başkan Yardımcısı Umut Oran, bu algıyı, “Biz ABD’ye bir ana muhalefet partisi olarak değil, iktidar adayı olarak gidiyoruz bu kez” diye tanımladı ve nasıl bir hazırlık yaptıklarını şöyle özetledi: Beklenen Yarar Emine Teyze Niçin Tutuklandı? lerin kaldırılması, kimilerine göre, bu pazarlığın eseri. Dört dörtlük medrese yasasının çıkarılmasıyla neredeyse tüm eğitimin imam hatipleştirilmesi de başta usta Teyyüp olmak üzere AKP kadrolarının büyük çoğunluğunu yetiştiren bu okullar karşısında, cemaatin arka bahçesi olan dershanelerin kapatılması gerekiyordu, şimdi yapılan o. Son bir saptama: ABD’ye sığınmış emekli vaiz ile usta Teyyüp arasındaki güç gösterisi, İslamcı cephede “Halifelik geri gelse, hangisi olur?” sorusuna kadar gelip dayanmış gözüküyor. Çatışma, o denli keskin, o denli iddialı yani. Merhaba Bakırköy Hapishanesi’nin C9 koğuşundan yazıyorum size. Ben de suçu büyük olanlardan biriyim. En büyük suçum umuda tutunmak, halkıma inanmak ve zulmün karşısında kurulan barikatta saf tutmak... Gezi’yle başlayan halk ayaklanmasında suçu büyük olanlar arttı. Ancak AKP iktidarının korkusu da boyutlandı. İktidar halkından korkar mı? Sırtını halkına dayamamışsa korkar, halkının iktidarı değilse korkar. Çocuklarımızın elindeki taştan da, teyzelerimizin elindeki sapandan da korkar. Keza korkuyor da... Size Emine Teyze’den bahsetmek isterim. Önce televizyonlara, gazetelere yansıyan resimleriyle tanıdık onu. Sonra Gülsuyu’nda çetelerle, uyuşturucuyla gençlerimizin özelinde mahallelerimizin yozlaştırılmasına, kirletilmesine karşı çıkarken gördük onu. Yüzünü kapattığı başörtüsü ve elindeki sapanıyla... Bakmakla yükümlü olduğu bir kardeşi var Emine Teyze’nin. Birçok rahatsızlığı var. Ama hiçbiri onun sokağa çıkıp hakkını aramasının önünde engel olmadı. 53 yaşında. Ethem’lerin beyni sokağa akarken, Ali İsmail’lerin katilleri korunurken, palalılar serbest bırakılırken, 14 yaşındaki Berkin ölüme karşı dişlerini kenetleyip direnirken o duramazdı. Hiçbir şey yokmuş gibi yapamazdı, sırtını dönemezdi. Dönmedi de. Belki birçok şeyi yapamazdı ama eline sapan alıp halka düşmanca saldırılara karşı dimdik durabilir, safını belli edebilirdi. O da bunu yaptı. Direnenlerin safındayım diyerek Taksim direnişinde bir halka oldu. 21 yaşındaki Hasan Ferit, devlet güdümlü çetelerin kurşunlarıyla hayatını kaybederken, o evinde duramazdı. Bir kere yüreği kaldıramazdı hiçbir şey yapmamayı. Elikolu bağlı durmak ona göre değildi. İşte o Emine Teyze yani Emine Cansever, bir gün evi basılarak gözaltına alındı ve tutuklandı. O günden bu yana onunla aynı koğuşu paylaşıyorum. Neden tutuklandı?.. Çünkü aslında AKP, basına yansıyan resimlerin intikamını alıyor... Onun üzerinden halka gözdağı vermeyi amaçlıyor. Senin yüreğinde korku tohumu ekip onu büyütmek istiyor. Çünkü biliyor ki korku, beyni ve yüreği sardı mı o kişinin eliayağı bağlanır. Çaresiz, savunmasız kalır. Emine Cansever savunmasız değildi... Yüreğiyle, beyniyle direndi. İşte tam da bu nedenle İçişleri Bakanı Muammer Güler tarafından hedef gösterildi. Diyor ki Güler, “Demir bilyeleri atan sapanlı teyze. O sapanlı teyze de dün gözaltına alınanlar arasında. Sapanı kime atıyordu acaba, kuş mu avlıyordu acaba? Orada polise atılan taş toplumun düzenini hedef alan bir taştır.” Abdullah Cömert’in, Ali İsmail Korkmaz’ın, Mehmet Ayvalıtaş’ın, Ethem Sarısülük’ün analarına sorun kimin düzeni bozduğunu. Kör bırakılan onlarca gencimize sorun. Gözaltına alınan, ayaktakımı, çapulcu diye aşağılanan halka sorun. Emine Teyze örnek olmasın diye tutuklandı. Mahallesine, insana ve insanlığa sahip çıkılmasın diye tutuklandı. Şimdi Emine Cansever’e ve direnenlere sahip çıkma sorumluluğu var hepimizin omzuna. Çünkü ödenen her bedel, yüreği halkla atan, ezilen her kesim ve herkes içindir. Siz de anlatmalısınız Emine Teyze’leri, Berkin’leri ve daha nicelerini... Anlatmalısınız ki zulmün hükmü son bulsun... Ellere takılan kelepçelerle verilmek istenen mesaj boşa çıksın... Seval Yaprak Bakırköy Kadın Kapalı Hapishanesi C9 Bakırköyİstanbul Güven Mektubu Gibi “Geçmişte onlar AKP’yi soruyorlar, biz de anlatıyorduk. Şimdi yeni iktidar adayının vaatlerini öğrenmek istiyorlar. ABD’ye, iktidar olduğumuz zaman eğitimden sağlığa, dış politikadan ulusal güvenliğe, ekonomiden işsizliğe sorunları nasıl çözeceğimizi içeren bir paket ile gidiyoruz. Suriye, Avrupa, İsrail ile ilişkilerimiz nasıl olacak, ekonomide nasıl bir büyüme planlıyoruz, Kürt sorunu ve demokratikleşme ile ilgili planlarımız ne ve benzeri bir dökümle gideceğiz. Bir anlamda 2015’e nasıl hazırız, bunu aktaracağız.” Bir anlamda, bir hükümet programı sunacaklar ABD’ye. “Bize güvenin” der gibi, onay alır gibi... Melih Gökçek Ankara’da Murat Karayalçın’ı Mindere Davet Ediyor SADIK ÇELİK Hafta içinde Başbakan Erdoğan tarafından açıklanan belediye başkan adaylarından çok, gösterilen videolar konuşuldu. Video gösterimlerinde izlediğimiz türlü çeşit binalar yegâne belediyecilik başarısı olarak önümüze sunuldu. Bu birkaç dakikalık yeşilden ırak görüntüleri seyrederken belediyeciliğin betondan, medeniyetin yoldan ibaret olmadığını yüksek sesle dile getirmek geliyor insanın içinden. Ve TOKİ de tüm bu “grileşme” döneminin hafızalarda kalan simgesel amblemi haline gelme yolunda. O yüzden artık insanlar nerede bir TOKİ görse oradan hızla, en yakın yeşil alana doğru uzaklaşmak ister halde... Halbuki en yakın yeşil alanlar da hızla bizden uzaklaşmaya devam ediyor. Açıklanan belediye başkan adayları arasında Melih Gökçek de vardı. Geçen sene ismi son anda açıklanan Gökçek bu sene ilk açıklanan adaylar arasına girmeyi başardı. Bunun için sene içinde epeyce çalışmıştı zira… Gezi’de olsun, ODTÜ olaylarında olsun, RedHack’te olsun yaptığı soğukkanlılıktan uzak, kırıcı, incitici açıklamaların, alabildiğine ayrıştırıcı üslubun ona bir hediyesi… Ankara’da beşinci dönem başkanlığa talip olan Gökçek’in hâlâ 20 sene önceki Karayalçın dönemiyle didişmesi, o dönemden kalan borçları dört dönem üst üste gelen başkanlığının ardından hâlâ mevzu bahis ediyor, seçimlerin ana malzemesi yapıyor olması ise artık kaba tabirle kabak tadı verdi. “Yenilen pehlivan güreşe doymaz” deyişini tersine çevirerek 4 dönem üst üste başkanlığı kazanmasına rağmen sataşmaya doymayan ve unutamayan Gökçek’tir. Karayalçın’ın beyanına göre; 1993 sonunda 2.2 milyar dolar olan “Karayalçın borçlarıyla” yapılan yatırımlardan, yani metrodan, doğalgaz, su ve otobüs yatırımlarından elde edilen gelir, yani “Karayalçın gelirleri” 2013 yılı itibarıyla 28 milyar dolardır. Gelirin yüzde 85’inin giderler için harcandığı düşünüldüğünde bile geriye kalan net gelir miktarı borcun iki misli kadardır. Bir başka deyişle Karayalçın’ın gelirleri borçlarını fazlasıyla ödeyebilecek miktar ve niteliktedir. Ayrıca Melih Gökçek’in daha önceki seçimleri her seferinde hangi koşullarda ve nasıl aldığı herkesin hafızasında. Karayalçın’ın da belediye başkanlığı döneminde Ankara’ya ne değerler kattığını; Batıkent’i, ilk doğalgaz projelerini, kenti temiz havaya kavuşturmasını, Ankara metrosunu, Portakal Çiçeği Vadisi kentsel dönüşüm projesini ve diğer planlı, programlı, başarılı çalışmalarını, herkes biliyor. Aslında akıllı, zeki, bir o kadar da kurnaz ve işini bilen bir aday olan Gökçek’in kendisi gibi güçlü ve boy ölçüşebileceği bir aday olan Karayalçın’ı ağzına sakız etmesini, onu mindere davet etmek istiyor şeklinde de yorumlayabiliriz. Bu durumda CHP’ye düşen Gökçek’e cevap yetiştirmekten öte, davete icabet edip onun karşısına Murat Karayalçın’ı inadına dikmek olmalıdır. Planlıprogramlı belediyeciliğinin yanında farklı yeteneği, centilmenliği, nezaketi ve erdemli duruşuyla Ankara’nın sembolü olan Karayalçın’dan bu saatten sonra aday adayı olmasını beklememeliyiz. Onu, CHP adaylaştırmalıdır. Hem belki o zaman Ankara halkı da dersin en “müstahak”ını sandıkta Melih Gökçek’e verme şansına erişir bu sefer… KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK [email protected] amer Genç’in Emine Erdoğan’a ayıbı ve diğerlerininki Japon Büyükelçiliği’nin Milli Gün resepsiyonunda Emine Erdoğan konuşma yaptığı sırada Kamer Genç’in çıkardığı olayı tasvip etmek ya da arkasında durmaya çalışmak mümkün ve doğru değil. Her şey bir kenara kürsüde konuşan bir kadın... Kamer Genç, hiç gereği yokken onu mahcup etmenin ve misafir sıfatıyla bulunduğu bir davetin ortasında pervasızca ettiği lafların çok normal olarak tepki çekeceğini bilmeliydi. Davet eden de davet edilen de belliyken, üstelik resepsiyon yabancı bir ülkenin büyükelçiliğinde gerçekleşiyorken konuşma yapan bir başbakan eşine “hangi sıfatla orada olduğunu” sormak yersiz bir çıkış, kırıcı bir yaklaşım olmuştur. Bu davranış ne nezaket ne de siyaset yapma kurallarına sığmaz. Kamer Genç konuşmayı dinlemek istemiyorsa salondan çıkıp gidebilirdi. Protokol anlamında bir uygunsuzluk olduğunu düşünüyor olsa dahi bu görüşünü ifade etmenin yeri, zamanı ve biçimi bu olmamalıydı. Fikri ve zikri ne olursa olsun her kişi, sadece insan olmaktan gelen bir hakla, saygıyı hak eder. Ve ülke yönetimi seviyesinde söz ve koltuk sahibi insanların kendilerini taşımayı bilmeleri, siyaset esnaflığından kendilerini korumaları olmazsa olmaz bir gerekliliktir. Bu türden “taşkınlıklar” ve patavatsızlıklar söz konusuyken savunmada kalmak ne yazık ki güçleşiyor. Ancak elbette adaletin kılıcı herkes için çekilmelidir. Bugün Kamer Genç’e karşı gösterdiği hadsizlik için kollarını sıvayanlar, dün “gavat” diyen vali, kına stoklarından bahseden bakan, kadın gazetecilere “bacak arası” örneği veren milletvekili, bahtsız bedevi deyişini birbirlerine hatırlatan liderler ve meclis kürsüsünden Twitter profillerine kadar her türlü platformda alenen ya da dolaylı yollarla birbirlerine hakaret eden, saygısızlık eşiğini her seferinde bir adım daha yükseltirken politikanın seviyesini yerin dibine sokanlar için de iki çift laf edebilmişler miydi? K ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI [email protected] BULMACA SEDAT YAŞAYAN HARBİ SEMİH POROY UYDUDAN NAKLEN HAKAN ÇELİK [email protected] SOLDAN SAĞA: 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ İmparatora 1 ya da impa 2 ratorluğa ilişkin olan. 2/ 3 Mozart ’ın, 4 Türk müzi 5 ğinden esin6 lenerek bestelediği ilk 7 operası... 8 Giysi yapı 9 mında kul lanılan pa 1 2 3 4 5 6 7 8 9 muklu bir ku 1 M A N C I N I K maş. 3/ Bir gıda 2 E T İ R A S A T maddesi... Üze 3 N E K T A R L A rine yazı yazılan 4 D B E K E R E L tabaklanmış cey5 İ L İ K K U M A lan derisi... Bir noL EM İ S ta. 4/ Dolambaçlı, 6 R A N T İ E S E eğri büğrü, çapra 7 E M M şık. 5/ Anlamlı iz... 8 K A R A V E L Üzeri ekmek kı 9 S A R A Y İ Ç İ rıntısıyla kaplanmış yiyecekler için kullanılan sözcük. 6/ Belli bir işe gücü yetmeyen; aciz... Satrançta özel bir hareket. 7/ Motorun eskiyen ya da aksayan parçalarını değiştirerek, onararak motoru yeni duruma getirme işi. 8/ Oyunda cezalı çocuk... Türk müziğinde bir dizinin işleniş biçimine verilen ad. 9/ Hitit... Itırlı bir bitki. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Halk dilinde anasona verilen ad. 2/ Yelkenin ucunda ip geçirmek üzere yapılmış göz... Kısa kepenek. 3/ Çemberin çevresinin çapına oranını gösteren sayı... Ankara yöresine özgü bir halk oyunu. 4/ Balıkesir’in bir ilçesi. 5/ Brezilya’nın para birimi... Genellikle kibrit çöpleriyle oynanan bir oyun. 6/ Uygun, tıpatıp gelen... Hava ve gaz akımları oluşturmakta kullanılan aygıt. 7/ Bir renk... Bir şeyi benzerlerinden ayırt etmeye yarayan durum ya da öğe. 8/ Bir tür taze ve tuzsuz beyaz peynir... Serdar, başkomutan. 9/ Kars yöresine özgü, Türkmen kökenli bir halk oyunu.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear