23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
18 KASIM 2013 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFAİ ekonomi@cumhuriyet.com.tr EKONOMİ 13 10 yıllık AKP iktidarı döneminde elektrikte özel sektörün payı yüzde 32’den yüzde 63’e yükseldi AKP özele kazandırdı MUSTAFA ÇAKIR ANKARA İktidara geldiği günden bu yana özelleştirmelere hız veren AKP, “özele” yaradı. Elektrikte özel sektörün payı yüzde 32’den yüzde 63’e yükseldi. İşçilerin tepki göstermesine karşın Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı bütçesinde Kemerköy, Yeniköy, Yatağan ve Çatalağzı termik santrallarının ihale hazırlıklarının sürdüğü bildirildi. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nın 2014 bütçesindeki dikkat çeken diğer ayrıntılar şöyle: Üretimde dışa bağımlıyız: Türkiye elektrik üretiminin büyük bir bölümünü hâlâ dışarıdan aldığı doğalgazla sağlıyor. Elektriğin yüzde 41.3’ü doğalgazdan, yüzde 29.2’si hidroelektrik santrallardan, yüzde 24.2’si kömürden, yüzde 2.8’i rüzgârdan, yüzde 1.6’sı petrolden, yüzde 0.5’i jeotermalden, yüzde 0.4’ü yenilenebilir atıklardan elde ediliyor. ortalama 2 milyon ton kömür dağıtılıyor. u Enerji Bakanlığı’nın 2014 bütçesine göre, elektrik üretim tesislerinin yılın eylül ayı sonu itibarıyla da 783 bin özelleştirilmesine kömür yakıtlı santrallara öncelik verilerek devam edilecek. Kemerköy, Bu 892 ton kömürün dağıtımı gerçekleştirildi. Yeniköy, Yatağan ve Çatalağzı termik santrallarının ihale hazırlıkları sürüyor. mayı hedefliyor. Ancak bu hedefin tutması zor görünüyor. Çünkü eylül sonu itibarıyla sadece 565 milyon dolar bor ihracatı gerçekleştirilebildi. HES’lere tam gaz: 2023 yılına kadar yenilenebilir enerji kaynaklarının elektrik enerjisi üretimi içindeki payını yüzde 30’a çıkarmayı hedefleyen hükümet, teknik ve ekonomik olarak değerlendirebilecek hidroelektrik potansiyelinin tamamını elektrik enerjisi üretiminde kullanmayı planlıyor. Bu da yeni HES projeleri anlamına geliyor. 16 milyon ton kömür dağıtıldı: AKP, muhalefetin seçim yatırımı olarak değerlendirdiği kömür yardımları kapsamında bugüne kadar toplam 16 milyon ton kömür dağıttı. Bu kapsamda her yıl 2 milyon aileye Yeni Kuşak Toplum, aylardır, daha fazla özgürlük isteyenlerle bunu istemeyen, giderek, var olan özgürlükleri bile daraltmak isteyen iktidar sahiplerinin çatışmasına tanıklık ediyor. Gezi’den yurdun her tarafına yayılan, özellikle de ODTÜ’ye uzanan özgürlük özleminin öncüleri, öyle görülüyor ki, gelmekte olan bir yeni kuşağın ilk habercileridir. Yeni kuşağın filizlenmesinde hiç kuşkusuz geçmiş yılların çok görkemli özverili birikimi var. Bu toplumda, daha fazla özgürlük, eşitlik ve emeğin hakları için geçmişten günümüze uğraş veren binlerce insan yaşamını yitirdi, işkence gördü, hapis yattı, işinden kovuldu, sürgün edildi. O savaşımların doğal sonucudur yeni kuşaklarla ulaşılan bu aşama. Bu yazıda yeni kuşağın çekirdeğindeki itici güç noktalarından birinin, aynı amaç için çalışan diğer dernek, vakıf ve girişimlerin katkılarına haksızlık etmeden, Yeni Kuşak Köy Enstitülüler Derneği’nin YKKED son zamanlardaki çalışmalarını kısaca özetlemek istiyorum. HHH Bilindiği gibi Köy Enstitüleri, Cumhuriyetin kurulmasından sonra daha ileri bir aşamaya taşınmak istenen toplumun bir bütün olarak çağdaşlaşması uğraşısını simgeleyen eğitim kurumlarıdır. Köy Enstitüleri meyvelerini yeni kuşaklarla vermeyi sürdürüyor. Dokuz Eylül Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Kemal Kocabaş’ın başkanlığını yaptığı, onun yönetim ve çalışma arkadaşlarının çabalarıyla YKKED’nin öncülük ettiği araştırmalar, düzenlediği etkinlikler ve yaptığı yayınlarla, Köy Enstitüleri düşüncesini, yani Cumhuriyet aydınlanmasının eğitimdeki ışığını tüm topluma yaymaya çalışıyor. Derneğin yayımladığı kitap sayısı 32’ye; ülke düzeyine yayılmış olan şube sayısı 21’e ulaşıyor. Mersin Şubesi’nin Başkanı Serdar Erkan ve çalışma arkadaşları, 1517 Kasım tarihlerinde 3. Akdeniz Buluşması adıyla bir Eğitim ve Kültür Çalıştayı’nda “Çağdaş Eğitimin Neresindeyiz, Sorunlar ve Çözüm Önerileri; Köy Enstitüleri Deneyimi ve Yerel Yönetimler; Enstitülerde Sanat Eğitimi ve Sinema Sanatı ve Köy Enstitüleri Neleri Başardı?” konuları geniş bir katılımla ele alındı ve tartışıldı. Derneğin, Konak Belediye Başkanı Dr. Hakan Tartan ve çalışma arkadaşlarının da katkılarıyla 26 Ekim’de düzenlediği 90. Yılında Cumhuriyet’i Yeniden Anlamak konulu toplantıda da “Tüm Boyutlarıyla Cumhuriyetin İlk On Yılı, Cumhuriyet Demokrasi Hukuk ve Küreselleşme, Cumhuriyet, Kadın, Eğitim ve Kültür” alt başlıkları konuşuldu. Bu iki örneğin kanıtladığı gibi YKKED, yalnız sorunları değil, çözüm önerilerini de sergiliyor; çağdaş eğitimle birlikte günümüzün iktidarınca önemsizleştirilmek istenen sanatsal yaratıcılık sürekli vurgulanıyor. Dernek, bu yılın Necati Cumalı Öğretmenlik Onur Ödülü’nü 24 Kasım’da Atanamayan Öğretmenlere veriyor. Binlerce öğretmen açığı bulunmasına karşın atamaları yapılmayan, bu nedenle bunalıma giren, kimileri intihar eden, binlerce öğretmen için bu ödülün anlamı kuşkusuz büyüktür. Köy Enstitülerinde imece, iş ve emek süreçlerinin önemli bir özelliğidir. Derneğin, üç aylık eğitim, bilim, sanat ve kültür dergisi Yeniden İmece 39. sayıya ulaşmış bulunuyor. Çok önemli bir girişim daha var. YKKED, Çağdaş Eğitim konulu çok kapsamlı bir araştırmayı başlatıyor. Okul öncesinden başlayarak üniversite sonrası ve yaşam boyu eğitime uzanan tüm aşamaların kuram ve uygulama yönleri ve yerel, ulusal ve küresel boyutlarıyla bir bütünlük içinde ve katılımcı bir yaklaşımla ele alınması amaçlanıyor. H Ayrıntılar www.ykked.org.tr adresinde bulunabilir. 671 bin abone kaçak: 2003’ten 1 Kasım 2013’e kadar yapılan kayıp kaçak tarama çalışmalarında 51.8 milyon abonenin kontrolü gerçekleştirildi. Kontroller sonucunda 2.8 milyar lira kaçak cezası kesildi. 671 bin abone hakkında savcılığa suç duyurusunda bulunuldu. Tuz Gölü hâlâ bekliyor: Doğalgaz sıkıntısı yaşanılması halinde kullanılması planlanan ve yıllardır yapımı süren Tuz Gölü Yeraltı Doğalgaz Depolama Projesi hâlâ tamamlanamadı. Proje kapsamında açılan 2 kuyuya ek olarak 10 kuyu daha açılarak toplam 12 kuyunun depo olarak kullanılması hedefleniyor. ‘Bor’da hedef zor: Hükümet 2012’de 822 milyon dolara düşen toplam bor satış gelirlerini bu yıl 830 milyon dolara çıkar yok’ ‘Kayıpkaçakta geri ödeme Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız da komisyonda yaptığı konuşmada, kayıpkaçak bedellerinin geri ödenip ödenmemesi konusunda, “Mahkeme bu konuda EPDK’ye ‘Bundan sonra kurul kararı alın’ diyor ve EPDK kurul kararı alacak, bu rakamlardan geri dönüş diye bir şey söz konusu değil” dedi. Maden ocaklarındaki iş kazalarına ilişkin açıklamalarda bulunan Yıldız, “Üzülerek söyleyeyim, Türkiye’de yatak odasından maden ocağına girilen ev var. Oradan çıkardığı bir at arabasıyla çıkardığı kömürle, ‘Ben bu işletmeciliği yapacağım’ diyenler var, böyle kapattığımız yerler var” diye konuştu. 100 kadından 53’ü güvencesiz çalışıyor Ekonomi Servisi Kayıt dışı istihdam oranının geçen yılın aynı dönemine göre 2.4 puan azalışla yüzde 37.8 düzeyinde gerçekleştiği Ağustos 2013’te, Türkiye genelinde istihdam edilen 25 milyon 960 bin kişiden 9 milyon 803 bin kişisinin kayıt dışı olduğu belirlendi. Ağustosta toplam istihdamın yüzde 29.5’ini oluşturan 7 milyon 744 bin kadın çalışanın, yüzde 53.4’ünün herhangi bir sosyal güvencesi olmadan çalıştırıldığı, 18 milyon 216 bin erkek çalışanın ise yüzde 31.1’inin kayıt dışı olduğu görüldü. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerinden yapılan belirlemeye göre, kayıt dışı kadın istihdamının dağılımı incelendiğinde, ücretli ve yevmiyeli çalışan 4 milyon 265 bin kadından 965 bin kişisinin (yüzde 22.6), ücretsiz aile işçisi olarak çalışan 2 bin 581 kadından 2 milyon 456 bin kişisinin (yüzde 95.2) kayıt dışı olduğu görüldü. 85 bin işveren kadın arasında kayıt dışı oranı yüzde 10.6, 813 bin kendi hesabına çalışan kadın arasında kayıt dışı oranı yüzde 87.1 oldu. Bu arada kayıt dışı çalışan 4 milyon 138 bin kadının 2 milyon 988 bin kişisinin tarım sektöründe, 1 milyon 150 bin kişisinin tarım dışı sektörlerde istihdam edildiği belirlendi. Avrupa’da deflasyon korkusu u Avro bölgesi ciddi bir deflasyon tehlikesiyle karşı karşıya. Guardian’a göre işsizliğin zaten yüksek olduğu bölgede, fiyatların sürekli düştüğü bir döneme girilirse İtalya ve İspanya yeniden mali krize sürüklenebilir. Ekonomi Servisi Avro bölgesinde deflasyon kaygısı giderek artıyor. Bölgede enflasyonun yüzde 0.7 ile son dört yılın en düşük seviyesine inmesinin ardından fiyatların sürekli gerilemesi anlamına gelen deflasyon beklentileri de güçlendi. İngiliz gazetesi Guardian’a göre; buna oldukça yüksek işsizlik oranları eklendiğinde ciddi bir deflasyon tehdidi ortaya çıkıyor. Deflasyon durumunda ekonomik hareketliliğin iyice zayıflayacak olmasından korkuluyor. İspanya’da fiyatların gerilemekte olduğunun açıklanması bu kaygılara eklenen son halka oldu. Ülkede fiyatlar yüzde 0.1 geriledi. Küresel mali krizden çok kötü etkilenen diğer AB üyeleri olan İrlanda, Yunanistan ve Kıbrıs’ın da halen deflasyonda olduğu belirtiliyor. Avrupa Merkez Bankası’nın geçen hafta faizleri aşağı çekmesi İspanya’da temizlik işçileri kazandı nin deflasyona karşı bir önlem olarak Ekonomi Servisi İspanya’nın başyorumlanmıştı. Deflasyonist kayışa kenti Madrid’de 12 gündür süren, 6 bin bir kanıt olarak da Portekiz, Yunakadar temizlik işçisi ile bahçıvanın kanistan ve Kıbrıs’ta ücretlerin geritıldığı grev, taraflar arasında anlaşma sağlanmasıyla sona erdi. İşveren üç firlemesini gösteriliyor. Üretim ve isma, önceden açıkladıkları 1134 kişinin tihdamı olumsuz etkileyen deflasişten çıkarılması ve maaşlarda yüzde yon ağır borç yükü altındaki ülke40’a varan kesinti kararından vazgeçti. ler için ciddi bir tehdit. Bu yüzden Anlaşmaya göre, temizlik işçilerinin bölgede deflasyonist bir döneme give bahçıvanların maaşları 5 yıl boyunrilmesi halinde, İtalya ve İspanya’nın ca dondurulacak. Sendika temsilcileyeniden bir mali kaosa sürüklenebileri, 1134 işçinin işten çıkarılmasının ceği belirtiliyor. önlenmesinden dolayı memnun olÖte yandan doların Avro karşısınduklarını açıkladı. Madrid Belediye da değer kaybetmesi Avrupa’da ihracaBaşkanı Ana Botella, grevin verditı pahalı hale getiriyor. Avrupa’da üretilen ği zararın 1 milyon Avro’yu bulmalların dünya piyasası fiyatı artıyor. Bu da duğunu savundu. bölge için yeni bir endişe kaynağı. (yumuşak güç) Afrika’ya girmesine karşılık Batı, tarihsel sömürgeci, ırkçı, saldırgan refleksleriyle (zaten Çin’le aynı mali kaynaklara sahip değil) bölgeye terörizmle mücadele bahanesiyle askeri yöntemlerle, şiddet yoluyla giriyor. Batı’nın bu girişte “pusatlarını” örtmek için kullandığı “incir yaprağı” da Afganistan’da geliştirilen “adaleli yumuşak güç” kavramı. The Independent’in vurguladığı, Paris Match’da da “Fransa önderlik ediyor” havasıyla yankılanan bu kavram, Boston Üniversitesi’nden Prof. Andrew Bacevich’in aktardığına göre iki anlamı aynı anda içeriyor. Birincisi, terörizm tehlikesiyle karşı karşıya kalan ülkelerde mücadele kapasitesinin, gereken altyapının, kurumların, yerel etnik gruplarla birlikte çalışarak inşa edilmesi. İkincisi, “belirleyici eylemlerle, güvenlikli bir ortamı oluşturmak güvenlik altına almak ve ABD’nin ulusal çıkarlarını korumak”. (Los Angeles Times, 10/11/2013). Bacevich’in “belirleyici eylemler” kavramının savaş anlamında kullanıldığına işaret etmesinden hareketle, “adaleli yumuşak gücün” belli alanları ele geçirmeye yönelik askeri harekâtlar için yerel işbirlikçiler, askeri kompleksler, ileri harekât üsleri, kamplar, vb. oluşturmayı amaçlayan bir politika olduğu sonucuna ulaşabiliriz. ülkenin 49’unda terörizme karşı “belirleyici eylemler” gerçekleştiriyor. ABD’nin Afrika ilgisinin arkasında New York Times’da Erich Schmitt’in aktardığı gibi Afganistan ve Irak’a gitmek için hazırlanmış kıtalara, uzmanlara yeni iş bulma, askeri sınai komplekse yeni müşteriler, pazarlar açmak kaygısı da var. Bu gelişmelerin en çarpıcı sonuçlarından biri Cibuti’de kurulmuş Camp Lemonniere adlı askeri üs. Çok stratejik bir noktada konuşlanmış, Somali’den 500, Yemen’den 100 mil uzaklıkta olan bu üsten hareketle, ABD tüm Afrika’da insansız uçaklarla gözleme, izleme, gerektiğinde imha, Özel Hareket Güçleri’nin (ÖHG) operasyonlarıyla suikast ya da insan kaçırma, yerel güçleri eğitme, gibi “adaleli yumuşak güç” projeleri uyguluyor. John Mithchel ve Nick Turse’ün aktardığına göre, bu kampın kurulması için harcanan 390 milyon doların 220 milyon doları ÖHG için kurulan bölümlere gitmiş. ABD ordusu bu kampa, gelecek 25 yılda 1.4 milyar dolar harcamak için Kongre’ye başvurmaya hazırlanıyormuş (Tom Dispatch, 25/10/2013). Kenya’da Kamp Simba, Uganda’da Kamp Entebbe, büyük kargo uçaklarının inebileceği, yoğun helikopter trafiğini de kaldırabilecek biçimde genişletilmiş. ABD 2007’den bu yana, Etiyopya, Kenya, Burkina Faso Nijer, Güney Sudan gibi 12 ülkede yeni üsler, kamplar oluşturmuş. The Army Times’in aktardığına göre 2013 yılında 3 bin yeni askerin Afrika’ya transferi planlanmış (8/06/2012). The Nation Institute’den Nick Turse’ün aktardığına göre, ABD’de askeri yetkililer “Afrika, yarının savaşlarının bugünüdür” diyorlarmış. Başta ABD olmak üzere Batı ülkelerinin askerleri Afrika’ya doluşurken yepyeni bir kavramımızın olduğunu fark ettim: “Adaleli yumuşak güç.” Ne zaman zorlama bir kavramla karşılaşsam “bu acaba neyi gizlemek için üretildi?” diye düşünmeden edemem. Siz “ Afrika’yı boş ver, esas emperyalist rekabet, ABD ilgisini Avrupa’dan Asya’ya kaydırmaya başladığından bu yana orada yaşanmıyor” diye düşünebilirsiniz, ama acele etmeyin. Her ne kadar ABD ve Avrupa, “terörizmi önlemeye gidiyoruz” diyorlarsa da aslında Çin’i engelleme stratejileri açısından en önemli platform Afrika olacak gibi görünüyor. ‘teröristler’ Dün ‘korsanlar’, bugün Roma’dan bu yana hep aynı hikâye: “ Sizi korumaya, barışı kurmaya, güvenlik sağlamaya geliyoruz?” Ancak, antikçağlardan bir tarihçinin gözlemlediği gibi, “böyle diyorlar ama imparatorluklar her zaman kan ve yıkım getiriyor”. Önceki yüzyılın emperyalistleri birbirleriyle rekabet içinde Afrika’ya girmek için yarışırken “korsanları temizlemek” bahanesine çok sık başvurdular. Geçen yüzyılın sonunda hem “korsanlar” gerekçesi yeniden canlandı hem de yanına “karada asker postalı izi” için çok yararlı bir gerekçe olarak “terörizmle mücadele”, “kitle imha silahlarının” yayılmasını önlemek, R2P (Responsability to Protect koruma sorumluluğu) gibi gerekçeler eklendi. Kosova, Afganistan, Irak bu sürecin ilk meyveleriydi. John Pilger’in The Guardian’da işaret ettiği gibi “Libya’nın yıkılma sıyla birlikte Afrika’nın kapısı da sonuna kadar açıldı” (09/10). Hem Libya silahları etrafa dağılarak terörizm tehlikesini güçlendirdi, hem de ABD’nin Afrika ordusu AfricaCom’un Afrika’da üstlenmesine muhalefet eden bir rejim yıkıldı. Bir de Libya rejimi yıkılınca, petrol endüstrisinde çalışmakta olan 3 bin Çinli uzman evlerine ya da Afrika’nın başka yerlerine gitmek zorunda kaldılar. Mali’de aniden parlayan, adeta ülkeyi ele geçirme noktasına gelen, Fransa’nın Mali’ye yerleşmesine olanak veren “terörizm tehlikesi” üzerine yazarken sık sık karşıma bu Libya silahları açıklaması çıktı. Çin’e gelince, Afrika’nın doğal kaynaklarına, minerallerine, verimli topraklarına ulaşma hamleleri son yıllarda ABD’yi, Avrupa’yı, özellikle Fransa ve Almanya’yı giderek artan oranda kaygılandırıyor. Bu kaygının arkasında, Çin’in yükselmeye devam etmesine olanak verecek kaynaklara, Batı’yı dışlayarak ulaşmasının yanı sıra, bunu “yumuşak güç” denen yöntemlerle gerçekleştirmekte olması yatıyor. Çin’in diplomatik ilişkiler, mali kaynaklar yoluyla, enerji kompleksleri, yollar, barajlar, limanlar, opera binaları, sanat müzeleri, futbol stadyumları yaparak sağlık, eğitim alanlarında yardım dağıtarak böylece yerel seçkinleri, halkın sevgisini kazanarak etkisini artırması özellikle kaygı uyandırıyor. Batı aynı mali olanaklara sahip değil; Afrika’da büyük nefret ve korku yaratan, köleci, emperyalist geçmişin yükünü de taşıyor. Çin’in sayısız inşaat projelerinin yanı sıra, son aylarda Çin askerleri Afrika’ya ‘Adaleli Yumuşak Güç’ Zimbabwe’nin Mutare kentinde yerel askerlerle beraber devriye gezerken görülüyor, bu ülkeye silah satıyor, Güney Afrika Çin’le, ANC geleneğinin de katkısıyla diplomatik ilişkileri geliştiriyor, Nijerya, Kameron Boko Haram’a karşı Çin’den destek alıyor (The Independent 12/11/2013). Çin devleti Afrika ile ilişkilerinin kapsamını gizli tutuyor, ama kimi araştırmalar, yatırımlarının son on yılda 50 ülkede 1700 projeyle 75 milyar doları geçtiğini gösteriyor. (The Guardian 29/04/2013). Çin’in bu ekonomik, kültürel, insani ilişkiler üzerinden aldığı rıza ile Elektrikçi kapıyı 52 milyon kere çaldı Ekonomi Servisi Elektrikteki kayıpkaçak taramaları kapsamında 2003’ten bu yana yaklaşık 52 milyon abone kontrolü gerçekleştirildi. AA’nın haberine göre; kontroller sonucu toplam 10.84 milyar kilovat saat ve 2.8 milyar liraya karşılık gelen kaçak tespit edildi, 671 bin abone hakkında ise savcılığa suç duyurusunda bulunuldu. Türkiye genelinde kayıpkaçak oranı yüzde 15 düzeyinde bulunuyor. Özelleştirilen elektrik dağıtım şirketlerine kayıpkaçakları azaltma zorunluluğu getirilirken, Türkiye geneli için 2015 yılı kayıpkaçak hedefi yüzde 10 olarak belirlendi. Adaleli yumuşak güç ‘Yarının savaşlarının bugünü’ “Adaleli yumuşak güç” politikası bağlamında ABD, Afrika’da 54
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear