26 Haziran 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
24 AĞUSTOS 2012 CUMA CUMHURİYET SAYFA [email protected] KÜLTÜR 15 SALZBURG FESTİVALİ’NDE YILDIZLAR GEÇİDİ: Gençlerle yenilenen opera ünyanın sayılı müzik opera festivallerinden Salzburg Festivali bu yaz yine doludizgin sürdü. Muhteşem bir programı vardı. O şaşaalı programın dört gününe, dört opera ve bir konseri nasıl sığdırdım, inanın ben de bilmiyorum… Seçimimi, burnumun aldığı kokuyla daha doğrusu yıl boyunca okuduğum haberler doğrultusunda anlı şanlı opera ve müzik “starları” doğrultusunda yaptım. Ben starları seçtiğimi sanırken, fark ettim ki, operaları günümüz tarihine taşıyan yönetmenleri de seçmişim aynı zamanda… Riccardo Muti’nin yönetiminde Viyana Filarmoni’nin konserinden daha önce söz ettiğimden geçiyorum. İşte izlediğim operalardan paylaşmak istediklerim: D “Carmen”di. Bunda etkili olan Sir Rattle’dan daha çok, dans geçmişi olan ve eserin hem rejisini hem de koreografisini üstlenen İngiliz yönetmen Aletta Collins’di. Festival salonunda sahne, orkestra çukurunun önüne seyircinin içine uzatılmıştı. Bu alan da hem solistlere hem de dansçılara devinim olanağı sağlıyordu. Carmen rolünde Çek mezzosoprano Magdalena Kozena, sesi kadar dişiliğini de ön plana çıkarıyordu. Don José rolünde Jonas Kaufmann’ı izlemek, olağanüstü bir deneyimdi. Son yıllarda Metropolitan Operası’nı, Bayreuth Festivali’ni, Opera Bastille’i Wagner, Mozart, Verdi rolleriyle fetheden bu genç Alman tenor, beni, ses ve sözü bütünleme, şanla oyunculuğu bir ve tek kılmasıyla büyüledi. La Boheme Perdelerin Arkasında Ne Var? Kalemimle, hocalığımla ve –belki hepsinden de önemlisi– seyirciliğimle tiyatro ile yıllardır iç içeyim. Şimdi, yeni bir sezonun başlamasına çok az kala, edindiğim deneyimleri “dost acı söyler” misali bir uyarı çerçevesinde dile getirmek istiyorum. Bunun için de doksanlı yılların sonunda yazdığım bir yazıyı bazı değişikliklerle aşağıya alıyorum: Gazete ve dergiler ilan etti: Eylül ayında perdeler açılıyor… Güzel. Çok sevindik. Özlemiştik. Ama şimdi, yalnızca “sıradan ölümlüler” olarak, yalnızca “seyirci” kimliğimizle sormak istediklerimiz var. Herhangi bir art niyetle falan değil, tamamen tiyatroya yine kavuşmanın coşkusuyla! Bu yıl perdelerin arkasında neler var? Bize neler oynayacaksınız? Neler göstereceksiniz? Günümüzü gösterecek misiniz? Yoksa oyunculuğu, aslında bizim olmayan günleri bizim sanmamız için mi kullanacaksınız? Perdelerin arkasından hangi hayatların hangi sahneleri çıkacak? Bizi yaşamakta olduklarımız üzerinde düşünmeye –elbet belli etmeden ve eğlendirerek– zorlayabilecek misiniz? Yoksa, yaşamakta olduklarımızı bize unutturmaya mı çalışacaksınız? Evet, bize nasıl bir oyun oynayacaksınız? Başta “hukuk devleti” niteliği ve “demokrasisi” olmak üzere, hemen her şeyi göstermelik bir ülkede, sizler de yalnızca gösterilerle mi yetineceksiniz? Nasıl oynayacaksınız? Var olmayan bir gerçeklik varmışçasına mı, yoksa olmayanın olmadığını, olanın da yetersizliklerini ve aksaklıklarını vurgularcasına mı? Evet, nasıl oynayacaksınız? Tiyatronun büyüsünü, olup bitenleri perdeleyen bir esrikliğe dönüştürmek için mi, yoksa bizi ayıltmak amacıyla mı kullanacaksınız? Eğer yalnızca bizleri büyülemekle yetinecekseniz, hiç zahmet etmeyin. Çünkü biz, nicedir zaten büyülenmiş bir toplumuz. Bu arada, sahneye yalnızca oynamak için çıkacaksanız onu da boşuna yapmayın. Çünkü biz, on yıllardır birbirimize ve – asıl önemlisi!– kendimize oynamayı zaten yaşamak diye adlandırmaktayız. Bizler kendimizi buna öyle kaptırdık ki, artık hemen hiçbir şeyin gerçek yüzünü görmek istemez olduk. Biz, yanılsamalarımızla yaşıyoruz. Sizlerin işi bu yüzden hem çok kolay hem de çok zor. Kolay olanı, bizi yanılsamalarımızda pekiştirmeyi seçmeniz. O zaman bizimle çok kolay anlaşabilirsiniz. Birlikte müthiş bir iletişim yanılsaması inşa edebiliriz. Sizlerden nasıl daha yoğun yanılsamalar yaşayabileceğimizi öğrenebiliriz. Böylesi de bizi, temel soruların yanıtlarını kendi iç dünyamızda aramak zahmetinden bir yıl daha kurtarmış olur. Ama zoru seçerseniz, kalkıp: “Ben sizlerin gözünü açacağım, çünkü ben, tarihi boyunca ancak eleştirel olabildiği ölçüde adını hak edebilmiş bir sanatın işçisiyim; o yüzden eğlenmeye geldiğinizi düşünürken beyninizden vurulmuşa da dönebilirsiniz” derseniz, işte o zaman tiyatro olursunuz. Bunu da yapabilirsiniz. YAPABİLECEK MİSİNİZ? Eski yazım, burada bitiyordu. Mozart Arkadaşı Musetta rolünde Leyla Gencer Şan Yarışması’nın birincisi Gürcü Nino Maçaidze sanki bizim “çocuğumuz”… Meslek yaşamında haklı bir yükselişi tanıyor. Eser, 2012 Parisi’ne taşınmıştı. Şair, ressam, filozof, müzisyen… Dört kafadar, günümüz alternatif gençliğinden farksızlar. Hayalleri, idealleri, ütopyaları var, ama paraları, devamlı işleri yok. Sistem dışı diledikleri gibi yaşamaya kararlılar. Hayallerinin peşinden koşarken arkadaşlık, aşk, cinsellik, kıskançlık, fedakârlık ve ölümü yaşarlar… Yönetmen çelişkiler üzerine oynuyordu. Noel arifesinde millet deliler gibi tüketirken (bol renk, bol hediye paketi, “Carmen” bol yaldız ve parıltı); sabahın köründe emekçilerin işe çıkması, Paris’in siyah beyaz sisli puslu havasında asfalta, bulvarlara karışmaları… Paris’in genel dış görünümü iç mekânda büyütülmüş dev bir pencere… Dışarının soğuiçerinin sıcağı… Yoksullukla varsıllık… Genel olanla özel olan… Yaşama sevinci ve düş kırıklığı… Yaşam enerjisi ve ölüm… Finalde Mimi şair Rudolfo’nun kollarında, arkadaşlarının arasında gözlerini yumduğunda, o dev pencereye vuran yağmur damlaları sanki benim yüzüme vuruyordu… Pencereyi kaplayan buğuda benim de soluğum vardı… Salzburg’a yakışır Gençliğe Övgü: La Boheme Salzburg Festivali ağırbaşlılığı, nitelikten ödün vermeyen tavrıyla biliniyor. (Hatta snop burnu havada!) Yani artistik direktör Alexander Pereira, göreve gelir gelmez, bütçeyi artırdı, risk almaktan korkmadı, yeni eğilimlere yer açtı ve festivaller arası ortak prodüksiyonlara girişti. Bugüne dek Puccini’yi “hafife alan” festivalde, Puccini’nin en ünlü eserlerinden “La Boheme” ilk kez sahnelendi. Salzburg ve Şanghay festivallerinin ortak yapımı, “La Boheme” bence festivalin doruk noktasıydı. Daniele Gatti yönetiminde Viyana Filarmoni Orkestrası, Viyana Devlet Opera Korosu, Salzburg Festivali Çocuk Korosu… Eseri sahneye koyan İtalya’nın ünlü tiyatro ve opera yönetmeni Damiano Michieletto. Son yılların olağandışı sopranosu Anna Netrebko, Mimi rolündeydi. Kim demiş, çocuk doğurunca sesi gitmiş diye! O çok geniş yelpazeye yayılan koyu renkli ses muhteşemdi. Oyunculuğuyla tüm sahneye egemendi. rotizmin sınırında Carmen Ünlü maestro Sir Simon Rattle’ın yönetimindeki Viyana Filarmoni Orkestrası’yla “Carmen”, son yıllarda izlediğim en erotik E Her köşesinde Mozart’ın yaşatıldığı Salzburg kentinde, festival elbet Mozart’sız olamazdı. Bu yıl “Sihirli Flüt” için Avusturyalı ünlü şef Nikolaus Harnancourt’a yeni bir prodüksiyon ısmarlanmıştı. Reji yine tiyatro yönmetmenliği ağır basan Alman yönetmen Jems Daniel Herzog’a aitti. Görselliği çok renkli ama içeriği karanlık bir yorumdu. Bernhard Richter (Tamino) ve Julia Kleiter (Pamina) iki birinci sınıf şancı dinleyicinin mutluluğuydu. Eser 1950’lere oturtulmuştu. Yeraltı dünyası, dev bir laboratuvara dönüştürülmüştü; Sarastro ve müritleri bir ara sırtlarına beyaz doktor önlükleri deney yapan bilim adamları ya da “hocalar”dı. Koro kâh öğrencilere, kâh deney sonucu değişim geçirmiş yaratıklara dönüşüyordu. Fazla mı zorlamaydı, bana mı öyle geldi, emin değilim... Zaten finalde de mutlu sonun tadını çıkaramadım, çünkü Gece Kraliçesiyle Sarastro hâlâ kavga ediyordu. Peter Von Winter’in “Das Labyrinth” operasını da izledikten sonra, genç yıldızlar ve yeni yönetmenlerle, opera sanatının sınırsız olanaklar tanıdığına bir kez daha tanıklık etmiş oldum. Stuttgart’ta müzik dolu günler ? Kültür Servisi Bu yıl “inanç” teması ile hayata geçen Stuttgart Müzik Festivali, bugün kapılarını açıyor. Almanya’nın Stuttgart kentinde 16 Eylül’e kadar sürecek festivalin programında, çağdaş müzisyenler klavye, org ve piyano gibi enstrümanlarla 10 farklı konserde Bach’ın eşsiz eserlerini yorumlayacak. Germanwings havayolu şirketi ise ağustos ve eylül ayları boyunca İstanbulStuttgart arasında haftada 4 gün yapacağı seferlerle festivale katılmak isteyenler için cazip uçuşlar sağlayacak. Festival için ‘Tişört TasarlıCAZ!’ ? Kültür Servisi Bu yıl 321 Ekim tarihleri arasında 22. kez düzenlenecek Akbank Caz Festivali boyunca müzisyenler ve festival ekibi tarafından giyilecek festival tişörtünün tasarımı, Facebook üzerinden gerçekleşen “Tişört TasarlıCAZ!” yarışması ile belirlenecek. 10 Eylül’de sona erecek yarışmada tüm tasarımlar Ayşe Arman, Ece Sükan, Hakan Öztürk, Oben Budak, Özge Sarıkadılar, Zeynep Tosun, Tülin Kermen, Koray Caner Öztürk, Melis Danişmend, Alp Ersönmez’in de aralarında bulunduğu jüri üyeleri tarafından değerlendirilecek. ‘Cennetteki Çöplük’ Altın Koza’da ? Kültür Servisi Adana Büyükşehir Belediyesi tarafından bu yıl 1723 Eylül tarihlerinde 19.’su düzenlenecek Altın Koza Film Festivali kapsamında, Fatih Akın’ın “Cennetteki Çöplük” adlı belgesel filminin Türkiye prömiyeri gerçekleştirilecek. 17 Eylül’de yapılacak prömiyere Fatih Akın da katılacak. Babylon’da hafta sonu iki farklı konser ? Kültür Servisi Babylon Aya Yorgi, Babylon Soundgarden Festivali öncesi bugün ve yarın iki farklı program hazıladı. Bu gece İstanbul’un alternatif müzik topluluklarından “Büyük Ev Ablukada”, dinleyicileriyle buluşacak. Programın ikinci gecesinde ise dinleyiciler “Club Bangkok” topluluğu ile eğlenceli dakikalar geçirecek. Tapınakta film müzikleri ? Kültür Servisi Dünyaca ünlü yan flüt sanatçısı Massimo Mercelli ile Oscar ödüllü piyanist ve besteci Luis Bacalov ikilisi; 28 Ağustos Salı akşamı saat 21.30’da Side 12. Uluslararası Kültür ve Sanat Festivali kapsamında Apollon Tapınağı’nda konser verecek. C MY B C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear