26 Haziran 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 11 AĞUSTOS 2012 CUMARTESİ 6 HABERLER Suçlama: Belgesel gösterimi düzenlemek, afiş asmak, 1 Mayıs’a gitmek, Grup Yorum konseri için stant açmak Sevil’e 32.5 yıl istendi ALİCAN ULUDAĞ ANKARA Bursa 6. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edilen iddianamede, 1 Mayıs etkinliğine katılmak, Güler Zere belgeselinin gösterimini yapmak ve Grup Yorum konseri için stant açmak gibi eylemlere katıldığı anlatılan Türk kökenli Fransız vatandaşı Sevil Sevimli’nin “silahlı terör örgütü yöneticiliği” ile suçlandığı ortaya çıktı. Hakkında 32.5 yıla kadar hapis cezası istenen ve 88 gün tutuklu kalan Sevimli’ye yurtdışına çıkış yasağının yanında, Eskişehir il sınırlarının dışına çıkmama şeklinde adli kontol getirildiği anlaşıldı. 26 Eylül’de ilk duruşması görülecek davanın Bursa Cumhuriyet Savcısı Mustafa Dede tarafından hazırlanan 19 sayfalık iddianamesinin başında DHKP/C (Devrimci Halk Kurtuluş Partisi/Cephesi) anlatılırken örgütün kökeninin ? Bursa 6. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edilen iddianamede, hakkında 32.5 yıla kadar hapis cezası istenen ve 88 gün tutuklu kalan Sevimli’ye yurtdışına çıkış yasağının yanında, Eskişehir il sınırlarının dışına çıkmama şeklinde adli kontrol getirildiği anlaşıldı. Fransız vatandaşı Sevil Sevimli’nin “silahlı terör örgütü yöneticiliği” ile suçlandığı ortaya çıktı. THKP/C’ye (Türkiye Halk Kurtuluş Partisi/Cephesi) dayandığı belirtildi. “30 Mart 1972’de Ordu’nun Ünye ilçesinde bulunan NATO üssünde çalışan 3 personeli kaçıran ve Tokat ili Niksar ilçesi Kızıldere köyüne götüren terör örgütü THKP/C üyeleri ile güvenlik kuvvetleri ile arasında çıkan çatışmada THKP/C silahlı terör örgütünün lideri Mahir Çayan ile 9 örgüt mensubunun ölü olarak ele geçirilmesi ile THKP/C dağılmıştır” denilen iddianamede, THKP/C’den DHKP/C’ye kadar gelinen süreç özetlendi. “DHKP/C örgütü yönetici olmak ve örgütün sözde bayrağını gösteride taşıma suretiyle propagandasını yapmakla” suçlanan Sevimli’nin katıldığı şu eylemler iddianamede “suç delili olarak” sıralandı: 1999’da Tunceli Aliboğazı kırsalında çıkan silahlı çatışmada öldürülen ve arkadaşlarıyla birlikte toplu mezara gömülen Ali Yıldız’ın Gazi Mahallesi Mezarlığı’na defdenilmesi törenine katılmak. İstanbul’da Ozan İletişim Yayınevi’nden “Bağımsızlık Demokrasi Sosyalizm için Yürüyüş” adlı dergiden 1015 adet temin ederek, Eskişehir’de düzenli olarak 1015 adet dağıtmak. Eskişehir Adalar Migros mağazası önünde stant kurarak, 15 Nisan 2012’de İstanbul’da verilecek Grup Yorum konseri için bildiri dağıtmak. Cezaevinde yakalandığı kanser hastalığı sonrası Cumhurbaşkanı Abdullah Gül tarafından affedilen, ancak geç kalındığı için hayatını kaybeden Güler Zere’nin hayatının anlatıldığı “Damında Şahan Güler Zere” belgeselinin gösterimi için Eskişehir EğitimSen gösteri salonu için sendika yetkilileriyle görüşmek ve gösterimin burada gerçekleşmesini sağlamak. Şüphelilerden Ceren Cevahir ile birlikte 14 Mart 2012’de saat 13.15 sıralarında Anadolu Yüksek Okulu duvarına “Parasız ve demokratik eğitim istedikleri için tutuklandılar. Gülşah ve Meral serbest bırakılsın. Gençlik Federas yonu” yazılı afiş asmak. Eskişehir Anadolu Üniversitesi Yunus Emre kampusu önünde “Gençlik Federasyonu” bildirilerini dağıtmak. Eskişehir Üniversitesi yemekhanesinin camına 1 Mayıs kutlamasına ilişkin ve yapılması planlanan pikniğe ilişkin üzerinde “1 Mayıs’ta Taksim’deyiz, geleneksel 1 Mayıs pikniğinde buluşalım, Halk Cephesi saflarında birleşelim” yazısı olan afişleri asmak. Minübüs ayarlayarak, 15 kişinin İstanbul’daki 1 Mayıs kutlamalarına “Eskişehir Gençlik Derneği’ni temsilen katılmasını” sağlamak. İddianamede, şüphelilerin tüm faaliyetlerine bakıldığında Sevil Sevimli’nin liderliğinde hareket ettikleri, organizasyonların hepsinin örgütsel amaçla ve silahlı terör örgütünün talimatı ve bunun propagandası amacıyla yapıldığının görüldüğü savunuldu. Cami Arkasına Gizlenmek Arapça “cami” sözcüğü, derleyen, toplayan, içine alan, içinde bulunduran anlamına geliyor. Müslümanlar bu sözü ne zaman ibadet yeri anlamında kullanmaya başlamış olabilirler, bilmiyorum. Yine Arapça “mescit” sözcüğü “secde edilen yer, küçük cami” demek. Kuran’ın 9. suresi olan “Tövbe” (ya da Tevbe) suresinin 107. ayetinde Tanrı tarafından peygamberi Muhammed’e şöyle hitap ediliyor: “Zarar vermek, kâfirlikte bulunmak, inananların arasını açmak, Allah ve Peygamberine karşı savaşanlara daha önceden gözcülük etmek için bir mescit yapıp ‘Biz ancak iyilik istemekteyiz’ diye yemin edenlerin yalancı olduklarına, şüphe yok ki Allah şahittir.” (“Kuranıkerim’in Türkçe anlamı”, Milliyet gazetesinin çeşitli kaynaklardan derleterek hazırlattığı özel ek.) Söz konusu sureye düşülen dipnotta, sözü edilen mescidin “Medine’de ikiyüzlüler tarafından yaptırılan Mescidi Dırar” olduğu belirtiliyor. Benim buradan çıkardığım anlam, cami yaptıranların ille de iyi niyetli kimseler olmadığı, hatta aralarında göz boyamak için bunu yapanların bulunduğu ve bu kâfirliğin, münafıklığın, ikiyüzlülüğün İslam peygamberi tarafından da bilindiği ve suçlandığıdır… Nitekim bazı başka kaynaklardan da Muhammed’in bazı camilerde namaz kılınmasını yasakladığını, bunları yıktırdığını öğrendim. Merak edenler internette “Kuran’da Cami ve Mescit Var mıdır?” başlıklı oldukça ayrıntılı makaleye bakabilirler. ??? Türkçemizde cami üzerine söylenmiş pek çok deyim var. Bazılarını anımsayalım: “İki cami arasında binamaz”, iki şey arasında kararsız kalan kişiyi anlatan güzel bir deyimdir. Ya da ben böyle anlıyorum… Yaşlanmış olmasına karşın güzelliğini koruyabilmiş hanımefendiler için “cami yıkılmış ama mihrap yerinde” diye bir deyim türetilmiş… “Cami ne kadar büyük olsa da (yani cemaat ne kadar çok olsa da) imam bildiğini okur” diye bir başka deyim var. “Caminin (mescidin) mumunu yiyen kedinin göz kör olur” diye bir deyim daha varmış ama, bana zorlama geldi. Fakat anlamı fena değil. Kamu malını yiyen, cezasını bulur demekmiş… “Eceli gelen köpek”le ilgili, içinde cami sözcüğünün geçtiği deyimi hepimiz biliriz… Bütün bu deyimlerde ve benzerlerinde dikkatimi çeken, hepsinin günlük yaşama ilişkin çağrışımlar içermesi… Yani halk camiden korkmuyor, onu bir afralanma tafralanma yeri olarak görmüyor, cami kavramını gösterişle bir tutmuyor… Camiye tıpkı evine girer gibi giriyor, onu günlük yaşamının bir parçası olarak görüyor… Namaz kılmayı bir gösteriş vesilesi olarak algılamıyor, ya da öyleydi… Çocukluğumuzda, yaz günlerinde, bulunduğumuz kentin en büyük camisinin avlusundaki havuzunda serinlemek en sevdiğimiz şeylerdendi… Kimsenin kızıp bizi oradan kovduğunu da anımsamıyorum… Çünkü, o yıllarda, çok da eskilerde değil 1950’lerde, İslam dini bir korkutma, tehdit, çıkar sağlama, ayrıcalık vb. aracı değil, günlük yaşama ilişkin doğal bir şeydi… ??? Camiyle ilgili deyimlere Sanatçılar Girişimi’mizin öncülerinden sevgili Mehmet Güleryüz bir yenisini ekledi: Cami arkasına gizlenmek… Bu deyimi ben çok sevdim ve tutacağından da kuşku duymuyorum… Cami arkasına gizlenmek… Yani yaptığın, yapacağın kötülükleri gözden gizlemek için bir paravan, bir gizleme perdesi oluşturmak… İnsanların gözünü bu perde ile kapatarak, onları korkutup ürküterek, işlediğin suçları, günahları görmelerini engellemek… Böyle bakıldığında, bu perdenin çok büyük, çok görkemli olmasına özenmek, işlenen ve işlenecek suçların büyüklüğü hakkında da fikir verebilir… Bu gibilerin yaptırdıkları ve yaptıracakları mekânlar, adı ne olursa olsun kutsal yapılar değil, harcında alın teri sömürüsü, yalan dolan, kan ve gözyaşından başka bir şey bulunmayan, zevksiz taş, toprak, çimento vb. yapı malzemesi yığıntıları olacaktır. Tıpkı Tövbe suresinin 107. ayetinde sözü edilen “Mescidi Dırar” gibi… CHP’Lİ GÜLER: ERGENEKON DAVASI Ceza infaz sistemi çürümüş ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP İzmir Milletvekili Birgül Ayman Güler, “ayarı ve dengesi bozulmuş güvenlik sistemlerinin kitaplıyla silahlıyı birbirine karıştırdığını” vurgularken “BDP Siyaset Akademisi’nde bir derse katıldığı ve beş dakikalık bir söz hakkı kullandığı için terörist yerine konulan” 28 yaşındaki Müge Tuzcuoğlu’nun 5 aydır yargıç karşısına çıkarılmaksızın tutuklu bulunduğuna dikkat çekti. Güler, dün Meclis’te düzenlediği basın toplantısında Silivri, Hasdal ve Diyarbakır cezaevleri ziyaretleri ve izlediği duruşmalarla ilgili izlenimlerini anlattı. “Adalet yönetiminin iki büyük çöküntü içinde olduğunu” vurgulayan Güler, “Tutuklama ve yargılama süreçleri adaletsizliklerle doludur. Ceza infaz sistemi, bu işle görevli personelin anayasa ihlali oluşturacak biçimde angarya yüklenerek çalıştırılması nedeniyle adeta çürümüş durumdadır” dedi. Güler, Maltepe Askeri Cezaevi’nde tutuklu bulunan Kurmay Albay Levent Kerim Uça’nın geçirdiği beyin ameliyatından sonra felç kalma tehlikesi ile karşı karşıya olduğunu, ancak cezaevinde tutulduğunu aktardı. Güler, “Diyarbakır Cezaevi’nin 18 kişilik kadın koğuşunda 33 kişinin tutulduğunu, ağustos sıcağının vantilatörle savuşturulmaya çalışıldığını” sözlerine ekledi. Güçlükonak atışması HATİCE TUNCER Anafartalar için duygu yüklü tören MEHMET CELEN ÇANAKKALE Anafartalar Zaferi’nin 97. yıldönümü, Gelibolu Yarımadası Tarihi Milli Parkı’nda düzenlenen törenlerle kutlandı. Conkbayırı’nda gerçekleştirilen tören, saygı duruşu, saygı atışı ve İstiklal Marşı’nın okunmasıyla başladı. Piyade Binbaşı Murat Cihangir yaptığı konuşmada zaferin önemine değindi. Konuşmaların ardından muha rebenin geçtiği bölgede askerler temsili olarak Anafartalar Zaferi’ni canlandırdı. Töreni izlemeye gelenlerin duygusal anlar yaşadığı temsili canlandırmada, katılımcılar zaman zaman gözyaşlarını tutamadı. Törene Vali Güngör Azim Tuna, CHP milletvekilleri Ali Sarıbaş ve Serdar Soydan, Belediye Başkanı Ülgür Gökhan, Eceabat Kaymakamı Mehmet Akçay, Gelibolu Kaymakamı Namık Kemal Nazlı ve çok sayıda yurttaş katıldı. İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından Silivri Cezaevi yerleşkesi bitişiğindeki salonda görülen Ergenekon davasının 218. duruşması yapıldı. Duruşmada tanık olarak dinlenen emekli Yüzbaşı Özcan Tozlu ve tutuklu sanık Levent Göktaş, Güçlükonak katliamı konusunda birbirlerini suçladı. Tozlu, Güçlükonak katliamının emekli Albay Levent Göktaş’a bağlı bir tim tarafından yapıldığını iddia ederken Göktaş olayın bölgede görevli Özcan Tozlu tarafından yaptırıldığı iddialarına dikkat çekti. Ergenekon davasına bakan İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, “Savunma tanıklarının dinlenme gerekçeleriyle birlikte mahkemeye bildirilmesi için” sanık ve avukatlarına 1 hafta süre verdi. Mahkeme, eski Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök’ün ifade tutanağının Balyoz davasına bakan İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderilmesine karar verdi. Ergenekon davasında tanık olarak dinlenen Taşdemir, hakkında çıkan haberi yalanladı ‘Zaman sözlerimi çarpıttı’ İstanbul Haber Servisi Zaman gazetesinin dünkü sayısında yer alan “Ergenekon davası tanığından çarpıcı iddia: İşçilerin paraları Cumhuriyet gazetesine aktarıldı” başlıklı haber, tanık Mahmut Taşdemir tarafından yalanlandı. Taşdemir, sözlerinin çarpıtılarak yansıtıldığını ifade etti. Davanın tutuksuz sanığı Mustafa Özbek’in genel başkanlığı döneminde Türk Metal Sendikası’nın Gebze Şubesi başkanlığı ve genel başkan yardımcılığı görevlerinde bulunan Taşdemir, Ergenekon davasının 9 Ağustos’ta yapılan 217. oturumda tanık olarak ifade verdi. Taşdemir’in ifadeleri Zaman gazetesinin dünkü sayısında “İşçilerin paraları Cumhuriyet gazetesine aktarıldı” başlığı ile verildi, ancak haberin içinde böyle bir ifade yer almadı. Taşdemir, haber üzerine gazetemizi arayarak böyle bir ifade kullanmadığını söyledi. Taşdemir’in ifadeleri Önceki gün tanık olarak dinlenen Mahmut Taşdemir, Türk Metal Sendikası’nda, sendikacılığın amaçları dışında harcama yapıldığına şahit olduğunu belirtmişti. Yazarımız Mustafa Balbay’ın “Cumhuriyet gazetesine ve bana kuraldışı bir ödeme yapıldı mı?” sorusuna “Hayır” yanıtını vermişti. Balbay’ın sendikaya zaman zaman AVUKAT HELVACI ‘Bu ayıbı bitirin’ İstanbul Haber Servisi Ergenekon davasında 3.5 yıldır tutuklu bulunan CHP Zonguldak Milletvekili Prof. Dr. Mehmet Haberal’ın avukatı Dilek Helvacı, TBMM Başkanı Cemil Çiçek, Adalet Bakanı Sadullah Ergin ve TBMM’deki siyasi partilere, Ergenekon davasında tutuklu yargılamalara çözüm bulmaları için çağrı yaptı. Avukat Helvacı, “Silivri’de yaşanan bu zulme, bu adaletsizliğe ‘dur’ demek için elbirliğiyle çözüm üreterek başta tutuklu vekiller olmak üzere adaletsizliğe uğrayan tüm kişilerin tahliyesi için gerekli yasal işlemlerin başlatılmasını talep ediyoruz” dedi. geldiğini, ancak Özbek ile ilişkilerinin boyutunu bilmediğini ifade etmişti. Mustafa Balbay, Taşdemir’e “Benim ART televizyonunda gizli bir toplantıya katıldığımı gördünüz mü?” diye sormuş, Taşdemir de görmediğini söylemişti. Taşdemir, “ART’de Emin Çölaşan ile yaptığınız programı sadece izleyici olarak biliyorum” demişti. Balbay, Taşdemir’in “Ben Türk Metal Sendikası’nda yolsuzluklarla ilgili demeç verdim. Gazeteciler, bu demeçlerimi Ergenekon ile bağlantılıymış gibi cımbızlayıp almışlar” sözlerini yinelerek “Böyle mi dediniz?” diye sormuş, tanık Taşdemir de “Evet. Ben Türk Metal Sendikası’ndaki sarflarla ilgili konuşmuştum. Hasbelkader Ergenekon ile ilgili bir cümlecik geçmişse o abartılarak aktarılmış” diye açıklamada bulunmuştu. EğitimSen üyeleri, Marmara Üniversitesi’ndeki fişleme iddialarıyla ilgili olarak Yılmaz’a destek verdi ‘Yusuf Devran görevden alınsın’ İstanbul Haber Servisi EğitimSen 6 No’lu Üniversiteler Şubesi üyeleri, Marmara Üniversitesi (MÜ) İletişim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Yusuf Devran’ın fiziksel ve sözel şiddetine maruz kalan akademisyen Doç. Dr. Gözde Yılmaz’a destek vererek Devran’ın görevden alınmasını istedi. EğitimSen 6 No’lu Üniversiteler Şubesi üyeleri, Beyoğlu’nda bulunan şube binasında düzenledikleri basın toplantısı ile son dönemde MÜ İletişim Fakültesi’nde yaşanan sorunlara dikkat çekti. Şube Başkanı Yrd. Doç. Dr. İsmet Akça, “Yusuf Devran, baskıcı ve şiddet sever tarzını bir kez daha gösterdi. Kendisinin bir an önce görevden alınmasını istiyoruz” dedi. Yusuf Devran’ın kendisine sosyal medyada eleştiren öğrencilere ve öğretim elemanlarına karşı açtığı soruşturmalarla gündemden düşmediğini söyleyen Akça, “Gözde Yılmaz, jüri üyesi olduğu lisansüstü eğitim mülakatlarında Devran’ın ‘terörist’ olarak fişlediği veya sevmediği öğretim üyeleriyle irtibatta olduğunu saptadığı öğrencileri elemesi için zorlandı, ancak Yılmaz bunu kabul etmeyince Devran tarafından tehdit edildi” dedi. Akça, EğitimSen işyeri temsilcileri Dr. Utku Uraz ve Behlül Çalışkan’ın da aralarında bulunduğu öğretim görevlilerinin “okulda bölücü hoca istemiyoruz” diyerek hedef gösterildiğini anlattı. (Fotoğraf: SERCAN MERİÇ) ‘Tutuklu gazetecileri vicdanınıza sorun’ İstanbul Haber Servisi Basın Konseyi Başkanı Orhan Birgit, gazeteci meslektaşlarına tutuklu gazetecilere destek çağrısında bulunarak, “Her gece başınızı yastığa koymadan önce lütfen bir dakikanızı ayırın ve kendi kendinize sorun: Bu gazetecilerin tutukluluğu ne zaman sona erecek? Onları tutuklayan irade, ne zaman haklarındaki kanıtları toplayarak değerlendirme aşamasına gelecek? Yanıtını kendi vicdanınızdan alabilirseniz uykuya dalabilirsiniz” dedi. Birgit, basın kuruluşlarına gönderdiği “Sayın Meslektaşım” hitaplı açıklamada, “Kendilerini ‘tutuklu değil, tutsak olarak’ gören meslektaşlarımızın seslerini dikkate almanın bir insanlık ve doğal olarak sorumlu yurttaşlık borcu olduğunu unutmamamız gerekiyor” ifadelerini kullandı. C MY B C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear