25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
10 AĞUSTOS 2012 CUMA CUMHURİYET SAYFA kultur@cumhuriyet.com.tr KÜLTÜR Yaş gününü 4. kez hapishanede kutlayan Mustafa Balbay’a açık mektup: 17 Yeter ki kararmasın... landınızsa yumurta ile kurşun, kitap ile bomba arasında hiç fark yok. Her biri terör faaliyetinin parçası. Yasalar böyle... Hidroelektrik santralına hayır derken parasız eğitim istiyoruz derken yalnız değilseniz, grup halinde iseniz, sadece terör faaliyetinde bulunmuş olmuyorsunuz; aynı zamanda silahlı terör örgütü kurdunuz demektir. Yasalar böyle... Düşüncenizi insanlarla paylaşmak istiyorsanız, bir de kazara eliniz kalem tutuyorsa, silah tutmaktan daha tehlikeli bir iş yaptınız, halkı silahlı isyana teşvik ettiniz demektir. Yasalar böyle... Türkiye’nin daha iyi yönetilmesi için önerileriniz varsa, Meclis’in, hükümetin işleyişindeki olumsuzluklara dikkat çekiyorsanız, durum daha da vahimdir; Meclis’i ve hükümeti ortadan kaldırmaya teşebbüs etmektesiniz demektir. Yasalar böyle... Neden böyle? Çünkü Deniz’leri idam sehpasına götüren ‘iktidarsam devlet benim’, ‘hukuk, amaçlarım için araçtır’ mantığı değişmedi. Bu satırları demir parmaklıkların arkasında, tutukluluğun dördüncü yılında adalet beklerken yazıyorum. Umutsuz muyum? Kesinlikte hayır. Nerede olursa olsun, daha yaşanılası bir Türkiye için mücadele etmek gerek.” Sevgili Balbay, hayallerin arasında şu da var: “Gençliğin sadece geleceğimiz değil, aynı zamanda bugünümüz olduğu bir Türkiye hayal ediyorum” diyorsun. Çok haklısın. Hepimizin hayali bu! Öyleyse mücadeleye devam: “Yeter ki kararmasın sol memenin altındaki cevahir…” Seni ve Gülşah’ı umutla kucaklıyorum… zeynep@zeyneporal.com Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Öğrenci Projeleri Pera Müzesi’nde ‘Deneyimin Ötesi’nde bir sergi Kültür Servisi Kuruluşundan bu yana her yıl yaz aylarını genç sanatçılara ve sanat eğitimi veren kurumlara ayıran Suna ve İnan Kıraç Vakfı Pera Müzesi’nin, bu yılki konuğu İzmir’den Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi. Pera Müzesi’nin üç katında yer alan “Deneyimin Ötesi” sergisinde, Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’nden 85 genç sanatçının 150’yi aşkın eseri yer alıyor. Resim, heykel, seramik, geleneksel Türk sanatları, tekstil ve moda tasarımı, sahne tasarımı, grafik, fotoğraf ve sinema gibi farklı sanat dallarını bir araya getiren serginin kurgusu, eserleri birbiriyle diyaloğa girer hale getiriyor. Güzel sanatlar alanında üniversite bünyesinde Türkiye’de kurulmuş ilk fakülte Onur Fındık’ın olma özelliği taşıyan Dokuz ‘İnfaz’ adlı Eylül Üniversitesi Güçalışması. zel Sanatlar Fakültesi’nin öğrencilerinin projelerinden oluşan sergi 30 Eylül’e kadar görülebilir. ‘Düşünen Tohum, Konuşan Toprak...’ Geçtiğimiz salı akşamüstü, yolumuz Galatasaray’da bir sergiye düştü. Serginin adı: “Düşünen Tohum, Konuşan Toprak / Cumhuriyet’in Köy Enstitüleri 19401954.” Sergi, Suna ve İnan Kıraç Vakfı İstanbul Araştırmaları Enstitüsü tarafından İsmail Hakkı Tonguç Belgeliği Vakfı’nın işbirliği ile düzenlenmiş. Tarihimize atıfta bulunan bazı sergileri, kendi kişiliğinin yüzüne bakmaktansa ondan sürekli kaçmayı, dahası onu yadsımayı yeğleyen insanların hayatın bir dönEmecinde o kişilikle karşılaştıklarında suratlarına yedikleri tokada benzetirim. Böyle bir tokadın acısından kurtulabilmek olanaksızdır, çünkü onu yiyen insan bu tek darbe ile kaçmış olduğu bütün hesaplaşmaları ve yüzleşmeleri karşısında bulur. Artık onlara bakmak zorundadır; onlara bakmaya yargılıdır. Evet, tarihimize atıfta bulunan, “dün”leri bugüne böyle getiren sergiler, bizlere “dün”lerin öykülerinin yanı sıra, o öykülerden vazgeçmekle neleri yitirdiğimizi de anlatırlar. “Düşünen Tohum, Konuşan Toprak” sergisi için hazırlanan iki ciltlik dev eserin ilk cildinde yer alan “Cumhuriyet’in Şahdamarı: Köy Enstitüleri” başlıklı yazı, şöyle bitiyor: “Köy Enstitüleri, Cumhuriyet’in kesilmiş şahdamarıdır. Binlerce özlem ve gelecek hayali bu kurumlarla birlikte tarihe gömülmüştür. Kaybedilen, sadece yerine bir başkasının konulabileceği basit bir eğitim sistemi değildir; kaybedilen, dik durmasını öğrenmiş Anadolu insanıdır.” Köy Enstitüleri, resmen 1940 yılında kurulur. Ama tohumlarının atılması, daha eski bir döneme, üstelik Milli Mücadele’nin belki de en bunalımlı dönemine uzanır. 1921 Temmuz’unda Ankara’da Maarif Kongresi toplanır. O sırada Yunan ordusu Ankara’ya yaklaşmaktadır. Kent boşaltılmaktadır. İşte böyle bir kentte, Anadolu’nun dört bir yanından gelen öğretmenlerin katılımıyla eğitimi konu alan bir kongre toplanır. Açılış konuşmasını da Mustafa Kemal Atatürk yapar. O gün Mustafa Kemal, silahlı ordularının değil, fakat bir başka ordunun, “eğitim ordusu”nun başındadır. Çünkü ona göre ve tarihsel koşullardan dolayı, silahlı orduların kazanabileceği bütün zaferlerin devamlılığı, yalnızca ve yalnızca öteki ordunun, “eğitim ordusu”nun kazanacağı, mutlaka kazanması gereken zaferlerinden bağımlıdır. Cumhuriyet, henüz kurulmamıştır, ama Mustafa Kemal’in düşüncelerinde çoktan hazırdır ve bu düşüncelere göre Anadolu’da yeni kurulacak bir devletin Batı karşısında ayakta kalabilmesi, ancak geniş anlamda bir eğitimin gerekli bütün temellerinin atılabilmesiyle gerçekleşebilir. Yeni devlet, bir düştür; böyle bir düşün, 1935 sayımına göre erkeklerinin yüzde 76.7’si, kadınlarının ise yüzde 91.8’inin okuma yazma bilmediği bir toplumda gerçekleşebileceğini düşünmek ise, ütopya kavramının bile dışında kalır. Yüzyılların ihmallerinin hamuruyla yoğrulmuş böyle bir ortamda “muasır medeniyet seviyesi”ne ulaşabilmek, sıradan programlarla değil, ancak bir başka milli mücadele ile, eğitim seferberliği ile mümkündür. 1940 yılında açılan Köy Enstitüleri, bu seferberliğin odak noktalarıdır. 19401954 arası bu kurumlarda olup bitenler ise yakın kültür tarihimizde, noktalanışının ardından şimdiye kadar ne yazık ki bir daha yaşanamamış olan bir uygarlaşma döneminin destanıdır. Sergiler anlatılmaz. Yalnızca gezilir. “Düşünen Tohum, Konuşan Toprak” sergisinin kapıları ekim ayına kadar açık. Gezin. Ağır ağır, adım adım gezin. Ve her adımda bugün ile bir karşılaştırma yapmayı da sakın unutmayın! alem, kitap ve bomba Sevgili Mustafa Balbay, Geçen günlerde yeni kitabın “Denizlerin Davası” (Cumhuriyet Kitapları) elimden düşmedi. Bu kitabını da hücrede yazdın. Hapishanede yazdığın beşinci kitap... Doğrusu çoktan hazırdı, ama seni içeri aldıklarında ve bilgisayarlarına, dosyalarına el koyduklarında, kitabın da yok edildi! Artık kimse yadırgamıyor böyle şeyleri: Zaten o muhteşem (!) İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin, en veciz biçimde durumu açıkladı. Güneydoğu’daki silahlı çatışmalarla ilgili açıklama yaparken şöyle dedi: “Ülkenin olağanüstü gündemi sadece çatışma alanı ile ilgili değildir, bu çatışma İstanbul’da kalemle devam ediyor, İstanbul’da kitapla devam ediyor. Geçimli’de atılan havan mermisiyle burada, Ankara’da yazılan yazıların bir farkı yoktur” dedi. Neymiş, iyice anladık değil mi? Havan mermisiyle kitabın, silahla kalemin bir farkı yokmuş! E yani, sen de bu kadar çok yazar ve okursan, zavallı yargıçlar ne yapsın! Ne kadar kitap o kadar köfte, özür dilerim, o kadar hapis! Ne kadar ekmek dil sürçmesi ne kadar kalem, o kadar hücre! Gerçekten bu hükümetin düşünce biçimini en harikulade biçimde yansıtan ve temsil eden böyle bir esaslı bakan, aransa bulunmaz! Her konuşması bana K Abidin Dino’nun ‘Gerilla Desenleri’ Sevgili Mustafa Balbay, Önce yaş gününü kutluyorum. Farkındayım 2 gün geciktim, ama fotoğraflı yazı günüme denk gelsin diye özellikle bugünü seçtim… Çünkü sana yaş günü armağanı olarak Abidin Dino’nun “Gerilla Desenleri”nden birini yollamak istedim… Sen Abidin Dino’yu seversin. Onun bu desenine baktığımda, her çizgiye sinmiş direnci görüyorum. Birbiriyle bütünleşmiş bir kadın ve bir erkek, tepeden tırnağa direnç kesilmişler... Deseni seninle paylaşma düşüncesi, geçen pazar Ayşe Arman’ın sevgili karın Gülşah’la yaptığı geniş kapsamlı röportajı okurken gelip içime yerleşti. (Dört yıldır hükümsüz tutuklu olan seni ve Silivri’de yaşananları yok sayan medyada durumu görünür kıran Ayşe Arman’ı bu röportaj için kutluyorum. Geç olması bile, hiç olmamasından yeğdir.) Kenan Evren’i anımsatıyor. O da aynen bunları söylerdi! Sevgili Balbay, Halit Çelenk’le söyleşileri, 68 olayları değerlendirmeleri, belge, mektup ve yarınlara yönelik ipuçlarını da içeren kitabının son bölümü “Sonra ne oldu?” beni çok etkiledi. O muhteşem bakanın dile getirdiği zihniyeti sen önceden ortaya koymuşsun. Okurlarla paylaşmak istiyorum: “12 Mart’ın izleri silinmeden 12 Eylül geldi. 1990’lar ve 2000’ler boyunca 12 Eylül’ün sonuçlarından pek çoğu ortadan kaldırıldı, ama özü değişmedi. Yani gençliğe güvensizlik, her türlü toplumsal hareketi “devlete yönelik kalkışma” olarak algılama anlayışı aynen korundu. Bu anlayışı sürdürmenin başlıca yolu da şu oldu: Yargıyı kontrol altında tutmak. İktidara gelip kendi hukukunuzu oluşturduğunuzda yetkilerin ve güçlerin en büyüğünü ele geçirmiş oluyorsunuz. 2010’lu yıllara bu iklimde girdik. Eğer hükümeti eleştirmek için kul Gençliğe güvensizlik… “Deneyimin Ötesi” sergisinin basın toplantısında konuşan Suna ve İnan Kıraç Vakfı Kültür ve Sanat İşletmesi Genel Müdürü M. Özalp Birol, “Goya: Zamanının Tanığı, Gravürler ve Resimler” sergisi ile başlayan bilgisayar üzerinden üç boyutlu sanal müze gezilerinin “Deneyimin Ötesi” sergisiyle de devam edeceğini açıkladı. İnternet olan her bilgisayardan müzeyi gezme imkânı sağlayan bu sistemle, sanatı herkese ulaştırmayı hedeflediklerini belirten Birol, Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’nin üç boyutlu sergi uygulaması ile sanatseverlerle buluşturacakları ilk fakülte olacağını sözlerine ekledi. Bu uygulama ile Pera Müzesi’ndeki tüm koleksiyon ve sergiler, 360 derece görüş açısıyla, üç boyutlu görselleri ve bilgilendirici metinleri incelenerek gezilebiliyor. İnternette 360 derece müze gezisi TABANLIOĞLU PROJESİ SIPOPO KONGRE MERKEZİ, ARCHITECTURAL RECORD’DA KAPAK OLDU Yerel ve yenilikçi Kültür Servisi ABD’nin 110 yıllık mimarlık ve tasarım dergisi Architectural Record, ağustos sayısında, Tabanlıoğlu Mimarlık projesi Sipopo Kongre Merkezi’ni (Sipopo Congress Center) Afrika kıtasının “simge”si olarak kapak konusu yaptı. Sipopo Kongre Merkezi, Atlas Okyanusu kıyısında bir Orta Afrika ülkesi olan Ekvador Ginesi’nin başkenti Malabo’da, Afrika Birliği toplantılarına ev sahipliği yapmak üzere geçen yıl açıldı. Bünyesinde hem yerel öğeleri hem de yenilikçi uygulamaları barındıran Sipopo Kongre Merkezi’nin, sadece Afrika’da değil tüm dünyada dikkat çeken bir yapı olduğu belirtildi. Atlas Okyanusu kıyısında, ormanlık bir alanda konumlanan dikdörtgen biçimli iki katlı yapı, yarı geçirgen bir strüktür ile, güneşin zararlı ışınlarından koruyacak ve aynı zamanda iç mekânlarda gün ışığından en yüksek değerde yarar sağlayacak biçimde tasarlanan estetik bir kabuğa sahip. Sipopo Kongre Merkezi’nin, “birlik, barış, adalet” sloganları içerikli toplantılara ev sahipliği yapması bekleniyor. Picasso tablosu müstehcen bulundu ? Kültür Servisi Edinburgh Havalimanı’nda yer alan “Picasso ve Modern İngiliz Sanatı” isimli serginin afişi, kullanılan nü resim nedeniyle bir gün boyunca sansürlendi. Üzerine beyaz bir örtü örtülen afişte, Picasso’nun 1932 yılında yaptığı “Kırmızı Koltuktaki Çıplak Kadın” isimli eseri kullanılmıştı. İskoçya Ulusal Galerisi’nde yer alan serginin tanıtım afişine uygulanan bu sansür, terminaldeki yolcular tarafından protesto edilirken, bu “kamuflaj”, müze yetkilileri tarafından “tuhaf ” olarak yorumlandı. TYB BAKAN ŞAHİN’İ KINADI ‘Bu sözler endişe verici’ Kültür Servisi Türkiye Yayıncılar Birliği (TYB), İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin’in Güneydoğu’da süren silahlı çatışmalarla ilgili, “Ülkenin olağanüstü gündemi sadece çatışma alanı ile ilgili değildir, bu çatışma İstanbul’da kalemle devam ediyor, İstanbul’da kitapla devam ediyor. Geçimli’de atılan havan mermisiyle burada, Ankara’da yazılan yazıların bir farkı yoktur” şeklindeki sözlerini kınayan bir açıklama yaptı. 1485114900 seri numaraları arası koçan faturamız zayi olmuştur. Hükümsüzdür. Kocaman İnş. Tur. Gıda Teks. Oto San. ve Tic. Ltd. Şti. 5660275170 Pasaportumu kaybettim. Hükümsüzdür. Kamil Masaracı TYB tarafından yapılan yazılı açıklamada, “12 Mart’ı, 12 Eylül’ü, 28 Şubat’ı yaşatan askeri yönetimlerin yasakçı görüş ve uygulamalarının bakış açısını yansıtan bu sözler endişe vericidir. Düşüncelerini ifade etmeyi, yazı yazmayı ve yazılarını kamuoyu ile paylaşmayı silah kullanmakla, şiddet uygulamakla bir tutan bu yaklaşımı, hem kültür hayatımız hem de toplumsal barış ve huzur açısından büyük bir tehdit olarak görüyoruz. Şahin’i kınıyor, kendisini görüşlerini yazıyla sözle özgürce ifade ederek düşünce ufkumuzu genişleten tüm yazar ve gazetecilerimizden özür dilemeye, uluslararası anlaşmalar ve anayasa ile güvence altına alınan düşünce ve ifade özgürlüğüne saygıya davet ediyoruz” denildi. C MY B C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear