23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
7 MAYIS 2012 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA 15 Cumhuriyet NATO Jandarmalığı ATO doruğu bu ay sonunda Chicago’da toplanacak. Doruk, tıpkı 2010’da Lizbon’da olduğu gibi, Türkiye’nin çevresinde dönen konularla biçimlenecek, öyle gözüküyor. Emekli diplomatyazar Daver Darende’ye göre, dorukta füze radar sisteminin genişletilmesinin yanı sıra Suriye’ye yönelik bir NATO operasyonu düzenlenmesi de gündeme gelecek. NATO Genel Sekreteri Rasmussen’in geçen şubat ayında Ankara’ya gelişini, “Bir protokol ziyaretinin ötesinde Chicago zirvesi öncesi NATO’nun ve doğal olarak ABD’nin kimi isteklerini duyurmaya” yönelik olduğuna değinen Daver Darende, ABD ve Batı’nın Suriye bunalımını Türkiye’nin üzerine umhuriyet okumaya, Profesör Nimbus ve Malkoçoğlu ile başlamıştık. Profesör Nimbus; kafasında soru işareti gibi tek tel saçı olan, şirin, çocukları da, büyükleri de kıkırdatan bir çizgi kahramandı. Malkoçoğlu yiğitti, izleyicisini atının terkisine atar, tozu dumana katar, götürürdü. Gün geldi; Nadir Nadi, Oktay Akbal, İlhan Selçuk, Melih Cevdet Anday, Ali Sirmen, Uğur Mumcu, Burhan Arpad’ın yazıları, Fikret Otyam’ın, Hikmet Çetinkaya’nın röportajlarıyla, Şükran Ketenci’nin (Soner) gençlik ve işçi haberleriyle ayrı bir yolculuğa çıktık. Şöyle bir dönüp baktık ki, hani neredeyse 50 yıllık Cumhuriyet okuru olmuşuz. 88 yılın 50’sine tanık olmak iyi bir duygu. Cumhuriyetçi olmak bambaşka bir duygudur zaten. O duyguyu yalnızca okuru bilir. Cumhuriyet, okuruna sakalık yapar. Su gibi bilinç taşır, bilgi taşır; dudaklarınız susuz, aklınız çulsuz kalmaz. Cumhuriyet, okuruna kılavuzdur. Yaşamın dar geçitlerinden, ince patikalarından, inatçı keçi yollarından aşıp geçilebileceği; er ya da geç iyi insanlığa ulaşılabileceği umudunu yeşertir içinizde. Cumhuriyet, kimine göre bir üniversitedir; alır, büyütür, eğitir; eğilmeyen, bükülmeyen yurttaş yapar. Cumhuriyet, bir kalıttır. Onurlu bir geçmişin yadigârı gibi, kuşaktan kuşağa aktarılacak C Bağlar Güçleniyor Sağda siyaset yaparken Kemal Kılıçdaroğlu’nun isteğiyle CHP’den milletvekili ve PM üyesi olan Bülent Kuşoğlu, geçen gün Demokraside Birlik Vakfı’nın konuğuydu. Vakıf için ve “CHP ve Türkiye’nin Demokratikleşmesi” başlıklı bir konferans verdi. Demokraside Birlik Vakfı’nın Başkanı Mehmet Bozdemir, Abant Platformu’nun oluşumunda önemli katkıları olan bir isim. Abant Platformu, Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı’nın desteklediği bir çalışma grubu. Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı’nın Onursal Başkanı da Fethullah Gülen. Anlaşılan CHP, Atlantik ötesi bağlarını giderek güçlendiriyor. 1923 Cumhuriyeti yıkılıp tam bağımlı, piyasasever ılımlı İslam federasyonu kurulurken bir muhafazakâr muhalefet gerekiyordu. O gerek de yerine getirildi. N yükleme hevesine de dikkat çekti: “Benzer bir biçimde, başta Suudi Arabistan olmak üzere Katar’ın da etkili hamleler yaptığı gözden kaçmamalıdır. Suriye’ye yönelik bir dış müdahalede Türkiye tarafı olmaktan kaçınmalıdır. Suriye’nin bölünmesi, Türkiye’nin ulusal güvenliğini tehdit edecek, kurulacak bir ‘tampon bölge’ ülkemizin güvenliğini değil, PKK’nin bu bölgede yuvalanmasını sağlayacaktır. ‘Tampon bölge’nin yaratacağı tahribatı daha iyi kavrayabilmek için yakın geçmişteki ‘Çekiç Güç’ü ve yarattığı yapılanmayı anımsatmakta yarar vardır.” AKP, Ortadoğu’da NATO’nun jandarmalığını üstlenmeye hazır. Yarın kaygısı filan vız geliyor, tırıs gidiyor. Anayasa, Devletin Görevi ve Tiyatro güzelim bir masal gibi anneden, babadan, kızlara, oğullara geçer. Cumhuriyet’in, “vaybabacımcılar”la, pisboğazlarla, ekmek düşmanlarıyla, bir öyle bir böylelerle işi yoktur. Cumhuriyet, gözü peklerin, çiğ süt emmemişlerin, temelli devrimcilerin gazetesidir. Cumhuriyet, Cumhuriyetçilerin burcudur. Zafer Keskiner önüne alırsanız, düş gibi... Eski Salihli Belediye Başkanı Zafer Keskiner, şiir gibi adamdı. Kentini iir ikindileri düzenleyen Ş bir belediye başkanı! Yaşadığımız dönemi göz şiir gibi yönetti. İçten bir sosyalistti, yeryüzünün dizeler kadar lirik, uyaklar kadar eşit olmasını isterdi. İmgeler dünyasına yollandı, gülümsemesini bize bıraktı. ıkan haberlere Gürsel Erol’un ise bakılırsa; Gür CHP’de Suçlananlar partide resmi bir Ç sel Tekin, genel görevi yok. Ama, başkan yardımcılığından istifa ederken CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’na, “Genel merkezde bir çete var ve lütfen bu çeteyi dağıtın. Bu partiyi eğer Erdoğan Toprak ve Gürsel Erol gibi isimlerle yöneteceksiniz, beni arada maydanoz yapmayın” demiş. Gürsel Tekin’in “çete” diye ağır bir dille suçladığı isimlerden Erdoğan Toprak, bilindiği üzere CHP Genel Başkan Yardımcısı. CHP’de “gizli MYK üyesi” diye biliniyor ve Kılıçdaroğlu’na gönüllü danışmanlık yapıyor. Müteahhit olan Gürsel Erol’un, parti yöneticilerine “milletvekilli seçilmek gibi hırsı” olmadığını ısrarla söylediği kulislerde ifade ediliyor. Kulislerde dile getirilen bir başka sav da, Gürsel Erol’un giydiği bir hükümden dolayı zaten milletvekili olamayacağı yolunda. KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak@yahoo.com.tr Kaynayan Bir ‘Cadı Kazanı’: Ortadoğu Günümüzde Ortadoğu kaynayan bir “cadı kazanı” görünümünde. Ortaçağda, “bağnaz, kör inançlı Hıristiyanlar”, topluma güçlerini göstermek için zaman zaman “cadı kazanı” kaynatıp “cadı avına” çıkarmış. Sonraları, “cadı avı” toplumları sindirmek için “ruhban sınıfı” tarafından çok uygun bir yöntem olarak benimsenmiş ve sık sık kullanılmış. Devlet üzerinde din baskısının kalkıp, yerini laik sistem aldıktan sonra bu kez, “cadı avı” politik amaçlı olarak kullanılmaya başlanmış. Tarihteki cadı avlarının ünlülerinden biri de Amerika’nın “Salem” kasabasında yaşanmış. 16921693 yılları arasında bugünkü Massachusetts eyaletinin “Salem” kasabasında yaşayan, Barbados’tan getirilen bir köle kadın, Barbados’un “vudu (cadı)” öykülerini, bakıcılık yaptığı genç kızlara anlatır. Kızlar anlatılan bu öykülerden esinlenerek, kendilerine göre bir senaryo hazırlar... Genç kızlar içlerine “şeytan” girdiğini iddia edip, “sara (epilepsi)” nöbeti geçirir gibi yapıp, bakıcılarıyla birlikte kasabadan üç kadını “büyücülükle” suçlarlar. Cadılıkla suçlanan “büyücü kadınlar”, yoğun işkence altında, suçu başkalarının üstüne atar. Böylece, herkesin birbirini ihbar etmesiyle, Salem kasabasında “cadı kazanı” kaynar ve arkasından “cadı avı” başlar. Bu “cadı avının” sonunda, pek çok kişi işkence altında sorgulanır, bunlardan çoğu kadın, 16’sı asılarak idam edilir... “Cadı kazanını”, senatör olan McCarthy, politik amaçlarına alet etmek için, 20. yüzyılın Amerika’sına taşımıştır. Senatör Joseph McCarthy, “Amerikan Karşıtı Faaliyetler Komitesi’nin yürüttüğü soruşturmalara öncülük ederek soruşturmalara” “Cadı Kazanı” adının verilmesini sağlar. Komite, ünlü bilgin Albert Einstein ile Bertolt Brecht, Charlie Chaplin, Arthur Miller, Orson Welles gibi ünlü sanatçı ve yazarları da Sovyet ajanı suçlamasıyla yargılar. Yargılama sonunda, yargılananların tümü de aklanır. 19401950 yılları arasında senatör olan McCarthy’nin, politik amaçlarına alet etmek için, 20. yüzyılın Amerika’sına taşıdığı “cadı kazanı”, bir süredir ABD ve Batılı ülkeler tarafından Ortadoğu’ya taşınmış ve Ortadoğu’da “cadı avı” başlamış durumda. Basında çıkan haber ve yorumlar, Ortadoğu’daki bu “cadı avı” görüntülerini günümüze yansıtıp, geleceğe bir belge olarak aktarmakta. (1) “İşkence var, eğlence de. Ama Kaddafi’nin öldürülüşü için, bunların ötesinde, olaya daha uygun olarak ‘iğrence’ diye bir sözcük imal etmek gerekiyor. Başka türlüsü az kaçar insanı insanlığından utandıran öyle bir rezillik için.” (Mümtaz Soysal – Açı – Cumhuriyet, 24 Ekim 2011) (2) “Kaddafi’nin öldürülme tarzı III. ve IV. Cenevre antlaşmalarının savaş esirlerine ilişkin kurallarını ihlal etmiştir; buna karşılık ABD başta olmak üzere Batılı liderler tarafından sevinçle hatta kahkahalarla karşılanmıştır. İkincisi, yeni Libya devletinin, şeriat kurallarına göre yönetileceği, birden fazla kadınla evlenmeye izin çıktığı açıklandı. Kısacası ‘Yeni Libya’da bireysel özgürlükler, kadın hakları konuları gündemde olamayacaklar. Bu koşullarda genel seçimlerin bir değeri olmayacağı açık.” (Ergin Yıldızoğlu – Global Politikültür Cumhuriyet, 26 Ekim 2011) Özet olarak genlerinin yüzde 98.4’ünü (binde dokuz yüz seksen dört) “şempanzeden” alan insanoğlu, düşünmek, konuşmak, alet ve araç kullanmak becerisini kazanmış, zamanla da “nüfus kâğıdını, ehliyetini, diplomasını” da cebine koyarak “Birleşmiş Milletler Örgütü’nü de kurup 21. yüzyıla ulaşmış. İnsanoğlu 21. yüzyıla ulaşmış ama çoğunluk, “insanlaşmak” becerisini henüz kazanabilmiş değil. HARBİ SEMİH POROY Anayasanın 64. maddesi, “Devlet, sanat faaliyetlerini ve sanatçıyı korur. Sanat eserlerinin ve sanatçının korunması, değerlendirilmesi, desteklenmesi ve sanat sevgisinin yayılması için gereken tedbirleri alır” diyor. Bu maddeye göre sanatı, sanatçıyı korumak ve sanat sevgisinin yayılması için gereken önlemleri almak devletin anayasal görevleri arasında gösteriliyor. Bu görev, Devlet Tiyatroları’nın kuruluş amaçları arasında, “Türk sahne sanatlarının yurtiçinde ve yurtdışında gelişmesini, yayılmasını ve tanıtılmasını sağlamak” biçiminde yer alıyor ve Devlet Tiyatroları uzun yıllardır bu amaçlar doğrultusunda çalışmalar yapıyor. Bugün Devlet Tiyatroları’nın 21 kentimizde; Ankara (14), İstanbul (9), İzmir (4), Bursa (2), Adana (2), Trabzon, Diyarbakır, Antalya (5), Erzurum, Konya, Sivas, Van, Gaziantep, Malatya, Elazığ, Samsun, Çorum, Zonguldak, Kahramanmaraş, Denizli ve Ordu’da olmak üzere toplam 51 sahnesi bulunuyor. Oyuncu kadrosu bulanmayan Ordu, Denizli, Kahramanmaraş, Zonguldak, Çorum, Samsun, Elazığ, Malatya ve Gaziantep’teki sanatseverler öbür kentlerden gelen tiyatro gruplarının sergilediği oyunları izliyorlar. Devlet Tiyatroları sayesinde bu önemli sanat dalı Anadolu’ya yayılarak, geniş kitlelerle buluşuyor. Anadolu’da birçok insan bu sanat dalıyla devlet eliyle tanışıyor. Bu, övgüye değer bir kamu hizmetidir. Ne var ki Başbakan’ın isteğiyle Bakanlar Kurulu 1940 yılından bu yana 72 yıldır topluma hizmet veren Devlet Tiyatroları’nı özelleştirerek sermaye sahiplerinin insafına terk etme planları yapıyor. Bizler gibi bu planları yapan bakanlar da varlık nedeni daha fazla kâr etmek olan kapitalist girişimcinin ellerine yok pahasına devredilecek tiyatroyu beklentilerini karşılamayacağını gördüğü kentlere götürmeyeceğini, o kentlerin insanlarının bu sanat dalından yoksun kalacaklarını biliyorlar. Birçok kentimizde uzun yıllara dayanan sanat birikiminin köküne kibrit suyu ekilmesinin hazırlıkları yapılıyor. ??? Dünkü yazımızda şehir ve devlet tiyatrolarını özelleştirme düşüncesini, yazdığı oyun İstanbul Şehir Tiyatrosu Sanat Kurulu tarafından repertuvara alınmayan bir yazarın, İskender Pala’nın, “Müstehcen Sırlar” adlı oyuna ilişkin yazdığı bir suçlama yazısının tetiklediğini belirtmiştik. Bir ülkenin başbakanının ülkedeki tüm sanatsal etkinlikleri izleyememesi anlaşılabilir bir durumdur. Ne var ki Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın çevresinde olan ya da olmak isteyen çok sayıda “muhafazakâr” yazar bunu olası kılmak için birbiriyle yarışmakta, ona yaklaşabilmek için her yolu geçerli görmektedir. Başbakan ise çağdaş sanata da, sanatçıya da uzaktır. Görüp izlediğimiz kadarıyla onun müzik kulağı Adnan Şenses, edebiyata ilgisi Necip Fazıl Kısakürek ile Mehmet Akif Ersoy, tiyatro sevgisi Tarık Buğra ile sınırlıdır. Hoş bu sanatçılara bizim de bir itirazımız yoktur, fakat bu sanatçı ve yazarların çağdaş sanat ve edebiyatla ilgileri yoktur. Çağdaş sanat, tarihin her döneminde ve her yerde toplumun bir adım önünde “yol açıcı” olmuştur. Bu nedenledir ki muhafazakârlar geçmişi veya yaşananı birebir konu alan sanatı “sanat” olarak benimsemekte, yaşanacak olana ilişkin ipuçları veren sanatı ise yadsımaktadırlar. Tarihin her döneminde çağdaş sanat ve sanatçı düzene de, düzeni yönetenlere de eleştirel yaklaşmıştır. AKP iktidarının ülkemizin en köklü kurumları arasında olan Şehir ve Devlet Tiyatroları’nın köklerini kazımak istemesinin nedeni budur. Bu iktidar medyada olduğu gibi sanatta da “goygoycu yandaşlar” üretip beslemek özlemindedir. Onun için çağdaş sanatçı “yarım porsiyon aydın”dır. Tiyatrolar özelleştirilecek, devlet “uygun gördüğüne” destek verecek, böylelikle “Parayı ben vereyim, sen de beni eleştir” tersliği (!) son bulacaktır. Türkiye’de Kent Oyuncuları, Oyun Atölyesi, Tiyatro Kedi, Tiyatro Ayna, Semaver Kumpanya, Dostlar Tiyatrosu, Ankara Sanat Tiyatrosu, Tiyatro Pera gibi başarılı çalışmalar yapan çok sayıda özel tiyatro bulunmaktadır. Özelleştirilecek tiyatrolar herhalde bu dar bütçeli çağdaş sanat kuruluşlarına devredilmeyecektir. AKP iktidarının uzun erimli hedefinin “dindar nesiller” yetiştirmek olduğu bilinince bunu öngörmek hiç de zor değildir. HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hetiyatrosu@mynet.com BULMACA SOLDAN SAĞA: SEDAT YAŞAYAN 1 2 3 4 5 6 7 8 9 OTOBÜSTEKİLER KEMAL URGENÇ kurgenc@yahoo.com UYDUDAN NAKLEN HAKAN ÇELİK fhakancelik@mynet.com 1/ Osmanlı Devle 1 ti’nde savaş zamanlarında ordunun ge 2 reksinimlerini karşı 3 lamak için halktan 4 toplanan hayvan, buğday, arpa, mısır 5 gibi erzak... Kemik 6 lerin yuvarlak ucu. 2/ 7 Vücutta biriken azotlu madde... Dalgalı 8 parıltılar verilmiş 9 olan bir tür kumaş. 3/ 1 2 3 4 5 6 7 8 9 Thomas Hobbes’un toplumsal sistemi konu alan, 1 Y A L I K A V A K “İnsan insanın kurdudur” 2 A Ş A R L E GO sözünün de yer aldığı ünlü 3 B U L P A Z A R yapıtı. 4/ 21 yaşın altında 4 A R P A T İ ki oyunculardan oluşan spor 5 E L EME N T takımları için kullanılan 6 E K İ N O R sözcük... Metin Eloğlu’nun 7 B A G E T İ K İ bir şiir kitabı. 5/ Sayıları 8 E T A N A Y A Z göstermek için kullanılan işaretlerden her biri. 6/ İla 9 S U L T A N İ Y E ve... Lityum elementinin simgesi... Kale duvarı. 7/ Kitap getirmemiş peygamber... Denizli’nin bir ilçesi. 8/ Bir tür hamur tatlısı... Bir renk. 9/ Üzerinde film çevrilen stüdyo düzlüğü... Yanağın alt kısmı. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Pas önleyici olarak kullanılan kırmızı renkli boya. 2/ Faiz... Sürülmemiş tarla. 3/ Okul, kışla gibi yerlerde hastalar için ayrılmış bölüm... Küçük gemi. 4/ Üstten sağa doğru eğik olan basım harfi. 5/ Gözleri görmeyen... İlgi eki... Kuzu sesi. 6/ Çinko... “ ağlasın iki gözüm / Ölünce sevmezsem seni” (Karacaoğlan). 7/ Hinduizm’in temel ilkesi olan hiçbir varlığı incitmeme anlayışı. 8/ İki nicelik arasındaki bağıntı... Haberci. 9/ Isparta, Burdur, Denizli yörelerindeki dağ köylerinde dokunan bir tür kaba kumaş. C M Y B C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear