20 Haziran 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 9 MART 2012 CUMA 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER ‘4+4+4’ün Düşündürdükleri... Toparlanma ÖYLE anlaşılıyor ki, AKP iktidarı ilk ve ortaöğretim sürecini kapsayan bir eğitim planında ısrarlı olacak, en az bütün bir kuşağı etkileyeceği besbelli bir yanlışı yürürlüğe sokabilmek için elinden geleni ardına koymayacak. Planın yanlışlığı eğitim felsefesi ve öğretimin yapılandırılması konusunda bilgi ve deneyim sahibi bütün uzmanlarca vurgulandığı halde, bu ivedilikte ısrarın nedeni nedir? Üstelik, bakanlık çerçevesinde bile tartışılmadan, üniversitelerle eğitim alanındaki meslek kuruluşlarıyla sendikaların görüşü alınmadan, ilgili olabilecek başka bakanlara bile gözü kapalı imzalatılarak Meclis’e sunulmuş bir metin söz konusu olduğu halde? Telaşın nedeni, başkanlık sistemini bir an önce kurup başına geçme hesabı yapmış bir politikacının kendi yeni dönemi için “dindar gençlik” yetiştirmeye hemen başlama sabırsızlığı mı? Politika sahnesinden şu ya da bu nedenle çekilmeden önce partisine ve cemaate en az yarım yüzyıllık bir insan malzemesi ve bir manevi miras bırakma tutkusu mu? öyle bir çabaya cesaret veren güç Atatürk’ün akla ve bilime dayalı manevi mirasına ters bakmış ve ünlü “Hitabe”den 19 Mayıs törenlerine kadar o mirastan kalan her şeyi yıkma hırsıyla yanıp tutuşmuş bir takımın sinsi desteği midir acaba? Öylesine hastalıklı bir bakışın yetmiş beş milyonluk koskoca bir ulusa egemen olarak onu yolundan şaşırtması, Türklüğe ve hatta aydınlanmış bütün insanlık kesimlerine büyük ihanet olacak. umhuriyetçi siyasal muhalefetin 1980’den beri yoğunlaşan bu geriye gidişe engel olamayışı büyük talıhsizliktir. Bu açıdan bakınca şimdiki dağınıklık daha da üzücü ve umut kırıcı olmakta. Muhalefeti toparlayarak ters gidişi değiştirebilecek durumdaki bir CHP’nin, neredeyse yarım yüzyıla yaklaşan bu süreçte tutarsızlık, düşünce kısırlığı, birbirini yeme, içe kapanış ya da dışlayışla ve bula bula “kapımız açık, isteyen gelsin”le yetinmiş olması da umutsuzluğu arttırıyor. Belli ki, cumhuriyetçi muhalefet kırıntılarını toparlayacak bir çabanın başlatılması artık kaçınılmazlaşmıştır. Bunun yöntemini anlatmak ancak başka bir köşeye sığar. Bu yasa tasarısı hazırlanma biçimiyle, içeriği ile arızalıdır. Seçimlerde siyasal iktidar halka sunmamıştır ve hükümet programında da yoktur. Ülkenin temel eğitim sorunlarına yanıt veren bir yasa değildir. Tepki yasasıdır ve geri çekilmelidir. Prof.Dr. Kemal KOCABAŞ Yeni Kuşak Köy Enstitülüler Derneği Genel Başkanı ürkiye, son günlerde ilk kez bu ya yasa ülkenin gerçekten ihtiyacı mı? Kesinlikle sa tasarısı ile ülkenin eğitim sorun hayır... Yaklaşık 17 milyon öğrenci ve 800 bin larını tartışıyor. TV’lerde açık otu öğretmenin çalıştığı eğitim sisteminin sorumlar yapılıyor, gazetelerde her runlarına bu yasanın yanıt vermediği çok açık. gün konuya değişik boyutlarda bakan köşe ya 200320062009 PISA yarışma sonuçları, yazıları yer alıyor, sivil toplum örgütleri de pılan bilimsel çalışmalar ve raporlarda eğitim mokratik itirazlarını ve görüşlerini dile geti sistemimizin üç temel sorunu olduğu saptariyorlar. Son 10 yıldır Türkiye’de eğitim, “pi ması yapılmaktadır. Nedir bunlar? “Türk eğiyasalaştırma ve dinselleştirme” pencere tim sistemi niteliğini kaybetmiştir. Türkisinden bakılarak şekillendiriliyor. Son Milli ye, nitelikli öğretmen yetiştirememektedir. Eğitim Bakanı ile birlikte bu şekillendirme Türk eğitim sistemi, sınıfsal, bölgesel, cinnin dozu daha da arttı. Başbakan’ın “Dindar siyete dayalı eşitsizlik ve adaletsizlik üretnesil yetiştirmek istiyoruz” söylemi ile ye mektedir.” Yasa tasarısında bu sorunlara yöni bir boyut kazandı. İktidar partisinin beş grup nelik bir arayış, çözüm ve öngörü var mı? Kebaşkanvekili akademik, bilimsel ve metodo sinlikle hayır… Ülkenin eğitim sorunları lojik bir çalışma yapmadan, Bakanlar Kuru tüm yurttaşların sorunudur, tıpkı anayasa lu’ndan geçirmeden TBMM’ye sundukları ve gibi. Demokratik bir ülkede bir iktidar partikamuoyunda “4+4+4” yasası olarak adlan si, hazırladığı yasa tasarısı ile düşün dünyadırılan yasa önerisi ile Türkiye son yirmi gün sını ülkenin tüm yurttaşlarına dayatmamalıdür yasa tasarısını ve ülkenin eğitim sorun dır. Bu yasa tasarısı bu anlamda bir dayatmadır. Bu yasa tasarısının arkasında bilim larını canlı bir şekilde tartışır hale geldi. Yasa tasarısının hazırlanışı ve sunuluşu dünyası, eğitim örgütleri ve pedagoji yoktur. problemli. Anlaşılmaz bir aceleyle, çalaka Öğretmen, sınıf gibi altyapı hazırlığı da hiç lem hazırlanan tasarıda ilk anlarda çıkan iki yoktur. TV’lere çıkan ve yasayı savunan derönemli hata, kamuoyunun itirazı ile alt ko neksendika, siyasal iktidar temsilcileri bu yamisyonda düzeltilmek zorunda kaldı. Tasa sanın temel amacı olarak “imam hatiplerin rı sahipleri, Türkiye’nin imzaladığı ILO Ço orta kısımlarının açılmasını”, “seçmeli cuk Hakları Sözleşmesi’ne imza attığını din derslerinin bütün kademelerde” yer alunutmuşlardı ve ilk başta çıraklık yaşını masını ve hatta taleplerinin dozunu biraz da“14’ten 11 yaşa” indiriyoruz şeklindeki he ha arttırarak “karma eğitimin kaldırılmayecanlı söylemlerini geri çektiler ve çıraklık sını” açıkça talep ediyorlar. Yani eğitimi tüyaşı 14’te kaldı. Ülkenin çocuklarına çırak müyle “din ekseninden” bakarak formatlalığı hedef gösteren bu yaklaşım doğru değil mak istiyorlar. Amaç bu… Yani son on yıldi... Yine kamuoyunun yoğun tepkisiyle 2. dır MEB’deki yapılanma, kadrolaşma, Cumdört yıla getirdikleri, ne olduğu anlaşılmayan, huriyet eğitim devriminin “fikri hür, vicdanı belirsiz “açık öğretimi” 3. dört yıla kaydır hür kuşaklar” yetiştirme idealini şimdi mak zorunda kaldılar. Peki atılan bu iki ge “dindar nesil” yetiştirme projesine dönüşri adım, yasayı rasyonel hale getirdi mi? Bu türmeyi temel almış gözüküyor. T B C Eğitim ile ilgili uzmanlıkları olmayan Milli Eğitim Alt Komisyonu’ndan çıkan yasa tasarısı metninde “okulöncesi eğitim” öngörüsü hiç yok. Bu çok önemli bir eksikliktir. Yasanın ehil ellerde hazırlanmadığının somut bir kanıtıdır. Okulöncesi eğitim, tüm gelişmiş ülkelerde çok önem verilen ve çocukların diğer kademelerdeki başarısı için çok temel olan bir süreçtir. Bu eksiklik mutlaka giderilmelidir. En azından 5. ve 6. yaşlar, hatta 4. yaş mutlaka okulöncesi eğitim içine alınmalıdır. Okula başlama yaşının ilk 4 yıl için 6’ya çekilmesi, çocuk gelişimi ve pedagojisi anlamında doğru olmayan bir karardır. 6 yaşta çocuk hâlâ oyun çağındadır. Kalem bile tutamaz. Birinci sınıf müfredatı uygulanamaz. Okul başlama yaşı 7’de kalmalıdır. Neden siyasal iktidar ülkenin temel sorunları üzerinden eğitime bakamıyor? Düşün dünyası buna izin vermiyor, rasyonel bakamıyor, “imam hatip” gözlüğü dışına çıkamıyor. Ülkenin kaynakları ve gereksinimi anlamında siyasal iktidarın süreci tekrar değerlendirmesi gerekir. 1973’lerdeki şuralarda tartışılan ve 28 Şubat 1997’de olağan olmayan koşullarda yürürlüğe giren “zorunlu 8 yıllık eğitim” sonuçları yasa tasarısını hazırlayanların dillendirdiği gibi başarısız mı? Kesinlikle hayır. Doğru söylenmiyor. 1997’de yüzde 78.97 olan kız öğrencilerin okullaşma oranı bugün yüzde 98.22’ye çıkmıştır. Yine 1997’de ortaöğretimde yüzde 44.97 olan kız öğrencilerin okullaşma oranı 2011 yılında yüzde 87.31’e çıkmıştır. Bunun neresi başarısızlık? Bu yasa tasarısı hazırlanma biçimiyle, içeriği ile arızalıdır. Seçimlerde siyasal iktidar halka sunmamıştır ve hükümet programında da yoktur. Ülkenin temel eğitim sorunlarına yanıt veren bir yasa değildir. Tepki yasasıdır ve geri çekilmelidir. Tıpkı anayasa gibi tüm yurttaşların görüşleri alınarak akıl ve bilimi temel alarak tartışılması sağlanmalıdır. Hezeyan ve duygusal tepkilerle alınan her karar ülkenin, çocuklarımızın geleceğini karartır. Biz Tecavüzcüler... Egemen Bağış, BBC’de tutuklu gazetecilerin suçunu açıkladı: “Onlar tecavüzcü...” ? BBC’ci zıpladı: “Nası yani?..” “Tecavüz ederken...” Böylece İngilizler ne mal olduğumuzu öğrenmiş oldular... ? Gazetecilere yakıştırdıkları sıfatlar: Tinerci... Gaspçı... Terörist... Darbeci... Yalancı... İhanet içinde... Kökü dışarıda... Suiniyeti ortada... Katil... Alçak... Ve nihayet; tecavüzcü... Bir eşcinsel, bir de pezo olmadığımız kaldı maazallah... ? Tabii ki BBC sunucusu inanmadı: “Nasıl olur?..” “Tecavüz ederken yakalandılar...” “Üzerindeee?...” “.......!” ? İngiliz cahil bilmiyor ki; Türkiye’de tecavüzden ya da banka soymaktan kimseyi asla içeri atmazlar... ? Peki “tecavüzden” tutuklu gazeteci yok mu?.. Var.. Pozantı çocuk tutukevinde tutuklu çocuklara tecavüz edildiği iddia edildi... Mahkum yakınları TBMM’ye, Adalet Bakanlığı’na, AKP bürolarına koştular... Aman, duman... Kimse dönüp bakmadı... İki genç gazeteci çalışıp didinip olayı belgelediler... Olay bomba gibi patladı ki... Polis koştu... İki gazeteciyi yakaladı... Tıktılar içeri... Tecavüz haberi yapmaktan... Tecavüzden(!) bu ikisi var yani... ? Ve kendisine teslim edilmiş çocukları tecavüzden koruyamayan iktidarın bakanı BBC’ye çıkıp “İçerideki gazeteciler tecavüzcü” diyebildi... O bakana televizyonlarda yer verilmemesi, gazetelerde artık yer almaması gerekmez mi?.. Biraz olsun alınan varsa?... Ama dün baktım; içerideki gazeteci arkadaşlarımızın mensup olduğu Milliyet Gazetesi’nde Egemen Bağış’a birinci sayfadan makale yazdırmışlar... Belki cemiyetten ödül de alır... ‘Öğretim Birliği’ Yasası, Baş Aşağı... C umhuriyet ve devrim karşıtlarının özen ve önemle uğraştıkları nice olumsuz çabaların başını, eğitim ve öğretimin Ertuğrul KAZANCI Eğitimci /Hukukçu içerik, yöntem ve terbiyesini değiştirmek çeker. Çünkü toplumsal geleceğin payandası, eğitim ve öğretimdeki niteliksel amaçlardır. Bilinmektedir ki, siyasal iktidarlarca biçimlenecek idealler, halkı düşünsel açıdan etkilemekle orantılıdır. Bunun yolu da ilköğretim den yükseköğretim kurumlarına kadar eğitim alanlarını kapsayan plan ve programları kendilerince saptamak ve uygulamaktır. Politik destek verecek potansiyel gençlik kitlesi oluşturmak ancak böyle olanaklıdır. Şimdilerde kamuoyu, “12 yıllık kesintisiz bir yöntem izlenecek” sanısı sunularak önce şaşırtılmıştır. Ama ayrıntılar hemen belirginleşmiş ve işin aslı olarak da “kademelere bölünmesi öngörülen” bir yasa önerisi gündeme sokulmuştur. İlk planlamaya göre, “öğrencilerin, 4. sınıftan sonra zorunlu eğitim kapsamında belirlenecek açıköğretim programlarında, okula gitmeden okuyabilmeleri” tasarlanmış ama tepkiler karşısında 8+4 çarnaçar gündeme getirilmiştir. Açıköğretim, “örgün” eğitimin yerini almak üzere gerçek hedef olarak saklı tutulmaktadır. Bilimsel ve pedagojik olmayan siyasal bir planlama, yasal zeminde yaşama geçirilmektedir. Açıköğretim seçeneği, Cumhuriyet öncesi çok başlı eğitimi amaçlamaktadır. Özellikle de kız çocuklarını örgün eğitim yaşamından çekip almak düşünülmektedir. Bir başka gelişme de çıraklık yaşının indirilmesine yönelik olmaktadır ki, ucuz işgücü temini yoluyla sermaye kesiminin daha da hoşnut edilmesi amaçlanmaktadır. İrdeleme: Bugünlere nasıl gelindi? Önce tertipli hazırlıklar yürütüldü. İlkin “Öğrenci Andı” etrafında ilerigeri söylemler yaratıldı. Ardından da yakışıksız benzetmelerle Atatürk’ün “Gençliğe Hitabe”si etrafında dolaşıldı. Atatürk köşeleri tartışmalara açıldı. Okulların katılımıyla anlam kazanan bayramların kutlamaları budandı. Sonunda işin özüne girildi ve 3 Mart 1924 tarihli “Öğretim Birliği” yasası doğrudan hedeflendi. Gelecek kuşakları, bilimseldinsel eğitimlerin ikilemi içine çekilmek için yol açıldı. Birleştirme özlü bir devrim zedelenerek, eğitimde yeniden ayrışmalara yön verildi. Türkiye Cumhuriyeti’nin siyasal, sosyal ve ekonomik yönlerden kısa sürede kendisini evrensel anlamda kanıtlaması, eğitim ve öğretime verdiği değere bağlı olmuştur. İlerici ve toplumcu ulusal dinamikler kültürü doğmuştur. Kamu iktisadi teşekküllerinden güzel sanatlara, tarımdan Köy Enstitülerine, yeraltı ve yerüstü kaynaklarından ulaşım ve sağlık hizmetlerindeki atılımlara kadar elde edilen başarılarda öğretim programlarının rolü vardır. Yurt ve ulusunu seven, Kemalist devrime inanan, kişilikli kuşaklar yetiştirilmiştir. Karşıdevrimin bunca tahribatına karşın dayanan bir Türkiye varsa gerçeği, şanlı Anadolu direncinin getirdiği devrim ışıklarında görmelidir. “Öğretim birliği” kavramı üzerinde oynamalar, kamu zararları getirecektir. Yüzyıllarca sürmüş eğitim ve öğretim ikilemlerinin yerine isabetle konulmuş ve başarıyla uygulanmış gelişmeler, ulus devlet bilincinin en sağlam toplumsal güvenceleri olmuştur. Kendi varlığını emperyalist modellerin ve çağcıl olmayan verilerin yanlarında değil, Cumhuriyet ve devrimin onurlu atılımlarında arayan ve bulan bir anlayış yaratılmıştır. Bu ülke ve halkın canı pahasına bir mücadele sonucunda kazanılmış utkulardan sonra yine halk katmanlarının desteğinde gerçekleştirilmiş devrim sürecinin öğe ve safhalarını desteklemek gereklidir. Çünkü bu desteğin anlamı, Türkiye’nin var oluş kimliğinde ulusal iradeyle özdeştir. C MY B C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear