Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYFA CUMHURİYET 15 ŞUBAT 2012 ÇARŞAMBA 8 İstanbul Edirne Kocaeli Çanakkale İzmir Manisa Denizli Zonguldak Sinop Samsun Trabzon Giresun Ankara K B K K Y Y Y K Y Y Y Y K 4 2 4 5 10 8 8 2 7 13 14 10 3 Eskişehir Konya Sıvas Antalya Adana Mersin Diyarbakır Şanlıurfa Mardin Siirt Hakkâri Van Kars K K K Y Y Y Y Y Y Y K K K 1 5 0 16 15 15 10 13 10 10 1 1 6 Oslo K Helsinki K Stockholm K Londra Y AmsterdamY Brüksel Y Paris Y Bonn Y Münih K Berlin K Budapeşte K Madrid B Viyana K HABERLER 1 3 1 11 8 6 8 6 1 3 0 9 3 Belgrad Sofya Roma Atina Zürih Moskova Aşkabat Taşkent Baku Bişkek Tiflis Kahire Şam K K PB B K K B PB PB B B B PB 3 1 9 12 2 7 4 2 5 3 6 23 15 Edirne ve Kırklareli dışında ülke genelinin yağışlı geçeceği tahmin ediliyor. Yağışların; Ege ve Akdeniz kıyıları ile Güneydoğu Anadolu’da yağmur ve sağanak, Orta ve Doğu Karadeniz kıyılarında yağmur, yağış alan diğer yerlerde karla karışık yağmur şeklinde olması bekleniyor. TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 15 Şubat GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK ? Baştarafı 1. Sayfada Aydın Doğan’ın iktidarı ürkütmeyecek kurallarına uygun yayın yapan örneğin CNN Türk’te önceki gün Deniz Bayramoğlu, devlet içinde Başbakan’ı sorumlu konuma getiren yönetimden kaynaklanan görülmemiş kargaşayı, çarpıklığı; “MİT satrancı” diye basite indirgeyiverdi. Bir başka örnek: Cüneyt Özdemir programında Başbakan’ın “Ne olacak? Dindar nesiller yerine tinerci gençlik mi yetiştireceğiz?” açıklamasından sonra tinerci bir çocuğu ekrana çıkardı. RTE’nin gruptaki, “Vay sen misin benim sözlerim üzerine tinerci gençliği savunan? Bu nasıl gazetecilik?” sözleriyle bir güzel haşlanan Özdemir, düşünen adamlara özgü o bilinen davranışıyla elini çenesine dayayıp düşündü, düşündü ve: Ya Aydın Doğan’ın iktidarı üzerine çekmeyi yasaklayan kurallarına uyacak... ... pek çok CNN Türk çalışanı gibi ya da serden, yani programdan vazgeçecekti. Birinciyi yeğledi. Amacının Başbakan’ı rahatsız etmek olmadığını, gazetecilik dürtüsüyle tinerci çocuğu ekrana getirdiğini içeren vallahisi billahisi eksik, (Vatan internet sitesinde metnini bulacağınız) özür dileme kokan bir açıklama yaptı. ??? Böylece medyanın bir kolunda; RTE’nin asıl amacını, sorumluluğunu çaktırmadan gözlerden kaçırıp, üç beş MİT’çiye yükleyen haberler ağırlık kazandı. Bu eğilimin medyada yer aldığı sırada; belki Adalet Bakanlığı’ndan, belki de başkentin bir yerlerinden… …esen rüzgâr, terör örgütü ile yapılan görüşmeleri sahneden uzaklaştıran, zaten kimi sorumluluklarını Hakan Fidan’ı kollayacağım diye yasa çıkaran, oysa asıl kendini kurtarmaya girişen RTE’yi... …rahatlatan bir başka açıklamayı kamuoyunun önüne getirdi. İstanbul Özel Yetkili Başsavcı Vekili Fikret Seçen; “MİT’çiler hükümetin verdiği görevlerin dışına çıktılar” diyen açıklamasıyla sorumluluğu üç beş MİT’çiye yükledikten sonra... ...“Hükümetin terörün sona erdirilmesiyle belirlenen ve icra edilen tercih ve politikaların soruşturma konusu yapılması hiçbir şekilde söz konusu değildir” dedi ve sonuçta... …bu açıklama; haklı olarak Oslo’da içeriği geniş biçimde açığa çıkan, Başbakan’ın izni ve emriyle MİT’in PKK yetkilileriyle yapılan görüşmelerde, terör örgütüne ulusal yararlarla çakışmayan ödünlerden kaynaklanan Yüce Divanlık sorumluluğun üstünü örten, hükümeti de, tabii RTE’yi aklayan bir açıklama diye yorumlandı. ??? Oslo yok. Diyarbakır’da ele geçirilen MİTPKK görüşmelerinin ses kayıtlarıyla belgeler yok! MİT elemanlarının kimin emriyle KCK kuruluşuna katıldığı, MİTKandil arasındaki iletişimin nasıl gerçekleştiği, Öcalan’a evde cezasını çekme vaadi, özerk Kürdistan uzlaşması ve benzeri sorular, sorular, askıda. Döndürüp dolaştırdılar, skandal olaylardan Başbakan’ı soyutladılar. Üç beş MİT ajanı yetkiyi aştı noktasına getirdiler. Başbakan’ın sorumluluğunu tartışamayan, sözüm ona bağımsız yargı... ...medyadaki olayların Başbakan’ı daha da güçlendirdiği yorumunu yapan Akşam’ın Genel Yayın Yönetmeni İsmail Küçükkaya’ya; pekâlâ öyleyse bu gelişmeler RTE’nin tek adamlık kariyerine, yani RTE’nin faşizan eğilimli değirmenine su taşıyor değil mi diye soramayan CNN Türk’ün haber sunucusu Bayramoğlu ve benzerleri... ...savcılıktaki polis belgelerini sızdırarak günlerce tefrika eden bir gazete kadar beceri sahibi olmayan partiler… ...RTE korkusu karşısında medya, iktidarın Meclis’teki ezici çoğunluğu karşısında muhalefet partileri ne yapsın diyorsanız… …Demokrasimiz ensesine RTE’den daha çoook Osmanlı tokatı yer! İstanbul Özel Yetkili Cumhuriyet Savcısı’nın, MİT Müsteşarı Hakan Fidan ile emekli MİT yöneticilerini ifadeye çağırmasıyla başlayan sürecin tek hayırlı sonucu, özel yetkili mahkemelerin (ÖYM) sınırsız yetkilerinin sorgulanması ve kaldırılması olabilirdi. Bu talepler sadece toplumsal ve siyasal muhalefetten gelmiyor. Hükümet ve iktidar partisi AKP içinde de sayıları az dahi olsa bu mahkemeleri ve yargılama usullerini yüksek sesle eleştirebilen isimler var. Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay bunlardan biri. Dünkü görüşmemizde savcının MİT Müsteşarı’nı ifadeye çağırması konusunda “İlk kez böyle bir şey duyuyorum. Örneğinin de pek olduğunu sanmam” dedi. Günay’ın partisinin ve hükümetinin diğer sözcülerinden farkı ise özel yetkili yargılamaya eleştirisinin sadece MİT soruşturmasıyla sınırlı olmaması: “12 Eylül darbesinden kişisel olarak mağdur bir siyasetçi olarak demokrasiye yönelik kalkışmalarla ilgili soruşturmaları önemsiyorum. Ancak bunlar olağan mahkemeler ve olağan savcılar eliyle yapılmalıdır. Özel yetkili savcıların yetkilerinin fazla genişlediği, her alana fazlasıyla ellerini ve dolayısıyla soruşturmalarını yaydıklarını düşünüyorum. Soruşturmalar asıl hedefinden sapıp başka yönlere yayılıyor. Sonra da içinden çıkılmaz hale geliyor. Bunun da bazı önemli sorunların çözümünde yarar değil zarar getirdiğini görüyorum. Ben istiyorum Özel yetkiye hükümet içinden de tepki var Günay: DGM’lere dönmesin ki özel yetkili mahkemeler DGM’lere dönmesin...” ‘Yetkilerini acımasızca kullanıyorlar’ Özel yetkili mahkemeleri savunanların temel argümanı olan “Bunlar olmazsa terör ve diğer örgütlü suçlarla baş edilemez” gerekçesine ise Günay şöyle karşı çıkıyor: “Soruşturmaların hukukiliğini kaybetmemesi, kamu vicdanında haklılık için çok önemlidir. Hukuku kullananlara aşırı yetki verilmesinin ne tür sonuçlara yol açtığını ve açabileceğini iyi biliyorum. Hukukçulara, savcılara, hâkimlere verilecek sınırların çok iyi çizilmesi zorunludur. Yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığı tabii ki çok önemli. Ama bağımsızlıktan daha önemli olan tarafsızlığı. Sınırları iyi çiz mezseniz yargı, asla girmemesi gereken alanlara girer. Yakın tarihimiz bunun örnekleriyle dolu. Bizde yargı erkleri hangi dönemde sınırları iyi çizilmemiş yetkiyi ellerine geçirdilerse bunu oldukça acımasız bir şekilde kullanmışlardır. Darbe dönemlerinde yargı erkinin tasarrufları buna örnektir. 12 Eylül mahkemeleri, uygulamaları ve kararları ortadadır. Son gelişmeler de bu kaygılarımı doğrulamakta zaten.” Kamuoyunda yaygın dile getirilen bir rahatsızlığın bakan seviyesinde de telaffuz ediliyor olması memnuniyet ve umut verici. Şimdilik MİT Müsteşarı ve Başbakan’ın özel görevlendireceği kişilere dokunulmazlık zırhı sağlamakla yetinen iktidar grubu, sıra yargı reform paketlerine geldiğinde parti ve kabine arkadaşlarının da aralarında yer aldığı eleştirilere de kulak vermesinde yarar var. BAŞKAN KARAKULLUKÇU ‘Danıştay’da böcek büyük bir olay’ ALİCAN ULUDAĞ BOZDAĞ’A İTİRAZ Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ’ın hafta sonu bu köşede yayımlanan demecindeki “Savcı yanlış yaptı, yasa koyucu bunu düzeltmek zorundaydı” yaklaşımına emekli Anayasa Mahkemesi Genel Sekreteri Bülent Serim’den eleştiri geldi: “Ne hikmetse yasama savcıların her yanlışında değil, sadece siyasal iktidarı ilgilendiren konularda devreye giriyor! Mehmet Haberal’ın tazminat davası görüşülerken de yasa çıkarılmadı mı? Esasen anayasanın 138. maddesine göre, görülmekte olan bir dava hakkında Yasama Meclisi’nde, yargı yetkisinin kullanılmasıyla ilgili görüşme yapılamaz. Ayrıca savcı, MİT olayında yanlış yorum yapmadı. Evrensel hukukta genel kuralözel kural; önceki tarihli kuralsonraki tarihli kural ayrımı vardır. MİT olayında hem MİT yasası, hem de CMK 250251. madde kuralı özel kural konumundadır. Böyle olunca, sonraki tarihli kural olan CMK’nin uygulanması hukuka uygundur.” Bozdağ’ın “özel yetkili mahkemelerin MİT mensupları ile TSK mensuplarına yönelik soruşturmalarının birbirinden farklı olduğu” görüşüne de Serim, “Hiç de farklı değil. Ancak orada savcı ve hâkimlerin siyasal iktidar yanlısı yorumu işlerine gelmekte” diye karşı çıkıyor. ANKARA Danıştay üyesi Zeki Yiğit’in odasında bulunan “böcek” olarak adlandırılan ses ve kayıt cihazının “aktif” olduğu belirlendi. Savcılık, yasadışı dinlemenin hedefinin bizzat Zeki Yiğit olduğu üzerinde duruyor. Adalet Bakanlığı Müsteşar Yardımcılığı görevini yürütürken Cumhurbaşkanı Abdullah Gül tarafından geçen yıl mart ayında Danıştay üyeliğine seçilen Zeki Yiğit, odasında çıkan “böceğin” şokunu yaşıyor. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı da dinleme cihazına ilişkin kapsamlı bir soruşturma başlattı. Cihazın aktif yani çalışır durumda olduğu saptandı. Soruşturmayı yürüten savcılık, binanın güvenlik kameralarını incelemeye aldı. Ancak odanın yer aldığı koridorda kamera bulunmaması şüphelinin tespit edilmesini zorlaştıracak. Danıştay Başkanı Hüseyin Karakullukçu, “Dinleme cihazı bulunması üzerine tutanak tutuldu ve konu ilgili makamlara intikal ettirildi. Konuyla ilgili soruşturma devam ediyor. Cihazı kimin, ne amaçla ve ne zaman koyduğu araştırılıyor. Fakat şu ana kadar sonuç alınamadı” dedi. Yeni Danıştay binasına taşınıldığı için diğer Danıştay üyelerinin eski binadaki odalarında araştırma yapılmasına gerek görmediğini ifade eden Karakullukçu, “Bir şeyin izinsiz dinlenilmesi aslında büyük bir olay. Hiç alışık olmadığımız, bizde çok rastlanmayan bir şey. Üzerinde hassasiyetle duruyoruz. Yeni binaya taşınıyoruz. Artık böcek möcek kalmayacak, ilaçlayacağız her tarafı” diye konuştu. ‘Böcek möcek kalmayacak’ ‘Kara propaganda belgelerini yabancı istihbarat örgütleri koymuş olabilir’ Gizli servis vurgusu HATİCE TUNCER 24 KAMU GÖREVLİSİ BLOG DAVASI DÜŞTÜ ‘Ruh ikizi’ sözüne ceza çıkmadı ALİCAN ULUDAĞ ANKARA Kendisine ait blog sitesinde Başbakan Tayyip Erdoğan’ı eleştirirken “Abdullah Öcalan ile ruh ikizi oldu” diyen üniversite öğrencisi Barış Ünver beraat etti. Ünver, dün Ankara 3. Sulh Ceza Mahkemesi’nde hâkim karşısında çıktı. Ünver’in avukatı Cumhur Barış Canbolat, esas hakkındaki savunmasında, müvekkilinin eleştiri sınırları içerisinde ifadeler kullandığını belirterek “Bu yazı anayasal bir hak olan ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilmelidir. Karar verilirken AİHS ve AİHM kararları da dikkate alınmalıdır” dedi. Son sözü sorulan Barış Ünver ise “Başbakan da bu ifadeyi daha önce kullandı ve bir şey olmadı. Şimdi ben bu sözden suçlu bulunursam adaletli bir durum olmaz. Beraatımı talep ediyorum” diye konuştu. Duruşmayı sonlandıran Yargıç Mustafa Kara, “unsurları yönünden oluşmayan atılı suçtan” sanık Barış Ünver’in beraatına karar verdi. İnternet Andıcı davasında sorgulanan Destek Dairesi’nde sivil memur olarak çalışan tutuklu sanık Bülent Sarıkahya, Taraf gazetesinde 2009’da İrtica ile Mücadele Eylem Planı’nın yayımlanmasının ardından 19 Haziran 2009 Cuma günü akşam saatlerinde göreve çağrıldığını anlattı. 20 Haziran’da daireye gidip denetleme için beklediğini belirten Sarıkahya “Fakat denetleme olmadı. ‘Bilgisayarlarda güvenli sil işlemi yapılacak’ dediler. Dairedeki internet bilgisayarlarının listesini Harekât Başkanı Mustafa Bakıcı Paşam (firari sanık) istedi. Sonra MEBS Başkanlığı’ndan geldiler. Bilgisayarlarda ‘güvenli sil’ işlemi yaptılar. Ben sadece silme işlemi tamamlanan bilgisayarları kapattım” dedi. Daha sonra tutuksuz sanık emekli Albay Orhan Güçlü’nün savunmasına geçildi. Güçlü; “Bilgisayarlarda ‘güvenlik duvarı’nın sağlanması için Türkiye’de bir yazılım yok. Yazılımın alındığı ülkenin gizli servisi bilgisayarlara sızarak bütün gizli bilgilere girebilir. Bilgisayarlarda kullanılan 2 ‘güvenlik duvarı’ yazılımını çoğunlukla İsrailli firmalar sağlıyormuş. ‘Kara progaganda’ yapıldığı iddia edilen belgeler, bizim serverlerimize sızan gizli servisler tarafından yüklenmiş olabilir” dedi. Güçlü’nün ardından İkinci Ergenekon davasında da tutuklu yargılanan mekli Yüzbaşı Hasan Ataman Yıldırım savunmasını yaptı. Yıldırım şöyle konuştu: “Cumhuriyet Gazetesi Başyazarı İlhan Selçuk, üzüntüsünden bu dünyadan giderken yine başka bir kıymetli yazar Mustafa Balbay, Silivri’de esir hayatına rağmen kitaplar yazmaya devam ediyor. Komediye bakınız. İlhan Selçuk ve Mustafa Balbay, kendi gazetesi Cumhuriyet’e bomba atanlarla sözde aynı örgütte ‘imiş miş miş’ olarak yargılanıyor.” Çeşitli ifadelerinde ‘sahte dijitalleri polis koydu’ dediğini anımsatan Yıldırım, “Bunu şerefli Türk polisi için değil, polisin içinde sızan cemaat F tipi yani Fethullah cemaati olduğunu düşünerek söylüyorum” dedi. Dink ailesinden suç duyurusu Cezaevinde sevgililer günü İZMİR (Cumhuriyet Ege Bürosu) İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne düzenlenen operasyonda tutuklanan belediye bürokratları ve sendikacıların yakınları ilginç bir “Sevgililer Günü” kutlamasına imza attı. Buca Kapalı Cezaevi’nin karşısında bulunan Buca Belediyesi’nin 8. katına çıkan tutuklu yakınları, 8 metre uzunluğundaki “Sizi Çok Seviyoruz” pankartını astı. Cezaevinde kalan bürokratlar da parmaklıklar ardından mendil sallayarak bu sevgiye karşılık verdi. Buca Belediyesi’nin çatısında duygusal anlar yaşanırken gözyaşlarını tutumayan tutuklu yakınları adalet isteklerini yineledi. Nişantaşı’nda renkli kutlama Sevgililer Günü, Nişantaşı’nda Şişli Belediyesi’nin düzenlediği “Kalbim Nişantaşı’nda Atıyor” konseptli bir etkinlikle kutlandı. Yurttaşlar dans gösterileri ve müzik yayınıyla eğlendi. Etkinlik kapsamında Abdi İpekçi Caddesi, boydan boya, üçboyutlu üzeri kalplerle süslü kırmızı halıyla kaplandı. Çiftler, caddede kurulan sahne üzerinde birbirlerine “ilanı aşk”ta bulunurken cadde üzerinde yalnız kalpler için de bir “dilek ağacı” vardı. Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül de yurttaşlara kırmızı güller dağıttı. İstanbul Haber Servisi Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink’in öldürülmesi nedeniyle, dönemin İstanbul Valisi Muammer Güler, İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah, Trabzon Emniyet Müdürleri Reşat Altay ve Ramazan Akyürek, muhbir Erhan Tuncel’le irtibatlı polis memurlarıyla birlikte toplam 24 kamu görevlisi hakkında yeniden suç duyurusunda bulunuldu. Dink ailesi avukatları dün İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na yeni bir dilekçe sundu. Dilekçede, Trabzon İl Jandarma Komutanlığı, Trabzon ve İstanbul İl Emniyet Müdürlükleri ve Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanlığı görevlilerinin, Dink cinayetindeki sorumlulukları yinelendi. Dilekçede, cinayeti bilerek önlemeyen emniyet görevlilerinin TCK’nin 83. maddesindeki “kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi” suçundan yargılanmaları talep edildi. Trabzon Emniyet görevlileri hakkındaki takipsizlik kararının, Tuncel’in cinayetle ilgili yanıltıcı bilgiler vermesine dayandırıldığı ifade edilen dilekçede, “Tuncel hakkındaki beraat kararı, Trabzon polisi hakkında yeniden soruşturma açılmasını zorunlu kılıyor. Trabzon Emniyeti 2005 yılı sonu veya 2006 yılı başında Dink’in öldürüleceğini ve Hayal’in bu cinayeti işleyebilecek yapıda olduğunu bilmekteydi” denildi. Davada görevli savcının mütalaasında, Trabzon Emniyeti’nin, davanın sanıkları Erhan Tuncel, Yasin Hayal ve Mustafa Öztürk’ün telefonlarının iletişim kayıtlarının imha etmesi nedeniyle bu kişilerin bağlı oldukları üst yapının ortaya konamadığını savunduğuna dikkat çekilen dilekçede, “İstanbul, Trabzon polisinin, jandarmanın ve Emniyet Genel Müdürlüğü görevlilerinin, eylemleri asla ve asla görevi ihmal ya da görevi kötüye kullanma kapsamında değerlendirilemez. Dosyadaki veriler bu kişilerin Dink cinayetinin işlenmesine “olur” verdiklerini, Dink’in öldürülmesini istediklerini tartışma götürmez şekilde ortaya koymaktadır. Bu nedenle de bu kişilerin eylemleri ‘kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi’ suçunu oluşturmaktadır.” Savcı Şanal açtığı dava zamanaşımı nedeniyle kaldırıldı ‘Cinayete olur verdiler’ Kitaplara dava yok İstanbul Haber Servisi Cumhuriyet gazetesi muhabiri İlhan Taşcı’nın “Cüppeli Adalet”, Hürriyet muhabiri Ali Dağlar’ın “Ağa 01” ve Radikal’den İsmail Saymaz’ın “Postmodern Cihad” adlı kitabı nedeniyle yargılandığı dava zamanaşımına uğradı Üç gazeteci, eski Erzincan Başsavcısı İlhan Cihaner İsmailağa Cemaati hakkında soruşturma başlattıktan sonra yaşanan süreci anlattıkları kitapları nedeniyle yargılandı. Dava, Ergenekon soruşturmasını yürüten savcı Osman Şanal’ın şikâyeti üzerine açılmıştı. 3 yıla kadar hapisle cezalandırılmaları istenen gazetecilerin savcı Şanal’ı terör örgütlerine hedef gösterdikleri ileri sürülmüştü. Davanın dünkü oturumuna, gazetecilerin avukatları Fikret İlkiz, Tora Pekin ve Eren Mustafa Şener katıldı. Cumhuriyet savcısı, davanın zamanaşımı nedeniyle ortadan kaldırılmasını istedi. Avukatlar da davanın zamanında açılmadığını ifade etti. Heyet, davanın ortadan kaldırılmasına hükmetti. Üç gazetecinin kitapları nedeniyle adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs ettikleri gerekçesiyle yargılanmaya devam ediyor. C MY B C MY B