02 Haziran 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 15 ŞUBAT 2012 ÇARŞAMBA [email protected] 16 KÜLTÜR Tilbe Saran ve Cüneyt Türel’in oynayacakları ‘Elin Elimde’, 18. İstanbul Tiyatro Festivali’nde sahnelenecek Olağandışı bir birliktelik Kültür Servisi İstanbul Kültür Sanat Vakfı’nca düzenlenen 18. İstanbul Tiyatro Festivali, 14 ve 15 Mayıs günleri olağanüstü bir buluşmaya sahne olacak. Carol Rocamora’nın yazdığı “Elin Elimde” adlı oyun, tiyatro dünyamızda uzun yıllara dayanan bir birlikteliği sahneye taşıyacak. Ünlü Rus oyun yazarı Anton Çehov ile Moskova Sanat Tiyatrosu’nun önde gelen oyuncularından Olga Knipper’in 6 yıllık birliktelikleri sırasında birbirlerine yazdıkları mektuplardan yola çıkılarak kaleme alınan oyun “Elin Elimde”, Başar Sabuncu, Tilbe Saran, Cüneyt Türel, Metin Deniz, Işıl Kasapoğlu, Zeynep Avcı, Canan Göknil gibi adları bir araya getiriyor. Yönetmenliğini tiyatro ve sinema yönetmeni Başar Sabuncu’nun üstlendiği iki kişilik oyunda Anton Çehov’u Cüneyt Türel, Olga Knipper’i de Tilbe Saran oynuyor. Sahne tasarımını Metin Deniz’in gerçekleştireceği “Elin Elimde”yi dilimize Zeynep Avcı çevirdi. Işık düzenini Işıl Kasapoğlu’nun, müziklerini Selim Atakan’ın yaptığı, kostümlerini Canan Göknil’in hazırladığı oyunun yönetmen yardımcısı ve proje koordinatörü ise Evren Ercan. Provaları Feyziye Mektepleri Vakfı Işık Lisesi’nin sahnesinde sürmekte olan oyun, Türel ile Sabuncu’nun yıllar önce ilk kez birlikte sahneye çıktıkları Beyoğlu Küçük Sahne’de oynanacak. Stanislavski tarafından kurulan Moskova Sanat Tiyatrosu’ndaki başarılı oyunlarıyla dünya çapında üne erişen Olga Knipper, Çehov’un bu tiyatroda sahnelenen bütün oyunlarında rol almış; Knipper ile Çehov’un sahnedeki birliktelikleri zamanla duygusal bir yakınlaşmaya dönüşmüştü. Evliliklerinin büyük bölümünde Knipper Moskova’da, Çehov da Yalta’da bulunduğu için, aralarındaki yazışmalar birlikteliklerinde önemli bir yer tutmuştu. Knipper, Çehov’un 1904’teki ölümünden sonra da ona yazmayı sürdürmüştü. Rocamora’nın “Elin Elimde” adlı oyunu Knipper ile Çehov’un yaklaşık 800 mektubundan esinlenilerek kaleme alındı. Uzun ayrılıklar ve kısa buluşmalarla geçen 6 yıllık bir süreci sahneye taşıyan oyun, ünlü bir yazar ile ünlü bir oyuncunun yaşamlarını sergilemesinin yanı sıra, Moskova Sanat Tiyatrosu’nun kuruluş yıllarına rastladığı için tiyatro tarihi açısından da önem taşıyor. “Elin Elimde”, bugüne kadar dünyanın pek çok sahnesinde oynandı. 2003’te Peter Brook’un Paris’teki Theatre Bouffes de Nord’da sahnelediği oyunda, Knipper’i Natasha Parry, Çehov’u da Michel Piccoli canlandırdılar. 1030 Mayıs günleri arasında düzenlenecek 18. İstanbul Tiyatro Festivali kapsamında sahnelenecek oyunun Amerikalı yazarı Carol Rocamora, aynı zamanda bir Çehov uzmanı ve çevirmeni. Kâr amacı gütmeyen Annenberg Merkezi’ndeki yeni oyunlar için Philadelphia Festival Tiyatrosu topluluğunun kurgucusu olan Rocamora, Çehov’un belli başlı oyunlarını sahneye koymasının yanı sıra ünlü yazarın “Martı”, “Vanya Dayı”, “Üç Kız Kardeş”, “Vişne Bahçesi” gibi başyapıtlarını ve “Platonov”, “İvanov”, “Orman Cini” gibi erken dönem yapıtlarını İngilizceye çevirdi. Rocamora halen New York Üniversitesi’ndeki Tisch Sanat Okulu’nun Tiyatro Yazarlığı Bölümü’nde ders veriyor. Oyunun yönetmeni Başar Sabuncu, bugüne dek yönetmenliğini üstlendiği pek çok oyunun yanı sıra, 2001’de İstanbul Şehir Tiyatroları’nda sahnelenen Çehov uyarlaması “Herkes Aynı Bahçede”yi yönetmişti. Tilbe Saran ve Cüneyt Türel ise, daha önce, 1994’te İstanbul Şehir Tiyatroları’nda sahnelenen “Vanya Dayı”da ve Brian Friel’in Çehov oyunlarından esinlenerek kaleme aldığı, 2004’te Kent Oyuncuları’nda sahnelenen “İki Hayat Sonra”da oynamışlardı. Sali’nin Dünyası Geçen cuma, kar beyazlığının dünyamızın bütün kötülüklerini örtmek istercesine her yanı kapladığı, o bulunmaz aydınlık ışıklar içindeki güzel günü Sali’nin atölyesinde yeni resimlerine bakarak geçirdik. Sali, yerinde duramayan sanatçılardandır. Resimlerine de yansıyan içindeki büyük yaşam heyecanı onu durmadan bir yerlere çağırır. İşte birkaç ayını geçirdiği Ege’den iki üç metrelik dev tuvallerle dönüp gelmiş. Tuvallerde onun “renk çılgınlığı”nın yeni örnekleri. Zeytin ağacı mı dediniz? Genç gövdelisi siyah, yaşlısı bugüne dek görmediğim bilinmez, bulunmaz bir pembe... Her ikisinin de dallarıyla buluştukları mavi gökyüzü. Çoğu ressamın desenle anlatmaya çalıştıkları şeyi Sali renklerle anlatıyor, yaptığı işin, resim sanatının özünün renkler olduğunu anımsatmak istercesine. Kendi söylemese anlamayacaktım belki de o siyah ve pembe gövdelerin birer zeytin ağacı olduklarını... Ama ne önemi var? Bakanı öyle bir coşkuya, güzellik heyecanına sürüklüyor ki bu resimler, ne gördüğünüzden çok, sizi nerelere götürdüğünü düşünmeye başlıyorsunuz. Sonra tuvallerde birer birer çıkıp geliyor Anadolu’nun taşı toprağı, antik kentleri, uygarlıkları, insanı, doğası... Hepsi bambaşka renk dilleriyle konuşuyorlar. ??? Ressamların yaptıkları iş, resim sanatı üzerine yazmaları enderdir. Oysa şiirimiz öyle değildir. Çağdaş şiirimizi yaratan büyük ustaların hemen hepsi şiir sanatı üzerine düşüncelerini yazıya dökmüşlerdir. Oktay Rifat’ın “Şiir Konuşması” adıyla yayımlanan kitabındaki yazılar, Garip akımıyla birlikte şiirimizdeki değişimleri açıklamaya çalışırken sık sık çağdaş şiirin dünyadaki değişimlerine de sözü getirir. Nedir bu değişimin özü? Sanatın geleneksel kalıplarından kurtarılıp insanın özgür bilincinin ve bilinçaltının alanlarına açılması. Sali, sanki Oktay Rifat’ın durmadan yinelediği bu yenileşme sorunlarının peşinde bir ressam. İkinci Yeni ozanları Edip Cansever, Turgut Uyar, Cemal Süreya’nın şiire getirdikleri o hava değişimini resim sanatına getiriyor. Akademik bir eğitimden geçip sonra aynı okullarda resim öğreten birinin, birden bütün bu “düzenli hayat”ı bırakıp kendini yalnızca tuvallerin, boyaların ve doğanın içine atması, ancak bu alanda derdi olan bir sanatçının yapabileceği bir davranış. Sanki resim sanatı üstüne bütün bildiklerini unutmuş, eline ilk kez kâğıt ve boya verilen küçük bir çocuğun saf dünyasıyla resim yapmaya girişmiş. ??? Oktay Rifat’ı anmamın bir nedeni de, Sali’nin resimlerine baktıkça onun “Çobanıl Şiirler”ini anımsamam. Oktay Rifat, emeklilik yıllarında yazlarını Ege kıyısındaki Altınova’da geçirir olmuştu. Çobanıl Şiirler adıyla kitaplaştırdığı o yılların şiirlerde, kır insanı ve doğası öne çıkar. Bu şiirlerinde ozan da tıpkı bir ressam gibi, gittiği yerin doğasına, insanına bakarak şiirler yazmıştır. Görüntüler çizmiştir bu şiirlerde daha çok. Sali’nin bu dünyanın bütün yüklerinden arınıp tuval ve renkle kurmaya giriştiği yeni dünyasını kâğıt ve kalemle dile gelen desenlerinde de aynı güçle görüyoruz. Ressamın mutfağı kabul edilecek desen dünyası, Sali’nin büyük tuvallerde görünen renk dünyasının nasıl sağlam bir altyapısı olduğunu da gösteriyor. Elinden kalem ve kâğıdı düşmeyen bu ressam, aslında hepimize hayat üstüne en yalın gerçeklerden birini durmadan anımsatıyor: Hayatın insani olmayan yüklerinden arındıkça insan özümüne daha çok yaklaşıyoruz. Fotoğraf: BANU KAPLANCALI ? Çehov ile ünlü oyuncu Olga Knipper’in yazışmalarından sahneye uyarlanan ‘Elin Elimde’de, Çehov’u Cüneyt Türel, Knipper’i Tilbe Saran oynuyor. Başar Sabuncu’nun yönettiği oyunu dilimize Zeynep Avcı çevirdi. Sahne tasarımını Metin Deniz’in gerçekleştirdiği oyunun müziklerini Selim Atakan yaptı, kostümlerini Canan Göknil hazırladı. Carol Rocamora’nın yazdığı “Elim Elinde” adlı iki kişilik oyunda sahneyi Tilbe Saran ile Cüneyt Türel paylaşıyorlar. 62. BERLİN FİLM FESTİVALİ’NİN ÖZEL GALALARINDA ÖZEL ÖDÜLLER SAHİPLERİNİ BULDU Jolie ve Streep’e onur ödülü Kültür Servisi 62. Berlin Film Festivali kapsamında, Türkiye’nin Berlin Büyükelçiliği tarafından Türk filmleri ve yönetmenleri onuruna bir etkinlik düzenlendi. Festivalde filmlerin gösterildiği Berlinale Palast yanındaki Sternberg Tiyatrosu/Spielbank Berlin salonunda düzenlenen etkinliğe Büyükelçi Hüseyin Avni Karslıoğlu, Berlin Başkonsolosu Mustafa Pulat, Kültür Ataşesi Gözde Şahin, bu yıl festivalin forum bölümünde gösterilen “Tepenin Ardı” filminin yönetmeni Emin Alper, Generation 14plus bölümünde sunulan “Lal Gece”nin yönetmeni Reis Çelik ve filmlerin oyuncularının yanı sıra çok sayıda davetli ve sinemasever katıldı. Öte yandan, Amerikalı oyuncu Angelina Jolie, festival kapsamında düzenlenen “Barış İçin Sinema” galasında, yönetmenliğini yaptığı ve Bosna’daki savaş günlerini konu edinen “Kan ve Bal Ülkesinde” adlı filmiyle onur ödülü aldı. Fransız yönetmen Luc Besson da, Burma’nın muhalefet lideri ve Nobel Barış Ödülü sahibi Aung San Suu Kyi’nin yaşamını anlattığı “The Lady” adlı filmiyle insan hakları ödülüne değer görüldü. Berlin Film Festivali’nin Altın Ayı Onur Ödülü ise, “Demir Leydi” filmi için dün gece düzenlenen özel galada Meryl Streep’e verildi. Filmdeki Margaret Thatcher yorumuyla kısa bir süre önce BAFTA En İyi Kadın Oyuncu Ödülü’ne değer görülen Streep’in, 26 Şubat gecesi, “Kramer Kramer’e Karşı” ve “Sophie’nin Seçimi” filmlerinden sonra “Demir Leydi” ile üçüncü Oscar’ını alması bekleniyor. BİLETİX’E KARŞI BAŞLATILAN BOYKOT KAMPANYASI SOSYAL MEDYADA YAYILDI Grup Yorum’a Twitter desteği Kültür Servisi Biletix’in Grup Yorum’un konser biletlerini satmama kararı alması üzerine önceki gün sosyal medyada müzisyenlerin de dahil olduğu bir boykot kampanyası başlatıldı. Twitter’da pek çok kişinin Biletix’in bu uygulaması ile ilgili kınayıcı mesajlar yazması üzerine haber sitelerinde kararın “terör örgütüne yardım” gerekçesiyle aldığına yönelik haberler yer almaya başladı. Bunun üzerine Biletix, akşam 21.00 sularında Twitter ve Facebook’tan bir açıklama yayımlayarak boykot kampanyasını üzülerek takip ettiklerini ve kurum avukatlarının bilet satışının önünde hukuki bir engel olup olmadığını araştırdığını belirtti. Biz de Twitter’daki boykot kampanyasına katılanların yorumlarını derledik. Bugünlerin tarihi yazıldığında Biletix ve benzerlerinden de bahsedilecek. İşin hangi noktaya geldiği de böyle berraklaşacak zaten. (Naim Dilmener) Grup Yorum’a, konser bilet satışları ile ilgili yapılan ambargo! Eğer doğru ve kurumsal ise! Asla sessiz ve tavırsız kalmayız.!!(Suavi) Grup Yorum biletlerini satmayan Biletix gayrı bizimkileri de satmasın değil mi? Olayı takip edeceğiz. Aslını öğreneceğiz ve yorum’suz kalmayacağız.(Feridun Düzağaç) Grup Yorum birilerinden önce de vardı sonra da olacak! (Yavuz Bingöl) Her ne hikmetse radyo, müzik televizyonları, mekânlar, festivaller ve bilet satıcıları kendilerini üretenlerden daha ayrıcalıklı görüyor. (Güneş Duru) Öyleyse biz de kendi biletimizi kendimiz satarız... Değil mi müzisyen arkadaşlarım? (Feryal Öney) Bir halkın türkülerini yapanlar, bir halkın yasalarını yapanlardan daha güçlüdür. Grup Yorum’un 55 bin biletini satarken, komisyonlar Biletix kasasına akarken sorun yok. Grup Yorum konserlerine bilet satmayacağız diyen Biletix mahkeme kurmuş, yargılama yapmış bir de hüküm vermiş... Biletix şike yapan takımların biletlerini satmayacağım der mi acaba? Grup Yorum’un İnönü konserine 55 bin kişi katılmıştı İstanbul Büyükşehir Belediyesi de ek otobüs seferleri koymuştu. Demek İBB de örgütten.. Grup Yorum 25 yıldır nelere direndi. Kanalların klip yasakları, konser yasakları, hapisler. Biletix biletlerini satmasa ne yazar? ‘Perşembe Filmleri’ başlıyor ? Kültür Servisi İstanbul Goethe Enstitüsü’nde “Perşembe Filmleri” başlıyor. Alman filmlerinden seçki sunulacak etkinlik şubat ve mart aylarında perşembe günleri saat 19.00’da gerçekleştirilecek. İlk gösterim 16 Şubat Perşembe günü David Sieveking’in yönettiği “David Wants to Fly” adlı filmle başlayacak. Türk sinemasının en iddialı yapımlarından biri olmaya aday. Meksika ve Amerika’da hazırlanan görsel efektleri, Alibeyköy’de fetih çekimleri için kurulan ve çekimden sonra yıkılan seti, 55 günde tamamlanan en uzun sahnesiyle üç yıl boyunca adından sık sık söz ettiren 160 dakikalık filmin gösterileceği ülkeler arasında Ortadoğu ülkeleri, Almanya, Hollanda, Belçika, Avusturya, Fransa, İngiltere, İsviçre, Endonezya, Malezya, Rusya ve Kıbrıs Türk Cumhuriyeti de var. Filmle ilgili son gelişmelerden biri ise Hollywood’dan gelen sürpriz bir teklif. Zaman gazetesinin haberine göre, Universal Stüdyoları, filmin home video, televizyon ve Avrupa dağıtım haklarına talip oldu. Öyle görünüyor ki film gösterime girdikten sonra da “ses” getirmeye devam edecek. YARIN 800 SİNEMADA GÖSTERİMDE sinemaları da ‘fethetti’ Kültür Servisi Gösterime girmeden 17 milyon dolarlık dev bütçesi (yaklaşık 30 milyon TL) 25 bin kişilik dev kadrosu, “alacaklı figüranları” ve son olarak “haciz olay”ı ile gündeme gelen “Fetih 1453”, yarın saatler tam 14.53’ü gösterdiğinde Türkiye’de 800 salonda seyirciyle buluşacak. İstanbul 30. İcra Müdürlüğü’nün, yapımcı Faruk Aksoy’un “Recep İvedik” filminden kalan borcu nedeniyle filmin tüm haklarının haczine karar vermesi ise filmin gösterime girmesine engel değil. Faruk Aksoy’un yönetmenliği ‘Fetih 1453’ Angelina Jolie ni de üstlendiği, Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’u fethini en gerçek haliyle gözler önüne serme iddiasıyla yola çıkan Türkiye’nin bu en pahalı filmi, daha şimdiden C MY B C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear