23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
10 OCAK 2012 SALI CUMHURİYET SAYFA HABERLER Silivri Cumhuriyet Başsavcısı, CHP liderini adil yargılamayı etkilemekle suçladı 5 düşünmekte yarar var! Hükümete muhalefet etmek “katalog suçlar” kapsamına alınıp Ahmet Şık basılmamış kitabından ötürü tutuklanıyorsa; Mustafa Balbay, Tuncay Özkan yıllardır hapis yatıyorsa, ben de şu soruyu sorarım: “AKP iktidarına yönelik en küçük muhalefet, özel suçlara bakması için kurulan özel yetkili mahkemelere mi çekiliyor?” ??? Yaşamını ülkesine adamış askerler arasında darbeseverler de olabilir, askersivil silahlı derin güçler de. Buna itirazım yok! JİTEM’in kuruluş amacı, PKK’ye karşı Hizbullah’ın yetiştirilmesi, faili meçhul cinayetler... O dönemin komutanlarının çoğu yaşıyor... Peki niçin onlardan hesap sorulmuyor? Merak ettiğim Yaşar Büyükanıt... Altındaki zırhlı araç son model... 27 Nisan 2007’de emuhtırayı veren o değil mi? 28 Şubat postmodern darbesi ABD desteğiyle gerçekleşti mi gerçekleşmedi mi? Terör fırtınasının içindeyiz... Herkes birbirine soruyor: “TSK’de operasyon bitti mi? Sırada kimi işadamları ve gazeteciler var mı?” ??? Elbet demokrasiye karşı çıkan ve bu yönde eylemlilik içinde bulunan askersivil herkesten hesap sorulmalı... Elbet demokrasi bir yaşam biçimi olmalı... Bakın Ergenekon gibi önemli bir dava nasıl sulandırılıp içinden çıkılmaz hale geldi! Var mısınız hem askeri vesayete hem de sivil vesayete karşı çıkmaya! Kimseyi “terörist olarak” yaftalamadan, evrensel hukuk kapsamında... Terörle mücadele eden 700 bin kişilik ordunun komutanı emekli olduktan sonra nasıl terörist olarak suçlanır? Kim oturttu o koltuğa Başbuğ’u? Sanırım kelimelerin bittiği yerdeyiz ve korku tünelinden geçiyoruz... Kılıçdaroğlu için fezleke İstanbul Haber Servisi HSYK’nin 2011 yaz kararnamesiyle Iğdır’dan Silivri Cumhuriyet Başsavcılığı’na atanan Ali İşgören, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu hakkında “adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs etmek” ve “kurum halinde çalışan kamu görevlisine görevinden dolayı hakaret etmek” suçundan başlatılan soruşturma kapsamında milletvekilliği dokunulmazlığının kaldırılması amacıyla 4 sayfadan oluşan bir fezleke hazırladı. Kılıçdaroğlu, 9 Kasım 2011 tarihinde CHP milletvekilleri Mustafa Balbay ve Mehmet Haberal’ı ziyaretinin ardından Silivri Cezaevi önünde yaptığı açıklamada, Silivri Cezaevi’ni “toplama kampına” benzeterek Ergenekon davasına bakan mahkeme heyeti hakkında “onlara yargıç demeyi içime sindiremiyorum” değerlendirmesi yapmıştı. Kılıçdaroğlu’nun yargılanabilmesi için önce TBMM’de dokunul Kelimelerin Bittiği Yer... Bir yılgınlık, korku ve olup bitenleri anlamamak... Toplum olarak bir yerlere sıkıştık ama nereye? Askeri darbelerin ne olduğunu bilenlerden biriyim... 12 Mart’ı ve 12 Eylül’ü yaşadım... Ölümler, acılar, hüzünler... Zindanda yatmanın, işkencelerin tanığıyım... Son otuz yıldır yaşadıklarımız gözlerimin önünden geçiyor. Sabah sabah sosyal paylaşım ağlarında dolaşırken İlker Başbuğ’un “terörist” olarak yaftalanıp tutuklanmasına karşı yoğun tepkileri gördüm. Nasıl oluyordu bu iş? ??? Parasız eğitim isteyen üniversiteli gençler, çevre eylemi yapanlar, gazeteciler, aydınlar aynı gerekçeyle tutuklanıp “Kanıtlar henüz toplanmadı, kaçma olasılıkları var” gerekçesiyle yıllardır tutuklu olarak yargılanıyorlardı... Odatv davası, Nedim Şener’in deyişiyle “tiyatroya” dönüşmüştü. Adalette eşitlik neydi, evrensel hukuk neydi çoktan unutmuştuk... 12 Eylül darbesi sürecinde bile göremediğimiz bir yılgınlığın, korkunun, sinmişliğin içindeydik. Çoğumuzun, çoğunuzun bilmediği ya da öğrenmek istemediği “katalog suçlar” dizininde, listeye giren tüm eylemlerde, diğer koşulların yerine getirilmesine bakılmadan tutuklama kararı veriliyordu. 500’e yakın öğrenci terörist olduğu gerekçesiyle yargılanıyordu. ??? Yıllar çok çabuk geçiyor... Umutlarımız azalıyor... Gazeteci Metin Göktepe dövüle dövüle öldürülmüştü 16 yıl önce. Ölümler, acılar, hüzünler... Son kırk yıl böyle geçti yaşamımızdan... Bir ülkede “katalog suçlar” listesinden, gerekli koşullar aranmaksızın tutuklanıyorsa insanlar, oturup uzun uzun Balbay: Önce yargılama adil olmalı Kılıçdaroğlu hakkındaki fezleke üzerine Mustafa Balbay, avukatlar aracılığıyla 2. Ergenekon davasını izleyen gazetecilere yazılı basın açıklaması gönderdi. Balbay açıklamasında, “Adil yargılamayı etkileme suçunun oluşabilmesi için öncelikle adil yargılamanın olması gerekir” dedi. Yargının siyasete müdahale ettiğini belirten Balbay, şöyle dedi: “Geç gelen, daha doğrusu ne zaman geleceği belli olmayan adalet, adalet midir? Masumiyet karinesinin yerini mahkumiyet karinesinin alması, adil yargılama mıdır? Akademisyenlerin, siyasetçilerin, gazetecilerin, polislerin, askerlerin, avukatların faaliyetlerinden ‘terör suçu’ üretip kimi yayın organları aracılığıyla ‘yargılama sürerken terörist’ ilan etmek adil yargılama mıdır?” mazlığının kaldırılması gerekiyor. CHP Merkez Yönetim Kurulu (MYK) toplantısının ardından açıklama yapan CHP Genel Başkan Yardımcısı Birgül Ayman Güler, fezlekeye “Toplumu terörize etmek ve korku imparatorluğuna biat ettirmek için CHP’nin Sayın Genel Başkanı’nı hedef seçtiler. Çünkü ayakta kalan tek ve güvenilir muhalif kale CHP’dir, Sayın Genel Başka ‘Beni de mi Silivri’ye götürecekler?’ nı’dır” diye tepki gösterdi. AKP’nin bunaldığı anlardan gündemi değiştirecek kararlara imza atmanın özel yetkili mahkemelerin günlük işi haline geldiğini ifade eden Güler, “Sayın genel başkanımızın, hepimizin dokunulmazlığını kaldırabilirler. Dokunulmazlık zırhına AKP yöneticilerinin ihtiyacı olduğu gibi ihtiyacımız yoktur” dedi. Güler, Kılıçdaroğlu’nun fezleke haberini aldığında “Beni de mi Silivri’ye götürecekler?” şeklinde esprili bir yaklaşım sergilediğini anlattı. ‘İŞİN UZMANI’ CEMİL ÇİÇEK : Gazeteci görünümlü teröristler! ? Tutuklu gazeteciler tartışmasında en garip yorumlardan biri TBMM Başkanı Çiçek’ten geldi: “Bir kısmının yaptığı iş gazetecilik gibi gözükse de terör örgütüne üye olmak, evrakta sahtecilikten tutun, sade insanların bile işlemesi yasak olan fiillerden dolayı cezaevindeler.” ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Tutuklu gazetecilerle ilgili tartışmaya TBMM Başkanı Cemil Çiçek de, “sanıldığı gibi gazetecilik faaliyetinden tutuklu değiller” diyerek katıldı. Çiçek, Norveç Başbakanı Jens Stoltenberg’in, tutuklu gazeteciler konusunu gündeme getirmesi üzerine, “Gazetecilerle ilgili yanlış bir değerlendirme olduğunu ifade etmek isterim. Şu an cezaevlerinde, gazetecilik mesleğini icra etmekten dolayı tutuklu bulunanlar sanıldığı gibi değildir ama bir kısmının yaptığı iş gazetecilik gibi gözükse de terör örgütüne üye olmak, evrakta sahtecilikten tutun, sade insanların bile işlemesi yasak olan fiillerden dolayı kalmaktadır. Sadece gazeteci sıfatına bakarak bir değerlendirme bence çok ciddi bir yanılgı olur. Vakit olsa bunu çok daha detaylı ifade etmek isterim. Çünkü, bu ve terör konusu, çok iyi bildiğim ve en çok uğraştığım konulardır. Bu görevimden önce Adalet Bakanlığı da yaptım, bu konuların biraz uzmanı sayılırım.” Çiçek, Norveç’in geçen yıl yaşadığı terör saldırısına değindi, PKK’ye karşı mücadele konusunu gündeme getirerek “Maalesef terörle mücadelede yeterli uluslararası işbirliği yoktur. Terör örgütü, Avrupa’dan ciddi ölçüde destek almaktadır” dedi. (Fotoğraf: AA EVRİM AYDIN) ‘Maliki ile görüşeceğim’ rdoğan, Norveç E Başbakanı Jens Stoltenberg ile bir araya geldi. Erdoğan, gazetecilerin soruları üzerine Irak’taki mezhepsel gerilim konusunda bugün Irak Başbakani Nuri el Maliki ile görüşeceğini söyledi. Erdoğan, ABD’nin Irak’tan çıkmasının ardından bu sürecin başladığını belirterek, “Bunu ben Sayın Biden’e Sayın Obama’ya da söyledim. Burada demokratik sistem oturuncaya kadar kalmanızda fayda var demiştim” dedi. Başbakan Erdoğan’dan, Başbuğ’un tutuklanmasına ilk yorum ‘Arzum tutuksuz yargılama’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, eski Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral İlker Başbuğ’un İnternet Andıcı davası kapsamında tutuklanması konusunda ilk kez yorum yaptı. Erdoğan, “Benim herhangi bir değerlendirmeye girmem uygun olmaz. Ancak 2 yıl beraber çalıştığımız bir mesai arkadaşımdır ve burada tutuklama yoluyla değil de tutuksuz yargılanma bizim her zamanki arzumuzdur. Bunun da süratle neticelenmesi şahsımın ve partimin arzusudur” dedi. Erdoğan ve Norveç Başbakanı Jens Stoltenberg, Başbakanlık Merkez Bina’da baş başa ve heyetler arası görüşmelerin ardından ortak basın toplantısı düzenledi. Konuşmaların ardından gazetecilerin sorularını yanıtlayan Erdoğan, Başbuğ’un tutuklanmasıyla ilgili soruya şu yanıtı verdi: “Bu konuyla ilgili tabii şu anda bir yasal süreç başlamış vaziyette. Bu yasal süreç içerisinde benim herhangi bir yoruma, değerlendirmeye girmem doğru olmaz ama iki yıl tabii Genelkurmay Başkanı ve Başbakan olarak beraber çalıştığı ‘Hızlıca sonuçlanmalı’ mız bir mesai arkadaşımdır ve burada tutuklama yoluyla değil de tutuksuz yargılanma yolu ki her zaman söylediğim tezimdirolması bizim her zamanki arzumuzdur... Çünkü bu şekildeki bir yolu biz, isabetli bir yol olarak görmüyoruz.” Başbakan Erdoğan, Fransa meclisinde kabul edilen sözde Ermeni soykırımını inkârı suç sayan yasa teklifinin 23 Ocak 2011’de senatoda görüşüleceğinin anımsatılması üzerine “Eğer bu süreç bu şekilde devam ederse bu tabii ki FransaTürkiye ilişkileri için ciddi hasarlar meydana getirebilir” dedi. BAYKAL’DAN KILIÇDAROĞLU FEZLEKESİNE TEPKİ: CHP, yargı yoluyla susturulmak isteniyor ADANA (AA) Eski CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu hakkında fezleke hazırlanmasını değerlendirirken, ana muhalefet partisi genel başkanını yargı yoluyla susturmaya teşebbüs etmenin, “ileri demokrasi anlayışı”nın geldiği son aşamayı ortaya koyduğunu kaydetti. “Bir bu eksikti” diyen Baykal, şöyle devam etti: “Suçlama, ‘adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs etmek’. Bir muhalefet partisi liderinin yargıya yönelik şikâyetlerini emir ve talimat gibi anlamak mümkün değildir. Yargıya kimsenin emir ve talimat vermeye yetkisi yoktur. Bu özellikle iktidar ve yetki sahiplerinin dikkat etmesi gereken bir konudur. Kılıçdaroğlu görevini yapıyor. Bunları söylemek, dile getirmek, bir muhalefet partisi liderinin temel görevidir. Artık bu görev de yapılamaz hale gelirse, yargı tehdidiyle susturulmak istenirse, onun çok ağır sonuçları olur. CHP susturulmak isteniyor. Zaten CHP şikâyetlerini yeterince duyurma imkânından yoksun. Şimdi ‘şikâyet de etmeyin’ noktasına gelinmiştir. Acı bir manzara.” Hanefi Avcı, ‘faili meçhullere’ ilişkin soruşturmada ‘şüpheli’ olarak ifade verdi ‘Liderlik niyetim yok’ SAVAŞ KÜRKLÜ ‘Akın Birdal’ı MİT vurdu’ ALİCAN ULUDAĞ ANKARA Devrimci Karargâh ve Odatv davaları kapsamında tutuklu bulunan eski Emniyet Müdürü Hanefi Avcı, faili meçhul cinayetler soruşturmasında “şüpheli” olarak ifade verdi, hakkındaki suçlamaları reddetti. 1990’lı yıllarda terörle mücadele adı altında faili meçhul cinayetler işlendiğini anlatan Avcı, Emniyet Genel Müdürlüğü’nde Mehmet Ağar, MİT içinde de Mehmet Eymür’ün liderliğinde bu amaçla yapılar oluşturulduğunu kaydetti. Güneydoğu’da dönemin Diyarbakır HEP İl Başkanı Vedat Aydın’ın öldürülmesi dahil birçok olayın JİTEM tarafından gerçekleştirildiğini belirten Avcı, MİT içindeki grubun ise dönemin İnsan Hakları Derneği Başkanı Akın Birdal’a suikast girişiminde bulunduğunu kaydetti. Silivri Cezaevi’nden dün Ankara Adliyesi’ne getirilen Avcı, yaklaşık 4 saat sorgulandı. İfadeye, Avcı’nın avukatı Fidel Okan da eşlik etti. Edinilen bilgiye göre 6 sayfa tutan ifade özetle şöyle: Diyarbakır’da görev yaptığım süre içerisinde olağanüstü hal bölgesinde ki ‘SUSURLUK ÖNCESİ KONUŞSAYDIM HAYATİ SIKINTILAR YAŞARDIM’ TBMM Susurluk Komisyonu’na ve mahkemede ayrıntılı olarak anlattığım gibi daha çok yurtdışı olarak gösterdikleri illegal faaliyetlerde bulunan bir yapılanma mevcuttu. Bu yapılanma içerisinde Mehmet Eymür’ün dışında Özel Harp’ten gelen subayların oluşturduğu 67 kişiden oluşan bir grup mevcuttu. Yine bu subaylarla irtibatlı Yeşil dahil olmak üzere ülkücülerden oluşan bir grup vardı. Hatta bu grup, Mehmet Eymür’ün MİT’ten ayrıldıktan sonra bir müddet daha faaliyetlerine devam etti. Özel Harpçi subaylarmin yaptığı belli olmayan bazı garip olaylar vardı. Diyarbakır’da bir gün Cem Ersever isimli Jandarma İstihbarat’ta görevli arkadaşım bana gelip DEP Diyarbakır Parti Binası önündeki polislerin çekilmesi talebinde bulununca bir tuhaflık olduğunu fark ettim. Bu konuda Ersever’i uyardım. Konuşmamızdan sonra dan ismini bildiğim kişiler; Kâşif Kozinoğlu, Duran Fırat ve Yavuz Ataç idi. Bildiğim kadarıyla bu kişilerle irtibatlı olan bazı şahıslar, irtibatlı olan Semih Tufan Günaltay grubu, o dönem İnsan Hakları Derneği Başkanı Akın Birdal’a yönelik vurulma olayını gerçekleştirdi. Dönem itibarıyla Başbakan Tansu Çiller’in istihbarat danışmanı Nuri Gündeş’in bu kişilerle bir irtibatının olup olmadığını bilmiyorum. (...) Susurluk kazası öncesi olmadan önce bildiklerimi açıktan dile getirseydim kesinlikle hayati ve hukuki sıkıntılar yaşayabilirdim. DEP binasına herhangi bir şey yapılmadı. Diyarbakır’da bu tip yapılanmalarla irtibat kurabileceğim 3 tane faili meçhul olay gerçekleştiğini hatırlıyorum. Bunlardan biri, bir avukatın arabasının altına bomba konulması, biri Vedat Aydın’ın öldürülmesi, biri PKK’ye yakın bir derginin yakılması olayıydı. Bu eylemlerin JİTEM tarafından gerçekleştirildiği düşünüyorum. Avukatın arabasına bomba koyulması olayından sonra bir şüpheli plaka polis telsizine anons edildi. Polisler bu arabayı durdurdu. İçinde asker olduğunu söylediler, telsizden “bırakıyoruz” diye anons geçti. Orhan Taşanlar’ın Emniyet içinde Ağar’ın başkanlığında kurulan yapının içinde bulunup bulunmadığını bilmiyorum. Dönemin İstihbarat Daire Başkanı Emin Aslan, aynı yapılanma içinde olamaz. Sahte pasaport, silah belgeleri ve diğer belgeler Yaşar Öz dahil olmak üzere ilgili şahıslara Korkut Eken vasıtasıyla verildiğini tahmin ediyorum. Savcılar, Hanefi Avcı’dan önce 2 Mart 1995’te kaybolan MİT’çi Tarık Ümit ile birlikte Kıbrıs’da banka kuran işadamı Hakkı Yaman Namlı’yı tanık sıfatıyla dinledi. Namlı ifadesinde “Tarık Ümit, bana ölüm listesinden bahsetti. Hatta listedeki iki kişi öldürüldü. Bunlardan biri Savaş Buldan, diğeri Behçet Cantürk’tür” diye konuştu. Çıkışta gazetecilere de konuşan Namlı, “Tarık Ümit’in kaybolmasıyla ilgili devlette olmayan bilgileri tazeledik. Susurluk’un tanığıyım” dedi. Kuzu: Ben uyarmıştım ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) TBMM Anayasa Komisyonu Başkanı Burhan Kuzu, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu hakkında Silivri Cumhuriyet Savcılığı’na düzenlenen fezlekeyi “Ben Kılıçdaroğlu’nun bir ay önce dikkat etmesi gerektiğini söyledim. Muhalefet lideri, hâkimleri aşağıladı, işin dozunu kaçırdı” dedi. Cumhuriyet’e açıklamalarda bulunan Kuzu, Kılıçdaroğlu’nun fezlekesinin Meclis’e gelmesinin ardından nasıl bir tavır izleyeceğinin sorulması üzerine “Bu konuda prosedür belli, hiç özel muamelememiz olmaz” diye konuştu. ADANA Eski CHP Genel Başkanı ve Antalya Milletvekili Deniz Baykal, tekrar CHP’nin başına geçmek ya da Cumhurbaşkanlığı adaylığı gibi bir düşüncesinin olmadığını söyledi. Yaptığı toplantının ardından konakladığı otelde gazetecilerin sorularını yanıtlayan Baykal, kurultaya ilişkin özel çalışma içinde olmadığını belirtti. Baykal, yeniden CHP Genel Başkanlığı görevine dönüp dönmeyeceği veya bu yönde bir talep olup olmadığına ilişkin sorular üzerine de, “Dönmeyi düşünmüyoruz. Bunlar siyasette karşılaştığımız boş spekülasyonlardır. Ben böyle söylem ve eylem farklılığı olan bir siyasetçi değilim. Bir şeye niyetim varsa, onu açıkça söylerim, işaret ederim. Benim yeniden genel başkanlığa dönmemle ilgili böyle bir arayış içine partimizin girmeyeceğini umut ediyorum” dedi. C MY B C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear