25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
3 TEMMUZ 2011 PAZAR CUMHUR YET SAYFA HABERLER CHP Konya Milletvekili Atilla Kart’tan, tutuklu vekillerle ilgili krize çözüm formülü 5 “Vallahi bizim ceplerimiz boş!” Olsun varsın... Birileri cebini, kasasını dolduruyor... Yandaşlar köşeyi dönüyor Türkiye’de ekonomi canlanırken! Ben geceleri gökyüzüne bakmayı severim... Hele bir kıyı kasabasındaysam, denizden esinti geliyorsa, kendi düşlerimi toplarım yıldızlara bakarken... O sırada bir şiir gelir aklıma, bir kitap adı, yıllar önce izlediğim bir film... Bu arada yurdumun insanını düşünürüm... Açlığın ve yoksulluğun kol gezdiği yaşadığım coğrafyayı, temel hak ve özgürlükleri, evrensel hukuku... Ve kendi kendime sorarım: “Türkiye gerçekten bir hukuk devleti midir?” Türkiye yasalarla yönetilen bir ülke... Adalette eşitlik yok... Tutukluluk hali hükümlülüğe dönüştü... Nerede evrensel hukuk? ‘Kararı Meclis versin’ TÜREY KÖSE ANKARA CHP Konya Milletvekili Atilla Kart, tutuklu vekillerle ilgili krizin çözülmesi için “milletvekili mazbatasını alan kişilerin TBMM’de yemin etmeden evvel yemin etmelerini engelleyen kesin hüküm veya tutukluluk durumunun ortaya çıkması halinde ilgili milletvekilinin TBMM Genel Kurulu’na başvurması, genel kurulun da milletvekilliğinin kesinleşmesine ya da talebin reddine karar vermesi” formülünü gündeme getirdi. CHP’de “yemin krizi”nin çözümü için CMK’de değişiklik önerilerinin yanı sıra Milletvekili Seçimi Yasası’nda da değişiklik formülleri tartışılıyor. Kart, CMK’de değişiklik formülüne karşı çıkarken “CMK genel bir kanundur. Sistematiği sakat olan bir kanundur, hukuken sakat yanları vardır. Milletvekilleri için bir düzenleme CHP’de “yemin krizi”nin çözümü için Milletvekili Seçimi Yasası’nda da değişiklik formülleri tartışılıyor. Atilla Kart, “ lgili milletvekilinin TBMM Genel Kurulu’na başvurması, genel kurulun da milletvekilliğinin kesinleşmesine ya da talebin reddine karar vermesi” formülünü gündeme getirdi. yapmak istiyoruz. Özel nitelikteki bir düzenlemeyi kalkıp genel nitelikte olan bir yasanın içine ithal etmek yasa tekniği açısından yanlıştır. Beraberinde başka sıkıntıları, hukuksuzlukları getirir” dedi. Kart, “Mazbata düzenlenmiş olmakla, hepimiz milletvekili hak, sıfat ve yetkisini kazandık. Bunda bir tereddüt yok. Yemin etmek, yasama faaliyeti için bir şart. Aksi görüşler bana inandırıcı gelmiyor. Biz temsil görevini yaparız; ama kanun yapma, gensoru, araştırma önergesi gibi denetim faaliyetleri anlamında o görevi icra etmekte sıkıntı var. 8 milletvekili tutuklu oldukları için yemin edemiyorlar, yasama faaliyetine iştirak edemiyorlar. Milletvekillerinin düşmesi ya da askıda olması durumu söz konusu. İzmir’den avukat arkadaşımız Noyan Özkan’ın bir çalışması var. ‘Seçim kurulundan milletvekili mazbatasını alan kişilerin TBMM’de yemin etmeden evvel, yemin etmelerini engelleyen kesin hüküm veya tutukluluk durumunun ortaya çıkması halinde ilgili milletvekilinin belli bir süre içinde TBMM Genel Kurulu’na başvurması, genel kurulun da milletvekilliğinin kesinleşmesine ya da talebin reddine karar vermesi imkânının açılması.’ Bu dü zenleme, 2839 sayılı Milletvekili Seçimi Kanunu’nun ‘milletvekili seçilemeyecek olanlar’la ilgili düzenlemelerin yer aldığı 11. maddesine fıkra olarak eklenebilir. Tutuklu vekil Meclis’e başvuracak, genel kurulda oylama yapılacak. Bunun için görev yine siyasi iktidarındır” dedi. Kart, “Yasama, yargı kararına nasıl müdahale edebilir” sorusuna “Yasama organı, yargı organının görev alanına nasıl müdahale eder itirazı haklı bir itiraz. Ancak TBMM’nin bu kararına karşı Anayasa Mahkemesi’ne başvuru imkânı tanınacaktır, Anayasa Mahkemesi nihai kararı verecektir. TBMM’nin işlemi nihai olarak yargı denetimine bağlı olacaktır. Öneri anayasanın 14. ve 84. maddeleri ile de çelişmez. Ayrıca, bir anayasa değişikliği gerektirmez” yanıtını verdi. Gereksiz Yokluklar... Bir kentin evlerinin damları ışıldarken güneşten, bir kıyı kasabasını düşünürüm... Kanat çırpan kuşları. Birkaç balıkçı sandalını. Morlar içinde sessizce soluk alıp vermeden duran dağları. O saatlerde insanların yüzünde ıslak bir parıltı, bir sevinç ve biraz da hüzün. Çocuksu yakarışlar, kaçışlar, beklenmedik olaylar, tutkuların altüst olduğu düşsel yolculuklar. Miklos Radnoti’nin “İspanya... İspanya...” şiiri, bizi kırbaçlayan kara kanatlı savaş, gereksiz yokluklar ve gecenin sönüp gittiği yerler. “Özgürlük! Senin geleceğine inliyor insanlık! Bu akşam vaktinde, sana ulaştırdılar şarkılarını. Ağır sözler ve ıslanmış bir yüzle Yoksulluğu Paris’in söyledi bana bunları.” Bir kumsalda, ağaç gölgesinde, siyasetten uzak kalabilir mi insan! Susabilir mi? Gerçeklerin karşısında duygularına düşebilir mi bir gazeteci? Irkçılığı solculuk sanan zibidiler, yurtseverliğin farkında olmayan cehalet simsarları.... Ne kadar çokmuş benim ülkemde... Hopa’da savcılık “sanık avı”na çıkmış, emekli solcu öğretmen Metin Lokumcu’nun cenaze törenine ilişkin görüntü ve fotoğrafları istemeye başlamış. Savcı bir de şöyle demiş: “Vermeyen kurumlara dava açarım!” İleri demokrasi dediğimiz budur işte... İster beğenin, ister beğenmeyin! AKP yüzde 50’yle tek başına iktidara gelmedi mi? Demek ki yurdumun insanı AKP iktidarından hoşnut... Ne aç ne de açıkta... Demek ki “Benim adım Kemal” sloganı tutmadı... 2011 yılının ilk üç ayında yüzde 11’le büyüyen Türkiye, Arjantin ve Çin’i bile sollayıp “dünya rekoru” kırmış... Oysa yüzde 7 büyüme bekleniyormuş... İşler tıkırında ama hangi işadamıyla konuştuysam aynen şöyle diyor: ‘Nihai karar AYM’nin’ ‘Yemin şart’ TİHAK BAŞKANI ERDOST ‘Cezaevindeki milletvekilleri tahliye edilsin’ Türkiye nsan Hakları Kurumu Başkanı Muzaffer lhan Erdost, ‘Yargı eliyle anayasa ve milletvekillerine tanınan haklar ihlal ediliyor’ dedi. Erdost, yaşananların aynı zamanda insan hakları ihlali olduğunu da söyledi. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Türkiye İnsan Hakları Kurumu (TİHAK) Başkanı Muzaffer İlhan Erdost, aralarında Mustafa Balbay’ın da bulunduğu tutuklu milletvekillerinin bir an önce tahliye edilmesi gerektiğini bildirdi. TİHAK Başkanı Muzaffer İlhan Erdost, yaptığı yazılı açıklamada, yasal açıdan seçilme yeterliği olduğu YSK tarafından karara bağlanmış, seçilerek milletvekilliği kazanmış olanların, yalnızca milletvekili olmak hakkını değil, milletvekilliğiyle birlikte “dokunulmazlık” haklarını da kazanmış olacaklarını belirtti. “Dokunulmazlıkları sona ermediği ya da Meclis tarafından kaldırılmadığı sürece kovuşturulamazlar, tutuklanamazlar, yargılanamazlar; güncel söylemiyle tutuklu tutulamazlar” diyen Erdost, “Seçilen, ama şu anda tutuklu bulunan milletvekillerinin yerleri cezaevi hücreleri değil, TBMM’dir. Tutuklu tutularak yemin etmelerine engel olmak, onların yemin ederek görevlerine başlamalarına, milletvekili olarak görevlerini yapmalarına engel olmak demektir. Dokunulmazlık hakkını kazanmış olmaları nedeniyle yargılanamayacakları gibi, yargılama sürecinin eklenti bir öğesi olan tutukluluk durumlarına son verilmesi de iddia makamının iddialarını içeren dosyalar üzerinden değil, YSK’nin adlarına düzenlediği milletvekili seçildiklerine ilişkin mazbatalar üzerinden karara bağlanmış olmak gerekir. Milletvekilliğinin düşmesi ya da düşürülmesi, ancak kesin mahkeme kararı üzerine Meclis tarafından gerçekleştirilir” görüşünü kaydetti. Erdoğan’a akademik cübbesi, Mütevelli Heyeti Başkanı Mustafa Aydın ve Rektör Çelikkale tarafından giydirildi. (AA) AKP kendi ideolojisini devletin tüm kurum ve kuruluşlarına iyice yerleştirdi... Bunları hep yazıp çizdik! Şimdi ortada karışık bir durum var... YSK’nin “evet” dediği, CHP’li, MHP’li ve BDP destekli bağımsız milletvekili adayları, halkın oyuyla “milletin vekili” oldu, Hatip Dicle’nin 80 bin oyu ise “gasp” edildi. BDP Meclis’in açılışını boykot etti, CHP genel kurula geldi ama yemin etmedi... Eylemlerinde haklıydılar... Peki bu eylem ne kadar sürecek? Yeni Meclis’ten çağdaş bir anayasa bekliyoruz... Özellikle CHP’nin temel hak ve özgürlüklerle ve Kürt sorunuyla ilgili önemli çalışmaları var... Anayasa taslağı var... CHP’lileri, kimi ırkçıları kızdıracağım ama söyleyeyim: “CHP ikinci oturumda yemin etmeli, halkımıza verdiği sözleri yerine getirmeli...” Herbert Melzig’in “Kemal Atatürk / Osmanlı’nın Çöküşü Türkiye’nin Dirilişi” (Türkçeye çeviren: Ahmet Arpad Alfa Yayınları) okunması gereken bir kitap... Anadolu’nun binlerce yıllık derinliklerinden doğan bir kahramanın öyküsü CHP’lilere başucu kitabı olabilir, Kenan Evren modeli sözde Atatürkçülere de... Okuyup aydınlansınlar... Aydınlanma Devrimi’nin ne olduğunu anlasınlar... hak ihlali’ ‘Yargı eliyle Mustafa Balbay örneğine dikkat çeken Erdost, milletvekili seçilen, ama hakkında açılmış ve devam eden bir dava dolayısıyla tutuklu bulunan kişinin ya da kişilerin, seçilmeden önce ya da seçildikten sonra haklarında kesinleşmiş mahkumiyet kararı varmış gibi tutukluluk durumlarının devamına karar verilmesinin, anayasanın ve yasaların milletvekillerine tanıdığı hakların yargı eliyle ihlali olduğunu vurguladı. Muzaffer İlhan Erdost, “Bu aynı zamanda ağır bir insan hakkı ihlalidir, dolayısıyla bu ihlalden siyasal erk de sorumludur” dedi. Doktora aldığı üniversitede protesto İstanbul Haber Servisi Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a İstanbul Aydın Üniversitesi tarafından “onursal doktora” verildi. Sinan Erdem Spor Salonu’nda düzenlenen mezuniyet töreninde Erdoğan’ın konuşmak üzere kürsüye çıktığı sırada bir grup öğrenci Atatürk posteri açtı. Bir katılımcı da “sen git konuşma” dövizi açtı. Başbakan’ın korumaları tarafından öğrencilere müdahale edilmezken, Erdoğan ayrılana kadar korumaların tedbiren öğrencilerin önünde beklediği görüldü. Törende Rektör Prof. Dr. Mehmet Salih Çelikkale, Erdoğan’a “Onursal Doktora” verilmesine ilişkin üniversite senatosunun oybirliğiyle aldığı kararı okudu. Kararda, “Siyasi kariyerinin her aşamasındaki büyük başarıları, başbakanlığı dönemlerinde demokrasisinin istikrarına olan katkıları, Türk ve dünya siyasetine kazandırdığı yeni açılımlar, medeniyetler ittifakına verdiği destek, dünyada barış ve demokrasinin zirvesi için gösterdikleri üstün gayret, Türkiye’nin etkin ve yol gösterici bir ülke olmasında her türlü takdirin üzerindeki çabaları nedeniyle ‘Siyaset Bilimleri ve Uluslararası İlişkiler’ alanında ‘Onursal Doktora’ unvanı verilmesi kararlaştırıldı” ifadesine yer verildi. i Atatürk Bir grup öğrencde ‘sen posteri, bir kişi övizi açtı git konuşma’ d TUNCA TOSKAY’I ADAY GÖSTERDİ MHP adayını belirledi ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) MHP’nin TBMM başkan adayı Antalya Milletvekili Tunca Toskay oldu. MHP Genel Başkan Yardımcısı ve Denizli Milletvekili Emin Haluk Ayhan ile birlikte adaylık başvurusunu sunan Şandır, daha sonra gazetecilerin sorularını yanıtladı. Şandır, yeni dönemde Genel Kurul salonunda, MHP’nin koltuklarının BDP Grubu ile yan yana olmasının kendileri için bir sorun teşkil etmediğini, BDP’nin de bunu sorun yapacağını zannetmediğini söyledi. Anayasa’nın, milletvekilinin göreve başlaması için yemin etmesi gerektiğini kesin hükme bağladığını belirten Şandır, bu nedenle yemin etmeyen bir milletvekilinin Meclis çatısı altında faaliyette bulunmasının hukuken meşru olmayacağını dile getirdi. Söz konusu vekillerin “eylemsiz” milletvekilleri olduklarını söyleyen Şandır, “Bu sayın milletvekilleri ancak yemin etme niyetiyle genel kurula girebilirler. Pazartesi günü eğer yemin etmek gibi bir niyetleri yoksa genel kurula girmeleri hukuken mümkün olmaz” dedi. Tutuklu milletvekillerinin durumuna ilişkin konuya da değinen Şandır, bu konuda yargıya itiraz edilebilineceğini ancak yargının elindeki yazılı hukuku uygulamakta ısrar etmesi halinde sorunun çözüm yerinin TBMM olduğunu ifade etti. ‘12 Eylül anımsatması’ Erdoğan da konuşmasında gençlerden umutsuz olmamalarını isteyerek, “Mezun olan siz öğrencilerimiz ortalama 22 yaşındasınız. Sizler, 12 Eylül öncesi ve sonrasında, üniversite gençliğinin, özellikle bizlerin yaşadığı çileyi, acıyı yaşamadınız. Sizlerin o tür atmosferleri yaşamamanız için azami hassasiyet içinde olduk” dedi. BOYKOT YORUMU TBMM Başkanı olması beklenen Çiçek, Efendi olan adını değiştirmişti ‘Meclis’in itibarı yok ediliyor’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, BDP’nin Meclis’i CHP ise yemin etmeyi boykot etmesini ilişkin, “Var oluşundan bugüne kadar 91 yıl boykot edilmeyen Gazi Meclis bu gün itibarsızlaştırılma süreci ile karşı karşıya bulunuyor” dedi. Bahçeli, Twitter’daki hesabından verdiği mesajında, “Sanki herkes krizden medet umuyor, serpilip büyümesi için adeta çaba sarf ediyor. Yaşanılan son talihsiz gelişmeler ister istemez bana bunları düşündürüyor” görüşünü dile getirdi. Bahçeli, şunları kaydetti: “Yargının tarafsız, adil, eşitliği önceliğe alan ve genel çıkarı gözeten niteliklerinden uzaklaştığı anlaşılıyor. Dünden bugüne, sorunlar üst üste birike birike geldi. Nitekim kaos ve kriz ateşine durmadan odun taşındı. Problemlere kafa yormak, çözüm üretmek gerekirken istismarla vakit geçirildi. Siyasi iktidar hadiselerin gidişatını kestiremiyorsa ya tükenmiştir ya da art niyetlidir.” Meclis’in ‘Efendi’si olacak LHAN TAŞCI ANKARA Yarın yapılacak seçimlerin ardından TBMM Başkanlık koltuğuna oturmasına kesin gözüyle bakılan Cemil Çiçek “eski adıyla” bir anlamda Meclis’in “Efendi”si olacak. Çünkü Çiçek, 18 yaşına kadar resmi kayıtlarda “Efendi” adıyla yaşamını sürdürmüş, 1964’e gelindiğinde ise mahkeme kararıyla “Efendi” olan adını “Cemil” olarak düzelttirmişti. Başbakan Tayyip Erdoğan gazetecilere en çok dava açan siyasetçi olarak tarihe geçerken, Çiçek ise hiçbir gazeteci hakkında dava açmamasıyla her ortamda övünmüştür. Çiçek’in 47 yıl öncesine dayanan isim değişikliğinin öyküsü de hayli ilginç. Çiçek lise çağındayken Yozgat Asliye Hukuk Mahkemesi’ne başvurarak, adının “düzeltilmesini” ister. 18 yaşına kadar resmi kayıtlarda “Efendi” ismiyle yaşamını sür düren Çiçek, mahkemenin 28 Mayıs 1964 tarihindeki kararıyla Efendi olan adını Cemil olarak düzelttirdi. 1971’de İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden mezun olduktan sonra 10 yıl serbest avukatlık yaptı. Cemil Çiçek adıyla da ANAP’tan Yozgat Belediye Baş Efendi diye kitap da çıktı. İyi ki değiştirmişiz...” sözleriyle açıklarken; Ergenekon kapsamında halen tutuklu bulunan gazeteci Soner Yalçın’ın kitabına da gönderme yapmıştı. Çiçek, doğum tarihini de ortaokula başlayacağı sırada değiştirdiğini anlatırken, “1947’de uygun olan 1946 yazılmış” değerlendirmesini yaptı. Büromuzu ziyaret Ankara Büromuzu ziyareti sırasındaki sohbette Çiçek, “Hakkımda yazılmadık çizilmedik kalmadı. Yalan da yazdılar, hakaret de ettiler. Ama bugüne kadar hakkımda bu kadar ölçüsüzce yazılan hiçbir habere yazıya dava açmadım. Çünkü kötü insanların özeleştiri yapmaları gerektiğini düşünürüm” demişti. ANAP hükümetinde devlet bakanı olduğu dönemde “flört fahişeliktir” dediği şeklinde haberler yayımlandı. Cemil Çiçek bu sözü söylemediğini anlatabilmek için yıllarca çaba sarf ettiğini söyledikten sonra, “Neyse ki haberi yazan gazeteci yıllar sonra da olsa bu sözü söylemediğimi itiraf etti” deyip eklemişti: “Bunca sene çektiklerimizden sonra neye yararsa!” Erdoğan başta olmak üzere siyasetçiler gazetecilere neredeyse eleştirel her yazısı hakkında dava açma yoluna giderken, Çiçek gazetecilere hiç dava açmadı... Söylemediği bir sözün siyaset yaşamında onu hep izlemesinden yakındı. kanlığı görevi ile Türkiye’nin siyaset yaşamına katıldı. Yıllar sonra ismini neden değiştirdiğini ise Çiçek, “Ağa, bey, efendi hoşuma gitmeyen bir şey. Bundan olsa olsa sıfat olur, isim olmaz dedim, değiştirdim. Zaten doğmuşum. O tarihlerde köyden şehire gelebilecek imkân yok. Babam da askerde. Geldikten sonra 1948’de yazdırmış. Ortaokula gitme yaşım geldiğinde yaşım küçük. O dönemde yaş düzeltmesi yapılmış, C MY B C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear