23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
29 MAYIS 2011 PAZAR CUMHUR YET SAYFA SAĞLIK 11 Önemli olan korunmak Beslenme alışkanlıkları, hareketsizlik, fast food beslenme, uzun süre bilgisayar ve televizyon başında zaman geçirme, sigara ve alkol kullanımının yükselmesi kalp ve damar hastalıklarını arttırıyor S BEL BAHÇETEPE Yer Gök Porno! Farkındayım, ağır bir başlık ama insanın tepesini attırıyorlar. Aman aman ne ahlakçı bir ülkeymişiz. Pes vallahi! Siyasilerin porno kasetleri bilinmeyen bir yerlerden havada uçururken kendilerini ahlak bekçisi gören kurumlar ve kişiler aman da aman ülkede ahlak elden gidiyor diye, bir sıkı işbaşı yaptılar ki, sormayın! Durum vaziyeti tüm çıplaklığıyla görmek için önce size birtakım insan manzaraları anlatmam gerek. Çok karlı bir kış günü, İç Anadolu bölgesinde Allah’ın unuttuğu bir yerlerde arabamızla ilerlemeye çalışıyoruz, kar dört metre, bırakın ilerlemeyi sığınacak bir yer arıyoruz, sadece kar ve kar üstünde oynaşan kurtların sesi var. Birden uzaklardan bir ışık yanıp sönüyor, güç bela ışığa ulaşıyoruz, bu yarısı karlara batmış bir kahve ve tepedeki çanak anteni ayın da etkisiyle göz alıyor. Apar topar içeri giriyoruz, kapıyı açtığımız anda kahvenin silme erkek ahalisi gözlerini diktikleri televizyondan başlarını çevirip bize bakıyorlar. Bir derin sessizlik oluyor, bu arada ben televizyona göz atıyorum ve şok geçiriyorum. En sertinden porno görüntüler birbiri ardından akıyor. Ahaliye bakıyorum, içersi her yaştan erkekle dolu, 12 yaş bile var. Şimdi oldu mu ya, ben kadınım ya, böyle bir şeye tanık olmam herkesi rahatsız ediyor, kahveci gönülsüz televizyonu kapatıyor, ahali de söylene söylene kahveyi terk edip ayazda porno görüntüleri belleklerinde evlerine dağılıyorlar. Yer Kadıköy, günlerden pazar, Hasanpaşa’da kurulan bir antika pazarı var, rahmetli kankam Rıfat’la pazara gidiyoruz, amacımız ucuz bir şeyler düşürmek. Rıfat antikacılarla konuşurken ben dolaşıyorum, pazarın arkalarına doğru kocaman masalardan oluşmuş bir masalar yığını var ve üstlerinde binlerce CD duruyor, masalardan çok masanın etrafındaki erkek kalabalığı dikkatimi çekiyor. Her yaştan erkek bir ahali, birbirlerinin önüne geçerek canla başla CD seçmeye çalışıyorlar, bazen benim saflığım tutar, acaba CD’lerde ne var diye masalara doğru ilerliyorum. Ahalide bir tedirginlik, hâlâ anlamıyorum ve birden bir el kolumdan tutuyor, Rıfat, “Işıl ne yapıyorsun” diye soruyor, “buraya girilir mi?” Sonunda anlıyorum, bu binlerce CD sert porno CD’leri. Bunları neden anlatıyorum, bilesiniz istedim, halkımız, dünyadaki pek çok halk gibi pornoya meraklı. Buna söylenecek hiçbir sözüm yok. Ama ahlak bekçiliği yapmaya soyunanlara bir çift sözüm var. Örneğin bugünlerde aile koçu bir hanımefendi, çok samimi bir biçimde erkeklerin din gereği dört eş alabileceğini söylüyor ve manşetlere, televizyonlara konu oluyor. Bravo, doğrusu bu bayanı çok takdir ettim. Mevcut ahlaki düzenimizi açık ve seçik ifade etti. Ve bana İran’da rastladığım bir durumu anımsattı. Devrimin 11. yıldönümünde İran’dayım, az önce Brecht’in Kafkas Tebeşir Dairesi oyunundan çıkmışım, oyunun yönetmeni Amerika’da eğitim görmüş gencecik bir İran kadını. Birlikte çay içiyoruz, sohbet ilerliyor ve genç kadına evli olup olmadığını soruyorum. “Siga nikâhıyla bir genç adamla birlikteyim” diyor. “Nedir bu siga nikâhı?” diye soruyorum, “insanların birlikte olabilmek için din yetkililerinden aldıkları bir onay, siga bir saatliğine de yapılabilir, üç yıllığına da.” İnsanoğlu özellikle cinsellik söz konusu olduğunda, ne olduğu meçhul genel ahlaka uymak için mükemmel kılıflar bulmakta inanılmaz yeteneklidir, siga da, imam nikâhı da mevcut durumu kılıfına uydurma yöntemlerinden birkaçı. Bu yöntemle dört ya da beş kadın alınabilir. Sizin hiç aklınıza şöyle bir şüphe düştü mü? TOKİ’lerin yaptığı 1 artı 1 evleri en çok kimler satın alıyor? Nezih Meclisimizin çok ahlaklı ahalisinin de pek çok ev aldığını duydum, söyleyenlerin yalancısıyım. İmam nikâhlı kadınlar için de eve ihtiyaç var, öyle değil mi? Neyse, şimdi bir başka porno rezalete geçelim. Küçükleri Muzır Neşriyattan Koruma Kurulu çağımızın en önemli yazarlarından biri olan Chuck Palahniuk’un “Snuff/Ölüm Pornosu” adlı kitabını sakıncalı bulmuş. Bulur ya, ben de 1927 yılında çıkarılan bir yasayla kurulan bu kurulun üyeleri içinde hiçbir edebiyatçının, hiçbir dilbilimcinin olmamasını ve direkt Başbakanlık’a bağlı olmasını sakıncalı buldum. Hakikaten yetti artık, öncelikle her alanda insanı artık lanet olsun dedirten iki yüzlülüğümüzden sıyrılmanın zamanı geldi. Ben YÖK başkanının kadın bedenini çağrıştıran bir testi formundan tahrik olduğu bir ülkede yaşamak istemiyorum! Türkiye’de her yıl 200 bine yakın insan kalp ve damar hastalıklarına bağlı çeşitli nedenlerden hayatını kaybediyor. Fiziksel aktivitede azalma, televizyon ve internet başında uzun süre zaman geçirme, sağlıksız, dengesiz ve fast food beslenme alışkanlığı, sigaraalkol kullanımı, obezite gibi faktörler nedeniyle kalpdamar hastalıklarının çocuk ve gençlerde de sık görüldüğü belirtiliyor. İstanbul Üniversitesi (İÜ) Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Kardiyoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Barış İlerigelen, Türkiye’nin kalp ve damar hastalıklarının tanı ve tedavisinde çok iyi bir yerde olduğunu söylüyor ve ekliyor: “En önemli faktör, hastalıklara yakalanmadan korunma tedbirlerinin alınmasıdır.” Araştırmalar dünyada yılda 17 milyon, Avrupa Birliği (AB) üyesi ülkelerde ise 2 milyon kişinin kalp ve damar hastalıklarından yaşamını yitirdiğini gösteriyor. Ülkemizde 2020 yılında kalp ve damar hastalıklarından ölümlerin 400 bine çıkacağı tahmin ediliyor. Yeni doğan her 1000 bebeğin 9’unda kalp ve damar hastalığı olduğu vurgulanıyor. Türk Kardiyoloji Derneği’nin “Happy” adlı çalışmasının sonuçlarına göre, 35 yaşın üzerindeki kişilerin yaklaşık yüzde 3’ünde kalp yetersizliği bulunuyor, 75 yaşın üzerinde bu oran yüzde 10’lara çıkıyor. Kalp ve damar hastalıklarında değiştirilebilir ve değiştirilemez risk faktörleri olduğunu vurgulayan uzmanlar, “Sigara kullanımı, aşırı kilo, hareketsiz yaşam, yüksek tansiyon ve kolesterol, değiştirilebilir risk faktörleri arasında yer almaktadır. Yaş ve cinsiyet, birinci derecede akrabalarda erken yaşta kalp ve damar hastalığı öyküsü ise değiştirilemez faktörlerdendir” dediler. İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Kardiyoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Barış İlerigelen, günümüzde dünyada ve ülkemizde kalp damar hastalıklarının arttığını, buna karşın tanı ve tedavide olumlu gelişmelerin yaşandığını söyledi. “Türkiye de büyük ölçüde bu gelişmelere katılıyor. Tedavideki gelişmeler sınırlı hasta grubuyla ilgili gelişme olarak kalıyor. Esas amacımız, korumayı sağlamaktır” diyen İlerigelen, koruma faktörlerinin ise hastalık ortaya çıkmadan önce ve hastalık ortaya çıktıktan sonra olarak ikiye ayrıldığını anlattı. NTERNETTEN R SK BEL RLEY N K alp ve damar hastalıklarının risk faktörlerinin bir kısmının değiştirilebilir olduğu, bir kısmının ise değiştirilemez olduğu belirtiliyor. Prof. Dr. Barış İlerigelen, yaş, cinsiyet, ailede kalp ve damar hastalığı öyküsünün olmasının değiştirilemez faktörler olduğunu, bunları dikkate alarak korunma planının oluşturulması gerektiğini söyledi. Değiştirilebilir risk faktörlerinin çok sayıda olduğunu; hipertansiyon, kolesterol yüksekliği, kilo fazlalığı, fiziksel aktivitenin az olması, sigara kullanımı ve diyabet gibi faktörlerin birincil risk faktörleri arasında geldiğini anımsatan İlerigelen, şöyle devam etti: “Bunları kontrol altına alabiliriz. Birkaç risk faktörü bir araya gelirse, kalp ve damar hastalıkları riski daha da artıyor, buna global genel risk deniliyor. Bugün oturup internetten risk skorlaması denilen yöntemlerle kısa süre içinde birkaç bilgiyi yazarak kalp ve damar hastalıklarına yakalanma riskinizi hesaplayabiliyorsunuz. Diyelim ki ‘10 yıl içinde kalp ve damar hastalığına yakalanma riski nedir?’, ‘Olumsuz risk faktörleri olmasa risk ne olurdu?’, ‘Bu olduğunda risk kaç kat artıyor?...’ Bunlara bakmak mümkün. Hastalar risk hesaplama yöntemlerinden çok fazla haberdar değiller. Kişi kendi riskini oradan, hekime başvurmadan hesaplayabilir. Skorlama sistemleri, birkaç risk faktörünün bir araya geldiğinde risk oluşumunu göstermesi açısından önemlidir. Hiçbir risk faktörü olmasa bile ailede erken yaşta, erkeklerde 45, kadınlarda 55 yaşın altında kalp ve damar hastalıkları olan bireyler yüksek risk grubu altındadır. Bu kişiler daha dikkatli korunma planı oluşturmalı, daha sık kan tahlillerini, tansiyonunu ölçtürmeli, sigara kullanmamalı, fiziksel aktiviteyi arttırmalılar.” ÇOK TUZ KULLANIYORUZ edavi sonrası korunmanın sınırlı olduğunun, bu nedenle korunmaya önem verilmesi gerektiğinin altını çizen Prof. Dr. İlerigelen, bireylerin yapması gerekenlerden çok yapmaması gerekenleri sıklıkla gerçekleştirdiğini söyledi. Kalp ve damar hastalıklarının ortaya çıkmasında önemli etken olan tuz kullanımının fazlalığına dikkat çeken İlerigelen “Ülkemizde tuz tüketimi çok fazla. Bu yalnız sofrada tuz kullanmak değil. Örneğin ekmek tüketimiyle de ilgili olduğunu söyleyebiliriz. Son yapılan araştırmalarda ülkemizde kişi başına günde 2.2 ekmek tüketildiği ortaya çıktı. Bu 12 gram tuza denk geliyor. Diğer ülkelere göre çok olduğu ortaya çıktı. Tuz miktarı günde 45 gram olmalıyken 18 gramlarda” değerlendirmesini yaptı. T GÖĞÜS AĞRIL ARINA D KKAT K alp krizi bazen tanısı kolay olan, bazen de çok olay olmayan bir durum olarak ifade ediliyor. Özellikle şeker hastası ya da yaşlı bir kimsede hiçbir belirti olmadan da kalp krizinin ortaya çıkabileceği kaydediliyor. Barış İlerigelen, kalp krizi ile ilgili şu bilgileri verdi: “Her türlü göğüs ağrısı dikkate alınmalıdır. Özellikle istirahat sırasında göğüs arkasında baskı ve sıkışma gibi bir ağrı varsa, bu kişi mutlaka bir an önce sağlık görevlilerini arayarak hastaneye sevk edilmelidir. Hiç göğüs ağrısı olmadan, sağ ya da sol kolda uyuşma olarak kalp krizi belirtisi olabilir. Ama bu ikincildir. Her kolunda uyuşma olan, kalp krizi geçirdiğini düşünmemelidir. Unutulmaması gereken, aniden ortaya çıkan ve dakikalar süren kol uyuşması, göğüs ağrısı, göğüste baskı gibi şikâyetlerdir. Kalp masajını da bu konuda eğitim almış sağlık personeli yapmalıdır. Yanlış yapılırsa kaburga kırıklarına varan ciddi sonuçlara yol açabilir. Kalp krizi geçiren biri sert zeminde ya tırılmalı, boynunu biraz kıvırarak, altına yastık konulmalı, solunumu daha rahat hale getirilmelidir. Etken maddesi Asetilasilik AsidinASA (halk arasında daha çok Aspirin diye bilinen) olan ilaç kullanımı ile ilgili olarak ise, hiçbir kimse ne olursa olsun bu ilacı kontrolsüz, gerekçe olmadan almamalıdır. Özellikle kalp krizinden koruduğu gerekçesiyle bu ilacın sık olarak kullanıldığını biliyoruz. İlaç, yarar oluşturabileceği kanama riskiyle kıyaslanarak kullanılır. Kanama riski, düşük risk olarak yorumlanmamalıdır. 30 yaş altı diyabeti olanlarda kesinlikle kullanılmamalıdır. Çok genç yaşlarda kullanıldığı zaman Aspirin kullanımına bağlı ‘reye sendromu’ gibi sorunlar ortaya çıkabilir. Bazen ciddi alerjik reaksiyonlara neden olabilir. Dudaklarda, yüzde şişme gibi. Ne yazık ki çok sayıda kişinin kullandığını biliyoruz. ‘Bir Aspirin alayım, iyi gelir’ yaklaşımı doğru değil. Hekim önerisi dışında hiçbir şekilde yararlı ilaç olmasına karşın kullanılmamalıdır.” TEDAV ARAYIŞIYLA YURTDIŞINA G TMEY N K alp kapaklarıyla ilgili girişimlerde her zaman kapağın değiştirilmesi gerekmiyor. Değiştirilen kapaklarla da ilgili önemli gelişmeler bulunuyor. Prof. Dr. Barış İlerigelen, kalp ve damar hastalıklarında teknolojide ilerlemelerin yaşandığına vurgu yaparak şunları anlattı: “Daha uzun süre dayanan, problem yaratmayan kapaklar var. Birçok kişide kapağın değişmesi değil, kapağın onarımına ilişkin gelişmeler var. Bunun yanı sıra cerrahi girişim yapılmadan da kapak bozukluklarıyla ilgili uygulamalar yapılıyor. İki tür girişim var. Biri katedalla ya da cerrahi yöntemlerle kalbe giriyorsunuz. Bu yeni bir şey değil. Diyelim ki kalbinde delik var, oraya katedalla girerek deliği bir şekilde yamayla kapatabiliyorsunuz. Günümüzde yaygın olarak kullanılıyor. Lazer yöntemlerinin de uygulamaları yaygınlaştı. Ameliyat yöntemlerinde de gelişmeler olduğunu söylemek mümkün. İnsanları gereksiz umutlandırmak doğru değil çünkü bu tekniklerin uygulanabilirliliği kısıtlı. İnsanlar hep şifayı başka yerlerde arıyorlar. Kansız ameliyatlar yapılıyor ama genel olarak bunların arkasında bir de reklam anlayışı olduğunda hastalar zor durumda kalıyorlar. Kişilerin bilgilendirilmeleri önemli. Çok yeni olan, sınırlı uygulanan şeylerle kişileri ümitlendirmek doğru değil. Yeni yöntemlerde seçim gerekiyor, her hastaya uygulanamıyor. Türkiye kalp damar hastalıklarında geri kalmış değil, ancak bunların uygulanması tamamen hastanın özelliği ile ilgili. Birtakım değerlendirmeler yapılmadan herkeste bu yöntemlerin kullanılması mümkün değil. Kişilerin bu yöntemlerin uygulanması için yurtdışına gitmeyi düşünmeleri doğru değil, önce Türkiye’deki hekimleri ile görüşmeliler.” Bilinçsiz spor ÖLDÜREB L R S porcuların birçoğunda daha önceden kalp ve damar hastalıkları ile ilgili bir yakınma olmadığını, genellikle ailesinde öykü olanların daha dikkatli olması gerektiğini söyleyen Prof. Barış İlerigelen, “Rutin muayenelerle riskin tespit edilmesi mümkün değil. Tetkikler bile yüzde yüz sonuç vermez. Aile öyküsü önemli ama nadir rastlanan durum. Aynı ailede genç yaşta çok kişi yaşamını yitiriyor. Bunun için rutin olarak önlem almak mümkün değil. Bir kişiyi saptadığımız zaman bütün aile fertlerini genetik olabileceği yönünde taramamız gerekiyor. Bunu genele yaymak, bütün spor yapanlarda taramak mümkün değil ve mantıklı değil” dedi. Spora başlandığında önce ısınma hareketlerinin yapılması, hafif eforlarla başlayıp daha sonra arttırılması gerektiğini, ancak toplumda buna uyulmadığını, bilinçiz spor yapıldığını vurgulayan İlerigelen, şunları söyledi: “Sporun yapılışı ile ilgili hatalar var. Her türlü sporda, çok ağır bir spor olmayan golf oynarken bile ısınma hareketleri yapılmalı. Spor eğitimi genelde çok fazla yok. Bireylerin kendi başlarına yaptıkları spor, genellikle bilinçsiz. Vücudun adaptasyonunu zorlaştırıyor. Kişilere egzersiz yapın diyoruz, amacımız fiziksel hareketsizliğin azaltılmasıdır. Kişinin merdivenle çıkabileceği yerlere asansörle çıkması, arabayla değil yürüyerek gitmesi gerekir. Evlere koşu bandı alınıyor, egzersiz bu gibi algılanıyor. O zaman sağlık açısından yapıldığının anlamı kalmaz; asıl istediğimiz, fiziksel aktiviteyi arttırmaktır. Akşam yemekten sonra televizyon seyretmek yerine yarım saatlik yürüyüş çok önemlidir.” MUC ZE D YETLERE NANMAYIN Prof. Dr. Barış İlerigelen, “mucizevi” diye sunulan diyetleri eleştirerek, kalp ve damar hastalıklarından korunmada bireysel ve toplumsal olarak alınabilecek önlemlere dikkat çekti. İlerigelen, “Toplumsal olarak baktığımızda hareketi arttırmak, sağlıksız beslenmeden uzak kalmak birincil amaçtır. Bireysel olarak ise toplumsal önlemin dışında o bireyin özelliklerine göre hareket planı belirlemek gerekir. Her kişinin kendi vücut yapısı, psikolojik yapısı, alışkanlıkları vardır. Biz kalıcı çözümlemelerden yanayız. Bir süre, 2 hafta harika diyet uyguluyorsunuz, diyet bitince, diyetten önceden daha fazla kilo alıyorsunuz. Bu, kaş yaparken göz çıkarmaktır. Her şey hekimin kontrolünde olmalıdır” açıklamasını yaptı. İSTANBUL LİSESİ 127 YAŞINDA GELENEKSEL AŞURE GÜNÜ 5 Haziran 2011 SAAT 10.00 STANBUL L SES BAHÇES S ZLERLE BULUŞMAYI D L YORUZ STANBUL ERKEK L SEL LER DERNEĞ C MY B C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear