Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYFA CUMHUR YET 8 İstanbul S Edirne S Kocaeli PB Çanakkale S İzmir B Manisa A Denizli A Zonguldak PB Sinop PB Samsun B Trabzon Y Giresun Y Ankara PB 12 3 11 11 11 11 8 8 8 11 8 7 7 Eskişehir Konya Sıvas Antalya Adana Mersin Diyarbakır Şanlıurfa Mardin Siirt Hakkâri Van Kars PB S K PB B A B B Y PB Y Y Y 5 5 4 18 17 17 8 6 8 5 0 2 0 HABERLERİN DEVAMI Oslo Y Helsinki Y Stockholm Y Londra Y AmsterdamB Brüksel K Paris B Bonn B Münih PB Berlin Y Budapeşte B Madrid Y Viyana B 2 5 2 5 5 3 3 3 1 2 2 9 2 Belgrad Sofya Roma Atina Zürih Moskova Aşkabat Taşkent Baku Bişkek Tiflis Kahire Şam B PB B Y B K PB PB B PB Y Y B 3 2 11 13 0 8 12 7 13 5 6 18 13 Yurdun doğu kesimleri parçalı çok bulutlu, Doğu Karadeniz ile Doğu Anadolu’nun kuzey ve doğusu yağışlı, diğer yerler parçalı bulutlu geçecek. Yağışlar; Ağrı, Muş ve Hakkâri çevrelerinde kuvvetli olmak üzere, Doğu Karadeniz kıyılarında yağmur, yağış alan diğer yerlerde karla karışık yağmur ve kar şeklinde olacak. Yurdun iç ve doğu kesimlerinde gece ve sabah saatlerinde buzlanma ve don olayı görülecek. 2 OCAK 2011 PAZAR TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 2 Ocak GÜNCEL Baştarafı 1. Sayfada CÜNEYT ARCAYÜREK Haberlerde, yorumlarda umut yüklü beklentiler. 21. yüzyılın ikinci on yılının ilk yılı 2011. 2000 yılını, 2001’in siyasal, ekonomik çalkantılı günlerini, aylarını anımsıyor musunuz? Sekiz yıl sonra 2002 yılını anımsıyor musunuz? Yılın ilk günü; “Geçmiş zaman olur ki / hayali ‘bugünlere’ değer” diye mi düşünüyorsunuz... ...Ya da “Geçmiş zaman olur ki / hayali beş para etmez” diye günümüzün yandaşları, yalakaları gibi mi?.. Yoksa, yoksa?.. Orhan Veli’nin Pireli Şiiri’ndeki şu dört dizenin anlattığı, son sekiz yılı mı anımsıyorsunuz: “Bu düzen böyle mi gidecek / Pireler filleri yutacak / Yedi nüfuslu haneye / Üç buçuk tayın yetecek.” Fazıl Ahmet Aykaç’ın “İşte size tablo / Görse şaşar Anibal / Ördeklerden bir filo / Bir de kazdan amiral” dizelerini, konuşmalarınızda kimilerini hicvederken sakın ha kullanmayın. Alınanlar olur. Doğru Silivri’ye! Devir o devir. Böylesi günler yaşamadığımız bir devir. İktidarı övenlere yalılar, paralar, efendilerin özel uçaklarında koltuk. Eleştirenlere ise hapishane yolları açık! Aziz Nesin Ağabey kaç yılında yazdı şu dizeleri bilmiyorum; ama günümüze cuk oturuyor: “Her tedbiri almalı / İktidarda kalmalı / Her gün başka havadan / Yem borusu çalmalı.” Dünden bugüne değişen ne diye sormak abes. Dünden bugüne değişmeyen ne diye sormak gerek. Değişmeyen dalkavukluk! Yeni sıfatı; yandaş, yalaka! Değişiyor Türkiye. Evet ama kimi şiirlerdeki dünü anlatan vurgulamaların bugünü anımsattığı yadsınabilir mi? Örnek mi? Elli yıl önce yazılan, lakin bugünü anlatan, Orhan Arıburnu’nun “İp” şiiri: “İki cambaz bir ipte oynamaz / (Bugün de) Bir ipte bir sürü cambaz / Hilebaz, madrabaz, kumarbaz / İki cambaz bir ipte oynamaz / Ateşbaz, işvebaz, hokkabaz / İp niye kopmaz / Zampok eyin pi.” Umut tacirlerine kulak verenlere Arıburnu’nun “Cebimdeki bütün sigaraları uç uca ekledim, ekledim / Bir köprü kurdum ortasında bekledim, bekledim” dizelerini örnek almalarını salık veririm. Dileyen iktidar uydurması gerçek dışı ileri demokrasinin geleceğini.. toplumsal refahı.. işsizliğe çare bulunacağını.. düşlerinde kurdukları köprüde beklesin, beklesin! Salah Birsel’in şu “Köpek Okşaması” şiiri, iktidar sahiplerinin yaptırımlarını, özel yaşamlarını cesaretle eleştirenleri anımsatmıyor mu: “Giderayak finoları havlattım / Çok çok havlattım / Döndüm tazıları azdırdım / Çomarları azdırdım / Buldokları tek tek / Masrıları hep birden havlattım / Gittim pusu zagarlarını / Geldim salon köpeklerini hırlattım.” İktidar sahipleri Metin Eloğlu’nun “İnat” şiiri ile Birsel’e yanıt veriyor sanki: “Hâlâ sağ mısın ulan / Hâlâ yaşamak üzerine mi / İnatçı deyyus / Zehir kim için icat edildi, ulan / Ucu ilmikli ip niye icat edildi / Marsık / Elektrikli sandalye / Galata Kulesi / Atom.” Orhan Veli de ünlü “Kitabei Sengi Mezar” şiirinde; bugün yaşananları unutan, iyiliği de kötülüğü de Allah’a bağlayan Müslüman büyük ulusumuzun dünden bugünlere değişmeyen kaderciliğini anlatıyor: “Hiçbir şeyden çekmedi dünyada / Nasırdan çektiği kadar / Hatta çirkin yaratıldığından bile / O kadar müteessir değildi / Kundurası vurmadığı zamanlarda / Anmazdı ama Allah’ın adını / Günahkâr da sayılmazdı / Yazık oldu Süleyman Efendi’ye” Boş verelim karamsarlığa… Hayal ettiğimiz sürece, umutla yaşayalım. Bak; diyorlar, bekle: Altı ay sonra 2011’in bir haziran günü, takvim yaprakları 12’yi gösterdiği gün… …bu düzen değişecek! Diyorlar. Söyleyenlere inanmaktan başka çaresi olmayanlara! Yani şimdi siz; bakanlıklar kurdunuz, genel müdürler, daire başkanları, binlerce memur çalıştırıyorsunuz; çocuklarınızı ağlatmak için... Öyle mi?.. Sevgili Göksu Saçmalıoğlu’nun yaş günüydü o gün. Erkek arkadaşı Bahadır ona aldığı hediyeyi bir kutunun içinde getirdi. Göksu kutuyu açtığında bir çift siyah göz ona bakıyordu: Henüz bebek bir köpek... Göksu sevincinden ağladı. Dünyalar onun olmuştu. Bebek köpek biraz oynadıktan ve sütünü içtikten sonra Göksu’nun kucağında uyumuştu o gün. Ona “Ares” adını verdiler. ONUNCU KÖY BEKİR COŞKUN Sevgi Tuzağı... Sonraki günler güzel geçti. Bu iki gencin güzel hayallerinin içinde artık Ares de vardı. Diz dize oturup gelecekteki yaşamları için konuştuklarında, Ares aralarına sokulup uyuyordu. Ama Ares birkaç gün sonra hastalandı. Göksu ile Bahadır onu veterinere götürdüler. Veteriner kötü bir haber verdi; pet shop tüccarları para hırsıyla Ares’i annesinden erken ayırmışlar, üstelik aşılarını yaptırmamışlardı. Anne sütünü yeterince almadığı için ölümcül bir hastalığa yakalanmıştı. İki genç kucaklarında küçük köpekleri ile veterinerden veterinere koştular. Yapacak bir şey yoktu, sadece serum verildi. O ise arada bir gözünü açıp sadece Göksu ile Bahadır’a baktı, yine eski günlerdeki gibi kalkıp aralarına sokulmaya yeltendi, ama yapamadı... Küçük sevimli yüzünü sadece onlara çevirip öyle kapattı gözlerini. Aslında ona bir savaş tanrısının adını vermişlerdi ama minik savaşçı, insanoğlunun vicdansızlığı karşısında başaramadı... O gün ikisi, veterinerin merdivenlerine oturup ağladılar... Göksu hâlâ ağlıyor... Şu pet shopların vitrinleri; sağlıksız, aşısız, annesinden erken ayrılmış bebek kedilerle, köpeklerle dolu... Birer sevgi tuzağı bu... İyi insanlar bilmeden onları sevip alıyorlar, sonra çığlıklar kopuyor evlerde. Ve bunun için bir bakanlık (!) var... Çocukların kucağına yakında ölecek bir minik dost verip, onları ağlatmak için... bcoskun@cumhuriyet.com.tr POLİTİKA GÜNLÜĞÜ HİKMET ÇETİNKAYA Nerval’in Hikâyesi... Hava soğuktu, kaloriferler yanmıyordu... Bir genç kız düş kuruyordu pencereden kararan göğe bakarak... Diyordu ki: “Israr ediyorum, benim hikâyemi yanlış yazdınız...” O kara gözlü, kara saçlı kız, Wystan Hugh Auden’i okumuş muydu yoksa? Kimine göre ufak bir çocuktur aşk, kimine göre bir kuş... Genç kız o gün ne denli heyecanlıydı, ne denli uçarıydı kim bilir?.. İşte o anda yüreğinde bir şeyler koptu. Kendini bir bilinmezin içinde buldu... Gerard De Nerval, genç kızın yazdığı pusulayı okudu. Siyah saçlı, siyah gözlü kızı bir yerlerde görse tanıyabilir miydi? Kızın yazdığı pusulayı okudu: “Israr ediyorum, benim hikâyemi yanlış yazdınız. Görüşmek üzere...” Müzik kutusuna Weber’in bir kasetini koydu... Hava soğuktu, kaloriferler yanmıyordu... Genç kız üşüyordu... Belki kurduğu düşte “o adam” vardı. Belki Gerard De Nerval’in camları kızıla çalan renkleriyle yanıyordu... Aynı anda bir başka mekânda Nerval, ay ışığında şiir yazıyordu: “Kömür gözlü bir kumral en üst pencerede; Eskidir geçmiş zaman esvapları eski. Görmüşlüğüm var bu kadını; ama nerede? Hatırlıyorum, başka hayatta belki...” Zaman ne denli çabuk geçiyordu... Hüzün ve sevda bir akşamüstü kendi türkülerini söylüyordu. Rainer Maria Rilke yalnızlığı yağmura benzetiyordu. Galiba doğruydu. Yalnızlık akşamları denizlerden yükselirdi, uzak ıssız ovalardan eser ve kentin tam göbeğine düşerdi... İnsanlar karşılıklı nefretler içinde değil miydi? Ben Nerval’e bir pusula gönderen o siyah saçlı, siyah gözlü kızın “yanlış yazılan hikâyesi” üzerine düş kurmaya başladım. Gece yıldızsız bir gök altında Wallace Stevens’ın dizelerinden yola çıkıp Cemal Süreya’nın gülünü koklayıp sokak ortasında yitip gitmeyi denedim... Dedim ki: “Ne geceyle ben; seninle ben, yalnız Yapayalnız, o denli birbirimizle, Delice ötesinde, bilinen yalnız olmaların. 102. maddenin yürürlüğe girmesiyle gözler ‘Ergenekon’ davalarına çevrildi Resen tahliye isteği ANKARA (ANKA) Tutukluluk sürelerini kısaltan 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (CMK) 102. maddesinin yürürlüğe girmesiyle gözler uzun süredir tutuklu bulunan “Ergenekon” davası sanıklarına çevrildi. Tutuklu sanıklardan Ergün Poyraz’ın avukatı Hüseyin Buzoğlu, konuya ilişkin mahkemeye herhangi bir başvurularının olmayacağını, 102’nci maddenin yürürlüğe girmesiyle mahkemenin resen bir değerlendirmede bulunması gerektiğini ifade etti. Doğu Perinçek’in avukatı Hasan Basri Özbey ile Prof. Dr. Mehmet Haberal’ın avukatı Serdar Özersin de şimdilik başvuruda bulunmayacaklarını açıkladılar. AB’ye uyum çerçevesinde yenilenen CMK’nin tutukluluk sürelerini sınırlayarak düzenlenen 102. maddesi önceki gün yürürlüğe girdi. Geçerli olacak düzenlemeye göre, ağır ceza mahkemelerinde görülen davalarda tutukluluk süresi üç yılı, diğer suçlarda ise 1.5 yılı geçemeyecek. Gözler, Ergenekon ve Danıştay davası gibi uzun tutukluluk uygulamaları ile bilinen davalarda verilecek kararlara çevrildi. Tutuklu sanıklardan Ergün Poyraz’ın avukatı Hüseyin Buzoğlu yaptığı açıklamada, “Mahkemenin, CMK’de yürürlüğe giren maddeyle başvuru olmaksızın resen değerlendirme mecburiyeti var. Fakat biz özellikle mahkemenin tarafsızlığını yitirdiğini gördükten beri mahkemeden herhangi bir tahliye talebinde bulunmuyoruz. Çünkü mahkemenin bir tahliye yetkisinin olmadığı kanaatindeyiz” diye konuştu.. Prof. Dr. Haberal’ın avukatı Özersin de mahkemenin bir an önce konuyu değerlendireceği umduğunu ifade etti. Perinçek’in avukatı Hasan Basri Özbey de “Mahkemeler, resen değerlendirmede bulunmalıdır” dedi. CHP’den Cumartesi Anneleri’ne destek Kayıp yakınları tarafından Galatasaray Meydanı’nda 301. kez gerçekleştirilen oturma eylemine CHP genel başkan yardımcıları Sezgin Tanrıkulu ve Sena Kaleli destek verdi. Tanrıkulu önümüzdeki hafta içinde CHP’nin kayıplarla ilgili Meclis’e araştırma önergesi vereceğini belirterek “Bundan sonra CHP yeni vizyonu ile mağdurların, insan hakları ortamının taleplerini Türkiye gündemine taşıyacak” dedi. Kaleli de CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun Soma’da maden işçileri ile birlikte olduğu için gelemediğini, ama daha sonraki eylemlere katılabileceğini söyledi. Oturma eyleminde kayıp yakınları adına Murat Yıldız’ın annesi Hanife Yıldız ve Ahmet Kaya’nın kızı Emine Kaya söz aldı. (ÖZLEM GÜVEMLİ) Gece arkamıza düşen karanlık sade, Sonuna dek yalansız Birbirimize yansıttığımız sonsuz ışıkta” Elimde Cemal Süreya’nın yetişkin gün ışığıyla “yanlış yazılan hikâye”nin ipuçlarını aradım... Gerard De Nerval’in yakalayamadığı hüzünleri, sevdaları, sevinçleri 15 yaşındaki gözleri miyop kız çocuğunda yakalayıp ona İyonya öykülerinin kahramanlarını anlatmaya çalıştım... Hava soğuktu, kaloriferler yanmıyordu... Siyah saçlı kız, Nerval ve ben yoksa üşüyor muyduk? Hikâye yanlış yazılmıştı, öyle olmamalıydı ve biz hiç üşümemeliydik... Demeliydik ki: “Sen el kadar bir kadınsındır Sabahlara kadar beyaz ve kirpikli. Bazı ağaçlara kapı komşu, Bazı çiçeklerin andırdığı. İş bu kadarla bitse iyi; Bir insan edinmişindir kendine, Bir şarkı edinmişindir bir umut. Güzelsindir de oldukça, çocuksundur da Saçlarınla beraber penceredeyken Besbelli aradığından haberli Gemiler eskirken, deniz eskirken limanda Sevgili.” Tam bir haftadır kara gözlü, kara saçlı kızı düşünüyordu Nerval... Diyor ki: “Ne kadar güzel gülümsemişti bana!” Tam o sırada Cemal Süreya gülümsüyordu: “Sen kalabalıkta bulup bulup kaybettiğim kimya...” Angelos Sikelianos bir açık pencereye yaslanmış bakarken tozlar uçuşuyordu havada... Lawrence, güneşe doğru büyüyen bir tutku çiçeğinden sevdaları kokluyordu. Akşamın alacakaranlığında bir kadın yavaşça şarkı söylüyordu... Dışarıda sis vardı ve insanlar koşuşuyordu. İçerisi soğuktu, kaloriferler yanmıyordu... Nerval yanlış yazılan bir hikâyede doğruları arıyordu... Yaşam ince çizgilerle aşkları, hüzünleri, sevinçleri topluyordu... Her şeye karşın yaşamak güzeldi!.. Pencereden kararan göğe bakıp düş kuran genç kız bunun farkında mıydı? Hikmet Çetinkaya / Sevdanın Adresi Belli Değil / Cumhuriyet Kitapları. hikmet.cetinkaya@cumhuriyet.com.tr Faks numaramız: 0212 343 72 69 Beş kişinin cinayet zanlısına tahliye GÜMÜŞHANE (AA) Gümüşhane Ağır Ceza Mahkemesi, Bingöl’de 5 yıl önce 5 kişinin öldürüldüğü, 13 kişinin yaralandığı silahlı kavgaya ilişkin 90 yıl 10 ay hapis cezasına çarptırılan Mahmut Karadağ’ın, yeni yılla birlikte yürürlüğe giren tutukluluk sürelerini kısaltan Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (CMK) 102. maddesi uyarınca tahliyesine karar verdi. Karadağ, avukatı aracılığı ile Gümüşhane Ağır Ceza Mahkemesi’ne dilekçe göndererek, 5 yıl 2 ay 18 gündür tutuklu olduğunu, hakkında verilen mahkumiyet kararının kesinleşmemiş olup, Yargıtay aşamasında değerlendirileceğini, CMK’deki yeni düzenleme gereğince tahliyesine karar verilmesini istedi. Savcılık Karadağ’ın kaçma ihtimalinin göz önüne alınarak talebin reddini isterken mahkeme heyeti tahliye yönünde görüş bildirdi. Çankaya: Çift dilli tabela yoktu ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Diyarbakır ziyareti, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli arasında “iki dilli tabela” polemiğine neden oldu. Gül, Bahçeli’nin “iki dilli tabelaların olduğu belediyeyi ziyaret etti” açıklamasına, “Diyarbakır’da çift dilli tabela görülmemiştir” karşılığını verdi. Bahçeli, Gül’ün ziyaretini, “Sayın Cumhurbaşkanı’nın Diyarbakır’da hizmet birimlerinin iki dilli levhalarla gösterildiği belediye başkanlığını ziyaret etmesi son dönemde bölünme senaryolarıyla sahneye çıkan etnik bölücülere cesaret veren esef verici bir gelişme olmuştur” ifadesini kullanarak eleştirdi. Gül, Bahçeli’ye, Cumhurbaşkanlığı’nın resmi internet sitesinden yanıt verdi. Açıklamada, “Sayın Cumhurbaşkanımızın Diyarbakır iline yaptıkları gezi kapsamında gittikleri Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi’nde, ne ziyaret öncesi yapılan incelemelerde ne de ziyaret sırasında herhangi bir çift dilli tabela görülmemiştir” denildi. ERGİN: BİLGİLER HSYK’YE GİDİYOR ‘İMZA ALBAY ÇİÇEK’E AİT’ DEMİŞTİ Fişleme itirafı ANKARA (ANKA) Adalet Bakanı Sadullah Ergin, hâkim ve savcı adayları hakkında fişleme yapıldığını doğrulayarak, “Adaylık döneminde kumara ve içkiye düşkünlüğü olup olmadığı ile giyiminin hâkimlik onuru ile bağdaşıp bağdaşmadığı hususlarında staj yaptıkları yerlerdeki amirleri olan hâkim ve savcıların görüşlerinin alınması 657 sayılı Kanun’a da aykırılık teşkil etmemektedir” dedi. Adalet Bakanı Sadullah Ergin CHP İzmir Milletvekili Selçuk Ayhan’ın, “hâkim adaylarının yaşam tarzının fişlenip fişlenmediğine” yönelik sorusunu yanıtladı. Adalet Bakanı, Hâkim ve Savcılar Kanunu uyarınca staj sürelerinin sonunda hâkim ve savcı adayları hakkında düzenlenen fişlerin, adayla ilgili tüm belgeler ile birlikte, adayın mesleğe kabulü için Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’na sunulduğunu söyledi. Akın’a atama Haber Merkezi İrtica ile Mücadele Eylem Planı’ndaki imzanın Albay Dursun Çiçek’e ait olduğu yönünde görüş bildiren doktor Hacı Mehmet Akın, Adli Tıp 2. İhtisas Kurulu’na atandı. Albay Çiçek hakkında hazırlanan raporda Fizik İhtisas Dairesi Başkanı Prof Bülent Üner, uzman doktorlar Lokman Başer ve Hacı Mehmet Akın’ın imzası vardı. Bu isimlerden ikisi Adli Tıp Kurumu’nda, belge gelmeden bir hafta önce görevlendirilmişti. Akın Nevşehir’den önce Ankara adli tıpa, daha sonra da İstanbul’a atanmıştı. İlk raporunda imzanın, Albay Çiçek’in imzasıyla benzer, ikinci raporda da eli ürünü olduğu yönünde görüş belirtti. Akın, daha sonra da Adli Tıp Kurumu Altıncı Adli Tıp İhtisas Kurulu üyeliğine atandı. Gazeteport’un haberine göre önceki gün ise 2. İhtisas Kurulu’nda görevlendirildi. Adli Tıp, 2. İhtisas Kurulu, “Müessir fiiller” hakkında görüş bildiriyor. C MY B C MY B