13 Kasım 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
2 OCAK 2011 PAZAR CUMHUR YET SAYFA ekonomi@cumhuriyet.com.tr EKONOMİ PARAMETAPARA MUSTAFA SÖNMEZ 13 2010’un Ardından Medya Bir yanıyla ekonomik bir sektör, öte yanıyla sistemin ideolojikpolitik yeniden üretim alanlarından biri olan medya, Türkiye’de 2010’u nasıl yaşadı, 2011’e neler taşıdı? Önce bir ekonomik sektör olarak bakılırsa, Türkiye medya endüstrisinin ana gelir kaynağı olan reklam gelirlerine göz atmak gerekir. Reklam harcamaları, küresel krizden etkilenerek 2009’da, önceki yıla göre yüzde 23 azalmış ve 2.7 milyar TL dolayına düşmüştü. Bu daralma, medya sektörünü de etkilemedi değil. 2010’da ise ekonomi, iç talebe dönük yeniden büyüme süreci yaşayınca, ertelenmiş dayanıklıdayanıksız tüketim malı, konut, otomobil satışlarına paralel olarak reklam harcamaları da hızlandı ve yılın tamamında, önceki yıla göre yüzde 30 arttığı ve 3.6 milyar TL’ye ulaştığı tahmin ediliyor. Borç yükü ve zamlar yeni yılda terletecek Ekonomi Servisi Yeni yılda toplu taşımadan özel iletişim vergisine kadar birçok alanda fiyat artışları yapıldı. Çalışan kesime enflasyon oranları göz önünde bulundurularak zamlar yapıldığı için 2011’e borç yüküyle giren yurttaşı yeni fiyat artışları zorlayacak. Motorlu taşıt vergileri dünden itibaren 2010 yılı için yüzde 7.7 olarak belirlenen yeniden belirleme oranı çerçevesinde artırıldı. Sonu gelmeyen akaryakıt zamları toplu taşımada fiyat artışlarını beraberinde getirirken Özel İletişim Vergisi’nde maktu tutar, 34 bin TL olarak belirlendi. Dünden itibaren yürürlüğe giren Özel İletişim Vergisi Genel Tebliği ile Özel İletişim Vergisi’ne tabi tutarlar arttırılarak 31.78’den 34 TL’ye çıkarıldı. Veraset ve intikal vergisine YORUM ÖZTİN AKGÜÇ Yeni Yıl Dileği Her yeni yıla girerken dilekte bulunmak, bir âdet, bir alışkanlık, bir öykünme mi, yoksa kişinin kendisini güdülemesi, motive etmesi midir? “İki kapılı bir handa, gidiyoruz gündüz gece” dizesini, yaşamın en iyi tanımı olarak algılayan biri için, yeni yıl dileğinde bulunmak, hedefi belirlemek bir motivasyondur. Kişiler dilekte bulunur, hedef koyar, hatta hayaller kurarsa, bunlara ulaşmak için çaba harcamak yaşama bir anlam kazandırdığı gibi, başarı yolu da açabilir. Dilek gerçekleşmeyebilir, hedefe ulaşılamayabilinir, ama savaşım vermek yaşama renk katar, sonuçta başarısızlık duygusu, dışlanma düşüncesiyle hiçbir şey hissetmemekten, yapmamaktan, duyumsuzluktan, duyarsızlıktan daha iyidir. Hanın çıkış kapısına yaklaştıkça insan, yaşamını değerlendirme gereksinimini daha fazla duyuyor, “yaşamda neler eksik kaldı, neler başarılamadı?” Özeleştiri ile birlikte bu soruların yanıtı aranıyor. Doğal olarak hayıflanmalar olabiliyor, bir daha yaşama fırsatı verilse, yine aynı şeyleri yapardım tahmini, özgüveni de duyulabiliyor. Kişi, kendini çoğu kez ülkesi ile özdeşleştiriyor. Ülkenin başarı ya da başarısızlığını kendi kişisel başarısı ya da başarısızlığı gibi algılıyor, değerlendiriyor. Sporda bile bir başarı ulusal coşkuya yol açıyor, bu coşkunun altında kişisel başarı duygusu da yatıyor. Bir vatandaş olarak Türkiye’nin her alanda iddialı olması en büyük özlemimdir. Onurlu, gururlu, saygın, dünyada bir eksen oluşturabilecek kadar güçlü, kalkınmış bir Türkiye... Horlanan, küçümsenen, bir Türkiye yalnız ulusal gururumuzu değil, kişisel gururumuzu da kırıyor, bizleri rencide ediyor. Bir ülkenin gerçek zenginliği, gücü, ne doğal kaynakları, petrol, gaz kuyuları ne de altın madenidir. Gerçek zenginlik, insanının sahip olduğu niteliklerdir. Türkiye’nin en önemli eksikliği, insanlarının azımsanmayacak bölümünün gereken niteliklere sahip olmamasıdır. Bilgili olmak, kişilikli davranmak, savaşımdan kaçınmamak, güçsüzün yanında yer almak, gururunu kırdırmamak, her koşulda saygınlığını korumak... Bunlar kişide aranan, istenen niteliklerdir. Erdem, artam demiyorum. Erdem, artam bu bulunması gereken niteliklerin üstünde artıları da gerektirir. Türkiye’de ne yazık ki, ağzı kalabalık, şarlatan, gösterişçi, dış destek arayan, bilgi yoksunu, yalaka, güçlü karşısında ezik insan sayısı oldukça fazla. Bunları her gün yazılı ve görsel medyada gözlemliyoruz. Bu kişilerden arınmadıkça Türkiye’nin aydınlanma yolunda ileri adımlar atması olanaksız gibi görünüyor. Bu kişiler, ülkenin karanlıkta kalmasından besleniyorlar; bu nedenle de karanlığı yeğliyorlar. Aydınlanmanın gerçekleştiği an, ayakta kalamayacaklarının, tasfiye olunacaklarının bilincindeler. Kendi çıkarları için ülkenin aydınlanmasına engel olmaya çalışıyorlar. Bunun için aralarında örtülü ya da açık destekleme, dayanışma var. Ayrıca tersine bir ayrımla, seleksiyonla bir yerde iyileri geri plana iterek, orta ipte kalmaya çalışıyorlar. Türkiye’nin bu tiplerden kurtulması gerekiyor. Sorunları çözecek gençlerin iyi yetişmesi, yetersiz eğitim sistemi, yapılan yanlış telkin aşılamaları, kötü eğitici örnekleri, çeşitli baskılarla engellenmeye çalışılıyor. Gençlerimizi kişilikli, bilgili, savaşımcı, kültürlü, düzgün olarak yetiştiremezsek, Türkiye’nin geleceğini nasıl aydınlatabiliriz? Özlediğimiz Türkiye’ye nasıl ulaşabiliriz? Yumurtalı protesto yerine, bilgisi, kişiliği, davranışları ile sözde öğretim üyelerini, TV demirbaşlarını, politikaları ile ezen bir gençliğin varlığını yeğlerim. Kişiliksizliğin, yalakalığın, düzeysizliğin hatta bilgisizliğin prim yaptığı bir ortamda, gençlere kendinizi iyi yetiştirin, kültür ve bilginizi arttırın, kişiliğinizle değer kazanın gibi öğütler masal gibi gelebilir. Ancak deneyime dayanan içtenlikli öğütlerdir. Yeni yıl dileğim, aydınlanma ve özlenen Türkiye yolunda ileri adımların atılmasıdır. Önümüzdeki genel milletvekili seçimi, yükseliş yoluna girişte önemli bir dönemeç olabilir. Umudumuzu yitirmeyelim, iyi bir gelecek için Türkiye Cumhuriyeti’ni sahiplenelim. Yurttaş, vergi, harç ve cezaların arttığı yeni yıla 469 milyar liralık borç yüküyle girdi. Yeni yılda, toplu taşımadan özel iletişim vergisine kadar birçok alandaki zamlar, borca boğulan dar ve sabit gelirliyi vuracak. tabi tutarlar, damga vergisi tutarları, vergi cezaları da yüzde 7.7 oranında arttırıldı. Çevre temizlik vergileri yüzde 25 arttırıldı. İstanbul’da yapılan zamların ardından Ankara Büyükşehir Belediyesi, Ankara’daki toplu taşıma ücretlerine yüzde 5’lik zam yapma kararı aldı. Dünden itibaren geçerli olacak yeni tarifeye göre EGO otobüsleri, Ankaray ve Metro ulaşımında kullanılan çok binişli kartlarda tek biniş ücreti 1.50 TL’den 1.65 TL’ye çıkarıldı. bankalara borçlu duruma geldiğini belirtti. Buna göre, vatandaş ve şirketlerden oluşan kredi müşterisi sayısı bu yılın eylül sonu itibarıyla 40 milyon 980 bine, aynı tarih itibarıyla bankalara olan kredi borcu da 475 milyar TL’ye yükseldi. Vatandaşların tüketici kredisi, taşıt kredisi, konut kredisi, kredi kartı borçları ile şirketlerin bankalardan sağladıkları kredilerin toplamını oluşturan nakdi krediler, bir yılda yüzde 48.3 artarak 469.4 milyar TL’ye yükseldi. Hesaba göre nüfusun yüzde 56.5’i bankalara borçlu. paranın eylül ayı itibarıyla 118 milyar dolara yükseldiğini hatırlatarak, kredilerin kaynağının sıcak para olduğunu hatırlattı. Aygün “Eylül ayı itibarıyla sıcak para bir önceki yıla oranla yüzde 44 oranında artmış. Bankacılık sistemine kâr amacıyla giren bu sıcak para kredilere kaynak olarak kullanılıyor. Yurtiçi yerleşik kesimlerin mevduat miktarı ise 2009 Eylül’ünde 474 milyar 262 milyon TL’den 553 milyar 216 milyon TL’ye çıkarak yüzde 16.6 artmış. Türkiye’de kredilerin milli gelire oranı, AB ülkelerinden düşük seviyede. Bu oranın yükselmesinde yani kredilerin artmasında bir sakınca yok ancak dış borçla, yani her an çekip gidecek sıcak parayla değil mevduatla artması gerekiyor” diye konuştu. REKLAM HARCAMALARI VE MECRALARIN PAYI: 20082010, Milyon TL,% Rek. Hrc. TV Basın İnternet Açıkhava Diğer 2008 3.241 46.9 33.0 2.9 7.2 10.0 2009 2.767 52.1 29.6 6.6 7.5 4.2 2010 (T) 3.597 55.6 26.7 6.6 7.0 4.1 Ağır borç yükü Ankara Ticaret Odası (ATO) banka kredilerinin hızla artması, çeşitlenmesi ve kredi alma koşullarının kolaylaşmasıyla birlikte, Türkiye nüfusunun yarısından fazlasının Kaynak: Reklamcılar Derneği, 2010, Tahmini Artsın ama sıcak parayla değil ATO Başkanı Sinan Aygün, hisse senedi, iç borçlanma kâğıtları, mevduat olarak Türkiye’de bulunan yabancı kaynaklı sıcak Reklamlardaki toparlanma ile birlikte TV’lere akan reklam, yazılı basının ve diğer mecraların aleyhine gelişti. TV’lerin reklam payı, yazılı basının aleyhine 3 puan arttı ve böylece payı yüzde 55.6’ya çıktı. Gazeteler ve dergilerin reklamlardan aldıkları pay ise her yıl biraz daha azalırken 20082010 arasında puan kaybı 6’yı buldu. TV sektörünün biraz daha yıldızını parlatmasında, toplumun haber ve eğlence ihtiyacını TV’den karşılama eğilimlerinin pekişmesi etkili oldu denebilir. Özellikle dizi filmlerin belirleyiciliğinde yapılanan büyük TV kanalları, dizi reytinglerine bağlı olarak reklam çekmede ve ilgi odağı olmada 2010’da da kıyasıya yarıştılar. Reklam gelirlerinin artış eğilimi içinde olmasına karşın, bu reklam havuzu, Türkiye’deki medya niceliğini ayakta tutmaya, tabii ki yetmiyor. Pazarın yarısını kontrol eden Doğan Yayın Holding, 2009’un ilk 9 ayında 147 milyon TL olan net zararını 2010’un 9 ayında ancak 68 milyon TL zarara indirebildi. Grupta başvurulan, RadikalReferans birleşme operasyonu umulanı vermezken, 50 dolayında gazeteciyi de işsiz bıraktı. Aydın Doğan, 2011 mesajında küçülerek yeniden yapılanacaklarını bildirdi. Doğan Grubu’nun bilançosundaki zarar, diğer medya gruplarının pek çoğu için geçerli. Yani, medya, önceki yıllarda olduğu gibi, reklam gelirleri ile kavrulamadığı ölçüde zarar yazıyor ve bu açık, medyadan sağladıkları dışsal faydalar uğruna, zararı sineye çeken medya sahiplerinin diğer şirketlerinden karşılanıyor. Medya, toplumdaki ayrışmanın, kutuplaşmanın ana yansıma alanı. 2010’da 12 Eylül referandumu ekseninde medyada ayrışma biraz daha derinleşti. AKP iktidarının yasamanın, yürütmenin yanında yargıyı da kontrolüne alma yönündeki otoriter eğilimlerine, AKP yandaşı, Fethullah Cemaati patronajındaki medyanın yanında, Doğan ve diğer “üçüncü medya” gruplarındaki AKP destekçisi yorumcuların verdiği destekle ayrışma, kutuplaşma hızlandı. 2010, kamu yayıncısı TRT ve Anadolu Ajansı’nın AKP iktidarının tamamen kontrolüne geçtiği bir yıl olarak tarihteki yerini aldı. AKP’nin Doğan Grubu’nu, vergi cezaları ile sindirme çabaları şimdilik sonuç verirken medyada otokontrolün daha da boyutlandığı gözlerden kaçmıyor. Öte yandan, gazeteciler üzerindeki baskılar daha da arttı. TGS’nin belirlemelerine göre, tutuklu gazeteci sayısı 50’ye ulaşırken toplamda 100’den fazla gazeteci, hapis cezası tehdidi altında 2011’e girdi. AKP iktidarı, 2010’da anayasa referandumu ekseninde medyanın bir kısmını doğrudan araçsallaştırarak, bir kısmını da kuşatıp korkutarak, güdümünde tuttu. Genel seçim yılı 2011’de bu eğilimin pekişmesi beklenebilir ve yükselecek toplumsal çatışmanın en büyük mücadele arenalarından birinin yine medya alanı olacağı söylenebilir. mustafasnmz@cumhuriyet.com.tr http://mustafasnmz.blogspot.com BAKAN BABACAN: Cari açığa karşı yeni önlemler geliyor ANKARA (AA) Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, cari açık konusundaki tedbirlerle ilgili bir soru üzerine istikrar adına gerekirse en sert tedbirleri almaktan kaçınmayacaklarını vurguladı ve “Merkez Bankası zaten daha önce sinyallerini verdi. Birkaç adım daha geliyor. Ocakta kararlar alacaklar” dedi. 2011’in çok dikkat edilmesi gereken bir yıl olduğunu da vurgulayan Babacan şöyle konuştu: lirayı bulur ve 2011’deki kredi artışı bu civarda olur. Bunun ötesine gidildiğinde makro dengeler ile ilgili sıkıntılar baş gösterebilir. Türkiye için enflasyon kaygısından çok cari açık kaygısı geçerli.  Yüzde 56 cari açık tamam ama yüzde 25’in üzerinde bir kredi genişlemesi olursa, 125 milyar liranın üzerinde bir kredi genişlemesi olursa, cari açığı yüzde 56’dan daha yükseğe taşıma riski var.  Dikkatli olalım 2011’de. Bütün bu tedbirlerin arkasında cari dengeyi belli noktalarda tutma gayreti var ama bunla ilgili rakamsal bir hedefimiz yok. Çünkü cari açıkla ilgili kontrolümüzde olan konular var, olmayan konular var. Dolayısıyla böyle bir hedef koyup, tutturmaya çalışmak, doğru bir yaklaşım değil. İş Bankası’ndan 4’üncü yılda 16 yeni orman Türkiye İş Bankası’nın, en büyük kurumsal ağaçlandırma çalışmalarından biri olan “81 İlde 81 Orman” projesi 2011’de 16 yeni ormanla devam edecek. İş Bankası’nın, yaşanabilir bir çevre yaratmak, ekonomik sürdürülebilirliği sağlamak, doğal kaynakların korunmasına katkıda bulunmak, çevre sorunlarına dikkat çekmek ve başta çocuklar olmak üzere bilinçlenmeyi desteklemek amaçlarıyla başlattığı 49 ormana ulaşıldı. 2010 sonunda 900 hektar alana 1 milyon 100 bini aşkın fidan dikildi. 2011’de fidan dikimi yapılacak iller arasında Ağrı, Aksaray, Bartın, Bingöl, Çankırı, Elazığ, Hakkari, Karabük, Kırıkkale, Kırklareli, Konya, Malatya, Muş, Niğde, Tokat ve Van yer alıyor. Projede dikilen fidanların 5 yıl süreyle bakımları yapılıyor. ‘Kredi hacmi ölçülü genişlesin’  Kredi hacmi 2009’da 392 milyar lira iken, bu yıl 508 milyar liraya çıktı. Bu yıl yüzde 2430 bir kredi hacmi genişlemesi olur.  Kredi hacmi artsın, ama ölçülü olsun. Bu yılki kredi genişlemesi 125 milyar H A F T A N I N NE OLDU? Ç İ Z E L G E S İ NE OLACAK? Hazırlayan: PEL N ÜNKER tekrarı yaşanabilir. Yılın ilk çeyreğinde TCMB’den bir faiz indirimi daha bekleyen piyasalarda bono faizinde tarihi dip seviyelerinin devam etmesi, TL’nin ise olası şoklardan kaynaklanabilecek kısa vadeli düşüşler yaşasa bile orta vadede güçlü seyrini sürdürmesi öngörülüyor. Avrupa ülkelerindeki sorunların ocakta yeniden gündeme gelmesi bekleniyor. Avrupa’da mali sürdürülebilirliğin sağlanabilmesi için büyük kesintiler yerine orta vadede borçlanmaya ilişkin hedeflerin belirlenerek borçların istikrarının sağlanması ve sonuç olarak borçların azaltılması da gerekli görülüyor. AB’ye 2004’te katılan Estonya pazartesi resmen Avro Bölgesi’ne girecek. Fransa ise G8 ve G20’nin 2011 yılı dönem başkanı olacak. Önümüzdeki hafta ABD’de pazartesi ISM imalat endeksi, salı fabrika siparişleri, çarşamba ADP özel istihdam verisi ve hizmetler endeksi, perşembe işsizlik maaşı başvuruları, cuma ise tarım dışı istihdam ve işsizlik oranı belli olacak. İçeride haftaya TİM’in aralık ayı ihracat verileri ile başlanacak. Aynı gün TÜİK 2010 enflasyon verilerini duyuracak. Çin faiz arttırdı Yılın son haftasında borsalarda yatay ve hacimsiz bir seyir hakim oldu. Çin’den gelen faiz arttırımı başta Almanya olmak üzere özellikle Avrupa borsalarında düşüşlere neden oldu. Piyasaların Çin’deki büyüme beklentileri üzerine yoğunlaştığı bu dönemde, özel bir araştırmanın sonuçları ülkenin devasa imalat sektörünün yıl sonuna doğru güçlü büyümesini sürdürdüğünü gösterdi. Gelen veri kasıma kıyasla biraz yavaşlama işareti gösterse de piyasalardaki olumlu beklentileri canlı tutmaya yetti. Bu veri sonrasında başta Çin olmak üzere küresel talepteki artışla ilgili artan beklentiler emtia fiyatlarında da yükselişleri beraberinde getirdi. ABD’den gelen konut satışları ve işsizlik verileri tahminlerin üzerinde olsa da Avro Bölgesi’ndeki kırılgan yapının sürmesi borsalardaki satış baskısının devam etmesine neden oldu. 2008’in ikinci yarısından bu yana dünyayı sarsan ekonomik krizin ağırlığı 2010’da Avrupa ülkelerini etkisi altına aldı. Yılın ilk aylarında Yunanistan’a yönelik borç endişelerinin hakim olduğu piyasalar, krizin domino etkisiyle İspanya, Portekiz ve diğer borçlu ekonomiler üzerinden Avrupa’ya yayılacağı kaygılarıyla sallandı. Dünya borsalarında en çok getiriyi 2010’da gelişmekte olan ülkeler sağladı. Estonya yüzde 73’lük artışla en çok kazandıran borsa olurken, Türkiye 38 ülke arasında 12. sıraya yerleşti. Borç kriziyle boğuşan Yunanistan ise yüzde 35’lik kayıpla en çok kaybettiren borsa oldu. Küresel durgunluktan çıkış sinyallerinin etkisiyle artan risk iştahına rağmen ABD ve Avrupa’nın genişleyici para politikalarına devam etmesi piyasalarda yukarı yönlü ancak dalgalı bir seyrin hakim olmasına neden oldu. İç piyasalara baktığımızda da genellikle küresel ekonomik kaygılara ve özelllikle Avrupa’daki borç krizi endişelerine paralel bir seyrin hakim olduğu söylenebilir. Satış dalgası gelebilir Zor bir yılı geride bırakan piyasalar için bu yıl da zorlu geçecek gibi görünüyor. IMF’nin yılın son haftasında duyurduğu tahminlerine göre gelişmiş ülkelerde ekonomik toparlanma yavaş seyredecek. Bazı Avrupa ülkelerini uzun ve zorlu bir makro ekonomik uyum süreci bekliyor. Gelişmekte olan ülkeler ise sermaye akımlarını yönetme ve aşırı ısınmayı önleme sorunu ile karşı karşıya. Bu ülkelerde artan sermaye akımlarının volatiliteye ve para birimlerinin aşırı değerlenmesine ve dolayısıyla ekonomilerin aşırı ısınmasına yol açabileceği kaygıları sürüyor. Piyasaların haftaya bu beklentilerin etkisinde başlaması bekleniyor. İçeride ise, TCMB’nin kredi hacmini daraltıcı ve sıcak para girişini azaltıcı hamleleri de piyasalara taze para girişini sınırlandırabilir. Bu yüzden yılın ilk ayında kasımda yaşanan satış dalgasının bir Erksan’dan madene 25 milyon dolar Ekonomi Servisi Erkanlı Şirketler Grubu iştiraklerinden Erksan Madencilik, 25 milyon dolarlık maden yatırımı yapmaya hazırlanıyor. Grup, yeni yatırım ile 2011’de ayda 3 bin ton/ay kurşun ve çinko cevheri, 7 bin ton/ay nikel cevheri ihraç edecek. Yeni yatırımın ortalama 200 kişilik istihdam yaratacağı açıklandı. İnşaat, atık yönetimi, madencilik, enerji, kimya sektörlerinde faaliyet gösteren Erkanlı Şirketler Grubu Başkanı Hüseyin Erkanlı, 2010’un bünyelerindeki tüm şirketler için iyi geçtiğini söyledi. Erkanlı, 2011 yılı içinde başlangıç olarak ayda 3 bin ton kurşun ve çinko cevheri, ayda 7 bin ton nikel cevheri ihracatı yapacaklarının altını çizerek, çinko, kurşun ve nikel cevherlerinin ihracat karşılığının yıllık 36 milyon dolar olduğunu söyledi. BORSA YÜZDE 25 YÜKSELDİ İstanbul Menkul Kıymetler Borsası (İMKB), yılın son haftasını yüzde 0.4 değer kaybıyla 66 bin 005 puandan tamamlarken, 2010 yılını 13.179,46 puan ve yüzde 24.95 getiriyle kapadı. 71 bin 543 puandan tarihi zirvesini yaptı. Böylece İtalya’nın yüzde 13, İspanya’nın yüzde 17, Yunanistan’ın yüzde 35 kayıp verdiği yılın en çok kazandıran borsalarından biri oldu. İMKB son hafta yatay ama pozitif bir seyir izledi. Aralıkta yüzde 1’lik değer artışıyla 65.350,85 puandan 66.004,48 puana çıktı. ALTIN YILIN ŞAMPİYONU Altına yatırım yapanlar 2010’u yüzde 33 dolayında kazançla kapattı. 24 ayar külçe altının fiyatı 2010’da yüzde 32.86, Cumhuriyet altınının fiyatı da yüzde 32.96 oranında arttı. Haftalık bazda ise 24 ayar külçe altının gram satış fiyatı yüzde 2.10 artarak 70.35 liraya, Cumhuriyet altının gram satış fiyatı da 2.16 yükselişle 472 liraya çıktı. Uluslararası piyasalarda altının onsu da yılın son haftasında 1412 doları aşarken, bu yıl en yüksek 1423 doları gördü. ABD Dolarının satış fiyatı da bu hafta yüzde 0.13 oranında yükselerek 1.55 lirayı gördü. TL karşısında ABD Doları’nın yıllık artışı yüzde 3.54 oldu. Avro yüzde 7 düştü Avro/dolar paritesi 2010’da yüzde 6.69 değer kaybederken yılı 1.3414 seviyesinden kapadı. İçeride ise bu hafta Avro’nun satış fiyatı yüzde 2.02 oranında artarak 2.0720 liraya çıktı. Avrodaki yıllık düşüş ise yüzde 3.85 olarak gerçekleşti. Petrol 95 dolara dayandı C MY B ABD ham petrolünün varil fiyatı yılın son işlem gününde 92.06 dolara çıkarak 7 Ekim 2008’den bu yana, Londra Brent tipi ham petrolün varil fiyatı da 94.75 dolarla 2007’den bu yana en yüksek seviyeye çıktı. Bu fiyatlar aynı zamanda ABD ham petrolü ve Londra Brent tipi ham petrol için geçen yılın en yüksek değerleriydi. C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear