25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 3 MAYIS 2010 PAZARTESİ 6 SAĞLIK Türkiye’deki kanser hastalarõ Avrupa’dakilere göre yenilikçi ilaçlara erişmekte büyük güçlük çekiyor Kanser ilacõna ulaşmak zorİstanbul Haber Servisi - İlaç sek- törü araştõrma kuruluşu ‘i3 Inno- vus’’un, “Türkiye’de Hastaların Kanser İlaçlarına Erişimi” başlõklõ raporunda, Türkiye’de yõlda 100 bin kişinin ölümüne yol açan kansere karşõ geliştirilen yeni ilaçlarõn hasta- lara geç ulaştõğõ, bu durumun tedavi- nin etkinliğini azalttõğõ belirlendi. “Türkiye’de Hastaların Kanser İlaçlarına Erişimi” Raporu Stock- holm İktisat Fakültesi’nden Profesör Bengt Jönsson, Karolinska Enstitü- sü’nden Dr. Nils Wilking ve i3 In- novus uzmanlarõndan Daniel Högberg tarafõndan hazõrlandõ. Raporda Türkiye verileri, kanser ilaçlarõna erişim açõ- sõndan Avrupa Birliği ülkesi olan Al- manya, İngiltere, Fransa, İtalya, İs- panya, Çek Cumhuriyeti, Po- lonya ve Macaristan ile kar- şõlaştõrõlõrken 13 Avrupa ülkesinin (E13) ortala- masõ da karşõlaştõrõldõ. Raporda Türkiye’de her yõl yaklaşõk 160 bin kişiye kanser teşhisi ko- nulurken yaklaşõk 100 bin kişinin de bu hasta- lõktan yaşamõnõ yitir- diği belirtildi. Kanser tedavi masraflarõnõn Türkiye’ye doğrudan ma- liyetinin 1.8 milyar Avro (3.6 milyar TL) olduğu vurgulanan raporda, üre- tim ve işgücü kayõplarõ ile diğer dolaylõ harcamalar göz önüne alõndõğõnda bu maliyetin katlanarak büyüdüğüne dik- kat çekildi. Rapora göre, Türkiye’de Sağlõk Bakanlõğõ, ruhsatlan- dõrma başvurularõnõn en fazla 210 gün içinde sonuçlandõrõl- masõnõ öngörürken AİFD üyele- rinden elde edilen veriler, onkoloji ilaçlarõnda bu sürenin 655 güne ka- dar çõktõğõnõ bazõ ilaçlarõn ise daha da uzun süreden beri ruhsatlandõrma aşamasõnda beklediğini gösteriyor. Türkiye’de ruhsatlandõrma ve geri ödeme listelerine alõnma sürecinin uzunluğu, kanser has- talarõnõn yenilikçi ilaca erişim- lerini kõsõtlõyor. Raporda Türkiye’ye ilişkin ve- riler şöyle sõralandõ: ? Türkiye’de kanser tedavi- sinin, Avrupa ülkelerindekine göre zorlukları bulunuyor, hasta- ların kanserden sonraki yaşam sü- releri Avrupa’daki hastalara kı- yasla daha kısa. ? Kanser hastalarõnda yaşam süre- sini olumsuz etkileyen başlõca fak- törler: Geç tanõ, tedaviye geç ulaşõm, var olan tüm tedavi seçeneklerinin ül- kede bulunabilirliği, ülkeye özgü kan- ser nedenleri, genetik özellikler... ? Kanser yaygõnlõğõ ve ölüm oranõ Avrupa ülkelerine kõyasla Türkiye’de daha düşük. Bu durum Türkiye nüfu- sunun ağõrlõklõ bir şekilde genç ol- masõndan kaynaklanõyor. Ancak Tür- kiye’nin bu demografik özelliği de de- ğişiyor ve nüfus yaşlanõyor. ? Onkoloji ilaçları için ruhsat- landırma ve geri ödeme süreçlerin- de hızlı işlem yapılmalı. Kanser ilaçları için kaynak yaratmak ge- rekiyor. ?Avrupa ülkelerinde kişi başõna dü- şen ortalama kanser harcamasõnõn 148, Fransa’da 205, Polonya’da 41, Macaristan’da 61, Çek Cumhuriye- ti’nde 72 Avro olduğu tahmin edilir- ken Türkiye’de bu rakamõn yalnõzca 25 Avro olduğu örgörülüyor. HASTALIKLAR ARTABİLİR Bahardagöz sağlõğõna dikkat SİBEL BAHÇETEPE Baharla birlikte göz doktorlarõ bak- terilere bağlõ göz enfeksiyonlarõ ve alerjik göz hastalõklarõnõn artabilece- ğini belirterek gözünde kõzarõklõk, su- lanma, çapaklanma, kaşõntõ, õşõğa has- sasiyet, sarõmtõrak sümüksü bir akõntõ gibi belirtileri olan kişilerin mutlaka bir göz doktoruna muayene olmasõ gerektiğini söyledi. Göz Sağlõğõ ve Hastalõklarõ Uzma- nõ Op. Dr. Cihan Ünlüçerçi, bahar ve arkasõndan gelen yaz mevsimiyle bir- likte özellikle artan sõcaklõk ve güneş õşõnlarõnõn gözlerimizde birtakõm en- feksiyonlara ve alerjik rahatsõzlõklara neden olacağõnõ belirterek “Bu hasta- lıklar kişinin yaşam kalitesini dü- şürmektedir” dedi. Bahar aylarõnõn başlamasõyla birlikte ağaçlar ve çiçeklerden etrafa saçõlan polenlerin alerjik göz iltihabõnõ (kon- jonktivit) yaygõnlaştõrdõğõna dikkat çe- ken Ünlüçerçi, “Ozon tabakasının in- celmesiyle birlikte etkisi daha da ar- tan ultraviyole (UV) ışınlarına uzun süre çıplak gözle maruz kalan kişile- rin görme sinirlerindeki sarı noktada (görme merkezi) bozulmalar oluşabi- lir” diye konuştu. Havuzlar da etkili Havalarõn õsõnmasõyla birlikte, insan- larõn havuzlara yöneleceğini, bunun da göz enfeksiyonlarõnõ yaygõnlaştõran önemli bir başka neden olduğunu anõm- satan Ünlüçerçi, “Özellikle klamidya adlı bakterilere bağlı göz iltihaplan- maları çok kolay bulaşabilen bir has- talık olduğu için ani salgınlar söz ko- nusu olabilir. Hasta kişilerin havlu, mendil, yastık kılıfı gibi eşyasını baş- kalarıyla paylaşmaması, hapşırırken ve öksürürken mutlaka mendil kulla- nılması gerekir” uyarõsõnda bulundu. Rüzgâr, sõcak, toz ve güneş õşõnlarõ- na karşõ etkili bir korunma yolu olarak ultraviyole ve polaroid özellikli güneş gözlüğü kullanõlmasõ gerektiğini öneren Ünlüçerçi şöyle devam etti: “Gözbebeği, güneş gözlüğünün renginden dolayı büyüyor. Eğer ult- raviyole özelliği olmayan güneş göz- lüğü kullanılırsa, gözlük ışınları filtre edemezse, gözün içine daha fazla ult- raviyole giriyor. Bu tip gözlükleri takmamak daha iyi. Güneş ışınlarına aşırı maruz kalan kişiler standartla- ra uygun güneş gözlükleri takmazsa, göz çevresindeki ince cilt dokusunda tahribat, görme bozuklukları oluşa- bilir, gözün konjoktiva dokusu etki- lenir. Özellikle tarlalarda çalışan in- sanlarda sık rastlanan pterygium de- nen et yürümesinin güneş tarafından tetiklendiği bildirilmiştir. Bunlarla artık güneş gözlüğü vazifesi gören lensler de var. Böylece gözlük yükü olmadan güneşin ultraviyole etkisin- den kurtulmak mümkün.” İstanbul Haber Servisi - Bel ve boyun ağrõlarõ, özellikle gençlerde en çok iş gü- cü kaybõna neden olan hastalõklarõn ba- şõnda geliyor. Fizik tedavi uzmanõ Dr. Ne- cati Küçükgül, bel ve boyun ağrõlarõnõn büyük çoğunluğunun duruş bozukluğun- dan kaynaklandõğõnõ, fõtõk, kireçlenme gibi hastalõklarõn tedavisinde ise negatif ba- sõnç yöntemini kullanarak hastalara ame- liyatsõz tedavi seçeneği sunduklarõnõ, bu sayede hastalarõn yüzde 85-90’õnõn teda- vi olabildiğini söyledi. Fizyorem Fizik Tedavi ve Rehabilitas- yon Merkezi Uzmanõ Dr. Necati Küçük- gül, bel ve boyun ağrõlarõnõn, ağõr yük kal- dõran ve titremelere maruz kalan meslek gruplarõnda, şoförlerde, ofis çalõşanla- rõnda, bilgisayar başõnda uzun süre ka- lanlarda sõk görüldüğünü vurgulayarak “12 yaş altı ve 60 yaşın üstündekilerdeki bel ağrıları, 1 saati aşan bel ve sırtta sabah katılığı, bacaklarda uyuşma, güç azal- ması, kilo kaybı, ateş, gece terlemesi, ağ- rıların geceleri artması gibi durumla- ra dikkat edilmeli” dedi. Küçükgül, bel ağrõlarõna neden olan fõtõklarõn genellik- le yüzde 1’ine ameliyat yapõlmasõ gerek- tiğine dikkat çekerek “Bel fıtığında idrar ve büyük aptes tutulamaması ve iler- leyici güç kaybı durumlarında ameliyat yapılmalıdır” diye konuştu. Merkezle- rinde 3 yõldan bu yana kullandõklarõ DRX 9000 Spinal Dekompresyon adlõ cihaz sa- yesinde ameliyatsõz bel fõtõğõ, kireçlenme gibi tedavileri yaptõklarõnõ anõmsatan Kü- çükgül, söz konusu yöntemin yaklaşõk 20 seanslõk bir tedaviyi kapsadõğõnõ, ilk 10 se- ansta şikâyetlerde yüzde 50 azalma gö- rüldüğünü, her bir seansõn yaklaşõk bir bu- çuk saat sürdüğünü kaydetti. Küçükgül, şunlarõ söyledi: “Cihaz omurların arasında negatif basınç yaratarak, diskin beslenmesini ve iyileşmesini sağlıyor. Örneğin, bir süngerin üzerine ağırlık koyarak suyun içine bıraktığımızı düşünelim. Sünge- rin üzerindeki ağırlığı kaldırdığımızda gözeneklerine nasıl su dolup sünger es- ki haline geliyorsa belimize negatif basınç uygulandığında disklerin de beslenmesi bu şekilde olur. Bu tedavi dünyada 15 yıldır kullanılıyor. Türki- ye’de ise yalnızca İstanbul, Ankara, Kütahya ve Afyon’da var. Hastanın ne tür bir tedavi alması gerektiğine he- kimi karar vermelidir. Cihaz kırıklarda, doğuştan gelen omurga bozukluklarında, gebelerde, çocuklar- da, ileri derece ke- mik erimesi bulu- nanlarda kullanıl- mıyor. ABD’de bel ve boyun için ameli- yat verilen hastaya sigorta şirketleri önce- likle bu cihaza girip girme- diğini soruyor.” Negatif basõnç yöntemi kullanõlarak fõtõk ve kireçlenme gibi hastalõklar yüzde 90 oranõnda tedavi edilebiliyor Fıtıkta ameliyatsız tedavi dönemi Gelişen teknoloji kanser nedeniyle kaybedilen memeyi onarmayõ başarõyor Memesiz kalma korkusuna son SİBEL BAHÇETEPE Türkiye’de her yõl yaklaşõk 30 bin kadõn meme kanserine yakalanõyor. Son yõllarda meme kanseri ile ilgili gelişen teknoloji ve bilinçlendirme çalõşmalarõ sayesinde meme kanseri erken teşhis ediliyor, hayatta kalõm oranlarõ da artõyor. Plastik cerrahlarõ, meme kanserine yakalanan kadõnõn memesini kaybetme duygusuna girdiğini, bunun psikolojisini olumsuz etkilediğini belirterek, gelişen teknoloji sayesinde memesi alõnan kadõnlara protez, doku genişletici ya da kadõnõn kendi dokusu ile meme onarõmõ yapõldõğõ vurgulandõ. Türk Plastik Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi Derneği Yönetim Kurulu üyesi Prof. Dr. Murat Topalan, memesi önceden alõnmõş veya alõnacak olan tüm hastalarõn meme onarõmõ için olasõ aday olduğunu söyledi. Topalan, meme onarõmõ ameliyatõnõn tüm hastalara uygulanmadõğõnõ ifade ederek hastalõğõn evresi, hastanõn genel sağlõk durumu, beden yapõsõ, yaşam biçiminin ameliyatlarda belirleyici rol oynadõğõnõ dile getirdi. Dernek Yönetim Kurulu üyesi Prof. Dr. Ferit Demirkan, hastalarõn ek cerrahi ve getireceği olumsuzluklardan ve olasõ onkolojik etkilerinden de korktuğunu anõmsatarak, “Meme onarımı mastektomi (meme dokusunun çıkarılması) ile aynı aşamada ya da tedavi tamamlandıktan sonraki bir aşamada gerçekleştirilebilir. Memenin yeniden yapılabilmesi için iki yöntem var. Birincisi hastanın öz dokusu ile onarım, ikincisi de doku genişletici veya silikon protezler kullanılarak yapılan onarımdır. Önemli olan uzman kişi tarafından bu işlemin yapılmasıdır” dedi. SGK kapsamında Doç. Dr. Sühan Ayhan da özetle şunlarõ söyledi: “Meme onarım ameliyatları Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) kapsamındadır. Meme kanseri ile yüzleşen kadınlar memelerini kaybetme fikrine katlanamıyor ve bunun sonucunda psikolojik yönden şiddetli sorunlar yaşıyorlar. Bu sorunlar arasında depresyon, öfke, gelecek hakkında belirsizlik, umutsuzluk, çaresizlik, kanserin tekrarlayacağı korkusu, yaşama isteğine karşın ölüm korkusu sayılabilir.” BADEMCİK İLTİHAPLANMASININ ARDINDAN VÜCUDA YAYILIYOR Pnömokokdakikada2çocuköldürüyor SAVAŞ KÜRKLÜ ADANA - Hacettepe Üni- versitesi Çocuk Enfeksiyon Hastalõklarõ Ünitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mehmet Cey- han, pnömokok adõ verilen streptotok bakterinin bademcik iltihabõna, onun etkisiyle de eklem ve kalp romatizmasõna yol açtõğõnõ söyledi. Ceyhan, “İnsanların birçoğunun bo- ğazında bir hastalık belirtisi yapmaksızın bulunabilen pnömokok adlı bakteri yü- zünden dünyada her dakika 2 çocuğun yaşamını yitirdiği biliniyor” dedi. Nezle, grip, orta kulak iltiha- bõ, sinüzit, bademcik iltihabõ, bronşit ve zatürree gibi solu- num yolu enfeksiyonlarõ ile kõ- zamõk, suçiçeği, kabakulak, menenjit gibi solunum yolu ile bulaşan hastalõklarõn sõklõğõnõn günümüzde arttõğõna dikkat çe- ken Prof. Dr. Ceyhan, şunlarõ söyledi: “Her yıl dünya üze- rinde 1.5 milyonu 5 yaştaki çocuklar olmak üzere 4 mil- yon 300 bin insan zatürree nedeniyle hayatını kaybet- mektedir. Bunun yanı sıra, bakteri yüzünden dünyada her dakika 2 çocuğun yaşa- mını yitirdiğini düşünürsek, bakterinin ne denli tehdit ol- duğunu anlarız. Pnömokok aşısı korunma için en etkili yöntemdir.” Prof. Dr. Mehmet Ceyhan. Başkan Özok’un Ardından Türkiye Barolar Birliği Başkanı Özdemir Özok’u kaybettik. Kendisini çok daha önceden tanımakla birlikte, özellikle 2005’ten sonra çok sık birlikte olma fırsatını elde etmiştim. Örneğin, hepiniz biliyorsunuz, 2007 yılında, AKP iktidarı, Ergun Özbudun ve arkadaşlarına gizli bir anayasa taslağı hazırlatmıştı. Bu taslağın, gizlice hazırlanmaya başlamasından tam üç ay sonra ortaya çıkması üzerine, TBB Başkanı Sayın Özok, bizleri bir araya getirdi ve 2001 Anayasa Önerisi’ni yenilememizi ve bir anlamda “alternatif bir anayasa taslağı” hazırlamamızı rica etti. AKP iktidarının, Ergun Özbudun ve arkadaşlarına hazırlattığı taslağı inceleyen bizler de, o isteği çok büyük bir memnuniyetle kabul ettik. Çünkü o 2007 taslağının hangi hedeflere ulaşmak için hazırlandığını anlamıştık. Yine o taslaktaki sözüm ona demokrasi anlayışının, “her şeyi iktidarın iki dudağına bırakan, tüm denge ve fren mekanizmalarını ve yargı gücünü yok eden bir anlayış olduğunu” görmüştük. Yine o taslakta, “işkence yasağı için ayrı bir düzenleme getirilip, ama ikinci fıkrada kanunda yazılı hallerde yasağın delinebileceğinin” söylendiğini görmüştük. Aynı şekilde “bilim ve sanat özgürlüğü” getiriliyor ama ikinci fıkrada bu özgürlüğün genel ahlak amacıyla sınırlanabileceği söyleniyordu. Düşünün bilim özgürlüğü ve genel ahlak sınırlaması. Daha neler vardı... “Kadınları, engelliler ve yaşlılar gibi korunmaya muhtaç olarak ele almaktan tutun Anayasa Mahkemesi’nin 17 üyesinden 9’unu iktidar partisine seçtirmeye kadar... İşte tüm bunları gören ve kabul etmeyen bizler, Başkan Özok’un çağrısını kabul etmiştik. Ve kısa bir sürede “bir anayasa önerisi” hazırladık. Bu çalışmalar sırasında, Özdemir Özok ve arkadaşları bizleri hiç yalnız bırakmamıştı. Ve sonunda hazırlanan taslağı, Başkan Özok, TBB’deki arkadaşları ile görüşmüş ve taslak “TBB’nin önerisi” olarak kabul edilmişti. İşte o günden sonra, birçok kez bir araya geldik. Toplantılarda, panellerde ve TBB’nin Tandoğan Meydanı’nda düzenlediği görkemli “Hukuka saygı” mitinginde. Kendisini ayrıca bir de Abdullah Gül’ün cumhurbaşkanı olmak için yaptığı ziyaretler sırasında izlemiştim. Hatırlıyorsunuz, Başbakan’ın, “Yola beraber çıktığımız arkadaşımızı aday gösteriyoruz” dediği, koca koca bakanların “ilk defa Müslüman bir cumhurbaşkanımız olacak” diye havalara sıçradıkları ve propaganda yaptıkları günler. Sanki daha önceki cumhurbaşkanlarımız örneğin Demirel ya da Sezer, halk içinden çıkmamışlar, birinin ailesi “İngiliz lordlarındanmış”, diğerinin ailesi de “kont ya da dükmüş” gibi... Ve özellikle medyada “ilk kez halktan biri cumhurbaşkanı oluyor” diye propaganda yapıldığı günler. İşte o desteği alan Gül, TBB’ye gitmişti. Ve Başkan Özok, bir hukukçuya yakışan üslupla, neden bu seçime ve Gül’ün cumhurbaşkanı olmasına karşı olduğunu açıklıyordu. Ve Başkan Özok’un o gün TBB’nin kapısı önünde, Sayın Gül’ün o biçimde seçildiği takdirde, neden “‘cumhur’un başkanı olamayacağı” yönünde söylediklerinin tümü de doğru çıktı. Ve her zaman şunu düşündüm. Kendisi Türkiye’nin demokratik, laik, sosyal bir hukuk devleti olabilmesi açısından çok önemli işlevi olan bir hukuk insanıydı. Demokrasiye inanan, güvenilir hukukçulara çok fazla ihtiyacımızın bulunduğu bir dönemde Başkan Özok’u yitirdik. Ama diğer hukukçulara, baroların pırıl pırıl üyelerine, genç avukatlara, dürüst, onurlu yargı mensuplarına, YARSAV’ın Başkan ve tüm üyelerine baktığımda görüyorum ki, “o hukukçulardan, o insanlardan” daha çok var. Boğaziçi Üniversitesi’nden akademisyenlerin” bildirisine baktığımda anlıyorum ki her yerde varlar. Ve Türkiye’nin her yerinde, yurtdışındaki toplantılarda, Cumhuriyet mitinglerinde ve 1 Mayıs’ta da gördüm ki her yerde var olmaya devam ediyorlar ve edecekler. SÜHEYL BATUM Yazdı ‘Tasarla- yap- uçur’ yarışması İstanbul Haber Servisi - Hava Harp Oku- lu’nca düzenlenen “1. Ulusal Tasarla-Yap- Uçur Yarõşmasõ”, dün Hezarfen Havaala- nõ’nda gerçekleştirildi. Yarõşmaya, havacõlõk- la ilgili üniversite, yüksekokul, kurum ve ku- ruluşlardan amatör takõmlar model uçaklarõy- la katõldõ. Toplam 24 ekibin başvuru yaptõğõ yarõşmada 10 ekip yarõştõ. Yarõşma, Hava Kuvvetleri Komutanlõğõ’nõn 100. kuruluş yõl- dönümü etkinlikleri kapsamõnda da uluslar- arasõ düzeyde gerçekleştirilmesi hedefleniyor. Tarihe üç boyutlu yolculuk İstanbul Haber Servisi - İstanbul 2010 Avru- pa Kültür Başkenti etkinlikleri kapsamõnda Sultanahmet Meydanõ’nda açõlan “Tarihin De- rinliklerine 3 Boyutlu Yolculuk” sergisi 31 Temmuz’a kadar gezilebilecek. Kursaş Basõn Yayõn tarafõndan gerçekleştirilen sergide, başta İstanbul olmak üzere Türkiye’nin birçok bölge- sindeki antik kentler ve tarihi değeri olan eser- ler 3 boyutlu fotoğraflarla yer alõyor. Sergi, DVD formatõnda elektronik kitap olarak da ziyaretçilerin beğenisine sunuldu. Arılar Kırklareli’ni sardı KIRKLARELİ (AA) - Kõrklareli’nde evinin bahçesinde arõcõlõk yapan Deniz Kiplikaya’ya ait kovandaki ana arõnõn terk etmesi üzerine yaklaşõk 30 bin arõ da kovandan çõkarak kent merkezindeki bir süs fidanõna kondu. Kaçan arõlarõnõ motosikletle takip eden Kiplikaya, arõlarõ, yaklaşõk iki saat süren çaba sonucu bir sepete sokmayõ başardõ. Deniz Kiplikaya’ya güvenlik güçleri de yardõm etti.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear