Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
CMYB
C M Y B
SAYFA CUMHURİYET 3 MAYIS 2010 PAZARTESİ
6 SAĞLIK
Türkiye’deki kanser hastalarõ Avrupa’dakilere göre yenilikçi ilaçlara erişmekte büyük güçlük çekiyor
Kanser ilacõna ulaşmak zorİstanbul Haber Servisi - İlaç sek-
törü araştõrma kuruluşu ‘i3 Inno-
vus’’un, “Türkiye’de Hastaların
Kanser İlaçlarına Erişimi” başlõklõ
raporunda, Türkiye’de yõlda 100 bin
kişinin ölümüne yol açan kansere
karşõ geliştirilen yeni ilaçlarõn hasta-
lara geç ulaştõğõ, bu durumun tedavi-
nin etkinliğini azalttõğõ belirlendi.
“Türkiye’de Hastaların Kanser
İlaçlarına Erişimi” Raporu Stock-
holm İktisat Fakültesi’nden Profesör
Bengt Jönsson, Karolinska Enstitü-
sü’nden Dr. Nils Wilking ve i3 In-
novus uzmanlarõndan Daniel Högberg
tarafõndan hazõrlandõ. Raporda Türkiye
verileri, kanser ilaçlarõna erişim açõ-
sõndan Avrupa Birliği ülkesi olan Al-
manya, İngiltere, Fransa, İtalya, İs-
panya, Çek Cumhuriyeti, Po-
lonya ve Macaristan ile kar-
şõlaştõrõlõrken 13 Avrupa
ülkesinin (E13) ortala-
masõ da karşõlaştõrõldõ.
Raporda Türkiye’de
her yõl yaklaşõk 160 bin
kişiye kanser teşhisi ko-
nulurken yaklaşõk 100
bin kişinin de bu hasta-
lõktan yaşamõnõ yitir-
diği belirtildi. Kanser
tedavi masraflarõnõn
Türkiye’ye doğrudan ma-
liyetinin 1.8 milyar Avro (3.6 milyar
TL) olduğu vurgulanan raporda, üre-
tim ve işgücü kayõplarõ ile diğer dolaylõ
harcamalar göz önüne alõndõğõnda bu
maliyetin katlanarak büyüdüğüne dik-
kat çekildi.
Rapora göre, Türkiye’de
Sağlõk Bakanlõğõ, ruhsatlan-
dõrma başvurularõnõn en fazla
210 gün içinde sonuçlandõrõl-
masõnõ öngörürken AİFD üyele-
rinden elde edilen veriler, onkoloji
ilaçlarõnda bu sürenin 655 güne ka-
dar çõktõğõnõ bazõ ilaçlarõn ise daha da
uzun süreden beri ruhsatlandõrma
aşamasõnda beklediğini gösteriyor.
Türkiye’de ruhsatlandõrma ve
geri ödeme listelerine alõnma
sürecinin uzunluğu, kanser has-
talarõnõn yenilikçi ilaca erişim-
lerini kõsõtlõyor.
Raporda Türkiye’ye ilişkin ve-
riler şöyle sõralandõ:
? Türkiye’de kanser tedavi-
sinin, Avrupa ülkelerindekine
göre zorlukları bulunuyor, hasta-
ların kanserden sonraki yaşam sü-
releri Avrupa’daki hastalara kı-
yasla daha kısa.
? Kanser hastalarõnda yaşam süre-
sini olumsuz etkileyen başlõca fak-
törler: Geç tanõ, tedaviye geç ulaşõm,
var olan tüm tedavi seçeneklerinin ül-
kede bulunabilirliği, ülkeye özgü kan-
ser nedenleri, genetik özellikler...
? Kanser yaygõnlõğõ ve ölüm oranõ
Avrupa ülkelerine kõyasla Türkiye’de
daha düşük. Bu durum Türkiye nüfu-
sunun ağõrlõklõ bir şekilde genç ol-
masõndan kaynaklanõyor. Ancak Tür-
kiye’nin bu demografik özelliği de de-
ğişiyor ve nüfus yaşlanõyor.
? Onkoloji ilaçları için ruhsat-
landırma ve geri ödeme süreçlerin-
de hızlı işlem yapılmalı. Kanser
ilaçları için kaynak yaratmak ge-
rekiyor.
?Avrupa ülkelerinde kişi başõna dü-
şen ortalama kanser harcamasõnõn
148, Fransa’da 205, Polonya’da 41,
Macaristan’da 61, Çek Cumhuriye-
ti’nde 72 Avro olduğu tahmin edilir-
ken Türkiye’de bu rakamõn yalnõzca
25 Avro olduğu örgörülüyor.
HASTALIKLAR ARTABİLİR
Bahardagöz
sağlõğõna
dikkat
SİBEL BAHÇETEPE
Baharla birlikte göz doktorlarõ bak-
terilere bağlõ göz enfeksiyonlarõ ve
alerjik göz hastalõklarõnõn artabilece-
ğini belirterek gözünde kõzarõklõk, su-
lanma, çapaklanma, kaşõntõ, õşõğa has-
sasiyet, sarõmtõrak sümüksü bir akõntõ
gibi belirtileri olan kişilerin mutlaka
bir göz doktoruna muayene olmasõ
gerektiğini söyledi.
Göz Sağlõğõ ve Hastalõklarõ Uzma-
nõ Op. Dr. Cihan Ünlüçerçi, bahar ve
arkasõndan gelen yaz mevsimiyle bir-
likte özellikle artan sõcaklõk ve güneş
õşõnlarõnõn gözlerimizde birtakõm en-
feksiyonlara ve alerjik rahatsõzlõklara
neden olacağõnõ belirterek “Bu hasta-
lıklar kişinin yaşam kalitesini dü-
şürmektedir” dedi.
Bahar aylarõnõn başlamasõyla birlikte
ağaçlar ve çiçeklerden etrafa saçõlan
polenlerin alerjik göz iltihabõnõ (kon-
jonktivit) yaygõnlaştõrdõğõna dikkat çe-
ken Ünlüçerçi, “Ozon tabakasının in-
celmesiyle birlikte etkisi daha da ar-
tan ultraviyole (UV) ışınlarına uzun
süre çıplak gözle maruz kalan kişile-
rin görme sinirlerindeki sarı noktada
(görme merkezi) bozulmalar oluşabi-
lir” diye konuştu.
Havuzlar da etkili
Havalarõn õsõnmasõyla birlikte, insan-
larõn havuzlara yöneleceğini, bunun da
göz enfeksiyonlarõnõ yaygõnlaştõran
önemli bir başka neden olduğunu anõm-
satan Ünlüçerçi, “Özellikle klamidya
adlı bakterilere bağlı göz iltihaplan-
maları çok kolay bulaşabilen bir has-
talık olduğu için ani salgınlar söz ko-
nusu olabilir. Hasta kişilerin havlu,
mendil, yastık kılıfı gibi eşyasını baş-
kalarıyla paylaşmaması, hapşırırken
ve öksürürken mutlaka mendil kulla-
nılması gerekir” uyarõsõnda bulundu.
Rüzgâr, sõcak, toz ve güneş õşõnlarõ-
na karşõ etkili bir korunma yolu olarak
ultraviyole ve polaroid özellikli güneş
gözlüğü kullanõlmasõ gerektiğini öneren
Ünlüçerçi şöyle devam etti:
“Gözbebeği, güneş gözlüğünün
renginden dolayı büyüyor. Eğer ult-
raviyole özelliği olmayan güneş göz-
lüğü kullanılırsa, gözlük ışınları filtre
edemezse, gözün içine daha fazla ult-
raviyole giriyor. Bu tip gözlükleri
takmamak daha iyi. Güneş ışınlarına
aşırı maruz kalan kişiler standartla-
ra uygun güneş gözlükleri takmazsa,
göz çevresindeki ince cilt dokusunda
tahribat, görme bozuklukları oluşa-
bilir, gözün konjoktiva dokusu etki-
lenir. Özellikle tarlalarda çalışan in-
sanlarda sık rastlanan pterygium de-
nen et yürümesinin güneş tarafından
tetiklendiği bildirilmiştir. Bunlarla
artık güneş gözlüğü vazifesi gören
lensler de var. Böylece gözlük yükü
olmadan güneşin ultraviyole etkisin-
den kurtulmak mümkün.”
İstanbul Haber Servisi - Bel ve boyun
ağrõlarõ, özellikle gençlerde en çok iş gü-
cü kaybõna neden olan hastalõklarõn ba-
şõnda geliyor. Fizik tedavi uzmanõ Dr. Ne-
cati Küçükgül, bel ve boyun ağrõlarõnõn
büyük çoğunluğunun duruş bozukluğun-
dan kaynaklandõğõnõ, fõtõk, kireçlenme
gibi hastalõklarõn tedavisinde ise negatif ba-
sõnç yöntemini kullanarak hastalara ame-
liyatsõz tedavi seçeneği sunduklarõnõ, bu
sayede hastalarõn yüzde 85-90’õnõn teda-
vi olabildiğini söyledi.
Fizyorem Fizik Tedavi ve Rehabilitas-
yon Merkezi Uzmanõ Dr. Necati Küçük-
gül, bel ve boyun ağrõlarõnõn, ağõr yük kal-
dõran ve titremelere maruz kalan meslek
gruplarõnda, şoförlerde, ofis çalõşanla-
rõnda, bilgisayar başõnda uzun süre ka-
lanlarda sõk görüldüğünü vurgulayarak “12
yaş altı ve 60 yaşın üstündekilerdeki bel
ağrıları, 1 saati aşan bel ve sırtta sabah
katılığı, bacaklarda uyuşma, güç azal-
ması, kilo kaybı, ateş, gece terlemesi, ağ-
rıların geceleri artması gibi durumla-
ra dikkat edilmeli” dedi. Küçükgül, bel
ağrõlarõna neden olan fõtõklarõn genellik-
le yüzde 1’ine ameliyat yapõlmasõ gerek-
tiğine dikkat çekerek “Bel fıtığında idrar
ve büyük aptes tutulamaması ve iler-
leyici güç kaybı durumlarında ameliyat
yapılmalıdır” diye konuştu. Merkezle-
rinde 3 yõldan bu yana kullandõklarõ DRX
9000 Spinal Dekompresyon adlõ cihaz sa-
yesinde ameliyatsõz bel fõtõğõ, kireçlenme
gibi tedavileri yaptõklarõnõ anõmsatan Kü-
çükgül, söz konusu yöntemin yaklaşõk 20
seanslõk bir tedaviyi kapsadõğõnõ, ilk 10 se-
ansta şikâyetlerde yüzde 50 azalma gö-
rüldüğünü, her bir seansõn yaklaşõk bir bu-
çuk saat sürdüğünü kaydetti. Küçükgül,
şunlarõ söyledi:
“Cihaz omurların arasında negatif
basınç yaratarak, diskin beslenmesini
ve iyileşmesini sağlıyor. Örneğin, bir
süngerin üzerine ağırlık koyarak suyun
içine bıraktığımızı düşünelim. Sünge-
rin üzerindeki ağırlığı kaldırdığımızda
gözeneklerine nasıl su dolup sünger es-
ki haline geliyorsa belimize negatif
basınç uygulandığında disklerin de
beslenmesi bu şekilde olur. Bu tedavi
dünyada 15 yıldır kullanılıyor. Türki-
ye’de ise yalnızca İstanbul, Ankara,
Kütahya ve Afyon’da var. Hastanın ne
tür bir tedavi alması gerektiğine he-
kimi karar vermelidir. Cihaz
kırıklarda, doğuştan gelen
omurga bozukluklarında,
gebelerde, çocuklar-
da, ileri derece ke-
mik erimesi bulu-
nanlarda kullanıl-
mıyor. ABD’de bel
ve boyun için ameli-
yat verilen hastaya
sigorta şirketleri önce-
likle bu cihaza girip girme-
diğini soruyor.”
Negatif basõnç yöntemi kullanõlarak fõtõk ve kireçlenme gibi hastalõklar yüzde 90 oranõnda tedavi edilebiliyor
Fıtıkta ameliyatsız tedavi dönemi
Gelişen teknoloji kanser nedeniyle kaybedilen memeyi onarmayõ başarõyor
Memesiz kalma korkusuna son
SİBEL BAHÇETEPE
Türkiye’de her yõl yaklaşõk
30 bin kadõn meme kanserine
yakalanõyor. Son yõllarda
meme kanseri ile ilgili gelişen
teknoloji ve bilinçlendirme
çalõşmalarõ sayesinde meme
kanseri erken teşhis ediliyor,
hayatta kalõm oranlarõ da
artõyor. Plastik cerrahlarõ,
meme kanserine yakalanan
kadõnõn memesini kaybetme
duygusuna girdiğini, bunun
psikolojisini olumsuz
etkilediğini belirterek, gelişen
teknoloji sayesinde memesi
alõnan kadõnlara protez, doku
genişletici ya da kadõnõn
kendi dokusu ile meme
onarõmõ yapõldõğõ vurgulandõ.
Türk Plastik Rekonstrüktif
ve Estetik Cerrahi Derneği
Yönetim Kurulu üyesi Prof.
Dr. Murat Topalan, memesi
önceden alõnmõş veya
alõnacak olan tüm hastalarõn
meme onarõmõ için olasõ aday
olduğunu söyledi. Topalan,
meme onarõmõ ameliyatõnõn
tüm hastalara
uygulanmadõğõnõ ifade ederek
hastalõğõn evresi, hastanõn
genel sağlõk durumu, beden
yapõsõ, yaşam biçiminin
ameliyatlarda belirleyici rol
oynadõğõnõ dile getirdi.
Dernek Yönetim Kurulu üyesi
Prof. Dr. Ferit Demirkan,
hastalarõn ek cerrahi ve
getireceği olumsuzluklardan
ve olasõ onkolojik
etkilerinden de korktuğunu
anõmsatarak, “Meme onarımı
mastektomi (meme
dokusunun çıkarılması) ile
aynı aşamada ya da tedavi
tamamlandıktan sonraki bir
aşamada gerçekleştirilebilir.
Memenin yeniden
yapılabilmesi için iki
yöntem var. Birincisi
hastanın öz dokusu ile
onarım, ikincisi de doku
genişletici veya silikon
protezler kullanılarak
yapılan onarımdır.
Önemli olan uzman kişi
tarafından bu işlemin
yapılmasıdır” dedi.
SGK kapsamında
Doç. Dr. Sühan Ayhan da
özetle şunlarõ söyledi: “Meme
onarım ameliyatları Sosyal
Güvenlik Kurumu (SGK)
kapsamındadır. Meme
kanseri ile yüzleşen kadınlar
memelerini kaybetme
fikrine katlanamıyor ve
bunun sonucunda psikolojik
yönden şiddetli sorunlar
yaşıyorlar. Bu sorunlar
arasında depresyon, öfke,
gelecek hakkında belirsizlik,
umutsuzluk, çaresizlik,
kanserin tekrarlayacağı
korkusu, yaşama isteğine
karşın ölüm korkusu
sayılabilir.”
BADEMCİK İLTİHAPLANMASININ ARDINDAN VÜCUDA YAYILIYOR
Pnömokokdakikada2çocuköldürüyor
SAVAŞ KÜRKLÜ
ADANA - Hacettepe Üni-
versitesi Çocuk Enfeksiyon
Hastalõklarõ Ünitesi Öğretim
Üyesi Prof. Dr. Mehmet Cey-
han, pnömokok adõ verilen
streptotok bakterinin bademcik
iltihabõna, onun etkisiyle de
eklem ve kalp romatizmasõna
yol açtõğõnõ söyledi. Ceyhan,
“İnsanların birçoğunun bo-
ğazında bir hastalık belirtisi
yapmaksızın bulunabilen
pnömokok adlı bakteri yü-
zünden dünyada her dakika
2 çocuğun yaşamını yitirdiği
biliniyor” dedi.
Nezle, grip, orta kulak iltiha-
bõ, sinüzit, bademcik iltihabõ,
bronşit ve zatürree gibi solu-
num yolu enfeksiyonlarõ ile kõ-
zamõk, suçiçeği, kabakulak,
menenjit gibi solunum yolu ile
bulaşan hastalõklarõn sõklõğõnõn
günümüzde arttõğõna dikkat çe-
ken Prof. Dr. Ceyhan, şunlarõ
söyledi: “Her yıl dünya üze-
rinde 1.5 milyonu 5 yaştaki
çocuklar olmak üzere 4 mil-
yon 300 bin insan zatürree
nedeniyle hayatını kaybet-
mektedir. Bunun yanı sıra,
bakteri yüzünden dünyada
her dakika 2 çocuğun yaşa-
mını yitirdiğini düşünürsek,
bakterinin ne denli tehdit ol-
duğunu anlarız. Pnömokok
aşısı korunma için en etkili
yöntemdir.”
Prof. Dr.
Mehmet
Ceyhan.
Başkan Özok’un
Ardından
Türkiye Barolar Birliği Başkanı Özdemir
Özok’u kaybettik. Kendisini çok daha önceden
tanımakla birlikte, özellikle 2005’ten sonra çok
sık birlikte olma fırsatını elde etmiştim. Örneğin,
hepiniz biliyorsunuz, 2007 yılında, AKP iktidarı,
Ergun Özbudun ve arkadaşlarına gizli bir
anayasa taslağı hazırlatmıştı. Bu taslağın, gizlice
hazırlanmaya başlamasından tam üç ay sonra
ortaya çıkması üzerine, TBB Başkanı Sayın
Özok, bizleri bir araya getirdi ve 2001 Anayasa
Önerisi’ni yenilememizi ve bir anlamda “alternatif
bir anayasa taslağı” hazırlamamızı rica etti. AKP
iktidarının, Ergun Özbudun ve arkadaşlarına
hazırlattığı taslağı inceleyen bizler de, o isteği
çok büyük bir memnuniyetle kabul ettik.
Çünkü o 2007 taslağının hangi hedeflere
ulaşmak için hazırlandığını anlamıştık. Yine o
taslaktaki sözüm ona demokrasi anlayışının,
“her şeyi iktidarın iki dudağına bırakan, tüm
denge ve fren mekanizmalarını ve yargı gücünü
yok eden bir anlayış olduğunu” görmüştük. Yine
o taslakta, “işkence yasağı için ayrı bir
düzenleme getirilip, ama ikinci fıkrada kanunda
yazılı hallerde yasağın delinebileceğinin”
söylendiğini görmüştük. Aynı şekilde “bilim ve
sanat özgürlüğü” getiriliyor ama ikinci fıkrada bu
özgürlüğün genel ahlak amacıyla
sınırlanabileceği söyleniyordu. Düşünün bilim
özgürlüğü ve genel ahlak sınırlaması. Daha
neler vardı... “Kadınları, engelliler ve yaşlılar gibi
korunmaya muhtaç olarak ele almaktan tutun
Anayasa Mahkemesi’nin 17 üyesinden 9’unu
iktidar partisine seçtirmeye kadar...
İşte tüm bunları gören ve kabul etmeyen bizler,
Başkan Özok’un çağrısını kabul etmiştik. Ve
kısa bir sürede “bir anayasa önerisi” hazırladık.
Bu çalışmalar sırasında, Özdemir Özok ve
arkadaşları bizleri hiç yalnız bırakmamıştı. Ve
sonunda hazırlanan taslağı, Başkan Özok,
TBB’deki arkadaşları ile görüşmüş ve taslak
“TBB’nin önerisi” olarak kabul edilmişti. İşte o
günden sonra, birçok kez bir araya geldik.
Toplantılarda, panellerde ve TBB’nin Tandoğan
Meydanı’nda düzenlediği görkemli “Hukuka
saygı” mitinginde.
Kendisini ayrıca bir de Abdullah Gül’ün
cumhurbaşkanı olmak için yaptığı ziyaretler
sırasında izlemiştim. Hatırlıyorsunuz,
Başbakan’ın, “Yola beraber çıktığımız
arkadaşımızı aday gösteriyoruz” dediği, koca
koca bakanların “ilk defa Müslüman bir
cumhurbaşkanımız olacak” diye havalara
sıçradıkları ve propaganda yaptıkları günler.
Sanki daha önceki cumhurbaşkanlarımız örneğin
Demirel ya da Sezer, halk içinden çıkmamışlar,
birinin ailesi “İngiliz lordlarındanmış”, diğerinin
ailesi de “kont ya da dükmüş” gibi... Ve özellikle
medyada “ilk kez halktan biri cumhurbaşkanı
oluyor” diye propaganda yapıldığı günler. İşte o
desteği alan Gül, TBB’ye gitmişti. Ve Başkan
Özok, bir hukukçuya yakışan üslupla, neden bu
seçime ve Gül’ün cumhurbaşkanı olmasına karşı
olduğunu açıklıyordu. Ve Başkan Özok’un o
gün TBB’nin kapısı önünde, Sayın Gül’ün o
biçimde seçildiği takdirde, neden “‘cumhur’un
başkanı olamayacağı” yönünde söylediklerinin
tümü de doğru çıktı.
Ve her zaman şunu düşündüm. Kendisi
Türkiye’nin demokratik, laik, sosyal bir hukuk
devleti olabilmesi açısından çok önemli işlevi
olan bir hukuk insanıydı. Demokrasiye inanan,
güvenilir hukukçulara çok fazla ihtiyacımızın
bulunduğu bir dönemde Başkan Özok’u yitirdik.
Ama diğer hukukçulara, baroların pırıl pırıl
üyelerine, genç avukatlara, dürüst, onurlu yargı
mensuplarına, YARSAV’ın Başkan ve tüm
üyelerine baktığımda görüyorum ki, “o
hukukçulardan, o insanlardan” daha çok var.
Boğaziçi Üniversitesi’nden akademisyenlerin”
bildirisine baktığımda anlıyorum ki her yerde
varlar. Ve Türkiye’nin her yerinde, yurtdışındaki
toplantılarda, Cumhuriyet mitinglerinde ve 1
Mayıs’ta da gördüm ki her yerde var olmaya
devam ediyorlar ve edecekler.
SÜHEYL BATUM
Yazdı
‘Tasarla- yap- uçur’ yarışması
İstanbul Haber Servisi - Hava Harp Oku-
lu’nca düzenlenen “1. Ulusal Tasarla-Yap-
Uçur Yarõşmasõ”, dün Hezarfen Havaala-
nõ’nda gerçekleştirildi. Yarõşmaya, havacõlõk-
la ilgili üniversite, yüksekokul, kurum ve ku-
ruluşlardan amatör takõmlar model uçaklarõy-
la katõldõ. Toplam 24 ekibin başvuru yaptõğõ
yarõşmada 10 ekip yarõştõ. Yarõşma, Hava
Kuvvetleri Komutanlõğõ’nõn 100. kuruluş yõl-
dönümü etkinlikleri kapsamõnda da uluslar-
arasõ düzeyde gerçekleştirilmesi hedefleniyor.
Tarihe üç boyutlu yolculuk
İstanbul Haber Servisi - İstanbul 2010 Avru-
pa Kültür Başkenti etkinlikleri kapsamõnda
Sultanahmet Meydanõ’nda açõlan “Tarihin De-
rinliklerine 3 Boyutlu Yolculuk” sergisi 31
Temmuz’a kadar gezilebilecek. Kursaş Basõn
Yayõn tarafõndan gerçekleştirilen sergide, başta
İstanbul olmak üzere Türkiye’nin birçok bölge-
sindeki antik kentler ve tarihi değeri olan eser-
ler 3 boyutlu fotoğraflarla yer alõyor. Sergi,
DVD formatõnda elektronik kitap olarak da
ziyaretçilerin beğenisine sunuldu.
Arılar Kırklareli’ni sardı
KIRKLARELİ (AA) - Kõrklareli’nde evinin
bahçesinde arõcõlõk yapan Deniz Kiplikaya’ya
ait kovandaki ana arõnõn terk etmesi üzerine
yaklaşõk 30 bin arõ da kovandan çõkarak kent
merkezindeki bir süs fidanõna kondu. Kaçan
arõlarõnõ motosikletle takip eden Kiplikaya,
arõlarõ, yaklaşõk iki saat süren çaba sonucu bir
sepete sokmayõ başardõ. Deniz Kiplikaya’ya
güvenlik güçleri de yardõm etti.