23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CMYB C M Y B 11 NİSAN 2010 PAZAR CUMHURİYET SAYFA HABERLER 5 POLİTİKA GÜNLÜĞÜ HİKMET ÇETİNKAYA Aşk, Acı ve Hüzün... Güneşle oyun oynar gibiyim bir ilkyaz sabahında... Şairin dediği gibi duru su, baharın ilk çiçeği toprak, filiz süren sessizliğe benzer. Bir bulut derinlerde biriken pınar gibi... Franz Kafka’nın “Dava”sını okudum yeniden... Ahmet Cemal’in akıcı Türkçesiyle Can Yayınları’ndan çıkan roman, umutsuzluğun, 20. yüzyılın korku çağının kurtarılmasının olanaksızlığını anlatır. Korkunun egemenliği... Çaresizlik... Felaketin belirtileri... Kafka, Nazi zulmünü haber veren bir yazardır... “Şato” ve “Dava” bu ortamın nasıl bir altyapıya dönüştüğünü yalın bir dille anlatır. Çürüme, korku, umutsuzluk! Milyonlarca insan toplama kamplarında can verir... Yüz binlerce insan savaşlarda ölür... Bu çılgınlığı ilk sezen Kafka’dır. Kafka’nın romanları umutsuzluğu, hüznü yaşatır insana... Kimileri bu yüzden pek beğenmezler... Zayıflık, itilmişlik, güçsüzlük! Kafka, “Dava”da Josef K’nin bir sabah tutuklanış öyküsünü anlatır. Hangi suçtan tutuklandığını bilmez. Kafka’nın romanlarını Cumhuriyet okurlarına anlatacak değilim, pek çoğu mutlaka okumuştur... İnsanın içini kuşatan alevler, savunma hakkı, hangi suçtan yattıklarını bilmeyen bireyler. Kafka’nın çok sevdiğim bir sözü var: “Bir kitap, içimizdeki donmuş denize inen balta gibi olmalı!” Yaşamın rengini düşünüyorum yazı masamın başında... Aşkı, acıyı, hüznü, özgürlüğü, eşitliği. Çağın çürümesini, çaresizliği, umutsuzluğu! Bir ülke “korku çağı”ndan geçmemeli! Sindirilmiş bir toplum umursamaz olur... Bir boşvermişlik başlar... Bir bakarsınız yaşamın o renkleri birden yok olmuştur. Filiz süren toprak, filiz süren sessizlik. Bir bakışta göğün altında, ürkek çocuksu gözlerle. Bir ilkyaz sabahı gözlerini açtığında, kıbleden esen yelin kemerler arasında ıslık çaldığını anlarsın Odisseus Elitis’in “Çılgın Nar Ağacı”nda... Nar dolu kahkahalar atarak aydınlıkta sıçrayan, rüzgârın inadıyla, fısıltıyla, nar ağacını dinleyeceksin. Şafakta yeşeren yaprakların ışıltısıyla, bir zafer sevincinin renklerini coşturan... Elini yüzünü yıkayıp bahçeye çıkacaksın, düşlerini çoğaltarak... Hapislik günlerini düşüneceksin, mavi göğü, bulutların şarkısını anımsayacaksınız. Atilla Keskin’in “Herkesin Bir Deniz Gezmiş Öyküsü Vardır” kitabını (Tekin Yayınevi) okuyacaksın. 68’lilerle uzun bir yolculuğa çıkacaksınız... Bir yüreğin hızla çarpışı, devrimci bir ruhun isyanı... Başını göğe çevirdiğinde kırlangıçların havada yaylar çizerek uçtuğunu göreceksin sabah sabah... Bir iç çekişi göreceksin Nedret Gürcan’ın “Aşka ve Yaşama Sunulmuş Şiirler” (Hayal Yayınları) kitabında... Kendi kendine mırıldanacaksın: “Ağaçlar gölgesini çekiyor üstümüzden Rüzgâr bulutları emziriyor Çamları okşuyor, akasyayı da Cılız yapraklar düşüyor ......... Geyikler sokuluyor yanımıza Buğulu gözleriyle bakıyorlar Birden hüzün işliyor Hüzün soluyor koca orman...” Elimde Paulo Coelho’nun “Brida”sı (Can Yayınları) var... Kendi yazgısını arayan Brida... Bir keşif yolculuğunun öyküsü... Aşk, tutku ve gizem. Korkuların üstesinden gelmek nasıl bir duygudur? İrlandalı bir kızın bilgiye erişme çabası... Ölümsüz güneşin bin bir rengine büründüğü gün, sevdalanıp denizlere açılmanın öyküsü. Oturup düşünmek bunları bir pazar sabahı... Karadeniz’de bir kıyı kasabasında... Kafka’nın “Dava”sı 1914-1915 yıllarını anlatır... Umutsuzluk ve çaresizlik! “Şato” ve “Dava” Nazi zulmünü haber verir. Eğer okumadıysanız size de bugünlerde Kafka’nın bu iki kitabını okumanızı salık veririm! Yaşamın rengi kaybolur... Ben bu yüzden Elitis’in “Çılgın Nar Ağacı”nı okurum yaşamın rengini yeniden bulmak için... Ufukta doğan bir umudu haykıran nar ağacını. Bilinmedik kıyılara uzanırım denizdeymiş gibi... Güneşin kucağına esrik kuşlarını serpen, en gizli düşlerimizin bile üstüne kanat geren, Nisan’ı severim! hikmet.cetinkaya@cumhuriyet.com.tr Faks numaramız: 0212 343 72 69 İkinci Ergenekon davasõnda tutuklu bulunan yazarõmõz Balbay ve 19 sanõğõn tahliye talebi reddedildi Ecevit’ten raporlar istendiİstanbul Haber Servisi - İkinci Er- genekon davasõnda mahkeme heyeti, eski başbakanlardan Başbakan Bülent Ecevit’in sağlõk durumuyla ilgili tüm rapor ve belgelerin eşi Rahşan Ec- evit’ten yeniden istenmesine karar ver- di. Gazetemiz Ankara Temsilcisi Mustafa Balbay’õn tahliyesi için bir kez daha oy kullanan Mahkeme Baş- kanõ Köksal Şengün, savunmasõ alõ- nan Başkent Üniversitesi Rektörü Prof. Mehmet Haberal’õn tahliye talebini ilk kez kabul etti. İkinci Ergenekon davasõ önceki gün geç saatlere kadar sürdü. Savcõ Mehmet Ali Pekgüzel sanõk ve avu- katlarõn talepleri konusunda verdiği mütalaada Prof. Haberal ile ilgili id- dianamedeki anlatõmlar çerçevesinde Rahşan Ecevit, eski DSP ve halen ba- ğõmsõz milletvekilleri Emrehan Ha- lıcı ve Mücahit Pehlivan’õn tanõk ola- rak dinlenmesini istedi. Mahkeme he- yeti ise Bülent Ecevit’in tedavi süre- cine ilişkin eski koruma müdürü Re- cai Birgün ve eski Başbakanlõk Müs- teşarõ Ahmet Şağar’õn verdiği cevap yazõlarõnõn eklenerek Rahşan Ec- evit’e yeniden yazõ yazõlarak kendi- sinde bulunduğu bildirilen tüm rapor ve belgelerin istenmesini kararlaştõr- dõ. Mahkeme heyeti, Adli Tõp Ku- rumu’ndan, Haberal’õn “hayati teh- likesi bulunup bulunmadığı”na da- ir rapor istenmesini kararlaştõrdõ. Şengün, Balbay ve Tuncay Öz- kan’õn “Suçların vasıf ve mahiye- tini, delil durumlarını, savunma- larındaki anlatımları, toplum içe- risindeki konumlarını, suç vasıfla- rının değişme ihtimalini, tutuk- lanmadan beklenen gayenin sağ- lanmış olmasını, kaçma, saklanma ve delilleri karartma şüphelerinin bulunmadığını” dikkate alarak tah- liyeleri yönünde oy kullandõ. Toplam 20 sanõğõn tahliye talebi oyçokluğuyla reddedildi. Dava yarõna ertelendi. Ergenekon masal gibi ABİDİN YAĞMUR MERSİN - Eski Milli Güvenlik Kurulu (MGK) Genel Sekreteri emekli Orgeneral Tuncer Kılınç, sanõklarõ arasõnda olduğu için Ergenekon davasõyla ilgili yorum yapmaktan özellikle kaçõndõğõnõ be- lirterek, “Kendi içime dö- nüp baktığımda bu dava sürecinde yaşadıklarım masal gibi geliyor. Ben MGK’de görevliyken Ergenekon diye bir ör- güt duymadım. Güya 99’da yeniden örgütlen- miş. Yeniden örgütlen- mişse benim niye habe- rim yok? Ben de bunu soruyorum” dedi. Mersin’de Ermeni soy- kõrõmõ iddialarõyla ilgili bir panele katõlan Kõlõnç, öncesinde Mersin Gaze- teciler Cemiyeti’ni ziyaret etti. Ermeni soykõrõmõ id- dialarõnõn Batõ dünyasõ- nõn Türkiye’nin önüne koyduğu en önemli sõkõn- tõ olduğunu ifade eden Kõlõnç, İngiltere, Rusya ve Fransa’nõn “dünün suçluları” olduğunu, ABD’nin de günümüzde bu iddialara sahip çõktõğõ- nõ söyledi. Kõlõnç, “Os- manlı’dan sonra elimiz- de kalan son toprak par- çası olan Anadolu’yu da elimizden almak istiyor- lar. Bizim içimizde de şahsi çıkarlarını ulusal çıkarların üzerinde tu- tan mikroplar var. Bun- ların sözleri de bizi zor durumda bırakıyor” di- ye konuştu. Kõlõnç, Erge- nekon davasõyla ilgili so- rularõ, “Siyaset sorma- yın. Askerlik hiç sorma- yın. Ben emekli aske- rim” şeklinde yanõtladõ. EMEKLİ ORGENERAL KILINÇ: AVUKAT SEDAT VURAL Füle’den TEKEL yanıtı BRÜKSEL (ANKA) - Avrupa Parlamentosu’nun Portekiz kökenli sol kanat üyesi Joao Ferreira’nõn AB Komisyonu’nun yanõtlamasõ istemiyle parlamento başkanlõğõna verdiği TEKEL direnişiyle ilgili yazõlõ soru önergesini yanõtlayan AB Komisyonu’nun Genişlemeden Sorumlu Üyesi Stefan Füle, TEKEL işçilerinin devam eden eylemini yakõndan izlediklerini ve anlaşmazlõk konusunda uygun bir çözüme ulaşõlmasõnõ umduklarõnõ belirtti. Füle, Türkiye’de örgütlenme, grev ve toplu pazarlõk haklarõ AB ve ilgili ILO standartlarõna getirilmeden sosyal politika ve istihdam konusundaki müzakerelerin açõlmayacağõnõ bildirdi. ‘Soruşturma yetkileri yok’ ANKARA (Cumhuri- yet Bürosu) - Avukat Se- dat Vural, 2003 yõlõnda olduğu belirtilen Ergene- kon ve Balyoz olaylarõnõn 2005 yõlõnda kurulan özel yetkili savcõ ve mahke- melerin yetkili olmadõklarõ iddiasõnõ gündeme getirdi. Yasalarõn geriye yürüme- mesi ilkesini anõmsatan Vural, “Bu ilkenin ihlali askeri veya sivil totaliter yönetimlerin uygulama- larıdır” dedi. Vural, HSYK, TBMM ve İstanbul Cumhuriyet Başsavcõlõğõ’na verdiği di- lekçede son dönemde tar- tõşõlan soruşturmalarõn yü- rütülme biçimiyle ilgili il- ginç bir tezi gündeme ge- tirdi. Vural, yasalarõn geç- mişe yürümemesi ilkesi ihlalinin 12 Mart 1970 darbe döneminde uygu- lamaya konulduğunu be- lirterek, “O dönemin as- ker sivil işbirliğine dayalı hükümetin hayata ge- çirdiği ve bunun sonucu binlerce solcu ve yurtse- verin sırf düşüncelerin- den dolayı gözaltına alın- ması ve tutuklanması- na neden olan ‘Balyoz Harekâtõ’ ile anımsıyo- ruz” dedi. Vural dilekçe- sinde, Anayasa Mahke- mesi’nin “Hukuk devle- tinin sağlamakla yü- kümlü olduğu hukuk gü- venliği, kural olarak ya- saların geriye yürütül- memesini gerekli kılar. Bu nedenle kanunların geriye yürümezliği ilke- si uyarınca yasalar yü- rürlüğe girdikleri tarih- ten sonraki hukuki du- rumlarda uygulanabile- ceklerinden, sonradan çıkan bir yasa yürürlü- ğe girdiği tarihten önce- ki olaylara uygulanmaz” denildiğini anõmsattõ. Rahşan Ecevit. Polis gecesinde buluştular Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Türk polis teşkilatının 165. yılı kutlama etkinlikleri kapsa- mında Tozkoparan’daki İstanbul Emniyet Mü- dürlüğü Eğitim ve Kongre Merkezi’nde düzen- lenen polis resepsiyonuna katıldı. Binanın dışın- daki polis bandosunun “Beraber yürüdük biz bu yollarda” adlı şarkıyı çaldığı duyuldu. Re- sepsiyona, 1. Ordu Komutanı Orgeneral Hasan Iğsız, eski bakanlardan Mehmet Ağar ve Hüsa- mettin Özkan, İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Aykut Cengin Engin, cumhuriyet savcıları Ze- keriya Öz, Balyoz soruşturması 3. dalga operas- yonunu başsavcılığın onayı olmadan başlattık- ları için Başsavcı Engin tarafından görevden alınan özel yetkili savcılar Mehmet Berk ve Bi- lal Bayraktar da katıldı. (Fotoğraf: AA)
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear