23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
ekonomi@cumhuriyet.com.tr 23 MART 2010 SALI CUMHURİYET SAYFA EKONOMİ 13 CMYB C M Y B Sosyal kulüp şeklinde olan derneklerde üyelerin sosyal ihtiyaçlarını karşılamak için tüzelkişiliği olmayan ancak sanki ayrı bir şirketmiş gibi vergiye tabi tutulan iktisadi işletmeler önemli işlev görür. Bu işletmeler üyelerine hizmetleri belli bir fiyattan sunar. Bu fiyat, hizmetlerin maliyetini karşılamazsa zarar doğar ve bu zarar da dernek gelirleri ile finanse edilir. Dernek gelirleri esas itibarıyla üye giriş (duhuliye) ödentileri, yıllık ödentiler, varsa kira gelirleri, faiz gelirleri, bağış ve yardımlardan oluşur. Dernek elde ettiği bu gelirlerle derneğin genel yönetim giderlerini, derneğin varlıklarının yenilenmesi, bakımı ve onarımı gibi giderlerini yaptıktan sonra kalan gelirle iktisadi işletmelerin zararını kapatabilir. Derneklerin kâr amacı ile hareket eden kuruluşlar olmadığı için üyelerine kaliteli ve piyasa şartlarına göre daha iyi bir fiyattan hizmet sunması ve bu nedenle zarar etmesi olağandır veya yanlış bir politika değildir. Ancak iktisadi işletmeler piyasa şartlarına göre çok da ucuz olmayan bir fiyattan hizmet sunuyor ama buna rağmen bir zarar söz konusu ise bu durumda maliyetlerde bir sorun var demektir. Maliyetler, verimsiz harcamalar, yolsuzluk, aracı komisyonları, pahalı alım, verimsiz işgücü gibi sebeplerden yüksek ve bu nedenle zarar söz konusu ise burada yönetimsel bir hata vardır. Yönetim, maliyetlerdeki kaçağa ya göz yummaktadır ya da farkına varamamaktadır. İşte böyle durumda olan sosyal kulüplerin verimli ve dikkatli bir anlayışla çalışarak maliyetleri aşağı çekerek iktisadi işletmeleri zarardan kurtarmaları veya zararları azaltmaları yoluna gitmeyerek dernek gelirlerini bu zararın kapatılmasında kullanmaları; hele üye sayısını arttırarak duhuliye gelirlerini bu faaliyetlere tahsis etmeleri hem iktisadi hem de üyeler arasındaki “eşitlik ilkesinin” zedelenmesi anlamında büyük hata olarak ortaya çıkmaktadır. Örneğin üye sayısı 2 bin, fiziki kapasitesi 2 bin birim olan bir sosyal kulüp 10 yılda üye sayısını 5 bin, fiziki kapasitesini 2 bin 500 birime çıkartmış olsun. Bu durumda başta kulübün her biriminden her üye yararlanırken on yıl sonra bir üye 1 birim yerine 0.5 birimden yararlanmaya başlayacaktır. Yani her yeni üye, hizmetlerden yararlanma oranını azaltan bir etki yapacaktır. Burada şu hemen ileri sürülebilir: “Genel duruma göre bir sosyal kulübün üye sayısı artsa bile hizmetlerden yararlanmak isteyen üye sayısı aynı oranda artmaz; dolayısıyla yine faydalanma oranı bir birime yakın olur.” Bu durumda da hizmetlerden yaralanmayanlar hizmetlerden yararlananları finanse etme durumuna geçmişlerdir ki bu yukarıda sözünü ettiğimiz üyeler arasındaki eşitlik ilkesine aykırılık oluşturur. Çünkü her üye bir anlamda dernek varlıklarının ortağıdır. Duhuliye de onun sermayesini ifade eder. Yukarıda verdiğimiz örnekte on yılda giren üyenin ortalama 20 bin TL giriş ödentisi verdiğini kabul edelim. Bu durumda toplam dernek havuzuna 50 milyon TL (yaklaşık 35 milyon dolar) para girmiş olacaktır. Eğer iktisadi işletmeler zarar ediyorsa bu paranın bir bölümü fiziki kapasitenin artışında kullanılacak, önemli bir kısmı zararların finansmanına gidecek yani heder edilecektir. Bu da hizmetlerden yararlanma olanağı olmayan veya az olan üyelerin cebinden kulüp kartı (bahşedilen şeref kartı) karşılığında paraları alınmış ve çarçur edilmiş olacaktır. Bu husus hem iktisadi gerçeklerle örtüşmemektedir, hem de bu durumda olan üyelere haksızlık yapılarak hukuki anlamda bir tartışmaya sebep olunmaktadır. Bunun için bazı çözümler olarak; yasal düzenleme ile duhuliye gelirlerinin belli oranındaki tutarı iktisadi işletmelere aktarmada bir sınırlama veya ölçütler getirilmesi, derneklerin tüzüklerine her yönetimin uymak zorunda kalacağı bazı sınırlamalar ve ölçütler konulması, maliyetlerin, kaçakların, yolsuzlukların sıkı biçimde denetlenmesi, bu denetlemenin yeterli olmayan dış denetimlerle değil iç denetim mekanizmalarıyla gerçekleştirilmesi tartışılabilir. Pek tabii ki üyelerin bilinçli hareket etmeleri esas olmalıdır. İktisadi İşletmeleri Olan Derneklerde Duhuliye Gelirlerinin Önemi M A L İ Y E C İ G Ö Z Ü Y L E / M U S T A F A P A M U K O Ğ L U pamukm superonline.com İŞÇİNİN EVRENİNDEN ŞÜKRAN SONER 12 Eylül Kafası AKP’nin 12 Eylül yaklaşımı, kafası ile gündeme getirdiği anayasa değişiklik paketi dün siyasi partilere, kamuoyuna sunuldu. Bakan Çiçek‘in “Meclis çalışması” sunumu lafta; metin Başbakanlık’ta, AKP Genel Merkezi’nde hazırlandı. Ortada milletin vekillerinden oluşmuş bir meclis yerine, Başbakan’ın seçtiği, geleceğini onun iradesine teslim etmiş, iki dudağından çıkacak buyruğa göre oyunu kullanan Meclis çoğunluğu var. Zaten gündeme gelen anayasa değişikliği paketinde makyaj, cila olarak getirilmiş sözde demokrasi yaldızının altında, AKP’nin mutlak iktidarı için öngördüğü yargıyı tümden ele geçirme ile, kendisinden sorulabilecek olası hesapların önünü kesme var. Hukukçunun dediği gibi “kuvvetler birliği” dayatılıyor, çoğunluk diktatörlüğünün önü iyice açılıyor... Hani yasaklı 12 Eylül düzeninin, yasaklı 12 Eylül anayasasından kurtulma sloganı ile yola çıkılıyor ya.. kötü bir şaka gibi, 12 Eylül’ün ruhu, anayasa değişiklik paketinin hazırlanışı, kabul ettirme yöntemlerinden, yasa koyucunun, iktidar gücünün beklentilerine kadar her şeyine yansımış bulunuyor. Türkiye’yi demokratik örgütlenme, toplumsal birikimi ile yürümeye çalıştığı demokrasi yolundan alıkoyan, bambaşka bir noktadan, geri çizgide yürümek zorunda bırakan askeri darbe kültürü, gücü, bu kez sivil iktidar eliyle, sivil darbe baskısı, gücü olarak dayatılıyor... 12 Eylül anayasa taslağının, konseyin olmazları, istemleri çerçeveleri önceden çizilmiş olarak, kapalı kapılar arkasında birilerine hazırlatılıp vitrin boyamak üzere sözde kamuoyunun tartışmasına açıldığı günler gerilerde. “On binlerle insanın cezaevlerinden, işkencelerden geçirilip, solun, demokratik örgütlülüklerin, kazanımlarının silindir gibi ezildiği günlerin baskı, korku, yılgınlık gücü, hiç bugünkü ile aynı olabilir mi?” diye bir itiraz da haklı görülebilir. Ancak bugünün sivil iktidarının baskı gücünün sırtını küresel saldırı, artı 12 Eylül sayesinde Türkiye’de yaşanan demokratik örgütlülük, açılım vurgununa dayadığını sakın unutmayalım. 12 Eylül yasaklı anayasasının kamuoyunun tartışmasına açıldığı süreçteki örgütlülük zafiyeti, demokratik anlayış kaybından daha moralli bir kamuoyu gücü, gerçeği, demokrasiye sahiplenme örgütlü gücünden söz etme lüksümüz yok. 12 Eylül Anayasası da taslak metin olarak ilgili tüm kurumların görüşüne, tartışmasına sunulmuştu. Tartışmaların kamuoyuna, kitlelere mal olacağı etkin muhalefet gücü, örgütlülüğü olmayınca, olamayınca çok ciddi, çok haklı eleştiriler, karşı duruşların bir işlevi olamadı. Vitrin için izin verilen ilk açık oturumlardan birinde, yanımda konuşmacı Uğur Mumcu’nun, hukukçu, mizah gücünü de kullanarak, demokrasiyi gelecek kuşaklara dönük olarak katledecek metni nasıl ağır eleştirdiği anafikir olarak belleğimde. Anayasanın insan hakları, düşünce özgürlüğü, sendikal haklar, sosyal haklar ayağının bilimsel tartışmasını yapma görevini Türk-İş doğrudan üstlenemeyince, Türkiye Gazeteciler Sendikası olarak bize düşmüştü. Ağır hak gasplarını ortaya koyan bilimsel metni, kocaman bir beyaz kitapçık olarak konseye gönderme görevi de... Özetle anayasanın insan haklarının her alanına dönük olarak, hakları düzenleme başlıkları altında nasıl da hakların içini boşalttığı, uzman bilim insanlarının görüşleri ile anlatılmaya çalışılmıştı. Medyanın, kamuoyuna açık tartışmalarında yasaklı düzenin bedelleri, sorun olacak boyutlarının dillendirilmemiş bir yanı, boyutu kalmadığını biliyorum. Referandum oylamasında neyi değiştirebildi ki? Halkımız ister korku, yılgınlık, isterse bir an önce sivil yönetimlere dönme uyanıklığı, en kötüsü de anayasaların yaşamlarındaki sonuçlarının algılanmasından uzakta, yüzde 92 ile 12 Eylül anayasasına “evet” demedi mi? 12 Eylül’ün yasaklı anayasa düzeninden bizi kurtaracak, demokratik açılımı amaçlayan bir anayasadan söz edebilmek için gerçek demokratik güçlerin, gerçek temsilini içeren, bir özel meclis ya da hazırlayıcı kuruldan ortaya çıkmış bir bütün metin zorunluluğu bir yana... AKP iktidarının acil konulara dönük bir paket değişikliği için bile iyi niyetinin söz konusu olmaması iç karartıcı. En acil gündeme alınması gereken demokratikleşme konuları atlanırken AKP’nin iktidar gücünü katlamaya, önünü açmaya yönelik hesaplarla, oldu bitti metinle gelinmesi en büyük tehdit... 12 Eylül kafası ile yola çıkıldığı, haberlerde özet olarak sunulan değişiklik metinlerinin kaleme alınışında bile var; değişikliğin öngörüldüğü hak tanımı yapıldıktan sonra “ancak”la yola devam ediliyor, sonrasında hakların uçurulması düzenlemeleri gündeme geliyor. Hani tuzak, makyaj olarak, referandumda kitleleri yargının ele geçirilmesine, gaspına karşı yumuşatmaya yönelik öngörülmüş kamu çalışanlarına sendikalaşma hakkı düzenlemesi var ya.. metinde toplusözleşmeli sendikalaşma hakkı, anayasa düzenlemesiyle tümden yasaklanıyor... soner@cumhuriyet.com.tr Akgiray ‘sukuk sertifikasõ’nõn yakõnda yasallaşacağõnõ ve Körfez sermayesinin önünün açõlacağõnõ ileri sürdü İslami sermayeye yeni kâğõt Ekonomi Servisi - Görev- deki ilk yõlõnõ dolduran Serma- ye Piyasasõ Kurulu (SPK) Baş- kanõ Vedat Akgiray, Kira Ser- tifikasõ Tebliği’nin bugünlerde yayõmlanacağõnõ ve ardõndan özellikle Körfez ülkelerinden milyar dolarlarõ bulacak bir kaynak girişinin önünün açõ- lacağõnõ söyledi. Akgiray, Ekonomi Ga- zetecileri Derneği’nin (EGD) düzenlediği toplantõda serma- ye piyasasõnda spekülasyon, manipülas- yon, yeni dü- zenlemeler ve hedefleriyle ilgi- li şunlarõ söyledi: Sukuk: Faizsiz borç kâğıdı Körfez’de çok ciddi sermaye var. Fakat parayõ “sukuk” denen formatta vermek istiyorlar. Citibank ve HSBC ile görü- şüyoruz. Körfez’de şu anda gi- decek yer arayan 1-1.5 trilyon dolar var. Bu para artõk Batõ’ya akmõyor, Uzakdoğu’ya da git- miyor. Buradan Türkiye’ye çok milyar dolar düşebilir. (İslami ku- rallara göre kredi ve finansman piyasalarõnda kullanõlan bono benzeri enstrümanlara genel ola- rak sukuk -kira sertifikasõ- adõ ve- riliyor. İngiltere’de kullanõlan bu borç enstrümanõyla dünyada 150 milyar dolarõn üzerinde bir piyasa oluşmuş durumda.) 40-50 kişiyi sepetlersek Sermaye Piyasasõ Kanunu’nu Meclis’e sunmak üzereyiz. SPK bu yõl manipülasyona yönelik bir erken uyarõ sistemini kullanma- ya başlayacak. Bu piyasada kü- çük veya büyük dokunulmaz hiçbir oyuncu yok. İMKB’den 40-50 kişiyi sepetleyebilirsek güven konusunda önemli adõm atmõş olacağõz. Dört kulübe uyarı Akgiray, hisseleri borsada işlem gören hal- ka açõk futbol kulüplerinin profesyonelce yönetildiği konusunda tereddütleri oldu- ğunu belirterek “Fiyat oluşumu konu- sunda büyük şüphelerimiz var” dedi. Halka açõk olan 4 futbol kulübünün de çok yanlõş bir yapõ ile bu işe başla- dõklarõnõ ifade eden Akgiray konuyla ilgili şöyle konuştu: “Şu anda 4 kulübümüz halka açık. 4’ü de çok yanlış yapı ile bu işe baş- lamışlar. Onu düzeltmek SPK’nin işi de değil. Fakat eğer bir finansal ya- pı sürdürülebilir değilse sonunda birileri bu işten zarar görür. Zarar gören de oradaki masum, küçük ya- tırımcı olsun istemiyoruz. Borsada- ki fiyat oluşumu konusunda çok bü- yük şüphelerimiz var. Bütün bunla- rı üst üste koyunca rakamlar fevka- lade büyüyor. Düşünün bir yayın iha- lesinde 400 milyon dolarlar konuş- maya başladık. Milyar dolarlara gi- diyor bu işler. Dolayısıyla bu yanlış- lığın bir an evvel düzeltilmesi gerek.” PORTFÖY YÖNETEN GAZETECİLER KARAR BİLE YOKMUŞ EMO, dağıtım özelleştirmelerine dava açtı HAKSEN, listede olmayan 1 milyon 900 bin kişiye haksõzlõk olduğunu öne sürdü KEY’de sorunlar bitmiyor MURAT KIŞLALI ANKARA - Elektrik Mühendisleri Oda- sõ (EMO), Özelleştirme İdaresi Başkanlõ- ğõ (ÖİB) tarafõndan çõkõlan Vangölü, Çam- lõbel, Fõrat ve Uludağ elektrik dağõtõm böl- geleri ihalelerinin iptali için Danõştay’da dört ayrõ dava açtõ. Dava dilekçelerine gö- re, ÖİB’nin, her biri ayrõ ayrõ özelleştiri- len dağõtõm şirketleriyle ilgili bireysel Özelleştirme Yüksek Kurulu (ÖYK) kararõ oluşturmadõğõ ortaya çõktõ. Anayasanõn elektrik dağõtõm hizmetini imtiyaz olarak kabul etmesine karşõn, ÖİB dağõtõm şir- ketleriyle bir imtiyaz sözleşmesi de imza- lamazken, ihaleyi kazanan alõcõlara başka şirketleri yüzde 49’a kadar ortak alma ola- nağõ tanõnmasõnõn da İhale Yönetmeliği’ne aykõrõ olduğu anlaşõldõ. EMO adõna avukat Hayati Küçük’ün Danõştay’da açtõğõ dört davanõn aynõ ge- rekçeleri içeren dilekçelerinde, TEDAŞ’õn değil, bu kuruluşa bağlõ elektrik dağõtõm anonim şirketlerinin özelleştirildiğine vur- gu yapõlarak “TEDAŞ’la imzalanan iş- letme hakkı devri sözleşmelerine taraf olan şirketlerin, 20 ayrı dağıtım böl- gesinde 20 ayrı tüzelkişiliğe sahip da- ğıtım şirketi kurularak özelleştiril- meleri için, bu şirketlerle ilgili ayrı ay- rı özelleştirme kapsam ve programa alınmasına yönelik ÖYK kararı oluş- turması gerekmektedir” denildi. Di- lekçede her şirket için ayrõ ayrõ ÖYK ka- rarõ bulunmadõğõ belirtildi. Anayasaya da aykırı Dilekçede, “Temel kamu hizmetle- rinden olan elektrik dağıtım faali- yetlerinin, imtiyaz sözleşmesi yapıl- maksızın özel kişilere devredilmesi, anayasanın 155. maddesinde belirtilen Danıştay’ın düşüncesini 2 ayda bil- dirme görevini de engelleyeceğinden, anayasaya ve kamu yararına aykırılık teşkil edecektir” denildi. ANKARA / İSTAN- BUL (Cumhuriyet) - KEY’de ikinci dönem öde- melerde de sõkõntõlar yaşa- nõyor. Gazetemizi İstan- bul Bostancõ’dan arayan bazõ hak sahipleri, saatler- ce sõra bekledikten sonra bankadan eli boş dönmek- ten yakõndõ. Ziraat Banka- sõ yetkilileri ise genel bir sorun olmadõğõnõ, münferit sõkõntõlar yaşanabileceği- ni belirterek bunlarõn da gi- derileceğini aktardõ. Kamu Çalõşanlarõ Hak Sendikalarõ Konfederas- yonu (HAKSEN) Genel Başkanõ Ayhan Çivi, Ko- nut Edindirme Yardõmõ (KEY) ödemelerinin baş- lamasõyla ilgili olarak “Bu listenin yayımlanması için 20 ay beklendi ama sonuç olarak dağ fare doğurdu diye düşünüyo- ruz” dedi. Çivi, basõn toplantõsõnda, ödemeler için açõklanan ilk listede ismi çõkmayan ve itiraz eden hak sahiple- rinin bu listede de isimle- rini göremediğini söyle- di. İsmi açõklananlar için ise çok cüzi bir miktar ödeme görüldüğünü bil- diren Çivi, “100 TL’ye kadar olan kişi sayısı 350 bin. Büyük umutlarla 1 milyon 600 bin kişi KEY ödemesi alacak diye açık- lamalar yapılmıştı res- mi makamlarca. 350 bin kişinin alacağı rakam 1 TL ile 100 TL arasında- dır. KEY’i tam olarak alacakların oranı ise yüz- de 10’dur” diye konuştu. Çivi, sözlerini şöyle sür- dürdü: “Eğer biz devlete borçlu olsaydık, devlet bizden yüzde 56 gecikme zammı alacaktı. Oysa bi- ze yüzde 10 gecikme zammı vermiştir. Hak sahipleri yüzde 46 civa- rında kayba uğramıştır. Yüzde 10’un biz neye dayanılarak verildiğini araştırdık, parlamento- daki tartışmalar sırasın- da bunun enflasyona en- dekslendiğini gördük. Devletin de gecikme zammı uygulaması ge- rekiyor.” Öte yandan Çivi, son listede 1 milyon 600 bin kişi açõklandõğõnõ 1 milyon 900 bin kişinin isminin listelerde hiç çõkmadõğõnõ iddia etti. Çivi, “Bu liste- de adı olmayan ikinci lis- teyi bekleyecek ya da mahkemenin yolunu tu- tacak” dedi. BMC’nin 1964’ten bu yana ürettiği 300 bininci araç olan alçak tabanlı solo tipi otobüs için Otobüs Fabrikası’nda tören düzenlendi. Şirket Üst Düzey Yöneticisi Mehmet Demirpençe, yurtdışına teknoloji satan tek Türk otomo- tiv şirketi olduklarını söyledi. (Fotoğraf: AA) Otomotivciler ihracatta ‘gaza bastı’ Ekonomi Servisi - Devlet Bakanõ Zafer Çağlayan Otomotiv Sanayii üst düzey yöneticileriyle bir araya geldi. Çağlayan, 1- 12 Mart ve 1 Ocak - 21 Mart dönemini kap- sayan ihracat rakamlarõnõ da açõkladõ. Sektörün yakaladõğõ ihracat rakamlarõnõn sevindirici olduğunu kaydeden Çağlayan, “1 Ocak-21 Mart arasındaki 80 günlük dönem içerisinde de toplam taşıt araçları ve yan sanayisi ihracatımız 4 milyar 42 milyon dolara ulaşmış. Yani aylık orta- lama 1.5 milyar dolar. Böyle giderse yıl sonunda 17-18 milyar dolarlık bir ihra- cat hacmine ulaşırız” dedi. Şu anda dünyada otomobil konusunda önemli çalõşmalar yapõldõğõnõ da anlatan Çağlayan, Türkiye’nin de yarõştan kop- mamasõ gerektiğini söyledi. Çağlayan, EKK’de sektör temsilcilerinin katõlacağõ- nõ ve elektrikli oto konusunun ne olduğu- nu, neler yapõlmasõ gerektiğini, altyapõsõ- nõn oluşturulmasõ ve mevzuat düzenle- mesi konularõnõn görüşüleceğini söyledi. Otomotiv sektöründe bu yõl bir KDV, ÖTV veya hurda indirimi düşüncesi olup olmadõğõ yönündeki sorular üzerine Çağ- layan, şu anda gündemde böyle bir konu- nun olmadõğõnõ söyledi. Özdilek’ten, Eskişehir’e yatõrõm PELİN GEL AĞAN ANTALYA - Özdilek Yönetim Kurulu Başkanõ Hüseyin Özdilek, yatõrõmlarõna devam ettiklerini söy- ledi. Özdilek, Eskişehir’de 35 milyon dolarlõk alõş- veriş merkezi ve rezidansa başladõklarõnõ belirtti. Özdilek’in Antalya’da yapõlan bayi toplantõsõnda gazetecilerin sorularõnõ yanõtlayan Hüseyin Özdilek, Eskişehir’de yapõmõna başladõklarõ alõşveriş merke- zi ve rezidans yatõrõmõnõn 2011’de tamamlanacağõ- nõ ve önümüzdeki yõllarda İstanbul’da da bir otel pro- jelerinin olduğunu söyledi. Yatõrõm hakkõnda bilgi veren Özdilek, konuşmasõ şöyle sürdürdü: “Merkez 30 bin metrekare kapalı alandan oluşacak. İçerisinde sinemalar, fast food alanla- rı ve mağazalar bulunacak. Merkezde 500 kişi- yi istihdam edeceğiz. Alışveriş merkezi yanına da 72 tane rezidans yapmayı planlıyoruz.” Vedat Akgiray,”Körfez’de 1-1.5 trilyon para var, gidecek yön arõyor. Bunlar sukuk denen formatta parayõ vermek istiyorlar. Politikacõlar korkuyorlar siyasi anlamõ olur diye. Ama yeni kira sertifikalarõ tebliğimiz yayõmlanacak. Para gelsin de nasõl gelirse gelsin diye mantõk var” dedi. HAKSEN’e göre 350 bin kişinin alacağõ rakam 1 ile 100 TL arasõnda. KEY’i tam olarak alacaklarõn oranõ ise yüzde 10. Listelerin eksik olduğu iddia edildi, kimi hak sahipleri parasõnõ alamamaktan yakõndõ. BMC’NİN 300 BİNİNCİ ARACI TÖRENLE TRAFİĞE ÇIKTI 10-15 milyon dolar portföyü olan gazeteciler haberi hayali. Fakat haberin önemini bilerek, bunun farkõnda olarak yanlõş yönlendirici, yanõltõcõ haber, bilgi yayarak kişisel menfaat sağlamak, içten öğrenilenlerle aynõ suçtur. Bunu yapan gazeteci olabilir, patron olabilir, bunlarõn olmamasõnõ istiyoruz. Yoksa bugün tüm basõn mensuplarõnõn portföylerini verebilirim. Kişi başõna kayõt var bizde. Ama kimsenin peşinde giderek bu işi yapmayacağõz. Konuyu 6-7 aydõr araştõrõyoruz. Nasõl yapacağõz diye. Kafa yoruyoruz. Herhangi bir medyada, gazetede tavsiyede bulunmasõ okey. Ama altta yazacak. Ben de aldõm bu kâğõttan, kaynağõm bu diye... Herkesin rõzasõnõ, okeyini alarak bir şeyler yapacağõz, orasõ kesin.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear