25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
30 KASIM 2010 SALI KÜLTÜR CUMHURİYET SAYFA kultur@cumhuriyet.com.tr 19 Kıbrıslı şair Fikret Demirağ’ı yitirdik İstanbul Haber Servisi Kıbrıslı Türk şair Fikret Demirağ (70), önceki gün İstanbul’da geçirdiği kalp krizi sonucu yaşamını yitirdi. 1940 yılında Lefke’de doğan Demirağ, ilk ve orta öğrenimini Lefke’de tamamladı. Ankara Gazi Eğitim Enstitüsü Türkçe Bölümü’nü bitiren 1961 yılında bitiren Demirağ, adanın değişik bölgelerinde 29 yıl boyunca ortaokul öğretmenliği yaptı. Şiirleri Kıbrıs’ta ve Türkiye’de Dost ve Varlık gibi dergilerde yayımlandı. Kıbrıs Türk şiirinin öncülerinden kabul edilen Demirağ, 1960 yılından bu yana şiir yazıyordu. 1981’den 2000’e kadar yazdığı aşk şiirlerini “Akdenizli Eros”ta toplu olarak yayımlayan Demirağ’ın eserleri arasında Tutku (1960), Adıyla Yaralı (1986), Alfa ve Omega (1999), Ada’mın Sahilinde (2005) bulunuyor. Demirağ’ın cenazesi bugün İstanbul’dan KKTC’ye defnedilmek üzere uğurlanacak. Cem Yılmaz Yavuz Turgul ve Şener Şen ikilisini genç kuşak oyuncularla buluşturan polisiye bu cuma gösterime giriyor Vargas Llosa sansürle uzlaşmış Kültür Servisi 2010 Nobel Edebiyat Ödülü’ne değer görülen Mario Vargas Llosa’nın ilk romanlarından “Kent ve Köpekler”in, 1960’larda General Franco yönetimindeki İspanya’da sansürlenerek yayımlandığı, yazarın da yapıtında yapılması istenen değişikliklere razı olduğu açıklandı. İspanya’nın saygın gazetelerinden El Pais’in verdiği habere göre, “Kent ve Köpekler”in, Franco’nun milliyetçi Katolik rejimi tarafından “Marksist, din ve ordu karşıtı ve müstehcen” bulunduğu, Vargas Llosa’nın da sansür kurulunun başındaki Carlos Robles Piquer ile görüştükten sonra kitabındaki sekiz paragrafta değişiklik yapılmasını kabul ettiği öğrenildi. Vargas Llosa’nın, söz konusu değişiklikleri, “romanın içeriğinde ve biçiminde bir değişiklik yaratmadığı” gerekçesiyle kabul etmiş olduğu belirtildi. Ve ‘Av Mevsimi’ başlıyor ALPER TURGUT nlü yönetmen Yavuz Turgul’un altı yıllık projesi “Av Mevsimi”, bildik polisiye formatlarını kuşanmayan, karakterlerini gerçeklikle sınayan ve onların değişimi, dönüşümü üzerinden ilerleyen bir seyirlik. Geniş ve güçlü oyuncu kadrosuyla, kuşkusuz yılın son büyük filmi bu. “Avcı” lakaplı deneyimli cinayet masası şefi Ferman, ekibin diğer üyeleri “Deli” İdris ve “Çömez” Hasan ile polis eşi Karadenizli Asiye...Evet, Türk sinemasının en büyük aktörlerinden Şener Şen ile yeni nesil sinemanın yetenekli isimlerinden Cem Yılmaz, Okan Yalabık ve Melisa Sözen ile filmi konuştuk. Şener Şen’e soruyoruz: “Niye hep Yavuz Ü Turgul projelerinde görüyoruz sizi, izleyiceler de Şener Şen’i daha çok görmek istiyor?” Gülerek yanıtlıyor; “Ben bunun böyle olduğunu değil hatta tam tersini düşünüyorum. Ancak Yavuz’dan başka bir örnek de yok. Yani herkes haklı. İnanın, gelen senaryoların hepsini okuyorum, tek tek, umutla... Ama yok işte, Yavuz’suz da bir projede olmak istiyorum, ancak hiçbirini beğenmiyorum. Eldeki imkân bu. Kabadayı’dan bu yana üç yıl oldu, şimdi Av Mevsimi, ilerisi için ise “inşallah” diyorum, çünkü yeni bir proje henüz görünürde yok. Son dönemlerde aksiyon filmlerinde yer almasıyla ilgili soruya ise yanıtı hazır; “Bu bir Amerikan tipi aksiyon değil. Agatha Christie tipi bir aksiyon da değil. TIR’la rın, uçakların çarpıştığı bir aksiyon hiç değil. Bu, Yavuz Turgul tipi bir aksiyon. Filmle birlikte ekip üyeleri, polisler de değişiyor. Örneğin Cem Yılmaz’ın canlandırdığı karakter, filmdeki cinayet kadar kuvvetli.” Şener Şen’i yakalamışken oyuncu babası Ali Şen’in onun üzerindeki etkisini de soruyorum. Yanıt: “Herkes babasından etkilenir. Babam da benim için model oluşturmuştur. Hatta büyüdükçe akla karayı da seçmek için baba modelini takip ettim. Sonuçta biz halkın içinden geldik, fanus içinde büyümedik.” Şen genç oyuncularla ilişkisini ise şu sözlerle anlatıyor: “Disiplinli bir oyuncu olarak genç oyunculara halim, hareketim, duruşumla bir şeyler vermeye çalışıyo rum.” “Av Mevsimi” için Yavuz Turgul ve cinayet masasıyla birlikte gece devriyelerine çıktıklarını da söyleyen Şener Şen, “Çeşitli olayları izledik. Nasıl uykusuz kaldıklarını, aile ve çocuklarıyla ilişkilerini gözlemledik. Hakikaten çileli bir meslek. Bir olayı çözmeyi onur meselesi yapıyorlar. İşte Yavuz, polislerle ilgili bu gerçekliği yansıtmaya çalıştı” diyor. Cem Yılmaz ise ilk defa komedi unsurları olan filmler haricinde bir aksiyon filminde ciddi bir karakteri oynadığını, bu rolün diğerlerinden farklı olduğunu söylüyor. Filmi “gerçeğe yakın” olarak değerlendiren Yılmaz, “Filmin senaryosunu beğendiğim için bu işi kabul ettim, karakterlerin işlenişi, bir polisiye olarak seyirciyle zekâ oyunu oynamaması ve kıymetini kendi gerçek öyküsünde bulması hoşuma gitti, zorlu bir işti.” diyor. Espriyle karışık Yavuz Turgul’un Zeki Demirkubuz’dan bile daha disiplinli olduğunu vurgulamadan edemiyor. “Ama buna rağmen hiç zorlanmadım. Çünkü kamera arkasında daha önce de çalıştığım gençler vardı” diyor. Filmi izledim. Canlandırdığım karakter karşıma çıksa, polis diye kimliğimi gösteririm. Bu gerçeklik hissi, izleyiciyi başka bir dünyaya götürecek” diyor. Cem Yılmaz’ın Turgul ve Şen için de söyleyecekleri var: “Turgul’un işine gösterdiği özen, hepimizden daha fazla. Şener Şen’in çalışkanlığı, kendini işe adaması, mütevazılığı ve bilgiyi yumuşacık bir üslupla paylaşmasından çok etkilendim. Tam bir kooperatif çalışma sergilendi. Yavuz abi sette Şener Şen’i bile kayırmadı.” N ÇÖMEZLERİ BENDİM’ Okan Yalabık ise film ile ilgili “Ben polis ekibinin en çömeziyim seri cinayetler üzerine sosyoantropoloji tezi vermiş ve evlilik arifesindeki Hasan Adıgüzel’i canlandırıyorum. Filmde bir cinayet dosyasının üç kişilik polis ekibi üzerindeki etkisi anlatılıyor. Filmin başına ve sonuna baktığımız zaman psikolojilerinin ve hayatlarının değiştiğini ve dönüştüğünü göreceğiz. Filme hazırlanırken poligonda atış yaptık, gerçek bir suç dosyasına dokunduk, o koku ve durum gerçekten değişikti. Turgul ve Şen, filme konsantre olmamızı sağladı. Set ve prova süreci dolu dolu geçti. ” diyor. Melisa Sözen de, “Bu güçlü kadro içinde yer almak beni önce korkuttu; elimde terleme, kalpte çarpıntı oldu. Bu sorumluluğun altından kalkamayacağımı düşündüm, ama Yavuz Bey ve Şener Şen’in yardımlarıyla bunu aştım. Filmde Cem Yılmaz’la, ayrılmış ama hâlâ birbirini seven bir çifti canlandırıyoruz. Bir kimya oluşturduk ki, Yavuz Turgul’un tercihi bizden yana oldu. Filmi henüz izlemedim, ama hayli çarpıcı, polisiye bir dramayla karşı karşıya olduğumuzu söyleyebilirim” diyor. ‘GERÇEĞE YAKIN BİR POLİSİYE’ Kuzgun Acar masklarıyla anılacak Kültür Servisi Heykeltıraş Kuzgun Acar’ın eserlerinin yer alacağı “Kuzgun Acar Anısına Maskeler” sergisi bugün Bir Nokta Sanat Galerisi’nde açılıyor. Resim, heykel, seramik, cam gibi farklı disiplinlerden 60 sanatçının maske yorumlarından oluşan sergide, ayrıca 1975 yılında Mehmet Ulusoy tarafından Paris’te sahnelenen “Kafkas Tebeşir Dairesi” adlı oyun için Acar’ın hazırladığı maskelerin orijinalleri, sanatçının eskiz defteri ve kişisel eşyaları ile yayınlarına da yer verilecek. Prof. Rudolf Belling, Ali Hadi Bara ve Zühtü Müridoğlu’nun öğrencisi olan 1928 doğumlu Acar, geometriksoyut tarzda, figürsüz eserler yaptı. Sanatçı, 1976’da bir duvar rölyefi üzerinde çalışırken yaşamını yitirdi. Sergi 7 Ocak’a kadar ziyaret edilebilir. ÇYDD için 2.5 milyon TL Halil Paşa, ‘Bostancı Sahilinde Gezinti’ Portakal Kültür ve Sanat Evi’nin önceki gün düzenlediği iki müzayedede yüzde 91 oranında satış yapıldı. ‘E Irvin Kershner öldü Kültür Servisi ABD’li film yönetmeni Irvin Kershner, 87 yaşında hayatını kaybetti. En çok “Yıldız Savaşları: Bölüm V İmparator” ve “RoboCop 2” ile hatırlanan yönetmenin diğer filmleri arasında, Sean Connery’nin James Bond’u canlandırdığı “İnsan Gibi Yaşa” (Never Say Never Again) da yer alıyor. Kariyerinin başlarında müzik ve fotoğrafla ilgilenen Kershner’ın vaftiz kızı Adriana Santini, Fransa’da yaşayan ünlü yönetmenin uzun süredir sağlık sorunları yaşadığını belirtti. Piyano Günleri’nde son konser Kültür Servisi Akbank Sanat Piyano Günleri’nin son konuğu Misha Dacic bu akşam saat 20.00’de Akbank Sanat’ta sahnede olacak. 1978’de Yugoslavya’da dünyaya gelen Dacic, ilk defa 11 yaşında yerel orkestra ile verdiği konserle dikkatleri üzerine çekti. Uluslararası pek çok festivalde sahneye çıkan Dacic, halen lisansüstü çalışmalarına Uluslararası Florida Üniversitesi’nde devam ediyor. Kültür Servisi Önceki gün Portakal Sanat ve Kültür Evi tarafından gerçekleştirilen “Leyla Akçağlılar Koleksiyonu ve Özel Koleksiyon Müzayedesi”nde, Leyla Akçağlılar Koleksiyonu’ndan Hoca Ali Rıza’nın “Boğaziçi” adlı eseri 260 bin TL’ye alıcı buldu. Müzayede kapsamında, Leyla Akçağlılar Koleksiyonu yüzde 99 oranında alıcı bulurken, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği’ne bağışlanacak olan gelir KDV hariç 2.5 milyon TL olarak belirlendi. Müzayedenin ikinci bölümünde ise Halil Paşa’nın “Bostancı Sahilinde Gezinti” tablosu 950 bin TL’ye satılarak en yüksek fiyata alıcı bulan eser oldu. Portakal Kültür ve Sanat Evi ile Tekfen Holding tarafından, Leyla Akçağlılar’ın adını yaşatmak ve kız çocuklarının eğitimine katkıda bulunmak amacıyla İstanbul Conrad Otel’de önceki gün gerçekleştirilen “Leyla Akçağlılar Koleksiyonu ve Özel Koleksiyon Müzayedesi”nde, Türk ve yabancı ressamların eserlerinin yanı sıra çeşitli gümüş objeler, hat sanatından örnekler, halılar ve mobilyaların bulunduğu 210 parça eser satışa sunuldu. Leyla Akçağlılar Koleksiyonu’ndan Hoca Ali Rıza’nın 125 bin TL başlangıç bedeliyle satışa sunulan “Boğaziçi” adlı eseri, 260 bin liraya alıcı bulurken müzayedede, Ayvazovski’nin “Deniz ve Gemiler” tablosu da 230 bin TL’ye satıldı. Müzayedede, Francois Leon PrieurBardin’in “Beşiktaş” adlı eseri 200 bin TL’ye alıcı buldu. Müzayedenin, Leyla Akçağlılar Koleksiyonu bölümünde satış oranı yüzde 99’u bulurken özel koleksiyonlar bölümünde satış oranı yüzde 80 olarak belirlendi. Böylece, müzayede kapsamında, yüzde 91 oranında satış yapılmış oldu. Portakal Sanat ve Kültür Evi’nden yapılan açıklamada, “ilk bölümdeki eserlerin fiyatları piyasa fiyatının çok altında olduğu için çok büyük rağbet gördüğü” söylendi. Tekfen Vakfı Yönetim Kurulu üyesi Defne Akçağlılar, ablası Leyla Akçağlılar’ın ismini yaşatabilme arzusuyla yıllarca topladığı koleksiyonu bir müzayedede satışa sunmaya karar verdiklerini, buradan elde edilen geliri Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği’ne (ÇYDD) bağışlayacaklarını anımsattı. Mayra’yla önyargıları yıkın Kültür Servisi 2006 yılında çıkardığı ilk albümü Navega ile müzik dünyasında tanınmaya başlayan Mayra, bugün saat 20.00’da İş Sanat’ın dünya müziği serisinin ilk konuğu olacak. Cesaria Evora’nın memleketi Cabo Verde’den gelen Mayra, çocukluk ve gençliğini Senegal, Angola ve Almanya gibi çok farklı coğrafya ve kültürlerde geçirdi. Tüm akademik formül ve armoni sistemlerinden gelen yargı ve önyargılardan bağımsız, özgür bir anlayışla yaptığı müziğini geldiği toprakların müzikal çeşitliliğinde arıyan Mayra, son olarak 2009 yılında ritim ve perküsyonun ağırlıklı olduğu albümü “Storia Storia”yı çıkardı. Okan Yalabık Şener Şen C MY B C MY B Mayra
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear