Catalog
                    Publication
                
                - Anneler Günü
 - Atatürk Kitapları
 - Babalar Günü
 - Bilgisayar
 - Bilim Teknik
 - Cumhuriyet
 - Cumhuriyet 19 Mayıs
 - Cumhuriyet 23 Nisan
 - Cumhuriyet Akademi
 - Cumhuriyet Akdeniz
 - Cumhuriyet Alışveriş
 - Cumhuriyet Almanya
 - Cumhuriyet Anadolu
 - Cumhuriyet Ankara
 - Cumhuriyet Büyük Taaruz
 - Cumhuriyet Cumartesi
 - Cumhuriyet Çevre
 - Cumhuriyet Ege
 - Cumhuriyet Eğitim
 - Cumhuriyet Emlak
 - Cumhuriyet Enerji
 - Cumhuriyet Festival
 - Cumhuriyet Gezi
 - Cumhuriyet Gurme
 - Cumhuriyet Haftasonu
 - Cumhuriyet İzmir
 - Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
 - Cumhuriyet Marmara
 - Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
 - Cumhuriyet Oto
 - Cumhuriyet Özel Ekler
 - Cumhuriyet Pazar
 - Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
 - Cumhuriyet Sokak
 - Cumhuriyet Spor
 - Cumhuriyet Strateji
 - Cumhuriyet Tarım
 - Cumhuriyet Yılbaşı
 - Çerçeve Eki
 - Çocuk Kitap
 - Dergi Eki
 - Ekonomi Eki
 - Eskişehir
 - Evleniyoruz
 - Güney Dogu
 - Kitap Eki
 - Özel Ekler
 - Özel Okullar
 - Sevgililer Günü
 - Siyaset Eki
 - Sürdürülebilir yaşam
 - Turizm Eki
 - Yerel Yönetimler
 
                        Years
                    
                    - 2025
 - 2024
 - 2023
 - 2022
 - 2021
 - 2020
 - 2019
 - 2018
 - 2017
 - 2016
 - 2015
 - 2014
 - 2013
 - 2012
 - 2011
 - 2010
 - 2009
 - 2008
 - 2007
 - 2006
 - 2005
 - 2004
 - 2003
 - 2002
 - 2001
 - 2000
 - 1999
 - 1998
 - 1997
 - 1996
 - 1995
 - 1994
 - 1993
 - 1992
 - 1991
 - 1990
 - 1989
 - 1988
 - 1987
 - 1986
 - 1985
 - 1984
 - 1983
 - 1982
 - 1981
 - 1980
 - 1979
 - 1978
 - 1977
 - 1976
 - 1975
 - 1974
 - 1973
 - 1972
 - 1971
 - 1970
 - 1969
 - 1968
 - 1967
 - 1966
 - 1965
 - 1964
 - 1963
 - 1962
 - 1961
 - 1960
 - 1959
 - 1958
 - 1957
 - 1956
 - 1955
 - 1954
 - 1953
 - 1952
 - 1951
 - 1950
 - 1949
 - 1948
 - 1947
 - 1946
 - 1945
 - 1944
 - 1943
 - 1942
 - 1941
 - 1940
 - 1939
 - 1938
 - 1937
 - 1936
 - 1935
 - 1934
 - 1933
 - 1932
 - 1931
 - 1930
 
                    Our Subscribers Can Login And Read Original Page
                    I Want To Register And Read The Whole Archive
                    I Want To Buy The Page
                
            
                12 Eylül sonrası Ankara  Sıkıyönetim Savcılığı  sürdürdüğü soruşturma  sonrasında, başta MHP  Genel Başkanı  Alparslan Türkeş  olmak üzere, MHP li  ve ülkücü  kuruluşlarla  bağlantılı 587 kişi  hakkında dava açtı. 220 kişinin idamının istendiği  davada, Türkeş ve arkadaşlarının bir bölümü çeşitli hapis  cezalarına çarptırıldı. Hüküm giyenlerden Ahmet Kerse,  Ali Bülent Orkan, Cengiz Baktemur, Fikri Arıkan, Cevdet  Karakaş, Mustafa Pehlivanoğlu, Halil Esendağ, İsmet  Şahin ile Selçuk Duracık idam edildi. Dedektif Naim  Tatar ın da içinde bulunduğu polis ekibi, Ankara  Sıkıyönetim Savcılığı nın sürdürdüğü bu soruşturmada  önemli görevler üstlendi.  CMYB  C M Y B  7 EK M 2010 PERŞEMBE CUMHUR YET SAYFA  DİZİ 9  Yazıcıoğlu na  işkence  yapmadık   Dedektif Naim Tatar,  bir ülkücüyü cezaevinden  kurtarıyor:  22 Mayıs 1978 günü Ankara Fen  Fakültesi Kimya Bölümü  öğrencisi, sol görüşlü Aydın  Efetürk, okul yakınlarında silahlı  saldırı sonucu öldürülüyor.  Yapılan tahkikatta Ülkücü Gençlik  Birliği Ankara Şube  yöneticilerinden aynı bölüm  öğrencisi Arif Görünmez  yakalanıyor. Olayda bir görgü  tanığı var. Görgü tanığı tam teşhis  yapamıyor.  Benziyor  diyor.  Ama bu  benziyor beyanı   bu  şahıs yapmıştır  olarak tutanağa  geçiyor ve çocuk tutuklanıyor.  Karar duruşmasında ölen çocuğun  haklarını savunan müdahil avukata  görüşü soruluyor. Avukat,   İdeolojimiz gereği idama  karşıyız. Bir alt cezanın  verilmesini talep ediyoruz   diyor. Mahkeme talebi yerinde  görüyor. Arif Görünmez e  müebbet hapis cezası veriyor.  Karar Yargıtay ca da onaylanıyor.  Şahıs Yozgat Kapalı Cezaevi ne  kapatılıyor. Aradan birkaç sene  geçiyor, 12 Eylül oluyor, bu şahsın  kardeşi olduğunu sonradan  öğrendiğimiz bir şahıs bizimle  görüşmek istediğini söyledi. Bana,   Biz sizi komünist olarak  biliyoruz ama görevinizi dürüst  yaptığınızı da biliyoruz. Benim  ağabeyim o olaydan dolayı  hüküm giydi, yatıyor. Ağabeyim  cezaevine girdikten sonra  onların içine girdim, onların  güvenini kazandım. Aynı evde  kaldığım şahıslardan bir tanesi  de ağabeyime ikizi kadar  benziyor. Cinayeti bu şahsın  işlediğini öğrendim ve silahı da  tespit ettim  dedi. Durumu  Ankara Sıkıyönetim Başsavcısı  Nurettin Soyer e ilettik. Albay  Soyer, Sıkıyönetim Komutanı ile  konunun görüşülmesi gerektiğini,  talimatı doğrultusunda hareket  etmemizi söyledi. Sıkıyönetim  Komutanı, operasyonu yapmamızı,  eğer kanıt elde edersek iadei  muhakeme kararı aldıracağını  söyledi. Talimat sonucu şahısta  silah da ele geçirildi. Silah  balistiğe gönderildi. Aydın Efetürk  olayında kullanılan silahtı.  Yeniden mahkeme başladı. Şahıs  tutuklandı. Yozgat Cezaevi nde  olan Arif Görünmez tahliye edildi.  Aradan zaman geçti. Arif  Görünmez bana geldi,  Ben size  hayatımı borçluyum. Size  kurban keseceğim  dedi.  Bana  niye kurban kesiyorsun? Sen bu  devletten alacaklısın. Devlet  senin 3 yılını aldı. Git dava aç.  Haklarını ara  dedim. Sonuçta  teşekkür etti gitti. Bu davada ya  karar idam olsaydı ne olacaktı?  Suçsuz bir insan bir anda idam  edilecekti. İdam edilen Mustafa  Pehlivanoğlu da bugünkü yasalarla  yargılansaydı çok çok 10 yıl  alacaktı.  Yıllar sonra bizim haklarında  soruşturma yaptığımız bazı eski  ülkücülerle görüşmelerimiz oldu.  Çocukların hepsi de bana  kullanıldıklarını söylediler.  Biz  kullanıldık, bizi kullandılar   dediler. Tetikçi olarak kullanılan  birkaç tanesinin dışında çoğu  perişan haldeydi, yoksul aile  çocuklarıydı. Gördüğüm kadarıyla  35 kişi zengin olmuştu, iyi  yaşamıştı, onların içinden. Bir  tanesi İbrahim Çiftçi yidi, bir  tanesi de Çatlı ydı işte. İkisi de  kurtarılmıştı. O zamanki istihbarat  demek ki bunları kullanıyordu.  Uğur Mumcu nun   Esrarengiz Yüzbaşı   olarak tanımladığı  Mehmet Ali Çevikel,  Ökkeş Çubukçu ile  birlikte 1978 yılında  yapılan bir ihbar  üzerine soruşturulur.  Mehmet Ali Çevikel in  çok sayıda patlayıcı  maddeyi özellikle sağ  terör örgütlerine  sağladığı belirlenir.  Bu patlayıcılardan  birinin de, dönemin  CHP milletvekili  Süleyman Genç in  evine atıldığı anlaşılır.  Dedektif Naim Tatar ve  arkadaşları esrarengiz  yüzbaşının peşinde:  Yüzbaşıyı ilişki kurduğu  bir kadın vasıtasıyla ihbar  üzerine yakaladığımızda  Merkez Komutanlığı na  haber verdik. Kullanılan  tahrip kalıplarının aynısı  Ankara Maltepe de Albayrak  Kıraathanesi nin  bombalanmasında  kullanılmıştı. Olayı ülkücüler  üstlenmişti. Sonra İstanbul da  da bazı olaylarda aynı tahrip  kalıplarından kullanılmıştı.  Yüzbaşıyı yakalayıp da  getirdiğimizde  Türkeş i  getirin, beni kimse  sorgulayamaz  diye  bağırıyordu. Bazı polisler bu  sözlerden çok korkmuş  olacaklar ki, çevremizde onu  sorgulayacak kimse kalmadı.  Herkes kaçtı, 3 polis kaldık.  İstanbul da Kapalıçarşı da bir  kuyumcu dükk nına gelip  giden Kahramanmaraşlı birini  takip ettik. Gizli görevli  gittik. İstanbul da o yeri  bulduk. Ama, biz gitmeden  haber uçurulmuştu. Orada  tahrip kalıplarının saklandığı  sandıkların bıraktığı tozları  bulduk ancak. Sonra o  patlayıcılar, İstanbul u  havaya uçuracak kadar  güçlüydü patlayıcılar  bir  inşaatta kumların altında  bulundu. Esrarengiz yüzbaşı,  Trakya daki bir birlikten  çalmıştı.  Ekibi  dağıttılar  Ortak görüş:  Kullanıldık  BTT   Dedektif Naim Tatar ve  arkadaşları Muhsin  Yazıcıoğlu nu  yakalıyorlar:  12 Eylül de henüz Kenan  Evren darbe yapıldığını  açıklamadan önce MHP liler  darbeyi öğrenmiş olacaklar ki, o  gece MHP Genel Merkezi nden  kimi bavullar kaçırılmış. Bu kaçırma olayı  Ankara Sıkıyönetim Savcılığı tarafından  belirlenmiş. Ama bavulların nereye  saklandığı belirlenememiş.  Soruşturmalar sırasında yakaladığımız bir  kişi, o bavulları Anıtkabir in Bahçelievler  tarafına bakan, şimdi Anıtpark olarak anılan  yere gömdüklerini söylemişti. O zamanlar  orası toprak yığınıydı. Bavulları kimlerle  gömdüklerini sorduğumuzda  Başımızda  Muhsin Başkan vardı  dedi. Ama o yeri  tam nokta olarak gösteremiyordu çocuk.  Aynı  gün bir  diğer şahsın peşine düştük. Selanik  Caddesi nde şimdiki Mülkiyelilerin hemen  yan tarafında büro olarak kullanılan bir  yerde kaldığını öğrendik. Sol görüşlü bir  bölgeydi. Yakalanmamak için daha rahat  olur diye oraya gitmişler. Büroyu bastık.  İçeri girer girmez Muhsin Yazıcıoğlu ile  karşı karşıya geldik. Biz onu yakalamak için  girmemiştik oraya. Aldık getirdik.  Arkadaşlar hemen gözünü bağlamışlar. Biraz  sonra ben  Konuşalım da ondan sonra  bağlayın  dedim. Odama getirdiler gözünü  açtılar. Dedim ki  Beni tanıyor musun?    Tanıyorum  dedi.  Burada böyle  konuşalım mı, içeri mi göndereyim?    Burada konuşalım  dedi.  Sana bir  samimiyet testi yapacağım. 12 Eylül  gecesi genel merkezden çıkarılan  valizleri nereye gömdünüz?  dedim.  K ğıda yazdı,  Yer olarak burası, ama  oraya gidersem daha rahat gösteririm   dedi. Alana gittik. Anıtkabir in hemen  arkasında yaklaşık olarak 100 metrekarelik  bir alanı gösterdi. Devlet Su İşleri nden  dozer çağırdık. Sonunda valizlere ulaştık.  Valizlerin içerisinde ilk defa gördük C4  patlayıcıyı. Hiç kullanılmamıştı o zamanlar.  Çeşitli silah parçaları, silah iğneleri vardı.  Değiştirilmiş silah namluları vardı. Bunların  kullandığı silahların namlularını  Kırıkkale de Makina Kimya dan emekli  olmuş bir şahıs değiştiriyordu.  Ülkü Ocakları Derneği Başkanı iken  birçok olayın sorumlusu olduğunu  biliyorduk Muhsin Yazıcıoğlu nun. Ama  diğer arkadaşları kendisi hakkında  konuşmadılar, aleyhine ifade vermediler.  Muhsin Yazıcıoğlu, yıllar sonra işkence  gördüğünü anlattı televizyonlarda, ama  doğru değildi. İşkence filan yapılmadı.  Kesinlikle yüz yüze konuştuk, yakalandıktan  hemen sonra odama getirilince itiraflarda  bulundu. Muhsin Yazıcıoğlu Ülkü  Ocakları Başkanı ydı, Abdullah Çatlı  2. Başkan dı. Çatlı daha çok operasyonlara  bakıyordu. Muhsin Yazıcıoğlu son yıllarda  Alparslan Türkeş ile ters düşmüştü,  Türkeş genç bir kadınla evlendiği  için. Yazıcıoğlu, Adıyaman daki Menzil  tarikatına girmişti. O aslında MHP de  Alparslan Türkeş in yerine hazırlanan  birisiydi, ama ters düştüğü için ayrıldılar.  MHP VE ÜLKÜCÜ  KURULUŞLAR  SORUŞTURMASI   Dedektif Naim Tatar ve  arkadaşlarının ekibi  dağıtılıyor:  Ali Uzunırmak sonradan  milletvekili oldu ÜGD Ankara Şube  Başkanı ydı. Ankara da ülkücüler  tarafından gerçekleştirilen birçok  olayın, hatta bütün olayların bilgisi  dahilinde olduğunu düşünüyorduk.  Biz Meşrutiyet Caddesi nde bir  emlak dükk nına gittik. Oradan  birçok kişi aldık. Orada sırayla  bekliyorduk. Bir gün Ankara  Emniyet Müdürlüğü nün Asayiş  Şube Müdürlüğü Ağır Suçlar Büro  Amirliği ekipleri tarafından aynı  büro basıldı. Bizim grup amirini  gözaltına aldılar. İddiaya göre,  büroda oturup kendimize çıkar  sağlıyormuşuz. Yok böyle bir şey  tabii. Amaç, orayı deşifre etmek,  ekibi de dağıtmak. Sağ görüşlü  örgütleri koruyorlardı demek ki.  Bizimle ilgili soruşturmayı, tarafsız  olamayacağı gerekçesiyle  Emniyet ten aldılar, Garnizon  Komutanlığı na verdiler. Soruşturma  sonunda, görev yaparken herhangi  bir çıkar sağlamadığımız kesinleşti,  ama ekip dağıtıldı. Bizi bir daha da  hiç bir araya getirmediler.  Rahmetli Uğur Mumcu  öldürüldüğünde bizim grup  amirimize İçişleri Bakanı diyor ki  hazırlan, soruşturmayı size  vereceğim. Bizim grup amirimiz  beni aradı,  Arkadaşları hazırla.  Uğur Mumcu suikastını  soruşturacağız  dedi. Her birimiz  bir yerdeydik. Bekledik, bekledik,  ses yok. Çağırmadılar göreve...  Ekip olarak görev yaptığımız  sürece çok zorluklarla karşılaştık.  Örneğin, Bahçelievler katliamını  araştırırken kelle koltukta tek  başımıza sokaklarda dolaşırdık, bir  kanıt yakalayabilmek için. O  dönemde Emniyet ten, istihbarattan  bize bilgi vermiyorlardı. İstihbaratın  görevi sanki komünist kovalamak.  Bizi bile takip ediyorlardı. Çoğu  yerde atlatıyorduk onları. Mesela,  beni takip eden 2 MİT görevlisiyle  daha sonra beraber sorgu yapmıştık.  Takip ederlerken otobüsten atlayıp  takipten kurtulmuştum. Birlikte  sorgu yaptığımızda tanıdım onları.   Görevinizi tam yapamıyorsunuz.  Beni nasıl kaçırmıştınız  dedim.  Genelde komünist takip etmekle  görevlendirilmişti onlar. Şimdi nasıl  hukuksuzluk, adaletsizlik, tek  yanlılık varsa 12 Eylül öncesinde de  hukuksuzluk, adaletsizlik, tek  yanlılık vardı.  O adaletsizlik devam etti, biraz  daha azaldı ama devam etti. Zaten 12  Eylül ün hukuksuzluğu, adaletsizliği  bugünlere getirdi Türkiye yi. 12  Eylül gerçekten halk için yapılan bir  ihtilal değildi.  Abdullah Çatlı gibileri koruyan  yapı devam etti 12 Eylül de. Muhsin  Yazıcıoğlu nu korumuyorlardı, ama  Çatlı yı koruyorlardı. O günlerde  beraber çalıştığımız askeri  savcılardan bir tanesi yıllar sonra  karşılaştığımızda, bir çay içelim  dedi. O günlerde de İstanbul da  polislerin eylemleri vardı. Topluca  eylem yapıp tekbir getirmişlerdi. O  günlerdeydi. Özel olarak çağırdılar  herhalde görüşümü almak için.   Polisin içindeki bu olaylar niye  oluyor?  dedi.  Bakın  dedim:  12  Eylül öncesi bir denge vardı. Pol  Der vardı, PolBir  sağcı polislerin  örgütü  vardı. Beraber göreve  gidiyorlardı. Çoğu hissiyatlarına  göre görev yapmıyorlardı. 12  Eylül den sonra polis teşkilatına  sol görüşlü, sosyal demokrat  görüşlü, Alevi polis alınmadı  özellikle. PolDer liler de yavaş  yavaş eritildi. 12 Eylül den önce 52  bin personelin 22 bini PolDer li  idi. 12 Eylül polisi tek yanlılaştırdı.  Ve sonuç bak işte tekbir  getiriyorlar.   Böyle böyle bugünlere geldik  sonuçta.  Ben Hanefi Avcı yı tanırım.  Polisin cemaatleştirilmesi ile ilgili  söyledikleri tümüyle doğrudur.  ESRARENG Z  YÜZBAŞI  HAYAL ve GERÇEK  KÜRŞAT BAŞAR  Romen Diyojen  Bugünü ve geleceğiyle ilgili hayalleri,  heyecanları olmayanlar geçmişle uğraşır. Ya  geçmişin çok daha güzel olduğunu anlatır durur  ya da geçmişte kendisine yapılan haksızlıklar  olmasa ne büyük adam olacağından dem vurur.  Bizim de, anladığım kadarıyla bugün ve  gelecekle ilgili işlerimiz tamam, geçmişle  meselemizi çözmemiz kaldı.  Bit pazarına nur yağıyor.  Eski defterler tek tek açılıyor.  12 Eylül darbecileri bir yana şimdi o dönemde  görev yapanların hepsinin yargılanmasını  isteyenler var.  Benim de bir iki taktığım hoca  vardı okuldayken, onları ihbar etmeyi  düşünüyorum.   Hatta işi ileri götürüp, o dönemde devlet  adamlarıyla sıkı fıkı olan gazetecileri,  görevinden istifa etmeyen memurları filan da  suçlayanlar var.  İnsanın her şeye dikkat etmesi lazım. Mesela  belli olmaz beş, on yıl sonra Apo ya   bölücübaşı ,  terörist  filan diyenler de  mahkemeye çıkartılabilir ona göre...  Kitap üstüne kitap yazılıyor. Eskiden kitap  bastırmak meseleydi. Gelen kitabı okuyup  ahk m kesen birtakım adamlar vardı. Şimdi  onlardan kurtulmuşlar anladığım kadarıyla, bir  kitap boyutunda ne yazsanız basılıyor.  Televizyonlarda yirmi, otuz yıl öncesinin  olayları üzerine tartışmalar yapılıyor. Birileri  çıkıp şu olayı şu yaptı, bu cinayeti bu işledi diye  anlatıyor. Artık ister inanın, ister inanmayın,  sizin bileceğiniz iş. Çünkü zaten öyle değil  böyleydi, kanıtlar şunlardı filan diye anlatmaya  kalksanız da kimsenin umurunda değil. Maksat  muhabbet.  Hatta telefonla bağlanıp tarihi ifşaatlarda  bulunanlar gördüm ben. Gerçi sonra başkası  bağlanıp, yahu bu adam atıyor, böyle bir şey  yok dediyse de, geçmiş olsun. O kısmı  izlemeyip yattıysanız tarihi gerçek sizin için  başka artık!  Bir de tabii yaş sebebiyle hafiften olayları  unutanlar var. Tanık diye onlara da  başvuruluyor haliyle. Son zamanlarda bu  örnekleri de bol bol izliyoruz.  Geçmişe rağbet büyük ama arşive girip  bakan da pek yok. Herkes aklında kaldığı  kadarıyla idare ediyor. Çok sıkışırsa, canım ben  görmedim, ama öyle söylemişlerdi deyip işin  içinden çıkıyor.  İş artık Osmanlı dedikodularına kadar geldi.  Ben şu Selçukluları da merak ediyorum. Bu  konularda henüz gizli belgeler açığa  çıkartılmadı. Tuğrul Bey in 1055 te Halife  Kaim in çağrısıyla Bağdat a girişinin altında  neler var, bunları da öğrenmek lazım.  Ben o Romen Diyojen in nelerini biliyorum  da zamanı değil diye söylemiyorum.  kursatbasar63@gmail.com   Efsane cerrah   yaşamını yitirdi  M NKAR 85 YAŞINDAYDI  İstanbul Haber Servisi  Türkiye nin sayılı  cerrahları arasında yer alan, Prof. Dr. Tarık  Minkari  85  önceki gün İstanbul da yaşamını  yitirdi. Prof. Minkari, bugün Teşvikiye Ca  mii nde kılınacak öğle namazının ardından Zin  cirlikuyu Mezarlığı nda toprağa verilecek.  Kamuoyunda  efsane cerrah  olarak tanınan  Prof. Dr. Tarık Minkari 1925 yılında Bartın da  doğdu. 1939 da Ayvalık ta ortaokulu, 1942 de  İstanbul da Vefa Lisesi ni bitiren Minkari,  1948 de İstanbul Üniversitesi  Tıp Fakültesi nden mezun ol  du. 1957 de Doçent, 1964 te  profesör olan Minkari değişik  yıllarda Paris te, Boston da,  Londra da, Houston USA da  bulunduktan sonra 18 farklı  orijinal ya da modifiye ameli  yat tekniği tasarlayarak 1985  yılında Sağlık Bakanlığı tara  fından  Gastroenterolojik  Cerrah  unvanına layık gö  rüldü. Türkiye ye dönüşünde Gürcan Ünal,  Yılmaz Kafadar, Olcay Alver, Sadık Perek  ile midenin, yemek borusunun, pankreasın, ka  raciğerin, safra yollarının cerrahisi hakkında on  bir kitap yazan Minkari nin, 250 den fazla, yerli  ve yabancı dilde makalesi bulunuyor.  AMER KALI CERRAHLARDAN  HABERAL A ONURSAL ÜYEL K  ANKARA  ANKA   Amerikan Cerrah  lar Birliği nin bu yılki onursal üyeliğine  Prof. Dr. Mehmet Haberal layık görüldü.  Birlik, Haberal ı tanıtırken,  Meşhur bir  cerrah ve hayırsever  ifadelerini kullandı.  Amerikan Cerrahlar Birliği onursal üyeliği  bu yıl Türkiye, Fransa, İngiltere, Brezilya,  Hindistan ve Çin den altı seçkin cerraha ve  rilecek. Türkiye den Prof. Dr. Mehmet Ha  beral ın layık görüldüğü üyeliğe, 1913 yılın  dan itibaren, bu sene seçilen 6 cerrah dahil,  dünya genelinde toplam 424 cerrah layık gö  rüldü. Onursal üyeliğin takdim edilmesi  ise dünyanın en büyük uluslararası toplan  tıları arasında gösterilen Amerikan Cer  rahlar Birliği nin Klinik Kongresi nin en  çok ilgi çeken olayları arasında yer alıyor.  Ödül töreni, pazar günü Washington Kongre  Merkezi Balo Salonu AB de yapılacak.   12 Eylül sonrası Ankara  Sıkıyönetim Savcılığı  sürdürdüğü soruşturma  sonrasında, başta MHP  Genel Başkanı  Alparslan Türkeş  olmak üzere, MHP li  ve ülkücü  kuruluşlarla  bağlantılı 587 kişi  hakkında dava açtı. 220 kişinin idamının istendiği  davada, Türkeş ve arkadaşlarının bir bölümü çeşitli hapis  cezalarına çarptırıldı. Hüküm giyenlerden Ahmet Kerse,  Ali Bülent Orkan, Cengiz Baktemur, Fikri Arıkan, Cevdet  Karakaş, Mustafa Pehlivanoğlu, Halil Esendağ, İsmet  Şahin ile Selçuk Duracık idam edildi. Dedektif Naim  Tatar ın da içinde bulunduğu polis ekibi, Ankara  Sıkıyönetim Savcılığı nın sürdürdüğü bu soruşturmada  önemli görevler üstlendi.  CMYB  C M Y B  7 EK M 2010 PERŞEMBE CUMHUR YET SAYFA  DİZİ 9  Yazıcıoğlu na  işkence  yapmadık   Dedektif Naim Tatar,  bir ülkücüyü cezaevinden  kurtarıyor:  22 Mayıs 1978 günü Ankara Fen  Fakültesi Kimya Bölümü  öğrencisi, sol görüşlü Aydın  Efetürk, okul yakınlarında silahlı  saldırı sonucu öldürülüyor.  Yapılan tahkikatta Ülkücü Gençlik  Birliği Ankara Şube  yöneticilerinden aynı bölüm  öğrencisi Arif Görünmez  yakalanıyor. Olayda bir görgü  tanığı var. Görgü tanığı tam teşhis  yapamıyor.  Benziyor  diyor.  Ama bu  benziyor beyanı   bu  şahıs yapmıştır  olarak tutanağa  geçiyor ve çocuk tutuklanıyor.  Karar duruşmasında ölen çocuğun  haklarını savunan müdahil avukata  görüşü soruluyor. Avukat,   İdeolojimiz gereği idama  karşıyız. Bir alt cezanın  verilmesini talep ediyoruz   diyor. Mahkeme talebi yerinde  görüyor. Arif Görünmez e  müebbet hapis cezası veriyor.  Karar Yargıtay ca da onaylanıyor.  Şahıs Yozgat Kapalı Cezaevi ne  kapatılıyor. Aradan birkaç sene  geçiyor, 12 Eylül oluyor, bu şahsın  kardeşi olduğunu sonradan  öğrendiğimiz bir şahıs bizimle  görüşmek istediğini söyledi. Bana,   Biz sizi komünist olarak  biliyoruz ama görevinizi dürüst  yaptığınızı da biliyoruz. Benim  ağabeyim o olayd
            
    
