Catalog
                    Publication
                
                - Anneler Günü
 - Atatürk Kitapları
 - Babalar Günü
 - Bilgisayar
 - Bilim Teknik
 - Cumhuriyet
 - Cumhuriyet 19 Mayıs
 - Cumhuriyet 23 Nisan
 - Cumhuriyet Akademi
 - Cumhuriyet Akdeniz
 - Cumhuriyet Alışveriş
 - Cumhuriyet Almanya
 - Cumhuriyet Anadolu
 - Cumhuriyet Ankara
 - Cumhuriyet Büyük Taaruz
 - Cumhuriyet Cumartesi
 - Cumhuriyet Çevre
 - Cumhuriyet Ege
 - Cumhuriyet Eğitim
 - Cumhuriyet Emlak
 - Cumhuriyet Enerji
 - Cumhuriyet Festival
 - Cumhuriyet Gezi
 - Cumhuriyet Gurme
 - Cumhuriyet Haftasonu
 - Cumhuriyet İzmir
 - Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
 - Cumhuriyet Marmara
 - Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
 - Cumhuriyet Oto
 - Cumhuriyet Özel Ekler
 - Cumhuriyet Pazar
 - Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
 - Cumhuriyet Sokak
 - Cumhuriyet Spor
 - Cumhuriyet Strateji
 - Cumhuriyet Tarım
 - Cumhuriyet Yılbaşı
 - Çerçeve Eki
 - Çocuk Kitap
 - Dergi Eki
 - Ekonomi Eki
 - Eskişehir
 - Evleniyoruz
 - Güney Dogu
 - Kitap Eki
 - Özel Ekler
 - Özel Okullar
 - Sevgililer Günü
 - Siyaset Eki
 - Sürdürülebilir yaşam
 - Turizm Eki
 - Yerel Yönetimler
 
                        Years
                    
                    - 2025
 - 2024
 - 2023
 - 2022
 - 2021
 - 2020
 - 2019
 - 2018
 - 2017
 - 2016
 - 2015
 - 2014
 - 2013
 - 2012
 - 2011
 - 2010
 - 2009
 - 2008
 - 2007
 - 2006
 - 2005
 - 2004
 - 2003
 - 2002
 - 2001
 - 2000
 - 1999
 - 1998
 - 1997
 - 1996
 - 1995
 - 1994
 - 1993
 - 1992
 - 1991
 - 1990
 - 1989
 - 1988
 - 1987
 - 1986
 - 1985
 - 1984
 - 1983
 - 1982
 - 1981
 - 1980
 - 1979
 - 1978
 - 1977
 - 1976
 - 1975
 - 1974
 - 1973
 - 1972
 - 1971
 - 1970
 - 1969
 - 1968
 - 1967
 - 1966
 - 1965
 - 1964
 - 1963
 - 1962
 - 1961
 - 1960
 - 1959
 - 1958
 - 1957
 - 1956
 - 1955
 - 1954
 - 1953
 - 1952
 - 1951
 - 1950
 - 1949
 - 1948
 - 1947
 - 1946
 - 1945
 - 1944
 - 1943
 - 1942
 - 1941
 - 1940
 - 1939
 - 1938
 - 1937
 - 1936
 - 1935
 - 1934
 - 1933
 - 1932
 - 1931
 - 1930
 
                    Our Subscribers Can Login And Read Original Page
                    I Want To Register And Read The Whole Archive
                    I Want To Buy The Page
                
            
                PANO  DENİZ KAVUKÇUOĞLU  Terk Edilmek  Yaz bitti, kıyı beldeleri boşaldı. Birçok lokanta,  otel, pansiyon gelecek yaza doğru yeniden  açılmak üzere kapılarını kapattı.  İnsansızlaşan sokaklarda, sitelerde köpekler,  kediler dolaşıyor. Sonra gidip hep aynı evlerin  önlerinde bekleşiyorlar. Kulakları dik; duydukları  her ses onları heyecanlandırıyor. Şimdi boş olan o  evler daha birkaç gün öncesine kadar  onların   evleriydi. Özgürce girip çıktıkları, karınlarını  doyurdukları, o evlerde oturan insanlar tarafından  sevilip okşandıkları, kendileri için hazırlanmış özel  köşelerinde uyudukları, mutluluk içinde yaşadıkları  evleri   Onlar o boşalmış, insansızlaşmış evleri h l   kendi evleri sanıyorlar. Oysa artık değil, fakat bunu  bilmiyorlar. Bilmedikleri için o evlerin önünden  ayrılmıyorlar, sarsılmaz bir umutla kendilerini sevip  okşamış, sevilmeye alıştırmış o  iyi  insanların  dönmesini bekliyorlar.  O insanlar ise uzun bir süre dönmeyecekler  boşalttıkları yazlıklarına. Geride bıraktıkları, bir  zamanlar sevip okşadıkları, varlıklarından mutluluk  hatta övünç duydukları o hayvancıkların ne  durumda olduklarını sorup sorgulamadan, onların  olası sonlarını vicdan terazilerinde tartmadan  hayatlarını alışageldikleri olağanlıkla  sürdürecekler.  O, bir zamanlar sevdikleri, bakıp besledikleri  hayvancıklar  kendi yuvaları da  belledikleri  evlerinin kapı önlerinde yarı aç, yarı susuz daha bir  süre bekleyecekler. Umutları giderek tükenecek.  Umutlarını ayakta tuttukları günlerde kendilerine  mama veren, su veren yaşlı amcalar, teyzeler de  başlayan soğuklarla baş edemeyip kışı geçirmek  üzere kentlerdeki kaloriferli apartmanlarına  dönecekler.  İşte o zaman terk edilmiş kediler, köpekler için  çetin bir yaşam savaşımı başlayacak. Bir lokma  kuru ekmek, bir kap yemek artığı, bir parça kemik,  bir tas su bulabilmek için yollara düşecekler.  Günler geçtikçe köpeklerin o güzelim, parlak  tüyleri matlaşacak, kirlenecek, çamurlara  bulanacak; bir araya gelip sürüleşecekler. Tek tük  açık kalmış bakkal dükk nlarının, lokantaların  önlerinden taşlarla, sopalarla kovalanacaklar.  Kediler, çöp kutularında yiyecek arayacaklar.  Devirdikleri her çöp kutusunun anısı belleklerinde  yedikleri tekmelerin acısı olarak yer edecek.  Bu kedilerden, köpeklerden ancak çok azı kış  ayları boyunca verecekleri bu yaman var olma  savaşımından sağ çıkacaklar.  Yaz gelecek. Yazlıkçılar boşalttıkları evlere geri  dönecekler. Akıllarına geride bıraktıkları  hayvancıklar gelecek. Birbirlerine, köpeklerin ne  kadar sadık, kedilerin ne kadar evcil olduklarını  anlatacaklar,  Bir yerlerdedirler, gelirler mutlaka!   diyecekler. Onların açlıktan, susuzluktan  ölebileceklerini, düştükleri yollarda bir kazaya  kurban gidebileceklerini, tekmeyle, sopayla, taşla  öldürülebileceklerini, kimi yerel yönetimler  tarafından zehirlenebileceklerini hiç düşünmeden,  düşünemeden.  Oysa bir canlıyı umarsızlığa, sonu bilinmezliğe  terk ederken, tüm bunları düşünmek gerekir.  Hayvanlara eziyet yalnızca tekmeyle, taşla,  sopayla sınırlı değildir.  Terk edilmek insana da, hayvana da aynı acıyı  verir.  Bir hayvanı sahiplenirken bu gerçeği göz ardı  etmemek gerekir.  Bugün  Dünya Hayvan Hakları Günü . 4 Ekim,  79 yıldır  Hayvanları Koruma Günü Dünya Hayvan  Hakları Günü  olarak kutlanıyor. 15 Ekim 1978 de  Paris te UNESCO evinde ilan edilen Hayvan  Hakları Evrensel Bildirisi ile hayvanlar da evrensel  haklar elde ettiler.  Yerel yönetimlere bu haklara uyulması  doğrultusunda önemli görevler düşüyor. Özellikle  de terk edilen, sahipsizleşen hayvanlara ilişkin  olarak  Günü gelmişken anımsatalım dedik.  dkavukcuoglu@superonline.com  www.denizkavukcuogluyazilari.blogspot.com  CMYB  C M Y B  SAYFA CUMHUR YET 4 EK M 2010 PAZARTES  14  ÇALIŞANLARIN  SORULARI SORUNLARI  YILMAZ ŞİPAL  Toplumun  Ruh Sağlığı ... 2   Toplumun ruh sağlığı göstergelerinin giderek olumsuz  yönde gelişme gösterdiği, görsel ve yazılı basın organlarının  aktardıklarından anlaşılmaktadır.  Yazılı ve görsel medyada ölümlü trafik kazaları, günlük  yaşamın alışılmış bir kesiti olmuştur.  Uzunca bir süredir, görsel ve yazılı basın cinayet, taciz ve  tecavüz haberlerinden geçilmez olmuştur...  Cinayet, taciz ve tecavüz bir salgın hastalık gibi giderek  de yayılmaktadır.  Bu olayların artmasında  toplumsal genetikteki   gelenek, görenekler ile törelerin kadına bakış açısını çok  olumsuz yönlendirilmesi, en büyük etkendir.  Bu çarpık bakış açısının iyileştirilmesine, eğitimin de bir  yarar sağlamadığı görüşündeyiz.  Yazarımız Leyla Tavşanoğlu, 1 Ağustos 2010 günlü  Cumhuriyet te yayımlanan Psikiyatri Uzmanı Doç. Dr.  Özkan Pektaş ile yaptığı söyleşide şiddet olaylarını  irdeliyor.  Sayın Pektaş, bu söyleşide ilginç değerlendirmeler  yapıyor:        Suç oranında bir artış ve vahşileşme var. Bunun  entelektüel seviyeyle de ilgisi var. Suça suç gözüyle  baktığınız zaman bir insan bunu işlemeden önce hedef  belirlemelidir. Örneğin ben sizin çantanızı istiyorsam  çantanızı almalıyım. Bunun daha fazlasını  yapmamalıyım. Ama olay daha ileri gidebiliyor. Vahşeti  getiren içinizde durduramadığınız kaba dürtüler.  Kabalığı engelleyen kültürdür; kültürü etkileyen  eğitimdir. Toplumda bu alanlarda değersizleştirmeler  yaşadığımızda suçlar da kabalaşmaya başlıyor. Örneğin  İtalyan kadının Türkiye de uğradığı kaba cinayeti  düşünün. Ya da rahiplerin akıl almaz cinayetlere  kurban gidişlerini, Münevver Karabulut cinayetini  hatırlayın. Şiddete eğilimli bir toplum olduk...    Cumhuriyet 1 Ağustos 2010   Çağdaş olamayan eğitim, ruhsal hastalıklara yatkın  kişiliklerin yetişmesini sağlayan ortamı hazırlamaktadır.  Gelenekler, görenekler, töreler ve özellikle de eğitim, bir  toplumun yapısını oluşturur. Eğitim sistemleri bunların  oluşmasında ya da yıkılmasında en önemli etkendir.  Bir ülkede cinayet, intihar, taciz ve tecavüz olayları  giderek artıyorsa o toplumun sağlıklı olduğu söylenemez.  Televizyon kanallarını izleyenler, başta töre cinayetleri  olmak üzere, taciz ve tecavüz olaylarının yoğun bir biçimde  arttığını görmektedir. Bu taciz ve tecavüz olaylarının  özellikle çocuklara karşı ve devlet denetimindeki çocuk  yetiştirme yurtları ile yine devlet denetimindeki yatılı  ilköğretim bölge okullarında oluşu son derece utanç ve  endişe vericidir. Son olarak da, bir ilimizde sahipsiz kız  çocuklarına yapılan ve içlerinde bir okul yöneticisiyle bazı  kamu görevlilerinin de yer aldığı,  toplu tecavüzler   üzerinde önemle durulmalıdır.   Mardin de 2003 yılında N.Ç ye 31 kişinin tecavüz  ettiği, 2 kadının da erkeklere pazarladığı gerekçesiyle  açılan davanın dün 35. duruşması yapıldı. Mahkeme  heyeti, 4 sanık hakkında beraat kararı verdi; 1 sanığın  dosyasını da akli dengesinin yerinde olup olmadığının  belirlenmesi için ayırdı. Mahkeme, o dönem Kızıltepe  Kaymakamlığı Yazıişleri Müdürü olan R.S, Mardin İl  Jandarma Komutanlığı nda görevli Yüzbaşı E.E nin de  aralarında bulunduğu 26 sanığa  cinsel istismarda  bulunmak  gerekçesiyle 8 ay ile 5 yıl arasında değişen  hapis cezaları verdi.   Cumhuriyet 29 Eylül 2010   Bez bebeklerle oynaması gereken yaştaki kız  çocuklarının,  yöre ve töre baskısıyla  babaları  ve dedeleri yaşındaki erkeklere  başlık parası   karşılığında satılmasını  töreler  sağlasa da, kimsenin bu  yanlışı  hoşgörü  ile karşılamaya hakkı olmamalıdır.  Bu olaylar karşısında, sessiz kalan toplumların  ruh  sağlığının  yerinde olduğu düşünülmemelidir.  Cinayet taciz ve tecavüz olayları karşısında toplum sessiz,  devlet ilgisiz ve yetersiz kalıyorsa, bundan herkes payına  düşeni almaya hazır olmalıdır.  AKM yıkılırsa...  Kafasına taktı bir kere,  Taksim deki Atatürk Kültür  Merkezi ni  AKM  yıkacak.  Aslına bakarsamız, AKM  yaklaşık iki yıldır yıkılmış  durumda zaten. Sanat  merkezini kapatmak yıkmak  değil mi?  Eski Kültür Bakanlığı  Müsteşar Yardımcısı H.  Hüseyin Akbulut a göre de  kapatmak, yıkmakla eşdeğer:   AKM de 2006 yılı içinde  opera ve bale 185, senfoni  orkestrası 59, tiyatro 446,  klasik koro 16, modern folk  18. 23 sergi ve bakanlığın 96  sanat ektinliği olmak üzere  855 etkinlik gerçekleştirildi.  Bu, günde en az üç etkinlik  anlamına gelir ki, dünyada bir  başka örneği yoktur. Bir yılda  yaklaşık 1 milyon insanın  girdiği AKM, Haziran 2008  yılından bu yana yıpranmaya  ve ölüme terk edildi.   Recep Tayyip Erdoğan,   Binanın onarımı için 5060  milyon gerekir  diyor ya, H.  Hüseyin Akbulut, çarpıcı bir  karşılaştırma ile o söze yanıt  veriyor:   Ayazağa daki konser  salonunun kaba inşaatı  neredeyse bitmişti. O  aşamaya gelmesi için  devletten 30 milyon dolar,  İMKB den de 3 bin 500 dolar  olmak üzere toplam 33 milyon  500 dolar harcanmıştı. Şimdi o  bina toptan yıkılıyor, yeni bir  proje yapılıyor ve harcanan  paralar çöpe atılıyor.   İlgililerin ilgisizliğine gelince:   Merak ediyorum, Kültür  Bakanı Ertuğrul Günay,  sorumluluk alanını İstanbul  2010 Kültür Ajansı ve  Başbakan a mı devrediyor?  İşin acıklı yönü, AKM nin  işlevini en iyi bilmesi gereken  Devlet Opera ve Balesi Genel  Müdürü ile Devlet Tiyatrosu  Genel Müdürü nün sorun  kendilerinin değilmiş gibi  sessiz kalmalarıdır. Oysa özel  yasaları gereği yetki de,  sorumluluk da onlardadır.   AKM yıkılırsa, sorumlusu  onlardır, biline.  Hortlak  Anayasa  Mahkemesi  Başkanı da, 45  gazetecinin tanık  olduğu  açıklamalarında,  anayasanın  değiştirilemeyecek  ilk üç maddesine   pozitif olarak  dokunulabileceği n  den söz etmeye  başladı.  Oluşturulmak  istenen belli: Sünni  egemen, çokuluslu,  başkancı sistem.  Özetle;  Osmanlı nın  hortlatılması...  Pera  Tarih okuyan bilir.  Yıldırım Orduları Grup  Komutanlığı nın  kaldırılması üzerine  13 Kasım 1918 de  İstanbul a dönen  Mustafa Kemal, 15  gün kadar Pera  Palas ta kalır, daha  sonra yakın  arkadaşları ile Ulusal  Kurtuluş Savaşı nın  öncülüğüne ilişkin ilk  tasarımlarını yaptığı  Şişli deki eve geçer.  Geçenlerde Pera  Palas ı ziyaret eden  Recep Tayyip  Erdoğan, Atatürk ün  kurtuluş çalışmalarını  burada yaptığını  söyledi ya...  Okurumuz Necati  Cebe, buna karşı  çıkıyor:   Başbakan ın   Atatürk kurtuluş  çalışmalarını Pera  Palas ta yaptı  sözü,  çok güç koşullarda  yokluklar içinde  sürdürülen bir ölüm    kalım savaşını, lüks  otel odalarından  yönetilen kıytırık bir  savaşmış gibi gösterir  ki bu, yanlıştır ve  Kurtuluş Savaşı şehit  ve gazilerine  yapılabilecek en  büyük haksızlıktır.  Kurtuluş Savaşı,  Pera Palas Oteli nden  değil,  Metristepe den,  Sakarya kıyılarından,  Kocatepe den  yönetilen bir  savaştır.   Referandumdan yaklaşık iki ay  önceydi. CHP Ankara İl Başkanı Ali  Yıldızlı yı aradık ve  Referandum  öncesi Ankara nın köylerine giderseniz,  biz de sizinle birlikte gelmek istiyoruz   dedik. Yanıt gelmedi. Yıldızlı ya,  referanduma yaklaşık on gün kala aynı  önerimizi bir kez daha yineledik. Yine  ses çıkmayınca 12 Eylül e birkaç gün  kala aradığımızda Ali Yıldızlı bize dedi  ki:   Maalesef köy programı yapamadık.   Genel başkanları neredeyse tüm  Anadolu yu dolaşırken CHP Ankara İl  Başkanlığı, 2 ay boyunca tek bir köye  gidememişti!  Geçenlerde CHP üyesi dostumuz  Suay Karaman uğradı. Halkoylaması  öncesi gönüllü olarak Kayseri,  Nevşehir, İzmir, Aydın ve Manisa da  köyleri dolaşmış, anayasa  değişikliklerine neden  hayır  verilmesi  gerektiğini anlatmaya çabalamış. İşte  izlenimleri:   Köylüler, anayasa ile ilgili  anlattıklarımı ilgiyle dinlediler. Büyük  çoğunluğu, TRT 1, Kanal 7 ve  Samanyolu televizyonunu izlediklerini  ve ücretsiz gelen Zaman gazetesi  okuduklarını bildirdiler. Benim ülkemiz  hakkında anlattıklarımı, ülkemizin  getirildiği durumu özetlediğimde,  ilgilerinin arttığını ve bunlar hakkında  çarpıcı sorular sorarak, daha  açıklamalı olarak anlatımımı sağladılar.  Özellikle ekonomik sorunlar ile tarım  ve hayvancılığın durumu çok ilgi çekti.  Manisa Turgutlu ya bağlı bir köyde  yaşlı bir amca,  Biz televizyona  bakıyoruz, evet diyorlar; gazeteye  bakıyoruz evet diyorlar; bizim imam  da bize evet diyor. Biz evet vereceğiz,  ama sen aklımızı karıştırdın, biz  bunları bilmiyorduk  dedi. Aydın  Germencik in bir köyünde,  kahvedekiler oruç tuttukları için bana  yaptıkları ikramı kabul etmek  istemedim. 80 yaşlarında bir amca   Oğlum suyu da iç, ayranı da  dedi.  Ben teşekkür ettiğimde,  Biz  oruçluyuz, ama sen bu sıcakta  Ankara dan bizi aydınlatmaya  gelmişsin, bundan daha büyük bir  ibadet olmaz, sen bu suyu içmezsen,  biz orucumuzu bozacağız  dedi.   Suay Karaman, CHP nin,  cumhuriyet ilkelerinden yana olan  demokratik kitle örgütlerinin buna  benzer çalışmaları yapmalarını salık  verdi ve ekledi:   Hatta yanlarında ziraatçı, veteriner,  tıp doktoru, diş hekimi, öğretmen gibi  meslek gruplarından bir toplulukla, o  yörelerimizi ziyaret etmeleri,  köylülerimizin her türlü sorunları ile  ilgilenmeleri, ülkemizin aydınlanma  yolunda önemli bir kilometre taşı  olacaktır.   Karaman ın tek başına yürüttüğü  çalışma, dileriz başta Ankara İl  Başkanı Yıldızlı olmak üzere CHP  örgütleri için iyi bir örnek olur.  Tek başına çaba  KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak@yahoo.com.tr  HARBİ SEMİH POROY  OTOBÜSTEKİLER KEMAL URGENÇ kurgenc@yahoo.com  UYDUDAN NAKLEN HAKAN ÇELİK fhakancelik@mynet.com  HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hetiyatrosu@mynet.com  BULMACA SEDAT YAŞAYAN  SOLDAN SAĞA:  1  Divan şairle  rinin kendileri  ni övdükleri şi  ir ya da şiir bö  lümü. 2  Karı  şık renkli... Bü  yük pulluk, sa  ban. 3  Uyuştu  rucu ilaçlara  hastalık dere  cesindeki düş  künlük. 4  Üç  katlı balık ağı... İlaç.  5  Bir zaman birimi...  Eski Mısır da güneş  tanrısı... Bir tembih  sözü. 6  Kitap getir  memiş peygamber...   Sana dün bir tepeden  baktım  İstan  bul  Y.K.Beyatlı . 7   Edebiyat değeri taşı  yan, yazınsal.  8  Bir baskı tekniği... Çıplak vücut resmi. 9  Bir mü  zik parçasının dinleyicilerin isteği üzerine bir kez  daha çalınması... Yatak, yorgan gibi eşyanın sarı  lıp bağlanmasıyla oluşan yük.  YUKARIDAN AŞAĞIYA:  1  Gitar ve kastanyet eşliğinde oynanan bir İspan  yol halk dansı. 2  Alanya ilçesinin eski adı... Bir spor  kulübümüzün kısa yazılışı. 3  Dildeki bir sesi gös  teren ve abeceyi oluşturan işaretlerden her biri... Ya  şatmak ve geliştirmek için gereken besinleri yedi  rip içirme işi. 4  Eti yenen kabuklu bir deniz hay  vanı. 5  Ortodokslarda tahta pano üzerine yapılmış  her türlü dinsel resme verilen ad... Bir gıda maddesi.  6  Gemiyi bağlamaya yarayan kalın halat... Eski dil  de su. 7  Yunan abecesinde bir harf... Çanakkale nin,  peyniriyle tanınmış ilçesi. 8  Kansızlık... Ses. 9  Olup  bitenin ruhlar  leminin gizli güçlerince yönetildi  ğine inanan ilkel anlayış.  1 2 3 4 5 6 7 8 9  1  2  3  4  5  6  7  8  9  K A R A N T İ N A  Ü Ş E K E D A M  L E Y K R E M A  E V S A H A  K İ V İ İ L G A  E N İ S E L  Ç A L A P U R A  A C U R A M E R  P I R A Z V A N A  1 2 3 4 5 6 7 8 9  1  2  3  4  5  6  7  8  9   PANO  DENİZ KAVUKÇUOĞLU  Terk Edilmek  Yaz bitti, kıyı beldeleri boşaldı. Birçok lokanta,  otel, pansiyon gelecek yaza doğru yeniden  açılmak üzere kapılarını kapattı.  İnsansızlaşan sokaklarda, sitelerde köpekler,  kediler dolaşıyor. Sonra gidip hep aynı evlerin  önlerinde bekleşiyorlar. Kulakları dik; duydukları  her ses onları heyecanlandırıyor. Şimdi boş olan o  evler daha birkaç gün öncesine kadar  onların   evleriydi. Özgürce girip çıktıkları, karınlarını  doyurdukları, o evlerde oturan insanlar tarafından  sevilip okşandıkları, kendileri için hazırlanmış özel  köşelerinde uyudukları, mutluluk içinde yaşadıkları  evleri   Onlar o boşalmış, insansızlaşmış evleri h l   kendi evleri sanıyorlar. Oysa artık değil, fakat bunu  bilmiyorlar. Bilmedikleri için o evlerin önünden  ayrılmıyorlar, sarsılmaz bir umutla kendilerini sevip  okşamış, sevilmeye alıştırmış o  iyi  insanların  dönmesini bekliyorlar.  O insanlar ise uzun bir süre dönmeyecekler  boşalttıkları yazlıklarına. Geride bıraktıkları, bir  zamanlar sevip okşadıkları, varlıklarından mutluluk  hatta övünç duydukları o hayvancıkların ne  durumda olduklarını sorup sorgulamadan, onların  olası sonlarını vicdan terazilerinde tartmadan  hayatlarını alışageldikleri olağanlıkla  sürdürecekler.  O, bir zamanlar sevdikleri, bakıp besledikleri  hayvancıklar  kendi yuvaları da  belledikleri  evlerinin kapı önlerinde yarı aç, yarı susuz daha bir  süre bekleyecekler. Umutları giderek tükenecek.  Umutlarını ayakta tuttukları günlerde kendilerine  mama veren, su veren yaşlı amcalar, teyzeler de  başlayan soğuklarla baş edemeyip
            
    
