23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
M Y BC MYBC 17 EK M 2010 / SAYI 1282 lker Aksum, Canım Ailem dizisindeki Halim karakteriyle akıllardaydı. Çok ilgi çekti, çok beğenildi. Ardından aynı popülerlikle yeni ve farklı bir rolde, televizyonda devam edebilirdi. Ancak herkesin gittiği yoldan gitmeyerek yıllardır çok istediği tiyatroya döndü. Aksum, artık Oyun Atölyesi’nde Macbeth’i canlandırıyor. Ona göre tiyatroya dönmek, yapılması gereken bir tercih. “Tiyatroya ilgiyi arttırmak lazım. Bedeli ne olursa olsun” diyor. Dizilere de kapısını kapatmış değil. Oyun oturduktan ve provaları bittikten sonra zaman ayırabileceğini söylüyor. Aksum, rahat bir adam. Derdini anlatırken, onu yaşıyor, bütün bedeniyle yanıtlıyor soruları. Bir yerinde duramamazlık, kabına sığmamazlık var, hissediyorsunuz. ddialı, tuttuğunu koparacak kadar da inatçı. Kızdığı şey ise yapaylık ve samimiyetsizlik. Ün, şöhret, para, güç, iktidar gibi kavramların ise kendisine çok uzak olduğunu söylüyor. Zaten Macbeth’i canlandırırken de tek zorlandığı bu olmuş. Dizilere bir süre ara verdiniz ve tiyatroyu seçtiniz. Nasıl bir karardı bu? Oyun Atölyesi’yle nasıl bir araya geldiniz? Oyun Atölyesi’nin müziklerini yapan Tolga Çebi, dizi bittikten hemen sonra “Oyun Atölyesi Macbeth’i koymak ve seninle görüşmek istiyor” dedi. Bir oyuncunun hayatında kaç kere böyle bir rol gelebilir ki? “Tiyatronun olması gerekir” diyoruz bizler. Olmasını istiyorsak, içinde olmaktan başka çare yok. Dışarıdan konuşmayacaksın. O yüzden dizilere ara verdim ve tiyatrodan yana bir seçim yaptım. Çünkü diziyle tiyatro beraber yürüyebilir diye düşünenlerden değilim. Hep konuşulur, söylenir, eylem ise başkadır. Siz nasıl bir tutum sergilemeyi tercih ediyorsunuz bu anlamda? Olmadı mı da olmuyor. Benim yedi yıl tutmadı, tiyatro yapamadım o süreçte. Ama ben iddialı taraftayım. Yaptığım işlerde inatçı ve iddialı olmayı da seviyorum. O yüzden de tiyatroda popüler yüzlerin de olması gerektiğine inanıyorum. Ancak unutmamak gerekir ki iyinin de bir standardı var. Özellikle bizim sektörde, hangi iş, hangi durum, kime ve neye göre iyi? Nedir peki şimdilerde baskın iyi kavramı? Senaryoya, yönetmene ve oyuncu kadrosuna bakmak gerek. Ama şimdilerde iyi denilen işler reytingine göre belirleniyor. Genç nüfusumuz çok fazla. Dolayısıyla genç nüfusun yönlendirdiği bir piyasa var. Ama orada seçimler fiziksel özelliklere ve medyatik göze göre yapılıyorsa, bir itirazım var. Siz oyunculukta neyin ağına takılmamaya dikkat ettiniz? Bu ağların tarifini yaparken, ne olduğunu da belirlemek gerek. Para mı, ün mü, şöhret mi? Bu iş, yetiştirilmeden çevreye, kişinin bilincine yerleşenlere kadar uzanır. Evet, ben magazinle haşır neşir değilim. Ama ona karşı da değilim. Sinemada 34 milyon seyirci çeken filmlere de karşı değilim. Ama içinde yer almam. Onlar da olsun, iyi işler de. Ben ancak, yan yana duran üç dört afişe bakan izleyicinin “Bu filmde, lker Aksum varmış. S antana, gitar virtüözleri içinde en çok sevilen isimlerin başında geliyor. Onun, gitarla sevişir gibi arzı endam eden sahnesini bir yıl önce izlemiş olabilmek de güzel. Farklı sanatçılarla farklı işler yapmasına rağmen kendinden hiçbir şey kaybetmiyor. Tamamlayıcı, bütünleyici ama yine de kendine özel. Şimdi de yeni bir albümle geldi. Yine onlarca farklı müzisyeni ve efsane şarkıları bir araya getirmiş. Elbette dinleyiciye göre değişir ama yine de tüm zamanların en iyi gitar klasikleri diyebileceğimiz parçaları bir araya getirdiği “Guitar Heaven” gerçek bir hazine. Fazla söze gerek yok, gelin hemen albümdeki parçalara bir göz atalım. Santana, India Arie ve Yo Yo Ma ile The Beatles şarkısı “While My Guitar Gently Weeps”i yorumlamış. nsanı pelte gibi yapan bir dinginliğe kavuşmuş bu şarkı. Dinlendiren ve durgunlaştıran türden. Joe Cocker vokali ile Jimi Hendrix’in “Little Wing” şarkısı ürkütücü. Cocker’lı 90’lar ne güzeldi demeden edemiyor insan. Velvet Revolver ve Stone Temple Pilots gruplarından tanıdığımız vokal Scott Weiland, The Rolling Stones şarkısı “Can’t You Hear Me Knocking” ile kendini iyi sınamış. Chris Cornell vokali ile Led Zeppelin şarkısı “Whole Lotta Love” gerçekten çok yırtıcı olmuş ki bir Cornell yandaşı bu şarkıyı defalarca art arda dinleyebilir. Linkin Park’tan Chester Bennington, The Doors’tan “Riders On The Storm”a hayat vermiş. Sonuçta The Doors gibi bir efsaneyi yorumlamak belli riskler içeriyor. Ama Santana ve Chester şarkının ağırlığı altında kalmamış. Papa Roach’tan Jacoby Shaddix, Deep Purple’dan “Smoke On The Water”da aynı başarıyı gösteriyor. Şarkının soloları ve girişi sarsıcı güzellikte. Chris Daughtry ise Def Leppard şarkısı “Photograph”ı yorumluyor. Sıradan ama keyifli. Her nasılsa popüler rock her zaman kendini sevdiriyor. Rob Thomas ve Santana ise birbirlerine çok yakışıyor. “Smooth”da bunu görmüştük. “Sunshine Of Your Love” featuring Rob Thomas da bu yüzden “başka söze ne hacet” dedirten cinsten. Albümde Van Halen’dan “Dance the Night Away” Pat Monahan yorumuyla yer alıyor. Aslında ben “I can't stop loving you” parçasını Dave Grohl yorumuyla duymak isterdim. Belki sonra, neden olmasın? Peki albümdeki şarkıların seçimini kim, nasıl yaptı? Müzik âlemlerinin en çok ses getiren dergileri Rolling Stone ve Q’nun hazırladığı listeler buna ön ayak olmuş. Albümün prodüktörü da Sony Music’in yöneticilerinden, Grammy ödüllü prodüktör Clive Davis. Santana aslında tam bir grup müzisyeni. Solo müzik yapıyor gibi görünse de lider bir yanı yok. Sırrı, inanılmaz uyumu ve bütünleyici yeteneğinde. O yüzden her müzisyenle başarılı işlere imzasını atabiliyor. 1966 yılında David Brown ve Gregg Rolie ile Santana’yı kurmasının üzerinden yarım yüzyıla yakın bir zaman geçti. Mike Carrabello, Jose Chepito Areas ve Mike Shrieve’i alarak tamamladıkları bu ilk grup Latin ve Afrika ezgileriyle Woodstock Festivali’nin unutulmazları arasına girmişti. Santana 70’li yıllardan sonra solo kariyerine devam etmese neler olurdu kim bilir ama eğer fırsatınız varsa 70’li yılların öncesindeki kayıtları bir dinleyin. Çünkü şimdiki yıllanmış şarap tadındaki müziği besleyen o günün üzümleri. Keyifli dinlemeler… G Tiyatro istediğiniz bir işti, yaptınız. Önümüzdeki süreçte ne var peki gündeminizde? Televizyon her zaman olabilir. Ancak sinemada televizyondaki kadar başaramadım. Şimdi sinemaya ağırlık vermekte yarar var. Daha kuvvetli, kitlesel, yumruk gibi inen filmlerin peşine koşmalıyız. Güvendiğim senarist ve yönetmenlerle iyi bir iş yapmak istiyorum. Bir röportajınızda “Reytingi yüksek, saygınlığı eksik oyunculuğa karşıyım” demişsiniz. Etkileyici bir söz bu. Karşı değilim. Sadece beni orada onurlandıran bir şey yok. Hem nitelikli hem de nicelikli işler yapabileceğimize inanıyorum. Reyting derdi varsa iyi işler çıkarılarak da alınır o. Hepimiz iyi oyunculuğun peşinde koşmalıyız. Peki egonuz yüksek midir? Kontrol etmek konusunda zorlanır mısınız? Egom yoktur ancak hırsım, inadım ve iddiam vardır. Egonun bu meslekte bir duvar olduğuna inanıyorum, çok da doğru bulmuyorum. G zleyelim” dediği zaman mutlu bir insan olurum. şte o noktada ağlara takılmamak, duruş önemli. Riya, yapmacıklık ve yapaylığa düşmeden yoluma devam etmek istiyorum. Ne kadar iyiysen, o kadar varsın. Macbeth iktidar hırsının gözleri nasıl kör ettiğini gözler önüne seriyor. Peki bu içeriği günümüze uyarlarsak, nasıl bir manzara çıkar karşımıza? Hiçbir fark yok. Biz sadece iktidardakilerin iç dünyasını, özel hayatlarında, gizli odalarda neler konuştuklarını bilmiyoruz. Televizyonda aklı başında konuşan, ellerindeki metinleri okuyan insanları görüyoruz. Savaşın yüzünü gördü bu dünya. Artık iktidar hırsı, iktidardakini öldürmek üzere değil, başka şekillerde kendini gösteriyor. Zaten ahlaki değerleri yüksek olan bir insanı kim ikna edebilir adam öldürmeye? Bana diyecekler ki, “Bütün dünyayı tek başına yöneteceksin. Ama şu kediyle, bu köpeği öldür.” Mümkün mü? ktidar umrumda değil. Ama demek ki adamların içinde var. Peki daha spesifik alanlara bakarsak? Yapım dünyası, medya, iş hayatı ve hatta aile içinde dahi, nasıl baş gösteriyor iktidar hırsı? Hırs, ego, çatışmalar üzerine binlerce film yapılıyor, kitap yazılıyor. Hepimizin gördüğü gibi iktidar eşittir güç, eşittir para. Ben bunları hiç yaşamadım. Zaten o yüzden de Macbeth’i oynarken zorlandım. G Oyunun genel provasında bir kaza geçirdiniz. Kılıç darbesiyle, kafanız yarıldı. Macbeth'in laneti üzerinizde mi acaba? Oyunu her sahneleyen aynı kılıç kalkan sahnesinde kaza yaşıyor. Lanet denilemez tabii, becerilemiyor aslında. Oyuna devam etmeye ani bir muhakemeyle mi karar verdiniz? Yine benzer bir sahne olsa devam eder misiniz? Tabii ki hayır. O an ter mi kan mı anlayamadım. Son 10 saniyede anladığımda da tamamlayıp, “Selam veremeyeceğim” diyerek çekildim. Kafam yarıldı sonuçta. Sağlık her şeyden önemli. Haluk Bilginer’in 46 dergisine yaptığı açıklama çok tartışıldı. Peki siz ne düşünüyorsunuz? Ne olursa olsun, oyun sahnelenmeli mi? Aslolan sağlıktır. Şov, o zaman devam eder. “Babam öldü, müsaade edin seyirciler, acım büyük” demek zor değil. şte kazanın ertesi günü prömiyeri yapamadık. Küstü mü seyirci? Küsmedi, sonraki günlerde geldi. Bunu başka yere çekmeye gerek yok. Ama tüm bunların sebebi bizim meslekte hiyerarşik düzenin kırık olması. Ast üst yok. Yılların deneyimli yönetmenine, o yıl yıldızı parlamış oyuncu gelip “Hadi be” diyebilir. O yüzden de büyükler, kurucular “Tiyatro kutsaldır” demiş. Disipline etmek amacıyla kutsallaştırılmış, bir forma sokulmaya çalışılmış. Ama tabii ki kutsallığın, disiplinin de bir sınırı vardır. G Hırsım, inadım ve iddiam var Ter mi kan mı anlayamadım Oyun Atölyesi, bu sezon Macbeth’e açıyor sahnesini. Shakespeare’in yüzyıllar öncesinde yazdığı oyun, günümüzde de yaşanıyor aslında. ktidar hırsı farklı şekillerde de olsa yine kendini gösteriyor. Macbeth’i canlandıran lker Aksum da bunun farkında. “Biz sadece iktidardakilerin iç dünyasını, gizli odalarda neler konuştuklarını bilmiyoruz. Televizyonda aklı başında konuşan, ellerindeki metinleri okuyan insanları görüyoruz. Ama iktidar hırsının binlercesi var” diyor. ZUHAL AYTOLUN AL DEN Z USLU SANTANA şarap gibi Fotoğraf: VEDAT ARIK LKER AKSUM Ego bu meslekte bir duvar
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear