26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CMYB C M Y B GÜNDEM MUSTAFA BALBAY Baştarafı 1. Sayfada Abay’ın şu dizeleri gelir: Gün ardından gün doğar, İlerleme değişmez Fikir fikri kovalar Yele binsen yetişmez. Uçsuz bucaksız Kazak steplerinin her mevsim değişen rüzgârlarından süzülüp sözcüklere dö- külmüş bu dizeler, değişimin doğallığının en güzel örneklerinden biridir. Değişimin karşısında kim durabilir? Büyük olan mı? Hayır! Güçlü olan mı? Hayır! Yanıtı bir özdeyişle verelim: Değişim rüzgârları esmeye başlayınca, en büyük ya da en güçlü olan değil, değişime en iyi ayak uy- durabilen hayatta kalır. Tarih baba, doğadan devletlere kadar bunun pek çok örneğini barındırır, o tozlu sayfaları arasında. Girişi uzun tuttuk ama, girişeceğimiz konu mes- leğimiz, yani gazetecilik. Bir süredir devam eden tartışmanın kimi köşe taş- ları şöyle: - Medyada büyük bir değişim yaşanacak. - Kimi köşe yazarları tamamen tasfiye olacak. - Hayır, bu tasfiye ya da değişim değildir. Özle- nen, bizden olmayan yok olsun arayışıdır. - İlk tasfiye edilecekleri açıklıyorum: - Aydın Doğan’ın sözlerinin satır aralarını iyi oku- mak gerekir. - Teknolojik gelişim ve toplumsal değişim pek çok gazeteciyi tasfiye etti bile. - Her şey değişiyor, medya da değişecek di- yenler, önce kendi kafalarını değiştirip kendisinden olmayanı tasfiyeye girişmemeli... Ağustosun ikinci yarısı boyunca çeşitli gazete- lerde 100’den fazla tasfiye-değişim yazısı okudum. Her şey bir yana bu tartışmalar iki gerçeği orta- ya koyuyor: 1. Yazılı basının önemi azalmayacak. Yeni ileti- şim teknolojileriyle birlikte yok olup gitmeyecek. 2. Medya temsilcileri, gazeteciler, mesleğin or- tak paydalarını oluşturabilmiş değil. Her iki şık da ayrı ayrı yazı konusu. İki gerçeği kayda geçirip güncel tartışmaya dönelim: Hangi gazeteciler ayakta kalır? Ben gazetecilikte hızlı parlayıp sönmeleri, hor- monlu sebze-meyvelere benzetirim. Genetik bili- mi kılıktan kılığa, renkten renge sokmadık sebze- meyve bırakmadı. Domatesin kocaman olanıyla fındık gibi olanı... Karpuzun sarısı... Kirazın beyazı... Lahananın ceviz gibisi... Havucun irisi... Biberin dirisi... Her şey doğal olandan daha farklı üretiliyor. Üs- telik daha çok ve daha göze hitap eden biçimde... Mustafa Ekmekçi’nin biçemiyle söylemek ge- rekirse... Gazeteciler gibi mi ne! Beslenme uzmanlarından gıda mühendislerine, doktorlardan aşçılara her kesim neyi öneriyor? Her şeyin en doğal olanını tüketin! Yani görüntüsel satışı iyi olmayanı ve pek de ko- lay bulunmayanı... Gazetecilikte de her değişimi mutlak sayan de- ğil, dönemsel parlamalarla kendisini gelişmelerin merkezine oturtan değil, güçlüden yana görüne- rek güçlü olduğunu düşünen değil... Yalın bir doğallıkla salt gerçeğin peşinde olan ayakta kalacak... GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK Baştarafı 1. Sayfada rununda toplumun duygularını, öngörülerini dikkate almıyor, Türkiye’deki tepkileri hatta hiçe sayıyorlar. Karşılığını almadan Erivan için yaşamsal bir konu olan sınır kapılarını iki ayda açmaya söz veren, Kürt açılımının ne mene bir şey olduğunu açıklayamayan hükümet ise… yalakaların, yandaşların... şu sıralar ik- tidara şirin görünmeye çalışan kimi holding basınının desteğiyle Türkiye’yi ve dünyayı fethettiğini sanıyor. Ulusal sorunlarda muhalefeti hamasi konuşmalar yapmakla suçlayan Başbakan: Açılım dediniz mi mangalda kül bırakmıyor. Anaların gözyaşlarını dindirmekten başlıyor. Son konuşmasında; “Ben şehidimin bir damla kanını 550 milletvekilime de- ğişmem” diyecek kadar hamaset sömürüsü yapıyor. Bu söylemleri duyunca insanın aklına “nereden ne- reye geldi RTE” diye sorası geliyor. Yanıt hazır: Şehitlere “kelle” dediği için şehit analarının açtığı da- va sonunda bir kuruşluk tazminata hüküm giyen ve tazminatı ancak icra yoluyla ödeyen bir başbakan bu. Aynı konuşmada nereye varacağı anlaşılmayan bir başka incisi daha var RTE’nin: “Bu işin (Kürt açılımı- nın) bedeli ne olursa olsun biz bu yola çıktık ve bu yo- la böyle devam edeceğiz” diyor. “Bedeli ne olursa olsun” sözü hangi anlama geli- yor? Acaba açılımın bedeli ayrışmaya da, bölünmeye de varacağını bile bile “açılıma devam edeceğiz” mi de- mek istiyor? Başka bilgilerle RTE’nin “nereden nereye geldiği- ni” kanıtlamak olanaklı. Yakın tarihte RTE şöyle diyor: “Türkiye’de Kürt sorunu yok. Sorun var diye ina- nacaksan sorun olur, yok dersen sorun ortadan kal- kar. Böyle öngörü ile yaklaşırsan sorunun içindesin demek. Kürt sorunu var dersek, bu, sanal sorunlar olarak or- taya çıkarılmıştır. Bizim için böyle bir sorun yok.” (24 Aralık 2002-Rusya gezisi). ...Ve şimdi insanın; açılımı savunan RTE’ye “Kürt so- runu sanal bir sorun olarak mı ortaya atıldı” diye so- rası geliyor. Bu ülke değişim, gelişim diyerek dünden bugüne değiştiğini kanıtlamaya çalışan sadece bir RTE ya- ratmadı. 1983’ten beri kan döken, bebek katili diye ünlenen, ne ki şimdi mitinglerde güvercin taşıyan fotoğraflarıyla İmralı’daki de barış önderi diye satılıyor. Nasıl bir mantıksa, Demokratik Toplum (Kürt) Par- tisi’nin başkanı Ahmet (Kürt) Türk; 70 milyonluk Tür- kiye’de açılımın 40 milyon Kürt’ü ilgilendirdiğini söy- lemekte beis görmüyor. Nedense 40 milyonluk Kürt’ü temsil ettiğini iddia eden DTP, genel seçimlerde bir türlü yüzde 10 barajını aşamıyor. Ancak seçim yasasının boşluklarından yararlanarak şu bu ilden bağımsız seçilerek parla- mentoya girenlerle zar zor grup kurabiliyor. Açılım aşamasında aman PKK ile siyasal uzantısı DTP gücenmesin, alınmasın diye hükümet; elindeki yadsınamaz bilgileri kamuoyu ile paylaşarak o cep- hede sürekli işlenen ateşkes haberlerini boşa çıkar- mıyor. Fakat asker adına Genelkurmay İkinci Başkanı Or- general Aslan Güner’in, ateşkes balonunu söndüren - gazetelerin arka sayfalarındaki- açıklamaları, DTP’nin PKK hesabına kamuoyuna yutturmaya çalıştığı ger- çekdışı ateşkes haberlerini yalanlıyor. Orgeneral Güner, “örgütün eylemsizlik (ateşkes) ile ilgili açıklamalarına itibar edilemeyeceğini” şöyle an- latıyor: “…Hangi eylemsizlikten bahsediyorlar? Telsizle- rinden, örgüt içi haberleşmeden her şey net ortada. ‘Asker karakolda ise saldırmayın. Çıkarsa izleyin, ge- rekeni yapın. Ya da ana yola, kırsala saparsa saldı- rın’ diye teröristlerine talimat veriyorlar. Bu mu TSK’ye eylemsizlik (ateşkes) diye pompa- lanan?.. Eylem hazırlığında olan, vatan toprağında si- lahlı terörist olarak yuvalananlara karşı ne yapmamı- zı bekliyorlar?” Durmadan ateşkesten, İmralı ile doğrudan, PKK ile dolaylı yollardan diyalog kurulmasından, örgüt ele- manlarına gerilla diyen, Kandil’deki arkadan vuran Kürt- lerden övgüyle söz eden DTP önde gidenleri… baş- larında Ahmet (Kürt) Türk… Ayna Emine… Tuğluk Aysel, Sakık Sırrı vs… Orgeneral Güner’in açıkla- malarını gördükten sonra… …Kimi olaylar karşısında insanların yüzlerinin kı- zardığını anımsıyorlar mı acaba? ankcum@cumhuriyet.com.tr İstanbul B 30 Edirne B 34 Kocaeli B 31 Çanakkale B 30 İzmir B 31 Manisa A 34 Aydın A 35 Denizli A 36 Zonguldak B 24 Sinop Y 24 Samsun Y 24 Trabzon Y 26 Giresun Y 27 Ankara B 31 Eskişehir B 30 Konya B 30 Sıvas B 29 Antalya A 32 Adana A 35 Mersin A 33 Diyarbakır A 38 Şanlıurfa A 38 Mardin A 35 Siirt A 36 Hakkâri PB 26 Van PB 27 Kars PB 26 Oslo Y 15 Helsinki Y 18 Stockholm Y 19 Londra Y 20 Amsterdam Y 18 Brüksel Y 18 Paris Y 19 Bonn Y 18 Münih Y 20 Berlin Y 20 Budapeşte Y 29 Madrid B 32 Viyana Y 21 Belgrad B 33 Sofya PB 31 Roma B 30 Atina PB 30 Zürih Y 21 Moskova B 24 Aşkabat B 31 Astana PB 18 Taşkent PB 30 Bakû Y 29 Bişkek PB 25 Tiflis B 31 Kahire A 33 Şam A 36 Ülkemizin kuzey kesimleri parçalı bulutlu, Orta ve Doğu Karadeniz kı- yıları sağanak ve gökgürültülü sağa- nak, diğer yerler az bulutlu ve açık ge- çecek. Hava sı- caklığı ülke gene- linde 2-4 derece artacak. SAYFA CUMHURİYET 4 EYLÜL 2009 CUMA 8 HABERLERİN DEVAMI Üniversitelerin kontenjanlarõ 90 bin artarken YURTKUR’un kapasite artõşõ 7 binde kaldõ Öğrencilertarikatlarateslim MAHMUT LICALI ANKARA - Üniversitelerde okuyan öğrenci sayõsõnõn 1.7 milyonu bulmasõna karşõn, Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu’nun (YURT- KUR) Türkiye genelindeki yurt kapasitesinin 217 bin olmasõ, bu yõl kayõt olacak yüz binlerce üniversitelinin barõnma soru- nuyla yüzleşeceği gerçeğini bir kez daha ortaya koydu. Devlet yurtlarõnõn kapasitelerinin ye- tersiz olmasõ öğrencileri tarikat ve cemaat yurtlarõnõn kucağõna itiyor. Bu yõl üniversiteyle ilk kez ta- nõşacak yaklaşõk 500 bin öğ- renciden yalnõzca 90 binine devlet yurdu imkânõ sağlanacak olmasõ 100 binlerce adayõn ce- maat ve tarikat yurtlarõna teslim edilmesi anlamõna geliyor. YURTKUR’un verilerine göre, Türkiye genelinde yaklaşõk 217 bin olan devlet yurdu kapasitesi, YÖK’ün yaptõğõ kontenjan ar- tõşlarõ ve AKP hükümetinin her ilde açtõğõ üniversitelerle sa- yõlarõ 1.7 milyonu bulan üni- versite öğrencilerine barõnma imkânõ sağlamaya yetmiyor. YÖK’ün kontenjan artõşlarõyla üniversiteye yerleşecek öğren- ci sayõsõnõ 90 bin arttõrarak 617 bine çõkarmasõna karşõn YURT- KUR, yeni akademik yõl için 210 bin olan kapasitesini yal- nõzca 7 bin arttõrarak 217 bine yükseltebildi. YURTKUR 2008-2009 akademik yõlõnda da yurt için başvuran yaklaşõk 400 bin öğrenciden yalnõzca 89 bin 579’unu doğrudan devlet yurduna yerleştirebilmişti. Eğitim-Sen Genel Başkanõ Zübeyde Kılıç, üniversite eği- tim sürecinin bir bütün olarak değerlendirilmesi gerektiğini belirtti. Çok sayõda öğrenci- nin yaşadõklarõ illerin dõşõnda- ki illere üniversitede eğitim al- mak için gittiğini ifade eden Kõ- lõç, barõnma gereksiniminin öğrencilerin karşõsõnda büyük bir sorun olarak durduğunu kaydetti. Kõlõç, AKP hüküme- tinin her ile gecekondu olarak nitelendirilebilecek üniversite açarken, gerekli altyapõnõn önemsenmediği ve yeni yurtla- rõn açõlmadõğõna işaret etti. Öğrencilerin devlet yurtlarõ- nõn kapasitelerinin yetersiz ol- masõ nedeniyle öğrencilerin ço- ğunun tarikat ve cemaat yurt- larõna gitmek zorunda bõrakõl- dõğõnõ vurgulayan Kõlõç, “Bu so- run en kısa zaman içerisinde çözülmelidir. Bütün üniver- site öğrencilerinin kalabileceği yurtlar yapılmalıdır. Yurt yapımları tamamlanana ka- dar da öğrencilere barınma ihtiyaçlarını karşılayabilece- ği maddi bir destek verilme- lidir” dedi. Milli Eğitim Bakanlõğõ (MEB) Strateji Geliştirme Baş- kanlõğõ’nõn verilerine göre, yük- seköğretim öğrencilerine hizmet veren özel yurt sayõsõ 2008- 2009 akademik yõlõnõn başõnda toplam 1226 olarak belirlendi. Özel yurtlarõn toplam kapasitesi ise 71 bin 127 olarak hesapla- nõrken söz konusu yurtlarõn yüzde 55’i dernekler, yüzde 4’ü vakõflar, yüzde 11’i ise şa- hõslar tarafõndan işletiliyor. ORHAN BURSALI Meclis’in öğrenci affõ kapsamõnda, YÖK’ün askeri okullarla ilişkisi kesilmiş veya kendi ay- rõlmõş 800 öğrenciyi devlet üniversitelerine yer- leştirmesi konusunda, bir kõsõm öğrenci ve ve- li görüş açõkladõ. Bazõ öğrenciler, askeri okul- lardan kendi istekleriyle ayrõldõklarõnõ, aske- ri okullarõn çok başarõlõ eğitim verdiğini be- lirtti ve “önemli bir öğrenci kitlesinin san- ki irticai nedenlerle askeri okullardan atıl- dıkları gibi bir izlenim yaratılması üzücü- dür” dedi. Fakat öğrenciler ve veliler genel- likle ÖSS ve ÖSYM’ye girmeden yasa ile te- peden üniversitelere yerleştirmenin yarattõğõ adaletsiz ve haksõz durumu görmezden geldi. Bazõ öğrenciler de “Adaletsizliği kabul edi- yoruz, ancak çoğumuz başarılı öğrencile- riz, bu suçlamayı reddediyoruz” dedi. Bu arada Boğaziçi Üniversitesi’nin YÖK’e baş- vuracağõ belirtildi. Üniversite Öğretim Üye- leri Derneği Başkanõ Tahsin Yeşildere de, “YÖK’ün bu uygulaması, üniversitelerin özerk yapısının tamamen çöktüğünün bel- gesidir” diye konuştu. Bazõ öğrencilerin açõklamasõ şöyle: Nihat Bilge: “Bazı usulsüzlüklere dikkat çekiyorsunuz, bunların farkındayız. Üni- versite denkliğinden söz edilebilirdi. Boğa- ziçi, ODTÜ gibi en başarılı öğrencilerin da- hi kazanmakta zorlandığı yerlere yerleşti- rilen öğrencilere nasıl bir denkliğin uygu- landığını bizde anlamış değiliz. Ama çoğu- muzun üzerimize atılmak yaftası yapıştı- rılmamalı. Belki piyango vurdu, ama bu işin kaymağını yiyenler o üniversitelere giden- ler oldu. Aykut Öztürk: “Askeri okuldan kendi isteğimle ayrıldım, YÖK beni Boğa- ziçi Üniversitesi (BÜ) Endüstri Mühendis- liği’ne yerleştirdi, ama oraya gitmeyeceğim, ÖSS puanımla Türkiye 562.’si olarak Bo- ğaziçi İktisat’a yerleştim.” Öztürk, asker olmak istemediği için bu ka- rarõ verdiğini, aftan yararlanan 800 öğrenci- den yarõsõ kadarõnõn kendi isteğiyle askeri okul- lardan ayrõldõğõnõ belirtti. YÖK tarafõndan BÜ Makine’ye yerleştirilen bir arkadaşõnõn da, ken- di tercihi olan felsefeye gittiğini belirterek, “Kuleli mezunu olmuş, Harbiye görmüş, Atatürkçü değerleri içselleştirmiş parlak be- yinleriyiz Türkiye’nin” dedi. Cihan Tast da kendi isteğiyle, sicilinde ya da akademik başarõsõnda hiçbir problem ol- madan ayrõlmõş. “ÖSS sınavında da birçok arkadaşım en önde gelen üniversiteleri kazanmaya yetecek puanı elde etti” dedi. Öğrenci velisi Emin Doğan, askeri okullara öğrencilerin 100 bin kişi arasõndan seçilerek alõndõğõnõ belirterek, “Askeri liselere yeni baş- layan bir öğrencinin yaşı 14’tür. Yani ken- dini anlayacak çağa henüz ulaşmamıştır. İlk anda üniformanın cazibesine kapılıp, ken- disi ve daha çok velilerinin telkinleriyle böy- le bir tercih yapmıştır. Yıllar geçtikçe, gerçek kimliği yerine oturdukça, vazgeçme isteği bazı öğrencilerin içinde yer eder. Bu istek Harp Okulları’nda bu öğrenciler için tutkuya dönüşür. Bunların içinden bazıla- rı 1. sınıfta, bazıları 2. ve 3. sınıfta, bazıla- rı da son sınıfta çoğunlukla kendi istekle- riyle okullardan ayrılmaktadır. Bu olay ai- leler için tam bir yıkımdır. 100 bin liraya varan tazminatı o aile ödemek durumun- dadır. Üniversite kazanmak için hazırlan- mamış ama zeki olan bu çocuklarımızı kö- tü göstermeye çalışmak üzüntü vericidir” dedi. Işõklar Askeri Lisesi mezunu Ergi Dönerçark: 2008 yõlõnda ODTÜ Fizik bölü- müne ÖSS’den aldõğõ puan ile yerleşmiş. Ayrõlma nedeni: “2003 yılında Işıklar Askeri Lisesi’ne girdiğimizde son sınıfa geçenlerin ÖSS’ye girme hakları vardı. Benim hede- fim ise öğretmen subay olmaktı. Fakat 2005 yılında bu hakkımızı elimizden aldılar ve ayrılmadan ÖSS’ye girme şansımız kal- madı. Bildiğim 50’den fazla arkadaşım var ve hepsi de afla gelen bölümlerin üs- tünde puan aldı. Birçoğunun ayrılma se- bepleri benimle aynı. Tabi ki çıkan af ya- sasına en başından beri itirazımız var. As- keri liselerin eğitim düzeyi ve kalitesini Tür- kiye’de hiçbir fen lisesi veya Anadolu lise- si yakalayamaz. Hiçbir üniversiteyi kaza- namayacak kişilerin af ile yerleştirilenlerin sayısı 800 kişinin ancak 100 kişisini kapsar.” Öğrenci velilerinden Günay Ayhan da yaşanõlan bir diğer sorunu şöyle anlattõ: “YÖK bize gidin kaydınızı yaptırın di- yor, ODTÜ ise dil sınavını geçmezse kayıt yapamayız diyor. Biz YÖK’e güvendiğimiz için dil sınavına hazırlanmadık. Tam ortada kalmış gibiyiz.” Türkiye Cumhuriyeti’nin temellerinin atıl- dığı Sıvas Kongresi’nin 90. yıldönümü tö- renlerle kutlanıyor. Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün “Burada bir milletin kuruluşunu hazırlayan kararlar verildi” dediği Sıvas Kongresi’nin 90. yıldönümü etkinlikleri kapsamında önceki gün Ata- türk’ün kente gelişi, temsili olarak canlan- dırıldı. Dün de Ticaret ve Sanayi Odası Konferans Salonu’nda kongrenin anlatıldı- ğı bir panel ile Buruciye Medresesi’nde “Eski Sıvas fotoğrafları” sergisi düzenlen- di. Kongre Müzesi bahçesiyle Selçuklu Par- kı’nda da çeşitli gösteriler yapıldı. Etkin- likler kapsamında bugün ise TBMM Baş- kanı Mehmet Ali Şahin ile Kültür ve Tu- rizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın katılımıyla çok sayıda etkinlik gerçekleştirilecek. Sõvas Kongresi’nin 90. yõldönümü TÜRK BİLİM İNSANLARI BAŞARDI Yapay evrimle altın üretildi İstanbul Haber Servisi - Washington Üniversitesi ve İstanbul Teknik Üniversitesi’nden iki Türk profesör, laboratuvarda biyolojik ortamda altõn parçacõğõ üretmeyi başardõ. “Yapay evrim” yöntemiyle üretilen altõn, savunma, tõp, ilaç sanayii ve endüstrinin her alanõ için her türlü malzemeyi üretebilmenin yolunu açarak, malzeme mühendisliği için de bir devrim niteliği taşõyor. Yapay evrim denen bir yöntemle virüs ve bakteri proteinleri kullanõlarak gerçekleştirilen çalõşma, ABD bilim çevrelerinde büyük yankõ uyandõrdõ. Altõn yapmanõn şifresine ulaşmanõn bin yõllarõ bulan maceralõ yolunun yaşamõn sõrlarõndan biri olan doğal seleksiyondan geçtiği, yani moleküllerin birbirlerini tanõyõp seçip ayõrmayõ bilmesinde yattõğõ ortaya çõktõ. Washington Üniversitesi Genetik Mühendisliği Malzeme Bilimleri ve Mühendislik Merkezi’nin (GEM- SEC) kurucusu ve yöneticisi Prof. Dr. Mehmet Sarıkaya ile İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölüm Başkanõ, İTÜ Moleküler Biyoloji Genetik ve Biyoteknoloji Araştõrmalarõ Merkezi’nin yöneticisi Prof. Dr. Candan Tamerler’in birlikte yürüttüğü çalõşma, malzeme mühendislikleri için de bir devrim niteliği taşõyor. Sarõkaya ve Tamerler’in çalõşmasõ yalnõz altõn üretebilmenin değil, savunma, tõp, ilaç sanayii ve endüstrinin her alanõ için her türlü malzemeyi üretebilmenin yolunu açõyor. Başbuğ’dan şehit yakınlarına iftar ANKARA (Cumhu- riyet Bürosu) - Genel- kurmay Başkanõ Orge- neral İlker Başbuğ, dağ- daki son terörist etkisiz hale getirilinceye kadar terörle mücadelenin sü- receğini belirterek “şe- hitlerle teröristlerin ay- nı kefeye konamayaca- ğını” vurguladõ. Başbuğ, eşi Sevil Baş- buğ’la birlikte önceki gün akşam Gazi Orduevi’nde şehit ailesi ve yakõnlarõna iftar yemeği verdi. Verilen yemeğe Ankara Garnizon bölgesinde yaşayan 700 şehit yakõnõ ile gazi ve yakõnlarõ katõldõ. İftar ye- meğinde ayrõca, kuvvet komutanlarõ, Jandarma Genel Komutanõ, Genel- kurmay 2. Başkanõ, Kara Kuvvetleri Kurmay Baş- kanõ, Ankara’da görevli general ve amiraller de eşleriyle birlikte hazõr bu- lundu. Yemekte yaptõğõ konuşma şehit yakõnlarõn- ca sõk sõk alkõşlarla kesilen Başbuğ, demokratik açõlõm konusunda mesajlar verdi. Başbuğ, şöyle konuştu: “Akan kan dursun is- tiyoruz ama bu kanı kim akıtıyor ona bakmak la- zım. Ülkesi için canını or- taya koyan şehitlerimiz- le, teröristlerin aynı ke- feye koyulmasını kabul edemeyiz. Binlerce şehi- de neden olanlar elini kolunu sallaya sallaya gezemez. Buna devlet izin vermez.” Başbuğ, terörist başõnõn muhatap alõnmasõnõn söz konusu olmadõğõnõ vur- guladõ. ‘Kendi isteğimizle ayrıldık’ Askeri okullardan çeşitli nedenlerle ayrõlan öğrenciler görüşlerini açõkladõ ANKARA (Cumhuriyet Bü- rosu) - YÖK, aftan yararlanmak isteyen çoğu irticai faliyetleri ne- deniyle TSK’den atõlan öğren- cileri not ve başarõ ortalamala- rõna göre sõralayarak bünyesin- de mühendislik fakültesi bulunan üniversitelere dağõtmasõnõn “ya- sal” olduğunu savundu. YÖK, 22 Ekim 2008 tarihin- de TBMM’de tüm partilerin desteğiyle kabul edilen öğrenci affõnõ düzenleyen yasa kapsa- mõnda TSK’ye bağlõ eğitim ku- rumlarõ ile Polis Akademisi’nden “her ne sebeple olursa olsun ilişiği kesilen bütün öğrenci- leri” kendi belirlediği kriterle- re göre aralarõnda Boğaziçi, ODTÜ gibi üniversitelere yer- leştirmesi tartõşma yarattõ. YÖK Başkanõ Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan, dün Çalõşma Ba- kanlõğõ’nda düzenlenen toplan- tõya gelişinde gazetecilerin ko- nuyla ilgili sorularõna, “Kanun öyle gerektiriyor, ‘Bunlarõ not sõrasõna göre dizin, bölümü olan yerlere yerleştirin’ diyor ka- nun. Biz, kanun ne diyorsa onu yaptık” yanõtõnõ verdi. Öz- can, üniversitelere danõşmanõn gerekip gerekmediğinin sorul- masõ üzerine ise “Yok, hayır, danışmamız gerekmiyor, ka- nun öyle bir şey gerektirmi- yor” dedi. Bir YÖK yetkilisi de TSK’den atõlan öğrencinin ba- şarõsõna göre üniversitelerin ta- ban puanlarõ ölçüt alõnarak yer- leştirilme yapõldõğõnõ kaydetti. Yetkili, yasaya göre TSK’den ayrõlan öğrencilerin hangi ge- rekçelerle atõldõklarõnõn YÖK tarafõndan araştõrõlamayacağõnõ ve atõlma gerekçelerine göre bir yerleştirme yapõlamayacağõnõ belirttti. Konuyu Meclis günde- mine taşõyan CHP İzmir Mil- letvekili Bülent Baratalı da Başbakan Recep Tayyip Er- doğan’õn yanõtlamasõ istemiyle soru önergesi verdi. Baratalõ, söz konusu kişilerin YÖK tara- fõndan tepeden inme bir şekilde üniversitelere yerleştirilmesini hakkaniyet ve adalet ilkeleri açõsõndan doğru bulup bulma- dõğõnõ sordu. YÖK, yasayõ uyguladõğõnõ savunuyor
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear