Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
CMYB
C M Y B
GÜNDEM MUSTAFA BALBAY
Baştarafı 1. Sayfada
Abay’ın şu dizeleri gelir:
Gün ardından gün doğar,
İlerleme değişmez
Fikir fikri kovalar
Yele binsen yetişmez.
Uçsuz bucaksız Kazak steplerinin her mevsim
değişen rüzgârlarından süzülüp sözcüklere dö-
külmüş bu dizeler, değişimin doğallığının en güzel
örneklerinden biridir.
Değişimin karşısında kim durabilir?
Büyük olan mı? Hayır!
Güçlü olan mı? Hayır!
Yanıtı bir özdeyişle verelim:
Değişim rüzgârları esmeye başlayınca, en büyük
ya da en güçlü olan değil, değişime en iyi ayak uy-
durabilen hayatta kalır.
Tarih baba, doğadan devletlere kadar bunun pek
çok örneğini barındırır, o tozlu sayfaları arasında.
Girişi uzun tuttuk ama, girişeceğimiz konu mes-
leğimiz, yani gazetecilik.
Bir süredir devam eden tartışmanın kimi köşe taş-
ları şöyle:
- Medyada büyük bir değişim yaşanacak.
- Kimi köşe yazarları tamamen tasfiye olacak.
- Hayır, bu tasfiye ya da değişim değildir. Özle-
nen, bizden olmayan yok olsun arayışıdır.
- İlk tasfiye edilecekleri açıklıyorum:
- Aydın Doğan’ın sözlerinin satır aralarını iyi oku-
mak gerekir.
- Teknolojik gelişim ve toplumsal değişim pek çok
gazeteciyi tasfiye etti bile.
- Her şey değişiyor, medya da değişecek di-
yenler, önce kendi kafalarını değiştirip kendisinden
olmayanı tasfiyeye girişmemeli...
Ağustosun ikinci yarısı boyunca çeşitli gazete-
lerde 100’den fazla tasfiye-değişim yazısı okudum.
Her şey bir yana bu tartışmalar iki gerçeği orta-
ya koyuyor:
1. Yazılı basının önemi azalmayacak. Yeni ileti-
şim teknolojileriyle birlikte yok olup gitmeyecek.
2. Medya temsilcileri, gazeteciler, mesleğin or-
tak paydalarını oluşturabilmiş değil.
Her iki şık da ayrı ayrı yazı konusu. İki gerçeği
kayda geçirip güncel tartışmaya dönelim:
Hangi gazeteciler ayakta kalır?
Ben gazetecilikte hızlı parlayıp sönmeleri, hor-
monlu sebze-meyvelere benzetirim. Genetik bili-
mi kılıktan kılığa, renkten renge sokmadık sebze-
meyve bırakmadı.
Domatesin kocaman olanıyla fındık gibi olanı...
Karpuzun sarısı...
Kirazın beyazı...
Lahananın ceviz gibisi...
Havucun irisi...
Biberin dirisi...
Her şey doğal olandan daha farklı üretiliyor. Üs-
telik daha çok ve daha göze hitap eden biçimde...
Mustafa Ekmekçi’nin biçemiyle söylemek ge-
rekirse...
Gazeteciler gibi mi ne!
Beslenme uzmanlarından gıda mühendislerine,
doktorlardan aşçılara her kesim neyi öneriyor?
Her şeyin en doğal olanını tüketin!
Yani görüntüsel satışı iyi olmayanı ve pek de ko-
lay bulunmayanı...
Gazetecilikte de her değişimi mutlak sayan de-
ğil, dönemsel parlamalarla kendisini gelişmelerin
merkezine oturtan değil, güçlüden yana görüne-
rek güçlü olduğunu düşünen değil...
Yalın bir doğallıkla salt gerçeğin peşinde olan
ayakta kalacak...
GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK
Baştarafı 1. Sayfada
rununda toplumun duygularını, öngörülerini dikkate
almıyor, Türkiye’deki tepkileri hatta hiçe sayıyorlar.
Karşılığını almadan Erivan için yaşamsal bir konu
olan sınır kapılarını iki ayda açmaya söz veren, Kürt
açılımının ne mene bir şey olduğunu açıklayamayan
hükümet ise… yalakaların, yandaşların... şu sıralar ik-
tidara şirin görünmeye çalışan kimi holding basınının
desteğiyle Türkiye’yi ve dünyayı fethettiğini sanıyor.
Ulusal sorunlarda muhalefeti hamasi konuşmalar
yapmakla suçlayan Başbakan:
Açılım dediniz mi mangalda kül bırakmıyor. Anaların
gözyaşlarını dindirmekten başlıyor. Son konuşmasında;
“Ben şehidimin bir damla kanını 550 milletvekilime de-
ğişmem” diyecek kadar hamaset sömürüsü yapıyor.
Bu söylemleri duyunca insanın aklına “nereden ne-
reye geldi RTE” diye sorası geliyor. Yanıt hazır:
Şehitlere “kelle” dediği için şehit analarının açtığı da-
va sonunda bir kuruşluk tazminata hüküm giyen ve
tazminatı ancak icra yoluyla ödeyen bir başbakan bu.
Aynı konuşmada nereye varacağı anlaşılmayan bir
başka incisi daha var RTE’nin: “Bu işin (Kürt açılımı-
nın) bedeli ne olursa olsun biz bu yola çıktık ve bu yo-
la böyle devam edeceğiz” diyor.
“Bedeli ne olursa olsun” sözü hangi anlama geli-
yor?
Acaba açılımın bedeli ayrışmaya da, bölünmeye de
varacağını bile bile “açılıma devam edeceğiz” mi de-
mek istiyor?
Başka bilgilerle RTE’nin “nereden nereye geldiği-
ni” kanıtlamak olanaklı.
Yakın tarihte RTE şöyle diyor:
“Türkiye’de Kürt sorunu yok. Sorun var diye ina-
nacaksan sorun olur, yok dersen sorun ortadan kal-
kar.
Böyle öngörü ile yaklaşırsan sorunun içindesin
demek.
Kürt sorunu var dersek, bu, sanal sorunlar olarak or-
taya çıkarılmıştır. Bizim için böyle bir sorun yok.” (24
Aralık 2002-Rusya gezisi).
...Ve şimdi insanın; açılımı savunan RTE’ye “Kürt so-
runu sanal bir sorun olarak mı ortaya atıldı” diye so-
rası geliyor.
Bu ülke değişim, gelişim diyerek dünden bugüne
değiştiğini kanıtlamaya çalışan sadece bir RTE ya-
ratmadı.
1983’ten beri kan döken, bebek katili diye ünlenen,
ne ki şimdi mitinglerde güvercin taşıyan fotoğraflarıyla
İmralı’daki de barış önderi diye satılıyor.
Nasıl bir mantıksa, Demokratik Toplum (Kürt) Par-
tisi’nin başkanı Ahmet (Kürt) Türk; 70 milyonluk Tür-
kiye’de açılımın 40 milyon Kürt’ü ilgilendirdiğini söy-
lemekte beis görmüyor.
Nedense 40 milyonluk Kürt’ü temsil ettiğini iddia
eden DTP, genel seçimlerde bir türlü yüzde 10 barajını
aşamıyor. Ancak seçim yasasının boşluklarından
yararlanarak şu bu ilden bağımsız seçilerek parla-
mentoya girenlerle zar zor grup kurabiliyor.
Açılım aşamasında aman PKK ile siyasal uzantısı
DTP gücenmesin, alınmasın diye hükümet; elindeki
yadsınamaz bilgileri kamuoyu ile paylaşarak o cep-
hede sürekli işlenen ateşkes haberlerini boşa çıkar-
mıyor.
Fakat asker adına Genelkurmay İkinci Başkanı Or-
general Aslan Güner’in, ateşkes balonunu söndüren
- gazetelerin arka sayfalarındaki- açıklamaları, DTP’nin
PKK hesabına kamuoyuna yutturmaya çalıştığı ger-
çekdışı ateşkes haberlerini yalanlıyor.
Orgeneral Güner, “örgütün eylemsizlik (ateşkes) ile
ilgili açıklamalarına itibar edilemeyeceğini” şöyle an-
latıyor:
“…Hangi eylemsizlikten bahsediyorlar? Telsizle-
rinden, örgüt içi haberleşmeden her şey net ortada.
‘Asker karakolda ise saldırmayın. Çıkarsa izleyin, ge-
rekeni yapın. Ya da ana yola, kırsala saparsa saldı-
rın’ diye teröristlerine talimat veriyorlar.
Bu mu TSK’ye eylemsizlik (ateşkes) diye pompa-
lanan?.. Eylem hazırlığında olan, vatan toprağında si-
lahlı terörist olarak yuvalananlara karşı ne yapmamı-
zı bekliyorlar?”
Durmadan ateşkesten, İmralı ile doğrudan, PKK ile
dolaylı yollardan diyalog kurulmasından, örgüt ele-
manlarına gerilla diyen, Kandil’deki arkadan vuran Kürt-
lerden övgüyle söz eden DTP önde gidenleri… baş-
larında Ahmet (Kürt) Türk… Ayna Emine… Tuğluk
Aysel, Sakık Sırrı vs… Orgeneral Güner’in açıkla-
malarını gördükten sonra…
…Kimi olaylar karşısında insanların yüzlerinin kı-
zardığını anımsıyorlar mı acaba?
ankcum@cumhuriyet.com.tr
İstanbul B 30
Edirne B 34
Kocaeli B 31
Çanakkale B 30
İzmir B 31
Manisa A 34
Aydın A 35
Denizli A 36
Zonguldak B 24
Sinop Y 24
Samsun Y 24
Trabzon Y 26
Giresun Y 27
Ankara B 31
Eskişehir B 30
Konya B 30
Sıvas B 29
Antalya A 32
Adana A 35
Mersin A 33
Diyarbakır A 38
Şanlıurfa A 38
Mardin A 35
Siirt A 36
Hakkâri PB 26
Van PB 27
Kars PB 26
Oslo Y 15
Helsinki Y 18
Stockholm Y 19
Londra Y 20
Amsterdam Y 18
Brüksel Y 18
Paris Y 19
Bonn Y 18
Münih Y 20
Berlin Y 20
Budapeşte Y 29
Madrid B 32
Viyana Y 21
Belgrad B 33
Sofya PB 31
Roma B 30
Atina PB 30
Zürih Y 21
Moskova B 24
Aşkabat B 31
Astana PB 18
Taşkent PB 30
Bakû Y 29
Bişkek PB 25
Tiflis B 31
Kahire A 33
Şam A 36
Ülkemizin kuzey
kesimleri parçalı
bulutlu, Orta ve
Doğu Karadeniz kı-
yıları sağanak ve
gökgürültülü sağa-
nak, diğer yerler az
bulutlu ve açık ge-
çecek. Hava sı-
caklığı ülke gene-
linde 2-4 derece
artacak.
SAYFA CUMHURİYET 4 EYLÜL 2009 CUMA
8 HABERLERİN DEVAMI
Üniversitelerin kontenjanlarõ 90 bin artarken YURTKUR’un kapasite artõşõ 7 binde kaldõ
Öğrencilertarikatlarateslim
MAHMUT LICALI
ANKARA - Üniversitelerde
okuyan öğrenci sayõsõnõn 1.7
milyonu bulmasõna karşõn,
Yüksek Öğrenim Kredi ve
Yurtlar Kurumu’nun (YURT-
KUR) Türkiye genelindeki yurt
kapasitesinin 217 bin olmasõ, bu
yõl kayõt olacak yüz binlerce
üniversitelinin barõnma soru-
nuyla yüzleşeceği gerçeğini bir
kez daha ortaya koydu. Devlet
yurtlarõnõn kapasitelerinin ye-
tersiz olmasõ öğrencileri tarikat
ve cemaat yurtlarõnõn kucağõna
itiyor.
Bu yõl üniversiteyle ilk kez ta-
nõşacak yaklaşõk 500 bin öğ-
renciden yalnõzca 90 binine
devlet yurdu imkânõ sağlanacak
olmasõ 100 binlerce adayõn ce-
maat ve tarikat yurtlarõna teslim
edilmesi anlamõna geliyor.
YURTKUR’un verilerine göre,
Türkiye genelinde yaklaşõk 217
bin olan devlet yurdu kapasitesi,
YÖK’ün yaptõğõ kontenjan ar-
tõşlarõ ve AKP hükümetinin
her ilde açtõğõ üniversitelerle sa-
yõlarõ 1.7 milyonu bulan üni-
versite öğrencilerine barõnma
imkânõ sağlamaya yetmiyor.
YÖK’ün kontenjan artõşlarõyla
üniversiteye yerleşecek öğren-
ci sayõsõnõ 90 bin arttõrarak 617
bine çõkarmasõna karşõn YURT-
KUR, yeni akademik yõl için
210 bin olan kapasitesini yal-
nõzca 7 bin arttõrarak 217 bine
yükseltebildi. YURTKUR
2008-2009 akademik yõlõnda
da yurt için başvuran yaklaşõk
400 bin öğrenciden yalnõzca 89
bin 579’unu doğrudan devlet
yurduna yerleştirebilmişti.
Eğitim-Sen Genel Başkanõ
Zübeyde Kılıç, üniversite eği-
tim sürecinin bir bütün olarak
değerlendirilmesi gerektiğini
belirtti. Çok sayõda öğrenci-
nin yaşadõklarõ illerin dõşõnda-
ki illere üniversitede eğitim al-
mak için gittiğini ifade eden Kõ-
lõç, barõnma gereksiniminin
öğrencilerin karşõsõnda büyük
bir sorun olarak durduğunu
kaydetti. Kõlõç, AKP hüküme-
tinin her ile gecekondu olarak
nitelendirilebilecek üniversite
açarken, gerekli altyapõnõn
önemsenmediği ve yeni yurtla-
rõn açõlmadõğõna işaret etti.
Öğrencilerin devlet yurtlarõ-
nõn kapasitelerinin yetersiz ol-
masõ nedeniyle öğrencilerin ço-
ğunun tarikat ve cemaat yurt-
larõna gitmek zorunda bõrakõl-
dõğõnõ vurgulayan Kõlõç, “Bu so-
run en kısa zaman içerisinde
çözülmelidir. Bütün üniver-
site öğrencilerinin kalabileceği
yurtlar yapılmalıdır. Yurt
yapımları tamamlanana ka-
dar da öğrencilere barınma
ihtiyaçlarını karşılayabilece-
ği maddi bir destek verilme-
lidir” dedi.
Milli Eğitim Bakanlõğõ
(MEB) Strateji Geliştirme Baş-
kanlõğõ’nõn verilerine göre, yük-
seköğretim öğrencilerine hizmet
veren özel yurt sayõsõ 2008-
2009 akademik yõlõnõn başõnda
toplam 1226 olarak belirlendi.
Özel yurtlarõn toplam kapasitesi
ise 71 bin 127 olarak hesapla-
nõrken söz konusu yurtlarõn
yüzde 55’i dernekler, yüzde
4’ü vakõflar, yüzde 11’i ise şa-
hõslar tarafõndan işletiliyor.
ORHAN BURSALI
Meclis’in öğrenci affõ kapsamõnda, YÖK’ün
askeri okullarla ilişkisi kesilmiş veya kendi ay-
rõlmõş 800 öğrenciyi devlet üniversitelerine yer-
leştirmesi konusunda, bir kõsõm öğrenci ve ve-
li görüş açõkladõ. Bazõ öğrenciler, askeri okul-
lardan kendi istekleriyle ayrõldõklarõnõ, aske-
ri okullarõn çok başarõlõ eğitim verdiğini be-
lirtti ve “önemli bir öğrenci kitlesinin san-
ki irticai nedenlerle askeri okullardan atıl-
dıkları gibi bir izlenim yaratılması üzücü-
dür” dedi. Fakat öğrenciler ve veliler genel-
likle ÖSS ve ÖSYM’ye girmeden yasa ile te-
peden üniversitelere yerleştirmenin yarattõğõ
adaletsiz ve haksõz durumu görmezden geldi.
Bazõ öğrenciler de “Adaletsizliği kabul edi-
yoruz, ancak çoğumuz başarılı öğrencile-
riz, bu suçlamayı reddediyoruz” dedi. Bu
arada Boğaziçi Üniversitesi’nin YÖK’e baş-
vuracağõ belirtildi. Üniversite Öğretim Üye-
leri Derneği Başkanõ Tahsin Yeşildere de,
“YÖK’ün bu uygulaması, üniversitelerin
özerk yapısının tamamen çöktüğünün bel-
gesidir” diye konuştu.
Bazõ öğrencilerin açõklamasõ şöyle:
Nihat Bilge: “Bazı usulsüzlüklere dikkat
çekiyorsunuz, bunların farkındayız. Üni-
versite denkliğinden söz edilebilirdi. Boğa-
ziçi, ODTÜ gibi en başarılı öğrencilerin da-
hi kazanmakta zorlandığı yerlere yerleşti-
rilen öğrencilere nasıl bir denkliğin uygu-
landığını bizde anlamış değiliz. Ama çoğu-
muzun üzerimize atılmak yaftası yapıştı-
rılmamalı. Belki piyango vurdu, ama bu işin
kaymağını yiyenler o üniversitelere giden-
ler oldu. Aykut Öztürk: “Askeri okuldan
kendi isteğimle ayrıldım, YÖK beni Boğa-
ziçi Üniversitesi (BÜ) Endüstri Mühendis-
liği’ne yerleştirdi, ama oraya gitmeyeceğim,
ÖSS puanımla Türkiye 562.’si olarak Bo-
ğaziçi İktisat’a yerleştim.”
Öztürk, asker olmak istemediği için bu ka-
rarõ verdiğini, aftan yararlanan 800 öğrenci-
den yarõsõ kadarõnõn kendi isteğiyle askeri okul-
lardan ayrõldõğõnõ belirtti. YÖK tarafõndan BÜ
Makine’ye yerleştirilen bir arkadaşõnõn da, ken-
di tercihi olan felsefeye gittiğini belirterek,
“Kuleli mezunu olmuş, Harbiye görmüş,
Atatürkçü değerleri içselleştirmiş parlak be-
yinleriyiz Türkiye’nin” dedi.
Cihan Tast da kendi isteğiyle, sicilinde ya
da akademik başarõsõnda hiçbir problem ol-
madan ayrõlmõş. “ÖSS sınavında da birçok
arkadaşım en önde gelen üniversiteleri
kazanmaya yetecek puanı elde etti” dedi.
Öğrenci velisi Emin Doğan, askeri okullara
öğrencilerin 100 bin kişi arasõndan seçilerek
alõndõğõnõ belirterek, “Askeri liselere yeni baş-
layan bir öğrencinin yaşı 14’tür. Yani ken-
dini anlayacak çağa henüz ulaşmamıştır. İlk
anda üniformanın cazibesine kapılıp, ken-
disi ve daha çok velilerinin telkinleriyle böy-
le bir tercih yapmıştır. Yıllar geçtikçe,
gerçek kimliği yerine oturdukça, vazgeçme
isteği bazı öğrencilerin içinde yer eder. Bu
istek Harp Okulları’nda bu öğrenciler için
tutkuya dönüşür. Bunların içinden bazıla-
rı 1. sınıfta, bazıları 2. ve 3. sınıfta, bazıla-
rı da son sınıfta çoğunlukla kendi istekle-
riyle okullardan ayrılmaktadır. Bu olay ai-
leler için tam bir yıkımdır. 100 bin liraya
varan tazminatı o aile ödemek durumun-
dadır. Üniversite kazanmak için hazırlan-
mamış ama zeki olan bu çocuklarımızı kö-
tü göstermeye çalışmak üzüntü vericidir”
dedi. Işõklar Askeri Lisesi mezunu Ergi
Dönerçark: 2008 yõlõnda ODTÜ Fizik bölü-
müne ÖSS’den aldõğõ puan ile yerleşmiş.
Ayrõlma nedeni: “2003 yılında Işıklar Askeri
Lisesi’ne girdiğimizde son sınıfa geçenlerin
ÖSS’ye girme hakları vardı. Benim hede-
fim ise öğretmen subay olmaktı. Fakat 2005
yılında bu hakkımızı elimizden aldılar ve
ayrılmadan ÖSS’ye girme şansımız kal-
madı. Bildiğim 50’den fazla arkadaşım
var ve hepsi de afla gelen bölümlerin üs-
tünde puan aldı. Birçoğunun ayrılma se-
bepleri benimle aynı. Tabi ki çıkan af ya-
sasına en başından beri itirazımız var. As-
keri liselerin eğitim düzeyi ve kalitesini Tür-
kiye’de hiçbir fen lisesi veya Anadolu lise-
si yakalayamaz. Hiçbir üniversiteyi kaza-
namayacak kişilerin af ile yerleştirilenlerin
sayısı 800 kişinin ancak 100 kişisini kapsar.”
Öğrenci velilerinden Günay Ayhan da
yaşanõlan bir diğer sorunu şöyle anlattõ:
“YÖK bize gidin kaydınızı yaptırın di-
yor, ODTÜ ise dil sınavını geçmezse kayıt
yapamayız diyor. Biz YÖK’e güvendiğimiz
için dil sınavına hazırlanmadık. Tam ortada
kalmış gibiyiz.”
Türkiye Cumhuriyeti’nin temellerinin atıl-
dığı Sıvas Kongresi’nin 90. yıldönümü tö-
renlerle kutlanıyor. Ulu Önder Mustafa
Kemal Atatürk’ün “Burada bir milletin
kuruluşunu hazırlayan kararlar verildi”
dediği Sıvas Kongresi’nin 90. yıldönümü
etkinlikleri kapsamında önceki gün Ata-
türk’ün kente gelişi, temsili olarak canlan-
dırıldı. Dün de Ticaret ve Sanayi Odası
Konferans Salonu’nda kongrenin anlatıldı-
ğı bir panel ile Buruciye Medresesi’nde
“Eski Sıvas fotoğrafları” sergisi düzenlen-
di. Kongre Müzesi bahçesiyle Selçuklu Par-
kı’nda da çeşitli gösteriler yapıldı. Etkin-
likler kapsamında bugün ise TBMM Baş-
kanı Mehmet Ali Şahin ile Kültür ve Tu-
rizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın katılımıyla
çok sayıda etkinlik gerçekleştirilecek.
Sõvas Kongresi’nin 90. yõldönümü
TÜRK BİLİM İNSANLARI BAŞARDI
Yapay evrimle
altın üretildi
İstanbul Haber Servisi
- Washington
Üniversitesi ve İstanbul
Teknik
Üniversitesi’nden iki
Türk profesör,
laboratuvarda biyolojik
ortamda altõn parçacõğõ
üretmeyi başardõ.
“Yapay evrim”
yöntemiyle üretilen
altõn, savunma, tõp, ilaç
sanayii ve endüstrinin
her alanõ için her türlü
malzemeyi
üretebilmenin yolunu
açarak, malzeme
mühendisliği için de bir
devrim niteliği taşõyor.
Yapay evrim denen bir
yöntemle virüs ve
bakteri proteinleri
kullanõlarak
gerçekleştirilen çalõşma,
ABD bilim çevrelerinde
büyük yankõ uyandõrdõ.
Altõn yapmanõn şifresine
ulaşmanõn bin yõllarõ
bulan maceralõ yolunun
yaşamõn sõrlarõndan biri
olan doğal
seleksiyondan geçtiği,
yani moleküllerin
birbirlerini tanõyõp seçip
ayõrmayõ bilmesinde
yattõğõ ortaya çõktõ.
Washington
Üniversitesi Genetik
Mühendisliği Malzeme
Bilimleri ve
Mühendislik
Merkezi’nin (GEM-
SEC) kurucusu ve
yöneticisi Prof. Dr.
Mehmet Sarıkaya ile
İstanbul Teknik
Üniversitesi (İTÜ)
Moleküler Biyoloji ve
Genetik Bölüm Başkanõ,
İTÜ Moleküler Biyoloji
Genetik ve
Biyoteknoloji
Araştõrmalarõ
Merkezi’nin yöneticisi
Prof. Dr. Candan
Tamerler’in birlikte
yürüttüğü çalõşma,
malzeme
mühendislikleri için de
bir devrim niteliği
taşõyor. Sarõkaya ve
Tamerler’in çalõşmasõ
yalnõz altõn
üretebilmenin değil,
savunma, tõp, ilaç
sanayii ve endüstrinin
her alanõ için her türlü
malzemeyi
üretebilmenin yolunu
açõyor.
Başbuğ’dan şehit
yakınlarına iftar
ANKARA (Cumhu-
riyet Bürosu) - Genel-
kurmay Başkanõ Orge-
neral İlker Başbuğ, dağ-
daki son terörist etkisiz
hale getirilinceye kadar
terörle mücadelenin sü-
receğini belirterek “şe-
hitlerle teröristlerin ay-
nı kefeye konamayaca-
ğını” vurguladõ.
Başbuğ, eşi Sevil Baş-
buğ’la birlikte önceki gün
akşam Gazi Orduevi’nde
şehit ailesi ve yakõnlarõna
iftar yemeği verdi. Verilen
yemeğe Ankara Garnizon
bölgesinde yaşayan 700
şehit yakõnõ ile gazi ve
yakõnlarõ katõldõ. İftar ye-
meğinde ayrõca, kuvvet
komutanlarõ, Jandarma
Genel Komutanõ, Genel-
kurmay 2. Başkanõ, Kara
Kuvvetleri Kurmay Baş-
kanõ, Ankara’da görevli
general ve amiraller de
eşleriyle birlikte hazõr bu-
lundu. Yemekte yaptõğõ
konuşma şehit yakõnlarõn-
ca sõk sõk alkõşlarla kesilen
Başbuğ, demokratik açõlõm
konusunda mesajlar verdi.
Başbuğ, şöyle konuştu:
“Akan kan dursun is-
tiyoruz ama bu kanı kim
akıtıyor ona bakmak la-
zım. Ülkesi için canını or-
taya koyan şehitlerimiz-
le, teröristlerin aynı ke-
feye koyulmasını kabul
edemeyiz. Binlerce şehi-
de neden olanlar elini
kolunu sallaya sallaya
gezemez. Buna devlet
izin vermez.”
Başbuğ, terörist başõnõn
muhatap alõnmasõnõn söz
konusu olmadõğõnõ vur-
guladõ.
‘Kendi isteğimizle ayrıldık’
Askeri okullardan çeşitli nedenlerle ayrõlan öğrenciler görüşlerini açõkladõ
ANKARA (Cumhuriyet Bü-
rosu) - YÖK, aftan yararlanmak
isteyen çoğu irticai faliyetleri ne-
deniyle TSK’den atõlan öğren-
cileri not ve başarõ ortalamala-
rõna göre sõralayarak bünyesin-
de mühendislik fakültesi bulunan
üniversitelere dağõtmasõnõn “ya-
sal” olduğunu savundu.
YÖK, 22 Ekim 2008 tarihin-
de TBMM’de tüm partilerin
desteğiyle kabul edilen öğrenci
affõnõ düzenleyen yasa kapsa-
mõnda TSK’ye bağlõ eğitim ku-
rumlarõ ile Polis Akademisi’nden
“her ne sebeple olursa olsun
ilişiği kesilen bütün öğrenci-
leri” kendi belirlediği kriterle-
re göre aralarõnda Boğaziçi,
ODTÜ gibi üniversitelere yer-
leştirmesi tartõşma yarattõ.
YÖK Başkanõ Prof. Dr. Yusuf
Ziya Özcan, dün Çalõşma Ba-
kanlõğõ’nda düzenlenen toplan-
tõya gelişinde gazetecilerin ko-
nuyla ilgili sorularõna, “Kanun
öyle gerektiriyor, ‘Bunlarõ not
sõrasõna göre dizin, bölümü olan
yerlere yerleştirin’ diyor ka-
nun. Biz, kanun ne diyorsa
onu yaptık” yanõtõnõ verdi. Öz-
can, üniversitelere danõşmanõn
gerekip gerekmediğinin sorul-
masõ üzerine ise “Yok, hayır,
danışmamız gerekmiyor, ka-
nun öyle bir şey gerektirmi-
yor” dedi.
Bir YÖK yetkilisi de
TSK’den atõlan öğrencinin ba-
şarõsõna göre üniversitelerin ta-
ban puanlarõ ölçüt alõnarak yer-
leştirilme yapõldõğõnõ kaydetti.
Yetkili, yasaya göre TSK’den
ayrõlan öğrencilerin hangi ge-
rekçelerle atõldõklarõnõn YÖK
tarafõndan araştõrõlamayacağõnõ
ve atõlma gerekçelerine göre bir
yerleştirme yapõlamayacağõnõ
belirttti. Konuyu Meclis günde-
mine taşõyan CHP İzmir Mil-
letvekili Bülent Baratalı da
Başbakan Recep Tayyip Er-
doğan’õn yanõtlamasõ istemiyle
soru önergesi verdi. Baratalõ,
söz konusu kişilerin YÖK tara-
fõndan tepeden inme bir şekilde
üniversitelere yerleştirilmesini
hakkaniyet ve adalet ilkeleri
açõsõndan doğru bulup bulma-
dõğõnõ sordu.
YÖK, yasayõ uyguladõğõnõ savunuyor