Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
C
umhurbaşkanõ Süleyman Demirel,
2 Temmuz 1993 Sõvas kõyõnõnõ,
Aziz Nesin’in sõrtõna yüklemiş,
“ağır tahrik olduğunu” söylemişti. Demi-
rel’le dilbirliği içinde Refah Partisi Başkanõ
Erbakan da, başsorumlu olarak Aziz Ne-
sin’i ve Sõvas Valisi’ni gösterecekti. Emni-
yet Genel Müdürlüğü, Bakanlar Kurulu
için hazõrladõğõ raporda ise, Sõvas kõyõnõnõn,
“Batı’nın stratejik uygulamalarından bi-
ri” ve “yabancı ajanların provokasyonu
olduğu” yazõlõyor, “Yeni Dünya Düzeni
içerisinde, Türkiye’nin, Balkanlar, Orta-
doğu ve Kafkaslar’da etkin görev alma-
sının istendiği, burada amacın, Japon ve
Alman sermayesinin, bu bölgelerdeki et-
kinliğini kırmak olduğu” belirtiliyordu.
Doğru ya da yanlõş, ama 2 Temmuz Sõvas
kõyõnõnõn, “yabancı ajanların provokas-
yonu olduğu” sugötürmez bir gerçekti.
Emniyet Genel Müdürlüğü’nün raporunun
adresinde duranlar, kendilerini ve mevkile-
rini “tahrik” ile yõkayacaklardõ. Oysa ola-
yõn petropolitiğe, dolayõsõyla Çekiç Güç’e
endeksli bir provokasyon olduğu açõktõ.
Çekiç Güç’ün amacõnõ, misyonunu, Uğur
Mumcu, sona yaklaşan yazõlarõnda (23
Aralõk 1992’de) özetlemişti. Mumcu, birin-
ci amacõn Saddam’õn devrilmesi ve yok
edilmesi, ikinci amacõn Kuzey Irak’ta bir
“Kürt federe devleti” kurulmasõ ve üçün-
cüsü, Sevr Antlaşmasõ’nda yer alan, kuzey-
batõ sõnõrõ Sõvas’a kadar uzanan, önce yerel-
özerk ve daha sonra bağõmsõz olmasõ karar-
laştõrõlan “Kürdistan”õn kurulmasõ olduğu-
nu yazmõştõ. İlk iki amaç gerçekleştirilmişti,
üçüncüsü “senaryo” olarak sahnedeydi.
GAZİ OLAYINDA ÇEKİÇ GÜÇ
BAĞLANTISI
Çekiç Güç ile PKK’nin amaç birliğini ve
birlikteliğini bizim için de somutlaştõran
olay ise, 12 Mart 1995 Gazi kõyõnõydõ.
ABD Dõşişleri Bakanlõğõ ve CIA deneti-
minde yayõn yapan Mediterranean Affai-
re’in yayõn organõ Mediterranean Quar-
terly’nin 1995 kõş sayõsõnda yayõmlanan
“Yol Ayrımındaki ABD-Türkiye İlişki-
leri ” adlõ yazõda, “Türkiye, ABD’nin
Ortadoğu’da, Türk cumhuriyetlerinde
ve Balkanlar’da beklentilerine yanıt
vermemiş”, “Kuzey Irak’ta özerk bir
Kürdistan’ın kurulmasına razı olmadı-
ğı gibi, Kürtlere karşı sınırdaki önlem-
leri sıklaştırmıştı.” “Türkiye” haddini
aşmõş, ABD’nin sabrõ taşmõş, “Türki-
ye’nin istikrarsızlık durumunun daha
da arttırılacağı” tehdit olarak duyurul-
muştu. Yazõ, 21 Mart Nevruzu’nu içerisi-
ne alacak ve 19-20 Mart’ta gerçekleştiril-
mek amacõyla Irak sõnõrõna yõğõlmakta
olan askeri durdurmak, olabilirse İran’a
yönlendirmek amacõyla yazõlmõştõ.
Yoksa ABD, Türkiye’ye haddini bildi-
recekti ve bunun için de Gazi’de başlata-
cağõ Alevi-Sünni çatõşmasõnõ bütün ülkeye
yayacaktõ. 12 Mart 1995 Gazi olaylarõ, er-
tesi gün Ümraniye’de sonuçlanacak, ABD
basõnõnõn vurgulamasõna karşõn, Türkiye’de
“Alevi-Sünni” “savaşı” başlamayacaktõ.
Gazi olayõnõn Çekiç Güç ile bağlantõlõ ol-
duğunu Cumhurbaşkanõ Demirel de, Ge-
nelkurmay Başkanõ Güreş de, Başbakan
Çiller de biliyor olmalõydõ, ama hepsi baş-
ka yeri, başka bir merkezi gösterecekti.
Tek doğru tanõ, Erbakan’dan gelecekti:
“Olay tamamen dış güçlerin etkisiyle ya-
pılan bir operasyondur. Ne zaman Çekiç
Güç’ün süresi uzatılacak olsa, Türkiye
bu tür olaylarla karşılaşır.” diyecekti
(Türkiye, 14 Mart 1995).
Gazi kõyõnõ, ilerici laik halkõn, Alevilerin,
özel polis timinin hedef gözeterek öldürdü-
ğü 21 gençle “sınırlı kalacak”, 19-20 Mart
1995’te, 50 bin kişilik Çelik 1 adõ verilen
kara askeri operasyonu başlayacak, savaş
uçaklarõ, süper kobra helikopterler eşliğin-
de, sõnõrdan 219 kilometre derinlere 40 ki-
lometrelik dev bir operasyon gerçekleştiri-
lecekti. Cumhurbaşkanõ Demirel, “bir yıl”
orada kalacağõmõzõ söyleyecek, ABD ise
“Derhal çekil!” diyecek, Almanya Türki-
ye’ye silah akõşõnõ durduracaktõ.
‘ÇEKİÇ GÜÇ’ÜN ALTINDAN
YILANLAR ÇIKTI’
Uğur Mumcu’nun öldürülmesinden beş
gün önce, “Çekiç Güç’ü” bir çõbana ben-
zeten, “Kökünü kazımaya kalkışırsanız
ertesi gün başınıza ne gelir bilinmez!” di-
yen Başbakan Demirel, bu kez cumhurbaş-
kanõ olarak, Türkiye’ye silah akõşõnõ durdu-
ran Kohl’a, “Çekiç Güç’ün altından yı-
lanlar çıktı” diye yazacaktõ ve ekleyecekti:
“Biz ellerinden alıyoruz, daha modern si-
lahlarla çıkıyorlar karşımıza!” “Strate-
jik müttefikimiz” ABD’nin, Çekiç Güç
eliyle, PKK’yi modern silahlarla donattõğõ
duyumsatõlõyordu. Demirel, “bir yıl kalı-
rız” demişti, ABD dayatmõş, 43 günün so-
nunda birlikler, kendi sõnõrlarõna çekilmişti.
TSK’nin Ocak 1977’de gerçekleştirdiği
“sıcak takip”i, 14 Mayõs 1997’de “Çekiç
Harekât” izleyecek, 7 Temmuz 1997’ye
kadar süren harekâta, 50.000 kara askeri,
Kobra helikopterler, savaş uçaklarõ katõla-
cak, 185 ton yiyecek, 626 hafif silah, 20
havan topu, 27 RGP roketatar, 29 Daçka
uçaksavar, 25 BKG makineli tüfek, 200
bin hafif silah, mühimmat, 1.750 havan
mermisi, 2.225 roket mermisi, 17 jenaratör
ele geçirilecekti.
ÖCALAN’IN YAKALANMASINDA
TEZKERE BAĞLANTISI
25 Eylül-15 Ekim 1997’de, 25 bin asker,
150 tank, uçaklar, helikopterler ile Şafak
Harekâtõ yapõlmõş, Aralõk 1997’de 20 bin
askerle kõsa süreli bir operasyon daha ger-
çekleştirilmişti. İki operasyon arasõnda, 5
Kasõm 1997’de, Kõbrõs’ta, S300 füze ram-
palarõnõn imha manevralarõ sõrasõnda, Kara
Kuvvetleri Komutanõ Hüseyin Kıvrıkoğ-
lu’nun kulağõnõn dibinden geçen kurşun,
hemen arkasõnda bulunan Albay Vural
Berkay’õn ölümüne neden olacaktõ. Ameri-
kan yapõsõ M-5 silahõyla ateş edilmişti. Tür-
kiye’de yalnõz özel kuvvetlerde vardõ, olay
kapatõlacaktõ. Ertesi gün, 6 Kasõm’da
(1997), Girit’ten İtalya’ya gitmekte olan
Başbakan Mesut Yılmaz’a, gazeteciler,
ABD’nin Irak’a saldõrmak için İncirlik’i
kullanmak istediğini soru olarak sormuşlar,
Mesut Yõlmaz, soruyu, ABD’nin, Şafak
Operasyonu sõrasõnda Çekiç Güç uçuşlarõ-
nõn durdurulmamasõnõ, ikincisi Çekiç
Güç’ün uçak sayõsõnõn 175’e çõkarõlmasõnõ
istediğini söyleyerek yanõtlamõştõ.
Öcalan’õn Suriye’den çõkartõlarak, Ken-
ya’da CIA eliyle Türk istihbaratõna teslim
edilmesiyle, PKK’nin eylemleri sönmeye
başlayacak, Öcalan’õn Suriye’den çõkartõl-
masõ Türkiye tarafõndan dayatõlmakla bir-
likte, buradaki esas amacõn, Helsinki İzle-
me Komitesi’nin daha önce õsrarla “işgal
altında” olduğu vurgulanan Güneydoğu
Anadolu’yu işgalden kurtarmak değil, böl-
geyi silahlõ çatõşma alanõ olmaktan arõn-
dõrmak olduğu açõktõ. Tezkere için hazõr-
lanan mutabakat belgesinde kararlaştõrõla-
cağõ gibi, önce 100 bin, daha sonra 65 bin
olarak belirlenen Amerikan askerinin ko-
nuşlandõrõlacağõ Güneydoğu’yu sõcak ça-
tõşma alanõ olmaktan çõkarmaktõ amaç.
“Tezkere”, Meclis’ten geçmiş olsaydõ,
Güneydoğu Anadolu’ya konuşlandõrõlmõş
olacak olan Amerikan askeri, bugün
Irak’tan çekilme planõna endeksli olarak
aynõ coğrafyaya “oturmak” için, AKP
yönetimi, olasõdõr ki, “açılım”a gitmek
zorunda bõrakõlmayacaktõ.
Çekiç Güç’ün ve Çekiç Güç odağõnda
özellikle ABD’nin baskõ ve entrikalarõnõn
yoğunlaştõğõ dönemde Genelkurmay Baş-
kanõ olan Doğan Güreş, emekli olduktan
sonra, Fikret Bila’nõn sorusunu şöyle ya-
nõtlayacaktõ: “Uluslararası açıdan baktı-
ğımızda, acaba büyük Kürdistan’a gidi-
liyor mu? Evet gidiliyor. Emareleri bel-
li. ABD Başkan Yardımcısı Dick Chaney
bunu söylüyor. Amerikalıların askeri
mecmuasında bu çıkıyor. Yunanistan
sevincinden ne yapacağını bilmiyor.
Chaney, orada Haşimi krallığı kurulsun
demiş. Türk devletlerinin yanı sıra, Su-
riye ve İran’dan da alın demiş. Bunlar
resmi belgeli.” (Fikret Bila, Komutanlar
Cephesi, s. 80.)
CMYB
C M Y B
4 EYLÜL 2009 CUMA CUMHURİYET SAYFA
HABERLER 7
DÜZ YAZI
ORHAN BİRGİT
Köşk’ten
Türker’e Yanıt...
Faks: 0 216 302 82 08 obirgit@e-kolay.net
Çekiç Güç; Saddam’õn devrilmesini, Sõvas’a kadar uzanan bölgede bağõmsõz Kürdistan’õn kurulmasõnõ misyon edinmişti
Çekiç Güç’ün gölgesinde oyun
ABD’nin Türkiye’yi yeniden yapõlandõrma çabalarõ
A
merikan yönetimi, ilk kez, 1988’de,
Türkiye’deki Kürtlere “ulusal azın-
lık” haklarõ verilmesinden yana ol-
duğunu açõklamõştõ. Açõklama, ABD Dõşişle-
ri Bakanõ George Shultz’un insan haklarõn-
dan sorumlu yardõmcõsõ Richard Schifter
tarafõndan, İnsan Haklarõ Raporu’yla (Co-
untry Reports on Human Rights Practõces
for 1988) ilgili olarak düzenlenen basõn top-
lantõsõnda yapõlmõş, “ABD yönetiminin,
uluslararası ölçütlere göre, Türkiye’deki
Kürtlere ‘ulusal azõnlõk’ hakları verilme-
sinden yana olduğu” dile getirilmişti. (Se-
dat Ergin, ABD’den Kürt Küstahlõğõ, Hürri-
yet, 12 Şubat 1988.)
Bakan yardõmcõsõ Schifter’in “ulusal
azınlık”, “ulus” ve “ulusallık” kavramla-
rõndan yoksun olduğu açõktõ. Kültür, dil
farklõlõğõ ve nüfus, “ulusal”lõğõn gerekçesi
olarak gösterilmişti. Schifter, Türk hüküme-
tiyle bu konuyu görüştüklerini, kaygõlarõnõ,
Türk hükümetine ilettiklerini söyleyecek,
“Hiçbir şekilde, uzaktan bile olsa, bir dev-
let olarak, Türkiye’nin bütünlüğünü ve sı-
nırlarını karşılarına almadıklarını, bir
başka deyişle, Kürtlere ulusal bir azınlık
olarak haklarının tanınmasını isterken bu
tutumlarının ayrılıkçı bir harekete destek
niteliği taşımadığını” sözlerine ekleyecekti.
ABD’YE GÖRE KÜRDİSTAN
İŞGAL ALTINDA
Doğal ki, “azınlık” değil, “ulusal azın-
lık” söyleminin, doğrudan ayrõlmayõ olmasa
da, şöyle ya da böyle, ayrõlmanõn ve ayrõ
devlet olmanõn ikiz çekirdeği olduğu göz ar-
dõ edilemezdi ve Schifter’in “ulusal azın-
lık” şifresinde, “ayrılma” projesinin kamuf-
le edildiği bir gerçekti.
ABD Dõşişleri Bakanlõğõ’nõn, Türkiye de
Kürtlere ulusal azõnlõk
statüsü verilmesinin
gerekçesi, aynõ yõl,
Jery Laber’in başkan-
lõğõnda hazõrlanan Hel-
sinki İzleme Komite-
si’nin raporunda oku-
nabilirdi. Bu raporda,
“Kürdistan’ın işgal
altında olduğu”, “Do-
ğu ve Güneydoğu
Anadolu’daki Kürtlerin isyan halinde
bulunduğu” savlanõyor, Türk hükümetinin
“isyan halinde olan sivillere, 1949 Cenev-
re Sözleşmesi uyarınca muamele etmesi
gerektiği” ileri sürülüyordu. (Turan Yavuz,
ABD’nin Kürt Kartõ, s. 109.)
1949 Cenevre Sözleşmesi’yle konmuş bu-
lunan uluslararasõ savaş kurallarõna/hukuku-
na göre (1) soykõrõm ve (2) savaş dõşõ unsur-
lara kötü muamele insanlõk suçu sayõlõyor.
Yani, savaş dõşõ olmuş askere, asker tutsak-
lara, savaş dõşõ sivillere, kadõn, çocuk, yaşlõ,
sakat ve hastalara kötü muamele, 1949 Ce-
nevre Uluslararasõ Savaş hukukuna göre, sa-
vaş suçu ve insanlõk suçu sayõlõyor. Bu suç-
larõn, işgal edenler tarafõndan isyan halinde
olanlara karşõ işlendiği savlanõrken aynõ za-
manda, isyan edenlerin (Kürtlerin), yurtlarõ-
nõ işgal edenlere (Kemalistlere, Türklere)
karşõ “ulus” ya da “ulusal azınlık” olarak
“ulusal kurtuluş savaşı” verdiğinin Türk
hükümeti tarafõndan dolaylõ da olsa kabul
edilmesi isteniyordu. Ulusal Kurtuluş Sava-
şõ veren örgütlerin, savaşan unsurlara (aske-
re) karşõ gerçekleştirdiği tek tek öldürümler-
den toplu kõyõnlara değin, eylemleri de “te-
rör” sayõlmõyordu.
Cenevre Sözleşmesi’ne uyulmasõyla,
PKK’nin Ulusal Kurtuluş Savaşõ veren örgüt
olarak Birleşmiş Milletler tarafõndan tescili
açõsõndan şu notu da aktaralõm: 1995 yõlõnda,
Helsinki İzleme Komitesi Kurulu Başkanõ
Holly Cartner, “PKK lideri Öcalan”a yol-
ladõğõ mektupta, “Cenevre Sözleşmesi’ne
uyulacağına ve sivillere karşı kesinlikle
saldırılamayacağına söz vermiş bulunan”
PKK’nin “köylere saldırdığını, sivilleri
katlettiğini” yazõyor ve “bu saldırılara
derhal son verilmesi” isteniyordu.
(ABD’den PKK’ye Kõnama, Cumhuriyet, 11
Kasõm 1995.)
ABD YÖNETİMİNİN KÜRT
AÇILIMI
ABD yönetiminin Güneydoğu olaylarõnõ
ve PKK ile ilişkilerini Helsinki İzleme Ko-
mitesi aracõlõğõyla ve “insan hakları” şem-
siyesi altõnda sürdürdüğünü burada belirte-
lim. Bu mektubun, Helsinki İzleme Komi-
tesi aracõlõğõyla, ABD hükümeti adõna Öca-
lan ile görüşme yapõlmõş olduğunu duyum-
satan bir mektup olduğunu da ekleyelim.
ABD yönetiminin Türkiye’deki Kürtlere
yönelik açõlõmõ, Sovyetler Birliği’nin dağõl-
masõnõn ardõndan, CIA analistleri tarafõndan
farklõ yönlerden zenginleştirilecekti.
Paul Henze, 1993’te yayõmlanan, “Tür-
kiye: Yirmi Birinci Yüzyıla Doğru” yazõ-
sõnda, Türkiye’nin, “Belki de 1990’larda
yüz yüze gelmek zorunda kalacağı en bü-
yük tek zorluğun, Kürt halkına yönelik
siyasetini başarılı bir biçimde ayarlaya-
bileceği yöntemleri bulmak olacaktır” di-
ye yazõyor, bu zorluğun, Müslümanlarõn da
azõnlõk sayõlmasõyla aşõlabileceğini ekliyor-
du:
“Yalnızca Hıristiyanların azınlık sayı-
lamayacağı ve bu kimlikte barınamaya-
cağı klasik Atatürkçü yaklaşım artık yo-
lun sonuna gelmiştir.” (Turkey: Turkey’s
New Geopolitics, 1993, s. 25.)
Türk hükümetlerinden, “isyan eden”
Kürtlere, uluslararasõ savaş hukukuyla ilgili
1949 Cenevre Sözleşmesi’nin uygulanma-
sõnõ istemek demek, Güneydoğu Anado-
lu’nun işgal altõnda olduğunu, PKK’nin iş-
gale karşõ savaştõğõnõ; yani “ulusal kurtu-
luş savaşı” verdiğini, Türk hükümetinin
kabul etmesi demekti. Bir başka deyişle,
“demokratikleşme” boyasõ ve “stratejik
müttefik” şemsiyesi altõnda bu “maskeli”
savaş, operasyon-moperasyon, sabotaj-ma-
botaj, iktidar-miktidar
oyunlarõyla, Gül’ün
başbakanlõğõnda kap-
lumbağa olmuş olan
“Tezkere”ye değin
sürdürülmüştü.
Şimdi Gül’ün cum-
hurbaşkanlõğõnda “üni-
ter devlet” bayrağõ al-
tõnda, “Tezkere”nin
öteki yüzü sahne alõ-
yordu. Genelkurmay
Başkanõ Hilmi Özkök’ün kõlõkõrk yararak
hazõrlandõğõnõ söylediği Mutakabat Belge-
si’ne göre, Irak’a saldõrmak amacõyla Gü-
neydoğu Anadolu’ya konuşlanamayan 65
bin ABD askerinin, bu kez Irak Kürtlerini
korumak amacõyla Güneydoğu Anadolu’ya
konuşlanmasõ mõ sahnedeydi? ABD askeri-
nin Güneydoğu Anadolu’ya konuşlanmasõ
için, Öcalan İmralõ’ya konmuş ve Güneydo-
ğu çatõşma alanõ olmaktan çõkmõştõ. Şimdi
ise ABD askerini Güneydoğu’da konuşlan-
dõrmak için mi PKK’nin talepleri gündeme
geliyordu?
S Ü R E C E K
Shultz
Gül
Çekiç Güç ile PKK’nin birlikteliğini somutlaştıran olay ise, 12 Mart 1995 Gazi kıyınıydı.
İncirlik Üssü
Başbakan Erdoğan, Diyarbakır mitinginde De-
mokratik Toplum Partisi Genel Başkanı’nın “Öca-
lan ve PKK ile masaya oturma önerisini”, Özel Ha-
rekât polisleri için verdiği iftarda yanıtlamış.
“Türkiye Cumhuriyeti devletinin, teröristleri muhatap
alması asla ve asla söz konusu olamaz” demiş. İç-
işleri Bakanı’nın, o mitingin yapılmasından bir gün ön-
ce Ankara’da “üniter devlet ve devletin dili ile bay-
rak” konusundaki kesin bağıtları ile Erdoğan’ın ya-
nıtlarını bir arada okuyunca, “açılım” konusunda hü-
kümet ile CHP ve MHP arasındaki görüşlerin bir-
birlerine çok yaklaşmış olduğu görülecektir.
Hükümet öylelikle, masallara başlarken söyleni-
len “Az gittik, uz gittik; bir de arkamıza baktık ki bir
arpa boyu yol gitmişiz” tekerlemesini çağrıştıran bu
“Kürt açılımı” döneminin üstünü örtmeyi elbette dü-
şünemez.
Tartışmayı başlatırken masaya getirmesi gereken
koşullara sırtını çeviren, bu tutumunun ne kadar ba-
ğışlanmaz bir yanlışlık olduğu, kendisine sabırla an-
latılınca uyanan hükümetin kültürel, ekonomik ve top-
lumsal alanlarda nelerin yapılması gerektiğini -hem
de fazla zaman yitirmeden- saptaması gerekiyor.
Büyük yanlışlıklar...
Cini şişeden çıkartan hamlelerin sahipleri Cum-
hurbaşkanı ile Başbakan’ın ardı ardına yaptıkları
paslaşmalı açıklamalar olmadı mı? Dahası, AKP Ge-
nel Başkanı’ndan aldığı talimat ile MHP Genel Baş-
kanı’na “haddini bildirmek” amacıyla, bir grup baş-
kanvekiline, “annesinin kendisini bugünler için dün-
yaya getirmiş olduğu”nu anımsatan doping aşıları ya-
pılmadı mı?
Bu büyük yanlışlıklar yerine, son haftanın açıkla-
malarına, ağustos ayının son günlerindeki bu res-
mi görüşlere yer verilmiş olsaydı; özellikle CHP böy-
lesine sertleşmeyecek ve MHP de vatan hainliği suç-
laması yapacak kadar köprüleri atmayacaktı.
Ve elbette Milli Güvenlik Kurulu’nda, o açıklama-
lar nedeniyle TSK adına bildirilen görüşlere de ge-
rek duyulmayacaktı.
Sorunun çözüm yerinin TBMM olduğu doğrudur.
Ancak bugün sertleşen ortamda, olayı güz dönemi
çalışmalarına başlayan parlamentoya bu hali ile ta-
şımak, benzine ateşle yaklaşmaktan farksız ola-
caktır... O ortamı, kahvelere, sokağa yansıtmak ola-
caktır.
Ama, daha önce yapılması gereken bir başka gi-
rişim yok mudur? Üçüncü defa yazıyorum ama...
Devletin başı, parlamentoda temsil edilen siyasal
partilerin genel başkanlarını, hatta o listeye deneyim
ve birikimini göz ardı etmeyerek, DP lideri Cindoruk’u
da ekleyerek Çankaya’da bir Yuvarlak Masa etra-
fında toplanmaları için ricacı olamaz mı?
60’lı yıllların deneyimiyle
60’lı yıllarda, ülkenin gündeminde vatandaşlar ara-
sındaki politik görüş farkları yüzünden tartışmalar var-
ken ve o tartışmaların yuvalandığı odaklar merhum
Bayar’ın affı konusunda adeta ağız dalaşına gir-
mişlerken, Çankaya’nın ev sahipliğinde nasıl çıkar yol
bulunduğunu Sayın Cumhurbaşkanı, Köşk’ün ar-
şivlerini taratarak pekâlâ öğrenebilir.
Kendisine bu yöntemin, Milli Güvenlik Kurulu’nun
toplandığı gün DSP Genel Başkanı Masum Türker
tarafından yazılı başvuruyla yapıldığı biliniyor. O baş-
vuru karşısında bir hafta suskun kalan Cumhurbaş-
kanı’nın, önceki gün özel kalem müdürü aracılığıy-
la Türker’e “öneriyi haklı bulduğunu, ancak MHP Ge-
nel Başkanı’nın “bütün çağrı kapılarını kapatması yü-
zünden yuvarlak masa girişimini şimdilik uygulama-
nın mümkün olmadığını düşündüğü” haberini iletti-
ği de yine biliniyor.
Ben Sayın Cumhurbaşkanı gibi düşünmüyorum.
Özellikle 1 Eylül Diyarbakır mitingi ile gelinen aşa-
madan sonra liderlerin, bu sorun için “Nereden in-
ce ise oradan kopsun” deme lüksünü paylaşacak-
larına inanmak istemiyorum.
Nereden ince ise oradan..
Arabanın tekerleğinin kırılmasına neden olanları da,
olmayanları da yolu açmak amacıyla bir araya ge-
tirmeyi sorumluluklarının gereği saymalıdırlar.
O toplantı, kapalı kapılar arkasında ve yumuşak
söylemlerle nelerin, niçin yanlış olduğunun anlatıl-
masının yanı sıra, sorunun düze çıkarılması için dev-
letin yapması gerekenlerin ortaya konmasını da
sağlayacaktır.
Masanın etrafındaki yerini alacak olan DTP Genel
Başkanı da, şayet kendisinin yerinde gerçek tem-
silcinin Öcalan ve PKK’nin olması gerektiğini söy-
lemeyi sürdürecek ise, o sözler de bir miting top-
lantısında olduğu gibi “havada kalmasın”. Tam ak-
sine devletin tutanaklarına geçsin.
Bölgedeki sorunların çözümünü, bir terör örgütü-
nün gözlüğü arkasından görmeyen; ama o örgütün
şerrinden çekindikleri için de gerçekleri seslendire-
meyen Kürt vatandaşlar da, olan biteni öğrensinler.
Zamanı geldiğinde sandık başındaki tavırlarını
ona göre belirlesinler.
Aksaray Lisesi lise diplomamõ
kaybettim. Hükümsüzdür.
AYŞE BİLGE MUŞTU
SGK’den KEY savunması
Haber Merkezi - Sosyal Güvenlik Kurumu
(SGK), Konut Edindirme Yardõmõ (KEY) öde-
melerine ilişkin kurumdan kaynaklanan bir ge-
cikme bulunmadõğõnõ bildirdi. SGK’den dün ya-
põlan yazõlõ açõklamada, bazõ basõn yayõn organla-
rõnda yer alan haberlerde, “SGK’nin, iki aydõr 1.5
milyon SSK’li hak sahibinin listelerini, KEY tu-
tarlarõnõ hesaplayacak olan tasfiye halindeki Em-
lak Bankasõ’na teslim etmediği, bu nedenle diğer
hak sahipleri ile ilgili çalõşmalarõn da tamamlana-
madõğõ” iddiasõna yer verildiği belirtildi. Açõkla-
mada, 27 Temmuz 2008 tarihli Resmi Gazete’nin
mükerrer sayõsõnda ilan edilen KEY listesine ya-
põlan itirazlar sonucu kurumca oluşturulan liste-
lerin, 30 Temmuz 2009 tarihinde tasfiye halinde-
ki Emlak Bankasõ AŞ’ye gönderildiği kaydedildi.