26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CMYB C M Y B 21 EYLÜL 2009 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA 15 ÇALIŞANLARIN SORULARI/SORUNLARI YILMAZ ŞİPAL ‘Uygarlõk Özürlü Bir Dünya’ Uygarlõk özürlü bir dünyada yaşamak, insanõn aklõnõ ba- şõndan alõr, duygularõyla yoğurur ve ortaya bir şiir çõkarõr. Orhan Veli (Kanık) bunu, “Karmakarışık”ta ne güzel de dile getirmiştir. “Bir okla yaralı kalbim, Boyacının sandığında Güvercinim kâğıt helvasında; Sevgilim kayığın burnunda; Yarısı balık, Yarısı insan; İn miyim? Cin miyim? Ben neyim?” Orhan Veli’nin aklõnõ, uygarlõk özürlü dünyanõn güzellikleri “iyiden iyiye” karõştõrmõş olmalõ ki, “Deli Eder İnsanı Bu Dünya” diye seslenir bu kez: “Deli eder insanı bu dünya; Bu gece, bu yıldızlar, bu koku, Bu tepeden tırnağa çiçek açmış ağaç” İnsan, günün birinde gökyüzüne bakarken yõldõzlarla “göz göze” gelirse bilin ki, “feleğini” şaşõracaktõr, ve ken- di kendine: “Ben kimim, neyin nesiyim, bu dünyada ne işim var?” diye sormaya başlayacaktõr. İşte o zaman, onun yardõmõna koşacak, yine onun gibi “yıldızlarla göz göze” gelmiş, Des- cartes adõndaki, bir “insanoğlu insan”dõr. Descartes, yõl- dõzlarla “göz göze” gelebilen her insana, üç sihirli sözcüğünü öğretir. “Düşüyorum öyleyse varım.” Bunu duyan insan da kim olduğunu, “bu uygarlık özür- lü dünyada” ne işi olduğunu öğrenmeye başlar. Bu üç sihirli sözcük, insanõ, “düşünen insan” yapar. Top- lumlarõ uygarlõğa da ancak “düşünen insanlar” ulaştõrõr. Descartes’e göre, “mekanik, insanlara yardım edecek makineleri yapma sanatı; tıp, vücudu ve ruhu tedavi et- me sanatı; ahlak, mutlu yaşama sanatıdır.” Bu sanatlar “düşünen insanların” ürünüdür ve toplumlara uygarlõğõn kapõlarõnõ açan “anahtarlar”dõr. Uygar toplumlarõn “düşünen, duyan ve seven” insan- lardan oluşmasõ da yeterli değildir. Uygar dünya “Dalgacı Mahmut”suz da olmaz ki. Orhan Veli, “kavanoz dipli dünyanın” uygar olmasõ için gökyüzünü “Dalgacı Mahmut”a “boyatmış”, yõrtõlmõş denizlerini de “Dalgacı Mahmut”a diktirmiştir. DALGACI MAHMUT “İşim gücüm budur benim, Gökyüzünü boyarım her sabah, Hepiniz uykudayken. Uyanır bakarsınız ki mavi. Deniz yırtılır kimi zaman, Bilmezsiniz kim diker, Ben dikerim. Dalga geçerim kimi zaman da O da benim vazifem; Bir baş düşünürüm başımda, Bir mide düşünürüm midemde, Bir ayak düşünürüm ayağımda, Ne halt edeceğimi bilemem.” Uygarlõk, “gökyüzünü maviye boyayan” ve “yırtılan de- nizleri diken” “Dalgacı Mahmut”larõn yaşadõğõ toplumlarda bulunur. “Sanatın içine tükürenlerin” yaşadõğõ toplumlarda değil. KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak@yahoo.com.tr TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN HARBİ SEMİH POROY 21 Eylül Ödenecek bedel Cumhurbaşkanı “fırsat bu fırsattır” deyip Saidi Nursi’nin yetiştiği Norşin’den işe başlar- sa, “80 yılın bedelini biz ödü- yoruz” diyen Başbakan’ın gö- zü içeriği belli olmayan “açı- lım”dan başka bir şey gör- mezse, Mardin Artuklu Üni- versitesi Rektörü, YÖK’ün “Ya- şayan Diller Enstitüsü” kurma- sına onay vermesini yeterli gör- meyip “Kürdoloji Enstitüsü” is- terse, gelinecek nokta bellidir. Birileri alır başını gider. Tıpkı, Ankara Barosu avukatlarından Medeni Ayhan’ın önderliğinde, bine yakın imzayla “Kürdistan Ulusal Sorunun Çözüm Bildir- gesi” ni yayımlayanların öneri- sinde olduğu gibi: “Çözüm, Kürt ulusunun ül- kesini kurma sürecindedir. Kürdistan’ın üzerine hüküm eden Kemalist ideolojili Türkiye devleti, batısına hüküm eden Baasçı ideolojili Suriye Arap devleti, ve doğusuna hüküm eden fundamentalist İran dev- leti ile yakın zamana kadar gü- neyine hüküm eden Baasçı- Saddamcı Irak devleti en katı to- taliter sistemlerin ve ırkçı ideo- lojilerin sahibidir. Gerek Kür- distan’da ve gerekse ülkemizi sömürgeleştiren söz konusu ülkelerde var olan bütün gericilik ile sorunlar; vatanımızın sö- mürge statüsünde tutulmasının ve de totaliter-ırkçı sistemleri- nin bünyesinden doğmaktadır. Kürdistan’ın kuruluşu, siyasi, ekonomik, sosyal, kültürel, de- mokratik gelişme ile istikrarı sağlarken, Ortadoğu’da ger- çek kardeşleşme kültürünün ortaya çıkmasına yol açar. Her halkın ulusal sorunu gi- bi, Kürt ulusal sorunu da; ülke- si Kürdistan’ın topraklarına, ulusuna ve iktidarını kurumsal- laştırma mekanizması olan ba- ğımsız devlet kurma üçlüsüne bağlıdır. Kürdistanilik yerine, Türkiyeliliği esas almak, siyasal iktidar hakkını ve Kürdistan ül- kesini satışa çıkarmaktır. Bu yaklaşımla, tasfiye sürecine gi- ren, can çekişen İttihatçı-Ke- malizmi kurtarmaya yönelmek ve Kemalist referans ve kabul- leri esas alarak, Kürdistan’ın diğer parçaları üzerinde sallanan gerici sömürgeci zulüm statü- kosunun temeli olan Lozan Antlaşması’nı ve Sadabat Pak- tı’nı yeniden üreterek sürdür- meye olanak sunmak Kürtlerin işi ve talebi değildir.” Hani Başbakan, NATO Genel Sekreteri Anders Fogh Ras- mussen’e “Bedeli ne olursa ol- sun, biz bu süreçten geri adım atmayacağız” sözünü vermişti ya, işte o bedel, yukarıdaki bil- dirinin içeriğindedir! Açılımcı işadamı Recep Tayyip Erdoğan’ın yakınlarından olduğu yazılıp çizilen Ethem Sancak “açılım”ın açılmasından yanaymış. Çünkü: “Bu bir Kürt açılımı değil, demokrasi açılımı. Kimsenin ayrıcalığı olmayacak. Önce Kürt yok deniyordu. Sonra Kürt realitesi var ama desinler ki ne mutlu Türküm diyene. Ya niye desinler! Ben Türk değilim, ben Arabım. Türk vatandaşıyım ve onur duyuyorum ama ben aslen Arabım. Ben Türk olmaktan mutluluk duymam, üzülürüm. Aslımı niye inkâr edeyim ki? Aslını inkâr eden haramzadedir.” Devir, “Ne mutlu AKP’liyim diyene” devri... Kaçış yolu Beşar Esad ile pazarlık yapıyorlar, terör örgütüne kayan Suriyelileri durdursun diye. Suriye’yi yakından tanıyan bir dostumuz sorunun altında yatan gerçeği anlattı: “Suriye’de Kürtlerin çoğunluğuna kamuda çalışma olanağı tanınmıyor. Nüfus kâğıtları yok, ikametgâh belgesine benzer bir kâğıtları var ellerinde. Pasaport alamıyorlar, yurtdışına çıkamıyorlar. Tek çareleri yabancı okul sınavlarını kazanmak. Bunu başaramayanlar, tek çıkış yolunu terör örgütüne katılmakta buluyorlar. Böylece birkaç yıl dağlarda terör örgütü için çalışıyorlar, ardından yine aynı örgüt aracılığıyla Avrupa’ya kaçış olanağı buluyorlar.” Hukuk sorusu CHP’li Şahin Men- gü’den, bildik davadaki din- lemelere ilişkin bir küçük yo- rum: “Dinleme talebinde bulu- nan savcı ve dinleme kara- rı veren yargıca, bu işlemleri hukuk fakültesinde sınav sorusu olarak sorulsaydı ve onlar da işlemleri gibi yanıt verselerdi daha birinci sı- nıftan ikiye geçemezlerdi. Eğer yaptıkları işlem, fakül- te sınavının beş sorusundan biri olsaydı, 4 soruda ağız- larıyla kuş tutsalar, diğer soruda da bu işlemi yazsa- lardı, bizim zamanımızın ho- caları tüm kâğıdı çizer ve ‘Hukuk formasyonu oluş- mamıştır” diyerek ikmale bırakırlardı.” Oyuncağı bırak Ankara beylerbeyi, başkentin altını üstüne ge- tirmişti. Sayesinde futbol ligi de altüst oldu. Bulaştırdığı işlere karşı verilen kararlar “antide- mokratik”miş, “siyasi”ymiş! Ha şunu bileydin. Yıllardır biz de aynı şeyleri söy- lüyoruz, ama derdimizi anlatamıyoruz... Onun için, Ankara beylerbeyi, unutsun partisi- nin uygulamalarını eleştirmeyi. Bu vurdumduy- mazlıkta bir şeycik çıkmaz ondan. Oğullarına oyuncak arayacağına bir an önce metroyu bitir- sin, metroyu! Akil adamlarımıza, Ana- yasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç da eklendi. Efendim, siyasi liderleri- miz iki dakikalığına bile ol- sa bir araya gelemiyorlar- mış. Bu noktada Cumhur- başkanı’na çok büyük gö- rev düşüyormuş. Kendi- leri bunun için gayret edi- yorlarmış, ancak liderler onun davetine bile olum- suz yanıt veriyorlarmış. Güneydoğu, Kıbrıs, Erme- nistan gibi temel sorunla- rı iktidarın tek başına çöz- mesi mümkün değilmiş... İktidar, bir temel sorunu, Cumhurbaşkanlığı seçimi- ni tek başına çözme be- cerisini gösterebilmişti ama. Beceri PANO DENİZ KAVUKÇUOĞLU İstanbul’un Dışlanmışları Münevver Karabulut’un katil zanlısının 197 gün sonra yakalanması haklı olarak İstanbul’un yeni emniyet müdürü Sayın Hüseyin Çapkın’ın artı hanesine yazıldı. Hem bu olay hem de Sa- yın Çapkın’ın İstanbul’a atanmazdan önce gö- rev yaptığı İzmir’de yürüttüğü başarılı çalışma- lar İstanbulluların kendisinden beklentilerini güçlendiriyor. Öte yandan yeni gelen her yüksek amirin çev- resinde tanık olunduğu gibi Sayın Çapkın’ın alt kadrolarında gözle görülür bir gayretkeşlik rüz- gârı estiriliyor. Bu rüzgârdan yine öncelikle toplumun “dışlanmışları” etkileniyor. Örneğin, son günlerde ve özellikle Beyoğlu ve Şişli çevresinde travesti ve transseksüeller üze- rinde gözle görülür baskılar uygulanıyor. Bilmem ne kadar doğru, İstanbul emniyetinde yeni bir uy- gulama başlamış, polis “yakaladığı suçlu ve kes- tiği ceza başına puan” kazanıyormuş. Eğer doğruysa kolayca denetimden çıkabilecek bir uy- gulamadır. Travesti ve transseksüel dernekleri de üzer- lerinde uygulanan baskıların bu uygulama ile bir- likte yoğunlaştığını ileri sürüyorlar. İstanbul Lezbiyen, Gay, Biseksüel, Trans- seksüel ve Travestiler Sivil Toplum Girişimi’nden (LGBTT) Ebru K., “baskıların gündelik hayata yan- sıdığını” söylüyor, “Artık sokağa çıkmaktan kor- kar olduk. Resmi polis varsa önünden geçme- meye çalışıyoruz. 37. maddeden (Kabahatler Ka- nunu) ceza kesiyorlar” diyor. Arkadaşlar ara so- kaklardan alınıyor ama polis tutanakta ana caddenin adını yazıyormuş. Demet D. de polislerin ceza yazarken “Yakında İstiklal Caddesi’ne bile çıkamayacaksınız” dediğini iddia ederek, “Birçok arkadaşın psikolojisi bo- zulmaya başladı. Eve hapsolmuş durumdalar. Yolda yürümek, alışveriş yapmak kabahat mi? İki arkadaşa ceza kesmişler. Tutanağa da kadın kı- lığında dolaşan erkekler diye yazmışlar” diyor. Bu örnekler çoğaltılabilir. Yeryüzünde hiçbir kentin nüfusu homojen de- ğildir. İstanbul ise dünya kentleri arasında nü- fus bileşimi açısından kozmopolit bir kenttir. Bu kentte her dilden, her ırktan, her dinden, her renk- ten, her cinsel tercihten insan bir arada yaşa- maktadır. Devletin yasalarına, toplumun genel ahlak ku- rallarına saygılı oldukları sürece her birey bu kent- te özgürlüklerden, yurttaşlık haklarından eşit şe- kilde yararlanmalıdır. Bir insana cinsel yapısı ya da cinsel tercihi ne- deniyle baskı yapılması insan haklarına aykırı bir davranıştır, evrensel bir suçtur. Demokrasi, toplumda azınlık olanların, top- lumca aykırı görülenlerin hakları güvence altına alındığında gerçeğe dönüşür. Toplumun tüm bi- reylerini aynılaştırmayı amaçlayan bir rejim de- mokrasi olamaz. Polisin ise toplumu biçimlendirmeye, “aykırı” bireyleri ayıklayarak “uslandırmaya” yönelik yaptırımlarının savunulacak bir yanı olmadığı gi- bi buna hak ve yetkileri de yoktur. Umarız, Sayın Hüseyin Çapkın bu soruna da eğilir. Bu bayram günü yazacak başka konu olup ol- madığı sorulabilir, ama toplumun dışlanmış bir kesiminin hakkını bir bayram günü savunmak bir Cumhuriyet yazarından başka kimin aklına ge- lir ki? dkavukcuoglu@superonline.com www.denizkavukcuogluyazilari.blogspot.com (ÇÖPLÜK ÇOCUKLARI) TAYYAR ÖZKAN www.junkidz.com OTOBÜSTEKİLER KEMAL URGENÇ k_urgenc@yahoo.com BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1/ Yurdumu- zun sulak alanlarõnda da yaşayan göç- men bir kuş. 2/ İşçi... Ar- goda karnõ aç ya da parasõz kimse. 3/ Bir tür kalõn pa- muklu bez. 4/ Şarkõ, türkü... Sevimli. 5/ “ --- ka- feste duran kuş- tur/Elbet uçar gider bir gün” (Karacaoğ- lan)... Olumsuzluk belirten bir önek... Helyum elementi- nin simgesi. 6/ Mantõk. 7/ Üstderi- nin kalõnlaşmasõ ve sertleşmesiyle oluş- muş deri... Eski dilde kõlõç. 8/ Büyük Okya- nus’ta bir ülke. 9/ Çam, ardõç, ladin gibi ağaçla- rõn iğne gibi ince yapraklarõ... Cana yakõn, uysal. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Halk dilinde serçeye verilen ad. 2/ Emirler, beyler... Motorlu taşõtlarõn elektriğini sağlayan aygõt. 3/ “Ey benim --- memesinde cüceler em- ziren acayip memleketim” (B.R.Eyüboğlu)... Düzyazõ. 4/ Hisse, pay... Kahramanmaraş ilinde bir baraj. 5/ Aydõn ilindeki Afrodisias antik ken- tinde yaptõğõ kazõlarla tanõnmõş arkeoloğumuz. 6/ Ermenistan’õn para birimi... Bir gösterme sõ- fatõ. 7/ Bir meyve... Doğalgazõn önemli bir bile- şeni olan gaz. 8/ Evlilik işlemi... İtici neden, gü- dü. 9/ Sarõ ya da beyaz renkte çiçekler açan bir süs bitkisi. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 T I N A Z T E P E O L A Y Ü V E Z K I Ş A V A R A A S K N E Z T U N A Y E İ S A R A Ç H U K A M A N Y A D E S A S B E T A K U Z U K U L A K 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear