Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
CMYB
C M Y B
GÖRÜŞ
AHMET TAN
Açılımın Açıları
Dış politika, iç politikadan daha heyecan ve-
ricidir.
Hele iç politika için dış politika yapılıyorsa bu
heyecan daha da katmerlenir.
Dış politikanın “Dinden daha yaygın olarak iç
siyasete alet edilmesi” de bu yüzdendir.
Siyasete ticaretin penceresinden bakanlar
için, dış politika bir alışveriş işlemidir.
O yüzden dillerinde hep “kâr etmek” vardır.
“Kazan - kazan” sloganına bayılmaları bun-
dandır.
Ama çoğu zaman kazanan atı alıp “Vın - vın”la-
yan başkasıdır!
Dünyada iktidarlar değiştikçe güç dengele-
riyle birlikte dış politikanın işleyişi de değişiyor.
Soğuk Savaş dönemindeki ihracat- ithalat
pazarlıklarının yerini ucu bucağı sonsuza uza-
yabilen enerji koridoru müzakereleri almıştır.
Bu müzakerelerin gerisinde ise büyük güç-
lerin planladıkları “organize işler” vardır.
Afganistan’dan Irak’a bu organize işler ise ba-
zen barış, istikrar ve demokrasi bazen de “açı-
lım” adına yürütülür.
Bu güçlerin en büyük dayanağı at oynata-
cakları ülkelerin çapı sınırlı siyasetçileridir.
Çünkü bu siyasetçiler, uluslararası ilişkiye ge-
çince, yurtdışına çıkınca otomatik olarak, “si-
yaset adamlığı”ndan “devlet adamlığı”na ter-
fi edeceklerine inanır.
Başbakan’ın Cumhuriyet dönemi başba-
kanlarının toplamından daha fazla dış geziye
çıkmış olması rastlantı değildir.
Bir ülkenin gücü siyasal, hukuksal, toplum-
sal, ekonomik dengelerine, eskilerin deyimiy-
le maliye, askeriye, dahiliye ve hariciyesinin
sağlamlığına bağlıdır.
Bunlardan birinin gevşemesi ötekini etkiler.
Maliyenin zayıflığı dahiliyeye, bu da harici-
yeye ve askeriyeye yansır.
Türkiye maliyesi ne yazık ki, 24 Ocak 1980
kararlarıyla, yanlış yatırım tercihleri ve ölçüsüz
borçlanma siyasetiyle zayıf düştü, düşürüldü.
Uyuşturucu bağımlılığından beter bir borcu
borçla ödeme alışkanlığına mahkûm edildi.
Askeriyesi güçsüz bir ülkenin hariciyesi ba-
şarılı olamaz.
Bu yüzden en başarılı diplomasinin askeri güç
desteğinde yürütülen “Savaş gemisi diplo-
masisi” anlamındaki “Gunboat Diplomacy”dir.
Amerikan ve İngiliz diplomasisinin başarısı
bundandır.
Diplomasi, silah dışındaki araçlarla yürütü-
len bir başka tür savaştır.
AB giderek sağlamlaştırdığı Avro’suyla
ABD’ye kafa tutabilmektedir.
Ama, AB askeriyeden yoksun olduğu için yi-
ne de son sözü ABD söylemektedir.
Dahiliyesini güçlü bir maliyeye, hariciyesini
ise sağlam bir askeriyeye dayamayan bir ül-
kenin bağımsız ve özgür olması mümkün de-
ğildir.
AB, Türkiye’ye karşı yıllardır “sürünceme si-
yaseti” yürütüyor.
AB’nin inişli-çıkışlı, çukurlu-dikenli yolu dö-
nüp dolaşıp Kıbrıs’a, Kuzey Irak’a ve Erme-
nistan kapısına dayanıyor, dayandırılıyor.
İçeriden dışarıdan yükselen “açılım” ısrarla-
rının ucunda coğrafya var.
Napolyon’un “Coğrafya ülkelerin kaderi-
dir!” demesi boşuna değildir.
Gündemdeki Kıbrıs dahil tüm “açılımlar”
Türkiye’nin kaderidir.
MERİÇ VELİDEDEOĞLU
“Hazret” sözü halkımızın tür-
lü kesimlerince, geçen yüzyılın ilk
çeyreğine dek kullanılmıştı.
Arapça olan bu “hitaba” ayrı-
ca “kutsallaştırma”, “yüceltme”
de yüklendiği için, Arap top-
lumlarında “dinsel” alanda kul-
lanılması yaygınlaşmıştır.
Arap dilinde “eril, femil” (kadın-
erkek) ayrımı vardır. Ama “haz-
ret”in kadınlar için olanı yoktur.
Gerek görülmediği için midir
acaba? Ama sonraları “özel”
üç, beş kadın için olduğu gibi
kullanılmıştır. Örneğin, “Hazreti
Ayşe” gibi.
Arapların bu “hazret” gelene-
ğini Osmanlı da sürdürmüştü.
Dahası, Türkiye Cumhuriye-
ti’nin kuruluşunun ilk yıllarında da
geçerliliğini korumuştur. Örneğin,
“Cumhurbaşkanı Hazretleri” de-
nirdi. Kuşkusuz en tedirgin olan-
ların başında Mustafa Kemal
vardı. Gereken yapılmalıydı.
Sırası geldiğinde, bunun için
tasarlanan düzenleme uygula-
maya konuldu. İlkin “Soyadı Ya-
sası” çıkarıldı. Hemen ardından
“Devrim Yasaları”nın sonuncusu
olan -kısaca- “Kimi Unvanların
Kaldırıldığına Dair Kanun”, 1934
yılında kabul edildi.
Böylece; “hazret, efendi, ho-
ca” ve bunlar gibi olan “lakaplar,
unvanlar” kullanılmayacaktı.
Artık, “Cumhurbaşkanı Kemal
Atatürk” vardır; İsmet İnönü,
Rauf Orbay vardır.
Ne ki, toplumun özellikle bilim,
yazın (edebiyat) çevresinde, ba-
sın dünyasında kişiler birbirleri-
ne hitap ederken “üstat” deme-
ye başlarlar. Zamanla yaygınla-
şır.
“Üstat” da “Farsça”dır. Bu da
yalnızca erkeğe özgüdür. Çok
doğal (!); “üstat kadın” var mıdır
ki?
“Üstat”ın kullanımı belirli çiz-
giye çekilince, “muhterem”,
“muhteremim” seslenişi orada
burada duyulmaya başlar. Tu-
tunur da.
Ama ne “üstat” ne de “muh-
terem”, “sayın” hitabının yer-
leşmesini, yoğun kullanımını ön-
leyemez.
Ayrıca “Türkçe” olduğundan,
“kadın”lar için de kullanılacaktır.
Öyle de olur. Yaygınlaştıkça
yaygınlaşır. Öyle ki -ışıklar için-
de olmasını dilediğimiz- Melih
Cevdet Anday, “Hazreti İsa” de-
mez, “Sayın İsa” demeyi yeğler
ve sürdürür.
Dinci Milli Selamet Partisi
(MSP) siyaset alanına girip, ikti-
dara tırmanışa geçince, “hoca”
yine ortalara dökülür. Başba-
kanlık’ta “Erbakan Hoca”nın
da yeri vardır artık. “Hocam”
aşağı, “hocam” yukarı.
Yayıla yayıla 21. yüzyıla da at-
lar; “efendi”yi de yanına alıp
“hoca efendi” olarak, yaşamı-
mızın pek çok alanına girip, ku-
rulur.
Hürriyet’ten E. Özkök ise he-
nüz “maliye” müfettişlerinin bir-
birlerine “hocam” demediklerini,
hâlâ “üstadım” demeyi sürdür-
düklerine inanıyor.* Pek san-
mam; o kişiler ya uzaklaştırılmış,
ya da “hoca”laştırılmıştır.
Çünkü, “hoca”ların, “hoca
efendi”lerin elinde eğitilmiş, ta-
rikatçı terörist “Hikmet Yar Ho-
ca”nın “ayağının, dizinin dibinde”
yetişmiş biri var artık “Türki-
ye”nin başında.
Başbakan Recep Tayyip Er-
doğan!
Böyle bir “öğretim” ve “eğitim”
sürecinin hamur edip “yoğur-
duğu” Erdoğan’ın, “üstat”ı bıra-
kın, yaygın “sayın” hitabının bi-
le içeriğini algılaması pek bek-
lenemez, diye düşünüyor in-
san. Bu görüşün yanlış olmadı-
ğı bir süre sonra kanıtlanacaktı.
Özenle oluşturulmuş bu “kişi-
liğe” bir de “acul”lüğün eklen-
mesiyle, ülkemizin başına bela
olan “bölücü terör örgütünün” li-
derine “Sayın!” diye saygıyla
seslenir Başbakan Erdoğan.
Öte yanda, ilişki kurup yarar-
lanmak istediği Feto da (F. Gü-
len) “Hoca Efendi Hazretleri”
olarak, küresel boyutta “mar-
ka”laştırılır ABD’nin “kapı” gibi
desteğiyle.
Demek ki 1934’te bir “Devrim
Yasası” ile “dünyasal yaşam-
dan” özellikle “siyaset” alanından
uzaklaştırılan bu “üç” hitap da 70
yıl sonra “dinsel” temelli AKP “ik-
tidarı”nca geri getirilmişti güle
oynaya...
Böyle bir “geri”ye dönüşün
“yarar”ına gelince; her alanda
görevlendirilen “hoca”ların, “ho-
ca efendi”lerin, örneğin “Adalet
Bakanı” olan, TBMM’nin “baş-
kanı” yapılan “imam” efendilerin
“hayır” dualarıyla, Recep Tayyip
Erdoğan’a “sıfırdan başlayıp
dünyanın en zengin Başbakan’ı
olma” unvanını kazandırmasıdır.
Bu, kuşkusuz “ülkemiz” için de
büyük bir “kazanç”tır(!). Dolayı-
sıyla ülkesini getirdiği bu “du-
rum”a baka baka rahatlıkla ye-
sin, içsin, “afiyet” olsun, “Sayın
Başbakan Hazretleri(!)”ne...
(*) Ertuğrul Özkök, Eğer “Üstatlık”
Boş Bir Laf Değilse, Hürriyet,
10.9.2009
‘Hazret’e Afiyet Olsun!
m.velidedeoglu@hotmail.com
KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak@yahoo.com.tr
ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci@gmail.com
TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 18 Eylül
OTOBÜSTEKİLER KEMAL URGENÇ k_urgenc@yahoo.com
18 EYLÜL 2009 CUMA CUMHURİYET SAYFA
15
Cumhuriyet’i
dinliyorlar...
Yok, canım!
Dinleselerdi bu
hale düşmezlerdi!
Yağmacı
Faruk Yıldız:
“Gecekondu ile
küçük yağmacılığa
başlayanlar, kent ve
ülke yönetimiyle büyük
yağmacılığa terfi
ediyorlar!”
Algı
Necati Cebe: “Rant
felaketinin
toplumda sel
felaketi olarak
algılanması,
Aziz Nesin’ in
zekâ düzeyimize
ilişkin
değerlendirmesini
doğruluyor!”
Klon
Zekai Buluç:
“Kesin sayı bilinmese
de emperyalistler
çok sayıda Ali Kemal
klonlamış!”
YağmurDeniz
Gül, Hüseyin Üzmez’i affetmeli!
ÇANKAYA’DAKİ AKP’li
Abdullah Gül’ün en beğendiği
gazete Vakit’in sabık yazarı (aman
yanlış anlaşılmasın sapık değil
sabık; yani eski yazarı) Hüseyin
Üzmez 14 yaşındaki kız çocuğu
B.Ç.’ye cinsel istismardan 13
küsur yıl hapse mahkûm oldu.
Bundan sonra ne olacak?
Birinci olasılık; Vakit’in sabık
yazarı, mahkemenin kararını
temyiz için Yargıtay’a gidebilir.
Yargıtay kararı bozsa bile
Hüseyin Üzmez, bu süre içinde
cezaevinde yatmaya devam
edecek ve yeniden yargılanma
sürecinde de büyük olasılıkla
tutuklu kalacak.
İkinci olasılık; Vakit’in sabık
yazarı, temyize gitmez ve
mahkûmiyet kararını kabul
edebilir. Bu durumda
Çankaya’daki AKP’li de aynen
“hoca”sı Necmettin Erbakan’a
yaptığı gibi Vakit’in sabık yazarı
Hüseyin Üzmez’in cezasını
“ilerlemiş yaşını ve sağlık
durumunu” dikkate alarak
affedebilir.
Böylece kamuoyu vicdanı da
rahatlatılmış olur! Tabii bu arada
kamuoyunu daha da rahatlatmak
için şu sıra 16 yaşına gelen
B.Ç.’yi Hüseyin Üzmez’le
evlendirmek söz konusu olabilir.
Hatta nikâh şahitliğini
Çankaya’daki AKP’li yapabilir!
Biliyorsunuz, Hayrünnisa 15
yaşındayken Abdullah’la
evlendirilmişti.
Nazi Almanyası’nda papaz Martin Niemöller’in
günlüğünden: “Önce sosyalistleri topladılar,
sesimi çıkarmadım; çünkü ben sosyalist
değildim. Sonra sendikacıları topladılar, sesimi
çıkarmadım; çünkü sendikacı değildim. Sonra
Yahudileri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü
Yahudi değildim. Sonra beni almaya geldiler;
benim için sesini çıkaracak kimse kalmamıştı.”
BÖLGESİNDEKİ yobazlığın ve yağmanın
peşine düşen Çağdaş Tuzla gazetesinden Halil
Özen “İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı
Kadir Topbaş ve ailesinin ortak olduğu Saray
Muhallebicileri zincirine hammadde sağlayan
Saray Çiftliği’nin dere yatağında ve kaçak
çıkmasından sonra önemli bir gelişme yaşandı”
diyor. Özen, ulaştığı belgelere göre Topbaş’ın
kuzenlerini kurtarmak için yargının aldatılmak
istendiğini anlatıyor:
“Gazetemiz, Akfırat Belediyesi’nin konuyla ilgili
Tuzla Cumhuriyet Başsavcılığı’na yaptığı suç
duyurusu dilekçesine ve muhatapların
yargılanacağını gösterir belgeye ulaştı. Ancak
belgeye dikkatli bakınca Akfırat eski Belediye
Başkan Vekili Sakıp Kurt’un dilekçesinde bir
tuhaflık dikkat çekiyordu. Dilekçede hakkında
suç duyurusunda bulunulan kişinin, arazi
sahipleri değil, yasal olarak hiçbir sorumluluğu
olmayan bir yakınları Mehmet Kuzgun için
verildiği görüldü.
Oysa Saray Çiftliği’nin kurulduğu Tuzla
Tepeören 775 parseldeki arazinin hisse sahipleri
olarak Mustafa Kuzgun, Ömer Faruk
Maviyıldız, Osman Maviyıldız’ın adları
görülüyor.
Yani arazide Topbaş’ın hemşerisi Mustafa
Kuzgun ve Topbaş’ın kuzenleri Ömer Faruk
Maviyıldız ile Osman Maviyıldız ortak. Ancak
arazinin maliklerini gösteren dağılım cetvelinde
hakkında ‘kaçak yapı yapmak’tan suç
duyurusunda bulunulan Mehmet Kuzgun adında
birinin hissesi yok! Ama bu kişinin kaçak yapı
yapmaktan yargılanmasına Tuzla Asliye Ceza
Mahkemesi’nde 3 Kasım 2009’da başlanacak.
Tuhaflık, Akfırat Belediyesi’nin konuyla ilgili
yazışmalarında da açıkça görülüyor. Belediye
konuyla ilgili hisse sahiplerine gönderdiği her
yazıyı Mehmet Kuzgun adına göndermiş. Yani
arazi sahibi olan Topbaş’ın kuzenlerinin hiçbir
belgede adı geçmiyor!”
Akfırat, neyi ile “meşhur” derseniz... Halen
devam eden jandarma operasyonlarına
bakarsanız yağma ve talanı ile meşhur. Tuzla
Belediyesi de malum, kız çocuklarının sekiz
yaşında evlendirilmesini öneren yobazlığı ile
meşhur olmuştu! Bundan sonra Akfırat
beldesinin ve Tuzla ilçesinin ortak bir üne
kavuşacağı anlaşılıyor: Muhallebici Kadir
Topbaş’ın dere yatağına kaçak çiftlik kuran ama
dokunulmaz olan kuzenleri!
Topbaş’ın kuzenleri
SESSİZ SEDASIZ (!)
HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hetiyatrosu@mynet.com
BULMACA SEDAT YAŞAYAN
SOLDAN SAĞA:
1/ Tanrõ’nõn,
“ululuk sahi-
bi” anlamõn-
daki adõ. 2/ İs-
tenilen nitelik-
leri taşõyan...
Gevrek bir el-
ma cinsi. 3/
Beyaz etli bir
balõk... Bir no-
ta. 4/ Renyum
elementinin
simgesi... Bir yarõ-
şõn belirli uzaklõğõ
kapsayan bölümle-
rinden her biri. 5/
Hõristiyan... Yapma,
etme. 6/ Kalsiyum
elementinin simge-
si... Boya sanayi-
sinde kullanõlan ze-
hirli bir madde. 7/
Bõldõrcõn sökünü. 8/
Arapçada “ben”... “Şebek” de denilen ve Gü-
neydoğu Asya’da yaşayan maymun cinsi. 9/ Ya-
şanmõş olaylarõn anlatõldõğõ yazõ türü... Kedi ya
da köpeğin ön ayağõ.
YUKARIDAN AŞAĞIYA:
1/ “Kurban ayı” olarak da bilinen, kameri tak-
vimin on ikinci ayõ. 2/ Bir topluluğu oluşturan bi-
reylerden her biri... Buhar banyosu. 3/ Hizmet-
çi ve uşaklarõn özel formasõ... Evcil bir geyik. 4/
Giden, yürüyen. 5/ Kabadayõ... Yeniçerilerin
aylõklarõna yapõlan zam. 6/ Kirliliği gösteren iz...
Paylama, azarlama. 7/ “Kõnamazlar güzel sevse
yiğidi/Güzel sevmek koç yiğide --- değil” (Ka-
racaoğlan)... Hintlilerin bağlõ olduklarõ tarikatõ be-
lirtmek için alõnlarõna çizdikleri işaretlere veri-
len ad. 8/ Çipura balõğõnõn gençlerine verilen ad...
Satrançta bir taş. 9/ Mekik oyasõna benzer bir tür
dantel.
1 2 3 4 5 6 7 8 9
1
2
3
4
5
6
7
8
9
A N D R O İ T P
N A E F T E N İ
D İ N G İ V A R
R L A S A L T
O A T K İ V İ
P A R A L İ T İ K
O D A A F R E
Z E K A E T A
M A K A R E N A
1 2 3 4 5 6 7 8 9
1
2
3
4
5
6
7
8
9