26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 16 AĞUSTOS 2009 PAZAR 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER EVET / HAYIR OKTAY AKBAL Sen Nasılsan Ben de Öyleyim! A radan geçen yüz- yõllara rağmen, Horasan’dan kal- kõp Anadolu’ya gelen ve bu coğ- rafyanõn o zamanki sosyokültü- rel yapõsõ ile uyum sağlayõp ya- şadõğõ döneme yön veren, bugün de tüm uluslarõn düşüncesinden yararlandõğõ bir önder kişiden ve onun öğretisinden bahsedi- yoruz. Hacı Bektaş Veli’yi anlayõp düşüncesini yorumlayabilmek, o yõllarda günümüzden daha güç koşullarda olan Anadolu’nun bi- linmesi ile olasõdõr. Savaşlarõn, başkaldõrõlarõn sürdüğü, yoksul- laşmanõn giderek arttõğõ bir dö- nemdir bu. Savaşlarla kazanõlamayan za- ferleri hoşgörü ve sevgi gücüyle kazanõp, dilinizden, dininizden, geçmişinizden aldõğõnõz kültürel değer ve ahlakõnõzdan ödün ver- meden bunlarõ koruyabiliyor, ya- yabiliyorsanõz ve onca zaman sonra hâlâ düşünceleriniz toplu- ma õşõk tutuyorsa sizde bir baş- ka güç, başka bir birikim ve bil- gi var demektir. Bilim tutkusu Nedense, efsanelerde Hacõ Bektaş Sulucakarahöyük’e gel- diğinde birden bir keramet sahi- bi olup öğretisini yaymaya ça- lõşmõş gibi aktarõlõr. Oysa, dünya ortaçağ karanlõğõnõ yaşarken bi- limin değerini Anadolu’da an- latmaya çalõşmak, kadõn-erkek eşitliğini savunmak, insanõn in- sanõ sömürmesine karşõ çõkmak iyi bir eğitimin yanõ sõra insanõ iyi tanõmak ve kararlõ olmayõ da gerektiren özelliklerdir. Kimi tarihçiler bilimi, kökü ilk uygarlõklara uzanan bir de- neyim ve bilgi birikimi olarak al- gõlasa da bilim belli kültürel ko- şullarda ortaya çõkan, üstün ye- tenekli seçkinlerin öğrenme ve araştõrma tutkusunun ürünü sa- yõlmaktadõr. Horasan birikimi Bilim yeni bilgi üretme yolu- nun bulunmasõna dayandõğõna göre Hacõ Bektaş Veli’nin Ana- dolu’ya geldiğinde bu bilgileri beraberinde getirdiğine, dolayõ- sõyla da gelmeden Horasan’da asõl birikimini oluşturduğuna inanmamõz gerekir. Onun yaptõklarõnõn anlaşõla- bilmesi için vardõğõ topraklarõn bu gelişmeye hazõr sosyoekonomik ve kültürel yapõda olup olmadõ- ğõnõn da bilinmesinde yarar var- dõr. İşte Anadolu aydõnlanmasõ bu bilge insanla bu her karõşõndan uygarlõk fõşkõran topraklarõn in- sanlarõnõn birleşmesinden sonra başlamõştõr. Ve hâlâ devam et- mektedir. “İlim ilim bilmektir / ilim kendin bilmektir / sen kendini bilmezsen / ya nice okumaktır”. Kendini bilmeyenin bilimi hiç de geçerli değildir Yunus’a göre. Kendini bilmek ise bilinenin dõ- şõnda bir gönül gözüne sahip ol- makla olasõdõr. Gönül gözünü açmak Bir toplumun gönlünün gözü kör olduğu zaman o toplum çok kolay bir şekilde tüketilebilir ve ele geçirilebilir. Bir kültürün, bir toplumun ele geçirilmesi için silaha ve savaşa gerek yoktur. Gönüllerin gözünü kör ettiniz mi, o kültürün dilini, folklorunu, türkülerini, dostluk anlayõşõnõ, muhabbetini, geçmi- şini, geleceğini ortadan kaldõr- dõnõz mõ o toplum da kör olur. Kör olmuş kültürlerde kirlilik alabildiğine artar. Bunun en bü- yük nedenlerinden biri de içi- mizle ilgilidir. İçinin sesini du- yabilen bir insanõn kirlenirken çõğlõk attõğõnõ, acõ çektiğini gö- rürsünüz. Sulucakarahöyük’te Hacõ Bcktaş’õn ilk yaptõğõ da doğal olarak gönüllerin gözünü aç- mak oldu. Ve onun öğretisi, mü- cadelesi bugün de Türk ulusunun Alevisi-Sünnisiyle herkese reh- ber olmaktadõr. Hacõ Bektaş Veli’nin gerçek bir kahraman ve düşün insanõ olarak anõlmasõnõn temelinde, ülke top- raklarõnõ, dilini savunmasõnõn yanõnda topluma uygarlõğõ geti- recek ve daha sonra başka in- sanlarla da barõş içinde geçinmeyi sağlayacak ilkeleri belirlemesi ve Doğumunun 800. Yõlõnda Hacõ Bektaş Veli Prof. Dr. A. Naki SELMANPAKOĞLU Hacõbektaş Eğitim ve Kültür Derneği Başkanõ Biz hiçbir zaman inançlarõmõzõ yaşamak, ulusal bütünlüğümüzü ve tam bağõmsõzlõğõmõzõ korumak konusunda umutsuzluğa, karamsarlõğa düşmedik. Bizi yaşatacak olan güneş bu iki önderin düşünce ve devrimleridir. Bu topraklarõ canlõ ve onurlu tutacak olan onlarõn sõcaklõğõdõr. Yeter ki iyi anlayõp yaşama geçirebilelim. “Sen nasılsan, ben de öyleyim...” Bin yıllık dost, böyle diyor her so- ruşumda, “Nasılsın?..” “Sen nasılsan?” Ben nasılım? Kim söyleyebilir bu- nu, hele o insanın kendisi... Bugün varız, yarın!.. Konuşmak, yazmak, bağırmak!.. Varoluşun belir- tileri mi? Ya, susmak? Susmaya mahkûm olmak, edilmek hem de ya- salar tarafından, yasaları emirleri al- tında tutanlar tarafından!.. Güzel anlar geçirmiştik buralarda... Denizde, bir masa başında. Gelmiş- ten geçmişten, gelecekten söz aça- rak... Kim diyeceksiniz o dost? Bir değil ki, beş değil ki! Bütün bir yaşa- mı gözden geçirmek, tek tek ayırmak anıları, olanaksız! İlhan Selçuk ağır basar hep... Ki- şiliğiyle, yazarlığıyla, insanlığıyla, en başta dostluğuyla... Bir zamanlar öf- keyle söylenirdi: “Niye yazılarında yaşlandığından söz ediyorsun? Okur soruyor mu?” Ben gazeteciyim, ama daha önce öykücüyüm. Kaç öykü kitabı, kaç ro- man, kaç deneme... Yazmaktan baş- ka işim olmadı desem!.. Ama gaze- teciliğin en zor koşullarını da yaşa- dım. İşim geceleriydi. Gün batışında koşardım gazeteye, sabahın ikisinde üçünde eve dönerdim. Kimi zaman geceyarısı tramvayıyla, çok zaman da yürüye yürüye... Gece işçileriydik biz! Son dakikaya kadar haber beklerdik. Sonra yorgun da olsak gazeteci arkadaşlarla konu- şa konuşa Beyazıt, Laleli, Fatih yolu- nu tutardık. Sabahın en erken saatin- de Aksaray’daki fırının taze poğaça- larını yiyerek sabah çayıyla... Politika hep vardı. Başbakanlar, bakanlar, çekişmeler, tartışmalar. Ama hangi parti, hangi politikacı ikti- dara da gelse, aklından geçirmezdi Atatürk Cumhuriyeti’ni temellerinden yıkıp ikinci bir cumhuriyet kurmayı... Yurtseverlikti önde gelen. Ulusunu sevmekti. Kimi zaman yanlışlıklarla, beceriksizliklerle de olsa ama dü- rüstçe, ama yiğitçe... Tam kırk yıl olmuş! Tam kırk yıldır Cumhuriyet’in ‘Evet / Hayır’ köşesin- de yazıyorum. Bir süreliğine ‘Evet / Hayır’ı çaresizlikle Milliyet’te sürdür- mem dışında... Öyle bu meslekte, ara- da kopmalar, itilmeler, uzaklaşmalar olur. Kimileri güzel güzel giderken saptırırlar, yanlış yola saparlar, seni de sürüklemek isterler. O zaman kaçmak gerekir, ustaca, bilgece... Hep anılarını yaz derler! Sanki yıl- lardır yazdıklarım başka şeymiş gibi! Her gün bu köşede çıkan, konusu ne olursa olsun, bir uyarıdır, bir anım- satmadır, günün içinde yaşadığını duyurmaktır, okurlarla birlikte yaşa- mak, yaşatmaktır. Bakıyorum gazetelere, herkes aynı şeyleri yineliyor sanki! Hele işi ikti- dardakilere yaranmak, her yanlışı doğru gibi göstermek çabasındakiler! Bunlar gerçek gazeteci mi, gerçek yazar mı diye soruyorum kendime. Uzun mu uzun gazetecilik, yazarlık dönemimi düşündükçe, o günlerin insanlarını, basınını gözümün önüne getirdikçe, büsbütün öfkeleniyorum. Niye böyle olduk? Niye bizi, sizi böy- le yaptılar? “Nasılsın?” “Sen nasılsan ben de öyleyim.” Yaşıyoruz ya, yazıyoruz ya, inandı- ğımız değerleri savunuyoruz, halkı- mızın, emekçimizin, Atatürk devrim- cilerinin yanındayız ya... Demek, sağ- lıklıyız, iyiyiz!.. Daha ne olsun? Bir kez daha, geçmiş olsun sevgili İlhan.. Yine beraberiz, hep beraberiz... bunlarõ evrenselleştir- mesi yatar. Hacõ Bektaş Veli’nin yaktõğõ õşõk yolunda ni- ce önderler yetişmiş, nice bedeller ödenmiş, sonunda bizlere bu gü- zelim kültürel miras bõ- rakõlmõştõr. Bu mirasõn ne denli güçlü olduğu; Osman- lõ’nõn kuruluşunda etkin olmasõndan, ilk anti- emperyalist savaşlardan biri olan Kurtuluş Sa- vaşõmõzõn bu düşünce önderliğinden beslene- rek verilmesinden, top- raklarõmõzla birlikte kül- türel-inançsal değerle- rimizin de bugüne dek korunmasõndan bellidir. Bugün adõmõz sanõmõz ne olursa olsun bu de- ğerlere sahip çõkõp ya- şatmak bizlere düşen birer vatan ve insanlõk borcudur. İki önder Dünya var olduğun- dan beri yaptõklarõyla yaşayanlar hep düşünce karanlõğõna õşõk tutanlar olmuştur. Karanlõğa õşõk tutan- larõn ön sõralarõnda ge- len Hacõ Bektaş Ve- li’nin doğumunun 800. yõlõnõ adõnõ verdiği il- çede etkinliklerle kut- larken “Biz hem Hacı Bektaş, hem Mustafa Kemaliz, biz Anado- luyuz” sözcükleri ile her bireyin böyle bir değerler yumağõna sa- hip olmaktan dolayõ gu- rur duymasõnõ ve onla- ra yakõşõr yurttaşlar ol- masõnõ bekleyen ve bu amaçla çaba gösteren derneğimiz, bilimin õşõ- ğõnda ilçemizin gelişti- rilmesinin yanõ sõra ulu- sal bütünlüğümüzün ve tam bağõmsõzlõğõmõzõn da korunmasõ konusun- da duyarlõlõğõnõ sürdür- mektedir. Biz hiçbir zaman inançlarõmõzõ yaşamak, ulusal bütünlüğümüzü ve tam bağõmsõzlõğõmõ- zõ korumak konusunda umutsuzluğa, karam- sarlõğa düşmedik. Bizi yaşatacak olan güneş bu iki önderin düşünce ve devrimleridir. Bu topraklarõ canlõ ve onur- lu tutacak olan onlarõn sõcaklõğõdõr. Yeter ki iyi anlayõp yaşama geçire- bilelim.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear