26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
leyla.tavsanoglu@cumhuriyet.com.tr SAYFA CUMHURİYET 16 AĞUSTOS 2009 PAZAR 12 PAZAR KONUĞU CMYB C M Y B 17 Ağustos depreminin belgeselini çeken Sibel Bilgin bölgenin ve halkõn bugünkü durumunu anlatõyor Toplumsaldönüşümdehşetveriyor 17 Ağustos depreminden 10 yõl sonra bölgenin durumunu belgesel film yapõmcõsõ Sibel Bilgin’le konuşuyoruz. Depremden sonraki ilk belgeseli Hollandalõ eşi Floor Kooij’la birlikte çeken Sibel Hanõm içi parçalanarak bölge insanõnõn psikolojisinin nasõl bozuk olduğunu anlatõyor. On yõl sonra bölgeyle ilgili iknci belgeseli ocak ayõnda kaybettiği eşiyle birlikte hazõrlayan Sibel Hanõm İzmit-Gölcük-Değirmendere üçgeninde gördüklerini keder içinde belirtiyor. Yollara, binalara, inanõlmaz yatõrõmlar yapõldõğõnõ ama bölge insanõnõn tam anlamõyla ihmale uğradõğõnõ söyleyen Sibel Bilgin feryat ediyor: “Özellikle gençleri yeniden hayata döndürmek için bu tür deneyimleri yaşamış ülkeler örnek alınamaz mıydı? Bu insanların psikolojilerini düzeltmek için kültür, sanat, spor etkinliklerine ağırlık vermek o kadar mı zordu? Orada bir psikolojik tedavi merkezi açılamaz mıydı? Bölge insanı bir yandan yoksulluk, bir yandan da yaşadığı bu travmayla tek başına boğuşmaya terk edildi. Üstelik Doğu ve Güneydoğu Anadolu’dan gelip oraya yerleşen göçmenler toplumsal yapıyı inanılmaz biçimde değiştirdi.” - 1999 depreminden sonra Gölcük yöresinde yaptığınız belgeselin ardından depremin 10. yılında bu kez yöre halkında yarattığı travmaları, on yılda toplumun nasıl dönüştüğünü anlatan ikinci bir belgesel daha çektiniz. O on yılda ne gibi değişiklikler, ne gibi gelişmeler saptadınız? Depremden sonraki on yıl içinde sosyal dokuda herhangi bir değişiklik oldu mu? - 1999 depreminden sonra bir yõl “Benim Kırık Şehrim” belgeselini çekmek için o yörede kaldõk. O süre içinde ailelerin yaşamlarõnõ izledik. Aşağõ yukarõ her günü onlarla birlikte geçirdik. İnsanlarõn sokaktan çadõr kente, çadõr kentten prefabrik evlere, prefabrik evlerden kalõcõ konutlara taşõnmalarõna adõm adõm tanõk olduk. İnsanlar bir gecede her şeylerini kaybetmişlerdi. Gölcük bölgesinde yaşayanlarõ tam anlamõyla şoka uğratan bir gece 45 saniye içinde hiçbir şeylerinin kalmamasõydõ. Depremden sonra bu insanlar yaşama tutunma mücadelesi vermeye başladõlar. İnsanüstü bir güç harcayarak hayata tutundular. Üstelik bu insanlar ailelerinin bireylerini, en yakõnlarõnõ da kaybetmişlerdi. Ayakta kalabilmek için çok enerji harcadõlar. Öte yandan kalõcõ konutlar oldukça hõzla yapõldõ. On yõl o yõkõntõlarõ temizleyip yeniden bir yaşamõn kurulmasõ için kõsa bir süre. Kocaeli bölgesine o gözle baktõğõnõz zaman şaşõrabilirsiniz. - Neden? - Çünkü biz ilk filmden sonra Gölcük- Değirmendere-İzmit bölgesine yõllarca adõm atmadõk. Ama on yõl sonra “Depremin Gölgesinde” belgeselini çekmeye gittiğimizde Floor’la neredeyse yolumuzu kaybediyorduk. Ki orasõ bizim adõm adõm dolaştõğõmõz bir bölgeydi. Bütün sahil yeniden doldurulmuş, yemyeşil parklar yapõlmõştõ. Piknik alanlarõ oluşturulmuştu. Gölcük büyük ölçüde ayağa kalkmõş, meydanõ tamamõyla yenilenmişti. Põrõl põrõl bir çarşõ yapõlmõştõ. Mimari açõdan bakacak olursanõz hâlâ en büyük sorun o bomboş kalan arsalarõn üzerine bina inşa edilsin mi edilmesin mi tartõşmalarõ yapõlõyor. İnsanlar bir yandan, “Buraya hiçbir şey yapılmazsa buraya hayat geri gelmeyecek” diyorlar. O anlamda haklõlar. Öte yandan, kimi de, “Burada yüzlerce insanın kanı var. Bunların üzerine bir tane dahi çivi çakamazsınız. Zaten yapılsa da o topraklar üzerinde iki katın üzerinde bina çıkamazsınız” görüşünü savunuyorlar. Orada çok büyük bir gelir kaybõ ve yoksullaşma oldu. Diyelim ki orada kooperatif evleri vardõ. Bunlar yerle bir olunca herkes bir tarafa dağõldõ. O arsa boş kaldõ ama devlete ait değil. Tek bir şahsõn da değil. Çok mülkiyetli. Bunlarõn kamulaştõrõlmasõ da gündeme getiriliyor. Ama kamulaştõrõlacak alan o kadar çok ki hangisini kamulaştõracaksõnõz? Bu çok büyük bir sorun. Aynõ zamanda da çok büyük bir gelir kaybõ. Evet, sonuçta evini barkõnõ kaybeden insanlar artõk kalõcõ konutta yaşõyorlar ama yõkõlan evinin arsasõnõ hiçbir şekilde değerlendiremiyorlar. Devlet oralarõ kamulaştõrmadõğõ sürece de o arsalara hiçbir bina yapõlamõyor. İşsizlik çözüm bekliyor - Sadece o mu? Deniz kıyısındaki bütün binalar sulara gömülmedi mi? - Maalesef Marmara sahillerinde artõk bu batõk şehrin hayaleti var. Ama artõk on yõl sonra dediğim gibi sahil doldurulmuş, güzel kafeler yapõlmõş. Bölge görece olarak çabuk toparlandõ. Ama Türkiye gibi büyük bir ülkede bunun böyle olmasõ gerekiyordu. Ama bugün bölgede en büyük sorun insanlarõn yaşamõ ve ruhsal durumlarõ. Bir kere ekonomik güçlükleri çok büyük. Evet, Türkiye’de bugün bir küresel kriz yaşanõyor. Ama bu kriz deprem bölgesinde yaşayan insanlarõmõzõ daha da ağõr vuruyor. Bizler işlerimiz iyi gitmediği zaman annemize, babamõza, kardeşimize ya da yakõn dostumuza başvuruyoruz. Ama depremde o büyük bölgenin insanlarõ o tokatõ aynõ anda yedi. Kimsenin kimseye yardõm edecek hali yok. Dolayõsõyla insanlarõn ilişkiler ağõ darmadağõn oldu. Çocuklarõn eğitimi büyük sekteye uğradõ. Psikolojik sorunlarõ nedeniyle kimi eğitimine devam edemedi. Bölgede işsizlik çok yüksek düzeyde. Evet, bölgeye birtakõm yatõrõmlar oldu. Ford fabrikasõ geldi. Sabancõ Holding orada CarrefourSa’yõ açtõ. Büyük mağazalar açõldõ. Ama bunlar bölgedeki istihdam ihtiyacõnõ karşõlayacak çapta değil. İlk dönemlerde inşaat sektörü çok sayõda işçiye istihdam sağladõ. Ama bu işçilerin çoğu Doğu ve Güneydoğu Anadolu’dan geldi. Bölge insanõna istihdam yaratma açõsõndan pek bir yarar sağlamadõ. Bu işçiler aileleriyle birlikte bölgeye yerleştiler. - İyi de bölge insanına istihdam sağlayacak yerde inşaat sektörü neden Doğu ve Güneydoğu Anadolu’dan işçi getirdi? - Deprem öncesi bölgenin ekonomik ve sosyal yapõsõna bakacak olursanõz o insanlar inşaat sektöründe çalõşacak vasõflara sahip değiller. Değirmendere orta halli emeklilerin yaşadõğõ bir ilçe. Gölcük’te de esnaf sõnõfõ ağõrlõklõ olarak yaşõyor. Çocuklarõ ortaokula, liseye gidiyor. Bu insanlarõn ve çocuklarõnõn inşaat sektöründe çalõşmalarõ olanağõ yoktu. Böylece çelişkili bir durum ortaya çõktõ. İnşaatlarõ yapanlar da işçilerini başka bölgelerden getirmeye mecbur kaldõ. Sorunu özetlemek gerekirse bölge insanõna sistemli bir biçimde istihdam sağlama çalõşmalarõ yapõlmadõ. Burada şu noktaya değinmek istiyorum. Deprem bölgesi bir açõk hava laboratuvarõ gibiydi. Türkiye’de pek çok üniversite, üniversite öğretim üyesi var. Ben depremden sonra bu akademisyenlerin, akõn akõn bu bölgeye gelip çare üretme çalõşmalarõ yapmalarõnõ beklerdim. Ben bir üniversite öğretim üyesi olsaydõm bütün öğrencilerimi tezlerini o bölgede hazõrlamaya mecbur ederdim. Bugün o bölgenin işsiz olan gençlerinin vasõflarõnõn dökümü yok. Onlara birtakõm imkânlar yaratõlabilirdi. Yaratõlmadõ. Belki bugünden sonra yaratõlõr. En azõndan ben öyle ümit ediyorum. İnsanlar tepelere hapsoldu - Bir de duyduğum kadarıyla bölge insanının sosyal yaşamlarında çok ciddi dönüşümler oldu. Siz görgü tanığı olarak bu konuda ne söylemek istersiniz? - Deprem felaketzedelerine en güzel evlerin verildiği söyleniyor. Ama oturup kendimizden pay biçelim. Yaşadõğõmõz mahalleyi, oturacağõmõz evi hep kendimiz seçmiyor muyuz? Ama o insanlarõn herhangi bir seçim yapma şanslarõ yoktu. Evet, devlet olarak herkesin zevkine göre ev dağõtõmõ yapamazsõnõz. Ama bunun bir orta yolunu bulmak da belki mümkün olabilirdi. Kõyõdaki binalar tamamõyla denize sürüklendiği ve yeni konutlar da tepelere yapõldõğõ için ilk zamanlar Gölcük’ün merkezinde canlõ kalmadõ. O tepelerde oturan insanlarõn paralarõ yoktu. Tepelere hapis kalmõşlardõ. Üstelik o kalõcõ konutlar mahallelerinde hiçbir sosyal etkinlik, sosyal hayat yok. Bir kõsmõnda bakkal bile yok. Dolayõsõyla bu insanlar hem en yakõnlarõnõ, dostlarõnõ kaybettiler. Üstelik hiçbir zaman birlikte yaşamayõ düşünmeyecekleri insanlarla aynõ mahallede komşu olarak yaşar hale geldiler. Bir tiyatro, bir sinema, başka bir kültürel etkinlik izlemek isteseler yok. Depremzede bölgede insana değil betona yatõrõm yapõldõ - Peki, Kocaeli Belediyesi, ilçe belediyeleri ne yapıyor? Betona yatırım yapan belediyeler insana neden yatırım yapmazlar? - Çok fazla bir girişim yok. İnsana yatõrõm yapmamak kadercilikten, deneyimsizlikten kaynaklanõyor olabilir. Ama en azõndan bu sorunun varlõğõnõ kabullenmemiz lazõm. En azõndan zararõ minimuma indirebilmek için çalõşmak lazõm. Sokakta dolaşõrken hayat normal gibi görünüyor. Ama aslõnda değil. Biz Floor’la birbirimize “Bu normal gibi görünüp normal olmayanın filmini yapacağız” dedik. Çünkü her şey depremin gölgesinde yaşanõyor. O bir kara bulut gibi insanlarõn üzerine çökmüş. İnsanlarla konuşurken bize ilk söyledikleri şu oldu: “Hepimiz hastayız. Hepimizin psikolojisi bozuk. Bu konuda hiçbir şey yapılmıyor.” Belki bu konuda bir şeyler yapmak kolay değil. - Evet de devlet ne güne duruyor? Bu devletin esas görevlerinden birisi değil mi? - En azõndan bu kötü deneyimleri atlatmõş ülkelerin neler yaptõklarõna bakmalõyõz. Bunun bir listesi çõkarõlsa ve uygulamaya konsa bölge insanõ da rahatlayacak. Her şeyden önce sanat ve kültür bütün travmalarõn bir numaralõ ilacõdõr. İnsanlarõn içlerine bastõrdõklarõ duygularõ bir yerlerde ifade edebilmeleri lazõm. Bu ebru yapmak, resim çizmek, müzik çalmak, tiyatro oynamak, dans etmek olabilir. Bu özellikle gençler için elzem. İkincisi de spor. Orada en çok futbola yatõrõm yapõlmõş. Ama bütün çocuklar da futbol meraklõsõ değil. Öte yandan bölgeye dõşardan gelip yerleşen insanlar da depremi bire bir yaşamadõklarõ için yaşayanlarõn neler çektiklerini anlamõyorlar. - Bölge halkının çoğunluğunu kadınlar oluşturuyor, diye biliyorum. Kadına yatırım yapılıyor mu? Kadınların sosyal alanlarda bir araya gelip konuşacakları, arkadaşlık edecekleri yerler var mı? - Evet. Çoğunluk kadõn. Gölcük’te bir sanat sokağõ yapõlmõş. Orada bir kütüphane, bir galeri var. Hanõmlar bir kafe açmõş. El işleri yapõp orada sergiliyorlar. Ama burada bir avuç insandan söz ediyoruz. Bu çok güzel bir girişim ama yeterli değil. Elişi orta yaş ve üzeri kadõnlarõ tatmin edecek bir uğraşõ olabilir. Ama gençler? Onlar ne yapacak? Neyle oyalanacaklar? Onlarõ tiyatro, müzik, sanat, sporla beslemezseniz bu çocuklar enerjilerini nereden alacaklar? Bir de deprem insanlarõ içe dönük hale getirmiş. Bu insanlarõ yeniden aktif hale getirmemiz lazõm. Bunun bir sorun olduğunu algõlayõp çözüm üretmeliyiz. Bence, depremden 10 yõl sonra Türkiye’de bir an önce yapõlmasõ gereken budur. Diyelim ki orta yaş kuşağõnõ harcadõk. Milyonlarca o gençler ne olacak? Bir sivil toplum örgütü olan Gölcük Arama Kurtarma Timi var. Bunun gençlere ne kadar yararlõ olduğunu anlatamam. Orada gençler gönüllü olarak çalõşõyor. Onlarla konuştum. “Bizim depremle bire bir uğraşmamız bize terapi oluyor” diyorlar. Ama herkes de o timde çalõşamaz ki... Psikolojiktedavişart - Peki, ya gençler? - İmkân bulup tepelerden aşağõ inebilen gençler internet kafelere kapanõyorlar. Ama her gün İzmit’e, Değirmendere’ye inecek imkânlarõ da olmadõğõ için evlerine kapanõyorlar. Ailelerin çoğu emekli maaşõyla geçinmeye çalõşõyor. Devlete evlerin borcunu ödedikten sonra yiyecek alacak paralarõ kalmõyor. Bu insanlar ekonomik ve sosyal sorunlarla on yõldõr kendi kendilerine boğuşuyorlar. Çünkü onlara yardõm eli uzatan hiç kimse yok. Bir üçüncü can alõcõ ve üzücü nokta da bu insanlarõn yaşadõğõ psikolojik travma. Kimi derin sorunlarõn insanlarõn birbiriyle konuşarak çözülmediği ortaya çõktõ. Yaşananõ zaman da unutturmuyor. Gördüğümü söylüyorum. O yörenin insanlarõ hiçbir şeyi unutmamõş. Ama kalplerine gömmüşler. Kendi aralarõnda konuşurken, “Canım zaman tabii ki unutturuyor” deyip aradan bir dakika geçmeden, “Ama biliyor musun? O gece saat üçte...” diye yine deprem konusuna dönüyorlar. O geceyi bundan on yõl önce nasõlsa bugün de aynõ sözcükler, aynõ cümleler, aynõ heyecanla anlatõyorlar. Demek ki bu insanlar o travmayõ içlerinde bir yere gömdüler. Gömdüler ama onu halletmediler. Halletmedikleri için de o travma o insanlarõn hayatõnda başka yerlerden uç veriyor. İnanõn, hem gençler hem de anne- babalar böyle. - Peki, bölge halkına herhangi psikolojik yardım yapılmadı mı? - Yaşadõklarõ o travmalar yok varsayõlarak o insanlara verilmiş hiçbir yardõm yok. Depremden sonraki ilk günlerde hastanelere gittiklerinde psikologlar onlara yardõmcõ oldu. Ama gönül bugün o bölgede bir psikolojik analiz merkezi kurulmuş olmasõnõ istiyor. O merkez yalnõz bu işle uğraşmalõ. Dünyanõn pek çok yerinde bu travmalarõ yaşamõş deneyimli ülkeler var. Örneğin Japonlar bizi uyarmõştõ. “Dikkat edin. Beş yıl sonra bu travma daha şiddetlenecek. Hatta onuncu yılına girerken doruk noktasına çıkacak. Çocuklarda madde bağımlılığı, suç oranının artması, agresyon sorunlarını yaşayacaksınız” demişlerdi. İşte, bölge şimdi bu sorunlarla baş başa. Ve tek başõna, yalnõz... P O R T R E SİBEL BİLGİN Yükseköğrenimini İÜ İktisat Fakültesi’nde yaptõ. Üniversiteyi bitirdiği yõl Hollanda’ya gitti. Leiden Üniversitesi’nde sosyoloji okudu. Özellikle göç ve göçmenlik, göçmenlerin tanõştõklarõ toplumla uyuşma ve uyuşamama konularõna odaklandõ. Aynõ üniversitede hem ders verdi hem de araştõrmalar yaptõ. Bu konularda pek çok yayõnõ var. İkinci eşi Hollandalõ belgesel yapõmcõsõ Floor Kooij’la birlikte çalõşmaya başladõ. 17 Ağustos 1999 depreminde Kooij’la Türkiye’ye geldiler ve depremin “Benim Kõrõk Şehrim” adlõ belgesel filmini çektiler. Tam on yõl sonra yine Gölcük bölgesinde bu doğal afetin bölge halkõ üzerinde ne gibi travmalar yarattõğõnõ anlatan “Depremin Gölgesinde” isimli ikinci belgesel filmi hazõrladõlar. SÖYLEŞİ LEYLA TAVŞANOĞLU - Peki, bir zamanlar gece yaşamı cıvıl cıvıl olan o yörede bugün durum nasıl? Bir de pek çok lokanta, kafede artık bira bile verilmediği söyleniyor. Bu doğru mu? - Deprem öncesi dediğiniz gibi cõvõl cõvõl olan bölgenin gece hayatõnda artõk imkânlar çok sõnõrlõ. Dediğiniz gibi bir bardak bira içmek için ancak İzmit’e ya da Gölcük’ün merkezine inmek gerekiyor. Belediyenin sosyal tesislerinde bunlar söz konusu bile değil. Ayrõca artõk aileler öyle bir akşam yemeği için dõşarõ çõkma lüksüne sahip değil. Parayõ nereden bulacaklar? Tepelerden aşağõ inmek için bir araca binmeleri gerekiyor. Bunun ardõndan oturup ailece yemek yemek başlõ başõna bir lüks. Ben o tepelerde yaşayan insanlarõn ayaklarõna bu tür imkânlarõn götürülmesinin çok da zor olmadõğõnõ düşünüyorum. Bölgenin en büyük sorunlarõndan birisi sosyal hayatõn neredeyse sõfõra inmiş olmasõ ve insanlarõn travmalarõyla baş başa bõrakõlmalarõ. Sosyal hayatõn bu noktaya gelmesi o insanlarõn travmalarõnõn hiçbir şekilde iyileşmemesine yol açõyor. En fazla yapabildikleri bütün komşularõn bir evin önünde toplanmalarõ ve mangal yakmalarõ. Bunu yaptõklarõ zaman da hep, “Biz nasıl bu hale geldik”i konuşuyorlar. Gençler bu durumdan boğuluyor. Bölgede depremden 10 yõl sonra yollar põrõl põrõl, parklar yemyeşil ama o parklara gidip oturacak insanlar yok. Çünkü onlar tepelerdeki konutlarda yaşõyor. Ve en önemlisi de psikolojileri bozuk. Sosyal hayatõn sõfõrlanmasõ depremzedelerin travmalarõnõn hiçbir şekilde iyileşmemesine neden oluyor. Gençler bu durumdan boğuluyor. Bir bardak bira içmek için bile İzmit’in ya da Gölcük’ün merkezine inmek gerekiyor. Belediyenin sosyal tesislerinde bunu yapmak söz konusu bile değil. K A Y B O L A N G E N Ç K U Ş A K
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear